17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
<=* TEMMUZ 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J v LJ LıM. \j 1\ [email protected] 15 KULE CANBAZI SLTNAY AKEV Suculann hiçdurmayan...1509 yıhnda, depremi ilk kez taş yapılann dilinden duyduğumuzda öylesine korktuk ki, o günü 'küçük kıyamet' olarak adlandırdık. O tarihten sonra da eski mimarimize geri dö- nerek, Istanbul da ahşap ev yapımına karar verdık. Böylelikle de, Istanbul'a depremler- den çok daha fazla zarar veren 'semt yangın- lan'nı başlatmış olduk. O yılların kent yönetimi, yangın önlemi olarak üç maddelik bir uygulama başlatrruş- tır: Bınncisi, her evde çatıya kadar uzanan bir nnerdiven bulundurulacak!.. tkincisi, her ev- de ıçi su dolu bir fıçı hazır bekletilecek!.. Cçüncüsü. yangın çıktığında kımse kaçma- yacak. görevliler gelip mahallede sayım ya- pacak!.. çegmelerl bol kent... Yangınlar, birilerinin hesaplannı altüst ederdi!.. Kimler miydı onlar?.. Bu sorunun yanıtını. Orhan Veli'nin dizelennde araya- lım: Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgâr esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Suculann hiç durmayan çıngıraklan; Istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Istanbul, çeşmeleri bol olan bir kentti. Ne var ki, evlerle çeşmelerin arasındaki uzakhk ve kadınlann su taşımasındaki zorluk 'sa- kalık' adı verilen su taşıma mesleğinı do- ğurmuşrur. Evliya Çelebi'ye göre 17. yüzyı- hn ortalannda lstanbul'da 1400 atlı ve 8000 yaya su taşıyıcısı bulunmaktaydı. Yaya saka- lar. suyu, 45 litre kapasiteli olan ve kösele- den yapılan 'kırba'larda taşırlardı. Sakalar, su sattıklan evin kapısına bir kert- me atarlardı. Ay sonunda kertmeler toplanır ve ortaya çıkan miktara göre para ıstenırdi. Hesap kesimi sırasında yaşanılan tartışmalar- dan sonra halk arasında 'Saka tebeşiri gibi çift yazar' sözü yaygınlık kazanmaya başla- mıştır. Ama dedik ya, yangınlarda kapılann kül olması sakalar için hesabın kitabın kanş- tığı birkâbustan farksızdı. Apartmanlardaki su sayaçlanna bakarak sakalann çentikleri- nı anımsayan kaç kişi vardır ki!?. Toplumsal kültürün pusulası... Erkekler, nargile suyu fokurdattıklan kah- vehanelerde, kadınlar ise çeşmebaşlarında toplanırdı. Bütün mahalleyi çalkalayan usa gelmez dedikodular, çeşmelerde testiler do- larken başlardı kulaktan kulağa yayılmaya. Ekrem Işın, bu yönüyle çeşmenin, toplum- sal kültürün bir çeşit pusulası olduğunu be- lirtir. Günümüzde ne sakalar kaldı. ne de Is- tanbul'un buğdayını öğüten Göksu'nun kıyı- sındaki su değirmenleri? Ama, çeşmeler sa- yılan azalsa da, yol kenarlannda göze çarpı- yorlar hâlâ... Çarpıyorlar da, hiç de iç açıcı durumda değiller ne yazık ki? Onlann halin- den anlayan şair de yalnızca Bedri Rahmi Eyuboğlu'dur: tstanbul'un çeşmeleri Genç yaşta sütü kurumuş analar gibi Şahdamarian burulmuş Kimi yıllardır su demiş yorulmuş Bırakmış kendini sırtüstü güneşe Çöp tenekesi olmuş. Kiminin ocağına incir dikilmiş Kiminin diri diri dilleri sökülmüş Kiminin yeherinde yeller eser Taşıyla mermeriyle harman savrulmuş Hele bir tanesi varKabataş iskelesinde Tam nhtımın üstüne kurulmuş Gemicilerin güneşten, tuzdan çatlamış dudaklanna Serin serin tatlı tatlı su getirirmiş Birden gözümün önüne Barbaros'un yiğitleri geldi Yorgun argın seferden dönmüşler İlk işleri çeşmeye koşmak olmuş Ne gezer? Kurumuş... AYŞE EMEL MESCÎ YÖNETlYOR Güneş bu gece doğacak Kültür Servisi - Ali Berktay'ın Aziz Nesin adlı kısa öyküsünden aynı adla oyunlaştırdığı, koreografisini ve rejisini Ayşe Emel Mesci'nin gerçekleştırdiği 'Doğ Güneşim Doğ' adlı müzikli çocuk oyununun ilk gösterimi bu akşam saat 20.00'de Hadi Çaman Tiyarrosu'nda yapılacak. Şişli Belediyesi'nin katkılanyla hazırlanan oyunun kostümleri Hale Eren'e, ışık tasanmı Yüksel Aymaz'a, müzikleri Ali Naki Gündoğdu ve Güney Yabar'a ait. Yapımına Hayati Asılyazıcı'nın destek verdiği oyunun Türkiye'nin geleceğe dönük, aydınlık yüzünü yansıtan, bilimle sanatı buluşturan ekibinde çoğunluğu tstanbul Teknik Üniversitesi oyunculan oluşturuyor. Aydınlanma, Kurtuluş Savaşı temalanmn metaforlarla bezeli bir fonda sunulduğu oyun Kayaköy adlı, kara dağlarla çevrili bir köyde gelişiyor. Güneşi tutsak eden dev bir kayanın insanlan karanhğa mahkûm ettiği köydeki herkes, başta da çocuklar mutsuz, umutsuzdurlar. Çocuklar cılız, ekinler cılızdır. Hastalık kol geziyordur. Çaresizdirler. Bir gün kayanın öte yanına geçen. karanhğı aşan çocuklar yemyeşil ağaçlan ve güneşi keşfederler. Hava pınl pınldır ve bir o kadar da aydınlık. Kayayla büyük bir savaşıma girişirler, çünkü kaya o taptaze aydınlığa engeldir. Bu sıralarda Kayaköy'ün ahalisi de köylerine gelen sömürgen bir kara dervişin kendisini 40 gün 40 gece besledikleri takdirde kayayı kaldıracağı palavrasına inanmakta ve talihsiz bir umut içinde bekleşmektedirler. Aydınlık günler yakrndır... Kara dervişin foyasının çıkması ve çocuklann mücadeleyi kazanıp güneşi yeniden doğurtması an meselesidir... (0 212 244 14 39/24617 77) Bizimkiler'in arkasındaki imza Umur Bugay 'Arena'ya 1962'de çıktı Tiyatro ilk tutkusuydu HÜSEYİN KTVANÇ Umur Bugay'ı önce tiyat- rocu olarak tanıdık. 1962 yı- lında profesyonel olduğu Arena Tiyatrosu'ndan 1972 yılma kadar Engin Cezzar- Gülriz Sururi, Halk Oyuncu- lan ve Dostlar tiyatrolannda oynadı. Devekuşu Kabare'de, Istanbul Şehir Tiyatrola- n'nda, Kent Oyunculan'nda oyunlan sahnelendi. Daha sonraki yıllarda ise yazdığı senaryolar ve dizilerle tanın- dı. Hababam Sınıfı, Çöpçüler Kralı, Düttürü Dünya gibi filmler ve ünlü TV dizisi Bi- zimkiler'le... Umur Bugay'la bu uzun sanat yolculuğunu konuştuk. - Umur Bugay'ın tiyatro serüveni nasü başladı? UMUR BUGAY - Tiyatro benim çocukluk aşkımdır. Haydarpaşa Lisesfnde başla- dım. Iki Sıkılgan, Bir Evlen- me Teklifi, Benim Üç Mele- ğim adlı oyunlar. lisede oyna- dıklanmızdır. Selçuk Uluer- güven, Aydın Hatipoğlu, Ze- ki Ökten de benim okul arka- daşlanmdı. Lisedeyken, ken- di yazdığımız oyunlan da oy- nadık. İlk oyunu. Kayıp Mektup - Profesyonelliğe nasü geç- tiniz? BUGAY - Üniversite yılla- nnda geçtim. Asaf Çiğilte- pe'nin kurduğu Arena Tiyat- rosu'na Şevket Altuğ ile bir- likte girdik. O yıllann Arena Tiyatrosu'nda Genco Erkal, Başar Sabuncu, Ergun Köknar, Ege Ernart, Çetin- Ani İpekkaya, Tuncer Nec- mioğiu, Mehmet Güleryüz vardı. Tiyatroya girdiğimizde bizi stajyer kadroya aldılar. Rumen tiyatro yazan Ion Lu- ca Caragiale'nin yazdığı Ka- yıp Mektup, benim ilk oyu- numdur. Daha sonra Gülriz Sururi- Engin Cezzar Tiyatrosu'na katıldım. Keşanlı Ali Destanı, • Umur Bugay, gençlerin televizyona ve sinemaya bakışını şöyle yorumluyor: "Şimdiki gençler, sadece magazin, müzik, spor konulanna ilgi duyuyorlar. Yabancı dil bilenler ise özgün dilde film izliyorlar. Sınıfsal açıdan burjuva kültürüne yatkın insanlar, Batı kültürünü kaptıklan için Batı'ya dönük ürünlere yöneliyorlar." Direklerarası, Palto ve Yaşar Kemal'in Teneke'sinde oyna- dım. Askerden döndükten sonra Tuncer Necmioğlu, Tuncer Kurtiz, Aydın Engin ve ben, Halk Oyunculan Tiyatro- su'nu kurduk. Aydın Engin'in yazdığı Devri Süleyman -ki ben bu oyunda Süleyman De- mirel rolündeydim-, Erol Toy'un yazdığı Pir Sultan Ab- dal oyunlannı oynadık. Devri Süleyman oyununun kapalı gişe oynandığı günler- de tiyatroya baskılar arth. Bir gün oyun oynarken sağcılar ti- yatroyu bastı. Sahneye molo- tofkokteylleri attılar. Seyirci- ler salondan kaçtı. Bu olaydan bir ay kadar sonra Pir Sultan Abdal oyunu- nun hazırhğı sırasında Aksa- ray'daki Küçük Opera Tiyat- rosu tümüyle yakıldı. Bu ya- kılma olayı, bugüne kadar ay- dınlatılamadı. Istanbul 'daki tiyatromuz yanınca biz de Ankara'ya git- tik. Orada da oyunumuz o dö- nemin Başbakanı Süleyman Demirel'in şahsi davası sonu- cu, yasaklandı. Ancak Danış- tay karan ıle oyun yeniden oy- nanmaya başlandı. - Daha sonra televizyona geçtiniz ve Bizimkiler dizisi 14 yıl oynadı. Tutulmasını neye bağlıyorsunuz? - Bizımkiler'ı, 1988 yılın- dan başlayarak 2002 yılına kadar çektik. Dünya koşulla- nnda bile önemli bir süreç bu. Tam 14 yıl sürdü. Bu dizi, halkla çok özdeşleşti. TRT, S- tar, Show TVde oynadı. Şim- dilerde eski bölümler, Flash TV'de göstenliyor. İşleriyle var oldu - Gençlerin televizyona ve sinemaya bakış açısı nedir? BUGAY - Şımdikı gençler, sadece magazin, müzik, spor konulanna ilgi duyuyorlar. Yabancı dıl bilenler ise özgün dilde fılm izliyorlar. Sınıfsal açıdan burjuva kültürüne yat- kın insanlar, Batı kültürünü kaptıklan için Batı'ya dönük ürünlere yöneliyorlar. AGB Araştırma Kurulu, şu anda geçerli olan 1900 denek araştırmalanna göre, 1900 e- vi dört kategoriye ayırmış.. A- B-C-D sınıfı olmak üzere. Bütün reyting raporlannın kaynağı bu 1900 denek. AGB'nın seçtiği bu 1900 ko- nutun seçilme biçimi, salt o konutların ekonomik duru- muna göre oluyor. Örneğin, otomobil alma durumuna gö- re... Yani, o konurta oturan in- sanlar, otomobil alabilecek durumda mı?... AGB'nin bu denek seçimi çok sağhklı de- - Son olarak söylemek is- tedikJeriniz... BUGAY - Ben, bugüne de- ğin, işleriyle var olmuş bir in- sanım. Konuşmaktan çok, iş yapmayı; yaptıklanmla konu- şulmayı severim. Gücüm yet- tiğince bir şeyler yapmaya de- vam edeceğim. Kleist Ödülü Sevgi özdamar'a verildi FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) - Almanya'nın en önemli edebiyat ödüllerinden olan Kleist Ödülü,_bu yıl Türk yazar Emine Sevgi Özdamar'a verildi. Ünlü yazar Heinrich von Kleist adına kurulmuş olan 20 bin euroluk ödül 21 Kasım'da Berlin'de düzenlenecek törenle Özdamar'a sunulacak. Heinrich von Kleist Topluluğu adma Köln'de yapılan açıklamada, kurumca görevlendirilen tiyatrocu ve yazar Hermann Beil'in yaptığı seçimin uygun görüldüğü ve Kleist Ödülü'nün Özdamar'a verilmesinin kararlaştınldığı belirtildi. Ödül Özdamar'a tüm yapıtlan için verildi. Emine Sevgi Özdamar 1946'da Malatya'da doğdu. Tiyatro öğrenimi gördükten sonra Almanya'ya giden Özdamar, 1976'dan başlayarak oyuncu ve yönetmen olarak Berlin'de çalıştı, sinema filmlennde oynadı. Bu filmler arasında Hark Borks'un 'Yasemin' ve Doris Dörrie'nin 'Hapy Birthday, Türke' adlı filmleri de bulunuyor. Özdamar aynca çok sayıda yapıtla edebiyat dünyasında da tanındı. Yapıtlannı Almanca yazan, ilk kitabı 'Mutterzunge' olan Emine Sevgi Özdamar, Das Leben ist eine Karavvanserei (Hayat Bir Kervansaraydır) adlı romanı ile de 1997'de Ingeborg Bachmann Ödülû'nü kazandı. özdamar'ın ikinci romanı 'Die Brücke vom Goldenen Horn' 1998'de, son romanı 'Seltsame Sterne starren zurErde' ise 2003'de yayımlandı. Özdamar' ın bugüne kadar aldığı ödüller şöyle: 1991 Ingeborg Bachman Ödülü; 1992 Alman Edebiyat Fonu Bursu; 1993 Walter Hasenclever Ödülü; Alman Edebiyat Fonu Newyork Bursu; Adalbert von Chamisso Ödülü; 2001 Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Sanat Ödülü. ESİNTtLER ZEYNEP ORAL Aziz Nesin'e... Sevgili Aziz Bey, Kimi zaman, bin yıl oldu siz gidelı duygusuna kapılıyorum. özellikle içimi ve çevremi karamsar- lık, umutsuzluk kapladı mı... Kimi zaman da hiç- bir yere gitmişliğiniz yok, işte burada yanı başı- mızdasınız. Sizinle konuşuyorum, tartışıyorum, size danışıyorum, birlikte gülüyoruz, birlikte kah- roluyoruz... Kısacası, 6 Temmuz 1995'ten bu ya- na geçen zamanı belirleyen, yaşadıklarımız ve duygularım, yoksa takvimin yaprakları değil... öyle ya da böyle, dünyamız ve ülkemiz tam da sizlik, yani "Aziz Nesin"\ik olayları yaşamayı sür- dürüyor. Siz olsanız ne tepkiler, ne acı mizah öy- küleri üretirdıniz bunlardan. Yaşadıklarımıza yö- nelik uyarılannız, eleştırileriniz, tepkilerinizle bize bizi gösterırdiniz. örneğin, Dışişleri Bakanı, NATO karşıtı göste- riler düzenleyen sivil toplum kuruluşlarınateşek- kürlerini sunarken Türk polisi birikmiş tüm hıncı- nı, kinini, öfkesini, hayattaki tüm yokluklannı, yok- sulluğunu ve hastalıklarının acısını, elindeki cop- la ya da biber gazıyla oradakı gençlerden çıkarı- yordu... Ertesi gün yetkılilerin bunca şiddeti po- lisin "eğitimsizliğine" bağlaması ise çok gülünç- tü. Bir hafta boyunca sergilenen Bush yalakalığı kadar gülünçtü... Sevgili Aziz Bey, Avrupa Insan Hakları Mahke- mesi'nin türbanın dinsel simge ve baskı aracı ola- rak değerlendirıldiği ve kamusal alanda yasaklan- dığı son kararından sonra, bizdeki kimi bakanla- nn ve yazarların tepkileri karşısında sizın "Zama- zingo" adlı öykünüzüdüşünmedenedemiyorum. Hani herkesin istediği yana çektiği, ne diyeceği- ni bilemediğinde sarıldığı zamazingo... Bunlar da AlHM'ye zamazingo muamelesi yapıyorlar. Işle- rine geldi mi kararlara dört elle sarılıyorlar, gelme- di mi, bizi bağlamaz diyorlar. Son zamanların en ironik durumu, yine Bağ- dat'ta yaşandı. Söylenebilecek en doğru söz, dünyanın nefret ettiği, en acımasız dıktatörün ağ- zından çıktı. Yargılandığı mahkemeyi Saddam, "Bush'un seçim kampanyasının yapıldığı tiyatro" diye niteledi ve Irak'ın bugünkü durumu için "Asıl suçlu Bush" dedi. Sevgili Aziz Bey, bizim buralarda en güzel ha- ber, Nesin Vakfı'nın gelişerek yaşaması. Oğlunuz Ali Nesin size hayartayken verdiği sözü tuttu. Sonsuz güçlüklerle, engellemelerle mücadele ederek, olanaksızlıkları zorlayarak, olağanüstü çabayla Nesin Vakfı'nı sürdürüyor, sizin düşledi- ğiniz gibi gençler yetiştıriyor. Bana gelince... Sizi çok özledim... Hey Izmirtiter! Izmirli dostlardan oldum olası hep aynı sözleri duyarım: "Siz ne şanslısınız, Istanbul 'da her şey var. Sanatsal, kültürel etkinlik Izmir'de hiç yok" di- ye yakınıp dururlar! Bir kere doğru değil bu varsayım. Kolaycılığı de- ğil, birikimleri değerlendirmeyi seçenler, görme- yi bilen gözler, duymayı bilen kulaklar için sonsuz kültürel ve sanatsal olanakları var Izmir'in. örneğin Izmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı'nın (İKSEV'in) düzenlediği, tüm güçlüklere, ekonomik sıkıntılara, olanaksızlıklara karşın düzenlediği, 18. kez düzenlediği Izmir Müzik Festivali, geçen haf- ta başladı, doludizgin devam ediyor. Antik Efes Tiyatrosu'ndan Çeşme Kalesı'ne, Efes Celsus Ki- taplığı'ndan Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu'na farklı mekânlarda birbirinden ilginç programlar. Peki Izmirliler ne kadar sahip çıkıyor, festival- lerine? Nasıl katkıda bulunup destek veriyorlar? Sürdürülmesi için, gelişerek, yoğunlaşarak, zen- ginleşerek devam edebilmesi için ne yapıyorlar? Doğrusu yukandaki gibi yakınmalan sürdüren- lerin, bu soruların yanıtlarını vermek isteyecekle- rinden kuşkuluyum... Kısa bir süre önce yitirdiğimiz, tüm ülkenin ar- kasından ağladığı ama en çok Izmirlilerin ağladı- ğı Ahmet Piriştina, İKSEV'in ve Izmir Festivali'nin en büyük destekçilerindendi. Onun ölümüyle bu kurum, bu festival biraz da- ha öksüz kaldı gibime geldi de ondan yazdım bu satırlan... Haydi Izmirliler, sevgili Ahmet Piriştina'ya iha- net etmeyin, onu düş kırıklığına uğratmayın. Fes- tivalinize sahip çıkın! e:posta: zeynept?' zeyneporal.com Faks:(0212)25716 50 1 WMte Saksofon Yarışması' • LONDRA (BBC) - Londra Caz Festivali kapsamında, uluslararası'Whıte Saxophone CompetitioaWhite Saksofon Yanşması' düzenleniyor. Başvurular 31 Temmuz'da sona eriyor.Yanşmayı düzenleyen The Jeremy & Kim Whıte Foundation. Jeremy ve Kim WTıite Fonu, caz ve klasik balede genç sanatçılara destek olmayı amaçlıyor. (info@whitefoundaiton. com) Supenman yarışı • Kültür Servisi-Hollywood'un genç yaşlı 12 dev oyuncusu. "Superman- Clark Kent' olmak için yanşıyor. Yapımcılann kafasında belirlediği 12 Superman adayı arasında Nicholas Cage. Brendan Fraser, Jude Law, Jim Caviziel ve Ashton Kutcher da var. Dünyamn en tanınmış süper kahramanını başanyla canlandıran ve at kazasında felç olan Christopher Reeve'in tahtına oturacak oyuncu konusunda titizlenen yapımcılar sonunda işi arapsaçına çevirdi. Petit Larousse'un son baskısı • PARİS (BBC) - Dünyaca ünlü 'Petit Larousse'TCüçük Larousse'un yeni düzenlemesi bu ay içinde Paris'te raflardaki yerini alacak. Toplam 2 bin sayfa, 450 yeni madde eklenen bu son baskıda, Christian Lacroix'nın illüstrasyonlan da bulunuyor. BUCÜN • HARBtYE AÇIKHAVA TtYATROSU'nda 21.15 'te Ata Demirer'in gösterisi. (0 216 556 98 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle