Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SPOR Cumhuriyet Dlimpiyat 0
"Bir neşeli gülüştür benim hayatım. Mutluluklarla, sevinçlerle, zaferlerle süslenmiş uzun bir gülümseyiştir."
Emil Zatopek'in destansı öyküsiî
18
yaşına kadar sporia hiç ilgi-
lenmemış ama koşmaya
_ _ başladıktan iki yıl sonra ken-
dine özel bir antrenman sistemi yaratmış
ve antrenörlerini kızdırmış olan; arkasında
4 altın olimpiyat madalyası ve 18 kez kınl-
mış dünya rekorlan bırakan bir atletti bu...
Ama...
Bir atlet gibi koşmuyordu. Biryereye-
tişmek ya da bir şeyden kaçmak için koş-
mak zorunda kalmış birzavallı gibiydi... Tüm
bedeni eğilip bükülerek, düşecekmiş gibi sal-
lanarak, yüzünü ekşiterek, kollannı biryere
tutunmak istergibi sallayarak... Onu tanıma-
yanlar, neredeyse bir felcin eşiğinde olduğunu
vedüşüp kalacağını sınırdı. Yıllar sonra şöyledi-
yecektı: "Evet sıkmtılar içinde koşardım. Çün-
kü hem koşacak, hem de gülümseyecek kadar
güçlü değildim."
Şakaklannda ve ensesinde kalan saçlan
ağarmış, alnı ve tepesı tamamıyla çıplak adam,
yumuşak birtebessümle bakıyordu karşısında-
kine: "Hayatım mı dedin? Bir neşeli gülüş gi-
bidir benim hayatım. Mutluluklaria, sevinçler-
le, zaferierie süslenmiş uzun bir gülümseyiş-
tir. "Yaşı yetmişe yaklaşıyordu adamın ve Ame-
rikalı gazeteci dostuna "uzun bir gülümseyiş"
diye tanımladığı yaşam öyküsünü anlatıyordu.
Sekiz çocuklu bir ailenin yedinci çocuğu
idi. Kaderini aramak için evden aynlırken 16 ya-
şındaydı. Çocukluğu süresince önemli prob-
lemleri olmuştu ama asla mutsuz bir çocuk de-
ğildi. Öylesine çıkıvermiştı baba evınden. Bir
ayakkabı fabrikasında çalışmaya başladı.
Günün birinde, yaşı 18 olmuşken, fabri-
kanın müdürü onu çağırdı ve firmanın sponsor-
luğunda yapılacak bir yanşta koşmasını öner-
di. Şaşırdı 18'lik delikanh, o güne kadar aklına
gelmemişti böyle bir şey: Bir koşu yanşına ka-
tılmak!.. Bir an sakin sakin düşündü: "Neden ol-
masın?" lyi ama onu neden seçmişlerdi ki? Hi-
iiç... Öylesine bir seçimdi bu. Kaderini aramak
için baba evinden aynlan çocuk o gün kaderi-
ni bulduğununfarkındadeğildi. Koştu. Birinci de-
ğil ama ikinci oldu o yanşta. Sonra fabrikadaki
işine devam etti. Bir gün patronlar onu bir baş-
ka yanşa gönderdiler. Sonra bir başkasına. Bir
yıl içinde çevrenin gözde "mesafe koşuculann-
dan" biri oluverdi. Tanınmaya başlamıştı. Bilme-
diği tanımadığı insanlar onunla ilgileniyordu.
Mutluydu. Sonunda bir başka seçim geldi çat-
tı: Onu atlet yetiştirilmek üzere eğıtilecek genç-
ler arasına seçtiler. Hiç düşünmeden cevap ver-
di: "Neden olmasın?"
Nurmi'ye takıldı ama...
Çok sevdi koşmayı, üstelik çok iyi çalışı-
yordu. Sokaklarda, ormanlarda koşarken. yap-
tığı işin tadını çıkanyordu. Hele gecelerı küçük
bir meşale taşıyarak koşmak. Yanş dediler koş-
tu, antrenman dediler koştu, tören dediler koş-
tu... O sıralarda dünya atletleriyle ilgili bir şeyler
öğrenmeye de başlamıştı. llk takıldığı isim Fin-
landiyalı Paavo Nurmi oldu. Kendisinin küçü-
cük bir bebek olduğu yıllarda 1924 ve 1928
olimpiyatlannda uzun koşularda altın madalya-
lar almış, kırdığı rekoriaria uzun koşulann kralı
olmuştu Nurmi. Öğrendi ki Nurmi çalışırken bir
saat içinde, çok iyi dereceler yaparak 4 kez 400
metre koşarmış. Acaba kendisi bir saat içinde
sprint yaparak 6 kez 400 metre koşsa!? Ve*ka-
rar verdi: "Neden olmasın?" Bir süre çalışma-
larda bunu uyguladı. Sonra çalışma planını de-
ğiştirdi: Yanşır gibi son hızla 100 metre koşmak,
sonra hiç durmadan normal koşusuna devam
etmek... Yeniden 100 metre, yeniden tempo...
Sonra yeniden.
iyi ama onun antrenörieri vardı. Böyle ken-
di kendine çalışma sistemleri uydurmak da ne-
yin nesi oluyordu? "Delirdin mi sen? Sprinter
miolacaksın?" Genç atlet, dudaklannı bükerek,
çocuk gibi gülüyordu... Antrenörü ise ısraredi-
yordu: "Kendini buna .alıştmrsan, yanşta tem-
ponu nasıl tutturabilirsin?"
Fakat genç atlet, 18 yaşına kadar yanşa-
rak koşmayı hiç düşünmemiş bu delikanh, at-
letizmde kendine göre bir devrim yaptığını dü-
şünmeye başlamıştı. Sprint.. Tempolu koşu..
Sprint.. Tempolu koşu.. Sonra yeniden.. yeni-
den.. Inanmaya baştamıştı ki bu çalışma şekli
ile "mesafe koşucusu" dayanıklılık kazanır. Onun
istekle, hırsla çalıştığı bu sıralarda onunla birlik-
te tüm dünya gençleri sılah altına alındılar: Sa-
vaş başlamıştı. Fakat onun tâ 16 yaşındayken
aradığı kader. orduda da yanında oldu: Orduda
atletizm çalışmasına olanak verdiler. Artık atle-
tizm sporuna bir Dev'in doğuşu hazırianıyordu.
Emil Zatopek'ti bu devin adı.
•••
19 Eylül 1922'de Çekoslovakya'nın Mo-
raviası'nda, Koprivince'de doğdu. Bu, onun bi-
yolojik doğumuydu. Dev'in doğuşu ise 30 Tem-
muz 1948'de Londra'daoldu. 26yaşındaydı. 18
yaşına kadar koşarak yanşmayı aklına bile ge-
tirmemiş olan çocuk, 26 yaşında Olimpiyat ve
atletizm dünyasının idolleri arasına gırdi. Ama...
Onu yanşırken görenler "büyük bir şampiyon"
olduğunu asla düşünemezlerdi. On yıl daha
dünya pistlerinde koşacak, madalyalar alacak,
rekorlar kıracak fakat hiçbir zaman hemen tüm
yıldızlann sahip olduğu gibi gösterişli birstile sa-
hip olmayacaktı. Çünkü:
Bir atlet gibi koşmuyordu. Bir yere yetiş-
mek ya da bir yerden kaçmak için koşmak zo-
runda kalmış zavallı bir adama benzerdi koşar-
ken. Tüm bedeni eğilip bükülerek, düşecekmiş
gibi sallanarak, yüzünü ekşiterek, yuvartanır gi-
bi, kollannı bir yerlere tutunmak ister gibi salla-
yarak koşardı. Yüzü kıpkırmızı, dili dışanda...
Onu tanımayanlar acılar içinde koşan bu ada-
mın, neredeyse bir felcin eşiğinde olduğunu ve
düşüp kalacağını sanırdı.
Madalyaları bu stilsizliği ile aldı, rekorlan
böyle kırdı. Yıllar sonra kendisiyle röportaj ya-
pan Amerikalı dostuna, "Hayatım mutlu birgü-
lümseyiştir" derken şunu da açıklayacaktı: "Evet
sıkmtılar içinde koşardım. Çünkü hem koşa-
cak, hem de gülümseyecek kadar güçlü değil-
dim. "
Savaştan sonra orduda kalmıştı ve teğmen
rütbesi taşıyordu. Olimpiyat pistine ilk kez Lond-
ra'da çıktı. 30 Temmuz 1948'de 10 bin metre
yanşının ftnali başlarken gözjerFinjandiyalı Dün-
ya rekortmenı VıljoHai|^0QHBhk£Sİn fa-
vori olarak b a k ı l ı v o ^
laşıldı ki şu C g f l ^ m e n i koşuyu sürüT
adam olacakjHyle de oldu: Zatopek'in mül
temposunjffllhya rekortmeni dayanamadı
yanşı terkjmZatopek rakipleriyle arasını grttik-1
çe açıyocffl» Vanş hakemleri atletizm tarihinde
o güne l ^ r görülmemiş sonradan da görül-
meyecefflr hataya düşüyordu az kalsın: Zato-
pek'in g f l e kalan atletlerie arasındaki mesa-
feye aldal^hakemlerson iki tura girerken "son
tur" işarefMfârdiler. Zatopek buna aldansa vej
bir tur son^«nşı bıraksa kim bilir nasıl bir f
yasko olacajfc^opek yanşı olimpiyat rek
kırarak bitırdi: 2 M ^ . ikinci gelen Fr
in Mimoun'u 4 8 M f a i i
Rekorlann öyküsu
Aradan ıkı gün geçecek, 2 Ağustos günü
5 bin metre finalinde Belçika'nın ünlü atleti Gas-
ton Reiff'le kapışacaktı. llk turiarda gereksiz bir
tempo tutturdu ama bu tempoya kendisi daya-
namadı. Son iki tura girerken Reiff neredeyse
50 metre takmıştı Zatopek'e. Kendinden emin
altın madalyaya doğru gidiyordu. Ama Zato-
pek'in "dayanıklılık çalışmalan" onun "yanştan
kopmasına" izin vermedi. Son düzlüğe girildiği
zaman, statda kopan gürültüyü Reiff kendisi
için sanıyordu. Oysa Zatopek getmişti. 100 met-
relik müthiş bir fınal başladı ve beş bin metre
yanşı göğüs göğüse bitti: Reiff, olimpiyat reko-
ru kırarak 14.17.6 ile birinci, Zatopek 14.17.8'le
ikinci oldular.
Böylece dev, dünya pistlerine doğduğu
1948 yılında üç gün içinde bir altın, bir de gü-
müş madalya alarak evine dönüyordu.
1952 Hetsinki... 20,24 ve 27 Temmuz gün-
leri: Bu üç gün içinde olimpiyatiar tarihinin en
büyük destanlanndan biri yazıldı: Mesafe koşu-
lannın üçünde birden (5 bin, 10 bin ve maraton)
altın madalya alan ilk ve tek atlet oluyordu Za-
topek.
1948'den sonra inanılmaz birtempo ile ça-
klışmıştı. 4 yılda 38 kez 10 bin metre yanşına ka-
filmış, 1949'da Fin atleti Viljo Heino'yaailolan
10 bin metre rekorunu 29.28 gibi nj&ijir de-
oeyle kırmıştı. &Br
Orduda rütbesi de yükseliyordu. Olimpi-
' yatlar yaklaşırken tam gün çajışma için izin is-
tedi. Komutanlar sordulan "lyjtama olimpiyat-
iar için nesöz veriyorsun?" Zalopek emirie ya-
nş kazanılamayacağını en iyi bieoek adamdr. "On-
bin için bir aft/n sözü verebiSrim." Kızdılar ko-
mutanlar "Ne, bir tek altın madalya mı? Beş-
bini gene kaybedecek m/s/n^Sampiyon böy-
lece iki altın için söz verdi. KendfRendine de şöy-
le dedi: "Neden olmasın?"
1952'nin ilkfinali, 20 Nisan'dalO bin met-
re yanşıydı. Daha ilk turiarda rakiplerinin hepsi-
ni peşine takıp fırlamıştı. Son turlara \r
sız Alain Mimoun takip edebildi ama
son dördüncüsü koşulurken Zatopek, Mimo-
un'dan da koptu. 29.17.0 ile olimpiyat rokuru kı-
nlırken Mimoun 16 saniye yani aşağı yukan 80-
90 metre geride kalmıştı.
24 Nisan günü beş bin metrenin finali ko-
şulacaktı. Bu yanşın seçmelerinde her seride 5
atlet fınale kalacaktı. Zatopek için bu seçme
yanşı eğlenceli geçmişti. Koşu sırasında Sov-
Emil Zatopek,
hızıyla rakip
tanımıyor ve
altın
madalyalara
uzanıyordu.
yet atleti Anoufriev'le Rus-
ça, Isveçli Andersen'le ve Avustralyalı Leslie
Perry ile Ingilizce sohbet etmiştı. Finale gelin-
ce, o ciddi bir işti. ilk beş turda Alman Shade nın
arkasında ikincilolarakjöturdü yanşı. Ama tur-
d f l D j ^ ^ ı ingıliz Cha-
lardı.j M f f m hepsı kazanabifflfHbn turda
yanş^^rehenneme dönmüştü. ZatoHlöndey-
je zoriuyordu, Chatavvay fırla^B| öner
Mimoun ve Shade onu izlediler. 4^»pek
Ikiyüz metreye dördüncü olarak gi^HDış
gkıp son kozunu oynamaya karBpr-
^rnetre düzlüğüne girerken ^Bta-
rıanndaki bordüre basıp^Ktü.
sk yi^Smn beri uyguladığı (lOOfletre
|taktiği sİKgnde öne geçtı. ChatajflFalk-
ak arka^Sj Pirie'yi geçip dörd^R ola-
(limoun ve Sha<atopf
tu. iki altın..
inen'in başansi]
nşlannda iki
metre yanşı
dı: Eşi Daı
dalya
sırayla
irdiler.
izü tutmuş-
îyalı Kolehma-
laşmış ve beş bin -onbın ya-
ikıncı adam olmuştu. 5 bin
iikten sonra bir de müjde al-
;ova, Cirit atmada altın ma-
:ı. Ağzından çıkan ilk sevinç söz-
Zatopek ailesinın altına yanşında 2-
l öndeyım. Ama kesin sonuç maratondan son-
ra bellı olacak..." Böylece kendisine bile açık-
layamadığı karannı ilan ediyordu: Maratonda
da altın için koşacaktı. "Neden olmasın?" Ka-
lohmainen'in rekorunu da kırabilirdi. Uzun ko-
şularda 3 altın. Oysa yaşamı boyunca hiç ma-
raton yanşmamıştı. femposunu ayarlamakta
güçlük çekebilirdi. Çabuk karar verdi, yanşın
favorisi olduğu söylenen Ingiliz Jim Peters'i iz-
ATİNA'DAKİ OLİMPİYATLARA 202 ÜLKE KATILACAK
Yunan cirit atma
şampiyonu Costas
Gatzioudis,
Olimptyatlann M.Ö.
776'da doğduğu Antik
Olympia Stadı'nda
Olimpiyat meşalesini
taşıyan ilk isim oldu. 11
binden fazla taşıyıcı,
meşaleyi Yunanistan ve
dünyanın çeşitli
yerlerinde dolaştıracak.
27 ülkeyi ve 78 bin
km'yi kapsayan
yolculuğun uluslararası
bölümünde 3 bin 600
kişi görev yapacak.
(AP)
krekor Yunanistan'ıntina2004Olimpiyatlanna202
ülkenin katılacağı, bunun da
Olimpiyatlarda yeni bir rekor
anlamına geldiği açıklandı.
Geçen yıl Uluslararası Olimpiyat Ko-
mitesi (IOC) tarafından gönderilen daveti-
yelere ulusal olimpiyat komitelerinden bü-
yük ölçüde olumlu yanıt alındığı bildirildi.
Böylece bu yaz Atina'da düzenlenecek
oyunlara 202 ulusal olimpiyat komitesinin
katılacağı ve daha önce 2000 Sydney Olim-
piyatlan'na ait olan 199 katılımcı rekorunun
kınlacağı belirtildi. Modern çağdaki ilk olim-
piyat Atina'da 14 ülkenin katılımı ile yapıl-
mıştı. Yaz oyunlarına en düşük katılım ise
9 ülke ile 1904 yılında St Louis'de gerçek-
leşti.Olimpiyatlaraiştirak, 121 katılımladü-
zenlenen 1972 Münih Oyunlan'ndan bu
yana ise sürekli artıyor.
Öteyandan Atina'da ağustos ayında
yapılacak olimpiyatlara hazırlıklar sürer-
ken, Atina Olimpiyat Kompleksi'ndeki (OA-
KA) kapalı olimpiyat salonunda, 17-21 Mart
tarihleri arasında uluslararası cimnastiktur-
nuvası düzenlendi. 23 ülkeden toplam 106
erkek ve bayan sporcunun katıldığı artis-
tik cimnastik tumuvası; sıçrama brandası,
atlama beygiri, paralel bar, barfiks gibi çe-
şitli kategorilerde, birey ve takımların katı-
lımıyla gerçekleştirildi.
Atletler, cimnastik turnuvasının ilk gü-
nü sonunda OAKA'ya tam not verdi. Yu-
nanistanlı Maria Apostolidi memnuniye-
tini, "Kompleks, hayranlık uyandırıcı ve
şartlar çok uygun " sözleriyle ifade ederken,
Rumen Razvan Dorin Selariu. yapıdan
ve organizasyondan çok etkilendiğini be-
lirtti. Ispanya'dan Elena Gomez ise, "7e-
sislehn koşullan çok uygun ve atletlerin ge-
reksinimlerine cevap veriyor" yorumunu
yaptı. Maroussi'deki Olimpiyat Komplek-
si'nde (OAKA), 20-28 Mart tarihleri arasın-
da, Uluslararası Tenis Federasyonu ve He-
len Tenis Federasyonu işbirliğiyle bir tenis
tumuvası düzenledi. 30 ülkeden yaklaşık
130 tenisçinin katıldığı organizasyon, spor-
culara Olimpik Tenis Merkezihakkındabil-
gi edinme fırsatı sundu.
leyecekti. Peters sadece alt1
'- ' .
kadaryapılanen'yımarato^ü' jLtssi' yapmış-
tı. Peters'in göğüs numarasnı c.endi. Çıkış
yerinde yan|
na gıderck kendisın; .anıttı. ilk kilo-
metrelerd , Peters'in tempopjnu yavaş buldu.
Bir ba^afavon olan Isveçli Gustav Jansson'u
da kontrolüne aldı. Onbeşincı kilometrede üçü
bir araya geldiler birkaç kilometre birlikte koş-
tular. Bir aralık Peters'e döndü: "6u tempo na-
sıl, iyi mi?" Peters: "Hayıryavaş" dedi. Biraz son-
ra yeniden sordu ve aynı cevabı aldı. Zatopek
bıraz sonra fırladı. Jansson'u beraber sürükle-
yerek. Peters 32. kilometrede bir kramp yüzün-
den yanşı terkedecekti. Bir süre sonra Zato-
pek, Jansson'u da geride bırakıp gidecek ve son
kilometreleri yalnız koşacaktı. Fakat yalnız de-
ğildi. Koşarken ıstırap çeker gibi görünen bu
adam, yanşın son kilometrelenni polislerle, se-
yircilerie, yanşı bisikletle izleyen çocuklarla şa-
kalaşarak koşacaktı.
Stada girdiği zaman tribünlerde kıyamet
kopuyordu: Za - to - pek!
Finiş hattını geçer geçmez, kendi yanşla-
nnı henüz bitirmiş olan Jamaica'lı 4x400 takımı
atletleri Zatopek'i omuzlanna aldılar. ikinci olan
Arjantinli Reinaldo Gorno vanşa geldiği zaman
Zatopek çoktan ımza vermeye başlamıştı. Ve Gor-
no'yu finişte bir dilim portokal vererek kutluyor-
du. Çünkü Zatopek'ten iki buçuk dakika sonra
gelmişti Gorno. Maratonu bu kadar rahat bitir-
miş olmasına karşın, Zatopek sonradan "Alte-
tizm hayatım boyunca en çok yorulduğum ya-
nş buydu, bir hafta boyunca, koşmak değilyü-
rümek için bile güçlük çektim" diyecekti. Kuş-
kusuz kendi açısından haklıydı. Ama bir hafta
içinde üç final koşmuş, beşbin ve onbin yanş-
lan için de aynı süre içinde seçmelere katılmış-
tı. O yorgunluk sadece maraton yorgunluğu de-
ğildi. Zatopek aılesinin altın yanşını Emil 3 - 1
kazanmıştı.
Eve dönünce
"Bizim apartman yöneticisi bize düşman-
dı. O birinci katta oturuyordu, biz ikinci. kori-
dorda jogging yapardım. Üstelik Dana idman
için kullandığı o iri, ağır ve yumuşak topu id-
man olsun diye bana atardı, tutardım. tutama-
dım mı? Gümmm! defolun başka yerde çalışın
stadyumlarne içindir? diye bağınrdı. Evleruyu-
mak içindir. Adam haksız da sayılmazdı. Hel-
sinki'de kan-koca dört altın madalya aldıktan
sonra birkaç gün evde uslu uslu oturduk. Adam
geldi ve bize çıkıştı: Niye çalışmıyorsunuz? hiç
sesinizçıkmıyor. Lütfen çalışmaya devam edin"
Ve zatopek çalıştı. Her antrenmanda 100
kez dört yüz metre, üstelik her 400 metreden
sonra joggınge devam ederek... Her yıl birkaç
rekor yenileyerek. bunlardan biri olan beşbin
metre rekorunu Gunter Hagg ancak 12 yıl son-
ra kıracaktı.1956'da 34 yaşında olduğu halde
Melbourne'da maraton koşmaya karar verdi.
Olimpiyattan altı hafta önce birfıtık ameliyatı ge-
çirdi. Doktorlar iki ay koşamazsın dediler. Has-
taneden çıktığı gün çalışmaya başladı. Melbo-
urne'de maraton koştu ancak altıncı gelebildı.
Melbourne'den sonra da yerel yanşlara gi-
riyordu. Bir gün Dana Zatopekova kesin konuş-
tu: "artıkyeter. Gençler yanşa giriyor ve onla-
ra şans vermiyorsun. Cesaretlerini kırma. Bir-
gün seniyanşta öldürürierse şaşmam". Zato-
pek kabul etti ve şart koştu; kansı da cirit atma-
yı bırakacaktı. Ama bu sözleşme tutmadı. Çün-
kü Dana 1960'da roma'da gümüş madalya al-
dı. Böylece ailece beş altın iki gümüş Olimpiyat
madalyasıyla atletizmi bıraktılar.
Ordu, Parti ve emeklilik
1944'ten beri ordudaydı, yarbaylığa kadar
yükselmişti. Bu yükselişi kuşkusuz spordaki ba-
şansına borçluydu. Ayrıca Komünist Parti'de
de önemli bir yeri olmuştu. Ama aslında ne ta-
nımlamalara uygun bir askerdi, ne de gerçek bir
"partıadamı". 1968'de yayınlanan ve Çekoslo-
vakya'da Hürriyet hareketi'ni destekleyen Ma-
nifesto'yu imzalayanlar arasındaydı. Bu mani-
festo üzerine Sovyet tanklan Çekoslovakya'ya
girip gelişmekte olan demokrasi hareketini dar-
madağın edince Zatopek de hem ordudan hem
partiden atıldı. Bulabildiği tek iş birjeolojik araş-
tırma ekibi için kana! açma ve nakliyat işleri ya-
pan bir ınşaat şirketınde idi. Yedi yıl sonra Spor
Bakanlığı onun birkaç dil konuşuyor olmasın] dik-
kate alarak, periyodik sporyayınlannı izleyip, ya-
bancı antrenörlerin çalışmalannı tercüme etmek
işinde kullandı. 1982'de emekli oluncaya kadar
da devam etti. Kendisiyle aynı tarihte (19 eylül
1922) doğmuş olan eşi Dana Zatopekava ile
birlikte doğduğu kente gidip kendilerine yeni
bir ev kurdular. Emil neredeyse inşaatın tama-
mını yaptı, Dana da iç dekorasyonu...
Kan-koca sahip olduklan beş altın ma-
dalyadan biri (Dana'nınki) antrenörlük yaptığı
gençlerden birine, 1952'te Emil'in 5 bin metre
için aldığı altın da çok iyi bir atlet olan fakat hiç
altın kazananamış olan arkadaşı Avustralyalı
Ron Çlark'a hediye edildi. Bir altın da kaybo-
lud. Öteki madalyalar da evlerine gittiğinizde
göremiyeceğiniz kuytu bir yerde durur.
Zatopek 60 yaşlannda iken sol bacağın-
dan çıkan bir problem yüzünden artık zevk için
de koşamıyordu. "Uzun mesafe koşucusu" 65
yaşından sonra bir "uzunyürüyüş adamı" oldu.
Kendisi, ailesi, evi, bahesi, çiçekleri... Artık mut-
lu bir yaşlı adam. Kendisiyle röportaja gelenle-
ri hiç geri çevirmez. "Zaman zaman benimle ko-
nuşmayagelirter. Sohbetler... Hatıralananmak...
lyi şey. Madalyalar ve rekorlarhepsi geride kal-
dı.Ama hatıralar yaşıyor."
Arkasında dört altın Olimpiyat madalyası
ve 18 kez kınlmış rekorlar bırakarak, spor dün-
yasının en çok sevilen adamlanndan biri oldu.
Ve tahtına oturduğu, spordan sonra içe dönük
bir hayat yaşayan Paavo Nurmi'nin aksine ra-
kiplerinin hepsıyle dost oldu, onlarla bireysel
ilişkiler kurmaktan mutlu oldu.
"Bir neşeli gülüştür benim hayatm. za-
ferlerle, mutluluklarla dolu uzun bir gülüm-
semedir."
7 NİSAN 2004
-I-
SAYI 21