19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ARALIK 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET ROPORTAJ SEFİNEI TERAKKİ DTJRUST TABİAHLI İSTANBÜL EFÖNDİSİ IN HARİKULÂDE MACERALARI EISIM HEKMİLİ BİKDEN SAYFA TURHAN SELÇUK DUZYAZI ORHAN BİRGtT Putini Uğupladıktan Sonra.. Rusya Devlet Başkanı Putin, Hindistan'dan Türkiye'ye geldi ve bir tam gün süren resmi konukluktan sonra Yunanistan'a gitti. Dünkü gazeteler, Rus liderinin Ankara'da bıraktığı olumlu ve güler yüzlü izlenimlerinin yani sıra iki ülke arasında "karşılıklı güven ve saygıya dayalı sağlam bir temeli olan mevcut dostluk ilişkilerinin, iki ülke halkının yaran için çok boyutlu güçlendirilmiş ortaklık düzeyine yükseltilmek hususundaki karariılığının" belgeleştirildiğini de yazıyordu. Uluslararası ilişkilerde karşılıklı güven ve saygının olmazsa olmazlığının en somut örneklerini Sovyetler Birliği ile Türkiye, özellikle Soğuk Savaş yıllannda yaşadılar. O Sovyetler Birliği ki Bağımsızlık Savaşımızda yanımızda olmuş, Ankara'yı öncelikle tanımakla kalmamış, sıcak dostluğunu hissettirmişti. Hitler Almanyasrnınyayılmacı politikasının altüst ettiği dünya dengesi Ikinci Dünya Savaşı'nın başlamasına yol açınca, benzer bir politika Stalin liderliğindeki Sovyetler'e de egemen oldu. Türkiye hem Müttefik Devletlerle aynı safta yer aldı. Hem de o devletlerin en büyüklerinden birisi olan Sovyetler'in açık tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Kaymaz ailesinin hem direği hem 'Uğur'u gitti • 12 yaşında 13 kurşunla öldürülen oğlu Uğur'u anlatmak zor geliyor Makbule'ye. "Çok hürmetkârdı" diye başlıyor söze. Eve birileri gelince ona ikramda bulunmasını, ayakkabılannı çevirmesini, eline harçlık niyetine ne zaman para geçerse kardeşlerine hediye almasını özlüyor. Şiiri çok sever, çok şiir okurmuş Uğur. Hatta şiir okuma yanşmasında ödül de almış. Kafasında geleceğe dair bir avukat olmak varmış, bir de gazeteci; hangisine ulaşabilirse. BERATGÜ1SÇKAN KIZILTEPE Kapının önü sütlü kahverenklinaylon terliklerle dolu. Çoğu taziyeye gelenlere ait ve sanki o evi, tnahalleyi, hatta ilçenin hayatını simgeliyorlar. Cinayeti de. Çünkü Ahmet ile Uğur Kaymaz vurulduğunda da ayaklannda bu terliklerden vardı. Otoritelerin "Onlar teröristti" suçlamalannı bir anda çürütüvermişlerdi... Cinayetin üzerinden on beş gün geçmesine rağmen Kaymaz'lann evi de, hemen evin önüne kurulan taziye çadın da kalabalık. Makbule Kaymaz karanlık gözlerie dinliyor başsağlığı dileyenleri. Silah sesleri üzerine koşup da beyaz pantolonundan tanıdığı oğlu Uğur'un yere çömelmiş, başı önüne eğdirilmiş hali bakışlanna yapışıp kalmış sanki. Otopsi raporlan da doğruluyor, o an, yani Makbule bakarken Uğur'un 12 yaşındaki sırtının on santimlik bölümüne düzgün ve sıralı kurşunlar sıkıhyor... Yani bir çatışma yaşanmıyor. Kvgîtepe 'de ayafdannda terlikle öldürülen 12 yaşındaki Uğur ve babası Ahmet Kaymaz'ı ytören acılı üd anne gelecek kaygısıyaşıyor InönüPodgorni satrancı Dönemin Cumhurbaşkanı Ismet Inönü, yıllar sonra Başbakan olarak Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Podgorni'yi Ankara'da ağırlamıştı. "1964" Başbakanlık'taki sıcak görüşmeler sırasında konuk Cumhurbaşkanı, Inönü'nün elinden tutarak duvardaki Türkiye haritasının önüne götürür. Eli ile Sinop'u işaret eder ve orada bulunan ABD'nin çok gelişmiş bir dinleme üssünden Kremlin'de konuşulanlann bile dinlendiğini söyleyerek "Şimdi bana sıcak mesajlarverdiniz. Ama nasıl güven vereceksiniz" der. Inönü, ABD üslerinin sık sık gündeme geldiği 1970'li günlerde bir merkez yönetim kurulu toplantısında bu konuşmayı anlatırken kulaklanna kadar kızardığını söylemişti. Ardından da o kendisine özgü diplomasi ustalığı ile Podgomi'ye verdiği yanıtı eklemişti: "Sayın Başkan. Siz Kars, Ardahan ve Boğazlan bizden istemeseydiniz, bizim NATO'ya girmek için bunca çaba san'etmemizegerekkalmayacaktı." ınönü'nün bu sözleri üzerine Sovyet Başkanf nın cevabı "Sus. Sus. O çok büyük bir hata idi" olmuş. Hatanın neresinden dönülürse kârdır özdeyişimiz, karşılıklı olarak iki ülke arasındaki ilişikileri güven unsurunun üstüne oturtarak büyütme yönünde gelişirse, bundan Ruslar da biz de iki komşu olarak kazançlı çıkanz. Ankara görüşmelerinde, bu yönde çaba gösteren taraflann gündeminde öyle anlaşılıyor ki helikopter ortak yapımından başlayacak ve 15 milyar dolan bulacak bir ticaret anlaşması da yer alacak. Bavul ticaretine yönelmiş olan girişimlerden daha kalıcı alışverişler gundeme gelecek. Ama önce güven. Ve kaicı güven. Ruslardan PKK'yi terör örgütü olarak kabul etme sözünü alan Türkiye, onlann Çeçenistan politikalannda Türk pasaportlu kimselerle karşılaşma, buradan bölgeye para ya da malzeme gönderildiği türünden şikâyetler almayacak konuma gelmek için somut adımlar atmalıdır. 3 milyonu aşan Kuzey Kafkasya kökenli Türk vatandaşı arasında Rus basınında pantürkist emeller peşinde olduklarını ileri sürecek olay ve eylemlere kaynaklık edenlerin bulunduğu savları en aza indirgenmelidir. Teknolojıdekı gelişmeler Sinop ve benzeri dinleme üslerinin tasfiyesine yol açtı. O tür "Büyük Birader" izlemelenni, erbabı uzaydan yapıp kotanyor. Akıllı ve çok ayaklı bir diplomasi izleyebilenler için NATO müttefiki olmak, o anlaşmada yer almayan komşuya karşı bir cephe oluşturma gibi de algılanmıyor. Menfaat çekişmelerı, pazar olarak seçılen ülkelerde ıktıdartarı temsil edecek kışileri belirleyerek onlara seçım kazandırmakla daha kolay yürütülebiliyor çünkü. Devlet başkanlarının Ankara gezisini yorumlayan Rus medyası, Putin'in tek kutuplu bir dünya yerine, "ABD hegemonyasına karşı" Hindistan ve Çin ile oluşturmak istediği "Ortak cephe için NATO üyesi olan Türkiye'ye bu defa bir müttefik olarak yaklaşma çabasından söz ederken bizim bugünkü konumumuzu avantaj olarak gördüğünü gizlemiyor. Bu yoğurt niye maya tutmasın? Türkiye eski ve büyük bir NATO üyesi olarak elbette kalsın. ABD ile ilişkilerini yine bir müttefik olarak sürdürsün. AB'nin haysiyetli bir üyesi elbette olsun. Ama Avrasya'da bulunmasının yani sıra kendi kültürel zenginliğini de unutmayarak Türkiye niçin tüm komşulan ile ve o arada belki ötekilerden biraz daha fazla ve sıcak ilişkileri Rusya ile de oluşturmasın? köydeki sağlık ocagının hemşiresi çağnlmış. Aylardan ağustos olduğunu biliyor, ama hangi gün, anımsamıyor. Uğur'a ismıni veren amcası Murat. Fenerbahçeli Ahmet, Rıdvan olsun diye tutturuyor, ama babası da "Uğur iyidir, bize de uğur getirir" deyince kenara çekiliyor. Işin aslı, pek uğurlu gelmiyor Üğur, daha birinci yaşına basmadan Kızıltepe'ye göçmek zorunda kahyorlar. O benlm Leyla'm... Makbule, Ahmet'in en çok her işin altından kalkan, ne kadar zorda olurlarsa olsunlar eve eli boş gelmeme halini sevmiş. Ahmet onu hep "Leyla" diye çağırmış, ablası Bedriye'ye de "Çok sevdiğimden böyte sesleniyorum, o benim Leyla'm" diyormuş. Kızı Emine'yi de ayn bir yere koymuş, okulda sımf başkanı diye onu "başkan" diye çağırmış, birisi kızına çıkışacak olsa engellemiş, "O benim tek kızun, ona dokunmayuı" demiş. Emine'yi okutmaya niyetliymiş. Ahmet, güleryüzlü, neşeli, şakacı bir adammış. Bir kanncayı incitmemiş, hiç kalp kırmamış. Eve taziyeye gelen bir öğretmen gözleri dolu dolu, Ahmet'le Uğur'u öldürülmeden bir gece önce gördüğü halleriyle anlatıyor: "Arabam yoldan çıkn, kanala girdL Tam Ahmet'lerin evinin önündeydim. Koşup yardım etti, Uğur'Ia birlikte arabavı ittiler. Sonra ellerimi vTkayayım diye Uğur su getirdi, döktu..." Makbule'ye oğlunu anlatmak zor geliyör şimdi. "Çok hürmetkârdı" diye başlıyor söze. Eve birileri gelince ona ikramda bulunmasını, ayakkabılannı çevirmesini, eline harçlık niyetine ne zaman para geçerse kardeşlerine hediye almasını özlüyor. Şiiri çok sever, çok şiir okurmuş Uğur. Hatta şiir okuma yanşmasında ödül de almış. Kafasında geleceğe dair bir avukat olmak varmış, bir de gazeteci; hangisine ulaşabilirse. Öldürülmeden birkaç gün önce "Anne ben bir kızı seviyorum, evleneceğim" demiş. Susturmuş Makbule, "Ayıp,aıncanevlenecekönce" diye, Uğur da " Ya amcam evlenmek istemezse" diye ısrarcı olmuş. Kaymaz ailesi 21 Kasım'dan bu yana evlerinin önünde kurulan çadırda tazhekri kabul ediyor. tepe'de öldürülmese, Irak'tan, Zaho ya da Bağdat'tan gelecekti Ahmet'in haberi. Emine Kaymaz, bu düşünceyi pekiştiriyor: Köyde kalsaydık, bunlann hiçbiri olmayacaktı, Ahmet de, Uğur da yaşayacaktı... Hem de bu kadar yoksullaşmayacaktık... Ahmet, Emine Kaymaz'ın sekiz çocuğundan dördüncüsü. Adını, kendisinden önce doğup bir yıl yaşayan kardeşinden almış. Bir küçüğü Ali ise 98'de, otuz ikisinde kalp krizinden ölmüş. Makbule ile kendi dört çocuğuna, Uğur (12), Habip (10), Emine (8) ve Ah'ye (6) bakmak zorunda kalmış. Her Irak dönüşü, çay, şeker, ne getirdiyse iki eve paylaştırmış. Şimdi taziyeye gelip gidenlerin ayaklan çekilince, iki kadın, Emine ve Makbule, çocuklarla baş başa kalacaklar, 75 milyon lira ev kirası, çocuklann okul masrafi... Şimdi ellerinde bir tek, bugün yann bağlanmasını bekledikleri Emine Kaymaz'ın yaşlılık maaşı var... Maaşın bağlanması için koşuşturan da Ahmet. Oldürülmeden iki gün önce hem emniyete hem valiliğe gidiyor evraklanyla. Kardeşi Murat'a en anlaşılmaz da işte burası gehyor, "Teröristti,takip ediyorduk. diyoriar. Emniyete gidip gethordu, eilerinin alündaydı. Neden o zaman yakalamadüar, neden sorgulamadüar" diye soruyor. Öncesi de var, Ahmet sınır kapısında giriş ve çıkışlarda arabasının, üzerinin, normal aramalann dışında didik didik edilmesinden huzursuz olmuş. 96'da PKK'ye yataklıktan tutuklanıp 9 ay Siirt Cezaevi'nde yatıp, ceza almadan salıverildiği için deneyimi de var. Başına yeni bir iş açılmaması için avukatına gitmiş. "Eğer bir suçum varsa. gereğini yapsuüar ya da peşimi bıraksınlar" deyip, avukatından savcıyla konuşmasını istemiş. Avukat daha savcıyla görüşmeye vakit bulamadan da Ahmet öldürülmüş... Yaşlılık maaşı umudu Kocası ise hem oğlunun ölümüne hem de köyünden olmanın üzüntüsüne daha fazla dayanamamış, bir de kardeşinin iki oğlu, Şehmuz'la Feyzi korucular tarafindan öldürülünce hastalanmış. Kızıltepe'deki ilk aylannda kansere yakalanmış. Kısa sürede de... Ahmet, hem annesine hem kardeşi Ali'nin eşi ve yedi çocuğuna, bir de Uflur. uğur getlrmedi Makbule henüz otuzunda. O da Köprülü köyünden. tlkokul üçe kadar okumuş. Ablası evlenince evin işi onun omuzlanna kahnış, o da okuldan kaçmış. "Bugünkü aklım olsaydT diyor acısrnı aralayıp "Kaçmazdım, okurdum". Türkçeyi anlıyor, ama konuşamıyor. On alnsında evlenmış Ahmet'le, on sekizinde ilk çocuğunu, Uğur'u doğurmuş. Zor olmuş doğumu, karşı Faks: 0 216 3028208 obirgrtfa ekolay.net Kaymaz ailesi itiraz etti 1995te zorunlu göc İnsanlann ve ülkelerin tarihlerinde hep bir "eğer" sakJıdır, başka türlü yaşanabileceğini anımsatır durmadan. Kaymaz'lanntarihindebu 1993'ügösteriyor. Savur'un Köprülü, Kürtçe adıyla Bakaysi köyü sabaha karşı saat dörtte çevriliyor. Korucu olmayı reddeden Köprülülülerden evlerini boşaltmalan isteniyor. Kadın, erkek, çocuk çığlık çığlığa kaçışıyor. Evler ateşe veriliyor. Ahmet Kaymaz "ın annesi 60 yaşındaki Etnine, "Sen de üç bin, ben diyeyim iki bin asker vardı. Hepimizi köyün çıkışındaki köprünün altında topladılar. Bir komutan 'Ateş edın' dedi, bizim Savur'un komutanı karşı çıkü, 'Bu bölge benim emrim altında, böyle bir şey yapamazsınız. Ben bu köyün suyunu içtim, ekmeğini yedim, ihanet edemem' dedL O o^ masaydı biz de şimdi hayatta olmayacakük" diye anımsıyor. "Eğer" tam da burada saklı işte, Köprülü'de kalsalardı eğer, belki 21 Kasım yaşanmayacaktı. Köprülü'nün bereketli topraklannda, ekip biçtikleriyle yetinip gideceklerdi. Ahmet Kaymaz öldüğünde hâlâ 2 milyar borcu olan bir tankerle Irak'a gidip ölümün sınırlannda gezmeyecekti... însanın söjjemeye dili varmıyor, ama Kızıl 'Hıç çocuktan terötist olur ntu?' 'Peslnl bıratanavacağız' Makbule'den de Emine Kaymaz'dan da o geceyi anlatmalaruıı istemek çok zor. Makbule usul usul ağlamaya, Emine Kaymaz da ağıt yakmaya başlıyor. Baba oğul kamyona eşya götürmek için evden çıkıp da silah seslerini duyduğunda kapıya koşuyor, oğlunu öldürülürken görüyor. Içeri koşup kaynanasma "Onlan öldürüyoriar" diyor, inanmıyor Emine Kaymaz, "Havaya ateş edi\ ortardır, ne suçlan var ki onlann" diyor. Evleri basılıp aranırken oğluyla torununa ölümü kondurmuyor, polisler de "Onlan Mardin'e götürdük" diyor. O gece altı saat emniyette sorguya çekiliyorlar, Uğur'la Ahmet'in öldüğünü eve dönünce öğreniyorlar. Ahmet'in kardeşi Murat, "CMayın peşini bıraknıayacağız'' diyor, Emine Kaymaz, "Biz yandık, başkalan yanmasın". Makbule, kapkaranlık susuyor. Yarası asıl, taziyeler bitip herkes kendi kapısının arkasına çekilince kanayacak. Sonra? Köye dönüş başlamış, 60 hanelik köyün, 15' inde ışüdar y anmaya başlamış ama dönenler yaşhlar... Ne yapacaklannı zaman gösterecek. daha çok da Makbule'nin her kapı önüne çıkışında, Uğur'u öldürülürken gördüğü yola bakmaya dayanıp dayanamayacağı... Kızıltepe davasında gizlilik karan almdı DİYARBAKIR (Çumhuriyet Bürosu)Mardin'in Kızıltepe üçesinde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'ın terörist denilerek öldürühnesiyle ilgili soruşturmada savcılık "gizliİik" karan aldı. Karara gerekçe olarak samk ailelerinin rencide olabileceği gösterildi. Kızıltepe'deki yargısız infazla ilgili soruşturmayı yürüten Kızıltepe Çumhuriyet SavcısıÖzlemPınarHaktanır Akkoç, Kızıltepe Sulh Çeza Mahkemesi'ne başvurarak gizlilik kararı alınmasını istedi. Mahkeme de savcının talebi doğrulrusunda, olaya kanştıklan belirtilen biri özel harekâttan sorumlu emniyet müdür yardımcısı ve 4 poüs memuru ile soruşturma kapsamında ortaya çıkabilecek muhtemel yeni zanhlann ailelerinin, basında yer alan haberler nedeniyle "rencide olabflecekleri, adil bir \iargüama yapılabilmesi ve soruşturmamn selameti bakmundan sanıklann kimliklerinin deşifre o(maması" gerekçesiyle gizlilik karan verdi. Karara, Kavmaz ailesinin avukatı IHD Mardin Şube Başkanı Hüseyin Çangir itiraz etti. Kızıltepe Asliye Çeza Mahkemesi'ne itiraz dilekçesi veren Çangir, "Bizim isteğimiz dışında gizKlik karan verildi. .\ile ve hukukçular olarak bizim bu konudaki arzumuz, baştan sona her şeyin, dosyanm her aşamasuun kamuoyunun gözleri önünde \v aleni bir şeküdeyürümeshdi" dedi. Çangir, gizlüik karan verihnesine karşın zanlılar hakkında yakın zamanda dsvz açıhnasım beklediklerini söyledi. K ızıltepe'de neredeyse her evin önünde bir tanker, bir TIR var. Resmi 113 bin, gerçekte 250 bin nüfuslu ilçenin tek çıkışı nakliye, daha çok da akaryalat ticareti. Bu yüzden de Irak'ta öldürülen şoförlerin çoğunluğu Kızıltepeli. Ümran'ın babası da onlardan biri. Ümran, adını İsa peygamberin dedesinden aldığım düşünüyor. 13 yaşmda, Uğur'un okul arkadaşı. Geç duymuş olup biteni, işitince de "Hiç çocuktan terörist ohır mu" diye sormuş annesine. Fotoğrafının çekihnesini istemiyor, soyadının yazılmasını da. "Babam görürse kızar, hatta döver" diyor. Babası ayda 250 milyon lira aylıkla Irak'a gidip geliyor. Evleri kira, ayda 100 milyon ev sahibine gidiyor. Babasının kızgınlığı da işte bu yüzden, oğluna kendisinin olmadıgı zamanlarda evin reisliğini yüklemiş. Babası her Irak'a gidişinde Ümran'ın aklı onda kalıyor, annesinin de. Çünkü öldürülen şoförlerin en azından 15'i onlann köyünden ya da akrabalan. Dönüşte, hediye getiriyormuş, getirmiyormuş, umursamıyor, "Sağukla dönsün deyeter" diyor. Annesi, babası bu işi bıraksın istiyormuş ama babası her seferinde "Bu son" diyormuş. Anlaşılan her seferinde babasına inanıyor Ümran, "Şimdi gelsin, biz de eşyalanmızı toplayıp İstanbuTa, babaannemlere taşmacagız" diyor. Uğur ve Ahmet Kaymaz'ın öldürüldüğü yere çelenk konulmuş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle