11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2006 CUMA 4 HABERLER Siyasiler AİHM’nin kararının istismar edileceği endişesi taşırken Arınç konuyu türban kararıyla ilişkilendirdi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Değişiyoruz Diye Sevinelim mi? Memleketimde kış manzaraları çoğunlukla acıdır. Çünkü yoksuldur ülkem, olanaklar kısıtlıdır burada. Uludağ’da, Kartalkaya’da; İsviçre’de, Avusturya’da, Fransız Alpleri’ndeki kadar keyif verici ve huzur dolu olan kar bizde felakete dönüşür, köy yolları kapanır, kırsal kesimde çocuklar, öğretmenler okula, hastalar doktora, hastaneye gidemez olurlar. Velhasıl, ülkemizde kışın güzelliği, keyfi, eğlencesi ya da acı ve mihneti varsıllıkyoksulluk durumuna göre değişiyor. Yoksulluk dayanışmayı doğuruyor; birbirleriyle yardımlaşarak güçlüklerin üstesinden gelmeye çalışıyor insanlar; Anadolu’nun geleneksel değerleri, dayanışma, alçakgönüllülük, yüzyılların içinde koşulların itisiyle doğmuş değerler. Ya da değerlerdi diyelim daha doğru olması için, çünkü artık o da değişime uğruyor, dayanışmanın, yardımlaşmanın, diğerkâmlığın yerini aldırmazlık, oluruna bırakma ve bencillik alıyor. Tıpkı bu yılki kış manzaralarının en korkuncu, en tüyler ürperticisi olan Bitlis’in Şeytan Deresi’ndeki, sekiz kişinin donarak öldüğü otobüs kazası gibi... ??? Öz Diyarbakır firmasına ait otobüs, geçen pazar günü, 32 yolcusuyla birlikte Hatay’a gitmekteyken Şeytan Deresi mevkiinde yolun tıkanması dolayısıyla durur. Kısa sürede de, ardında onlarca araç birikir. Saat 01.00’dir. Biraz sonra, Ahmet Topdemir’in yönetimindeki otobüsün üstüne çığ düşer ve araç yoldan 20 metre öteye, dereye sürüklenir. Sonrasını Ahmet Topdemir’den dinleyelim: ‘‘Önce birden büyük bir gürültü geldi. Sonra otobüsün camları patladı ve aracın üzerine gelen çığ bizleri sürükleyerek 20 metre öteye fırlattı. Muavin olan yeğenim, beni karın altından çıkardı. Kendime geldiğimde kafamın kırılmış olduğunu fark ettim. Yola tırmanarak bizi seyreden diğer araçların şoför ve yolcularından yardım istedim. Birileri yardım etmek istedi, ancak bir kişinin ‘Bir çığ daha geliyor’ demesiyle hepsi araçlarına bindi ve bizi seyretti. Otobüsten yaralı olarak kurtulanlar eksi 12 derecede donmamak için diğer araçlara binmek istedi, ancak araçtakiler engel oldu. O an insanlığımdan utandım. Yanıma bir yolcuyu daha alarak kanlar içinde konvoyun sonuna doğru gittik ve en sondaki bir araçtan, Bitlis’ten yardım getirmek için yardımcı olmalarını istedim. Ama konvoyun sonundaki iki araçta bulunanlar da yardım taleplerimizi reddederek araçlarının camlarını kapamayı tercih etti.’’ ??? Dikkat buyurunuz! Olay Türkiye’nin en yoksul, dayanışmaya en muhtaç bölgesinde meydana geliyor. İnsanlar çaresizlik içinde soğuktan donarak ölürlerken onlarca kişi, oturdukları yerden bunu seyrediyor. Eskiden düşünülmesi bile olanaksız bir durum. Demek ki, Türkiye hızla değişirken bütün geleneksel değerlerinden de uzaklaşmakta, yeni davranış biçimleri edinmektedir insanlarımız. Şimdi bu olaya bakarak, ne şekilde olursa olsun değişimi alkışlayabilir miyiz? Düzenin insanları benimsemeye zorladığı davranış biçimini ‘‘Ne iyi işte değişiyoruz’’ diye olumlu karşılayabilir miyiz? Yoksa, İlhan Şeşen’in şarkısındaki gibi kendi kendimize sormalı mıyız: Neler oluyor bize, neler?.. Bu kadar acı bir olayın üstüne, bu kez bana inanılmaz gelen, başka bir değişimi anlatayım bari. İki gün önce kar yağışı ile birlikte evin telefonu kesildi. 121 numaraya telefon ettim. Otomatik santralın yönlendirmesiyle tuşlara basarak arızayı bildirdim. Bu başvuruyla yetinmeyip yine cep telefonu ile gazeteyi aradım, onlara da bildirdim. Meğer gerek yokmuş, başvurumdan beş dakika sonra telefon edip hattın açıldığını bildirdiler. Hiç beklemiyordum. Karşıma çıkan, adının Salih olduğunu söyleyen görevliye teşekkür ettim ve hızlı çalışmalarını yazmanın bir görev olduğunu söyledim. İyi olur, dedi, gazetede, bir kere de hakkımızda olumlu bir haber çıkar. DÜZELTME: Emre Kongar, geçen günkü yazımdan sonra uyardı. Aydın Güven Gürkan ile Uğur Mumcu, okul arkadaşıymışlar, ama aynı sınıfta okumamışlar. Düzeltir, özür dilerim. A.S. ‘Vicdani ret’ tartışması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘‘vicdani ret’’ kararı, siyasette yankı buldu. TBMM Başkanı Bülent Arınç, kararın başvuruyu yapan kişiyi bağladığını belirtirken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuyu Bakanlar Kurulu’nda değerlendireceklerini söyledi. DYP lideri Mehmet Ağar ise, zorunlu askerliğin kaldırılamayacağını bildirdi. Arınç, dün AİHM’nin ‘‘vicdani ret’’ kararını değerlendirdi. AİHM kararlarının tartışılabileceğini, bunların mutlak doğrular olmadığını belirten Arınç, ‘‘Apo için verilen kararı yuhalayan, Leyla Şahin için verilen kararı alkışlayan, vicdani retle ilgili kararı yuhalayan, yarın neyi alkışlayacağını bilmediğimiz böyle zikzaklar çizerek bir yere varamayız’’ dedi. Leyla Şahin davasında kararın kişiyi bağlayacağını belirttiğini anımsatan Arınç, şu görüşleri dile getirdi:‘‘Vicdani ret konusu Türkiye’nin gündemine yeni giriyor. Bizde anayasamızda vatan hizmeti olarak Vicdani retçi Ülke: AİHM kararı farklı yorumlanıyor gösterilen konunun kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. Burada bir kişi gitmiş ve kendi açısından davayı kazanmış. Diyebilir misiniz ki, ‘Bu bağlayıcı bir karardır. Bütün Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin bu konuda anayasa değişikliği yapması gerekir, mecburi askerlik hizmetinin ortadan kaldırılması gerekir’? Ben herkesi samimiyet testine davet ediyorum.’’ Başbakan Erdoğan, Davos’a hareketinden önce gazetecilerin konuyu anım İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) AİHM’den tazminat almaya hak kazanan vicdani retçi Osman Murat Ülke, AİHM kararının soğukkanlı yorumlanması gerektiğini savundu. Ülke, Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, ‘‘AİHM, AİHS’nin 3. maddesini önceleyerek ortada genel hukuk prensipleri açısından bir sorun olduğunu ortaya koymuştur. Buna göre suç ile ceza orantılı olmak durumundadır ve her fiilin, ancak tek bir müeyyidesi olabilir. Devlet, mevcut yasal çerçevesiyle zorunlu askerliğe vicdani temellerde karşı çıkan bireyleri yargılayacak araçlara sahip değil. Dolayısıyla tartışmayı hemen ‘zorunlu askerlik kalkıyor mu’, ‘AİHM’in kararı Türkiye’yi kaosa mı sürükleyecek’ gibi minvallere çekmek kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor’’ dedi. AİHM’nin kararı doğrultusunda yeni bir düzenleme yapılıp yapılmaması gerektiği yönündeki sorular üzerine, dünyada vicdani ret uygulamasının altında dini bir ihtiyacın yattığını söyledi. Baykal, ‘‘ Türkiye’de bunun toplumsal, yaygın bir talep olarak ortaya çıktığına tanık olmadık. Ama öyle anlaşılıyor ki, bu konu Türkiye’nin önüne yavaş yavaş getirilecektir’’ dedi. Türkiye’de askerlik konusunun olağanüstü önemli olduğunu vurgulayan satması üzerine, ilgili metnin tamamını görmediğini, kararın, bir kişinin istemi üzerine verildiğini söyledi. Konunun Dışişleri Bakanlığı’nda incelendiğini ifade eden Erdoğan, ‘‘Burada incelendikten sonra biz de Bakanlar Kurulu’nda ve partimizin yetkili organlarında durumu değerlendirir, Genelkurmayımız da durumu değerlendirir, gerekli açıklamayı ondan sonra yaparız’’ diye konuştu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Baykal, bu konuda tarihi gelenekler olduğunu söyledi. Askerlik görevini bir şekilde düzenlenme gereksiniminin devam ettiğini kaydeden Baykal, ‘‘Keşke askerlik konusunda Türkiye’nin daha esnek davranabileceği bir tablo ortaya çıkabilse. Ve vatandaşlarımızın askerlik görevlerini başka tür kamu sorumluluklarıyla, çalışmalarıyla karşılayabilecek ortamlar şekillendirilebilse. Ama henüz bu noktaya gelmediğimiz söylenebilir. Bütün bunları dikkatle izlememiz lazım. Dikkate alınması gereken bir insani konu. Ama bunu Türkkiye’de istismar konusu haline dönüştürmeye karşı da çok dikkatli davranmak gerekir. Yani bu konular zamanlama konusu’’ diye konuştu. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ise kararın zorunlu askerliğin kaldırılmasını gerektirmediğini belirterek ‘‘Cezalandırma sisteminde düzenleme yapılmasını istiyor. TSK’de yeniden yapılanma çalışmaları sürüyor. Bu gelişme askerler tarafından en iyi şekilde değerlendirilecektir’’ dedi. DAVA AÇILMASI İSTENDİ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN DOSYA ASKERİ YARGIDA Kayıplar için yeni başvuru MAHMUT ORAL Yeşil çetesi yargılanacak DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Güneydoğu bölgesinde 19921994 yıllarında arasında 8 faili meçhul cinayetin sorumlusu olarak yargılanan, ‘‘Yeşil’’ kod adlı Mahmut Yıldırım ile ‘‘Devlet Övünç Madalyası’’ verilen Abdulkerim Kırca’nın da aralarında bulunduğu itirafçı ve JİTEM elemanlarından oluşan çete bugün askeri mahkemede yargı karşısına çıkıyor. Yıldırım, Kırca, uzman çavuş Yüksel Uğur, PKK itirafçıları Muhsin Gül, Fethi Çetin, Kemal Emlük ve Saniye Emlük hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Mithat Özcan tarafından 29 Mart 2005’te hazırlanan iddianamede sanıkların Harbi Arman, Lokman Zuğurli, Zana Zuğurli, Servet Aslan, Şahabettin Latifeci, Ahmet Ceylan, Mehmet Sıddık Etyemez ve Abdülkadir Çelikbilek’i öldürdükleri belirtilerek 3’er kez ömür boyu hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Bu iddianame Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ancak mahkeme, sanıklardan bazılarının asker olmaları nedeniyle işledikleri suçların askeri mahkemenin görev alanına girdiğini belirterek görevsizlik kararı verdi. Sanıklar bugün ilk kez 7. Kolordu Komutanlığı Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yargı karşısına çıkacaklar. DİYARBAKIR Şırnak’ın Silopi ilçesinde 25 Ocak 2001’de jandarma komutanlığına girdikten sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz ile ilgili yeni bir başvuru yapıldı. Kayıpların ailelerinin avukatlarından Tahir Elçi, AİHM’de Türkiye’nin bu olay nedeniyle mahkum edildiğini anımsatarak bir an önce kamu davası açılması için yeni bir dilekçe verdi. Tanış ve Deniz’in yakınları, olayın üzerinden birkaç ay geçmesine karşın soruşturmanın açılmaması üzerine AİHM’ye başvurmuştu. Kayıpların yaşıyor olabilme ihtimali üzerine dosyayı öncelikli olarak kabul eden AİHM, Türkiye’yi maddi ve manevi tazminata mahkum etmişti. Bu gelişmeler üzerine kayıp yakınlarının avukatı Tahir Elçi, Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe göndererek dönemin Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı Levent Ersöz, Alay Komutanlığı İstihbarat ve Sorgu Birimi’nde görevli Taşkın Akgün, jandarma istihbarat görevlileri Selim Gül, Veysel Ateş ve Süleyman Can başta olmak üzere olayda sorumluluğu bulunan diğer kişiler hakkında kamu davası açılması talebinde bulundu. [email protected] Perinçek, Uyar’ın açıklamalarını gazetecilere izletti Çelik, üniversite sayısının arttırılmasını savundu Suikast girişiminin itirafı ANKARA (ANKA) İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 1998 yazında kendisine suikast düzenlemek isteyen Yunus Emre Uyar’ın, 30 Mayıs 2000’de partililere yaptığı itirafları içeren ses ve görüntüleri basına açıkladı. Uyar, itiraflarında polis olduğunu sandığı kişilerin Perinçek’e suikast düzenlemek için kendisini İP İzmir İl Teşkilatı binasına götürdüğünü, ancak son anda suikasttan vazgeçildiğini anlatıyor. Perinçek, düzenlediği basın toplantısında Uyar’ın ses ve görüntülerini basın mensuplarına izletti. Perinçek, bir soru üzerine daha önce de kendisine yönelik suikast girişimleri olduğunu, suikastçıları ellerinde silahlarıyla yakalayıp polise teslim etmelerine rağmen salıverildiklerini belirtti. Perinçek, ‘‘Uyar’ı bu yüzden polise teslim etmedik’’ dedi. Türkiye’de derin devletin milli olmadığını, ABD ve NATO’nun uzantısı olduğunu savunan Perinçek, işlenen tüm faili meçhul cinayetlerin bunlar tarafından yapıldığını iddia etti. Katil Ağca ‘garibim’ oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, kendilerini eleştirenleri ‘‘vizyonsuz’’ olmakla suçlarken milli katil Mehmet Ali Ağca’dan ‘‘garibim’’ diye bahsetti. Çelik, öğretmenlerin ek ders ücretlerine, enflasyon hedefinin beş altı katı veya daha üstünde bir zam yapılacağını da belirtti. Çelik, dün Türkiye Genç İşadamları Derneği Ankara Şubesi’nce düzenlenen ‘‘Vizyon 2023 Cumhuriyetimizin 100. Yılında Eğitim’’ konulu toplantının açılışında bir konuşma yaptı. Türkiye’nin daha fazla üniversiteye ihtiyaç duyacağını ifade eden Çelik şöyle konuştu: ‘‘Peki ne yapacağız? Sermayeyi buraya çekmemiz lazım. Tabii sosyalist zihniyetle düşünen kişiler bu konuda ısrarcıdır. Duyduğuma göre Ağca cezaevinden çıkar çıkmaz demiş ki: ‘Bu memleketi komünistlere bırakmayacağız.’ Garibim bilmiyor ki, komünist momünist kalmadı bu ülkede. Onların bakiyeleri var hâlâ; kendilerine komünist demiyorlar, çağdaş diyorlar. Ama bana göre bir asır gerideler.” asirmen?cumhuriyet.com.tr UĞUR MUMCU Anısına Panel Kavşaktaki Türkiye ve Çözüm KONUŞMACILAR Doğu Perinçek İP Genel Başkanı Hasan Fehmi Güneş Eski İçişleri Bakanı ve CHP Milletvekili Ceyhan Mumcu İP MK Üyesi Ertuğrul Kazancı ADD Genel Başkanı Tarih : 28 Ocak 2006 Cumartesi Saat : 14.00 Yer : Elif Düğün Salonu (Kamburun Bahçesi) Ortabahçe Cad. No: 13 Beşiktaş/İST. Tel : 0212 227 88 82 ? İŞÇİ PARTİSİ Osman Murat Ülke, askerlik yapmayı reddetti. Bunu da ‘‘vicdani ret’’ tutumuyla açıkladı. Osman Murat, askere gitmeyi reddettiği için ‘‘emre itaatsizlik’’ ten cezaevine konuldu. Çok büyük sıkıntılarla yüz yüze geldi. Ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Türkiye’de yasalar, vicdani ret kavramına yer vermemişti. AİHM, Osman Murat Ülke’nin uğradığı muameleler nedeniyle Türkiye’yi suçlu buldu ve 11 bin Avro para cezasına çarptırdı. Bu kararın ne anlama geldiği henüz tam olarak belli değil. Hukukçular, bunun çok önemli sonuçları olacağını söylüyorlar. Şu anda hiçbir AB ülkesinde ‘‘vicdani ret’’i yasaklayan ve böyle davrananları cezalandıran bir yasa olmadığını, bu nedenle Türkiye’nin de ‘‘vicdani ret’’ olgusunu kabullenmek durumunda olduğunu ifade ediyorlar. Osman Murat Ülke, bu gelişmelere ilişkin değerlendirmeler yaptı. ??? Osman Murat Ülke’nin açıklaması özetle şöyle: ‘‘Vicdani ret kararımı 1992 yılında verdim ve aynı yılın so Vicdani Ret Kararı Ne Demek? nunda Savaş Karşıtları Derneği’nin kuruluş çalışmalarına katıldım. Vicdani reddimi açıklama sırası ise 1996’da geldi ve bir sene iki ay sonra hakkımda tutuklama kararı uygulamaya kondu. Karakola kendim gittim ve tutuklandım. 1997 ve 1999 yılları arasında iki kez serbest kaldım ve her seferinde kendi ayağımla birliğe değil ama mahkemeye gittim. Bu yolla bir kaçak olmadığımı, meseleden kaçınmadığımı, aksine onunla yüzleşmek niyetinde olduğumu ortaya koydum. Benim için vicdani ret her zaman kendi kimliğime, karakterime ve kanaatlerime sadık kalmamın olmazsa olmaz koşulu oldu. Benim genel çoğunluğa göre marjinal ve hayalci bulunacak olan tespit ve görüşlerime göre, insanın temel aidiyeti insanlığın bütününedir ve buna karşı oluşmuş kurumlara itaat borçlu değildir. Türkiye şu anda bir yol ayrımında bulunuyor. Vicdani ret olgusunu, bu olgunun toplumsal düzen içindeki işlevlerini ve bunlarla birlikte yol ayrımını gündeme getiren AİHM kararını soğukkanlı bir biçimde yorumlamak gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, AİHS’nin 3. maddesini inceleyerek ortada genel hukuk prensipleri açısından bir sorun olduğunu ortaya koymuştur. Buna göre suç ile ceza orantılı olmak durumundadır ve her fiilin ancak tek bir müeyyidesi olabilir. Bu noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Tartışmada henüz vicdani redde gelmeden tosladığımız ilk nokta budur. Devlet, mevcut yasal çerçevesiyle zorunlu askerliğe vicdani temellerde karşı çıkan bireyleri yargılayacak araçlara sahip değil. Dolayısıyla tartışmayı hemen ‘zorunlu askerlik kalkıyor mu?’, ‘AİHM’nin kararı Türkiye’yi kaosa mı sürükleyecek’ vb’ye çekmek kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Herhalde yetkililer ve hukukçular, suç addettikleri bir fiil için insanları tekrar tekrar yargılamanın ve onları ömür boyu sürecek bir kısırdöngüye sokmanın evrensel kabul gören hukuk nosyonlarına uygun düşmediğini kabul edeceklerdir. AİHM’nin söylediği de budur. AİHM bu noktadan hareketle Türkiye’ye yön gösteriyor ve birincisi askeri mevzuat ile sorunun çözülemeyeceğini ve ikincisi, askerliği vicdani temelde reddedenlere yönelik özel düzenlemelerin getirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. AİHM, bu karar ile, vicdani reddin yasalarda ne biçimde karşılık bulacağına ilişkin bir yol haritası çizmemiş, ancak yön göstermiştir. Yani bu süreç burada bitmedi ve tartışmanın farklı düzlemleri zamanla açılacak ve oturacaktır.’’ ??? ‘‘Şu an bulunduğumuz nokta ile ilgili söylemek istediğim bir şey var: Vicdani retçilere emre itaatsizlik eden askerler muamelesi yapmaktan acilen vazgeçilmelidir. Şu an Sıvas Askeri Cezaevi’nde çok ağır koşullarda tutulan ve bundan dolayı sağlı ğı da tehdit altında olan vicdani retçi Mehmet Tarhan için acilen adım atılmalı. Sorunu ertelemenin ve Mehmet Tarhan’a gereksiz yere eziyet etmenin Türkiye’ye bir bütün olarak kaybettireceği çok açık. Mehmet Tarhan şu ana dek yaşadıklarıyla AİHM’de açacağı bir davayı kazanmayı garantiledi bile.’’ ??? ‘‘Birçok gazetenin sunduğunun aksine geçen yıllarda kaçak yaşamadım. Kendi hayatımı sürdürdüm, insan hakları alanındaki çalışmalara elimden geldiğince katıldım. Beni bulmak isteyecek bir devlet için aslında hep göz önündeydim. Diğer yandan resmi kayıtlarda görünmemeyi tercih ettim, çünkü ‘kazara’ veya ‘tesadüfen’ alınmayı da anlamlı bulmadım. Ben kendi duruşumu çok kez kendi ayağımla mahkemelere giderek ve bunun için cezaevinin yanı sıra kışlada geçen zamanlarla beraber hayatımdan iki yılı vererek kanıtladım. Bundan sonraki süreci hep beraber göreceğiz. Birçok kez söylendiği gibi yasal süreç de bitmiş değil.’’ CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle