19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Futbol Cumhuriyet Spor medyası profesyonelliği, yandaşlık ya da fanatizmle karıştırmamalı Renk aşkı medyanın ayıbı B*ftaraf» 1. Myfada grup(yazar,muhabir, editör, Tv çalışanı, omeraman) taraf tutuyor ve tuttuğu ta- <ımı kayırıyor mu? Tutuyorsa da camiası- l a bir yarar sağlıyor mu? Gazetelerde ve •elevizyonlarda süren tartışmalar, kimi za- nan bu tartışmalarda yer alan gazeteci- ere yapılan ve yaşamsal tehlike yarata- ailecek ciddi saldırılar, tribünlerde çıkan Taraftar Nasıl Yönlendiriliyor? Ülkemizde yanlış giden bir şeyler oduğunda en kestirmeden suçlanan basındır. Klasikyaklaşım, reklamdaki gi- bı; "Eğitim şart"\a başlayıp, "basının abartması" ile devam eder. Spor-Fut- - bol dünyamızdaki kakafoni de bu dün- ya içinde yer alan sporcusundan yöne- ticisine; yazanndan izleyicisine dek he- men herkesin bu eleştiriye katılması ve ' kendine düşen sorumluluğu yok say- ması. Ancak herşeye karşın en çok öz eteştiri yapan kurumlann başında yine ba- sın sektörü gelir. Ve ortaya çıkan ikilem çoğunluğu rahatsız etmez. Bılindiği gibi özeilikte dört büyük ola- rak nitelenen takım taraftarlarının bırbir- lerini rakipten öte düşman olarak görme- sinin nedeni olarak spor medyamız gös- terilir. Avrupa'da Holigan denilen, ülke- mizde 'Aşın fanatik' olarak adlandırılan taraftarlar, nasıl bir düzenekte birbirlerı- nin boğazını sıkacak hale getirilebilirler? Doğrusu bu ortamın bilinçli olarak yara- tılmış olması çok inandırıcı değil. Ama Fransızatasözündeki gibi; "Cehennemin taşlan iyi niyet taşlanyla döşelidir" Elbet- te spor-futbol dünyamızdaki karmaşa- nın, taraftarlar arasındaki düşmanca dav- ranışların sorumluluğu tek başına spor medyamıza yüklenemez. Ancak yayın polrtikalarındaki düzeneğeyakından ba- kınca, medyanın hatırı sayılır bir payı ol- duğu görülüyor. Medyanın dili genel olarak Biz/On- lar, İyi/Kötü, Güzel/Çirkin gibi ikili karşıt- lıklar üzerine kurulmuştur. Futbol ala- nındaki zihinsel anlam haritalarının oluş- turulmasında, gazetelerin futbol sayfa- ları, televizyonların futbol programları ve futbol gazeteleri böylesi bir dille aracı ro- lü oynar. Yaptıkları yayınlarla taraftarı olunan takımla ilgili zihınlerde var olan şemaların gelışmesıne katkıda bulunur- ken, yeni şemaların da oluşmasını sağ- larlar. Kullanılan karşıtlıklara dayalı dil içinde 'bizim takım', 'rakip takım' imge- sini kurgulanır; farklılıklar öne çıkartıla- rak gerilim arttınlır. Özellikle büyük takım- ların maçlarından önce ve sonra kulla- nılan abartılı dillin, taraftarları holiganiz- me yaklaştıran bir fanatizm içıne soktu- ğu söylenebilir. Spor basını yayın politikalannı oluş- tururken büyük ölçüde taraftara bakış açı- sınadayanır. Gazetelerdeki vetelevizyon- lardakı haberlerin nitelikleri ve içerikleri hep bu bakış açısına göre saptanır. Fe- nerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trab- zonspor'un taraftar kitlesinin büyüklüğü, basının merkezınin istanbul'da olması, basın-yayın polrtikalannı etkileyen önem- li etkenlerdir. Elektronik ortamda dünya- nın diğer büyük kulüplerine ulaşma ko- laylığı ve bizim büyükleri, onlarla karşı- laştırma olanağı küreselleşme politika- larının spor-futboldaki yansımalarıdır. Ki bu, aynı zamanda taraftann da dünya pa- zarına açılması anlamını taşır. Bu çerçeveden bakıldığında spor basının hedef kitlesinin müşteri-taraftar olduğu görülüyor. Ve yayın politikaları bu hedefe yönelik oluşturuluyor. Onun için futbol haberleri daha doğrusu ku- lüp haberleri sporu yutuyor. Günlük gazetelero'e « a TV'lerde her 'büyük' için özel sayfalar hazırlanıyor; spor yazar- lan, yorumculan onların futbolu bırakmış eski yıldızlarından seçiliyor. Öteki takım- lar, yani 'küçük'\er de asla yok sayıl- mıyor. Çünkü onların büyük takımları tutan, büyüklerle özdeşleşen taraftar- ları, toplamda hatırı sayılır çokluktadır. Bu nedenle spor basını hiçbirzaman takım- ları karşı karşıya getirecek bir söylem kullanmaz. Onun yerine takımları kendi içinde yücelten bir söylem kullanılır. Bu söylemin dengesinin kaçtığı noktataraf- tan aşka getiren büyüklenme yüklü abar- tı olduğunda "Ekranlanmızda görmek istemediğimiz olaylar"\ izleriz! 21 NİSAN 2004 kavgalar, tehdit edilen, vurulan spor ya- zarları ise bu konunun bir başka boyutu. Elbetteki amacımız bir günah keçisi bul- mak, onu bunu karalamak değil. Yalnız- ca spor medyasının bir ögesi olarak "iğ- neyi kendimize, çuvaldızı başkasına" ba- tırmak istedik. Bugün gelinen noktada medyanın sorumluluğunu irdeleyelim de- dik. Ve konumuzun odak noktası olan "Taraftar sporyazan" kavramını otorite- lerle konuştuk. Futbola olan ilgi, öncelık- le "Spor yazarlığı" kavramını medyanın büyük bölümünde, "Futbolyazariığı"na dönüştürdü. Zamanla "Futbolyazarlığı" da "Kulüp yazarlığı" olarak medyada ye- rini bulmaya başladı. Dünyada örneğine yalnızca fanatik ızleyicilerin yoğun oldu- ğu ülkelerde rastlanan "Taraftar futbol yazarları" ülkemızde de gerek televizyon programları gerekse gazete sayfalarında kendilerine geniş yer buluyor. insanıarın yanlı olmaması psikolojik olarak olanak- sız kabul edıliyor. Ancak profesyonel ola- rak yaptıkları bir işe yanlılıklarını, fana- tizm boyutunda taşımaları ve otokontrol mekanizmalarını kimi zaman yeterince işletememeJeri, meslekiçi bırtartışma baş- latmış durumda. Otoritelerin ve uzman- ların konu hakkındaki yorumlarını sızlere aktarıyoruz... TMOK Başkanı Togay Bayatlı ateş püskürdü: TSYD kart vermesin M Togay Bayatlı edyadakı bu so- run doğrudan doğruya yüksek reyting peşinde olmaya ve bi- linçsizliğe bağlanabilir. Bunu yaratan önemli etkenlerden bi- ri de futboldan gelen kişilerin spor yazarlığına soyunması. Sorun, futboldan gelmeler ile bir takım dost ilişkileriyle spor yazarı olmaya heveslenenler- den kaynaklanıyor. Bu gibi ta- raflı kişilereTSYD'nin maçlara giriş kartı vermemesi gerekir. Bu hem mesleğimizi koruma ve hem de etik açısından çok önemli bir davranış olur. Günü- müzde yaşananlar sağlıksız ve tehlikeli diye nitelenebilir. Her geçen gün bu sorumsuz ve bil- gisiz ınsanlar futbolumuzun tehlikeli bir batağa saplanma- sına neden olmaktalar. Ne ya- zık ki bu fanatizm tellalarına katılan gerçek spor yazarları da vardır. Sonunda Türk fut- bolunu bitirecekler ve o zaman da "Ah, bızneyaptık"d\yed\z- lerini döveceklerdir. Futbol bir eğlence ve gösteri sporudur. Üç türlü sonuç vardır, bu sonuç- lar da olağandır, kimsenin komplo teorileriyle bunu batır- maya hakkı yoktur. Profesyo- nel sporyazarlarının dışındaki- ler için bir ekmek kavgası teh- likesi de olmadığından rahat- lıkla akıllarına geleni yazmak- ta, ağızlarına geleni de söyle- mektedirler. Bu hasta beyinle- rin bir an önce akıl ve mantık- larına kavuşmaları için, gerek TSYD gerek TGC ve gerekse spor müdürlerı tarafından cid- BELGE: HER İNSAN BİR TARAFTIR ONUR BELGE (TSYD Baş- kanı): Her insan bir taraftır. Futbol medyasında da taraf olmada çar- pık bir yan göremiyorum. Ancak, taraf tutmanın "hakkı, haklıya tes- lim etmeye" engel olmaması ge- rekiyor. Galiba işler bu noktada çığnndan çıkıyor. Sayıları çok ol- mamakla birlikte spor medyasın- daki bazı kimseler hakkı olmadı- ğı halde kendisinin yandaş oldu- ğu tarafın kazanmasını istiyor ve de bu tür yorumlar yapıyor. işte yanlış olan budur. Ben, fanatızme doğru götüren yorumların gerçek spor yazarları tarafından yapılma- dığına inanıyorum. Isim vermek istemiyo- rum. Ancak kimin hangi amaca hizmet ettiği de bellidir. Ancak bu tipler spor medyamı- zın içine kulüp başkanlan ve yö- neticileri tarafından ağırlık kul- lanılarak sokulmaktadır. Bu ağırlık patron ve müdür dam- gası taşıdığından önlenmesi olanaksızdır. Sporyazarlığının dünyadaki durumunu çok net bilemiyorum. Türkiye dünya- nın bir parçası ve biz futbolu başkalarından öğrendik. Fa- natizmı ve holiganizmi de it- halettik. Bugün spor yazarı ya da muhabiri olmak isteyen ar- kadaşların çoğu iletişim fakül- telerinden gelmektedir. Ancak onların öğrenimli diye iyi bir futbol eğitiminden geçtiğini söyleyemeyiz. Bu eğitim zamanla meslek içinde olgunla- şarak elde edilir. Ç A Ü M B A Y : EŞİT ÜZAKLIKTAOLMALIU\R RIZA ÇALIMBAY (Ankara- gücü Teknik Direktörü): Spor ba- sınında genel olarak, eski sporcu- lar, eski yöneticilerin etkisi var. Spor yazarlarının herkese eşit uzaklıkta olması gerekir. Sadece takım çıkarları düşünüierek yazı yazılıyor. Örneğin her gazetenin büyük takımlara ait sayfaları var. O sayfaların dolması için, bu . mialara yakın isimler kullanılıyor. Bunlar gerek eski futbolcular, y^ rekse de eski yöneticiler olabiliyor. Aslında yapılan eleştirileryerli ye- rinde olsa çok yararlı olabilir. An- cak fanatik yorumlar çok tehlike- li. Özellikle maçlardan önceyapılan yorum- lar kitleleri belli yönlere çekebilmekte. Eleş- tirileri tarafsız yapacak yazarlara çok ihti- yaç var. Ben kişisel olarak bu davranışların eğitim durumuy- la ilgili olduğunu pek düşünmü- yorum. Eğitimli olanlar da böy- le davranışlar içine girebiliyor- lar. Son dönemlerde televız- yonlardaki spor programları gerçekten de içaçıcı bir gö- rüntü sergilemiyor. Konu dö- nüp dolaşıp üç büyüklere ge- tiriliyor. Ben bile programa ka- tıldığımda kendi takımımdan çok üç büyüklere konu kayıyor. Konuk olanların da çok dik- katli olması gerekir. Çünkü in- sanlar onları dinleyerek yön- lenebiliyor. Program yapımcılarının da or- talığı karıştıracak kişileri seçmeleri yanlış. Insanlara bir şeyler vermeleri gerekir. di bir şekilde uyarılmaları ge- rekir. Futbolun Türkiye'deki gi- dişatını hiç iyi görmüyorum. Her insana sahtekar, komplo- cu, şikeci ünvanını takarsanız size de "Demek kı bir bıldiği- nlz var, demek siz de onlar- dan mısınız?" diye sorarlar. Türkiye'de görülen bu olaya dünyanın çok az ülkesinde rast- lanmaktadır. Bu türolaylar, sa- dece Latin Amerika ülkelerın- de ve eski Doğu Blok'unda za- man zaman görülmekteydı. Ba- tı Avrupa'da ıse çok az rastlan- dı. Şiddetli cezalar ve ıkazlar- la hem kulüp yönetıcılerı hem futbolcular hem de teknik adamlar cezalandırıldı. Spor medyası ise etik davranışa da- vet edildı. Türkiye'deki gibi ae- vamlı bir komplo tezgahı yaşan- madı. 1990'lara kadar Türk sporunda fanatik yazarlar yok- tu. Kımse hangı futbol yazarı- nın hangi takımı tuttuğunu bi- lemezdi. Çünkü hepsi tarafsız- ca yorum yapardı. Futbol ya- zarları her kulübün maçına gi- der ve eleştirirdi, kulüpler ara- sında biraynm yoktu. Türk spor medyasında bu olay Gelişım gazetesi ile başladı. Spor yazarlarının genel- de eğitim düzeyi düşük değil. Düşük olanlar ise futboldan ge- lenlerdir. Ne yazık ki gerçek spor yazarları da ekmek para- sı kazanabilmek kaygısıyla fa- natik olmaya zorlanmaktadır- lar. Bu konuda kulüplerin ve teknik yönetimlerın de suçu var. Bızden olan ve bizden ol- mayan ayrımı ile bu kişiler ha- ber dağıtımını yapmaktadırlar. Biliyorum kı bu kaostan kurtul- mak bir hayli güç, ancak TSYD'nın geniş kapsamlı bir kurultay düzenleyerek tekrar tarafsızlık ılkesine dönülmesi- nı sağlayacak girışimlerde bu- lunması yararlı olur. Türkiye'de yapılan futbol konulu spor programlannın yüz- de 9O'ı mahalle kavgası kalite- sindedir. Fanatik kulüp tarafta- rı konuşmacılar medyatik ola- bilmek için ağızlarına geleni söylemekte ve kendi kafala- rında ürettıklerı yalanları rey- ting kazanabilmek amacıyla doğruymuş gibi sorumsuz bir şekilde kamuoyuna sunmakta- dırlar. Bunu yaparken de hıç utanmamaktadırlar. Bu tip çir- kin, ıçi boş ve sadece birbirle- riyle kavga eden insanlarla do- lu programların neTürkfutbo- luna ne de seyircisıne örnek olacağını sanmıyorum. Hele TRT'nin de bu modaya uydu- ğunu izleyince üzüntüm çok daha artıyor. ÖZCAN KÖKNEL: Etik kurallarda belirtilmeli raraflı yazarlık çok zararlı bir yapı. Kim taraflı diye sorduğumuzda karşımıza genelde futbolculuktan gelen yazarlar ve geldikleri takımların simgesi olanlar çıkıyor. Bu yazarlar arasında yıllarca taşıdıkları formalar altında isim yapmış olanlar var. Bu kişilerden tarafsızlık beklemek insanın ruh yapısına aykırıdır. Medyanın bir kısımında da kulüplerle ekonomik ya da farklı çıkar ilışkileri olanlarla karşılaşıyoruz. Bunlardan da tarafsızlık beklenemez. Bu durumda çözüm bulmak, mesleğin duayenlerine ve profesyonel olarak gazetecilik - yazarlık yapanlara düşüyor. Mesleklerinin etik kurallarını beliriemeliler ve bu kurallara aykırı davrananları, çeşitli çıkarlara hizmet edenleri, kalitev 1 düşürenleri aralarında banndırmamalılar. Etik kurallar belirlenirken de en başa "Spor yazan taraf tutamaz" maddesi yazılmalı. Daha doğrusu "Profesyonel olarak yaptığı mesleğinde taraflılığını ortaya koyamaz" denilmeli. Çünkü birey her zaman taraftır. Spor yazarları, bağlı bulundukları yayın organları sayesinde milyonlara ulaştıklarını unutmamalı ve buna göre davranmalılar. Medyada tartışmalar çığrından çıktığında, gençlik çağındaki ınsanları yakalıyor ve fanatizme süruklüyor. Yaşamda bir şey kaybetme kaygısı yaşamayan genç yaştaki bir topluluk da yazarın gösterdiği hedefleri düşman algılıyor. y kitle psikolojisi bireyde mevcut olan düşünceye iki şey katıyor. Bunlardan bırıncisi "Sosyal hızlanma" ve "Bu hakem haksızlık yaptı ve hakem yok edilmelıdır" düşüncesıni oluşturuyor. Ikincısı ıse "Ftiske girme" olarak adlandırdığımız ve "Yok etmedeki rolü ben oynayacağım "ı getıriyor. Çözüm için ise ilk adım kurumsal bir denetleme yapılamıyorsa otokontrol mekanizması gelişmemiş olanlara yer verilmemekle atılabilir. Ayrıca akademisyenlerin de katkıları ile meslekiçi eğitime olanak tanınabilir. ARİF VERİMLİ: porS endüstri haline geldi S por bilinçli hayatta kişilerin sağlıklarını ve fizik güçlerini korumak, zorlanma ve yüklenmeye karşı daha dayanıklı, psikolojik anlamda daha huzurlu bir yaşamı yakalamalarını sağlamak amacı güderken, gıderek dünya kültürlerindeki gelişmeyle birlikte bir endüstri haline geldi. Dolayısıyla spor kazanım ve kazançla eşitlendi. Günümüzde artık kitlelere hitap eden sporlar çoğunlukla bir endüstri kolu olup bunda başarısızlığa tahammül yoktur. Oysa sağlıklı bir psikolojide hedeflenen şey; başarısızlık karşısında oluşan hayal kırıklıklarına ve engellere karşı oluşan öfke ve olumsuz duygulara karşı katlanmayı, katlanabilme gücünü daha önemli görür. Dolayısıyla spor eleştirmenleri başarıya alkış tutarken başarısızlığı yerden yere vurmakta, başlangıcında daha dar çerçevede etkili olan başarısızlık duygusu spor eleştirmenleri ve medya sayesinde bütün topluma genellenmektedir. Bu nedenle başarısızlık ve olumsuzluklar medya ve spor eleştirmenleri sayesinde bütün topluma yayılmakta ve bir sporcu bütün topluma lanse edilmekte. Tüm bunlann sonucunda başarısıziık karşısında yaşanan duyguların, ezikliğin, suçluluk duygusunun daha derin yaşanmasına neden olmakta ve bu nedenle de olumlu katkı sağlamaktan çok başarısız bir sporcuyu toplum karşısında rezil eden küçük düşüren bir saldırganlık aracı haline gelmektedir. Hele de iç dünyasında saldırgan bir yapıya sahip bir spor eleştirmeni elindeki bu silahla, kendisini yöneten bilinçdışı saldırganlık motivasyonunu bilinçsizce sporcuya yöneltmekte, motive edici olmak yerine yok edici bir işlev görmektedir. Spor eleştirmenlerinin kulüpçülük holiganizm ve taraftarlık yapmasını da yanlış buluyorum. En iyi spor eleştirmeni; objektif durabilen, ülkesinin spor aktivitelerinin gelışmesi için saldırganlık yerine yapıcılığı sergileyebilendir. SAYI 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle