18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 2004 PAZA 12 PAZAR KONUGU îstanbul ÜniversitesiSu ÜrünleriFakültesi Öğretim ÜyesiProf Dr. Bayram Öztürkiledenizctiiküzerine konuştuk S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU Ieyla.tavsanoglu@ cumhuriyetcom.tr Türkiye, üç biryanı denizlerle çevrili. Ama bu denizlerinden gerektiği gibi olmayı bırakın, hemen hemen hiçbir biçimde yararlanmıyor. Ekoloji ve çevrenin korunması bilincini boş vermiş. Tıpkı bir zamanlar eski bir Başbakan 'ın "Derya bu, kirlenir mi? " mantığı hâlâ egemen. Hemen bütün çağdaş ülkelerin denizlerini stratejik önemde görmesine karşın Türkiye oralı bile değil. Bir denizcilikpolitikası yok. İşini Allah 'a ve kem olmayan gözlere teslim etmiş, gidiyor. Bu hafta, her konuda olduğu gibi denizlerin önemiyle de ilgili de ülkemiz insanının yöneticilerinin aymazlığını gündeme getireyim, dedim. Denizlerimizin, denizciliğimizin sorunlarını ÎÜ Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk 'le konuştum. 'Denizcilik stratejimiz yok'- Sizin Financial Tımes gibi yabancı gazetelerde Boğazlar 'la ilgiliyazılarınızı okuyoruz da Türk ba- sınındapek makaleleriniz çıkmıyor... - Evet, Boğazlar'la ilgili dünya basınında birçok yanJı ve yanJış haber çıkıyor. Bunlara ilgili kurumJar- dan cevap gelmeyince durumdan vazife çıkanp dün- ya kamuoyuna sorunu anlatan yazılar yazmaya başla- dım. Ben bir yandan IstanbuJ Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde de görevliyim. Bu yazılan yazmayı görev kabul edıyorum. îstanbul Üniversitesi çalışmak ıçın uygun ve rahat. Yazılanm da sürecek... - Denizlerin bütün ülkeler için stratejik önemi var, pekiyi Türkiye 'nin bu bağlamda denizcilikpolitika- sı oluştu mu? - Hayır. Türkıye'nın bir denizcilik stratejisı olduğu- nu düşünmüyorum. îşler el yordamıyla gidiyor. Tür- kiye'nin denizcilik politikası olsa miÜet trafikte birbı- rini kırarmıydı? Her gün karayollannda yüzlerce ölü... Bu olgu ancak Üçüncü Dünya ülkennde göriilebilir. Bunu hak etmıyoruz. Ama bunun da otomobıl sanayıi ve karayolu lobısı tarafından yapıldıgını düşünüyo- rum. Sonra, özelleştirme numaralanyla cumhuriyetın bütün meyvelerinı, tersanelerini, gemilerinı çürüttüler, bir kısmını da 5 kuruşa sattılar. Yoksa Salıpazan'ndan Trabzon'a benim çocukluğumda gemı vardı. Herkes çok rahat yolculuk yapıyordu. Ümıtsiz değılim, ger- çek görüldü. Şımdı deniz zamanı diyelim, deniz ula- şımının artacağını düşünüyorum. Müsteşarlığın bu ko- nudaki tavn beni olumlu düşünmeye sevk ediyor. Boğazlar - Türkiye 'nin Boğazlar 'dan geçişle ilgilisorunla- n var, neden? - îstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Bo- ğazı 'nin oluşturduğu cografı alana Türk Boğazlan de- nılmektedir. Bu terim kolayca anlaşılabileceği gibi bir aidiyet belirtısidir ve önceleri, The Bosphorus ve Dar- danelles'nin yerine kullanılmaktadır. Bilindiği gibi Montrö ve Lozan sözleşmelerinde sadece bu coğrafi alan sadece Boğazlar olarak geçıyordu. Türk Boğaz- lan tanımı, boğazlann sahibini, onamalikolanveeğe- menliği altında olan ülkeyi, yani Türkiye'yi kastedı- yor. Peki bu tanım neden bu kadar önemli? Bırçok ne- deni var, öncelıkle Türk Boğazlan'nı kulJanan dev- letler ıle başta petrol şırketlen, Türkiye'nın egemenli- ğını bir şekilde sulandırmak istiyorlar. Bu amaçla Ulus- lararası Denizcilik Örgütü'nde başta Rusya, Yunanıs- tan ve Kıbns Rum Kesımı bu isımle venlen kâğıtlara tepki gösterirken, örneğin Rusya, IstanbuJ Boğazı'na Karadenız Boğazı isminin verilrnesıni öneriyor. Yuna- nıstan'ın nedenı ise zaten belli. Atına Havaalanı'nda îstanbul yenne Konstantinopolis yazıyor, bu şehır ne- redeyse... Bu ülkeler başta olmak üzere bazı ülkeler, efendim, Montrö Anlaşmasrnın 2. maddesi Türldye'ye gemilen durdurma, arama hakkı vermıyor, yok kaza yapılan gemıler serbest olmalı veya adına transıt de- nilen ve aslı uğraksız yapılan geçiş olan ve esas me- tindekı *Lafibertedepassageetnavigation''(Deııizden geçişveseyri-sefain serbesDs»), İngilizceoiarak"Freedom ofthe transitand navigation", yanı dılımıze gıren tran- sıt geçiş tanırru nedeniyle, sanld Boğazlar'ın sahibi, kı- yıda oturan halkı ve en önemlisi, egemen ülkesi yok- muşçasına bir davraruş içine girmek ıstemektedırler. Bu sıkıc] gınş ve tanımlamalardan sonra, esas konu üze- rinde durmak ıstiyorum. Gün geçmesın ki yabancı gazetelerde ve televızyon şirketlennde, Boğazlar'la ılgıJı bir makale çıkmasın. Bu gazetelerde genellikle hep bir ağızdan, Boğazlar'daki Ha- zar ve Rus petrol taşımacılığındaki aksaklıklar ve ge- cikmeler, kapasite sorunlan. VTS, Türklerirt Boğaz- lar'ı kapatma planlan. jeopolitik oyunlar peşinde koş- ması, gelen ve geçen gemilen uzun süre bekletmelen. Türk uzmanlann yetersiz olduğu, Boğazlar'ı idare ede- mediklen'edemeyecekleri, Boğazlar'ın doğal bir kay- nak olduğu, dolayısıyla uluslararası bir komisyon vası- tasıyla güvenli geçiş ve kıyıdaş ülkelerin ve büyük pet- rol şırketlerinin ticari menfaatlerinin böylece koruna- cağını belirten yazı ve makalelere rastlanılmaktadır. Uluslararası Denizcilik Örgütü (TMO), Intertanko (tan- ker sahıplerinin örgütü). BIMCO (Uluslararası Deniz Ticaret Odası) ve birçok uluslararası meslekı çıkar ör- gütü, deyim yerindeyse Türkiye'ye karşı açık bir savaş açmışlardır. Bu savaşuı arka planında; 1. Hazar havzaszndan dünya piyasalanna taşuıacak petrol ve taşınma ücreti, 2. Dünya pazanna taşınacak petrolde diğer üretici ülkelerle rekabet, 3. Başta Rusya olmak üzere petrolü olan ülkelerin kârlannı arttırma istekleri, 4. Türkiye'nın Boğazlar'daki hak ve menfaatlerini, ama başta egemenliğini sulandırma istekleri, 5. Büyük petrol şirketlerinin risklerini mimmize et- mek için değişik alternatifler araması, 6. Yunanistan'ın Karadeniz'de tekrar tutunma çaba- lan (Bu hayal 1923 'te sona ermişti), 7. Dünyadakipetrol fiyatlannın artışı (40 USD üze- rinde)... Oysa özellikle îstanbul Boğazı'ndan geçen ve her yıl artan gemi sayısı ve taşuıan yük nedeniyle îstanbul, Boğazlar ve Marmara Denizi, yerleşim yer- leri, sanayi büyük bir tehdit altmdadır. Örneğin, Bo- ğazlar'dan 1936yıhnda 4500 gemi (boylan en fazla 100 m.) geçerken bugün bu sayı 50.000 civanndadır. Bu- nun 6000 kadan ise tanker olup 200 metrenin üzerin- dedir. - İyi de Türkiye, Gemi Trafik Düzeni (VTS) siste- mini başanyla kurmadı vegötürmüyor mu? - Türkiye kendi kıt imkânlanyla geç de olsa VTS (Ge- mi Trafik Düzeni) denılen sistemı kurmuş, başanyla yürütmektedır. Kılavuz kaptanlık hizmetleri aksama- maktadır. Yıkte yaklaşık 135 milyon ton petrol, bu Prof. Dr. BAYRAM OZTÜRK çızgı gıbı mce ve en dar yen 740 m. olan su yolundan geçmektedir. Bunun 200 milyon tona çıkması gibi tah- mınler bulunmakta olup bu durumda Üsküdar-Beşik- taş motorlannuı bile geçiş için bekleme yapması ön- görüsü hiç de saçma olmaz. Bu kabul edılemez durum karşısında bizleri cıddı sorunlar beklemektedir. Bu so- runlarpohtik, güvenlik, iknsadı, hukukı, teknık ve çe\ - resel olarak sayılabılır. Bu sayılan sorunlargelmiş geç- miş bütün hükümetleri meşgul etmiştir ve daha da ede- ceği beklenmektedu-. Şimdiye dek Boğazlar'da birçok kaza olmuş, mal ve can kavıplan görülmüştür. Boğaz- lar' ın genışliğini arttıramayacağımız, akıntı ve görüş şartlannı da değıştiremeyeceğımıze göre bu sorunu uluslararası standartlar ve gelışmeleri de dıkkate ala- rak nasıl çözebilıriz?.. Birbaşka de>ışle bu trafiğın ar- tışını uluslararası kamuoyunu da arkamıza alarak na- sıl çözebıliriz?.. Bu çözümde ilk kullanılması gereken argüman bizce güvenlık olmalıdır. 11 Eylül korkusu - Terörün dünya denizlerine de sıçrayabileceği söyleniyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Büındıği gibi 11 Eylül olaylanndan sonra dünya denizlennde de terör olaylan olması mümkündür ve ıhtimal dahilindedu-. Bunun daha öncekı örneklen de vardır, ömeğim Somali'de ABD askerlerine bu 1 zod- yak bot ile yapılan saldın, Achıllle Lauro gemısının kaçınlması vs. Bu nedenle, tehlikeli yük taşıyan ge- milerin kötü niyetli insanlann eline geçmesi veya ele geçirilmeleri ve bu gemi veya gemilerin infilak etme- leri halinde îstanbul, dolayısıyla Türkiye endüstrisi, hat- ta kıyı ülkelerin ekonomilerinde sarsıntılar yaşanabi- lir. Boğaz'ın belli bir süre kapanması Avrupa'daki ra- finerileri de zor durumda btrakacaktır. Bu nedenle Türkiye, başta BoğazJar olmak üzere güvenlik kaygı- sıyla egemenliği altındaki sularda her türlü tedbiri al- ma hakiona sahiptir. Örneğin Malaka Boğazı'ndaki gü- venlik konusunda Malezya, Singapurve Endonezya ay- n ayn tedbirler almaktadir. Bu devletlere ABD'nin, Bo- ğaz'm ortak korunması konusunda yaptığı bütün bas- kılar bir işe yaramamıştır. -ABD 'nin Irak'ı işgaliylebaşlayanpetrolfiyatla- tÜ Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Arastırmalan Vakfi 'nin başkant, Uzmanlık alanı Deniz Ekolojisi olup bu konuda 50'nin üzerinde makalesi ile 4 kitabı bulunuyor. Atlantik, Pasifik Okyanusu ile Akdeniz ve Karadeniz'de uzun araştırma seferlerine katıldı veya seferleri bizzat yönetti MerkeziMonaco'da bulunan ve başkanlığını Prens Albert'in yaptığı CIESM'nin (Uluslararası Akdeniz Deniz Arastırmalan Konseyi) yönetim kurulu üyesL Ayrıca 1999-2002yılları arasında Birleşmiş Milletler Üniversitesi (Tokyo) Man and Oceanprogramında konuk araştırmacı olarak görev yaptu Ingilizce, Fransızca ve Japonca biliyor. nndakiyükseliş nelereyol açabilir? - Amenka'nın Irak'ı işgaliyle başlayan petrol fiyat- lanndakı yükselişın devamı halinde daha fazla petro- lün Hazarbölgesınden dünyapazarlanna sevk edilme- sı gerekebilır. Bu durumda yenı boru hatlan konulan Kı>ıköy-Saros, Burgaz-Dedeağaç, Burgaz-Adriyatık Denizi gibi seçenekler tartışılırken izlenmesi gereken polıtıkanın Samsun veya Karadenız Ereğlısı yoluyla Anadolu üzennden BTC (Bakû-Tıflis-Ceyhan) hattı- na bağlanması en akıllıca olacaktır. Bu seçenek anla- şıldığı kadanyla bü>iik petrol şırketlerince kabul gör- memektedir. Bunun vanl başınamaliyetinın 1 USD'den bile az olacağı bilındığınde sorunun daha çok enerjı güvenliğıyle ilgili olduğu anlaşılır. Dığer yandan, bu şirketlerin çevre dostu numaralan yapmalanrun da bir anlamı kalmamaktadır. Çünkü îstanbul halkına, doğa- ya, denize en az zararh olan bu hattın seçdmek isten- memesı, bu maskelı balonun de\am edeceğıni göster- mektedir. Bu konu da enerjı güverüiği konusunun bu^ boyutudur ve enerjının güvenli nakli sadece Türki- ye'nin değil, bütün ülkelerin çıkannadn". Yaglı zemlnler - Yaşlı gemiler sorunu da var. Bunlar bizim Bo- ğazlar'ı nasıl etküer? - Özellikle Fransa ve Ispanya'da meydana gelen son kazalardan sonra (Enka ve Prestıge) dünya denizlenn- de yaşlı gemi ile tek cidarlı gemilere karşı bir takip ve isteksizlik başlamıştır. Prestige tankeri tek cidarlı ve 26 yaşında bir gemiydi. Birçok ülke bu tankerlerin ye- rine kaza, çarpışma veya karaya oturma dunımlann- da çevre güvenliği bakımından daha güvenli olan çift cidarlı tankerleri tercih eünektedir. Örneğin AB sula- nna 2015 yıhndan sonra tek cidarlı tanker giremeye- cektir. Bu durumda liman kontrolü zayıf veya bu ko- nuda mevzuat hazırlamamış devletlere bu güvensiz gemiler yük taşıyacaklar. Bu da bölgemizi tehdit eder hale gelecektir. Bunun için gerekli yasal düzenleme- lerin yapılması ve tek cidarlı tankerlerin ülkemiz su- lanna girişinin önlenmesi için çaba gerekmektedir. Rusya, Baltık ve Kuzey denizlerinin korunması konu- sunda oldukça cesurkararlar almaktadır. Bunlann ba- şında Pnmorsk petrol terminalinden yük alan gemile- nn Dammarka boğazlanndan çift cidarlı tankerler kul- lanacağuıı geçen ay Danımarka'ya taahhüt etmesidir. Aynca zorunlu kılavuz kaptan almaya da olumlu bak- maktadır. Petrol tankerleri - Pek çok ülke kendi denizlerini koruma yoluna giderken bizim boğazlarnasılhâlâ devpetroltanker- lerinin geçişine açık olabilir? - MontröAnlaşması 'nin 2. maddesi Boğazlar'dan ge- çişlen gece ve gündüz serbest bırakmaktadır. Üstelik kılavuz alma zorunluluğu da yoktur. Tabii bu madde bizlerin elini zayıflatmaktadır. Diğer yandan, dünya- da denizlerin kırlenmesı konusu birçok uluslararası kurumda tartışılmaktadır. IMO da bunlardan biridir. Özel duyarlı deniz alanlan (Partıcularly Sensıtive Sea Are- as) olarak tanımlanan yem konsepüerle çok özel eko- sıstemler korunmaya alınmakta ve bu deniz veya böl- gelerde deniz trafiğı ya men edilmekte veya değışti- nlmektedir. Örneğin Avustrarya'da bulunan büyük mer- can rifleri (kayalüdan) bu tür alandır ve deniz ulaşımı nflere zarargelmeyecek alanlardan, özel rotalandınl- mış alanlardan yapılm Yıne Galapagos Adası da böy- ledir. tspanya'run Kanarya Adalan için de özel duyar- lı alanlar konusu LMO'da onay aşamasına gelinmiştır. Baltık Denizi ıle Ingıliz Kanalı arasuıdaki bütün böl- ge özel koruma alaru ilan edılmıştir ve bunun için bu bölgede bulunan sekiz ülke; Danimarka, Estonya, Fin- landıya, Almanya, Isveç, Polonya, Lıtvanya ve Le- tonya IMO'dan karar çıkartmışlardır. Bu ülkeler ve ilan edilen alanlann temel gerekçesi hassas ve benzer- siz ekosıstemler olmasıdır. Bu alanlarda da kılavuzluk hizmetlerinin zorunlu olması vardır. Bütün sayılan bu alanlardaki deniz trafiği ve geçen gemı sayısı hem da- ha az hem de boğaz nitelıkieri yoktur. Yani, îstanbul Boğazı gibi dar \ e kısa da değıldır. Dolayısıyla Boğaz- lar ve Marmara Denizi bu PSSE (Özel Duyarlı Deruz Alanlan) kavramı içine gırebilir, hatta bu amaçla Ka- radenız'in belli bu- kısmı önenlerek dünya kamuoyu bu konuya alışonlabılir. Karadenız ülkelennin bu ko- nuda Türkiye ûe işbırlıği yapacağı aşikârdu-. Bu uy- gulamarun özellikle Marmara Deruzı için takip edile- rek gerekii raporlann hazırlanması lazımdn-, Bu yolla hem Boğazlar ve Marmara'nın çevresel güvenliği sağ- lamr hem de geçen gemiler bölgeyi kirletmemelen için önceden tedbır alu^lar. Herhalde Türk Boğazlan Galapagos \ eya tspanya'nın BalearAdalan kadar çev- resel tehdit altmdadır. Ancak bunun, IMO ve diğer ku- ruluşlara iyi sunulması gerekir. Bunun için aynnnlı de- niz arastırmalan ıle uluslararası kurumlarda bu görüş- len dıle genrecek yerli ve yabancı uzmanlan bularak sorunu anlatabilir ve karar çıkartabilinz. Bizce Türk Boğazlan'nınkorunması konusunda dünya kamuoyu- nun hiç itiraz edemeyeceğı çevresel argümanlara sa- hıbiz. Türk Boğazlan konusunda aşagıdaki öngöriiler üzerinde düşünerek cevaplannı bulmak gerekmekte- dir. Bunlar; Türk Boğazlan'ndan geçen her türlü ge- miningüvenliği halen sahil güverJik bınmlerimizceku- sursuzca yapılmaktadır. Ancak bunun da bu* maliyetı vardır ve Türk milletinin vergıleriyle yapdmaktadır. Bu vergüeri ödeyen bızler petrol satarak veya taşıyarakpa- ra kazanan uluslararası şirketlere niçin böyle bu- iyılık yapmak zorundayız? Boğazlann güvenliğine önem vermeyen bu ülke ve çokuluslu şirketlere karşı en azın- dan iç pıyasada satılan mallannı boykot etme gibi bir strateji gehştirilebilir. Montrö bizim temel ihtiyaçlanmızı karşılıyor - Montrö Sö'zleşmesi'nin geleceği ne olur? - Bu soruya hukukçulanmız daha iyi cevap verebilir. Şımdılik Montrö Sözleşmesi bizim temel ihtiyaçlanrruzı karşılıyor bence. Ama bu dünya hep böyle devam etmeyebilir. AB'nin Karadeniz'e doğru genişlemesi ve yeni enerji ihtiyacı gelecekte başımıza neler açar, bunu başta Ankara'daki karar vericilerin ve hukukçulanmızın incelemesi gerekir. Amenka'nın yayılmacı politikalanna dur diyemeyen hükümet, Karadeniz'de Amerika'ya üs verirse bu Montrö Sözleşmesi'ni nasıl etkiler? Annan görüşmeleri sırasında Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne taraf olmak isteyen Güney Kıbns yönetimi bu isteklerini hangi öngörülere göre yapmaktadır? Türk Boğazlan Enstitüsü adıyla bağımsız ve değişik uzmanlıklardan kurulu bir enstitü, dar boğazlar konusunda veya deniz ulaşımında kullanılan boğazlara sahip ülkelerle de işbirliği için bir köprü ve politika üreten merkez görevi yapabilir mi? Türk Boğazlan sorunu ve tehditleri anlatan yazılan özellikle uluslararası medyaya nasıl taşıyabiliriz? Doğru mesaj ve iletişim stratejimiz ne olabilir? Bunlar hep iyice incelenmesi gereken konulardır. Gucumuzu bilmemiz gerekli - Türkiye 'ye karşı terör faaliyeüerine gözyuman veya destek olan devletlerin gemilerine karşı nasıl önlem alınabilir? - Karadeniz veya Ege Denizi'nde yapılması gereken kontrollerin sıklaştınlması bizce çözümdür ve bunu yapacak silahlı güçlerimiz de vardır. Her devletin kendini koruma hakkı vardır, üstelik günümüzde güç dış politikanın bir parçasıysa. Büyük devletler milli güçlerini akıllıca kullarurlar. Biz de gücümüzü bilelim ve kendimize güvenelim. - TÜDAV'da (Türk Deniz Arastırmalan Vakfı) neler yapdıyor? - TÜDAV, kunılduğundan beri çok yol katetti. Yakmda 10. yılımızı kutlayacağız. Denizlerin korunması ve deniz arastırmalan konusunda yayımladığı 20'yi aşkın bilimsel kitap, 6 adet denizlerin korunmasıyla ilgili eğitim kitabı var. Sadece geçen yıl 10.000 ilköğretim öğrencisine denizlerin korunması konusunda eğitim verdik. Vakıf BM ve MAP gözlemcisi statüsünü aldı. Kendi bilimsel dergimizi yaşatıyoruz. Oktay Sönmez Kaptan, kültür yaymlan için çabalıyor. Kendi konumuzda ülkemn ve Akdeniz'in en prestijli kurumuyuz. 10 yeni projeye de destek veriyonız. Özellikle derin deniz ekosistemlerini hiç bilmiyoruz Akdeniz özelinde. Kıta sahanhğı konusunda uzmanlaşmış bir başka komisyonumuz var. Ancak bunJar yetmez. TÜDAV'ın desteğe, bağışa ihtiyacı var. Çünkü yapılacak çok iş var ve işin başındayız. Örneğin Türkiye bölgede iddialı bir deniz gücü ve deniz ticaret filosu oluşturacaksa deniz araştırmalanna ihtiyacı var. Ülkemizde deniz araştırmalanna aynlan bütçeler çok komik. Bunun arttınbnası gerekiyor, araştırma gemilerimiz eski ve birçok sıkıntılan var. Bu konudaki kurumlar arası eşgüdüm de zayıf. Denize yönelmek isteyen öğrencilerin burslanyİa ilgili çalışma yapıyoruz. Önun için, TÜDAV'a herkesi yardım etmeye davet ediyorum. Bu konudaki isteklilerin tudav.org sitesine ginneJeri yeterli. Celecek denlzde - Denizlerin korunması konusunda, kaçak avcılık ve balıkçüann eğitimi konusunda çalışmalannız var mı? - Özellikle kaçak avcılık konusunda çalışmalanmız devam ediyor. Yine dinamitle avcılık, ne yazık ki bütün çabalara karşın devam ediyor. Azaltmak için kolluk kuvvetleriyle işbirliği yapıyoruz. Kaçak balık avcılığı ve trol konusunda 6 dilde, balıkçılan eğitici kitaplar çıkanyoruz bugünlerde. Sadece Türk balıkçılannı değil, Karadeniz'e kıyı veren bütün ülkelerin balıkçılannın eğitimi için Karadeniz Çevre Programı'yla işbirliği yapıyoruz. Denizlerin korunması için eğitim en önemli olgu. Türkiye'nin beslenmesinde denizler artık tek alternatif oldu. Bir zamanlar buğday satan ülke, şündi 2.5 milyon ton buğday ithal ediyor. önun için denizler, su canlılannın yetiştirilip avlanması, hallamızın protein sıİantısrnı en aza indirecek tek çözüm. Tabii bunu yaparken sürdürülebilir olması lazım. Yeni deniz koruma alanlan oluşturmak ve buna ' uygun çalışmalanmızı arttuTnak zorundayız. Yapılan son çalışmalar sonucu, denizlerden insanlığın yararlanması için yüzde , 10'unun deniz koruma alanı ilan edümesi lazım, bir başka deyişle bu alanlarda her türlü avcılık, üretim ve deniz ulaştırmasının yasaklanması gerekiyor. Tek kelimeyle "Türidye'niıı geieceği denizlerdedir'' diyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle