17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17EKİM2004PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Kelebek operasyonun ömrü ne kadar siirer? Adı iislündf, kelebeğûüa kadar! E posta: denizsom#cumhuriyet.corfl.tr www.denfcsom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 97 - Faiz dışı fazla hedefı sürecekmiş... "Caizdir!" Koyun Mete Neptun: "AB'nin '15 yıl kadar bekleyin, bu arada her istediğimizi verin, sonra sizi belki üyeliğe alınz' tutumuna sevinenleri anlamak mümkün değil. Çünkü bunlar kurban bayramını coşkuyla kutlayan koyun gibileri" Otomobil Okay Artantaş: "Doğu Perinçek, geçenlerde Ankara Batıkentte verdiği konferansta Amerika'nın oyunlannı ve Türkiye üzerine stratejilerini çok güzel anlattı. Ancak niye Amerikan malı Chevrolet otomobil kullandığmı anlayamadık." amu Işletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vak- fı'nın genel sekreteriiğini üstlenen ve birçok özelleştirme karanna karşı açılan iptal dava- lannın dilekçelerini hazıriayan Itter Ertuğrul, Ümit Yayıncılık'tan çıkan kitabında "özelleştirmenin 10 yılı: Biz Vatan Hainliğine Devam Ediyoaız Hala" di- yor. Kitap, tam bir belge niteliğinde; ulusal kaynaklan- mızın nasıl peşkeş çekilmek istendiğini gösteren "ib- ret vesikalan"yla dolu... Üstelik, bu yağma Ikinci Dün- ya Savaşı yıllanna kadar dayanıyor... llter Ertuğrul, 60 yıldır süren yağmada uygulanan "şablon"u şöyle özetliyor.. "1- Kamuoyu oluşturma: önce bir kamuoyu oluş- turma çalışması başlıyor; bu şarkının yıilardır değiş- meyen güftesi 'dünyadeğişiyor', ikinci mısrası ise, bu değişimin dışında kalmamak... 2- Telkin ya da yönlendirme: Bu arada dış basının önemli dergi ya da gazetelerinde Türkiye'ye akıl ve- Hainlik ren yazılar çıkıyor, bunlar anında çevrilip iç kamuoyu- na 'bizimkiler'in görüşü olarak iletiliyor. 3- önemli dış gelişme: Bu sırada mutlaka Türki- ye'nin Batı ile işbiriiğinin arttırılmasını 'gerektiren' önemli bir dış gelişme yaşanıyor. 4- Tehdit ve sihirii sözcükler: Aynı süreç içinde mut- laka gelişen dünya koşullarının Türkiye'nin politika- lannda 'değişiklik' gerektirdiği, aksi halde Türkiye'nin dünyada yalnız kalacağı ileri sürülüyor. Türkiye'nin 'çağa uyum sağlaması', 'dünyayaentegre olması' is- teniyor. 5- Teknik adamlar: Sürecin bir diğer temel özelliği, sorun sanki siyasi değilmiş, ekonomik kararların ar- dında siyasi tercihler yokmuş gibi, konulara her şe- yin dışında 'teknik birzorunluluk' olarak bakan adam- lar, ama hep aynı kaynakta yetişmiş adamlar ortaya çıkıyor. 6- Istenenden fazlasını yapmak: Bu durum 'teknik' adamlann, istenenden fazlasını yapmak biçimindeki temel özelliklerini de açıklıyor. 7- Yeni koşullar Beklentilerin gerçekleşmeyeceği- nin kısa sürede anlaşılması halinde, karşı taraf pas geçip topu başka bir kuruma atıyor. 8- Sapla saman: Bütün bu sürecin gerçek sonuç- lan ekonomik olmadığı, siyasal olduğu halde, ilk gün- den itibaren siyasal yön reddediliyor ve konulara hep 'teknik' açıklamalar getiriliyor." Sonra... llter Ertuğrul'un yazdığı gibi ceplerindeki paraya, yanlarındaki medyaya, arkalanndaki devlet güçlerine karşın, her istediklerini yapamıyoriar çün- kü llter Ertuğrul gibi yurtseverler çıkıp onlara epey za- man kaybettiriyor. Kitaptaki konulara gelince... Birinci konu: Türkiye'yi kim yönetiyor? Bu kadan yeter sanınm! StatüMehmet Ali Kılınç: "Türkiye AB'ye alındığı zaman bir Türk olarak daha fazla itilip '> kakılmamak için şimdiden azınlık statüsüne geçmek istiyorum. Ama bunun yolunu bilmryorum. Bilenler lütfen yoi göstersin." SESSÎZSEDASIZO) Hintli ustanın nasihatini dinleyen çırak Hintli yaşlı bir usta ile çırağı arasın- da geçen ve kıssadan hisse alınacak öyküyü Akif Kökçe göndermiş: Yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikâyet etmesinden bıkmıştır. Bir gün çı- rağını tuz almaya gönderir. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğün- de, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu bir bar- dak suya atıp içmesini söyler. Çırak, yaş- lı adamın söylediğini yapar ama içer iç- mez ağzındakileri tükürmeye başlar. "Tadı nasıl" diye soran yaşlı adama öf- keyle "Acı" diye cevap verir. Usta kıkırda- yarak çırağını kolundan tutar ve dışan çı- karır. Hiç konuşmadan, az ilerdeki gölün kıyısına götürür ve çıragına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler. Söyleneni yapan çırak, ağzının ke- narlarından akan suyu koluyla silerken ustası aynı soruyu sorar: "Tadı nasıl?" "Ferahlatıcf der genç çırak. "Tuzun tadını aldın mı" diye sorar yaş- lı adam; "Hayır" der çırak. Bunun üzeri- ne yaşlı adam, suyun kenanna oturur ve çıragına nasihate başlar "Yaşamdaki acı- lar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Acının miktan hep aynıdır. Ancak bu acının şid- detı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey acı veren şeyle ilgili hislerini genişletmek- tir. Sen artık bardak olmayı bırak, göl ol- maya çalış." Bu güzel nasihat sonrasında çırak gö- lün kıyısından ayrılmaz ve orada ölür. Me- ğer kryıdaki fabrika, zehirli atıklannı göle boşaltıyordur! Yüksek Yerilim Hatt AB'ye hangi Türkiye girecek? Atatürk'ün dünkü çağdaş Türkiye"sı mi yoksa bugünkü ortaçağ Türkiye'si mı? erdincutkudyahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Sedat Çetintaş'a Kavuşmak... Derler ki Osmanh'nın ünlü bilgelerinden Koca Ragıp Paşa. en zor sorulannı bilen bir öğren- cisini "övmek" için söylemiş; ''Olmayasın beş beldeden birin- den; Darende'den, Dmiğrden, Arapgir'den, Eğûı'den, Gü- rön'deiL-''; Bu beldelere yine Osmanlı dönemınde '•Belde-i hamse-i mutahara" denırmış. Yani "en temiz seçihniş beş beİde"... Bugün de aynı yerlerde şöyle birdolaşsanız. "YukanFıratVa- disi"nden beslenen. gizli kalmış bir "uygarhkdünyası r> karşısın- da saygıyla durur, hatta "tutu- lur"kalırsınız... Buralarda yetişen insanlarda- kı, doğanın onca aşılmaz engel- lerine ve yaşamın onca zorluk- lanna rağmen öylesi bir "ustah- ğı ve zarafeti", evlerine, kentle- rine, eşyalanna, yemeklerine, her şeylerine nasıl da armağan ettiklerine şaşınr, arulan önünde saygıyla susarsınız... Tıpkı, 1889'da Arapgır'de do- ğan mimar Sedat Çetintaş'ın, Cumhunyetin o ılk yıllanndaki onca güçlüklere ve "yalnt/hgı- •a" rağmen tarihi ve anıtsal ya- pılanmızı akıl duracak bir özen ve aynntılı ça- lışmalarla nasıl da "riMöve" et- tiğine şaşırdı- ğımızgibi... Arkeolojının simge eserle- rinden, Seknık- hı'nun ve özel- tikle de "Kla- sik Osmanlı Dönemi"rün mimarlık şahe- serlerine kadar, Cumhuriyet devnmıyle birlikte devraldığı- mız en görkemli kiiltür hazine- leriruzı hem belgeleyen hem de "koranmalan" için yaşamını adayan mimanmıza kim bilir nelerborçluyuz... İTl 'nün vefası Istanbul Teknik Üniversitesi (İTT) ve onun çalışkan eski rek- törüProf. Dr. GüJsüm Sağbmer, işte m "uhısalborcu" ödeyebil- rnel ıçın çok anlamlı ve en az o kadir da değerli bir hizmete ön- îlerlk ettiler. - Smat tarihi dünyamızın aynı palıkanlık içindeki alçakgönül- îü enektarlanndan Prof. Dr. Ay- ja Cdekan'ın Sedat Çetıntaş'İa İlgii tüm bılgı ve belgeleri der- lemsini hem özendirdiler, hem Ües;k verdiler. - Eıylesine kapsamlı ve özenli bir tlgeseli "İTÜ Yayınlan"nın &stlnmesini sağlayan Prof. Dr. Vılcz Sey ile tarihsel arşivlerini »ça Mimarlık Fakültesi Deka- aı îof. Dr. Hasan Şener de ay- tı esteğe gönüllerini kattılar. Böiece, öpkı yıne "beş bekle- DİMI karşısında duyulan hayran- lığ.qenzer bir duyguyla alıp in- celeyebileceğiniz; "Yazılan ve RöJöveleriik SedatÇetintaş" ki- tabı, efsanevi bir mimara ortak vefa borcumuzun eseri olarak yaratılmış oldu... Bir 'aşkın' belgeseü Özel ve özgün bir cilt ıçüıde, 108 rölöve paftasıyla birlikte mimarlık ve sanat dünyamıza armağan edilen kitapta, Cumhu- nyetin o kuruluş yılanndaki "kente ve mimarhğa" olan say- gı da belgelenmiş oluyor... Örneğin, Sedat Çetintaş, 1923'te ne tstanbul'da, ne de Ankara"da... "Bursa"da Beledı- ye Fen Işleri Dairesi'nin mıma- n... Bu kentteki tarihi yapılara ait rölövelenni 11 yıl sonra ye- niden Bursa'da sergıledığınde, Türk mımarisiyle ilgili bir de konferans veriyor... Mimari çalışmalannı takdir eden ve yazılanna sayfalannı açan Cumhunyet Gazetesı Sa- hıbı Yunus Nadl 1932'de Ata- türk'le tanışmasını sağlıyor. Çi- zimlerıne hayran kalan Atamız, 1933'teki Cbkago sergisi için çok sevdiği Şehzade Camisi'nın rölövelenni de yapmasını isti- yor. Bunun üzerine camınin ya- nıbaşmda 2 odalı bir ev ki- ralayan Sedat Çetintaş, gece gündüztam6ay çalışarak ABD'deki Tür- kiye sergisine Şehzade'nin çi- zimlerini hazır- lıyor... Ayla Ödekan, bilgisayar bir yana, uzaktan ölçüm aletlerinin bile bulunmadığı ve tüm ölçüle- ri "efle" ve "cetvefle" aluıarak çizilen, ama her biri bugünün en ileri tekniğiyle bile kotanlama- yacak kadar aynntılı ve hassas olan rölöveler için diyor ki; "Bu ancak bir aşkla olabiürdi*'... Sedat Çetintaş da synı aşkıy- la sevdalandığı tarihsel mimari- mizin ve kendi mimarlanmızın değerini bilemeyen "Baöa"lar için 1941 'de bakın neler yazıyor; "Avrupalı nıimarlar çağnlarak modern mimari ile övünmek, kendi hansüddem (saf ve soyhı) auanmızı unutup da başkasının uyuz eşeği ile yanşa çıkmamıza benziyor_" Bunlan da okuyunca düşün- düm... Kültür ve Turizm Bakanı Er- kan Mumcu'nun, ışte bu yurtse- verliğin ve "IdmlUdiyaşamaso'- daa"nın mimarlıgımızdaki kah- ramanıyla bizleri ve gelecek ku- şaklan yenıden tanıştırdıklan için Ayla Ödekan ile yardımcı- lanna "tüm ulusumuz adına" ödül vermesı, ne kadar da an- lamlı ohır... oekincirn cumhuriyet.CQm.tr KİM KÎME DUM DUMA BEHIÇAK L CsE=^N behicakuj turk.net .cfc . iÇİZGÎLlK KÂMtL MASARACI kamilmasaracia mynet.com HARBt SEMİHPOROY semihporoy(a yahoo.com HAYAT EPtK TÎYATROSU MUSTAFA BÎLGİN hayatepikamynet.com TV TARTISMALARINDA "SÜZEL KONUŞAN" KERRY. BUSH'U ZORLUYORMUS... TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 17Ekvn uncu3.mumtaz-arikan.com YURTT/ISUĞA AUNAN BASK4M!. ?8' Ü İSYANCIYA, ÖUJ- OAVtS, f, 8U OURLİMDA 2.1 YIL .. . T T . ..SAl/AftU StTİMİAJDE, UUOOLA/'£ PLJZefJL£MB<T£N İKİ YIL TUTUfCUl KALAN ~ ' "/. ÖLÛÂ/IÜKIE DEĞİM, <SÜA/ey/AJ KÖLECt PO OİU£ 978oe,JBf/eesofJi>A{/tsiN YE KAgULÜNÜ gitD/eEN SAÇ/&W J/ K "BU KABUL, UZttM Bte G£ÇMif/ OC4AJ 34^ MA SÜGSC/MİU SON GiRtpMİPiR..' PEMÎÇİİ. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yeniden Eskiye Dönmek Türkiye gerçekten "ilginç" birülke, bizler de ar- tık pekfakındaolmasakda"//g;nç" insanlanz. "İl- ginç" bir ülkedeyaşayan insanlann da ülkeleri ka- dar "ilginç" olmalanndan daha doğal ne olabilir ki? Durup dururken bu "ilginçlik" konusu da nere- den çıktı, diye sorabilirsiniz. Yanıtlayayım, son günlerde hızlanan mafya babası trafiğini tanımla- yacak başka bir sözcük bulamadım da ondan. Haklı değil miyim, değil miyiz? HaftaJardırgeldi ge- lecek diye Alaattin Çakıcı'yı bekliyorduk, geldi. Gelmeden, daha doğrusu getirilmeden önce, "Devletimle hesaplaşacağım!" demişti. Merakla bekliyoruz bu hesaplaşmayı. "Mafya babası" ola- rak adlandınlan bir kişinin yargı önünde devletle hesaplaşması başlı başına bir "ilginçlik" değil mi? Sonuçta dolaylı da olsa o, hükümet devirmiş bir adam; kim bilir neler söyleyecek? Insan bu arada madem adam bu değin önem- lıydi, o zaman neden salıverilmişti, diye sormadan edemiyor. Sahi, hangi yeni suçlar nedeniyle yeni- den tutuklandı Alaattin Çakıcı ya da yurtdışına kaçmadan, yani salıverilmeden önce şimdi işledi- ği söylenen suçlar içeride tutulmasına hukuksal bir zemin oluşturmuyor muydu? • • • Bu arada başka bir "baba" daha tutuklandı: Se- dat Peker. Onun giriş-çıkış-giriş trafiği de size çok "ilginç" gelmiyor mu? Adam yaka paça ya- kalanıp yargıç önüne çıkartılıyor. Uzun soruştur- malardan sonra salıveriliyor. Derken savcının itira- zı, uzun bir soruşturma daha, adam yeniden tu- tuklanıyor. Tam bir "pertıiz-lahana turşusu" dunı- mu yani. Insanın aklına bin bir şey geliyor, ama kor- ku belasından ağzını açamıyor. Ağzınızı açacak, kafanızdan geçenleri söyleyecek olsanız, hukuk Çakıcı'yı, Peker'i bir yana bırakıp tepenize bine- cek çünkü. Başınıza gelecekleri bildiğinizden su- suyorsunuz. Ama sokaktaki insanlar susmuyoriar. Sokak bo- yacılanna ayakkabılannı boyatıriarken, büfe önle- rinde ekmek arası döner yerlerken, otobüste, dol- muşta gideıierken, evlerinde televizyon izler ya da kahvede kâğıt oynariarken hukuk mukuk dinle- meyip ağızlanna geleni söylüyoriar, rahatlıyorlar. • • • Doğal ki tüm gözaltına almalann, tutuklamala- nn, salıvermelerın, sonra yeniden tutuklamalann hukuksal dayanaklan var, ama bu ülkedeki herkes hukuktan bir hukukçu kadar anlamıyor ki... Ve in- sanlann ağızlan torba olup büzülemediğinden ile- ri geri konuşuyoriar. Hukuktan hukukçular kadar anlıyor olsalar 17 Ağustos 1999 depreminde iskambil kâğıdından şatolar gibi çöken, çökerken de binlerce insanın ölümüne yol açan çimento, demir hırsızlıklannın fa- illeri gibi yüz binlerce insanın paralannı cukkala- yıp bankalannı batıran banker bozuntulannın da aramızda ellerini kollannı sallayarak özgürce do- laşabilmelerinin nedenini de kavrayabilecekler. Fa- kat anlamadıklanndan kavrayamıyorlar. Ben de kavrayamıyorum doğrusu. • • • "ilginç" sözcüğü ise insanın başına bela getir- meyen masum bir sözcük. Sözgelimi, yüksek hu- kuk katlannda kimi hukukçulann, memurlann şu ya da bu biçimde bazı suçlularla yakın münase- bette olduklanna ilişkin savlar ortaya atılıyor. Bu savlar öylesine güçlü ki, söz konusu hukukçular, memuriar bu nedenle görevlerinden alınıp başka görevlere atanıyor. Ama sonuçta yine hukuk işle- rine bakmakla görevlendiriliyorlar. Adalet Bakan- lığı bu kişilerin yeni görevlerinde eski görevlerin- dekine benzer ilişkilere girmemeieri için onlardan yazılı taahhütnameler mi alıyor? Bana "ilginç" gel- diğinden soruyorum. Ne yalan söyleyeyim, içımde yeniden eskiye dö- nüyormuşuz gibi bir his var. Susurluk'takine benzer bir de otomobil kazası eksik, o da olsa tarih teker- rür edecek sanki. O zaman bakacağız ki, dere tepe düz gitmişiz, ama ancak bir arpa boyu yol almışız. "İlginç" değil mi? Ülkemiz gibi bizler de demek is- tiyorum... e-posta: [email protected] B U L M A C A SEDAT YÂŞAYAN 1 2 SOLDANSAĞA: 1/ Kara- man'ın Er- menek ilçe- sinde, Türki- ye'nin en uzunmağara- lanndan biri. 2/Mızrakuç- lanna takılan küçük bay- rak... Borsa- da, kesin va- deli değerle- rin kuru ile primli değerlerin kuru ara- sındaki fark. 3/ Le- tonya'nm para biri- mi... Bilgiçlik tasla- 4 yan kimse. 4/ Utanç duyma... Bir çeşit 6 ince kumaş. 5/ Yap- 7 rak tütünlerin düşük 8 kaliteli olanı... Bir 9 yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. 6/Gelir... Pamuk, yün gibi şeyleri eğirmek- te kullanılan araç. II Dayanıklı bir yün kumaş... Branş, dal. 8/Bir şeyin özünü oluşturan ana öğe... Aincanın ya da dayının kansı. 9/ Isparta ilinde, Türkiye'nin en derin mağaralanndan biri. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Manda yavrusu... Sanı, şüphe. 2/Akdeniz Böl- gesi'nde bir akarsu... Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın bir şiir kitabı. 3/Kabul etmeyerek geri çevirme... Soğan, maydanoz ve zeytinyağıyla yapılan fasul- ye salatası. 4/Tuzağa düşürülen şey... Sakarya'nın bir ilçesi. 5/ Tümör... Bir renk. 6/ Kolayca geçit vermeyen, aşılması çok güç doğal engel... Bir gösterme sıfatı. 7/ Airika'da yaşayan, bacaklan beyaz çizgili bir hayvan... "Nazlı yâr kölen ola- yım / Kabul eyle — yerine" (Karacaoğlan). 8/Par- İak kırmızı renkte bir süs taşı... Kemana benzer büyük bir çalgı. 9/ "Irlanda Cumhuriyet Ordu- su"... Keçi yavrusu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle