19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SPOIL Olimpiyat 5 aylık bebeğini bırakıp yarışlara katılan bayan atlet 5 dalda birden madalya aldı çan ev kadını: Fanny Blankers Coen fcvde beş aylık bir bebek... Bakılması gerekir... Ama öte yanda önemli bir "İŞ" var: Ulusal Atletizm şampiyonası... Hangisini seçeceksin? Yeryüzünde kaç ana böyle bir ikilem karşısında duraksar ve düşünür: Kuşkusuz bebek. Ama Fanny (asıl adıyla Francina) için çözüm bu değildi. Yarış programlarını inceledi. Gireceği yarışlar arasında eve gidip bebeğini besleyecek zaman vardı. Öyleyse neden olmasın? Sonuç şu oldu: Beş dalda Hollanda şampiyonluğu ve arada bebeğini görmek!.. D oğum yapmış bir genç ka- dının, beş ay sonra pistle- rdeyarıştığını gören olma- mıştı o güne kadar. Bir yıl ara ile iki ço- cuk doğurup, ikisi de henüz bebek sa- yılacak yaştayken, 1948'de Londra'da ülkesine, bir olımpiyatta dört altın ma- dalya kazandıran ilk kadın olarak tari- he geçıyordu. Londra'dan dönerken valizinde birkaç giyim eşyası vardı. gümrükçüle- re sordu "Deklare etmeli miydi". Gül- düler: "Getirdiğiniz birkaç altın madal- ya için Hollanda krallığı vergi almaya- caktır madam." Ve bir demet gül sun- dular. Evde beş aylık bir bebek... Bakıl- ması gerekir... Ama öte yanda önemli bir "İŞ" var. Ulusal Atletizm şampiyona- sı... Hangisini seçeceksin? Yeryüzünde kaç ana böyle bir ikilem karşısında du- raksar ve düşünür: Kuşkusuz bebek. Ama Fanny (asıl adıyla Francina) için çö- züm bu değıldı. Yarış programlarını ın- celedı. Gireceği yanşlar arasında eve gidip bebeğini besleyecek zaman var- dı. Öyleyse neden olmasın? Sonuç şu oldu: Beş dalda Hollanda şampiyonlu- ğu ve arada bebeğini görmek!. Yıllar sonra bıle, boyle bir çözümü göze almak şöyle dursun, hele bir genç kadının beş ay önce doğum yapmışken atletizm pistine çıkıp yarışması görulme- yecekti. Yıl 1946, genç kadının adı da Fanny Coen'di. Bu nasıl işti. Bu nasıl anneydi ki doğumdan birkaç hafta sonra, haf- tada ikı gün stada gıdecek bebeğini stadın sakin ve gölge bir köşesınde bı- rakıp kendisı pıstte antrenmanını yapa- cak... "Kendine gel Fanny! Artık büyü- dün, ana oldun. Çocukluk etme!" Fanny'nın bu sözlere sözle verecek yanıtı yoktu. O, yanıtını başka dille verıyordu: Kazanarak. Fanny hep kazandı ve yal- nız o bırıncı bebeğıne değıl, bir yıl son- ra doğan ıkıncı çocuğuna da örnek bir ana olarak baktı. Aradan iki yıl geçecek, 1948'de Londra'da 30 yaşında ve ıkı çocuklu bir kadın olarak, ülkesine tam dört altın olimpiyat madalyası kazandı- racaktı. O gune kadar dort altın madal- ya kazanmış kadın yoktu. Fanny, "Uçan Hollandalı ev kadı- nı" adını böyle kazandı. Değişık dallar- da 58 kez Hollanda şampıyonu olarak ve dokuz kez dunya rekoru kırarak... 2004 yılı başında 86 yaşında ölen bu bü- yük şampiyon, Londra oyunlarından 40 yıl sonra 1988'de kendısıyle roportaj yapan ABD'li gazetecıye: "Nasıl?Lond- ra 'da 30yaş gıbı ıhtıyarsayılacak bıryaş- ta mı kazandım?Ayolben şımdi bile ken- dımı ıhtıyar hissetmiyorum." demıştı. Evet olimpiyat şampiyonluğunu 30 yaşında kazandı. Ama ne yazık ki 2O'lı yaşlardayken dünyaonun güçlü bacak- larını ve müthış kazanma hırsını tanıma şansından yoksundu. Çünkü ülkesi Na- zi ordusunun ışgali altındaydı. O gün- lerde statta antrenman yaparken silah- lı Nazi askerlerının gelip kapıları kapat- tığını üç atlet arkadaşını götürdüğünü ve çocukları bir daha görmediğinı asla unutmadı. 1 8 yaşındayken 1936 Beriin Olimpiyatlan'na seçildiği zaman küçük bir kasabada yaşayan bir genç kızdı. Yakınlan ve tüm komşuları ona, "Berlin'e gitmemesini, bu işin bir Hitler propogandası olacağını, sporculann başına neler geleceğinin tahmin edilemez olduğunu" söylemişlerdi. 18 yaşındayken 1936 Berlin Olim- piyatlan'na seçildiği zaman küçük bir ka- sabada yaşayan bir genç kızdı. Yakın- lan ve tüm komşuları ona, "Berlin 'e git- memesini, bu işin bir Hitler propogan- dası olacağını, sporculann başına ne- lergeleceğını tahmin edilemez olduğu- nu" söylemişlerdi. Kulak asmamıştı. Çünkü bu 'olımpiyat'tı. Fakat daha açı- lış günü Hıtler'ın açık ve büyük bir as- kerı arabada makınalı tüfekli askerlerin koruması altında stada ginşini görünce şaşkınlıktan mı, kızgınlıktan mı olduğu- nu bılmeden zangır zangır titremişti. Berlın'de yüksek atlamaya girdı ve al- tıncı oldu. 4x100 bayrak yanşında da ar- kadaşları ıle beşınciydı. 1936'dan unu- tamadığı bir şey daha vardı: Jesse Ovvens. Fanny, Jesse'ye hayran olmuş ve mırthış kıskanmıştı. Platforma dört kez çıkan ve her seferınde altın madalya alan adam kıskanılmaz mıydı? "Ohh! Tannm, benım de şu platforma bırke- recık çıkmam ne guzel olurdu..." Ara- dan 12 yıl gıbı uzun bir zaman geçecek 1948'de Londra'da onur konuğu olan Ovvens, bu 30 yaşındakı altın madalya- lı kadını kutlarken Fanny ona 1936'da- kı anısını anlatacaktı: "O zaman küçük ve ısımsiz bir atlet olarak sizı kutlamak ıçın yanınıza sokulamamıştım." • • • Fanny beş kardeş içinde tek kız- dı. Devlet memuru olan babası ona kü- çükluğünden ben "Senatletolmalısın" derdi, "Yürümeyi beceremiyorsun, hep koşuyor, hep atlıyorsun." Fanny küçük yaşta atletizme başladı. Ama büyüdük- çe önemli problem çıktı ortaya: Yarışlar hep pazar günü yapılıyordu ve Fanny pa- zar günü koşamazdı çünkü ana-baba- sı Hollanda'nın reformıst kilısesine bağ- lıydılar. Fakat zamanla yumuşadılar ve bu yumuşayış da en büyük etken Fanny'nin umut verıci gelişmesi oldu. Sporun her çeşidinı seviyordu ve ol- dukça iyi bir yüzücüydü. Bir gün ha- vuzdaki antrenörü, artık bir seçim yap- masını söyleyince atletizmi seçti. 17 yaşında Amsterdam Kulübü'ne girdi ve ilk lısansını aldı. Hemen o yıl ilk ulusal madalyasını da aldı. 4x200 met- re bayrak yanşında birinci oldular. Yıl bit- meden Berlin olimpiyatları için seçile- cektı. Sonradan kocası olacak Jan Blan- kers'le o sıralarda, 17 yaşındayken ta- nıştı. Jan Hollanda 3 adım atlama şam- pıyonuydu. Topuğundan sakatlandığı için atletizmi çabuk bıraktı. Ama sonra- dan ulusal takımın antrenörü olunca iliş- kıleri devam ettı ve evlendıler. 1941 'de ilk çocukları doğdu. Babasının adını al- dı oğlan: Jan. Savaş başlamıştı. Jan'ın doğu- mundan sonra atletizmi bırakması söz konusu oldu. Ama ancak 2-3 ay daya- nabildi. Damarlanndakı spor aşkı dep- reştı. Yeniden başladı. 10 ay sonra yük- sek atlamada dünya rekoru kırdı, arka- sından uzun atlama rekoru. Fanny es- kisınden daha iyiydi. Babasının sözle- rini hatırlıyordu: "Yürümeyi bilmiyorsun Fanny, hep koşuyor, hep atlıyorsun". 1941'de harp içinde ikincı çocuğunu doğurdu. Bir kız, anası gibı Fanny. ... Ve Londra 1948. Pek çok kişi ar- tık bu işi bırakmasını önerıyordu. Ingil- tere Atletizm Federasyonu Başkanı Jack Crump bile "İyi ama, artık 30 ya- şındasın... Çok geç sevgili Fanny!" de- mişti. "Gideceğim ve onlara yanıldıkla- rını göstereceğim" dedi ve gıttı. Büyük serüven 1948 yılının 2 Ağustos günü başladı ve sadece bir haf- ta sürdü. 2 Ağustos 100 metrenin seçmeierınde katı- lanlararasındaki en iyi dereceyi (12.00) yaptı. Final aynı yağmurlu günde ve ıs- lak pistte koşuldu. (11.9)'la altın madal- yayı alırken yarışın favorisı Ingilız Do- rothy Manleyi geride bıraktı. "....artık çok geç sevgili Fanny..." Öyle mi Mr Crump? 4 Ağustos 100 metre engelli yarışı finalınde (11.2) derecesiyle Olimpiyat Rekoru kı- rarken, 19 yaşındaki Ingiliz atletı Ma- ureen Gardner'i ve Avustralyalı Shir- ley Stricland'ı geride bıraktı "... Artık çok geç Fanny..." Öyle mı Mr Crump? Bu yarıştan, ölünceye kadar kah- kahalarla hatırlayacağı bir anısı vardı Fanny'nin: Son engelden sonra yarışı kaybettiğini hissotmişti. Gardner'den korkuyordu. Göğüs göğüse bitirdiler. Ki- min kazandığı bellı değildi. Hakemler foto finişi incelemeye aldılar. O anda sta- dın hopariörlerinde Ingiliz Ulusal Mar- şı çalmaya başladı: "God save the king... Tanrı kralı korusun" Heyhaat! Kaybetmişti işte... Üzgün ve yıkılmış çevresine aptal aptal bakarken birden gözü skor tabelasına ilişti. En yukarı- dakendi adı vardı... Birdakikageçme- den gerçeği öğrenecek ve andıkça yıl— larca gülecekti. Ulusal Marş o anda stada gelen kralı selamlamak içindi. Hem neredegörülmüştii birincinin marş- la selamlandığı? Fanny ve Dorothy'nin derecesi aynıydı: 11.2 6 Ağustos 5 Ağustosta 200 metrenin seçme- lerı başlamadan önce Fanny kendisi- niyorgun hissediyordu. Üsteliköteden berı 200 metre yarışını sevmezdi. Evi- ni iki çocuğunu özlediğini hissetti. Ant- renör olan kocasını buldu ve sıkıntısı- nı anlattı. Jan Blankers karısını iyi tanı- yordu: "Bak, dedi, istemiyorsan koş- ma. Ama unutma ki yaşamın boyun- ca her Tann'nın günü girmediğin buya- nşı hatıhayacak ve üzüleceksin" Fanny, korkusunu attı, o gün koştu ve finale kaldı. Ertesi gün 6 Ağustos'ta yağmu- run çamura çevirdığı pistte (24.4)'lük de- recesiyle 3. altınını kazanırken Ingiliz at- let Audrey VVilliamson'u geride bıra- kıyordu."... Benım için çok geç... Öy- le mi sevgili Jack Crump?" 7 Ağustos 4x100 metre bayrak yanşında stres fılan yoktu. Ustelık artık yalnız da değildi. 3 genç arkadaşıyla beraberdi. Sonuç: (47.5) ve altın... Avustralya 2., Kanada 3. ve Jack Crump'ın ingiltere- si4.oluyordu."... Neredesin sevgiliJack Crump?" Londra dönüşünde sırtında bir yeni yağmurluk ve çantasında birkaç havlu vardı. Acaba gümrükte deklare etmeli miydı? Gümrükçüler güldüler: "Getirdiğiniz birkaç altın madalyanın gümrüğü yoktur madam" Ve kendisi- ne bir demet gül sundular. Londra'dan sonra 1950 Helsın- ki'de Avrupa Şampiyonası ve 3 altın ma- dalya: Fanny 32 yaşında... İki yıl sonra 1952'de Helsinkı Olım- piyatı... Fanny 34 yaşında... Doktorlar antrenmanı kesmesıni ve olimpiyata gitmemesini ıstediler. Dinlemedi ve git- ti. Neden? Ihtiyar olmadığını göster- mek için... Ne var ki Helsinki'de ilk gir- diği yarışta iki engel devırdi ve derece- ye giremedi. Son yarışını 1955'te koş- tu: Yaşı 37. Antrenörlüğü denedı ve 1968'de Mexico'ya Hollanda atletizm takımının menajeri olarak gitti. 1999'da Uluslararası Atletizm Fe- derasyonu Fanny "Francina"Blankers Coen'i yirminci yüzyılın en büyük ka- dın atletı olarak seçti. 2004 yılı başın- da 86 yaşında öldü. Başarılı sörfçü olimpiyatlarda iyi bir derece elde etmeden 'bırakmam' diyor Çocukluk düşümdü gerçek oldu Rüzgar sörfü heyecanı Çeşme'deydi. 21 NİSAN 2004 izmir Çeşme'deki Dünya VVindsurf Şampiyonası'nda da ülkemizi başarıyla temsil eden Ertuğrul Içingir, hedeflerini açıkladı. 1 R.CİHAN ÖZCAN 975 Adana doğumlu Ertuğrul Için- gir. Türkiye'de sörfün bir numa- ralı ismi olmasına karşın ülkemız- de pek fazla kimse tarafından bilin- mememekte. 7 defa Türkiye Şampıyonu, Balkan Şampiyonu olan, şu anda dünya sıralamasında 26. sı- rada bulunan ve 2004 Atina Olimpiyatlarına katılmayı garan+i.'eyen başanlı sörfçüyle Çeşme'de düzenle- nen Dünya VVindsurf Şampiyonası sı- rasında konuştuk. Sörfe nasıl başladınız? Sörfle ilk tanışmam 11 yaşınday- ken Mersin'de babamın biryaztatilin- de öğrendiği sörfü bana da öğretme- siyle gerçekleşti. İlk önceleri sadece yaz aylarında hobi amacıyla, bir oyun ola- rak yapmaktaydım. 15-16 yaşlarında hafta sonları amatör yarışlarda yarış- maya başladım. 17 yaşında Galatasa- ray'a transferim gerçekleşti. Bundan sonra ulusal takımda da yer almaya başladım. 18yaşındayken ulusal takım kampına gelen Amerikalı, olimpiyat madalyası sahibi Scott Steel adında bir antrenör tarafından beğenilerek, Amerika'da Eckerd College isimli kü- çük bir üniversitede okuma şansını el- de ettim. Türkiye'de bu alanda antre- nör olmadığı için bu benim için çok önemli bir fırsat oldu. Küçüklüğüm- den beri en büyük hayalim olımpiyat- lara katılmak olduğu için 99 Mart'taTür- kiye'ye döndüm. Aslında benden bek- lenen okulu bitirip iş hayatına atılmam- dı. Ancak olimpiyatlar benim çocuk- luk hayalimdi. Sörf hayatına devam etmem isetamamentesadüflersonu- cu oldu. 2000 Sydney Olimpiyatların- da30. olmam, 2001 Akdeniz Oyunla- rında 4. olmam beni kamçıladı. Ve Av- rupa, Dünyayada Olimpiyat Şampiyon- luğu elde edene kadar devam edece- ğim. Bu başarılarınızın altında ne yatmakta? Sörf her ne kadar bireysel bir spor olsa da kendi başına bir başarı elde edebilmek oldukça zor. iyi bir ekip, iyi bir takım çalışması gerekiyor. Şu an geldiğim noktada Fijı'li antrenö- rümüzTony Philip'ın, terapıstim Mür- sel Beyazgül'ün, aılemin veyakın çev- remin banadesteklerinin çok büyük kat- kısı olduğunu söyleyebilirim. Bireysel sporlaria ılgili olarak özellikle sporcu- ya destek veren, onu moral olarak ha- zırlayan, ancak ne yazık ki yurdumuz- da pek yaygın olmayan terapistin çok önemli olduğunu söylemek istiyorum. llerisi için hedefleriniz neterdir? Şu anda aktıf olaraksporculuğu bı- rakmayı düşünmüyorum. Öncelikli ola- rak önümüzdeki temmuz ayında ger- çekleştirilecek Avrupa Şampiyonası'nda ve 2004 Atina Olimpiyatlan'nda ülkemi başanyla temsil ederek, iyi bir derece almayı amaçlıyorum. Bıraktıktan sonra ise antrenöriük yapabilirim. Bildiklerini başkalanna öğretmeyen insanın hayat- ta mutiuluğu yakalayabileceğine inanmı- yorum. Gençlere kendı deneyimlerimi aktarabilmek, sporcu olarak elde edilen başanlardan çok daha güzel olacaktır. Içingir olimpiyat yolcusu. SAYI 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle