19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2004 ÇARŞAMR 14 LJ Jİ. kuttur@ cumhuriyet.com.tr 'İnat Hikayeleri' îstanbul Film Festivali'nin Ulusal Yanşma Bölümü'nde bugün gösteriliyor DEFNE GÖLGESÎ Çıldır'dausayazılanlar...SELCESAKSEL ReisÇefik'in son filrni, ken- di deyimıyle 'Bir Reis ÇeHk AnlaüsT olan İnat Hikâyeteri', Uluslararası îstanbul Film Fes- tivali'nin " Ulusal Yanşma Bö- lümü'nde bugün gösteriliyor. Sine- mamız son dönem yapmtlan arasında çeşitli açılardan farklı b i r yeri var bu uzun metrajlı anlatının. Yönetmenli- ğini yaptığı bu üçüncü fî lmde tek ekip arkadaşı aynı zamania başroldeki Tuncel Kurtiz'di Yönetmen. dijital bir kamerayla çe- kimlenn tamamını gerçekleştirdi, do- gaçlama öykü anJatıcılıgının özüyle örtüşen bir anlayışla, belli bir senar- yoyu uyarlamak üzere değil, akış için- de belirlenecek hilcâyeleri, inat hikâ- yelerini çekmek içın yola çıktı. Dört hikâye, dağlar üzerine bir efsaneyle başlayan anlatıcının dilinden... Bafllamadan kameraya - Filmin çıkış noktaa doğaçtama ö\- kü anlaöcılığu. REİSÇEÜK-Inat Hikâyelerine salt bir film projesigibıbakamadım. 'Gi- deiim,doğaçlamayapahm. birketime- denyolaçıkıpöyküJeranlatalım' Dü- şüncemi Tuncel Kurtiz'le paylaşıyor- dum, o da bu filme kendinden çok şey kattı... Ilk hafta kahvelerde saz çaldık, türkü söyledik, çekmeye başladığı- mızda köylüler o kamerayı bir bağla- ma gibi görüyorlardı. Sinema ekibıy- le asla o sonucu alamayacaktık. - 'Baglamaynuş gibL ÇELIK-Evet, çünkü karnerayı bağ- lamaçalargibikullandım. AşıkJarsaz- la, meselciler bir mendille anlatırlar- sa hikâyelerini, küçük bir kamerayla anlatamaz mıyım... - Doğaçlamanın tabaıu, en has hali neydi, sonra ekienenler. orada topla- dıldanıuz~. fe* • "Bu, kendi içinde doğal bir kurmacalığı olan bir sinema filmi. Bir drama, ama kameranın gördüğü doğal. Köylüler kendi yüzleriyle, dilleriyle. Oyunculuk ve anlatıcılık geleneğini sinema diliyle anlatmaya çalıştık. Laboratuvar sinema yaptık..." ÇELİK - Gerçi öykülerin kilit nok- talannı kafamda oluşturmuştum, bir mi- nibüs ve kızak, yani rekabet.. Sonra yedi sekiz tane öykü oluştu kafam- da... JCöylülerle paylaşrıkça eledım, kendi kendini yenilemeye, gelıştirme- ye başladı öyküler. - Epik, halk masalJaru anlaülan sii- zük süzük geiir yu, sizinki de böyie ol- muş. ÇELtK-Zaten epık yaklaşıyonım. Herşeyin biroyunolduğu gibi.. Köy oyunlannda da ihtiyar adam mendilı başına bağlar, insanlar onun yüzün- deki genç kız figürünü çıkartır ya... - Kar da çok yakışnuş. ÇELtK-Kar.Tüm filmlenmde kar var, orada yetişmemden de kaynakla- ruyor. Her şey beyaz üzerine dökülme- ye başlıyor, hanı, bız lekelemeye baş- hvoruz onu. - tnat Hikâyeleri'ni bir film olarak tanımlamak söz konusu olduğunda, beigesei nitetiğiniöne çıkannak doğnı olmaz herhakie_ ÇELİK- Bu, kendi içinde doğal bir kurmacalığı olan bir sinema filmi. Bir drama, ama kameranın gördüğü doğal. Köylüler kendi yüzleriyle, dilleriyle. Oyunculuk ve anlatıcılık geleneğini sinema diliyle anlatmaya çalıştık. La- boratuvar sinema yaptık. . Aslolan hlkâyeyl anlatmak - Farklı bir estetik kaygısına düşme- mişsiniz» ÇELtK-lçıni de boşaltınz öylece. Aslolan hikâyeyi anlatabilmek. Efekî- ler, yıldızlar dışında bir yol var. Satı- şa yönelik bir yapı oluşması denne gitmemizı engelliyor. Batılı araştınr, inceler, sanat yönetmenlığini yapar, kendine göre yabancılaştınr. anlar- sın. Ama Anadolu'daki tüm bu biri- kimi, duygusunu yakalayarak anlata- bilecek olan biziz. Yabancılaşmamı- zın kaynağı, kıyametin koptuğu yer. Dünyanın en güzel öykülerini, sine- masını yaratabilecekken Anadolu ta- rihi vebirikimiyle... - Sektörleşmenin farklı türieri ba- ruıdırması şart_ ÇELÎK- Sinema kurumu alterna- tıf sinemayı da banndıracak biryapı- ya açık olmalıdır. Bırakahm iyilik ve kötülüğünü, ülkemizde ilk defa bu tür bir sinema denemesi yapılıyor. Denemeyi yükümlülük görüyordum hep; aynca. nasıl olur da bu kadar zengın bir geleneğı kendi yöntemi ve bıçimıyle aktaramazdık 0 Sinema, her şeyden önce bir araçtır. - Bu fîhndenfleriyeneyi taşıyacak- suuz? ÇELİK - Her şey bırikimin üzen- ne kurulur. Anadolu kültürüne ilişkin anlatım tarzıru değiştireceğimi dü- şünmüyorum. Bir şeyi kendi bütün- lüğü, kokusu içinde ele alırsanız, gü- zel bir şey çıkar ortaya. Sinemanın ku- rallannın dışında, ınatla böyle bir film yaptık. Tuncel Kurtiz, o da bir inat. Filmin girişındeki üç dakikalık bölüm, anlattığı efsane, dağlannhi- kâyesı. Dağa çıktık, kamerayı kurduk, o dağlarla başlamalı film... Eksi 32 derece. On dakıkada yazdım gördü- ğüm ve içimden gelen ne varsa. Kur- tiz bir kere okudu, çek dedi, çektim. Hiç aksamadı..'Çünkü', dedi Kurtiz, başka bir şey de söylenmezdi, bir ef- saneye bu dağlarda anca böyle baş- lanırdı... 23. îstanbul Film Festivali'nin Altın Lale ve Ulusal Yanşma seçici kurullan bir basın toplantısıyla tanıtıldı Filmler mercek altında GAMZE AKDEMİR Uluslararası Yanşma'ya katılan 14 yapıtı değeıiendirecekolan Altın Lale seçici kuruJunda tranh yönetmen Cafer Panahi de bulunuyor. 25 Nisan"da sona erecek olan 23. l luslararası Îstanbul Film Festivalinın Alün Lale ve Ulusal Yanşma seçici kurullan. öncekı gün The Marmara Otelı'nde yapılan bir basın toplantısıyla tanıtıldı. Festivalin bu yıl Ulusal Yanşma bölümünde yer alan 12 filmi değerlendirecek olan Ulusal Yanşma seçici kurulu Hüha Koçyiğit (Başkan), Ara Güler, Selanik Film Festivali Ikinci Başkanı Dimitri Eipides, Ankara Üniversitesi Sinema Arıabilim Dalı ögretim üyesı Ruken Öztürk ve yönetmen Yusuf Kurçenli'den oluşuyor. Ulusal Yanşma seçici kurul üyeleri Türk sinemasında son yıllarda yaşanan kıpırdanmadan ve Nuri Bilge Ceylan başta olmak üzere Türk yönetmenlerin uluslararası arenada başanlar kazanmasından mutlu ve umutlu olduklannı anlartılar. Seçici kurul aynca bu duygulann değerlendirmelerini etkilemeyeceğinı ve olaya salt sinema sanatı açısından yaklaşacaklan ortak kanısını dile getirdi. Baştan çıkarıcı bir seçkl 14 yapıtın yarışacağı Uluslararası Yanşma filmlerini değerlendirecek olan Altın Lale seçici kurulu ise altı ülkenin sinemasını temsil eden sekiz kişiden oluşuyor: Yönetmen Hugh Hudson (Başkan), tranlı yönetmen Cafer Panahi, Isveç sinema dergisi Chaplın'in edıtörü Bengt Forslund, besteci. kemancı ve müzik yönetmeni Michael Galasso. gazetecı yazar Michele Levieux. gazeteci Derek Malcolm, yönetmen Tayfiın Pirselimoğlu ve ovuncu Serra \ ılnıaz Altın Lale seçici kurulu festivalde Alün Lale Büyük OdüJü ve Altın Lale Seçici Kurul Ozel Ödülü olmak üzere iki ödül verecek.Toplantıda beigesei filmlere de bu yanşmalarda ortak yer verilmesini arzuladıklannı behrten üyelerin görüşü, belgesellenn bu çapta yanşmalar kapsamına alınmamasının filmlerin gişe ve tanınırhk şansını azalttığı noktasında yoğunlaştı. Bu bağlamda Cafer Panahi'nin sloganvari özetlediği gibi son çözümlemede görüşler "Sinema sinemadır" düşüncesinde birleşti. Üyeler yanşma filmlerini ba^tan çıkancı bir seçki olarak niteledikten sonra seçimlerinde öznel önceliklerini ve yedinci sanatın olmazsa olmazlannı uyumlulaştıracaklannı ve bu anlamda da hoş bir serüven yaşayacaklanna inandıklannı dile getirdiler. CUMHURİYET KİTAP KULÜ8Ü NİSAN AYIETKİAİLİKLERİ "TBMIİirnin Kuruluşu ve Tarihsel İşlevi" Meriç VEÜDEDE06LU (23 Nisan 2004 Cuma Saat: 18.00) Yer : Cumhuriıcl Kilap kulübü (Fransız Konsolosluğu'nun >anı) Jstiklal Cad. Zambak Sok. \o: 4 D: 1-2 B«voğlaİstanbul' Tel: 0212 252 38 81 - 82 Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir. Ücretsiz ve herkese açıktır. Kafeten amız pazar dahıl her gün saat 10 00 - 2 J 00 araa açıktır CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ NİSAN AYI ETKİNÜKLERİ Cumartesi Söyleşileri "Küreselleşme ve Sosyal Demokrasi" Praf. DP. Alpaslan IŞIKU (24 Nisan 2004 Cumartesi Saat: 17.30) \ er : Cumhurnet Kitap kulübü (Fransız Konsolosluğu'nun yani) İstikJal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2 Be>oğlıı1stanbul Tel: 0212 252 38 81 - 82 Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir. Ücretsiz ve herkese açıktır. Kateten araız pazar dahil her gıin saar 10 00 - 21 00 arası açıktır Ankara Cumhuriyet Okurları Toplanıyor.. Cumhuriyet Dostlarına Çağrımız Aydınlığa Açılan Pencere'de Buluşalım GÜNDEM Köy Enstitüleri OTURUM BAŞKANI Nuran ÇİFTÇİOĞLU KONUSMACILAR 1- Dr. Niyazi ALTUNYA 2- Mustafa AYDOĞAN Tarih: 22. 04. 2004 Yer: Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Için Vakıf Atatürk Bulvarı No: 127 Kat: 10 Kızılay/ANKARA Saat: 18.30 iletişim: Necip YURKADUL 0.533.6462282 YAĞMUR TÜRKÜEVİ SADIK CÜRBÜZ Her Perşembe Saat: 21.00 « Bakırköy Sahilyolu No: 5 Rez. Tel: 0 212 542 76 76 YEŞİL MUMYA Rravunların, Ehramlann gizlerini anlatan roman P. HUBERT'ten çeviren 0. AKBAL Yeni çıktı ŞİMŞEK YAYINLARI KARS CUMOK BULUŞMASI "KAMNUĞA KÜHIBKCEĞfNE, BİR MUM YAK" Konfüçyüs 23 NİSAN'DAKİ FAALİYETLERİMİZİ GÖRÜŞMEK İÇİN YENİDEN BULUŞUYORUZ. "SEN YOKSAN BİR EKSİĞİZ." YER : EylülKafe TARİH: 21.04.2004 Çarşamba (bugün) SAAT: 19.30 BİLGİ : Kadır IŞIK Tel: 0 535 445 13 21 NOT : 23 Nısan'dayapacağımız 1000 Çocuğa 1000 Krtap Kampanyası'na desteklerinizi beklıyoruz TURGAY FİŞEKÇİ Erguvan Zamanı Bahçeleri, korulan pembe sislerle kaplayan er- guvanlar açtı, açıyor. Daha yapraklar yeşerme- den, kahverengi dallann içinden patlayan bu pem- be çiçek topçukları, doğanın mucizelerinden bir olarak gözlerimizin önünde. Erguvan nerde açsa orayı güzelleştirir ama, Bo- ğaz yamaçlanndaki korularda görünümü bam- başkadır. Koru ağaçlarının yeni yapraklarla yeşil- lendiği nisan günlerinde, erguvanlar, bu yeşil de- nizlerin üzerinde pembe bulutlar gibi gezinirler. IMısan ayı, Akdeniz çevresinde yaşayan insan- ların durup erguvanları seyretmeleri, hayatın gü- zelliğini tatmaları gereken aydır. Gelgelelim ınsanların ne erguvan düşünecek halleri kaldı, ne çiçek böcek. İletişim olanaklan almış eline insanı, bir dakika- sını boş bırakmadan yoğurup duruyor. İnsanı de- ğiştirip başka bir yaratık ortaya çıkarmaya çalışı- yor. Sanayi devnmi patlak verdiğinde, çalışanların bir dakika boş zamanlan yoktu. 16 saate varan iş günleri, yalnızca yeniden çalışabilmek için gerek- \\ enerjiyi toplamaya yardımcı olacak uyku ve ye- meğe zaman bırakıyordu. Sosyalist düşüncelerle birlikte haklar ve özgür- lükler de gelişti. İş gününün 8 saateindirilmesi için verilen mücadelelerde nice insan canını verdi. Batı edebiyatı, insanın sanayi toplumu içindeki serüveniyle yakından ilgilenmiş, pek çok dev ya- pıtta bu sorunlar işlenmiştir. Emile Zola'nın Germinal'i gibi, kömür maden- lerinde çalışanlann yaşam ve mücadelelerini doğ- rudan anlatanlardan Kafka'nın Değişim'indeki, düzenin insanı böceğe dönüştüren ruhsal baskı- sına dek çok geniş bir yelpazede insan-düzen iliş- kısi sorgulanmıştır. Şarlo'nun Modern Zamanlar (1938)filmi,sa- nayinin bir dışlisine dönüşen insanın kara mizah- la anlatırnıdır. Ancak 20. yüzyılın ilk otuz yılında ürünler veren D. H. Lavvrence, insan-doğa-sanayi üçlüsüne, sankı bugünleri öngörmüşçesine derin, sarsıcı yaklaşımlarda bulunmuştur. Nedır Lawrence'ın, romanlarında, denemelerin- de, gezi kitaplarında anlattığı? Makinelerçağı olarak ortaya çıkan sanayileşme, insanı ve dogayı tüketmektedir. Bir yandan yeral- tındakı madenlerın çıkarılması ıçin doğa katledil- mekte, öte yandan sanayi atıklan, toprağı, suyu, havayı bozup yok etmektedir. İnsan ise makineler arasında yaşaya yaşaya kendi de bir makineye dönüşmekte, insanı özüne yabancılaşmaktadır. Bunun en somut görünümü ise insanın doğadan, cinsellikten ve aşktan uzak- laşmasıdır. Lavvrence, 1912'de Ingiltere'deki düzene daya- namayarak Italya'ya gelir. Italya o yıllarda henüz bir sanayi toplumuna dönüşmemiştir, ama yeni yapılan köy yollarından; Amerika'ya iş bulmaya giden yoksul köylülerden; geleneksel içkileri şa- rap yerine, heryere asılmış bira reklamlanndan et- kilenıp bira içen insanlardan, yakında Italya'nın da bu düzene yenik düşeceğini anlar. Günümüzde sanayinin teknolojiyi yoğun olarak kullanıp daha az insan gücüne gereksinim duyma- sı ınsanoğlunu geçmışe göre daha rahatlattı. Ça- lışma süreleri giderek azalıyor. İnsanın kendine ayıracağı zamanı artıyor. Ne ki insanın kendini geliştirip insanca yaşaya- bilmenın koşullarını yaratabileceği bu zamanı, dü- zen ondan çalmasını bilıyor. Insanların düzene olan tutsaklığını sürdürecek yollar kolayca bulu- nabiliyor. Teknolojik devrim bu alanda da insanlann hiz- metinde. Bir televizyon ve bir bilgisayarla odanız- dan çıkmadan bütün birömüryaşayabilirsiniz. Her şeyi orada bulduğunuzu, her şeyi bildiğinizi sanı- yorsunuz. Dünya elinizin altında. Hatta geçen hafta açıklanan bir araştırmanın çok ılgınç sonuçları gibi, bir lokma bir hırka, bin bir yokluk içinde yaşarken bile kendinizi mutlu his- setmenizi sağiayabilir bu olanaklar. Ama öyle olmuyor işte. Dışarda erguvanlar açtı. Bir süre sonra ıhlamurlar çiçek açacak, iğde çi- çeklerinin kokusu saracak dünyayı. Insanlarsa başka bir dünyada yaşar gibi. tfisekci« superonline.com K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle