Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 2004 PAZA
12 PAZAR KONUGU
îstanbul ÜniversitesiSu ÜrünleriFakültesi Öğretim ÜyesiProf Dr. Bayram Öztürkiledenizctiiküzerine konuştuk
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU
Ieyla.tavsanoglu@ cumhuriyetcom.tr
Türkiye, üç biryanı denizlerle çevrili. Ama bu
denizlerinden gerektiği gibi olmayı bırakın, hemen
hemen hiçbir biçimde yararlanmıyor. Ekoloji ve
çevrenin korunması bilincini boş vermiş. Tıpkı bir
zamanlar eski bir Başbakan 'ın "Derya bu, kirlenir
mi? " mantığı hâlâ egemen. Hemen bütün çağdaş
ülkelerin denizlerini stratejik önemde görmesine
karşın Türkiye oralı bile değil. Bir denizcilikpolitikası
yok. İşini Allah 'a ve kem olmayan gözlere teslim
etmiş, gidiyor. Bu hafta, her konuda olduğu gibi
denizlerin önemiyle de ilgili de ülkemiz insanının
yöneticilerinin aymazlığını gündeme getireyim, dedim.
Denizlerimizin, denizciliğimizin sorunlarını ÎÜ Su
Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bayram
Öztürk 'le konuştum.
'Denizcilik stratejimiz yok'- Sizin Financial Tımes gibi yabancı gazetelerde
Boğazlar 'la ilgiliyazılarınızı okuyoruz da Türk ba-
sınındapek makaleleriniz çıkmıyor...
- Evet, Boğazlar'la ilgili dünya basınında birçok
yanJı ve yanJış haber çıkıyor. Bunlara ilgili kurumJar-
dan cevap gelmeyince durumdan vazife çıkanp dün-
ya kamuoyuna sorunu anlatan yazılar yazmaya başla-
dım. Ben bir yandan IstanbuJ Üniversitesi Stratejik
Araştırmalar Merkezi'nde de görevliyim. Bu yazılan
yazmayı görev kabul edıyorum. îstanbul Üniversitesi
çalışmak ıçın uygun ve rahat. Yazılanm da sürecek...
- Denizlerin bütün ülkeler için stratejik önemi var,
pekiyi Türkiye 'nin bu bağlamda denizcilikpolitika-
sı oluştu mu?
- Hayır. Türkıye'nın bir denizcilik stratejisı olduğu-
nu düşünmüyorum. îşler el yordamıyla gidiyor. Tür-
kiye'nin denizcilik politikası olsa miÜet trafikte birbı-
rini kırarmıydı? Her gün karayollannda yüzlerce ölü...
Bu olgu ancak Üçüncü Dünya ülkennde göriilebilir.
Bunu hak etmıyoruz. Ama bunun da otomobıl sanayıi
ve karayolu lobısı tarafından yapıldıgını düşünüyo-
rum. Sonra, özelleştirme numaralanyla cumhuriyetın
bütün meyvelerinı, tersanelerini, gemilerinı çürüttüler,
bir kısmını da 5 kuruşa sattılar. Yoksa Salıpazan'ndan
Trabzon'a benim çocukluğumda gemı vardı. Herkes
çok rahat yolculuk yapıyordu. Ümıtsiz değılim, ger-
çek görüldü. Şımdı deniz zamanı diyelim, deniz ula-
şımının artacağını düşünüyorum. Müsteşarlığın bu ko-
nudaki tavn beni olumlu düşünmeye sevk ediyor.
Boğazlar
- Türkiye 'nin Boğazlar 'dan geçişle ilgilisorunla-
n var, neden?
- îstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Bo-
ğazı 'nin oluşturduğu cografı alana Türk Boğazlan de-
nılmektedir. Bu terim kolayca anlaşılabileceği gibi bir
aidiyet belirtısidir ve önceleri, The Bosphorus ve Dar-
danelles'nin yerine kullanılmaktadır. Bilindiği gibi
Montrö ve Lozan sözleşmelerinde sadece bu coğrafi
alan sadece Boğazlar olarak geçıyordu. Türk Boğaz-
lan tanımı, boğazlann sahibini, onamalikolanveeğe-
menliği altında olan ülkeyi, yani Türkiye'yi kastedı-
yor. Peki bu tanım neden bu kadar önemli? Bırçok ne-
deni var, öncelıkle Türk Boğazlan'nı kulJanan dev-
letler ıle başta petrol şırketlen, Türkiye'nın egemenli-
ğını bir şekilde sulandırmak istiyorlar. Bu amaçla Ulus-
lararası Denizcilik Örgütü'nde başta Rusya, Yunanıs-
tan ve Kıbns Rum Kesımı bu isımle venlen kâğıtlara
tepki gösterirken, örneğin Rusya, IstanbuJ Boğazı'na
Karadenız Boğazı isminin verilrnesıni öneriyor. Yuna-
nıstan'ın nedenı ise zaten belli. Atına Havaalanı'nda
îstanbul yenne Konstantinopolis yazıyor, bu şehır ne-
redeyse... Bu ülkeler başta olmak üzere bazı ülkeler,
efendim, Montrö Anlaşmasrnın 2. maddesi Türldye'ye
gemilen durdurma, arama hakkı vermıyor, yok kaza
yapılan gemıler serbest olmalı veya adına transıt de-
nilen ve aslı uğraksız yapılan geçiş olan ve esas me-
tindekı *Lafibertedepassageetnavigation''(Deııizden
geçişveseyri-sefain serbesDs»), İngilizceoiarak"Freedom
ofthe transitand navigation", yanı dılımıze gıren tran-
sıt geçiş tanırru nedeniyle, sanld Boğazlar'ın sahibi, kı-
yıda oturan halkı ve en önemlisi, egemen ülkesi yok-
muşçasına bir davraruş içine girmek ıstemektedırler.
Bu sıkıc] gınş ve tanımlamalardan sonra, esas konu üze-
rinde durmak ıstiyorum.
Gün geçmesın ki yabancı gazetelerde ve televızyon
şirketlennde, Boğazlar'la ılgıJı bir makale çıkmasın. Bu
gazetelerde genellikle hep bir ağızdan, Boğazlar'daki Ha-
zar ve Rus petrol taşımacılığındaki aksaklıklar ve ge-
cikmeler, kapasite sorunlan. VTS, Türklerirt Boğaz-
lar'ı kapatma planlan. jeopolitik oyunlar peşinde koş-
ması, gelen ve geçen gemilen uzun süre bekletmelen.
Türk uzmanlann yetersiz olduğu, Boğazlar'ı idare ede-
mediklen'edemeyecekleri, Boğazlar'ın doğal bir kay-
nak olduğu, dolayısıyla uluslararası bir komisyon vası-
tasıyla güvenli geçiş ve kıyıdaş ülkelerin ve büyük pet-
rol şırketlerinin ticari menfaatlerinin böylece koruna-
cağını belirten yazı ve makalelere rastlanılmaktadır.
Uluslararası Denizcilik Örgütü (TMO), Intertanko (tan-
ker sahıplerinin örgütü). BIMCO (Uluslararası Deniz
Ticaret Odası) ve birçok uluslararası meslekı çıkar ör-
gütü, deyim yerindeyse Türkiye'ye karşı açık bir savaş
açmışlardır. Bu savaşuı arka planında;
1. Hazar havzaszndan dünya piyasalanna taşuıacak
petrol ve taşınma ücreti,
2. Dünya pazanna taşınacak petrolde diğer üretici
ülkelerle rekabet,
3. Başta Rusya olmak üzere petrolü olan ülkelerin
kârlannı arttırma istekleri,
4. Türkiye'nın Boğazlar'daki hak ve menfaatlerini,
ama başta egemenliğini sulandırma istekleri,
5. Büyük petrol şirketlerinin risklerini mimmize et-
mek için değişik alternatifler araması,
6. Yunanistan'ın Karadeniz'de tekrar tutunma çaba-
lan (Bu hayal 1923 'te sona ermişti),
7. Dünyadakipetrol fiyatlannın artışı (40 USD üze-
rinde)... Oysa özellikle îstanbul Boğazı'ndan geçen
ve her yıl artan gemi sayısı ve taşuıan yük nedeniyle
îstanbul, Boğazlar ve Marmara Denizi, yerleşim yer-
leri, sanayi büyük bir tehdit altmdadır. Örneğin, Bo-
ğazlar'dan 1936yıhnda 4500 gemi (boylan en fazla 100
m.) geçerken bugün bu sayı 50.000 civanndadır. Bu-
nun 6000 kadan ise tanker olup 200 metrenin üzerin-
dedir.
- İyi de Türkiye, Gemi Trafik Düzeni (VTS) siste-
mini başanyla kurmadı vegötürmüyor mu?
- Türkiye kendi kıt imkânlanyla geç de olsa VTS (Ge-
mi Trafik Düzeni) denılen sistemı kurmuş, başanyla
yürütmektedır. Kılavuz kaptanlık hizmetleri aksama-
maktadır. Yıkte yaklaşık 135 milyon ton petrol, bu
Prof. Dr. BAYRAM OZTÜRK
çızgı gıbı mce ve en dar yen 740 m. olan su yolundan
geçmektedir. Bunun 200 milyon tona çıkması gibi tah-
mınler bulunmakta olup bu durumda Üsküdar-Beşik-
taş motorlannuı bile geçiş için bekleme yapması ön-
görüsü hiç de saçma olmaz. Bu kabul edılemez durum
karşısında bizleri cıddı sorunlar beklemektedir. Bu so-
runlarpohtik, güvenlik, iknsadı, hukukı, teknık ve çe\ -
resel olarak sayılabılır. Bu sayılan sorunlargelmiş geç-
miş bütün hükümetleri meşgul etmiştir ve daha da ede-
ceği beklenmektedu-. Şimdiye dek Boğazlar'da birçok
kaza olmuş, mal ve can kavıplan görülmüştür. Boğaz-
lar' ın genışliğini arttıramayacağımız, akıntı ve görüş
şartlannı da değıştiremeyeceğımıze göre bu sorunu
uluslararası standartlar ve gelışmeleri de dıkkate ala-
rak nasıl çözebilıriz?.. Birbaşka de>ışle bu trafiğın ar-
tışını uluslararası kamuoyunu da arkamıza alarak na-
sıl çözebıliriz?.. Bu çözümde ilk kullanılması gereken
argüman bizce güvenlık olmalıdır.
11 Eylül korkusu
- Terörün dünya denizlerine de sıçrayabileceği
söyleniyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Büındıği gibi 11 Eylül olaylanndan sonra dünya
denizlennde de terör olaylan olması mümkündür ve
ıhtimal dahilindedu-. Bunun daha öncekı örneklen de
vardır, ömeğim Somali'de ABD askerlerine bu
1
zod-
yak bot ile yapılan saldın, Achıllle Lauro gemısının
kaçınlması vs. Bu nedenle, tehlikeli yük taşıyan ge-
milerin kötü niyetli insanlann eline geçmesi veya ele
geçirilmeleri ve bu gemi veya gemilerin infilak etme-
leri halinde îstanbul, dolayısıyla Türkiye endüstrisi, hat-
ta kıyı ülkelerin ekonomilerinde sarsıntılar yaşanabi-
lir. Boğaz'ın belli bir süre kapanması Avrupa'daki ra-
finerileri de zor durumda btrakacaktır. Bu nedenle
Türkiye, başta BoğazJar olmak üzere güvenlik kaygı-
sıyla egemenliği altındaki sularda her türlü tedbiri al-
ma hakiona sahiptir. Örneğin Malaka Boğazı'ndaki gü-
venlik konusunda Malezya, Singapurve Endonezya ay-
n ayn tedbirler almaktadir. Bu devletlere ABD'nin, Bo-
ğaz'm ortak korunması konusunda yaptığı bütün bas-
kılar bir işe yaramamıştır.
-ABD 'nin Irak'ı işgaliylebaşlayanpetrolfiyatla-
tÜ Öğretim Üyesi ve Türk Deniz
Arastırmalan Vakfi 'nin başkant, Uzmanlık
alanı Deniz Ekolojisi olup bu konuda
50'nin üzerinde makalesi ile 4 kitabı
bulunuyor. Atlantik, Pasifik Okyanusu ile
Akdeniz ve Karadeniz'de uzun araştırma
seferlerine katıldı veya seferleri bizzat
yönetti MerkeziMonaco'da bulunan ve
başkanlığını Prens Albert'in yaptığı
CIESM'nin (Uluslararası Akdeniz Deniz
Arastırmalan Konseyi) yönetim kurulu
üyesL Ayrıca 1999-2002yılları arasında
Birleşmiş Milletler Üniversitesi (Tokyo)
Man and Oceanprogramında konuk
araştırmacı olarak görev yaptu Ingilizce,
Fransızca ve Japonca biliyor.
nndakiyükseliş nelereyol açabilir?
- Amenka'nın Irak'ı işgaliyle başlayan petrol fiyat-
lanndakı yükselişın devamı halinde daha fazla petro-
lün Hazarbölgesınden dünyapazarlanna sevk edilme-
sı gerekebilır. Bu durumda yenı boru hatlan konulan
Kı>ıköy-Saros, Burgaz-Dedeağaç, Burgaz-Adriyatık
Denizi gibi seçenekler tartışılırken izlenmesi gereken
polıtıkanın Samsun veya Karadenız Ereğlısı yoluyla
Anadolu üzennden BTC (Bakû-Tıflis-Ceyhan) hattı-
na bağlanması en akıllıca olacaktır. Bu seçenek anla-
şıldığı kadanyla bü>iik petrol şırketlerince kabul gör-
memektedir. Bunun vanl başınamaliyetinın 1 USD'den
bile az olacağı bilındığınde sorunun daha çok enerjı
güvenliğıyle ilgili olduğu anlaşılır. Dığer yandan, bu
şirketlerin çevre dostu numaralan yapmalanrun da bir
anlamı kalmamaktadır. Çünkü îstanbul halkına, doğa-
ya, denize en az zararh olan bu hattın seçdmek isten-
memesı, bu maskelı balonun de\am edeceğıni göster-
mektedir. Bu konu da enerjı güverüiği konusunun bu^
boyutudur ve enerjının güvenli nakli sadece Türki-
ye'nin değil, bütün ülkelerin çıkannadn".
Yaglı zemlnler
- Yaşlı gemiler sorunu da var. Bunlar bizim Bo-
ğazlar'ı nasıl etküer?
- Özellikle Fransa ve Ispanya'da meydana gelen son
kazalardan sonra (Enka ve Prestıge) dünya denizlenn-
de yaşlı gemi ile tek cidarlı gemilere karşı bir takip ve
isteksizlik başlamıştır. Prestige tankeri tek cidarlı ve
26 yaşında bir gemiydi. Birçok ülke bu tankerlerin ye-
rine kaza, çarpışma veya karaya oturma dunımlann-
da çevre güvenliği bakımından daha güvenli olan çift
cidarlı tankerleri tercih eünektedir. Örneğin AB sula-
nna 2015 yıhndan sonra tek cidarlı tanker giremeye-
cektir. Bu durumda liman kontrolü zayıf veya bu ko-
nuda mevzuat hazırlamamış devletlere bu güvensiz
gemiler yük taşıyacaklar. Bu da bölgemizi tehdit eder
hale gelecektir. Bunun için gerekli yasal düzenleme-
lerin yapılması ve tek cidarlı tankerlerin ülkemiz su-
lanna girişinin önlenmesi için çaba gerekmektedir.
Rusya, Baltık ve Kuzey denizlerinin korunması konu-
sunda oldukça cesurkararlar almaktadır. Bunlann ba-
şında Pnmorsk petrol terminalinden yük alan gemile-
nn Dammarka boğazlanndan çift cidarlı tankerler kul-
lanacağuıı geçen ay Danımarka'ya taahhüt etmesidir.
Aynca zorunlu kılavuz kaptan almaya da olumlu bak-
maktadır.
Petrol tankerleri
- Pek çok ülke kendi denizlerini koruma yoluna
giderken bizim boğazlarnasılhâlâ devpetroltanker-
lerinin geçişine açık olabilir?
- MontröAnlaşması 'nin 2. maddesi Boğazlar'dan ge-
çişlen gece ve gündüz serbest bırakmaktadır. Üstelik
kılavuz alma zorunluluğu da yoktur. Tabii bu madde
bizlerin elini zayıflatmaktadır. Diğer yandan, dünya-
da denizlerin kırlenmesı konusu birçok uluslararası
kurumda tartışılmaktadır. IMO da bunlardan biridir. Özel
duyarlı deniz alanlan (Partıcularly Sensıtive Sea Are-
as) olarak tanımlanan yem konsepüerle çok özel eko-
sıstemler korunmaya alınmakta ve bu deniz veya böl-
gelerde deniz trafiğı ya men edilmekte veya değışti-
nlmektedir. Örneğin Avustrarya'da bulunan büyük mer-
can rifleri (kayalüdan) bu tür alandır ve deniz ulaşımı
nflere zarargelmeyecek alanlardan, özel rotalandınl-
mış alanlardan yapılm Yıne Galapagos Adası da böy-
ledir. tspanya'run Kanarya Adalan için de özel duyar-
lı alanlar konusu LMO'da onay aşamasına gelinmiştır.
Baltık Denizi ıle Ingıliz Kanalı arasuıdaki bütün böl-
ge özel koruma alaru ilan edılmıştir ve bunun için bu
bölgede bulunan sekiz ülke; Danimarka, Estonya, Fin-
landıya, Almanya, Isveç, Polonya, Lıtvanya ve Le-
tonya IMO'dan karar çıkartmışlardır. Bu ülkeler ve
ilan edilen alanlann temel gerekçesi hassas ve benzer-
siz ekosıstemler olmasıdır. Bu alanlarda da kılavuzluk
hizmetlerinin zorunlu olması vardır. Bütün sayılan bu
alanlardaki deniz trafiği ve geçen gemı sayısı hem da-
ha az hem de boğaz nitelıkieri yoktur. Yani, îstanbul
Boğazı gibi dar \ e kısa da değıldır. Dolayısıyla Boğaz-
lar ve Marmara Denizi bu PSSE (Özel Duyarlı Deruz
Alanlan) kavramı içine gırebilir, hatta bu amaçla Ka-
radenız'in belli bu- kısmı önenlerek dünya kamuoyu
bu konuya alışonlabılir. Karadenız ülkelennin bu ko-
nuda Türkiye ûe işbırlıği yapacağı aşikârdu-. Bu uy-
gulamarun özellikle Marmara Deruzı için takip edile-
rek gerekii raporlann hazırlanması lazımdn-, Bu yolla
hem Boğazlar ve Marmara'nın çevresel güvenliği sağ-
lamr hem de geçen gemiler bölgeyi kirletmemelen
için önceden tedbır alu^lar. Herhalde Türk Boğazlan
Galapagos \ eya tspanya'nın BalearAdalan kadar çev-
resel tehdit altmdadır. Ancak bunun, IMO ve diğer ku-
ruluşlara iyi sunulması gerekir. Bunun için aynnnlı de-
niz arastırmalan ıle uluslararası kurumlarda bu görüş-
len dıle genrecek yerli ve yabancı uzmanlan bularak
sorunu anlatabilir ve karar çıkartabilinz. Bizce Türk
Boğazlan'nınkorunması konusunda dünya kamuoyu-
nun hiç itiraz edemeyeceğı çevresel argümanlara sa-
hıbiz. Türk Boğazlan konusunda aşagıdaki öngöriiler
üzerinde düşünerek cevaplannı bulmak gerekmekte-
dir. Bunlar; Türk Boğazlan'ndan geçen her türlü ge-
miningüvenliği halen sahil güverJik bınmlerimizceku-
sursuzca yapılmaktadır. Ancak bunun da bu* maliyetı
vardır ve Türk milletinin vergıleriyle yapdmaktadır. Bu
vergüeri ödeyen bızler petrol satarak veya taşıyarakpa-
ra kazanan uluslararası şirketlere niçin böyle bu- iyılık
yapmak zorundayız? Boğazlann güvenliğine önem
vermeyen bu ülke ve çokuluslu şirketlere karşı en azın-
dan iç pıyasada satılan mallannı boykot etme gibi bir
strateji gehştirilebilir.
Montrö bizim temel ihtiyaçlanmızı karşılıyor
- Montrö Sö'zleşmesi'nin geleceği ne olur?
- Bu soruya hukukçulanmız daha iyi cevap verebilir. Şımdılik
Montrö Sözleşmesi bizim temel ihtiyaçlanrruzı karşılıyor bence.
Ama bu dünya hep böyle devam etmeyebilir. AB'nin Karadeniz'e
doğru genişlemesi ve yeni enerji ihtiyacı gelecekte başımıza neler açar,
bunu başta Ankara'daki karar vericilerin ve hukukçulanmızın
incelemesi gerekir. Amenka'nın yayılmacı politikalanna dur
diyemeyen hükümet, Karadeniz'de Amerika'ya üs verirse bu Montrö
Sözleşmesi'ni nasıl etkiler? Annan görüşmeleri sırasında Montrö
Boğazlar Sözleşmesi'ne taraf olmak isteyen Güney Kıbns
yönetimi bu isteklerini hangi öngörülere göre yapmaktadır? Türk
Boğazlan Enstitüsü adıyla bağımsız ve değişik uzmanlıklardan kurulu
bir enstitü, dar boğazlar konusunda veya deniz ulaşımında kullanılan
boğazlara sahip ülkelerle de işbirliği için bir köprü ve politika üreten
merkez görevi yapabilir mi? Türk Boğazlan sorunu ve tehditleri
anlatan yazılan özellikle uluslararası medyaya nasıl taşıyabiliriz?
Doğru mesaj ve iletişim stratejimiz ne olabilir? Bunlar hep iyice
incelenmesi gereken konulardır.
Gucumuzu
bilmemiz
gerekli
- Türkiye 'ye karşı terör
faaliyeüerine gözyuman veya
destek olan devletlerin
gemilerine karşı nasıl önlem
alınabilir?
- Karadeniz veya Ege Denizi'nde
yapılması gereken kontrollerin
sıklaştınlması bizce çözümdür ve
bunu yapacak silahlı güçlerimiz
de vardır. Her devletin kendini
koruma hakkı vardır, üstelik
günümüzde güç dış politikanın bir
parçasıysa. Büyük devletler milli
güçlerini akıllıca kullarurlar. Biz
de gücümüzü bilelim ve
kendimize güvenelim.
- TÜDAV'da (Türk Deniz
Arastırmalan Vakfı) neler
yapdıyor?
- TÜDAV, kunılduğundan beri çok
yol katetti. Yakmda 10. yılımızı
kutlayacağız. Denizlerin
korunması ve deniz arastırmalan
konusunda yayımladığı 20'yi
aşkın bilimsel kitap, 6 adet
denizlerin korunmasıyla ilgili
eğitim kitabı var. Sadece geçen yıl
10.000 ilköğretim öğrencisine
denizlerin korunması konusunda
eğitim verdik. Vakıf BM ve MAP
gözlemcisi statüsünü aldı. Kendi
bilimsel dergimizi yaşatıyoruz.
Oktay Sönmez Kaptan, kültür
yaymlan için çabalıyor. Kendi
konumuzda ülkemn ve Akdeniz'in
en prestijli kurumuyuz. 10 yeni
projeye de destek veriyonız.
Özellikle derin deniz
ekosistemlerini hiç bilmiyoruz
Akdeniz özelinde. Kıta sahanhğı
konusunda uzmanlaşmış bir başka
komisyonumuz var. Ancak bunJar
yetmez. TÜDAV'ın desteğe,
bağışa ihtiyacı var. Çünkü
yapılacak çok iş var ve işin
başındayız. Örneğin Türkiye
bölgede iddialı bir deniz gücü ve
deniz ticaret filosu oluşturacaksa
deniz araştırmalanna ihtiyacı var.
Ülkemizde deniz araştırmalanna
aynlan bütçeler çok komik. Bunun
arttınbnası gerekiyor, araştırma
gemilerimiz eski ve birçok
sıkıntılan var. Bu konudaki
kurumlar arası eşgüdüm de zayıf.
Denize yönelmek isteyen
öğrencilerin burslanyİa ilgili
çalışma yapıyoruz. Önun için,
TÜDAV'a herkesi yardım etmeye
davet ediyorum. Bu konudaki
isteklilerin tudav.org sitesine
ginneJeri yeterli.
Celecek denlzde
- Denizlerin korunması
konusunda, kaçak avcılık ve
balıkçüann eğitimi konusunda
çalışmalannız var mı?
- Özellikle kaçak avcılık
konusunda çalışmalanmız devam
ediyor. Yine dinamitle avcılık, ne
yazık ki bütün çabalara karşın
devam ediyor. Azaltmak için
kolluk kuvvetleriyle işbirliği
yapıyoruz. Kaçak balık
avcılığı ve trol konusunda 6 dilde,
balıkçılan eğitici kitaplar
çıkanyoruz bugünlerde. Sadece
Türk balıkçılannı değil,
Karadeniz'e kıyı veren bütün
ülkelerin balıkçılannın eğitimi
için Karadeniz Çevre
Programı'yla işbirliği yapıyoruz.
Denizlerin korunması için eğitim
en önemli olgu.
Türkiye'nin beslenmesinde
denizler artık tek alternatif oldu.
Bir zamanlar buğday satan ülke,
şündi 2.5 milyon ton buğday ithal
ediyor. önun için denizler, su
canlılannın yetiştirilip avlanması,
hallamızın protein sıİantısrnı en
aza indirecek tek çözüm. Tabii
bunu yaparken sürdürülebilir
olması lazım. Yeni deniz koruma
alanlan oluşturmak ve buna
' uygun çalışmalanmızı arttuTnak
zorundayız. Yapılan son
çalışmalar sonucu, denizlerden
insanlığın yararlanması için yüzde ,
10'unun deniz koruma alanı ilan
edümesi lazım, bir başka deyişle
bu alanlarda her türlü avcılık,
üretim ve deniz ulaştırmasının
yasaklanması gerekiyor. Tek
kelimeyle "Türidye'niıı geieceği
denizlerdedir'' diyoruz.