19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2004 SALI 8 HABERLERIN DEVAMI TURKİYE Istanbul Edırne Kocaelı Çanakkale Izmır Manısa Aydın Denızlı PB PB Y PB A A A A 21 23 22 22 27 28 29 27 Sinop Y 19 Zonguldak Y 18 Antalya Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskışehir Konya Sıvas Y Y Y PB PB B PB 21 20 20 23 22 21 19 A 28 Kars Adana Mersın Diyarbakır Şanlıurfa Mardın Siirt Hakkâri Van A B PB B PB PB Y Y 3Ü 28 22 25 22 23 13 14 PB 15 Parçalı bulutlu Yurdun kuzey, ıç ve doğu bolgelerı parçalı, yer yer bulutlu. Karade- nız kıyılan Doğu Ana- dolu nun Guneydoğu- su ıle Sakarya ve Ko- caelı çevrelerı sağanak yağışlı. dığer yerler az bulutlu geçecek Hava sıcaklığı yurdun kuzey- batı kesımlennde aza- lacak, dığer yerierde onemlıbırdeğışıklıkol- mayacak DIS MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn PB PB PB Y Y PB PB Y 4 co 4 13 10 11 15 13 Münıh PB 14 Zürih Bertın Budapeşte Madrıd Viyana Belgrad Sofya Roma Atına Y PB PB PB PB PB PB PB 10 17 16 16 21 21 26 25 Y 13 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflıs Kahıre HB B PB Y PB Y PB A b 28 2 21 18 11 17 29 B 25 Sısiı B u l u t l u k Çok bulutt ı Yağmurtu C _ J 3 Sulu kar k Gok guruftulu G U N C E L CÜIS'EYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada dullah Öcalan ın Imralı'da, "avukatlan aracılığıy- Ja örgütü yönetmeyi sürdürdüğünü, hiçbir terör örgütü liderinin hapisten örgütünü bu kadar ko- lay idare edemediğini, bunun dünyada başka bir örneği olmadığını, öcalan'ın 'Imralı'da Şam'da olduğundan daha rahat' hareket ettiğini" söylü- yor. Komutanın saptamalarını üzerine alan yok! Bu açıklamalar üzerine beklenen nedir? Hükü- metin ya da hükümet adına cezaevlerinden so- rumlu Adalet Bakanlığı'nın bir açıklama yapması gerekmez mi? Bir cümlelik soruya bin cümleyle yanıt veren, uzun konuşma ustası Adalet Bakanı Çiçek Ce- mil suspus. örgütü yönetirken öcalan'ın araç olarak kuüan- dığı avukatların Imralı'ya daha rahat gidebilmesi için ayrı birvapurayarlanıyor. Adalet Bakanı'ndan yine tık yok. Burnu havada hükümet isezaten böyle "küçük işlerle" uğraşmaya tenezzül etmiyor. Devlet nerede, bilen parmağını kaldırsın! • • • Adamlar AB'yi (Avrupa kamuoyunu) ayarlamak için canla başla çalışırlarken öcalan'ın Imralı se- fasını, refahını gündeme getırmenin âlemi ne? Yalakalıktan geçilmediği bir dönemde elbette bu soruyu soran da söyleyen de olabilır. Büyük işi nedir bu hükümetin? 17 Aralık'ta uy- gun bir karar metniyle müzakere tarihi almak! Hükümetin öcalan'ın sağlığı ile, Imralı'daki ya- şam koşulları ile yakından denetleyip ilgilenen Avrupalıya sert çıkması olası mı? Hayır! Basit bir cezaevı olayıyla uğraşır mı uluslarara- sı üne kavuşan RTE ile GüTümüz? Hayır! Neyle uğraşır bu hükümet? Kuyruğuna takılan yalakalar? Eski Başbakan Mesut Yılmaz, geçen akşam bir TV kanalında bu sorulara gereken açıklamayı yaptı: "...6 Ekim'de açıklanan raporu okumadan bayram yaptık" dedi: "Şimdi raporu okuma aşa- masındayız." Nazik adam Mesut Yılmaz; bayram günlerini anımsatırken, açıklanmasının üzerinden ikı saat geçtikten sonra kazıklar, tuzaklar içeren raporu okumadan "olumlu ve dengeli" bulan RTE'nin adını vermedi. Devlet, tarıh almaktan başka gözü bir şey gör- meyen bu hükümetin elinde... • • • Bu hükümet kimin elinde? Olaylar soruyu ya- nıtlıyor. RTE, -Mercedes değil- MAN fabrikasını gezerken beğendiği bir otobüsün Başbakanlık'a armağan edilmesini istedi. 19 Ekim 2004. O gün, 19 Ekim'de RTE'nin si- yasetle ticareti karıştırdığına, Kore'de de arma- ğan edilen iki otomobili geri çevirmediğine deği- nen Güncel'de şu satırlar okunuyor: "...Benzer olaylara gebe mi önümüzdeki gün- ler; değil mi, ona bakalım... örneğin önümüzde- ki günlerde.. satın alacağımız Alman-Fransız ya- pımı yolcu uçaklan sözleşmesine imza atarken: ...RTE 'ya bir uçak da bana, yoksa imza yok'... derse." Yazı "Beterin beteri varkardeşlehm" diye bağ- lanıyor ve: Dün 1 Kasım2004. Hürriyetve Milliyet'te; "Baş- bakan RTE'nin (veya onun adına uçak pazarlığı yapanların) 36 Airbus alımı sırasında Başbakan- lık için bir VIP uçağı istediğini, ancak şirketin 'Çok iyi pazarlık yaptınız. Marjımız kalmadı' diye tale- bi -kibarca- geri çevirdiğini" içeren bir haber ya- yımlandı. Içiniziferahtutun: Şirket, Mercedes'in 1 milyon dolarlık ünlü Maybach marka arabasını armağan ederek RTE'nin gönlünü alıyor. Geri çevrilmeyi sindiremeyen RTE'nin haberi yalanlaması da olası, "Ne var bunda, ticaret el- bette siyasetle bir arada yürütülür" diyerek piş- kinliğe vurması da... Türkiye'nin nasıl yönetildiğini hâlâ soruyor mu- sunuz? Azınlık Haklan Raporu: Türkiyelilik üst kimliği çatışmayı önleyebilir 4 Sevr korkusu yersiz'ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Başbakanlık Insan Hak- lan Danışma Kurulu Azınlık Haklan ve Kültürel Haklar Çalış- ma Grubu raporunda, "kültürel hak talepleriyle ülke bütünlü- ğünün zedelenmesi arasında kurulan doğrudan bağın çoğu zaman 'Sevr korkusu' temelin- de tepkilere yol açabildiği, böy- le bir korkuya gerek olmadığî" savunuldu. İHDK'nin tartışmalara neden olan ve Başbakanlık'a da ıletilen "Azınlık Haklan Raporu"nda. azınlık kavramının 16. yüzyıldan bugüne değin kullanıldığı belir- tildi. Raporda, 1789'dan sonra dinsel azınlıklann yanına bir de ulusal azınlık kavramı eklendiği kaydedıldı. "Türkiye'de aanlık kavramı"nın tartışıldığı rapor- da, şu değerlendirme yapıldı: "Milletler Cemiyeti döne- minden bu yana azınlık kavra- mının ölçütü üçlüdür; etnik, dilseL dinsel azınüklar. Bunun- la birlikte, Türkiye 1923 Lo- zan'da bunların üçünü de ka- bul etmemiş ve yalnızca gayri- müslim yurttaşların azınlık ol- duğunu ve dolayısıyla ulusla- rarası azınlık korumasından yararlanabileceğini kabul et- miştir. Bununla birlikte, ara- dan yaklaşık 80 yıl geçmiş ol- duğu ve bu arada dünyadaki azınlık kavramı, tanımı ve hak- ları büyük gelişme gösterdiği için Türkiye ciddi sıkıntüarla karşı karşıya kalmaktadır. Üs- telik, 1990'dan sonra azınlık haklan hem mekân hem de ni- telik olarak daha da genişlemiş ve güçlenmiştir. Türkiye Lo- zan'ı da gerektiği gibi uygula- mamaktadır." 'Lozan uygulanmıyor' Gayrimüslimlere getirilmiş olan haklann tam olarak uygu- lanmadığı savlanan raporda, "Hem bu haklar yalnızca üç büyük azınlığa (Ermeni, Muse- vi, Rum) tanınmakta ve diğer gayrimüslimlere (örneğin Sür- yaniler için eğitim hakkı) ta- nınmamaktadır. Oysa, örneğin Lozan 39/4 uygulansa, örneğin Kürtçe yayın konusunun getir- diği ve Türkiye'yi boşu boşuna meşgul eden sıkıntılı tartışma- lar kendiliğinden sona erecek- tir" denildi. Türkiye'de azınlıklan ve kültü- rel haklan ilgilendiren mevzu- atın, ülkedeki azınlık kavramı ve haklanndan daha kısıtlayıcı du- nımda olduğunun savlandığı ra- porda, şu değerlendirme yapıldı: "Devletin ülkesiyle bölün- mez bütünlüğü son derece do- ğal ve tüm dünyada tartışma- sız kabul edilen bir husustur. Fakat milletin bölünmez bü- tünlüğü kavramı, bizlere doğal gibi gelmekle birlikte, bir Ba- tılıya son derece terstir. Çünkü bu terinıi kullanmak milletin tek parça olduğunu söylemek- tir ki, milleti oluşturan çeşitü alt kimliklerin inkân anlamına gelir ve dolayısıyla demokrasi- nin özüne karşıdır. Diğer yan- dan 'Türkiye Devletınin Dili Türkçedir' ibaresini anlamak hepten imkânsızdır, çünkü devletin dili olmaz. Resmi dili olur ve o ülkedeki yurttaşlar devletle ilişkilerinde bu resmi dili kullanmanın yanı sıra. ül- kede çeşitli dillcr konuşurlar ve bu dillerde yayın yaparlar." "Türkiye Cumhuriyeti'nde Alt-Üst Kimlik İlişkisi"nın de 10 milyon için 40yüistemi Samsun'un Çatalarmut Mahallesi'nde yaklaşık bir ay önce meydana gelen olayda Ramazan Keskinoğlu'nu darp edip, bıçak zoruyla 10 milyon lirasını gasp ettikleri iddiasıyla tutuklananT.A. (21) ve M.E.nin (20), 20'şer yıl hapis istemiyle yargılanmasına Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edüdi. Haklarında 20'şer yıl hapis cezası istenen sanıklar suçlamaları kabul etmezken olayın mağdunı Ramazan Keskinoğlu ise şikâyetİDİ tekrar etti. Duruştna eksik evraklann giderilmesi için ertelendi. (Fotoğraf: AA) Kurulda rapor kavgası• Baştarafı 1. Sayfada dile getirdi. Yokuş ise ra- porun oldubittiye getiril- diğini ve sahte olduğunu savundu. ÎHDK Başkanı AL GÖZÜM SEYREYLE/ IŞIL ÖZGENTÜRK Anneler ve çocukları M Baştarafı Arka Sayfada içınde çok polıtık olmalan neden şaşırtı- cı olsun 0 Program bıze daha pek çok şeyi göste- riyor. Içınden erkek çıkan kadın kendini son derece güçlü hissedıyor O artık, bir erkek sahıbi. Onu kendi iktidannın bir aracı olarak kullanabilir' 1 Ona erkek. ço- cuk, eş. sevgili her türlü rolü yükleyebi- lir. Onu istediği bıçimde yoğurabilir ve kölesi haline getirebilir. Bunun pek çok yolu vardır: hep verici görünmek. hep fe- dakâr anne rolünü oynamak yıllardır be- lırlenmiş, en emin yöntemlerden biri. An- ne o kadar iyı. o kadar vencidir ki, erkek çocuk yeni bir kadını se\diğinde adeta suçluluk duygusu içinde kı\Tanmaya baş- lar. Yenı kadın bilinçaltında onun düşma- nıdır, onu annesinden ayıran. o güvenli bağı zedeleyen bıridir. Ondan sonra gel- sın bü\oik mutsuzluklar. tarifi imkânsız. nedenı ılk bakışta anlaşılmayan davraıuş biçimleri. Abarttığımı sanmayın, söylenecek da- ha da ağır şeyler var ama bu konu öylesi- ne nazıkki yavaş gıtmek gerekiyor. Erkek çocuklar için çok vahım olan bu durum- dan kız çocuklan da nasiplennı alıyorlar. Anneler ve oğullan olduğu gibi anneler ve kızlan diye bu" olgu da var. Yanşma programı bunu ınanılmayacak bir açık- lıkta ortaya koyuyor. Çe\Tenizde gördü- ğünüz kendı başına yaşayan, istediğini yapan, istediği kişıyle birlikte olan genç kadınlar sizı şaşırtmasın, onlaıın sayısı çok az. OnJar romanlara, hikâyelere ko- nu olduklan ya da cesurca kendi hikâye- lenni yazdıklan için Türkiye'de genç ka- dın profıli bağırsısızlaşıyor sanıyoruz. Oy- sa büyük çoğunluk tam bir anne kuzusu. Yani annesini model almış, onun güven- li kucağında. sokağa çıkmaktan, paçala- nnı kirletmekten korkarak yaşıyor. Anneler inanılmaz tutucu modeller çı- ziyorlar. Sadece erkek çocuklannın aşk- lanru değil kız çocuklannın da aşklannı onlar tasarlıyorlar. onlar biçimlıyorlar ve müthiş bir ıktidar duygusunun baştan çı- kancı sulannda yaşıyorlar. Bence büyük çoğunluğu bırer Leydi Macbeth. Lütfen çocuklannın yaşamını kolaylaşnrmak için çabalayan. onlara özgür birer birey olma- yı öğretmek için kafa yoran, onlan hapis- hane önünde de. sınav salonlannda da sa- bırla ve sevgıyle bekleyen anneler yaz- dıklanmdan alınmasınlar: ben bü>ük ço- ğunluğun bir program aracılığıyla çızdı- ği profılden birkaç örnek vermeye çalış- tım. Şimdı daha da dramatik bir hikâye okuyacaksmız. Yazımın başmda dedım ya, bu program en kutsal alanın. anne-ço- cuk ilışkısımn tartışümasına neden oluyor tşte pazar günü Hürriyet gazetesinde bir uzmanın bu konuda verdiğı uç bir örnek: •'Hasta bir er kendi kendine konuş- maktadır, elinde bir bıçak vardır ve al- nındaki benin hemen alınmasını ister; aksi takdirde o bıçakla kazıyacaktır. Çünkü ben ona göre bir damgadır ve beni gören herkesin onun annesiyle cin- sel ilişki kurduğunu düşündüğünü san- maktadır.Anne çağrüır. Küçük bir nıe- mur ailesidir, baba 10 yıl önce ölmüş, oğul ailenin erkeği yerine konnıuştur. Sorulduğunda cinsel ilişkinin varhğı da doğrulanır. Bu olay 1967'de yaşanır." [email protected] Kaboğlu'nun, Azınlık Haklan ve Kültürel Hak- lar Çalışma Grubu tara- fından hazırlanan raporu açıklamak üzere düzen- lediği basın toplantısı, sert tartışmalara sahne oldu. Azınlık raporunun 2003 yılında gündeme alındığını anımsatan Ka- boğlu, bunun daha sonra 2004 Haziran ayına, ar- dından da 2004 Ekim ayı- na kaydığını söyledi. Ka- boğlu, haziran ayındaki toplantıda kurul üyeleri- ne 1 Ekim'de toplanılaca- ğı duyurusu yapıldığmı, Başbakan Yarduncısı ve Dışişleri Bakanı Abdul- lah Gülü de gündem ile beraber toplantıya davet ettiklerinı söyledi. Kaboğlu, 1 Ekim'de oyçokluğuyla kabul edi- len raporun 5 başlık ve aynca önerilerden oluş- tuğunu kaydetti. Rapor- da, "Türkiye'de kültü- rel haklar sorunu olup olmadıği, azınlık hakla- nndan söz edilip edil- mediğinin" yer aldığrnı söyleyen Kaboğlu. rapo- run "Lozan Antlaşma- sı'nın amacına uygun olarak yorumlanması ve uygulanmasımn öne- rildiğini" voırguladı. Konuşma suasmda ku- rul üyesı ve Kamu-Sen Geneİ Sekreteri Fahrettin Yokuş, Kaboğlu'nun önündeki konuşma met- nını "Eşit değil, hukuki değil, kimi kandırıyor- sunuz?" diyerek yırttı ve masanın üzerine attı. Ka- boğlu. bunun üzerine, fi- ziki şiddetle karşı karşı- ya bulunduğunu ve ken- disini konuşturmadıkla- nm. basuı toplantısını bi- le yaptırmadıklarmı söy- ledi. Kaboğlu, elindeki kâ- ğıdnı zorla ahndığrnı, yır- tıldığuıı, parçalandığmı, sözünün kesildiğini söy- ledi. Kaboğlu, "Bu göre- vi hangi koşullarda yaptığımızı gözlüyorsu- nuz" dedi. Olaylann ar- dmdan ikinci bir toplantı düzenleyen Prof. Dr. Ib- rahim Kaboğlu, yaşanan- lan "kaba güç saldınsı" olarak nıtelendirerek "Danışma Kurulu üye- leri adına bu çirkin sal- dınyı, kaba güç saldırı- sını kınıyorum" dedi. Kaboğlu CNNTÜRK'te yaptığı açıklamada ise, Sıvas'ta 11 yıl önce 37 in- sanı farklı düşünceleri ve dini farklılıklanndan do- layı yakan zihniyetle bu- gün kendi düşüncelerine tahammül edemeyen zih- niyetin aynı olduğunu be- lirterek, "Raporun ha- zırlanmasına katkj ya- pan 24 kişi sürekü he- def gösteriliyor. Bu sal- dırı bugün burada so- mutlaşmaya başladı. Kana susamış bulunu- yorlar ve şiddeti fır- mandırmaya devam ediyorlar" görüşünü dı- le getirdi. değerlendirildiği raporda, "Ken- dini Türk ırkından saymayan diğer alt kimlikleri yabancılaş- tırmış ve sorun yaratmıştır. Eğer bu üst kimlik Türkiyeli" olsaydı, bu durum ortaya çık- mazdı. Çünkü tamamen top- rak esasına dayandığı ve kan esasını tamamen dışladığı için bütün alt kimlikleri eşit biçim- de kucaklayacak ve işin içine etnik, dinsel vs. özellikleri ka- nştırmamış olacaktı. 82 Ana- yasası'nın vatandaşbk tanımı, Atatürk'ün 1924 Anayasa- sı'nın tanımından çok daha dardır. Gönüllü vatandaşlar- dan oiuşacak ulusun, devletini çok daha büyük bir istekle be- nimseyeceğine hiçbir kuşku yoktur" denıldı. Sendrom yaşanıyor1 Raporda. "1990'ların başın- da Türkiye'nin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya oldu- ğu hususunda bir' Sevr Sendro- mu'nun yaşandığı bilinmekte- dir. Fakat böyle bir havanın bu- gün de ileri sürülmesi ve bir paranoya haline gelmiş olması rahatsız edici ve milleti zayıflattcı bir durum- dur" değerlendirmesı ya- pıldı. Raporun sonuç bölü- münde, şu öneriler getiril- dı: # Türkiye Cumhunyeti Anayasası ve ilgili yasalar, özgürlükçü, çoğulcu ve de- mokratik bir içerikte ve toplumun örgütlü kesimle- rinin katılımıyla yeni baş- tan yazılmalıdır. # Eşit haklı vatandaşlık temelinde, farklı kimlik ve kültüre sahip kişilerin ken- di kimliklerini koruma ve geliştirme haklan (yaym, kendini ifade, öğrenim gi- bi) güvence altına almma- hdır. # Merkezi yönetim ve yerel yönetimler. yurttaşla- nn katılımıru ve denetimi- ni esas alacak bir biçimde şeffaflaştınlmalı ve de- mokratikleştirilmelıdir. # Insan hak ve özgür- lüklerine yönelik evrensel normlan içeren uluslarara- sı sözleşmeler ve temel bel- geler, özellikle de Avrupa Konseyi Çerçeve Sözleş- mesi çekincesiz unzalana- rak onaylanmalı ve hayata geçirilmelidir. Bundan sonra artık uluslararası sözleşmelere Türkiye'deki alt kimliklerin inkân anla- mına gelecek çekinceler ve yorum beyanlan getiril- memelıdir. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY I Baştarafı 1. Sayfada zı ne yazık ki bir kez daha güncelleştirdi. Başbakanlık'ın bünyesinde insan haklarına iliş- kin iki kurum var: Insan Hakları Başkanlığı ve Insan Hakları Danış- ma Kurulu. İki kurumun işlevi birbirinden farklı. Insan Hakla- n Başkanlığı doğrudan Başbakanlık'a bağlı bir ku- rum. İHDK ise 78 kurum temsilcisinin bir araya gel- mesiyle oluşan, doğrusunu söylemek gerekirse bi- raz da düğün çorbasını andıran, içinde aradığınız her şeyi bulabileceğiniz bir yelpaze. AKP iktidan hem kendi tabanını tatmin etmeye hem de dışarıdan güç almaya yaradığı için insan hakları kavramını kullanmayı sevdi. Aklınıza gelen her şeyi bu kavramın içine oturtun, olsun bitsin... İHDK'nin hazırladığı son iki rapor ne hükümetin işine yaradı ne de hükümete muhalefet etmek is- teyenlerin... Bunun nedeni şuydu: İHDK iki rapor hazırladı. Biri 2004 yılındaki insan hakları uygulamalan ve hükümetin tutumuna iliş- kindi. Burada hükümet acımasız bir dille eleştirili- yor ve Başbakan Erdoğan'ın rejimi sarstığı, baş- bakanlık sistemini yaşama geçirdiği iddia ediliyor- du. Bu rapor hükümetin işine gelmedi. Üstünü çiz- di. İkinci rapor azınlıklarve kültürel haklara ilişkindi. Bu raporu 78 kişilik kurulun 24'ünün onayladığına ilişkin iddia var. İddia diyoruz, çünkü hâlâ kesin du- rum açıklanmış değil. Burada da azınlıklardan kork- mamak gerektiği, onlara her türiü hakkı vermenin Türkiye'yi zenginleştireceği yazılıydı. Bu rapor hükümetin işine geldi. Altını çizdi. Ee tabii, bir raporun üstünü, ötekinin aftını çizer- seniz, iş altüst olur! Azınlık aileleri bölmektir Gelelim dün öğle saatlerine... 12.00 sıralarında İHDK'nin başkanı Prof. Ibrahim Kaboğlu, uzun süredir kamuoyunda tartışılmakta olan azınlıklar raporunu okumaya başlamıştı ki... Kurul üyelerinden Kamu-Sen'in temsilcisi Fah- rettin Yokuş elini masaya uzattı ve raporu alıp yırt- maya girişti. Yokuş, raporun açıklanmasını yokuşa sürerek bir yere varamaz. Olsa olsa Türkiye'yi yokuşa sürer, o kadar. Tavnnı kesinlikle onaylamıyoruz. Bu madalyonun bir yüzü, öteki yüzüne geçelim... Türkiye'nin temelini oluşturan bütün değerleri tartışma konusu haline getirip bunu insan hakları kavramının içine sokmak moda haline geldi. Arka- sına 2-3 Avrupa kurumunu alan, Türkiye'ye saldır- mayı marifet sayıyor. Onlann dile getirdiği her şey doğru, Türkiye'nin uyguladığı her şey yanlış... Yanhş... Bunun bir ortası olmalı. Eğer Türkiye'nin yapısını kan bağına göre çö- zümlemeye kalkarsanız, adı üstünde işin içine kan bulaşır! Azınlık hakları kavramını çok sıradan bir sözcük gibi kullananlar, Avrupa'dan Amerika'ya her ülke- nin bu konudaki hassasiyetini şöyle bir tartsınlar. Işte, Yunanistan. Yugoslavya parçalandığında tek tek cumhuriyetler bağımsızlığını ilan ederken bu ülke Makedonya'ya karşı çıktı. Neden? Çünkü kendi içinde de Makedonya bölgesi var- dı, Makedon kökenliler vardı ve Yunanistan'a gö- re bölgede bu adla devlet kurulamazdı. Sonuçta çareyi Makedonya'nın resmi adını değiştirmekte buldular. Bugün Makedonya'nın BM'deki resmi adı şu: Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti! Türkiye'nin yapısını çok kabaca irdelersek; 6 mil- yonu aşkın Kafkas kökenli, 10 milyonu aşkın Bal- kan kökenli, 10 milyonu aşkın Kürt kökenli, 1 mil- yon kadar Arap kökenli yurttaşımız var. Yine kaba- ca birdeğerlendirmeyle 2 milyona yakın ailede eş- ler farklı kökenden. Türkiye'de AB'nin kafasındaki tipte azınlık yarat- mak, aileleri bölmektir. Bu yaklaşım da bu topraklara ne banş getirir, ne insan haklan! ankcumto cumhuriyet.com.tr Erdoğan hn armağan tutkusu ACI KAYBIMIZ îstanbul Lisesi emekli öğretmenlerinden, Sunullah Pekmezci'nin değerli eşi, Ferzan Kuşçular ve Alper Pekmezci'nin sevgili anneleri, Ferruh Kuşçular ve Ilkay Pekmezci'nin kıymetli kaymvalideleri. Fem Beliz Kuşçular'm anneannemuyosu CANIMIZ, FİRKAT PEKMEZCİ vefat etmiştir. Merhumenin cenazesi 2 Kasım 2004 Salı günü (bugün) Bostancı Tatarağa Camii'nden öğle namazını müteakip defhedilecektir. AMCARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yaptığı siyasi görüşme ve ticari anlaş- malan hediye pazarlığına dönüştüren Recep Tayyip Erdoğan, limuzin, kam- yon ve otobüsten sonra şimdi de 1.5 tril- yon liralık Maybach model Mercedes'i makam aracı filosuna kattı. Erdoğan" ın, geçen hafta gerçekleşen Almanya ziya- retinde, 36 Airbus'ın alımı sırasında kendisine makam uçağı hediye edikne- si için de pazarlık yaptığı, ancak bunun yerine Mercedes araba hediye edildiği ortaya çıktı. Erdoğan'ın tepkı çeken ilk hediye pazarlığı, şubat ayındaki Güney Kore ziyareti sırasında gerçekleşti. Hyundai firmasının tesislerini ziyaret e- den Erdoğan. şirketin grup başkanı Jung Mongkoo'nun "şahsi bir hediye sunma" talebine hemen olumlu yamt verdi. 2 limuzin hediye edildi. Erdoğan'ın tepki çeken diğer hediye pazarlığı da Almanya'nın dünyaca ünlü MAN AG şirketinin Türkiye'dekı fabri- kasımn açılış töreninde gerçekleşti. MAN Yönetim Kurulu Başkanı Samu- elsson, Fortuna Mega marka otobüsün maketini hediye ettiği Erdoğan'm "Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na bunun hakikisini vereceğinizi zanne- diyordum" talebiyle karşı karşıya kal- dı. Bunun üzerine firma, Erdoğan'a de- ğeri 250 bin Euro tutannda bü" otobüs hediye etmek zonında kaldı. Erdoğan, 20. yılmı kutlayan Türk-Ja- pon ortaklığmdaki Anadolu Isuzu'nun açılış töreninde kendisine verilen 5 ton- luk kamyon hediyesini de kabul ettı. Erdoğan, Fransız-Ahnan ortak yapı- mı 36 Airbus'm alım anlaşmasmı imza- ladığı Ahnanya ziyaretinde de Başba- kanlık makamrna VIP uçağı hediye edil- mesi için pazarlık yapmaya çalıştı. Bu pazarlıktan rahatsız olan şirket yetkili- leri ise "Yapabileceğimiz indirimi yaptık. Marjımızı aştık" diyerek Erdo- ğan'm talebine olumsuz yamt verdi. Al- manya Başbakanı Gerhard Schröder ise Ulaştırma Bakanı'nı de\Teye soka- rak "Uçak veremedik, ama Merce- des'in en özel üretimi olan Maybach hediye edelim" mesajmı verdi. Bunun üzerine 1.5 trilyon lira değerindeki Mer- cedes'in Türkiye'ye gönderileceği öğre- mldı. CHP Antalya Milletvekilı Feri- dun Baloğlu, Erdoğan'm yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na soru önergesi verdi. Baloğlu, "Yurtiçi ya da yurtdışındaki temaslarınız sırasında bagış yoluyla Başbakanlık'a araç top- lama çahşmalannm ulusal onurumu- zu zedelediğine ilişkin eleştiriler kar- şısında benzer pazarhklann yapılma- ması için gerekli önlemleri alacak mı- sınız? Yoksa bu tür uygulamalann de- vam etmesine seyirci mi kalacaksı- nız" diye sordu. MHP Genel Başkan Yarduncısı Ok- tay Vural, Erdoğan'uı devlet gelenekle- rini hiçe saydığmı belirterek "Bu kadar pahalı hediye talepleri, kamu erkini kullanan diğer kamu görevlileri için iyi bir örnek teşkil etmekte midir. Alım satımlarda pazarlık yapmak Başbakan'ın görevi midir" diye sordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle