17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 2004 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Emekli / Onur Oymen 'le AB raporunu, sakıncalarını, eksikliklerini konuştuk S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU leyla.tavsanoghı@cumhuriyetcom.tr AB 'nin Türkiye 'yle ilgili ilerleme raporu açıklamr açıklanmaz bir bayram havası, demeyin gitsin. Hani, bir lafvardır, bilgi sahibi olmadanJikir sahibi olup ahkâm kesmek, diye... Daha raporu okumadan Türkiye'nin artık Avrupalı olduğu mu, zafer kazanıldığı mı, Avrupa kapüarına "Allah Allah " seslehyle dayanıldığı tnı... Ne isterseniz hepsi var... Birde iiç ayn rapordan oluşan metni tekrapor sananlar daha da giilünç. Metinde sakıncalar, eksiklikler, hatta tuzak denebilecek bölümler yok kabul ediliyor. Ağlanacak halimize gülerek CHP Genel Başkan Yardımcısı ve tstanbul Milletvekili emekli büyükelçi Onur Öymen 'le bir araya geliyorum. Öymen, bir grup Türk parlamenterle, Türkiye için kulis yapmaya gittiği Paris 'ten dönüşte ayağımn tozuyla gazeteye geliyor. Onunla 6 Ekim raporunu, acullukla yapılan ilk değerîendirmeîeri, sakıncalan, eksiklikleri ve tuzaklan, ayrıca AB içinde Türkiye 'yle ilgili hâlâ pek çok bilgi eksikliği bulunduğunu konuşuyoruz. Öymen bir nokîada çok çarpıcı şu sözü de söylüyor: "Insanlan ikîidara yakınlığı ya da vücut dilinden çok iyi anlaması ölçüsüne göre kilit mevldlere getirirseniz, bu kadar önemli müzakereleri o insanlarla yürütemezsiniz." Raportuzaklarla dolu-AB üyesi ülkelerde, özellikJe de Hıristiyan de- mokrat kesimde Türkiye nüfusunun büyük ço- ğunluğu Müslüman olduğu için tam üyeliğe ka- bul edilmesinin mümkiin olmadığı görüşü hâ- kim. Hatta geçenlerde bir Alman televizyon ka- nalında yapılan bir ankette, katılanlann yüzde 75% Türkiye'nin tam üyeliğine 'hayır'oyu ver- mişti. Bu, kliseleşmis bir anlattm olmakla bir- likte, acaba medeniyetierçatışmasma açık kapı mı bırakıyor? ONUR ÖYMEN - Avrupa "da, bildiğiniz gibi, Türkiye'nmüyehğındenranatsızolanlarvar. Bun- lann bir bölümü kültürel nedenlerle Türkiye'nin üyeliğine karşılar. Bir bölümü. Türk işçilerinin serbest dolaşımından endişe ediyor. Başka bir bö- lümü, Türk ekonomısının rekabet gücünden çeki- niyor. Bunlann içinde Almanya'da, Fransa'da, Avusturya'da, başka ülkelerde siyası güçler var. Bu siyasi güçlerin AB Komisyonu raporunu da etki- lediklen izlenımını alıyoruz. - Yani özellikJe Türkiye 'yle yapılacak müza- kerelerin ucunun açık olacağı gibi mi? ÖYMEN - Evet. Komisyon raporunda yer alan bazı ifadeler, hatta bazı mayınh sahalar, öyle an- laşüıyor ki, bu güçlerin etkisiyle kaleme alınmış- tır. Bir kere müzakerelenn ucunun açık olacağı gi- bi bır ifade hiçbır şekilde kabul edilemez. Çünkü bunlar tam üyelikten başka seçeneklere de kapıyı açık bırakmaktadırlar. Referanduma sunma kararı - Yani Alman Hıristiyan Demokraûar'ın ön- gördüğü Türkiye'ye özeistatü verilmesigibimi? ÖYMEN-Doğru. Neyazıkki Fransız Parlamen- tosu'nda yapılan görüşmelerde de bizzat Fransa Baş- bakanı ve pek çok siyasi parti temsılcisi özel sta- tü sözünü dile gehrdıler. Bu da gerçekten Türki- ye'nin hiçbir şekilde kabul edemeyeceği bir hu- sustur. Kamuoyunda pek tartışılmayan başka cid- di sıkıntılar da var. Çünkü bazılan 17 Aralık'ta bir müzakere tarihi alınmasının yeterli olduğunu dü- şünüyorlar ve bunun ilerisini pek göremiyorlar. Aynca. üyelik tnüzakereleri sırasında ve sonra- sında Türkiye'nin üyelik süreci çok ciddi tehlike- lerle karşı karşıya gelebılir. Bunlann başında da Fransa Cumhurbaşkanı JacquesChirac'ın, Türki- ye'nin üyeliğinı sonunda Fransız halkının onayı- na, yani referanduma sunma karan vardır. Bunun için de Fransa Anayasasf nın değiştirilmesi öngö- rülüyor. Bu takdirde referandum anayasa hükmü olacaktır ve gelecekteki Fransız cumhurbaşkanla- rmı bağlayacaktır. Işte, tehlike burada. Anlaşılan başka tehlikeli aşamalardan da geçeceğiz. - 0 zaman Türk işçilerinin serbest dolaşım haklarının sürekli olarak kısıtianması koşulu- nun getirilmesine ne diyorsunuz? ÖYMEN - Bu koşul bugüne kadar hiçbir ülke- ye uygulanmamıştır. Bir tek Türkiye için öngörü- lüyor. Oysa serbest dolaşım hakkı AB'nin dört te- mel direğinden biridir. Bunu sürekli olarak kısıt- ladığınız zaman ortaya çıkacak sonuç tam üyelik olmaz; kısıtlı üyelik ya da özel statü ohır. - Bir de raporda tanmsal ve bölgesel sübvan- siyonları unutun, gibi bir ifade kullamlmıyor mu? ÖYMEN-Unutun,demiyorlarsabile raporda bu konularda Komisyon'un yeni kısıtlayıcı öneriler ge- tirebileceğı söyleniyor. Bizim öteden beri kamu- oyuna anlatmaya çalıştığımız gibi bunlar da bilinç- li muğlakhk anlamına geliyor. Komisyon'un ne öne- riler getireceğini, bunlann Türkiye'ye etkilerinin ne olacağım bilmiyoruz. Raporda başka unsurlar davar. Surlye'ntn İsrail'e su vermesl - Örneğin? ÖYMEN-Raporun bir bölümünde Türkiye'nin üyeliğinden sonra Dicle ve Fırat havzaJanndaki ba- rajlann ve sulama tesislerinin uluslararası yöne- timinden söz ediliyor. Aynı cümlenin içinde tsra- il ve diğer bölge ülkelerinin de adlan geçiyor. Acaba burada kastedilen, vaktiyle önerilen ama Türkiye'nin kabul etmediği Suriye'nin îsrail'e su vermesi karşıhğında Türkiye'nin Suriye'ye ek su vermesi tavizi midir? Yoksa başka bir fikir midir? Bu muğlak bir biçımde kaleme alınmıştır. Bu- nun esas amacı bilinmemektedir. - Bir de Komisyon 'un yeni bir rapor hazıria- yacağı beklentisi var... ONUR OYMEN Lise öğrenimini İstanbul Galatasaray Lisesi 'nde, yükseköğrenimini AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tamamladu 1964'te Dışişleri Bakanhğı 'na girdi Kıbns, Danimarka, İspanya, Çekoslovakya, Almanya, Avrupa Konseyi nezdinde çeşitli görevlerde bulundu. 1995-97arası Dışişleri Bakanhğı Müsteşan, 1997- 2002 arası NATO Daimi Temsilcisi oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde CHP'den İstanbul milletvekili seçildi. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu üyesL CHP"'nin son kurultayının ardından genel başkan yardımcılığına getirildi ÖYMEN - Evet... Bu raporda şimdiye kadarki- lerden başka, ilave beklentiler ve talepler yer ala- cağı anlaşılryor. Oysa bize Komisyon yetkilileri baş- ka talepleri olmadığını söylemişti. Metnin içine gizlenmiş bazı talepler de var. Bun- lann birtanesi Ermenistan sınınnın açümasıdır. Öbü- rü ErmenistanTa tarihi olaylar konusunda uzlaş- maya \ r anlmasıdır. Bir diğeri Kıbns Rum Kesimi'nin resmen tanınmasıdır. Türkiye'nin temel çıkarları - Onun için mi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,u l 7Aralık 'ta Brüksel 'egitmekten şeref duyarım " dedi? OYMEN-Sayın Genel Başkan Baykal'ın Maç- ka'da bu konuda yaptığı açıklama kamuoyuna tam yansıtılmadı. Orada Sayın Genel Başkan, CHP'nin hangi koşullarda ikndara destek olacağım söyle- di. Onlar da, size sözünü ettığim koşullardır. CHP'nin gözleri bağh olarak iktidara kayıtsız şart- sız destek verdiğı, iktidann bütün sorumluluğuna ortak olmaya hazır olduğu izlenimini hiç kımse al- mamalıdır. Biz iktidara, ancak Türkiye'nin temel çıkarlannı koruduğu ve tam üyelik doğrultusun- dan sapmadığı, diğer üye ülkelerle Türkiye arasın- da uygulanmak istenen aynmcılıklann kaldınl- masında başanlı olduğu ölçüde yardımcı olacağız. Aksi halde biz iktidann yapöğı hatalara ortak ol- muş oluruz. Biz her zaman, her vesıleyle söyle- dik. Sayın Başbakan'ın biraz da acele olarak ra- porun yayımlanmasından bir-ikı saat sonra bunun olumlu ve dengeli olduğunu söylemesinden ben rahatsızlık duydum. Ondan sonra o da üslubunu değıştırdi. Bu tür beyanlar Türkiye'nin müzakere gücünü azaltır. Kendinizin olumlu ve dengeli bul- duğunuz bir raporun değiştirilmesine nasıl çalışa- caksımz? Hangi gerekçeleri öne süreceksiniz? Lozan dellnemez - Yayımlanamn aslında üç rapor olduğunu bi- liyoruz. Bunlardan birisindeAleviler ve Kürtier için "azınlık" kavramınm getirilmesi önemli yankılarayolaçtu Acaba bu, Birinci Dünya Sa- vaşı sonrasından bu yana hiç bozulmamıs tek uluslararası antlaşma olan Lozan 'lyoksaymak anlamına mıgelir? Çünkü Lozan 'da Türidye'de sadecegayrimüslim cemaatler azınlık olarak ka- bul ediiir... ÖYMEN-Raporda, Lozan'da Türkiye'nin azın- lık haklannı sadece gayrimüslim azınhklara tanı- ması eleştiriliyor. Bir taraftan Kürtlerin, bir taraf- tan da Alevilerin azınlık sayılmalan gerektiği yo- lunda ifadeler yer alıyor. - Ama Aleviler ve Kürtier de bu azınlık sayıl- mak istenmelerine tepki gösterdiler... ÖYMEN - Evet, tepki gösterdiler. Sayın Dışiş- leri Bakanı bunu metinden çıkarttıklannı söylüyor. Kendisine, "Türkiye'niıı Üyeöğmin AB'ye Etkfle- ri" raporunun dokuzuncu sayfasını okumasını tav- siye ederim. Orada Türkiye ve komşusu ülkeler- deki Kürt azınlıktan söz ediliyor. Ana raporda da Kiirt konusu "Azmhldar'' başlığı altında zikredi- liyor. Birçok yerde yapılan atıflarda AB'nin Kürt- leri bir azınlık toplumu gibi gördüğü anlaşüıyor. Ale\ilerden de azmhk gibi söz ediliyor. AB'yle şim- diye kadar yaptığımız görüşmelerde böyle bir şe- yi hiç duymadık. Ben kişisel olarak AB yetkilile- rinin Alevi azınlıktan söz ettiklerini hiç duymadım. O bakımdan bu ifadeler bizim açımızdan çok şa- şırtıcıdır. Bu Lozan' ın kendisine de, düşüncesine de, Türkiye'nin gerçeklerine de aykındır. Türki- ye'nin asli unsuru olan bu vatandaşlanmızın bu ül- kede azınlık haline getirilmesine önce bu vatan- 400 dolayında eleştiri ya da beklenti - AB üyesi ülkelerin kendi iç hukuk kurallarını ve iç yapılarını sıkı sıkıya koruduklannı biliyoruz. Öte yandan Türkiye 'den iç hizmet yasası, ya da MGK'de ciddi değişiklikler yapüması gibi somut istek- leri var. Sizce bu garip bir ayrımcıhk değil mi? ÖYMEN - Raporda, "Bir taraftan MGK'yle ilgili yasal düzenlemeler yapdmışür. Fakataskerler yine de dolayh yoUardan Türkiye'ninyönetimini eddfiyorlar" deniyor. Komutanlann çeşitli siyasi konularda demeç ver- meleri eleştiriliyor. Sonuçta, bu ve benzeri pek çok eleştin var. Şu sırada Türkiye'nin yapması gereken, raporu bütün aynntılanyla incelemektir. Biz CHP olarak bunu yapıyoruz. Raporu çok dikkatle, kelime kelime okuduk; bütün unsurlannı ortaya çıkardık. Ve irili ufaklı, önemli önem- siz, 400 dolayında eleştiri ya da beklenti olduğunu gördük. - Bir örnek verir misiniz? ÖYMEN-Örneğin, temmuz ayında Türkiye'ye verilen bir soru kâğıdının cevaplandınlmadığı söyleniyor. Öyle anlaşüıyor ki bu AB'nin geniş- lemesinden sonra uyumla ilgili bir soru kâğıdı. Bunu cevaplandırmamakta Türkiye'nin haklı bir sebebi mi vardı, yok- sa ihmalden midir? Bunlan bilmiyonız. Buna benzer pek çok eksiklik ve eleştiri ifadesi bulunuyor. Biz CHP olarak bu konuda çok yoğun bir çalış- ma yürütüyoruz. Bu çahşmalanmızın da hükümete katkı sağlayacağını umuyoruz. Ama kamuoyumuzun da bütün bu konularda çok iyi bilgilen- dırilmesi gerekiyor. Bütün bunlan incelemeden, bu söylediğim mayınh sahalan, sakıncalan görmeden bir zafer havası yaratmanın ne kadar sakm- calı olduğu şımdı daha iyi anlaşüıyor. Bunu yapanlar hükümete yardım- cı olduklannı düşünüyorlarsa bilsinler ki hükümete zarar veriyorlar. Çün- kü bir ülkede kamuo>oı bu kadar önemli eksiklikleri, sakmcalan olan bir raporu bayram havası içinde karşılıyorsa, sonradan bunun değiştirilmesi için nasıl güç harcayacaksınız, nasıl sonuç alacaksınız? daşlanmızın kendüen karşı çıkarlar. O bakımdan bunlan yadırgıyoruz.. - Ankara, üstelik de Gümrük Birliği anlaşma- sına evetdediğinegöre, AB 'ye tam üye olan Kıb- rıs Rum tarafını tammamakta ısrar edebilir mi? ÖYMEN-Zaten raporda Kıbns Rum Kesimi'yle ilgili de bazı talepleri var. Yalnız tanıma değil, bu- nun dışında Kıbns Rum bandıralı gemüerin Türk limanlanna gırmeleri gibi istekler de var. Aynca, özellikle Hıristiyan azınlıklann bazı di- ni haklanmn eksikhğınden de söz ediliyor. Bunun- la, Türkiye"deki din özgürlüğü eksikliğinden söz ederek dini siyasete kanştırmak isteyen bazı çev- relere koz verüiyor. Ûdnci olarak da, Türkiye'de laiklığe yönelik tehditlerden hiç söz edilmiyor. AB'nin laiklik kuşkusu - Oysa AB 'nin temel ilkelerinden birisi de la- iklik değil mi? ÖYMEN - Herkes zina tartışmalan vesüesiyle laiklik konusunda AB'de büyük bir hassasiyet ol- duğunu gördü... Buna karşın raporda laıklüc kar- şıtı akımlardan bahis yok. Üçüncü olarak gördü- ğümüz eksiklik, Türkiyedeki azınlıklann hakla- nndan söz ederken AB ülkelerindekı Türk soyun- dan olan azınlıklardan hiç mi hiç bahsedilmiyor. Raporun bazı bölümlerinde ekonomi. tanm, GSMH, gelir dağılımı gibi bölümlerinde, Türkiye ile öbür AB ülkeleri kıyaslanıyor. Ama bu azınlık haklan, dini haklar konulanna gelince hiçbir kıyaslama yapümıyor. Burada kıyaslama yapüsa, Türkiye de- ki uygulamalann bazı AB ülkelerinin ilerisinde ol- duğu görülecektir. Bu yapılmıyor. Dolayısıyla da dikkat çekici. - 5"/; birgrup Türkparlamenter olarak bu haf- ta Paris 'te temaslarda bulundunuz. Izlenimleri- nizi anlatır mısımz? ÖYMEN-Ilginçti. Aynca ben Fransız Üdnci Ka- nal televizyonunda bir açık oturuma katüdım. Orada bize en çok yöneltüen eleştinlerden biri- si, laiklik karşıtı akımlardı. Bunlar bahane edile- rek Türkiye'nin gerçek laik bir ülke ohnadığı de- falarca söylendi. Türkiye'nin Müslüman bir ülke olduğu yolunda yapılan bazı konuşmalara atıflar- da bulunuldu. Ben de bunun tam tersi olduğunu anlattım. Laikliğin Türk Anayasası'nın değiştiri- lemez maddelerinden biri olduğuna vurgu yap- tım. Aynca Türkiye'nin çok uzun yülardan beri la- ikh'ği benimsemiş olduğunu anlattım. Fakat öyle görülüyor ki din temasının yerli yer- siz, olur obnaz her vesileyle ön plana çıkanlma- sı, AB ülkelerinde Türkiye'de gerçek bir laikhk olup ohnadığı konusunda kuşkular yaratmış. Hele Sa- yın Başbakan'ın, "Türkhe'vie ABarasmda anlaş- ma olmazsa medenhetler çaüşması çıkar" sözle- rine çok büyük tepki var. Türkiye'nin tslam âle- minin temsilcisi olma hakkmı nereden bulduğu- nu soruyorlar. "Türkiye'nin boyutınia İslam âle- mininbmiıtu başkadır. Türkrve onlann sözcüsü ola- nıaz.Bizibö\1em€denh«lerçatışması\1atehditede- mez" diyorİar. Avrupalı görünüm - Yani böylece Türkiye'nin üyeliğinin aley- hinde olan çevrelere koz vermis olmuyor muyuz? ÖYMEN-Tabii. Aradıklan kozu ellerine veri- yoruz. Bunlara koz vermemek lazım. Öyle sam- yorum ki, önümüzdeki dönemde bizim yapma- mız gereken, Türkiye'nin ABden farkhhklanndan çok benzerlıklerini, ortak unsurlannı, AB'ye ya- pacağı katkılan ön plana çıkarmakrır. Bunu, Paris'teki temaslanmız sırasında çok açık biçimde gördük. Türkiye bu farklüıklannı AB'nin gözüne sokarak AB'ye daha fazla yakınlaşamaz. Karşıtlanmızın tereddütlerini, endişelerini bu şe- kilde gideremez. Onun için Türkıye'nin Atatürk'ün çizdiği laik, çağdaş bir devlet görüntüsüyle AB'nin karşısına çıkması lazımdır. De\-let yapunızla, hu- kuk sistemimizle, küık kıyafetimizle, Avrupah gö- rünümüyle AB'nin karşısına çıkarsak karşıtlanmızı etkisiz kıhna şansımız daha fazla olacaktır. Kayıt rahatsızlığı - tlerleme raporunda dikkatimi çeken bir başka husus, Maastricht kriterierinden çok az söz edilmesL Acaba Türkiye ekonomisi nasılsa IMF'ye emanet gözüyle bakılıp 2010yılı sonrası bunun sonucu mu bekle- niyor? ÖYMEN-tlerleme Raporu ve Türkiye'nin Üyeliğinin AB'ye Etkileri Raporlan'nda Tür- kiye'nin ekonomisiyle ilgili bölümler var. Bunlarda Türk ekonomisi birçok bakımdan eleştiriliyor. Ve Türkiye gerçekten çok yok- sul, Bulgaristan ve Romanya düzeyinde bir ülke gibi gösteriliyor. Bazı istatistiklere baktığınızda Türkiye'nin gerçekten yoksul bir ülke olduğu izlenimini alabilırsiniz. Ama ekonominın büyük bir bö- lümünün kayıt dışı olduğunu ve dolayısıyla istatistiklerin gerçek durumu tam yansıtma- dığıru düşünecek olursanız, Türkiye'nin o şekilde takdim edilmesinin hatalı olduğunu kabul edersiniz. Raporda bu kayıt dışı ekonomiden söz edi- liyor, ama genel ekonomisi değerlendirilir- ken de Türkiye çok zayıf ve perişan bir ülke gibi gösteriliyor. O bakımdan ekonomisinin gerçek boyutlannı. gerçek özelliklerini ve gücünü AB kamuoyuna ve hükümetlerine anlatması gerekir. Türkiye Ihmal edilecek ülke değll -Acaba Türkiye'nin herboyutu,herala- nı konusunda yanlış bilgilendirme mi söz konusu? ÖYMEN-Türkiye'nin AB ülkeleri kamu- oyunu, basımnı yeterince bilgilendiremedi- ği açüctır. Bir de Türkiye hakkında bilgi sa- hibi olması gerekenlerin ne dereceye kadar objektif bilgi almaya hazır olduklan konusu var. Her şey bilgi eksikliğinden mi kaynakla- nıyor, yoksa biraz da ilgi eksikliği mi var? , Bunu iyi düşünmek lazım. AB'nin en üst yetkililerinin Türkiye'ye resmi ziyaret yap- makta yıllardan beri gecikmelerini bir ilgi ek- sikliği olarak görebılirsiniz. Türkiye kolay ko- lay ihmal edilebılecek bir ülke değildir. -ABKomisyonu 17Aralık'ta Türkiye'yle ilgili kararı Konsey'e bırakıyor. Bu arada başta AB elitleri olmak üzere üye ülkele- rin pek çoğundan Türkiye'nin üyeliğiyle il- gili çatlak sesler çıkıyor. Peki, Konsey, Ko- misyon 'un tavsiyesinin dışına çıkıp kendi başına karar verebilir mi? OYMEN-Verebilir. Geçmişte ömekleri var. Komisyon'dan farklı kararlar verildiğini bi- liyoruz. Zaten karar mercii olan Konsey. Ko- misyon ancak tavsıyede bulunur. Bu defa da Konsey zirve düzeyinde toplanacaktır. Onun için biz. hükümet çaba sarf ederek Komisyon raporundaki eksikliklerin Kon- sey karanna yansımamasına çalışmalıdır, di- yoruz. Çünkü Komisyon raporu, demin de söylediğim gibi, pek çok eksikliği ve sakın- cayı içermektedir. Aynca referandum sürecinin de engellen- mesi şarttır. Genişleme konusunda 32 yıldır Fransa'da uygulanmayan bir yöntemdir referandum. Evet Maastricht Anlaşması gibi bazı konu- larda yapılmıştır. Ama yeni ülkelerin kabu- lü konusunda 32 yıldır ilk kez uygulanacak- tır. Hükümetin. sadece bugünü atlatmak ve ne olursa olsun tarih almak istemek gibi bir lük- sü olamaz. Hükümet etmek uzun vadeli dü- şünmeyi de gerektirir. Gelecek yıllarda Tür- kiye'nin karşı karşıya kalacağı sorunlan dü- şünmelidirler. Biz hükümetten bunu bekliyo- ruz. - Acaba Ankara'da 100 bin sayfa gibi ağır bir metin olan AB müktesebatını öğ- renmek ve sindirmek için yeterli ekip ku- ruldu mu? ÖYMEN-Raporun birçokyerinde Türki- ye'deki bürokrasinin yetersizliğinden söz edi- liyor. Biz öteden beri hükümetin kadrolaşma çalışmalanna karşı çıkarken kafamızda bu da vardı. Türkiye'nin karşı karşıya kalacağı çok ciddi müzakere süreciyle ilgili gelişmelerin ancak çok yetenekli ve donanımlı kadrolar- la yürütülebilecegine inamyoruz. Yani, iktidara yakınlığı ya da vücut dilinden çok iyi anlaması ölçüsüne göre insanlan kilit mevkilere getirir- seniz, bu kadar önemli müzakereleri o insan- larla yürütemezsiniz. Türkiye'de her alanda çok iyi yetişmiş, Avrupalılarla eşit düzeyde birikıme sahip insanlar var. Bu insanlar, ol- malan gereken kilit mevkilerde değillerse, bundan Türkiye çok sıkıntı çeker. Onun için kadrolaruı mutlaka en çağdaş, en yetenekli, en biJgili, en iyi yabancı dil bilen insanlar- dan oluşturulması gerekiyor. - En az biryabancı dilbUmeden insan dün- yayı anlayabilir mi? ÖYMEN-Bu devirde yabancı dil bilmeden uluslararası ilişkilerde etkili rol oynamak çok zordur. Onun için de bizim kadrolanmızın buna göre yetiştirimıesi lazımdır. Burada da hiçbir siyasi parti düşüncesi gözetmeden bu yapıbnalıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle