19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-f JDünden Bugüne Cumhuriyel SPOR Türkiye ligi Avrupa'nın kötülerinden Galatasaray ve ulusal takım'da yaşananlar bir dönemin bitişi oldu MAHMUT SERT G aJatasaray'ın düştüğü kö- tü dunjmun ulusal takıma yansıması ve Şenol Gü- neş'in g&revineson verilmesi, "partak" denilen bir dönemin somut olarak biti- şi ddu. Türkfutbolunun makyajı bozul- du, gerçek yüzü ortaya çıktı. Başka bir deyişle, övgüyle sözedilen "gelişmiş- lik"n yüzeysel olduğu anlaşıldı. Ancak ılginçtir, spor-futbol basınımızda bu ge- riyedüşüşün, ulusal takım teknik adam- lığının değişmesiyle giderileceği gibi bir düşünce var. En azından yapılan tartış- malar, gelecek "kurtarıa" üzerine yo- ğurlaşmış... Galatasaray'ın 2. Terim dönemi ve lig maçlannın kalitesizliği, bu tartışmalarda nedense unutuluyor. Bugün Türkiye liglerinde son de- rece kötü futbol oynanıyor. Düşmemek için oynayan ekiplerle, şampiyonluk kovalayanlar arasında çok fark yok. Bunu "denkgüçlehn savaşımı" olarak değerlendirmek, en hafıf deyişle saflık olur. Takımlann gerilim altında olduğu görüşleri ise pek inandırıcı değil. Çün- kü aynı savaşımın verildiği Avrupa'da ve dünyada - üstelik durgun bir futbol dönemi geçiriyoriar- her şeye karşın belli bir kaliteye ulaşılıyor. Onlarla ara- mızdakı farkı görmek için uzman ol- mak gerekmiyor. Ortalama bir futbol- sever bunu kolayca gözlemleyebilir. Türk futbolunun sorununu "kur- tarıcı teknik adam" olarak ele almak, aysbergin su altındaki parçasını dikka- te almamak gibi bir şey. Aslında Gala- tasaray örneği, sorunu su yüzeyine çı- kartan önemli bir anahtar. Bilindığı gi- bi Fatih Terim'in dört yılda oluşturdu- ğu, UEFAşampiyonluğunataşıdığı "rü- ya takım", aynı dönemde ulusal takımı da taşıdı. Şenol Güneş'le dünya üçün- cülüğü apoletini taktı. Bütün bu başa- nlar, o dönemde Türk futbolunun ge- neline mal edilerek değerlendirildi. Oy- sa tarih yazılan o günlerde başka takım- lann, diğer büyüklerin adı bile anılmı- yordu. ügdeki futbol kalitesi bugün- künden farklı değildi. Galatasaray ve ulu- sal takımın başanlan sanki gözleri kör etti ve kimse futbolumuzdaki temel ye- tersizlikleri irdelemedi. Bulaşıcı bırhas- talıkmış gibi iyi futbolun dığerlerine de bulaşması beklendi. Temel eğitim yetersizliği Futbolumuzun bir tüıiü beklenı- len patlamayı yapamamasının, geliş- me gösterememesinin altında temel eğitim yetersizliği yatmaktadır. Futbol- culanmızın bırçoğu ne pas vermesini, ne şut atmasını, ne ver-kaç yapması- nı, ne de pozisyon almasını bılıyor. Ör- neğin yerden ya da havadan gelen atak- lar tüm savunmacılar için tam bir ka- bus! Golcüler ise topa gözü kapalı gi- diyor(!) Nasıl pozisyon alacaklarını, to- pa hamle zamanlamasını nasıl yapacak- lannı, gol vuruşu anını bilmiyorlar. Teknik adamlar modern antren- man tekniklerinde fiziksel yeterliliğin arttınlmasına önem venyor. Evet, futbol- cular eskisine göre artık boğa gibi güç- lü, ama iki metreye pas atacak bece- rilerı yok. Oysa futbol temelde paslaş- ma üzerine kurgulanan biroyun. Pasve- rirken vücudun topla uygun açıyı ya- kalaması, ayağın doğru biçimde-şiddet- te topa teması ve pas verilecek adamın hızının, hareketliliğinın düşünülmesi temel öğretilerdir. Bunlarolmadan fut- bolda belli bir kaliteye ulaşılamaz ki bizim eksiğimiz budur. Temel eğitımini iyı almış futbol- culardan güçlü bir takım oluşturulabilir. Böyle oyuncularla çalışmak teknik adamın becerisini de ıkiye katlar. Fatih Terim'in başanlı ve başarısız dönemleri bunun önemli örneğıdir. Genel anlam- da Türk futbolunun başanyı yakalayabil- mesınde futbolcu ve teknik adam kalitesi olmazsa olmaz etkenlerdendir. Ve kaliteyi getiren sağlam, doğru temel eğitimdir. Olimpiyatevi'ndeki ödül töreninde unutulmaz anlar yaşandı. Futbolun nostalji gecesinde anılar canlandı, gözler yaşardı Onlar futbolun tarihini yazdıABDÜLKADİR Y.ÜCELMAN G eçtiğimiz günlerde Olim- piyatevi'nde yüzyılın gece- si yaşandı. O gece 20'nci yüzyılın son üç çeyreğini yaşayanlann gecesiydi. Türk sporuna altın sayfalar açanların gecesiydi. 10 kişiydi onlar, ama salonda onlan alkışlayanlar da on- lara ödül verenler de onlarla beraberya- şamışlar, onlarla biriikte attin sayfalara im- za koymuşlardı. 10 kişi değildi aslın- da onlar... Onlar sadece bu yıl seçilen- lerdi... Onlar "yaşarken de ödül alma- yı hak edenler"d\. Salondakilerin alkış- lan hem onlaraydı hem de kendilerine.. Kimileri eski günleri anımsadı, ki- mileri gözyaşlannı sakladı, ama salon- da vefa vardı, salonda paylaşılan mut- lu anılar vardı, salonda futbolun eski ama unutulmayan yıldızlan vardı, salon- da yaşayan futbol tarihi vardı. Ödül alanlaıîa ödül verenlerin kaynaştıkları törende o 10 kişiyi seçen "Futbol Adam- lan Derneği" Onur Başkanı Yılmaz To- katiı paşa, ikinci başkanı Hadi Türk- men ve teker teker tüm yönetim kuru- lu üyeleri; Istanbul'da unutulan bir fut- bol takımını, bozası ilemeşhurbirsem- ti ya da milyonlardan oluşan eğitim or- dusunun yetiştiği Vefa üsesi'ni değil, ve- fa duygusunu canlandırdılar "Yaşarken de ödül almayı hak edenler" gecesin- de. Alkışlan o 10 kişi kadar onlar da hak etmişlerdi. O gece için özel olarak hazırlanan broşürde 10 kişinin biyografisi de var- dı. Sunumu yapan sevgiJi Orhan Ayhan ödül alacaklann kim olduklannı uzun uzun anlattı ama salondakiler belki ya- zHı biyografilerden çokdahafazlasını bi- liyordu. Tören llgaz'la başladı En başta Fenerbahçe'nin eski başkanlanndan Faruk llgaz davet edil- di podyuma, ama llgaz hastaydı ve evinden çıkamıyordu, ödülünü eski fut- bolcu doktor Melih aldı. Ardından Galatasaray için yıllan- nı vermiş Necdet Çobanlı ağabeyin yurt dışında olduğu için gelemediği açıklandı. Sırada Beşiktaş'ın meşhur volecisi Şeref Görkey vardı. Çok yor- gun gibi gözüküyordu, ama konuşma- sından hiçbir şey kaybetmemişti. Şe- ref ağabey 90 yaşındaydı ve iskemle- sini bırakmıştı o gece, salondakilere saygı adına zor da olsa ayaktaydı. 425 7 NİSAN 2004 Türk futbol tarihinin duayenleri ödüllerini alırken duygusal anlar yaşandı. maçta attığı 320 golün hiçbirisini briyan- tinli saçlannın bozulmaması için kafayla atmadığı ortaya çıktı. Tek itiraz Halit Kıvanç'tan geldi, "kafa ile attığı birgo- lü vardır" Orhan Ayhan ise ısraıiıydı, "Kafa ile atmadı, kafasına çarpıp gir- di" Itiraza gerek var mı, golse goldür, golün iyisi kötüsü olur mu?.. Şeref Görkey'in teknik direktör ol- duğu Arap maçında kafilenin başında Futbol Federasyonu Başkanı olarak Fa- ik Gökay vardı. Faik Gökay da ödül alanlar arasındaydı. Faik ağabey ödül alanların en yaşlısıydı ama açıkça söy- leyeyim 91 yaşını inkâr ediyordu ade- ta. Gözümün önüne onunla Livorno plajındaki gezintimizi anımsadım. Taş gi- bi adamdı, yine de taş gibiydi, ödül alır- ken dimdik ayaktadı. Beni en şaşırtan ise Doğan An- daç oldu. Çok çökmüştü, hastaydı ama ödülünü kimseye bırakmamış kendisi al- mak istemişti. Şen'i Lefter F.Bahçeli yaptı Lefter böyle yerlere pek gelmez, en sevdiği Büyükada'dan aynlmaz. Gel- medi, ödülünü "kauçuk" diye adlandır- dığımız bir zamanların Fenerbahçe ka- lesini koruyan Şükrü Ersoy aldı. Ali Şen neden Fenerbahçeli olduğunu an- latırken, "Lefter'in Atina'da Yunanis- tan 'a attığı gol beni Fenerbahçeli yap- tı" dedi. Kosova'da radyodan maçı din- lerken Lefter bir Rum olarak Yunanıs- tan'agol atıncatüm Kosovalılargibı Ali Şen de Fenerbahçeli olmuş. Coşkun Özan Galatasaray'ayıl- lannı vermiş, futbolcu ve teknik direk- tör olarak. Ulusal takımın da teknik dı- rektörlüğünü yapan Coşkun hoca, sa- londa bulunan Şenol Güneş ile muka- yese edilince alkışları paylaştılar. Halim Çorbalı eski hakem eski bürokrat ve eski MHK başkanı. Gördü- ğüm en dürüst insanlardan birisıdir. En ufak bir lekesi olmadı, en ufak bir de- dikodusu yapılmadı, "Ben neysem oyum" diyen biryapısı vardı Halım ağa- beyin. Tapu ve kadastro genel müdü- rü olarak 14 yıl görevde kalan Çorbalı hiç bir Bakan'a hiç bir hükümete boyun eğmedi, en ufak birödün vermedi. Ödü- lü anasının ak sütü gibi hak edenlerden bırisiydi. Son iki kişi medyadandı; Necmi Tanyolaç ve Halit Kıvanç. Tanyolaç za- ten duygusal bir yapıya sahip... Sözle- ri boğazında düğümlendi çoğu kez, ağ- lamaklı oldu, belki farkedemedim göz- yaşlannı, vefadan vefasızlıktan söz et- ti. Atlet Omer Besim'ı andı, onun "Biz Aksaraylı Nurilerle değil, CHİmpiyatşam- piyonu Nurmilerle koştuk" sözlerini anımsattı ve "Biz de işte şu gördüğü- nüz şampiyonlaha, futbolun ustalan ile yaşadık, onlarla içiçe yaşadık, onlarla beraber büyüdük"dedi. Sonra döndü, koltuğunda oturan ve aldığı ödüle sıkı sıkı sanlan Şeref Görkey'i gösterdi. "Bu- gün televolelervar, ama voleatanyok" deyince salon alkıştan inledi sanki. Çok önemli bir laftı sevgili Tanyo- laç'ın söylediği... Ne sporcu kaldı ne futbolcu... Ne de antrenör. Futbolcu formasını atar, antrenörü kafasını çevi- rip görmemezlik ederse şu koltuklarda oturanlara, oturanlan alkışlayanlara kim- se çıkıp da faır-play'den, saygıdan söz edemez. Çünkü onlar bu gibi olaylan ne anlarlar ne de hazmederler. Son ödül ve son konuşma Halit Kıvanç'ındı, "Biz işte ödül alan bu ar- kadaşlarla birlikte bugünlere geldik. Biz onlann attıkiarı golleri yazdık, on- lann başanlarını anlattık. Biz de onlar gibi yaşadık, onlarla mutlu olduk, on- larla sevindik" diye söze başladı. Kıvanç da duygu dolu sözlerini bir ders notu ile bitirdi, "Geriye bakmayan insan önü- nü göremez." Ne senaryo yazdık ne yalan Gerçekten çok güzel birgeceydi. Nostalji dolu, duygu dolu, sevgi ve se- vinç dolu bir gece... Ben o koltukta otu- ranlaria yüzyılın ıkıncı yansında birlikte oldum. Birlikte yaşadığımız nice an, ni- ce anı var. İyi günlerimiz oldu, birlikte se- vindik, kötü günlenmiz oldu, birlikte üzül- dük. Hele uluslararası yanşmalarda ço- ğu kez soyunma odalanna girip moral verdik. Gazetecilik mesleğımizin etik sı- nırlan içinde kaldık, "yazma" dedikleri- ni asla yazmadık, mesleğımize ihanet et- medik. Ne görmüşsek onu yazdık, ne yaşamışsak onu anlattık okurlanmıza. Ne senaryo yazdık, ne de yalan dolan... Onlara saygı gösterdik, onlardan da saygı gördük. isterdim genç kuşaklarda olsun o gecede... O koltuklarda oturan- lar yolcuydu biz hancı... Ama yolcu ile hancı nasıl birlikte çalışırlarmış görsün- ler isterdim. Genç arkadaşlanm, "Koruk yalanla üzüm olmaz." Nihat Söyler, şampiyon vücutçu Ahmet Enünlü ile çalışıyor. Trafik kazasında yatalak oldu, şimdi şampiyonlar yetiştiriyor Söyler'in birelinde üçmarifetSAVAŞ KCRKLÜ rrafik kazası geçirip yaşamı kararmayan, en azından canı yanmayan yok gibidir diye bilinir. Ama öyle şeylere tanık olur, öyle şeylerie karşılaşınz ki bu kazalarda, "Mucize" demekten başka bir şey gelmez elimızden. işte Ni- hat Söyler'in yaşadıklan da öyle bırşey. Vücut Ge- liştirme, Fitness ve Bilek Güreşi Federasyonu Ada- na Temsilcisi olan ve onlarca şampiyon yetıştiren Söyler, anılanndan silemediği o kazayı ve yatakta geçirdiği günleri "en kötügünlehm"diyerek anlat- sa da "Yaşamımda yepyeni bir sayfa açmamı, bu- günlere gelmemi sağladı" demekten de geri kal- mıyor. Herşey 1975'te geçirdiği trafik kazasında iki bacağının da kırılması ve 6 ay yatağa bağlı kalma- sıyla başlamış. Doktorlann vücudunda kas küçül- mesi (atrofı) olduğu için çok masaj yapılması ve kaslann gelişmesi için en hafifinden başlayıp büyü- terek ağıriık çalışması yapması gerektiğini söyleme- sinden sonra, sanki yaşamı değişmış Söyler'in. Meslek LJsesi'nden mezun olmanın getirdiği beceriyle kendi aletlerini kendi yaparak başlıyor kas güçlendirme çalışmalanna. Zaman ılerledıkçe vü- cudunun aldığı biçim, gençliğin de verdiği hevesle vücut yapmaya başlamasına yol açıyor. Giderek iyileşen Söyler bu kez Istanbul'a, 8 kez Dünya Vü- cut Şampiyonu olan ve rekoru henüz kırılamayan Ahmet Enünlü'nün yanına gidiyor büyük bir istek- le. Aylar süren çalışma, birbiri ardına gelen yanş- malar ve Türkiye 4.lüğüne kadar yükselme başan- sı iyice bağlıyor bu spora Söyler'i. Antrenöriük, ulusal ve uluslararası hakemlik- ten sonra Adâna'da 1985'te "Conan" adıyla kulü- bünü kuran Söyler, "Bugüne dek200'den fazlaya- nşmalara katılan sporcu yetiştirdim. Bunlann için- de 15'i ulusal oldu. Onlarla gurur duyuyorum" der- ken, geçmiştekı acılarını da unuttuğunu belli ediyor- du. Spor yaparken de, sporcu yetiştirirken de çev- resini teşvik eden bir yapıya sahip olduğunu ise "Kardeşlehm Kazım ve Sinan'; sporcu yaparken zorlandım. Ama Kazım'ın Türkiye 2.liği, Sinan'ın Türkiye şampiyonluğu ve Dünya 8.liği herşeyi unut- turdu. Amacım Dünya şampiyonu vücutçu yetiştir- mek hatta değerli hocam Ahmet Enünlü'nün reko- runu kırmak" diyen sözlerinden anladık. Söyler'e göre, yıllar çok şey almıyor, aksine çok şeyler veriyordu kendisine. İşte geçtiğimiz günler- de Adâna'da yapılan Fitness ve Bilek Güreşi ll birin- ciliklerinde sporcularının aldığı başanlar buna ör- nekti. Fitness dalında kilolannda Türkiye şampiyo- nu olan Ebru Surtan, Deniz Zöngör. Pınar Özde- mir, Ece Etiz ve 2. olan Tuğba Buyurucu ile Bilek Güreşi'nde 52 kiloda 2. olan Mesut Can ve 86 ki- loda 3. olan Adem Aydoğan gelecek vadeden spor- culanydı. Şimdi önlerinde 2-3 Nisan günlerinde ya- pılacak şampiyona vardı. "Amacımız, Dünya veAv- rupa şampiyonalarına katılacak ulusal takıma daha çok sporcu verebilmek, Adana 'yı daha iyi temsil ede- bilmek" diyen Söyler, yaşam akışını değiştiren tra- fik kazasını bir kez daha anımsarken, "Bu şampi- yona dilerim çok sporcu gencimizin de hayatını değiştirir" dileğınde bulunuyordu. Herşey 1975'te geçirdiği trafik kazasında iki . bacağının da kınlması ve6ay yatağa bağlı kalmasıyla başlamış. Doktorlann vücudunda kas küçülmesi (atrofi) olduğu için çok masaj yapılması ve kaslann gelişmesi için en hafifinden başlayıp büyüterek ağırlık çalışması yapması gerektiğini söylemesin- den sonra, sanki yaşamı değişmiş Söyler'in. SAYI 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle