21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 FVnnrlen "Rı101 ıne Cumhuriyet llköğretim çağı spor eğitiminde bilinçsiz yarış çocuklar üzerinde travma etkisi yapıyor Rekabet her zaman yarar getirmez Hekabete dayalı oyunlarda kurallara uyma, adil ve tutarlı bir oyun anlayışı, ödül ve ceza yaşamsal önem taşır. Prof. Dr. HASAN KASAP eazılarına göre rekabet (yarışma) do- ğaldır, sağlıklıdır ve karakter gelişimı içın önemlidir. Çocukların sosyalleş- mesinde yararlıdır, davranışların motivasyonunda önemli bir itici güçtür ve eğlencelidir. Insan reka- bete yatkındır, rekabetçi bir dünyada başarıh ol- mak gereklidir. Hedef mükemmelliktir. llgi sürek- lidir. Birey başkalarını yenmeyi kişisel başarı sa- yar. Rekabete dayalı oyunlarda kurallara uyma, adil ve tutarlı bir oyun anlayışı, ödül ve ceza yaşam- sal önem taşır. Karakter gelişimi ve özgüven ve- rir. Başkalarına göre de rekabetle anlamdaş olan yarışma zararlı olarak görülür. Psikolojik yara- lanmalara neden olur ve işbirliği anlayışına zarar verir. Martens (1977) rekabeti; "Yıkıcı, mantıkdı şı ve üretkenliğe karşı" olarak deklare etmiştir. Jer sild (1968) rekabetin çocuktaki olumsuz- lukaşamalannışöylesıralar "Eğer çocuğun yaklaşımı diğerferini sadece geride bırakmaya bağ- lı ve kendi üstünlüğünü her- kese kabul ettirene kadar, kendini aşağı görme eğili- minde ise re- kabet sağlık bozucu, rakiplerine diş biliyor ve onla- nn yenilgisi karşısında sevinç duyuyor- > sa hastalık haline gelmış, başansızlığın- da kendini ya da başkalannı yiyip bitiri- yor ve intikam hayallerinden kurtulamı- yorsa rekabet öldürûcü bir nitelik kazan- mış demektir." / Bütün bu yaklaşımlara bakıldığında yarışma sporları her durumda çocukla- ra zarar vermektedir ve çocuğun ya- şamında önemli ve uzun bir yer al- maktadır. Oktay 8 yaşındadır. Hün- gür hüngür ağla- yarak annesi- rte sanlır. Anne RBahçeli Basri Dirimlili, Rum katliamına karşı en ön saflarda yer aldı Kıbrıslı gençlerin Mehmetçiği Lefter ve Basri sık sık atışıriardı. Lefter, Basri'nin baş belasıydı. Basri kravat takmayı hiç sevmezdi, o nedenle de Lefter deonu " komünist" diye çağırırdı.Bir gün Basri kampta güneşlenirken Boğaz'dan geçen bir Rus gemisi düdük çalınca Lefter atıldı " Bak seninkiler sana selam veriyor" ABDÜLKADİR YÜCELMAN ıl 1964. Kıbns'ta kan gövde- yı götürüyor. Rumlann kat- liamıdurdurakbilmiyor. Kıb- nslı genç mücahitlerin başında onları ateşliyen bir genç var. Bu genç Fener- bahçe'nın savunma oyuncusu Basri Di- rimlili. Kıbrıslı gençler bu savaşçıya "Mehmetçık" adı venyorlar. Gözünü bu- daktan esırgemeyen, futbolun "Arna- vut" u olan Basri bir maçta sakatlan- sa da kafası gözü yanlsa da maçı bıra- kıp çıkmayan az görünür futbol savaş- çılanndan da birisıydi. Basri Lefter'ın ilacıydı, onunla uğ- raşır, onunla dalga geçerdi. Hele Lef- ter'in uçaktan korktuğunu da bildiği ıçin uçakla yapılan her seyahat öncesi orta- lığı kanştınrdı "Radyodan dinledim, ya- nn fırtına varmış" Ta ki Lefter'in "ulan puşt" demesine dek. Lefter de Basn'nin baş belasıydı. Basri kravat takmayı hiç sevmezdi, o nedenle de Lefter de onu " komünist " diye çağırırdı.Bir gün Basri kampta gü- neşlenirken Boğaz'dan geçen bir Rus ge- misi düdük çalınca Lefteratıldı" Bak se- ninkiler sana selam veriyor" Ya omuzlanna alsalardı Basn Lefter'in ılacı dedik ya me- ğer altında başka iş varmış.Onu da ga- zeteci ve spiker dostumuz Necati Ka- rakaya'dan öğrenelim. "Lefter ile Anadolu gezisine çıktık. Doğudan başladık batıya doğru gidiyo- ruz. Muğlaya girerken bizi Muğlalı Fe- nerbahçeliler karşıladı.Hemen etrafımı- zı çevirdıler, bızi omuzlanna almak ister- lerken Lefter yıldırım gıbi koşmaya baş- ladı.Lefter kaçıyor Fenerbahçelı taraftar- lar kovalıyor.Ben de onlarla beraber. Koştuk koştuk, ama Lefteri yakalamak mümkün değil, sonunda Lefter bir ara sokakta kayboldu. Taraftarlar onu anyor ama nerdeeee.. Sonunda onu bir res- toranın tuvaletinde donunu yıkarken bul- dum.Meğer ishal olmuş, onun için ka- çıyormuş." Ya yakalansaydım da beni omuzlanna alsalardı rezil olmuştum" Bu olayı Basri herkese anlatmış ki Lefter ile aralan iyice açılmış. Futbolun Mehmetçiği 1967-1968 de Molnar'ın ve 1974-1975 de Didi'nin yardımcısı iken Fenerbahçe'de teknik adam olarak da şampiyonluklaryaşadı. 1978 de bir spor paneli için gitti- ğim Gime'de ve Lefkoşe'de Kıbnslı genç- ler hep onu sormuşlardı " Mehmetçiğe selam götür" Kıbns bugünlerde hareket- li. KKTC'nin kurulmasında ve bugünle- re gelinmesinde Kıbnslı niceTürkkan ve can verdi. Kanı ve canı pahasına geli- nen bu noktadan geriye dönüş olmaz. Ve biz Mehmetçik Basri'yi bir kez daha anıyoruz. Kızlar Bif, erkekler Ali, takımın da Beşiktaş olsun! Prof.Dr. Rüknettin Tözüm Cerrah- paşaTıp Fakültesinin kadın doğum bö- lüm Başkanıydı.Koyu bir Beşiktaşlı olan hocamız doğan her çocuğun göbeğini keserken kız ise "Elrf" erkek ise " Ali'adı- nı koyar, kulağına da eğılip " Beşiktaşlı olsun " dermiş. Bana anlatanlann yalan- cısıyım, ama Rüknettin Hocadan sonra ayni bölüme bir başka Beşiktaşlı geldi; Prof.Dr. Turgay Atasü. Atasü hocamız da acaba Rüknet- tin hocanın izinden mi gidiyor? " Izinden gidiyor" diyenler acaba doğru mu söy- lüyoriar? Bunu Turgay Atasü hocamıza sorduk, "Beşiktaşlı olmasına Beşiktaş- lıyım, hem de babadan. Ama öyle bir şey söylemedim. Ancak elimde doğan be- bekler üç-dört yaşında bana teşekküre gelince yakalanna birer Beşiktaş rozeti takmayı da ihmal etmem." Atasü hoca- mız işi garantiye alıyor, çocuklann renk- leri ayıracaklan yaşı bekliyor.Ne de olsa suyu kaynağında yakalıyor. Turgay Hocam Beşiktaşın eski Di- van Başkanlanndan. Baba Hakkı ile il- gili bir anıyı da ona eski Divan Başkan- lanndan Sabri Alınak anlatmış.Şeref sta- dında bir Beşiktaş-Fenerbahçe maçı . Hakkı o zaman daha baba olmamış.Ta- kımın kaptanı Hüsnü. Hakkı bir gol at- mış, ama top ağlan delip dışan çıkmış. Hakem avutu gösterince Baba Hakkı hakeme yırtılan ağlan göstermesine kar- şın hakem karannda ısrar edince topu almış santra noktasına gidip topun üs- tüne oturmuş. Hakem Hakkının yanına gidip " lütfen topu verirmisiniz "demiş- se de Hakkı'da ne ses var ne hareket. Hakem bir kez daha " lütfen topu verin maçı başlatayım " demiş sonra da Hüs- nü Kaptan'a gidip "lütfen siz gidip topu alırmısınmız, bana vermiyor" Hakkı da- ha Baba olmadan da işte böyle baba- 'ÜBnırmış meğer. s £t^L telaşlıdtr. Babasının onu azarladığını düşünür ve sorar "Yavrum o senin baban. Son olarak satranç oynadığınızı görmüştüm. Ne oldu şimdi?" Oktay: Ama anne sen, Şah..! Mat'ın ne anlama geldi- ğini biliyor musun?" Oktayyenilmişti ve yenikjiyi kabul edecekyaş- ta değildi. Hele de çok önem verdiği birisine ye- nilmek ona bir duygusal travma yaşatmıştı. Ken- di aralarında yenilgiye uğrayan çocuklar bile ye- nilginin aşağılandığı yarışmalarda, kendilerini "ta- cize uğramış" hissedebilirler. Bu ise çocukların "düşmanlık" hislerinin gelişmesine neden olabi- lir. Sevsek de sevmesek de çocuklarımızın yaşa- mının bir parçası haline gelecek olan rekabeti, çocukların olumlu deneyimler kazanmalarına fır- sat verecek bir forma dönüştür- mek gerekmektedir. Çocuklarımı- " zı, deneyimsiz antrenörier ve ya- rışma heveslisi beden eğitimi öğ- retmenleri ile onları zoriayan okul yöneticilerinin, savaşa hazırtar gi- bi takım çalışmalarında stres ve kaygı altına sokmalarından sakın- mamız gerekmektedir. Günümüzde birdavranış bo- yutu olarak yanşmada yanlış olan nedir? Vince Lombardi, "Kazan- mak her şey değildir, sadece o şeydir" yaklaşımı ile, yanşmanın yıkıcı ve tahrip edici modelini vur- gulamıştır. Birçok araştırmacı bu yaklaşımı zararverici bulmuşturve Lombardi ölmeden önce, "Değer- lehn yok edilmesini değil, kazan- mayı" kastettiğini belirterek yakla- şımını geri almıştır. Ne yazık ki gü- nümüzde bir çok genç ve yetişkin bu yıkıcı yaklaşımı sürdürmekte ve bunu çocuklara da bulaştırmakta- dır. Bu tür yarışma davranışları ço- cukların gelişiminde yıkıcı etkiye sahiptir ve yine ne yazık ki bunlar çok olağan karşılanmaktadır. "Bu yetişkinler en yararlı olacak şeyle- ri dışlayarak çocuklara, nasılsava- şacaklan ve nasıl aldatacaklanna dayalı yozlaşma ve ahlak bozucu davranışlan öğretmekte, çocukla- nyengi ve zaferuğruna ruhsal ola- rak da sakat bırakmaktadıhar" di- yor Martin Ralbovski (1974). Amerıka'da bir yüksek lisans tez çalışmasında ilkokul beden eği- timi öğretmenlerine, beden eğitimi dersi yapmak istemeyiş nedenleri sorulmuş. Alınan yanıtlar 3 katego- ride toplanmış. Birinci kategoride öğretmenlerin yüzde 73'ü öğren- cilerin birbirlerini tehdit ettikleri, in- cittikleri, kavga ettikleri ve aşağıla- dıkları için, ikinci kategorideki yüz- de 13'ü öğrencilerin sürekli olarak birbirlerini şikayetetmelen nedeniy- le, Üçüncü kategorideki yüzde 13'ü de öğrencilerin söz dinlemedikle- rinden beden eğitimi dersi yapmak istemediklerini belirtmişlerdir. Izmir'in iki yakası: Göztepe-Karşıyaka E M R E D O K E R öztepe ile Karşıyaka arasındaki son maç dafutboluyladeğil, ta- raftarlann kavgaları ve olaylarla konuşuldu. Statlar, arenaya dönüşünce, fut- bolun görsel coşkusunu yaşayanların anıları aranıroldu. Bunlardan biri, yıllarını Izmirspo- runun gelişmesine veren, Avrupa'datop koş- turan ilk futbolculardan Lemi Yerii. Yapılan araştırmalar Avrupa'da Glasgovv Rangers - Celtic, Latin Amerika'da Boca Ju- nıors - River Plate ve Türkiye'de de G.Saray - Fenerbahçe rekabetinin ilk üç sırada oldu- ğunu gösteriyor. Ancak gözlerden kaçan bir rekabet var ki belki de adı geçen altı takımı da geride bırakacak ölçüde. Rekabetin adı, Göztepe - Karşıyaka. Belki İkinci Lig'de boy gösterdiklerinden, göz- lerden uzak kalıyorlar. Ancak, 1980 yılında yaptıkları Birinci Lig'e çıkma maçında topla- dıkları 70 bin kişilik seyirci sayısına henüz Türkiye'de hiçbir karşılaşmada ulaşılamadı. Izmir'in iki kıyısından birbirine karşıdan kar- ST TR AT Avrupa'da top koşturan ilk futbolculardan Lemi Yerli. şıya bakan ilçelere, fanatik yandaşlar giremi- yor. Neredeyse Göztepeliler'e Karşıyaka, Kar- şıyakalılar'a da Göztepe yasak. Aslında Izmir'de yaşayanlar bilir ki iki ilçe de en güzel diğer ta- raftan görülür, izlenir. Ama bu kör rekabet, otur- dukları ilçenin en güzel haline bile gözlerini ka- pamalarına neden oluyor, bilmezler... Karşıyaka Kulübü'nün eski kaptanların- dan, Karşıyaka Onur Kurulu üyesi Lemi Yer- li, 1924 Karşıyaka doğumlu. Yerli, 16 yaşın- da Karşıyaka'da futbol oynamaya başladı. 1951 yılında da Racing Kulübüne giderek ka- riyerine 3 yıllık Fransa günlerini ekledi. Lemi Yerli, Türkiye'dekı futbol ortamını de- ğeriendirirken, 1950'li yıllardaki yurtdışı deneyi- minin önemli etkisi olduğunu aktanyor. Karşıya- ka - Göztepe rekabetinden söz ederken gözle- ri doluyor. Karşıyaka'da oynadığı yıllarda günü- müzdeki taraftar taşkınlıklannın yaşanmadığını belirterek, "Herkes ailesiyle gelir, rahat rahat maçı izlerdi. Buluşma yeriydi stadyum bizler için. Dostlaha birarada olacağımız mekân olarak kabul ederdik. Ama şimdi çok şey değişti. Son yaşananlara biranlam veremiyorum" diyor. Yerli, 2. Dünya Savaşı'nda karşı karşıya gelen Fransa ileAlmanya'nın savaş sonrası yap- tıklan maçı, bugüne örnek olması dileğiyle an- latıyon "Fransa'daki ilk günlerimde iki ülkenin maçı vardı. Korka korka gittim. Savaştan çıkmış iki ülke karşılaşmasında kesin olaylar olur diye düşündüm. Fransa sahaya çtktı, Almanlaralkış- ladı. Almanya sahada belirdi, Fransızlar alkış- ladı. Maç sırasında Almanlar çok güzel bir gol attı. Fransızlar önce golü alkışladı sona kaleci- lehne tepkigösterdi. Ozamanlarda bile, bizdeki bu kin ve nefret yoktu." Negatif bağımlılık Yarışma ve karşılaşmalar ba- zen bir kişinin galip geldiği, çoğu kez de kazanan kadar kaybedeni olan bir etkileşimdir. Yanşmaya ka- tılanlar birbirine rakiptir. Çoğu kez seyredenler de... Eğer rakip yok- sa, yarışma da yoktur! Yanşmada bireyler arasında negatif bağımlı- lık vardır. Çünkü; benim kazan- mam senin kaybetmene bağlıdır! Senin özelliklerin ve güzelliklerin ba- na dönük silahtır! Bu durumda se- ni takdir etmeye, sana saygı duy- maya katlanabilir miyim? Bir kazananı, bir kaybedeni olan rekabet ortamında artılann ek- sileri yok ettiği gibi etkileşimde so- nuç srfırdır. Bir kazanan birçok kay- bedeni olan bir rekabet ortamında mutsuzların sayısı kaybedenler ka- dar, mutluların sayısı ise birinci olan tek kişidir. Sonuç olumsuzdur. Bir takım oyununda kazanan kadar kaybeden vardırve sonuçta, seyir- ci de dahil olmak üzere tüm katı- lanların yansı yeniktir. Daha maç başlamadan kimin kazanacağı bel- li ise hedef başanmı ya da galip gelmek birkaç kişiye özelse diğer- leri figüranlığı kabullenebilir mi? Eğrtici oyunlann çocuğun ka- rakter gelişimine etkisi yüksektir. Ancak karakter gelişim yaşında re- kabet ağırlıklı oyun ve yarışmalar olumsuz gelişimlere neden olmak- tadır. Biz inanıyoruz ki etkin birşe- kilde kullanılırsayanşma (rekabet), beden eğitimi dersleri, spor okul- ları ve çocuk spor programlan için- de yer alabilir ve olumlu sonuçlar elde edilebilir. Haftaya, ilköğretim okullanmızda "olumlu rekabeti" ve "olumlu karakter" gelişiminin na- sıl başarılabileceğini tartışacağız. (Has - [email protected]) -SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle