23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet küpiyat. insanoğlu sporu olimpiyattan yüzyıllarca önce benimseyip yaşam biçimi haline getirdi Ruhu savaş, amacı barış Trajediden doğan yarış: Maraton M odern Olimpiyat Oyunlannın en ilgi çekici yanşlanndan biridir Ma- raton. En güç müsabakalardan biri olduğu da doğaldır ki tartışılmaz. Maratona katılan sporculardan pek çoğunun kuşaklar bo- yunca söylene söylene efsaneleşmiş öyküleri de vardır. Kimi gülünç ve neşeli, kimi garip ve ina- nılmaz, kimi üzüntü vericidir bu öykülerin. Tarihsel trajedi Zaten Maraton yanşının kendisi de tarih- sel bir trajediden ilham alınarak yaratıldı. l.ö. 490 yıiında Pers ordusu tüm Trakya'yı geçip gü- neye inmiş, 13 Eylül günü Atina'nın yakınlanna kadar gelmişti. Atinalılar kente 40 kilometre ka- dar uzaklıktaki Maraton adlı bölgede ölüm ka- lım savaşı veriyorlardı. Savunma savaşını Atina- lıiar kazandı. Pheidipides adında bir asker sa- vaş alanından Atina'ya koşarak geldi: "Müjde! Kazandık..." dedikten sonra düşüp öldü. Ne var ki bu dramatık olayın gerçekliği hakkında elimizde kanıt yok. Eğer Isa'dan ön- ce 484 de doğan ve 420 de ölen Yunan tarihçi- si Herodotos oimasaydı böyle bir kanıt filan aramayacak ve efsaneyi kabul edecektik. He- rodotos neredeyse kendi zamanına rastlayan ve Pers KraJı Dara ile Atinalılar arasında yapılmış olan Med savaşlan'nı ve özellikle Maraton'u an- latırken Pheidpides efsanesinden söz etmemiş- tir. Oysa Herodotos bu savaşı tüm aynntılanyla sonraki kuşaklara brakmıştı. Tarihçi Pheidipides için tanıklık etmemiştir. Antik oyunlarda koşulmadı Işte Maraton yanşı o efsaneyi anmak için yapılmaktadır. Ancak bu yanşın Antik Olimpiyat- larda koşulmuş olması da söz konusu değildir. Çünkü o Antik oyunlarda bu kadar uzun koşu yapılmamıştır. Maraton adıyla bir koşunun düzenlenme- sifikri,1894'de Olimpiyat Oyunlan'nı canlandır- mak için yapılan toplantıda Fransız tarihçisi Bre- al tarafından ortaya atıldı. Koşunun adını da o önerdi. öneri kabul edildi ve 1894 yıiında, tari- hi Maraton Köprüsü'nden Atina'ya kadar, Yunan atletlerarasında ıki deneme yarışı yapıldı. Bu ya- rışlardan ikincisinde Spiridon Louis adında genç bir çoban dördüncü oldu. Bu çobanın adı Modern Olimpiyat Oyunlan tarihi içinde önem- li bir yer tutacaktır. Çünkü iki yıl sonra Atina'da yapılan birinci olimpiyatta o şampiyon oldu. Bu ilk Olimpik Maraton Yarışı'na 13 Yunan ile 4 yabancı sporcu katldı. Bu 4 yabancı atle- tin hepsi asıinda bin 500 metre koşucusu idiler. Aralanndan sadece biri, Macaratleti Gyula Kell- ner Budapeşte'de 40 kilometrelik bir deneme yapmıştı. Yanş tüm parkur boyunca köylülerin büyük coşkusu ile yapıldı. Yanşmacılara mey- veler, şaraplar sunuldu. Atlı ve bisikletli haber- ciler zaman zaman yanşçılar hakkında stadyu- ma haberier getiriyorve yanşın liderini bildiriyor- lardı: Uzun süre Avustralyalı Flack öndeydi fa- kat ne olduysa - ki bu olanlar hakkında söyle- nip bugüne kadar gelen dedikodular kuşku ve- ricidir - stada ilk giren Spiridos oldu, ikinci de başka birYunan... Üçüncülüğü alan Macar Kell- ner"den başka yabancı yanşı bitiremedi. Spiridon Louis gizemli biradamdı. Okuma -yazmabilmeyen birçoban olduğu söylendi. Ama hakkında söylenen başka şeyler de vardı: Zen- gin bir çiftçi olduğu, bir asker olduğu hatta bir postacı olduğu gibi... Bu söylentilerin çıkması için bir neden vardı: yanştan hemen sonra ortadan kaybolmuş, ertesi gün stadyuma gelip ödülünü aldıktan sonra hemen köyüne dönmüştü. Gaze- teciler onu bulup konuşamadılar. Neden sonra, 1936'da Almanya Olimpiyat Organizasyon Ko- mitesi tarafından Beriin'e getirildi ve Hitler ta- rafından kabul edildi. Louis 27 Mart 1940'ta öl- dü. fstercahil birçoban, isterzengin birçiftçi ve- ya asker olsun, Modern Olimpiyat Oyunlan'nın efsane adamı olarak tarihte yerini aldı. v • Antik Olimpiyatlar J M.Ö. 776 yıiında yapıldı, ama bu tarihte başlamadı, sadece bir düzene bağlandı. Başlangıçta Olimpiyatta sadece spor değil şiir, sanat ve hitabet de vardı. A ntik Olimpiyatlar M.Ö 776 yılın- L \ dabaşladı. Oysa insanlığın spor i 1 serüveni Olimpiyatla başlamış değildir. Doğu Akdeniz bölgesinde bu tarihten birkaç bin yıl önce Mısır ve Sümer uygarlık- lan vardı. M.Ö. 3000 dolaylarında kuzeyden göçlerle gelen lyonlar, Akadiar ve Dorlar ön- ce bugünkü Yunan yarımadasına, sonra Ege'nin doğu bölgesine ve Gınt adasınayer- leşerek oraların halklarıyla kaynaştılar. M.Ö. 2000 yılından sonra böyle yoğun göçler ol- madı bu bölgeye. Kuzeyden gelen savaşçı, atık davra- nışlı ırklarla, bölgenın mıstik ınanışlı, doğu ka- rakterlı ınsanları önemli bir kanşım oluştur- dular. Yepyeni sıte - devletler kuruldu. Top- lum düzeni değişti. Girit adası bir köprü ba- şı oldu ve yeni bir uygarlık "Miken Uygarlı- ğı" Akdeniz'ın doğu bölgesine yayıldı. Miken uygaıiığından modern çağa ka- dar iz bırakmış olan kalıntılar üzerinde - ki bunlann arasında vazolar, testiler, duvarsüs- leri ve mühürler var - bugünün sporlarını temsil eden figürler, desenlergörülür: koşan adamlar, akrobatık hareketler, boks ve gü- reşe benzeyen oyunlar... Bütün bunlar, kuşkusuz dinsel amaç- lı olarak, ınsanların sportif karakterlı çaba- lan olduğunu gösterir. "Antik Yunan Uygartığı" işte bu kuzey göçleriyle gelenlerin bölge halklanyla kanş- masından doğdu. • • • Birçoktannlan olan... Tannlannı vetan- rıçalannı kendileri yaratmış... Tannlannı tıp- kı kendileri gibı insan şeklinde düşünmüş... Onlann da ınsanlar gibi davrandıklannı ve in- sanlara yakışan serüvenleryaşadığını hayal etmiş... Tann vetanrıçaları, taşlan yontarak, heykeller yaparak somutlaştırmış bir uygar- lık. Böyle bir uygarlığın insanlan, tanrılan- nı kendi kendileriyle özdeştirdikten sonra doğal olarak bir adım daha atacaklar ve in- sancıl başanların, kahramanlığın tanrılara benzemekle sağlanacağına da inanancak- lardı. öyle de oldu... Neydı, neredeydi tannların özellığı? 1. Yaratıcı güç, yanı akıl, yanı zihınsel yete- nek... 2. Tannsal güç, yanı güzellik ve este- tik... 3. İnsanlan kavrayış, yani toplumsallık... Insanlar bu özelliklerı ve yeteneklerı doğuştan ham olarak getınyoriardı. Gelıştir- mek yani eğitim gerekıyordu. Işte aklın ge- lişimi için Akedemos (Akademiler); güç ve estetiğin gelışmesı ıçın Gymnasiumlar ve Stadıonlar; toplumsallığın gelişmesi için Ago- ralar, Odeonlar, Anfiteatrlar kuruldu. Böylece tüm sonraki uygarlıklann te- meli olan klasik uygarlık, ınsanlann kendi yarattığı tanrılarla özdeşleşme heves ve ih- tirasından ilk tohumlannı alıyordu. Uygarlı- ğın üç temeli de bilim, sanat ve spor oluyor- du. Bu uğraşlann üçü de bir çeşit "tannlara yaranma" yanı "ibadet" sayılırdı. ••• Antik Olimpiyatlar M.Ö. 776 yıiında yapıldı ama bu tanhte başlamadı, sadece bir düzene bağlandı. Başlangıçta Olimpiyatta sa- dece spor değil şiir, sanat ve hitabet de var- dı. Ve oyunlar Tannlar Tanrısı Zeus'a adan- mış birtörendi. İlk yanşlar sadece bir stad boyu koşu- dan ıbaretti (192) metre. Daha sonralan baş- ka koşular eklendı, fakat en uzun koşu bu mesafenin 24 katıydı. Disk ve cirit atmalar... Normal ve ağırlıkla uzun atlamalar... Sonra- lan mızrak, kalkan ve kaskla yapılan zırhlı ko- şular ve bugünkü bayrak koşusu gıbı me- şale koşuları eklendi. Olimpiyat oyunlan ka- dınlara yasaktı, seyirci bile olamazlardı. Bir zaman sonra kadınlar ıçın ayn ve özel bir ya- rış yapıldı. Ama bu 160 metrelik koşunun Olimpiyatla ilgısi yoktu. Bu oyunlar kesinlikle kişısel yanşma- lardı, takım oyunu yoktu. Şampıyonlar tan- nlar tarafından seçilmiş özel yaratıklar sayı- lırdı. Onlann adı o yılın oyunlanna venlirdı ama ikincisinin adı bile anılmazdı. İlk Olımpıyat- lara sadece "yurttaşlar" katılabilirdi. Yaban- cılara ve esırlere Olimpiyat'ta yeryoktu. Ro- ma devri başladıktan sonra imparatorluğun sınırları içinden herkes Olımpiyat'a kabul edilir oldu. Romalılann bu bölgeyı tamamen ele ge- çirmesıM.Ö. 146 yıiında tamamlandı.Ve bir süre sonra Olimpiyatlar tüm Akdeniz insan- lan için turistlik bir nitelik kazandı. Yenı gymna- siumlar, konuk evlen inşa edildi. Bu yaygın ilgi yavaş yavaş oyunlannın karakterinı de- • Olimpiyat oyunlan kadınlara yasaktı, seyirci bile olamazlardı. Bir zaman sonra kadınlar için ayn ve özel bir yarış yapıldı. Ama bu 160 metrelik koşunun Olimpiyat'la ilgisi yoktu. Antik olimpiyatlar kadınlara yasaktı, seyirci bile olamazlardı. Şimdi ise en çok ilgiyi bayan sporcular çekiyor. Oyunlar Tannlar Tanrısı Zeus'a adanmış bir törendi. İlk olimpiyatlar Delfi tapınağının yakınlarında yapıldı. ğiştirdı. Bırçeşıtyan profesyonellik başladı. Sonunda M.S. 393 de Constantinopc- lis'te (Istanbul'da) egemen olan Roma Im- paratoru 1. Thedosyus, temelindeçoktan- nlılık olan oyunlan puta tapınmak ve dınsız- lik sayıyordu. Hristiyanlık yayılıyor, bilinen dünyayı yeni bir kültür, bağnaz bir din kül- türü esır alıyordu. Böylece yüzyıllar sonra ge- lecek aydınlık çağın temelini oluşturmuş olan antik uygarlık, bugünkü çağa ışık tutmuş olan kültürü, felsefesı ve sporu ile tarihin malı oluyordu. Yüzyıllar yüzyıllan izleyecek insanlık korkunç engizisyon çağını yaşayacak, in- sanın "insan" olarak bireysel değeri katı dogmalarla ezilecekti. Ve neden sonra, insanlığın aydınlık ça- ğa ulaşmasından sonra ortaya Baron Pier de Coubertin adında bir kahraman çıkacak ve Olimpiyat yeniden insanlığın malı olacak- tı. Tek cümleyle özetlenirse: Olimpiyat insa- nın birey olarak değer sahibi olduğu çağla- rayakışan birtörendir... Kuşkusuz artıkdin- sel bir tören değil insancıl bir tören... Olimpiyatın babası Coubertin P ierre de Coubertin, 1 Ocak 1863'te Parıs'te soylu bir ailenin çocu- ğu olarak doğdu. Okul sıralannda eskrim ve boks dersleri aldı. llgili olduğu konulann başında eğitim geliyordu. Ne var ki onun eği- timde yenilik önerileri tutucu Fran- sız bürokrasisinin ilgisi çekmiyordu. Amerika'ya da gidıp eğitim ve spor kurumlannı gezdi. Hayran oldu. Artık Coubertin için amaç yal- nız Fransa'nın değil, tüm dünyanın gençliğini kapsayan biramaç olma- lıydı. 1889 da spor yöneticilerinin toplandığı bir kongrede "Modern çağıngelişimi için, antik Olimpiyat- lan canlandırmalıyız" diyerek ''Olim- piyat" sözcüğünü ilk kez ortaya at- tı. 1894 yılı haziran ayında9 ülke- den 20 delegenin de hazır bulundu- ğu kalabalık bir kongrede çok yeni ve önemli iki konu üzerinde durula- caktı. Konulardan biri amatöriük kav- ramı, ikincisi "Olimpizm" di. Bu ikin- ci konuyu inceleyecek komisyonun başına Yunan Demetrios Vikelas, yardımcılığına ABD'li Dr. VVilliams Sloan getirildi. Coubertin, Vikelas ve Sloane'un dahil olduğu bir komi- te kuruldu: Uluslararası Olimpiyat Komitesi... Bu toplantıdan birkaç hafta önce Coubertin bir makale ya- yımlamış ve Olimpiyatın ilkelerini önermişti: 1. Olimpiyatlar dört yılda bir yapılacak... 2. Olimpiyatlar tüm dün- ya gençliğine açık olacak... 3. Yanş- malara sadece büyükler katılacak... 4. Amatöriük Kuralları kesinlikle uy- gulanacak... 5. Her olimpiyat baş- ka bir ülkede yapılacak. Bu kongre ilk Olimpiyat Oyun- lan'nın iki yıl sonra 1896 da Atina'da yapılmasına karar verdi. 25 ŞUBAT 2004 -SAY115
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle