25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 2006 SALI 6 DİZİ Uzun yıllardır süren birleşme çabaları AKP’ye karşı ciddiyet artışı içinde görünüyor SALI ORHAN BURSALI Solda alternatif arayışları C H P ’ L İ O Ğ U Z OYA N Var mı, Yok mu? Cumhurbaşkanı siyasi dinciliğin ülkede yayıldığını vurguluyor ve bu gidişle dinin devlet işlerini ve kamusal hayatı giderek daha çok belirgin bir şekilde etkilediğini belirtiyor. Adalet Bakanı yanıt veriyor: Yasalarımızda irtica diye bir suç yok. İrtica daha çok siyasi bir sözcük... Erdoğan, taaa ABD’den sesleniyor: Türkiye’de irtica artmıyor! AKP’ye, TESEV diye bilinen ve baştan beri AKP’nin koynunda ‘‘demokrasi’’cilik oynayan vakıf, son ‘‘bilimsel araştırması’’yla Erdoğan ve AKP’ye büyük destek çıkıyor! Araştırmanın ‘‘en önemli’’ sonucu kulaklara üfleniyor: ‘‘Biliyor musun, türban takan kadınların sayısı artmıyor!’’ Haydaaa! O halde, bu irtica da nereden çıkıyor? AKP yanlıları ‘basbar’: Bak gördün mü! Erdoğan’ın sesi daha gür: İrtica (tehlikesi) yok! Meğer araştırma, Boğaziçi Üniversitesi’nin anketleriyle çok tanınan Siyasi Bilimi Bölümü Başkanı Prof. Binnaz Toprak ve arkadaşlarınca yapılmış. Dinci gazeteler ‘‘Bak işte gördünüz mü’’cüye kesildi! Veryansın Sezer’e ve komutanlara! Tabii dinci yazarlardan bazıları, ‘‘Türban takanların sayısının artmaması kötü bir şey’’ diyerek durumdan yeni vazifeler çıkartıyor. ??? Binnaz Toprak, Derya Sazak’a diyor ki, ‘‘Hiçbir zaman Türkiye’de bir şeriat tehlikesi olduğuna inanmadım!’’ Kamuoyu araştırmacılarının konusuna mümkün olduğunca ‘‘beyaz inanç’’la yaklaşması beklenir. İnançlar, araştırmaları etkiler. Bu tür siyasi kamuoyu araştırmaları, hassas konulardır. Nasıl gerçekleştirildi... Yanılma payları nedir, siyasi yönlendirme söz konusu mu?.. Şüphesiz, Türkiye’de bir Suudi şeriat devleti kurmak zor. İran bile olmamız güç. İslam dünyasında ‘‘bir şeriat’’ yok! Farklı şeri düzen uygulamaları var.. Her ülkenin şeriatı kendine göre! Binnaz Toprak’ın inançlarındaki şeriat hangisi? ‘Tam’ı mı, yoksa ‘Kısmi’si mi? Türkiye’ye ‘Tam’ını mümkün görmüyordur da, ‘Kısmi’sini normal mi görür; malum toplumun yapısı İslam kültürüyle yoğrulmuş; dolayısıyla seçimler meçimlerin, demokrasi memokrasinin bu yapıya uygunluğu hoş karşılanıyor bazı çevrelerce... Başbakanlık Müsteşarlığı’nda oturan zatın fikirleri ortada. Ilımlı İslami devlet yönetimi konusunda ne düşüneceğiz. Erdoğan bağırıyor: Şeriat yok! Binnaz Hanım okeyliyor! ??? Ankette ‘‘Taban çalışması’’ iyi güzel de... Bilimsel ‘‘Dikey çalışması’’ ne durumda? Yani dinci siyasetçilerin tepelere yükselişleri... Oradan toplumu biçimlendirmeleri... Bütün kadrolara şeriatçıları, dincileri atamaları... ‘‘Siyaset bilimi’’, bu politikanın tepelerden 7artı 6 yıl daha sürmesi halinde, ülkenin ‘‘dikey’’ (dinciılımlı İslamcı ve kısmi şeriatçı!) yönetiminin etkilediği, yasalar ve uygulamalarını ‘‘dikey’’ belirlediği Türkiye’de görünümün nasıl olacağı konusunda, en azından bir ‘‘anketçi öngörüsü’’ ortaya koyabilecek durumda mı? Bırakalım siyasisosyolojik, hukuki tahlil ve öngörüleri...! Örneğin ülkemizde, solcular yapsa hepsinin gizli örgüt ve anayasayı çiğneme ve yok etmeye kalkışmaktan ömür boyu hapislere atılacağı Fethullahçıların gizliaçık ‘‘dikey’’ ve ‘‘yatay’’ siyasi örgütlenmeleri konusu, acaba TESEV ve BÜ’nün siyaset bilimcilerini hiç ilgilendirir mi? Yoksa bu konu, ‘‘sosyolojik olgu’’ ve ‘‘sivil toplum çalışması’’ olması nedeniyle ‘‘kamuoyu anketi’’ne ve bilimsel meraklara mı uygun düşmez! Acaba ‘‘irtica’’ sarıklarda, şalvarlarda mı? Yoksa sarıksız şalvarsızlar da mı? Erdoğan Bush’un bağrından bağırıyor: ‘‘İrtica yok ülkede!’’ Kim o? Yani Erdoğan? Her türlü dinci politikaların, dinci gelişmelerin destekçisi! Bağır Erdoğan, bağır! BÜ’nün kulakları sağır! Not: Pazar günkü ‘‘Baykal’’ başlıklı yazıya ilginç tepkiler geldi. Şüphesiz ki düşlediğim bir partiyi ve lider kadrosunu yazdım! Çünkü onlar ki ülkemizde yoktular! Belki yeniden geri dönerim konuya! ‘Sarı devrim’ hevesleri C HP Genel Sekreter Yardımcısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, arayışların ideolojik arka planını değerlendirirken ‘‘neoliberal ideolojinin Batı’da, sosyal demokrat partileri kuşatma ve sistem içi hareketlere dönüştürme misyonunu büyük ölçüde sonuçlandırdığını’’ vurguladı. Oyan, ‘‘Sol hareketler, sınıf temelli bir eksenden insan hakları/yoksulluk/yolsuzluk gibi sistemi rahatsız etmeyen hatta mikro milliyetçilikleri kışkırtmak ve sistemin sorgulanmasını gündem dışına atmak bakımından işine gelebilen mücadele alanlarına sıkıştırıldı’’ dedi. Oyan sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Türkiye’de solun büyük bölümünün dayandığı Kemalist bağımsızlıkçı gelenek, neoliberal virüsün dokulara tam olarak nüfuzunu ve ulus devleti reddeden teslimiyetçi savrulmaları engelledi. Buna rağmen, sosyal demokrasiyi bölme ve iktidar gibi ana muhalefeti de dıştan şekillendirme çabaları, ‘sarı devrim’ hevesleri son bulmadı. Kişisel hesaplarını öne alanların sorumsuzluğu da bunu kolaylaştırdı. Bu bağlamda, ‘10 Aralık’ adı verilen hareketin Papermoon buluşmasına varması şaşırtıcı değil; ama hüzün verici. Bütün bunlar Türkiye’de sosyal demokrat kitlelerin büyük bir sağduyuya sahip olduğu gerçeğini pekiştirdi; sosyal demokrat hareketi bölerek, Kemalizmi aşındırarak solun geliştirilemeyeceğinin bilincinde olduğunu bir kez daha gösterdi.’’ Oyan, merkez sağa yönelik açılımlara dönük eleştirilere de şu karşılığı verdi: ‘‘Solu büyütmeyi istemekle sağ seçmenin oylarını çekmeyi istememek çelişkilidir. Çünkü Türkiye’de sağ hep ağırlıklı olmuş, üstelik 1980 sonrasında bu ağırlık daha da artmış ve 1990 sonrasında milliyetçi ve dinci sağ, merkez sağ aleyhine büyümüştür. Bu arada, sandığa gitmediği ve büyük bölümünün sol oylar olduğu iddia edilen yaklaşık 9 milyon seçmenin büyük bölümü de mükerrer veya yanlış kayıtlardır. Bu nedenle, sandığa gitmediği varsayılan seçmenlere bağlı olarak yapılan değerlendirmeler de sosyal demokrasiyi kolaycılığa sürükleyen veya iç muhalefet malzemesi yapılan, spekülatif bir konudur. Solun oy kaybını sadece tüm sol oyların sandığa çekilememesine bağlamak, havanda su dövmektir.’’ osyal demokratdemokratik sol çevrelerde uzun yılların bitmeyen bütünleşme, birleşme arayışları yeniden gündemin ilk sıralarına taşınmaya başladı. Projelerin, formüllerin, arayışların merkezinde CHP var. CHP’den umudunu kesenlerse ‘‘CHP’siz’’ formüller peşinde. S T ürkiye, 2007 yılında çok önemli siyasal kavşak noktalarından geçecek. İlkbaharda cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak, sonbaharda da seçim var. Bu önemli dönüm noktaları, ‘‘ülkeyi AKP’den kurtarma’’ ‘‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını önleme’’ gibi hedefleri olan siyasal partilere, gruplara büyük sorumluluklar yüklüyor. Bu hedeflerin ağırlığı; sosyal demokratdemokratik sol çevrelerde uzun yılların bitmeyen bütünleşme, birleşme arayışlarını yeniden gündemin ilk sıralarına taşımaya başladı. Projelerin, formüllerin, arayışların merkezinde CHP var. CHP’den umudunu kesenlerse ‘‘CHP’siz’’ formüller peşinde. 9 Eylül günü 83. yaşını kutlayan CHP, merkez solun şu anda parlamentoda temsil edilen en güçlü temsilcisi. Artık CHP’de parti içi muhalefetin bir etkinliği yok. CHP’nin ‘‘içi’’ tarihinde görülmemiş ölçüde suskun görünüyor. Elbette, altta bir kaynama var; ancak bu partinin yönetimine, grubuna, dışa dönük söylemine yansıyan düzeyde değil. CHP lideri Deniz Baykal, bu ortamda kendini rahat hissediyor ve artık ‘‘içe dönük’’ değil, ‘‘dışa dönük’’ mücadele verdiklerinin altını çiziyor. Baykal, ittifak isteklerine ‘‘İttifak olmaz, CHP’ye katılın’’ çağrısıyla yanıt veriyor. Baykal, Rahşan Ecevit’in ‘‘sağlı, sollu ittifak’’ turu için kendisine geldiği gün grup toplantısında yaptığı konuşmada bu konuda net tavrını ortaya koydu: Baykal: Çatı, hülle, ittifak aramıyoruz ‘‘Faaliyet, temas, kulis ve ziyaretler aldı başını gidiyor. Herkes heyecan içinde. Kimse CHP’nin konumunu, bu son dakika heyecanlanmalarıyla karıştırmasın. Türkiye, seçim konjonktürüne girince, ‘Bu işin sonuna doğru geldik, AKP’nin suyu ısınmaya başladı, acaba ne yapıp biz de bir yerinden devreye gireriz’ heyecanı içine girmiş olanların çabalarıyla, CHP’nin yıllardır sürdürdüğü bu mücadeleyi kimse karıştırmasın. Türkiye’de yanlış noktalara sürüklenmiş insanlar şimdi siyasi rol oynamak istiyor. O rolü oynamanın zemini, kanalı, partisi ortada yok. Yapay çözümlerle Türkiye’nin sorunlarının çözümü mümkün değil. Bizim, dedikodu ve kulisle ilgimiz yok. Partilere yönelik çağrılar peşinde değiliz. Bizim çabamızın muhatabı siyasi parti ve siyasi kurumlar değil, millet, halk, toplum ve vatandaştır. Kulisle, kapalı kapılar arkasında anlaşmalarla, hülle, ittifak projeleriyle meşgul değiliz.’’ Baykal, aynı konuşmada ‘‘Bu mücadeleyi nerede vereceğiz sorunu, bir çatı sorunu yok. Biz CHP içinde ve riyoruz bu mücadeleyi. Ne çatı, ne hülle, ne ittifak arayışımız var’’ mesajı da veriyordu. Baykal, DSP yönetimine ve programına yönelik olumlu ifadeler kullansa da, sonuçta ‘‘CHP’ye katılsınlar’’ dediği için buradan somut bir sonuç çıkmayacağı net olarak ortaya çıktı. Ancak, yine de seçim atmosferine girildiğinde başta CHPDSP işbirliği formülleri olmak üzere bir dizi yeni formülün yeniden ısıtılacağı kulislerde dile getiriliyor. Son günlerde, CHP’nin ‘‘yıpranmamış, yönetimden veto yememiş’’ bazı isimlere kapılarını açabileceği haberleri de kulislerde yaygınlaştı. CHP lideri Deniz Baykal, konuşmalarında merkez sağa da mesajlar verdi. Sağ seçmene ‘‘Bu kez CHP’ye oy verin’’ diye seslenen Baykal’ı bazı yurt gezilerinde MHP, DYP, Anavatan örgütlerinin karşılaması dikkati çekti. Baykal, bundan duyduğu memnuniyeti ‘‘Bu, siyasi sahiplenme, hedef gösterme, sorumluluk yükleme anlamını taşıyor. Parti tabanlarında yeni dayanışma arayışları ortaya çıkıyor. Çağrımız yankı buldu’’ sözleriyle dile getirdi. ‘AKP karşıtlığından parti çıkmaz’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, bütünleşme arayışlarıyla ilgili sorularımızı yanıtlarken ‘‘AKP’den kurtulma’’ çabasının ‘‘yakıcı’’ bir sorun olarak toplumun önüne çıkmasının önemini vurguladı: ‘‘İnsanlar hemen bu iktidardan kurtulacak formüller aramaya başladı. Sağda, solda arayışlar dikkati çekti. Ancak bu arayışların AKP karşıtlığı dışında ideolojik bir tarafı yoktu. Bunların olmayacağı görüldü, şimdi herkes daha gerçekçi düşünmeye başladı. Sadece AKP karşıtlığından bir parti çıkması mümkün değildir.’’ Özyürek, 10 Aralık Hareketi’nin arayışlarını değerlendirirken ‘‘solda birlik, diye yola çıkanların CHP’yi parçalamaya çalıştığını’’ söyledi. Özyürek, ‘‘Aralarında da görüş birliği yok. Birisi kalkıp, neoliberal bir yaklaşımla konuşuyor, tarımda desteklemeye karşı çıkıyor, özelleştirmeden yana. Sendikacılar buna tepki gösteriyor. Bazı profesyonel tipler var, kendilerine yer arıyorlar. Çeşitli nedenlerle CHP dışında kaldılar. Solda CHP dışında bir şey yapılması mümkün değil. CHP ana gövde. Kimseyi dışlamıyoruz, CHP’nin programını, ilkelerini benimseyenler parti içinde yer alabilir’’ dedi. Geçerli hukuk sistemine göre, ittifakın mümkün olmadığını, ‘‘iltihak’’ dışında bir formül bulunmadığını vurgulayan Özyürek sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Bazıları, DSP’nin parası var, diyor. Siyasette kendine yer arayanların bir partiye katılımı solda birlik anlamına gelmez. Seçime giderken ciddi bir kamplaşma var. AKP büyük tehlike. Bunun karşısında CHP’nin etrafında birlik sağlanmalı. DSP’nin çizgi olarak bir eksiği yoktur. Ancak toplumda etkinliği olan, köklü bir parti olması nedeniyle CHP etrafında toplanılması daha doğrudur. Laik, demokratik Cumhuriyete inanan insanların hepsi sosyal demokrat, solcu değildir. Gövde CHP’dir. Gelin, CHP etrafında birleşelim. CHP etrafında bir çağdaş çoğunluk yaratalım. Bu kavram, Mitterrand’ın söylemidir. Sadece sosyalistlerin oylarıyla cumhurbaşkanı seçilemezdi.’’ CHP lideri Baykal’ın merkez sağa dönük mesajları ve son dönemde söyleminde öne çıkan ulusalcı vurgular ‘‘çizgi’’ tartışmalarını da beraberinde getirdi. CHP’nin 6 okundan ‘‘milliyetçilik’’ okunun son dönemde çok öne çıktığı, birçok noktada MHP ile aynı çizgide davranıldığı eleştirileri gündeme getirildi. Özyürek, bu eleştirilere de şu yanıtı verdi: ‘‘Bizim programımızdan bir şikâyetimiz yok. Ülkenin şartları içinde bazen, bazı ilkeler daha öne çıkar. AKP’nin ulusal çıkarları dışlayan, AB ile ilişkilerde son derece teslimiyetçi, tavizkâr davranışları, AB ile ilişkilerde dayatmaları kabul eden davranışları toplumda ciddi tepkilere neden oldu. Biz Atatürk milliyetçisiyiz. Biz ırkçılığı reddediyoruz. Atatürk milliyetçiliğinin sosyalizmle, sosyal demokrasiyle çelişen bir yanı yoktur.’’ DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, solda birlik için formülün net bir biçimde ortada olduğunu söyledi ‘CHP açık olsun, yöntem bulunur’ SP, son dönemde soldaki arayışların önemli bir adresi durumuna geldi. CHP’nin ittifak arayışlarına kapıları kapatması ve özellikle de DSP’nin kasasındaki 80 trilyon lira, partiyi bazı arayışların ‘‘cazibe merkezi’’ne dönüştürdü. Son günlerde parti kurmaktan vazgeçen 10 Aralık Hareketi de DSP ile sıcak temas içine girdi. DSPSHP10 Aralık Hareketi ve ÖDP işbirliğini sağlamaya dönük arayışlara hız verildi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ve Sosyaldemokrasi Derneği Genel Başkanı Erol Tuncer’le görüşmeler yaptı. Sezer’in eski Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan ile de görüştüğü öğrenildi. CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’nin ‘‘Papermoon yemeği’’ de basına yansıdı. Kulislerde, ‘‘DSP çatısı altında bütünleşilsin. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ya da Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen başbakan adayı olsun’’ benzeri formüller konuşulmaya başlandı. Bu arayışlar içerisinde Hikmet Çetin’in adı da sık anılmaya başlandı. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, önü obursali?cumhuriyet.com.tr. D Zeki Sezer Ecevitler’in ardından DSP’nin genel başkanlığını devraldı. müzdeki süreçte ‘‘sola çok iş düştüğünü, işbirliğine, güçbirliğine açık olmak gerektiğini’’ vurgularken, bazı yaklaşımlara duyduğu tepkiyi de gizlemedi: ‘‘İşbirliği, güçbirliği, uzlaşı arayışının dışında kalanların bunun altında kalacağını bilmesi gerekiyor. DSP’nin parası var, örgütü var, sadece genel başkanında iş yok, onun yerine de ayrı bir başbakan adayı çıkarırız, diyorlar. Böyle yorumlar yapılıyor. Paranın gündeme getirilmesi çok çirkin.’’ Zeki Sezer ‘‘duyarlı’’ kesimlerin etkin güçbirliğinin öneminin altını çizerken, ‘‘CHP’li’’ formülleri dışlamıyor. Ancak CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ‘‘ittifak değil, iltihak’’ yaklaşımını eleştiriyor: Sezer: Birilerini yutmak için değil... ‘‘İki önemli kurum var, DSP ve CHP. CHP’nin muhalefeti sevdiği belli, umarız bundan vazgeçer. O zaman olumlu adımlar atılabilir. CHP’nin şu anda buna açık olmadığı görülüyor. Baykal, DSP’nin kadroları vatansever, genel başkanı fena değil, bize gelsinler, dedi. Bunu söylemek, bu iş olmasın, demek. Yani, bildiğimiz Baykal. Öncelikle iyi niyetli olmak, işbirliğine açık olmak gerekir. O zaman bir günde yöntem bulunur. Benim kafamda bir yöntem var. Bunu şimdi söylemek olası güçbirliğinin engeli gibi görülebilir. Ama iyi niyetle, varız desinler, bir günde formül bulunur. Birkaç yöntem var, oturulur konuşulur. Birilerini yutmak, yemek amacıyla değil, Türkiye’yi AKP’den kurtarmak amacıyla masaya oturulursa aynı gün yöntem bulunur.’’ Sezer, CHPDSP işbirliğinin ‘‘kartopu’’ örneğinde olduğu gibi iktidar yolunu açacağı görüşünde: ‘‘Kimseyle çatışmaya girmek istemiyorum, psikolojik engeller çıkarmak istemiyorum. Ama işbirliğinin hukuki altyapısı yok, demek, AKP ile ikili götürüyorum, AKP tehlikesini millete da yatırım, ben de karşısında olurum, muhalefette günümü gün ederim, demek. Eğer böyle düşünüyorsa Baykal yanılıyor. Eğer bütünleşilirse sol direkt iktidar olur. Bunları sadece sayı olarak, DSP ve CHP’nin oyunu toplamak olarak görmemek gerekir. Bu bütünleşme bir umut yaratır, kartopu yaratır. Ben umutluyum, umudu olmayan siyaset yapmaz.’’ Zeki Sezer, 10 Aralık Hareketi ile yürütülen temaslarla ilgili sorularımız üzerine de ‘‘Toplumun bütün kesimleriyle, köylülerle, işçilerle, kadınlarla, o arada belli çalışmaları yapan entelektüel kesimlerle, kendilerini ‘10 Aralık Hareketi’ diye adlandıranların temsilcileriyle de memleket sorunları üzerinde konuşmalarımız oluyor’’ demekle yetindi. Sezer, ‘‘ilk seçimde solun birinci partisi olacaklarını’’ vurgularken, önümüzdeki süreçte partilerine katılımlar olacağını söyledi. Sezer, ‘‘Kökleri sağlam, ama yenileşmede de birinci parti biziz. Vitrine çıkarılacak yeni arkadaşlarımız olabilir. Milletvekili de olabilir. Ancak özellikle milletvekili transferi gibi bir çaba içinde değiliz’’ diye konuştu. SÜRECEK İş başvuruları AKP örgütüne ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka, Muğla ili merkez ilçeye bağlı Kafaca beldesinde AKP belde örgütünün ‘‘İş başvurularını bize yapın’’ diye duyuru astığını bildirdi. Bu duyuruda, ‘‘Beldemiz halkından TKİ istimlak mağduru olup iş talebinde bulunmak isteyenlerin AKP belde başkanlığına isimlerini yazdırmaları rica olunur’’ deniliyor. CHP Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka, AKP Kafaca Belde Başkanlığı adına İdris Karadeveci imzasıyla asılan duyurunun ‘‘partizan’’ uygulamaların son örneği olduğuna dikkat çekti. İşçi alımlarında AKP il, ilçe ve belde başkanlıklarının duyuru yaparak talep topladıkları haberlerine dikkat çeken Yaka, kendi seçim bölgesinde de benzer bir duyuru asıldığını aktardı. Yaka, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde, ‘‘İŞKUR’un görevleri hükümetinizce AKP il, ilçe ve belde başkanlıklarına mı devredilmiştir? Bugüne kadar AKP örgütleri kanalıyla kaç işçi yerleştirilmiştir? TKİ Yatağan Müdürlüğü işçi isteğini AKP örgütlerine mi bildirmiştir? Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş bu partizanlığın ve kadrolaşmanın yapılması için talimatlar tarafınızdan mı verilmektedir?’’ sorularına yanıt istedi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle