Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2004 SALI
14 KULTUR kultur@cumhurjyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Tiyatrobuna derler...Tiyatronun günümüzde sinema ve tele-
vizyonla yanşamadığından, tiyatro çağının
neredeyse kapandığından söz edip duruyo-
ruz ya, kimi yazarlar ve tiyatrocular kimi za-
man biraraya gelip 'tiyatro'nun tüm gücüy-
le surahmıza bir tokat yapıştınveriyor.
Ünlü yazar TankredDorst'un, Ispanyol dü-
şünce adanu ve yazar Miguel de Unamu-
no'nun bir uzun öyküsünden uyarlayıp oyun-
laştırdığı. Zeynep Avcı'nuı dilimize çevirdi-
ği, Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu'nca sah-
nelenen 'Fernando Krapp Bana Mektup
Yazmış' işte bu tür bir sahne olayı.
Kırnîızı dantelle kaplı panolardan oluşmuş
bir fon önündeki boş sahneye açılıyor oyun.
Oyunu oluşturan kısa tablolar değiştikçe,
en aza üıdırgenmiş sahne gereçleri bu pa-
nolann ardından hızla getirilip götürülüyor.
'Kjrmızı fon' hoş olmayan bir biçimde gö-
zünüzü alıyor. Duygu Sağıroğlu gibi bir de-
kor ustası daha 'şık' bir tasanm yapamaz
mıydı diye düşünüyorsunuz. Oyunun geli-
şimi içinde ise o kırmızı fonun birincil dü-
zeyde işlev taşıdığını alımlıyorsunuz.
Karmen lle Don JosĞ'nin
topraklarında
îspanya'dayız. Havada parlayan bıçakla-
nn bedenlerden oluk gibi kan boşalttığı, bo-
ğa güreşçilerinin boğayı öldürmek ya da öl-
mek için arenaya çıktıklannda kan kırmızı
pelerinJer salladıklan, kadınlann saçlann-
daki kırmızı gülle, kan kırmızı şallan ve
yelpazeleriyle aşka davet çıkardıklan, tut-
kunun, ihanetin, kıskançlığın, onur acısının
ve şiddetin ölümle dans ettiği topraklarda-
yız. Lorca'nın, Saura'nın, Carmen ile Don
Jos£'nin topraklarındayız. Sağıroğlu'nun -
oyunun değişmez 'fon'u- kan kırmızı pano-
lan, Ispanya külrürüne özgü kodlan hep ak-
lımızda tutmamızı sağlıyor.
Oysa -ortada yeterince neden olmasına
karşın- oyun boyunca bir damla kan bile ak-
mıyor sahnede. Dramatik yoğunluğun art-
tığı 'sıcak' anlar bile, oyunculann rollerin-
den soyunup birer 'aniaücı'ya dönüşerek, o
tabloda yaşanandan sonra olup biteni özet-
leyivermeleriyle 'soğutuluyor'. Seyircinin
beklentisiyle sahne olayı arasında ustalıkla
oluşturulrnuş bir 'uzakhk'. Seyirciye kurul-
muş yaman bir tuzak...
JuÛa. erkek-egemen dünyanın 'para' ve
nlü yazar Tankred Dorst'un, fspanyol düşünce adamı ve yazar
Miguel de Unamuno'nun bir uzun öyküsünden uyarlayıp
oyunlaştırdığı, Zeynep Avcı'nın dilimize çevirdiği ve Işıl
Kasapoğlu'nun Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu için sahnelediği
'Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış' tiyatro sanatının gücünü
baştan sona kanıtlayan bir çalışma.
'erk' adına dönen çarklan arasında öğütül-
meye tutsak 'ince ruhlu' bir genç kadın.
Yaşamında üç erkek var: Babası, kocası.
âşığı.
v
Baba' ve 'âşık', yitirmek üzere olduk-
lan toplumsal saygınhğı onlara 'para' yo-
luyla geri veren 'koca'nın kuklalan olarak
Julia'ya 'ihanet' ediyor. Bu iki karakter kla-
sik komedilerden ve melodramlardan aşa-
ğı yukan bildiğimiz kişiler.
Tanrı/şeytan/Insan
Ama Julia'yı babasından satın alarak onun-
la evlenen Fernando Krapp' ı çözmek kolay
değil. Krapp dış dünyasını paranın getirdi-
ği 'baskı' gücüyle oluşturmuş ama iç dün-
yasını oyunun sonuna dek açımlamayan,
hayvan/insan özellikleriyle 'gjzemli' bir
karmaşa sergileyen -soyu sopu belirsiz- bir
kişi: Oyundaki herkesin yazgısını biçim-
lendiren bir 'tann/şeytan'. Aynı zamanda
da kendi yazgısını çizen bir 'insan'...
Oyunun temel devinimi, genç kızhgı bo-
yunca 'fildişi kule'sinde okuduğu roman-
İarla beslenmiş Julia'nın, o romanlardaki
erkeklere hiç benzemeyen ama karşı geli-
nemez bir çekiciliği de olan Krapp'ın pen-
çesinde yaşadığı iç ve dış serüvenin firtına-
lı iniş ve çıkışlanna dayandırıknış. Acı ve-
ren, merak uyandıran, korkutan, ama en
önemlisi, insan' denen 'bflmmez'i, 'bflinen'ın
(en azından aşk, tutku, kıskançlık, ihanet,
intikam izleklerinin îspanyol kültüründe
yansıyan kanlı 'son'lannın) ötesine geçerek
irdeleyen bir öykü izliyoruz. Oyun boyun-
ca Othello'nun içindeki Iago'nun söylemi-
ni izlergibiyiz Fernando Krapp kışiliğinde:
son aşamada, Iago'nun içindeki Othello'ya
ulaşana dek...
İşte bu noktada hem îspanyol toprakların-
dayız, hem de çok daha ötelerdeyiz. Aşk, iha-
net, kıskançlık, intikam olgulan hakkında-
ki kurgulanmış öykülerin kahplanndan çı-
kıp farklı düşünce süreçlerine girebiliriz ar-
tık. 'Sevgi','ihanet', kıskançlık,'intikam'
kavramlannı tanımlamakta zorlandığımızı
farkedebiliriz. 'Beyazathprens'lerin ve 'se-
vecen baba'ların bile 'sannahnabildiği'/'ken-
dilerini satabildikleri' bir dünya düzenini
sorgulayabihriz. Insanın, insan eliyle 'tan-
nsal adalet'i gerçekleştirme girişimi karşı-
sında korku dolu bir hayranlık duyabiliriz;
bu girişimin bedelini ödeyiş biçimi üsrün-
de ise günlerce kafa yorabıliriz. Kısacası, oyu-
nun sunduğu yaşantı içinde duyumsadıkla-
nmız oyun ötesinde de bilincimizdedir...
İncelllcll bir çalışma
Böylesine yoğun bir tiyatro yaşanhsını ko-
tarabilmenin yolu 'inceHkti' bir çalışma üre-
tebilmektir. Yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun
oyun için tasarladığı zor mu zor oyunculuk
konsepti içinde aynı sahnede ilk kez bulu-
şan iki sanatçı Tilbe Saran (Julia) ve Sel-
çukYöntem (Femando Krapp), iki eksen ki-
şi olarak yorumlannı sergilerken öyle ya-
man bir 'güç dengesi' oluşturuyorlar ki oyun
hep doruklarda dolaşıyor. Baba'da Cüneyt
Türel ve Âşık'ta Bekir Aksoy, oyunun do-
kusuna ve tınısına doğrudan katkıda bulu-
nan sağlam oyunculuklanyla yapımı usta-
ca bütünlüyorlar. Canan Göknil'in, 'tipik'
düzeyde 'yöresel' olmadığı için Sağıroğ-
lu'nun 'kan kırmızı' dekoruyla zıtlık oluş-
turan, pastel renkJi giysilere kondurduğu mi-
nık yöresel aynntılar ise oyunun 'İspanyol
olan/olmayan' boyutlarını iç içe dile getiri-
yor.
Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış',
tiyatronun tüm erdemlerini seyirciye cö-
mertçe sunan bir çalışma. 'Tiyatro denen şey
iyildvar' dedirten... Kaçırmayın.
SUROYUNCULARTNDAN
'Ince Sızı'
sahneden
perdeye
MAHMLTORAL
DİYARBAKIR - Diyarbakır Sur
Belediyesi Oyunculan'nca geçen
yıl recm edilen Şemse Allak'ın
öyküsünden oyunlaştınlarak
sahnelenen ve CD formatında
filme de çekilen Kürtçe
sözlü "Jana Zırav (İnce Sızı)"
adlı oyun, uluslararası alanda da
ilgi görüyor. Senaryosunu
Mehmet Sait Alpaslan' ın
yazdığı Jana Zırav, Güneydoğu
Anadolu kentleri başta olmak
üzere birçok ilde büyük ilgiyle
izlendikten sonra yurtdışrnda da
dikkat çekti.
Yurtdışından tekllfler...
Geçen yıl Gazze Film Festivali'ne
davet edilen, ancak ekonomik
nedenlerle standart dışı CD'lerde
kaydedildiği için gösterilemeyen
Jana Zırav, Ingiltere'nin başkenti
Londra'da düzenlenen 3. Kürt Film
Festivali'ne de çağnldı.
Tiyatro oyunu ise 2005 yılında
Almanya'run Köhı kentinde
düzenlenecek olan iki Uluslu
Tiyatro Festivali'ne gidecek.
Oyunun kaynağını oluşturan töre
ve namus cinayetlerini toplumsal
bir "tnce Sıa" olarak niteleyen
senaryo yazan ve yönetmen
Mehmet Sait Alpaslan, "Bu
sızımızı sanatia deşerek
ryileştireceğiz'' dedi.
Uluslararası ilgiye karşın,
ülkemizdeki resmi ve yerel, hiçbir
festivalden çağrı almadıklanru ve
bu durumun üzücü olduğunu
belirten Alpaslan, "Herhalde
uluslararası festivallerde ödül
almamız, yöremizde bizi ve
yaptıgımız işleri kabul
ettirecektir'' diye konuştu.
• 45 katılımcnıuı
169 yapıtla katıldığı
Altın Portakal Film
Festivali Fotoğraf
Yanşması'nda
Nizamettin Özen
'Uyum' adlı
fotoğrafla (yanda)
birinci olurken
Hasan Turhan 'Sen
ve Ben' adlı
yapıtıyla ikinciliğe
değer bulundu.
Bu yıl 3.'sü düzenlenen Altın Portakal Fotoğraf Yanşması'nın sonuçlan belli oldu
169yapıtlıyanşmaKüttürServisi-41. Antarya Altın Portakal Film
Festivali kapsamında bu yıl üçüncüsü düzen-
lenen Altın Portakal Film Festivali Fotoğraf Ya-
nşması sonuçlandı. 45 katılımcının 169 yapıt-
la başvurduğu yanşmada 'Uyum' adlı yapıtıy-
la "sinemanın kültürûmüzün önemli birparça-
SL yetişen kuşaklann sinema sanatçdanna öy-
künmesinin ise kültürel bir olgu olduğunu gös-
teren " Nizamettin Özen birinci olurken 'Sen ve
Ben' adlı fotoğranyla "Türkiye'nin geçirdiği
sosyal vesiyasaJ degişimJerin sinemadan bağun-
sız olmadığuu, Altın Portakal'ın da sosyal deği-
şimlere tanıkhk ertiğini vurgulayarak fotoğra-
fiyla bu karşıthğı başanlı bir şekilde ortaya koy-
duğu için" Hasan Turhan ikincilik ödülüne de-
ğer görüldü. Geçen yılın ikincisi Özgür Don-
maz ise 'Ellerin DiK' adlı yapıtıyla "Alnn Por-
takalFilm Festhaü veonunyaratüğı kültürel ha-
reketliöği fotojurnalist bir baktşla başanlı birşe-
kilde sergilediği için" üçüncü seçildi.
55 yapıt sergllenecek
ÇerkesKaradağ, HandanDayı, RanaOztürk
ve FikretŞahinden olusan seçici kurulun yaptığı
değerlendırme sonunda, Emine Durmuş'un
'Çirkin Kral', Mehmet Kahraman ın 'Festiva-
liİztemek'veHüseyinErtanKarayapı nın 'Afış-
1' adlı fotoğraflarına mansiyon verilirken 29 fo-
toğraf da sergılenmeye değer görüldü. Sergıle-
necek yapıtlar arasında, Hüseyin Ertan Kara-
yapı'nın 'Yansuna', HasanTuıiıan'ın 'Dünden
Bugüne', Nizamettin Özen'in 'Kucaklaşma',
Geçen vıhn ikincisi Ozgür Donmaz'm öçüncülük ödülüne değer görülen \*apıtı 'EOerin Dih'.
'Özkm've 'Dialog',Özgür Donmaz ın 'Selam-
lama". tlker tnanç'ın 'Cumhuriyet', Bülent
Umut'un 'SiaSevİTOnım',GüldenÖzçakmak"ın
'Kortej Maratonu". 'Sergiden' ve 'Mazf, Taş-
kınCeyhan'm 'Rüzgâr Gibi'. 'Turuncu Düşler',
IhsanYüdızh'nın 'Altın Pürtakal 1-2-3\ Cengiz
Sakarya'run 'İşte Ha>at', Necip Temel Tacal'ın
'Üstad', 'Dün, Bugün', Gülbin Özdamar'ın
'tsimsiz 1-2-3', Oğuz Can Kumçay'ın 'Büyük
Ödül', 'Festival Heyecanı'. Handan Polat'ın
'Duygulann Buluşması', Hakan Yeşilırı Ters
Açı2',FarukManici'nin 'AltinPortakal', Duy-
gu İnanç ın 'Sevgi Çiçeği' ve Ahmet Balcı'nın
'Festivalde Romantizmi Yaşamak' başlıklı
fotoğraflan bulunuyor.
TEKOFAKS sponsorluğunda düzenlenen,
Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu'nca onay-
lanan 3. Altın Portakal Fotoğraf Yanşması'nın
ödül töreni, 12 Kasım Cuma günü Antalya Kül-
tür Merkezi'nde yapılacak. Ödül alan ve sergi-
lenmeye değer bulunan 35 yapıt, 12-20 Kasım
tarihleri arasında Antalya Kültür Merkezı Fu-
ayesi'nde sanatseverierin beğenisine sunula-
cak. ı
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Boğaziçi ve Radyo (2)
0 dönemde Istanbul ve Türkiye, Ikinci Dünya Sa-
vaşı'nın yankılarını dinlemekte; içten içe savaş en-
dişesi duyulsa bile, yaşam sürfip gitmektedir.
Solan Ümit, bir bakıma, 'radyo romanı'û\r. Rad-
yonun o günkü hayatımızda başrolde olduğunu ya-
kalarız. Izmir'de, kentten çok uzak bağevindeki ba-
taryalı radyo'dan dinlenen savaş haberleri, savaşa
dair son bilgiler, dinleyenlerin yoaımlan...
Türkiye, 'radyoyıllan'n yaşamaktadır. Bugünün,
binlerce özel radyoyla donanmış ortamı içinde ko-
lay kolay kavrayamayacağımız bir radyo tutkusu. In-
sanlar radyonun başına üşüşmekte, her söyleneni
heyecanla dinlemekte.
Istanbul Radyosu sürekli yayına geçebilmek için
1949'u bekleyecek. Ankara yayınları hırıltılarla bo-
ğuşularak dinlenebiliyor. Bu kısıtlı yayınlara karşın,
radyo, büyüleyici kitle-iletişim aracı.
Yolun başındaki, hayatı bütün deneyimsizliğiyle ku-
caklamak isteyen Sitare, şapkalı, sırtında beyaz pi-
keden giysi, o genç kız, Psikoloji Profesörü Fenvh
Tayyip'in Boğaziçi'ndeki köşkünegiderken, aslında
radyonun kurbanı olduğunu bilmemektedir!
Hayranlıkla dinlenmiş radyo söyleşileri, etkileyici
sesin yarattığı duygular, Sitare'nin gönlünde, yüzü-
nü hiç görmediği Ferruh Tayyip'e derin bir sevgi
uyandırmıştır.
Evet, yüzünü görmediği... Bugün bize ne kadar
tuhaf getiyon dokunuştan dokunuşa bir kanaidan öte-
kine sıçrarken, evimize baskına gelmiş gibi yüzler-
ce çehreyle göz göze gelirken, radyodaki bir ses ne
ölçüde etkili olabilir sevgi, aşk uyandırmakta?
Sitare'nin hiçbir programını kaçırmayarak dinle-
diği Psikoloji Profesörü apaçık bir radyo yıldıadır. Ses-
le gelen ün, sesin ve sözün saltanatı.
Bu dönemin sonunda yetişmiştim. 1950'ler Tür-
kiye'sinde, hatta 1960'larda radyo hâlâ bir numaray-
dı. Elbette sinema, tiyatro, şu bu ama, radyonun gü-
cüyle hiçbiri yarışamazdı.
Birbirine rakip radyo dergileri çıkar, bunlar sakla-
nır, ciltlenir, sayfalan arasında tekrar tekrar gezilere
çıkılırdı. Radyo dergilerinin bir başka özelliği, sade-
ce seslerinı dınlediğimiz kişilerin fızik özelliklerini fo-
toğraflar aracılığıyla bize sunmalarıydı.
Ozamanlar, çocukluğumda, "ses ve perde sanat-
kân" denirdi. Bu hanımlar ve bu beyler hep frapan
giyimli kişilerdi. Radyo dergilerindeki pozları da hep
şatafatlıydı.
Onlardan yola çıkarak, Mavi Kanatlannla Yalnız Be-
nimOlsaydın'dayan kişiler yaratmayaçalışmıştım...
1940'larda o tür dergiler yokmuş ki, Sitare, Fer-
ruh Tayyip'i ancak Mavi Köşk'te ziyaret ettiği an fi-
zik özellikleriyle tanıyabilir: Pencere önünde oturan,
"uzun saçlı, altın gözlüklü, kadife ceketlibiradam..."
Belki de fizik özelliklerin hiçbir önem taşımadığı
bir dönemdir. Insanların aşk dendi mi, belki de kişi-
ye değil, aşka âşık olduklan dönemdir.
Kendisinden yaşça hayli büyük Profesör Ferruh
Tayyip'e Sitare'nin aşkı, daha doğrusu, karasevda-
sı böyle başlar, umutla ve coşkuyla, çocuksu, içten,
sonsuz bir bağlanışla.
Radyo aşkları demek öyleymiş.
Fonda elbette Boğaziçi, Istinye, Mavi Köşk. Or-
dan oraya savrulan hayatında Sitare, Ferruh Tayyip'i
birtürlü unutamaz. Radyoda sesini duymayagörsün,
biryaz günü Istinye Koyu'nagelişi, profesörletanış-
ması, birlikte çay içmeleri her defasında gönlünü ya-
kar.
Solan Ümit, bilerek bilmeyerek, melodrama uzak
durmuş bir romandır. 'Sese âşık oluş' romanın izle-
ği. 1944 yılında bu izlek kimselerin dikkatini çekme-
miş, sonraları da... Attmış yıl sonra, radyonun top-
lumdaki etkisini galiba bir tek bu roman fısıldıyor...
Öneriter:
Kitap / Carlos Fuentes. Kendim ve ötekiler, Şem-
sa Yeğin'in çevirisi, Can Yayınları, 2003. (Büyük ve
alçakgönüllü bir yazann nefîs yazılan. Şemsa Yeğin'in
özenli çevirisiyle.)
Asım İşler sergisi
• Istanbul Haber Senisi - Ressam, gravürcü,
öğretim üyesi, Prof. Dr. Asım Işler, sanat
yaşamının 1984-2004 yıllan arasında
gerçekleştirdiği soyut eğılimdeki önemli
yapıtlannı Artist Sanat Galensi'nde sergiliyor.
Sanatçının 9 Ekim'de açılan sergisi,
"retrospektif" düzende üç büyük sergi salonunu
kapsıyor. Sergi, sanatseverlerce 6 Kasım'a dek
gezilebilir. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Resim bölümünde öğretim
üyesi olarak görev yapan (1974-2003) sanatçı
Türkiye'de çağdaş resim sanatının tanıtımı,
eğitimi ve kurumsallaşmasına büyük emek verdi,
katkıda bulundu. Bu güne dek yurtiçi ve
yurtdışında 30 kişisel sergi ve İOO'e yakın
topluluk sergisine katılan tşler. Uluslararası
Plastik Sanatlar Derneği'nin de kuruluşunda
(1986) yer aldı. Sanatçının yapıtlan, Victoria and
Albert Museum (Londra), Bibhoteque Nationale
de Pans (Fransa), gibi dünyanın çeşitli yerlerinde,
ülkemızde de Istanbul, Ankara, Izmir Resim ve
Heykel Müzeleri'nde bulunuyor.
(0 212 227 68 52)
Katöre'tte Cumhuriyet sergisi
• Ki\HtRE (AA) - Cumhuriyetin kuruluşunun
81. yıldönümü nedeniyle Mısır'ın başkenti
Kahire'de ebru sergisi açıldı. Türkiye'nin Kahire
Büyükelçiliği ve Mısır Kültür Bakanlığı'nın
himayelerinde Mahmud Halil Müzesi'nde
düzenlenen sergi 7 Kasım'a kadar açık kalacak.
Açılışa, Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi
Korkmaz Haktanır. Kahire Sergi ve Fuarlar
Başkanı Muhsin Şalen ile Türk Gençlik Vakfı
Başkanı Osman Sezgin katıldılar. 131 yapıtın yer
aldığı sergide sanatçı Feriha Uysal ziyaretçilere
ebru sanatının incehklerini gösteriyor.
Indiana Jones'a yeni senarist
• Kültür Servisi - 'Indiana Jones 4' için bir türlü
senanst beğenmeyen George Lucas ve Steven
Spielberg, JeffNathanson'da karar kıldılar.
'Sıkıysa Yakala', 'Terminal' ve 'Bitirim Ikili*
gibi filmlerin senaryo yazan olan Nathanson,
eğer Lucas, Spielberg ve Harrison Ford üçlüsüne
senaryosunu beğendirebilirse filmin çekimlerine
bir an önce başlanacak. The War of the
Worlds'ten sonra 1972 Münih Olimpiyatlan'yla
ilgili bir film çekmeye hazırlanan Spielberg'le,
Star Wars III'ü tamamlamaya çalışan Lucas,
yılan hikâyesine dönen Indiana Jones 4 için bir an
önce çekimlere başlamak istiyor.