Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 EKİM 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA
kultur(Şcumhuriyet.com.tr 15
ÇAMUR' BUGÜN GÖSTERİME
GİRİYOR - Derviş Zaim'in
yeni fîlminde başlıca rolleri
Mustafa Uğurlu, Yelda Reynaud,
Taner Birsel, Bülent Emin Yarar,
Tomris tncer, Arslan Kacar,
Ümit Çırak, Nadi Güler, Serhan
Ernak, Erdinç Olgaçlı ve
Muhammed Cangören paylaşıyor.
DervişZaim 'egöre bir Türksinemacısının kendikanaüartyla uluslararası alanda uzun süre uçabümesibirmudze:
Yurtdışı cadı kazanı gibiCAMZE AKDEMİR
Bir bölgede buluşan yazgılar, hastalık, ba-
gmlılık, çare, çaresizlik, yaşama dıreten insan
•v irade üstüne bir güzelleme... Bir iyi film,
*Camur\
En son 60. Venedik Film Festivali'nde, da-
h. önce Ken Loach a verilen Enrico Fulchig-
mni (TJNESCO) Ödülü'nü alan filmin yönet-
rreni Derviş Zaim'le 'Çamur'un başansını ve
yırtdışı film sanayiinın dişlilerinı, çarklannı
koıuştuk.
Venedik'in dünya sinemasının üç buluşma
ncktasından bin olması dolayısıyla katılmak
b i e önemliyken dereceyle dönmenin mutlulu-
ğuıu yaşadıklannı söyleyen Derviş Zaim, bu-
nu ilensi için iyi bir başlangıç olarak değerlen-
diriyor.
- 'Tabutta Rövaşata' daba yalın bir film-
di. tek bir adamın derdine odaklanıyordu.
'Fller ve ÇimeıT ile 'Çamur' ise daha kala-
bafık, dolayısıyla da karmaşık bir insan iliş-
kileri öykiisü.
DERVİŞ ZAİM - Çünkü karakterlerde kar-
maşıklığın yarattığı o derinliği seviyorum. 'Fil-
ler ve Çimen'de biraz da tesadüflerin tetikJe-
diğı bir yapı söz konusuydu. Tesadüfen bir ara-
ya gelen beş ayn öykü, beş ayn karakter üzeri-
neydi ve bunun politik aksiyon çerçevesinde
gelıştiği bir dere yatağı vardı. Bu anlamda bul-
macanın parçalannı bir araya getirmek daha
zordu. Aynca yaşamın kendisı de karmaşık, gri.
Böyle bir yapının da fılmime yansımasmı iste-
rim
'Toplum olarak çok da rahat değlllz'
- Karakterlerinizin ortak bir özelliği de ya-
şamın, ülke gerçeklerinin köşeye sıkıştırdığı
insanlar, insancıklar olmaları. Gerçekte de
insanların iilkelerinde, ülkelerinin tarihi
karşısında köşeye sıkışmış olduklarını mı dii-
şüniiyorsunuz?
ZAİM - Kendimi öyle düşünürken yakaladı-
ğım anlann sayısı fazla; tanıdığım, gördüğüm
her insan köşeye sıkışmış olmasa da. Sanat bu
gerçek yaşamın birtakım fenomenlerini sıkış-
hrmak, dramatize etmek üzerine kurulu. Ka-
rakterleri yaratırken gerçek yaşamdan esinlen-
diğim, küçük kınntılar aldığım durumlan daha
da dramatize etmeye, altlannı daha kalın çizme-
ye, keskinleştirmeye çalışıyorum.
Dolayısıyla dediğiniz o köşeye sıkışmışhk da
dram sanatı devreye girdiği için daha da uç bir
noktada dışavuruyor. Genel olarak yaşama kar-
şı da böyle birperspektiften baktığım söylenir-
se yanlış olmaz; yani tarih olarak, toplum ola-
rak çok da rahat değiliz, bir köşeye sıkışmışhk
var.
- Bir fîlm toplumsal görüntiileri ne kadar
değiştirebilir diye sormak isrivorum 'Bir film
yapayım, çok şeyi değiştireyim' saflığında ol-
madığınızı bilerek.
ZAİM - Bir film hayattaki birtakım şeyleri
elbette değiştirebilir. Ama o değişim ani, çabuk,
görünür biçimde olmaz. Bir ya da birkaç kuşak
sonra etkilen insanlann zihin yapısı veya sos-
1
on filmi
'Çamur'la
60. Venedik Film
Festivali'nde
Enrico Fulchignoni
(UNESCO)
Ödülü'nü alan
Derviş Zaim,
"Yurtdışı bir
satranç tahtasıdır;
pazarlıklar yapılır,
şantajlar vardır.
Tam bir cadı
kazanı gibidir"
diyor. Uluslararası
alanda ses
getirebilmek için
paranın yanı sıra
ilişkilerin de çok
önemli olduğuna
dikkat çeken ünlü
yönetmen, devlet
ya da başka bir
kurumun desteği
olmadan kendi
kanatlarıyla
uçmanın çok zor
olduğunu söylüyor.
yal yapı üzerinde görülmeye başlar. Bu 'Ça-
mur'un etkisi için de söz konusudur. 'Çamur',
bir şekilde insanlan beraber yaşama küîtürünün
gerekliliği üzerinde düşünmeye çağıran bir
filmdir. Bu bağlamda dediğiniz gibi birdenbi-
re olmayacağını bilerek en güçlü motivasyo-
num şudur: "Öyle bir şey yapalım ki barış
kültürünü getirsin, barış kültürüne önemli
bir katkı yapsın".
- Gerçekçiliğin yanı sıra bir metafor trafi-
ği de söz konusu filmlerinizde.
ZAİM - Gerçekçilik evet, ama sürrealizmi,
sembolizmi de seviyorum çûnkü. 'Çamur'da da
şu anda var olan gerçekçiliği anlayabilmemiz,
daha dürüst bir biçimde beyazperdeye yansıta-
bilmemiz için birlikte kullanıldılar. Farİclı anla-
tım biçimlerinin bir arada var olduğu bir yapı-
ya ihtiyacımız var diye düşünüyorum.
Şu anda 60 televizyon kanalı seyrediyoruz,
1960'takinden çok farkh bir Türkiye'de yaşıyo-
ruz. Görsel bir bombardıman altındayız. Şu an-
daki gerçekliği yansıtabilmenin başka yollan-
nın araştınlması gerekir. Bu Türk sineması için
bir zenginliktir.
Çok saygı duyduğum bir Lütfü Akad, bir
Yılmaz Güney çok başanlı işlere imza atmış-
lar; ama onlann yaşadıklan dönem değişti. Dı-
şandaki gerçekliğe bunun farkında olarak bak-
mamız gerekiyor. Ben bu yüzden farklı anlatım
tarzlannı bir arada kullanmaya çalıştım filmle-
rimde.
'ironlyl, trajlkomedlyl seviyorum'
- Özellikle karşı çıktığınız, şu anda dene-
meyi, yapmayi düşünmüyorum ya da asla
dediğiniz türler?
ZAİM - Şu andaki yaptıklanm devam ede-
cek. Ama ahlaki olarak kesinlikle yapmayaca-
ğım şeyler elbette var. însanlan birbirine düşü-
ren, kışkırtan, düşman gösteren ve bunun böy-
le gelip böyle gittiğinin iddiasında olan işler;
çocuklann, sakatlann sömürüldüğü, kullanıl-
dığı ya da işin toplamında öyleymiş gibi göste-
rildiği işler yapmam.
Farklı kültürlerin farklı özelliklerini bir ara-
da bulunduran yapılar kurmayı; eksen karakter
ve veya karşıt karakterlerin çatışmaya iten özel-
Iiklerinden birini/birkaçını farklı kültürlerin
farklı özelliklerinden seçmeyi, fonu böyle oluş-
turmayı seviyorum. Filmografimde bu daha da
artacak.
Şu anda yönelmek istemediğim türlerin ro-
mantik komediler, tarihi filmler olduğunu söy-
leyebilirim. troniyı, kara mizahı, trajikomediyi
seviyorum çünkü komedi unsuru trajik olana se-
yircinin daha da kolay hazırlanmasını sağlıyor.
Bu sürecek.
İs festlvale katılmakla bltmlyor'
- 'Festivale nasıl gidilir? Hangi festivaller
seçilir? Nitelik dışında bir festivale kabul ediJ-
me şartları nelerdir? Festivale kabul edildi-
niz diyelim, ondan sonra yapmanız gereken-
ler? Âsla yapılmaması gerekenler? Sadece
kişisel görüşmeler değil, kurumlar arası ya-
zışmaların aldığı süre
1
gibi festivallerdeki
film pazarının deyim yerindeyse 'raconları'
neler? Ne de olsa tam bir sanayi söz konusu.
ZAİM - Orası bir satranç tahtasıdır, pazarlık-
lar yapılır, şantajlar vardır. Tam bir cadı kazanı
gibidir. Diyelim ki bu festivallerden birinin say-
gın bölümüne kabul edildiğınize ilişkin bir ya-
zı ya da duyum geldi -bu arada Venedik'te im-
zalar son anda atılsa da flörtleşme altı ay önce-
den başlamışh- bu durumda öteki festivale te-
lefon edip "Beni X festivale aldılar ey Y fes-
tival şimdi sen ne düşünüyorsun, görmek is-
ter misin?" derseniz şansınız artar.
Çünkü birbirlerinin kuyusunu kazmaktadır-
lar ve bu iş kimin daha çok nitelikli ürünü ilk
anda dünya piyasasına vereceğine ilişkin bir
yanştır. Bu noktada iş kimin izlediğine, nasıl iz-
lediğine, nasıl gösterdiğinize de bağlıdır ayn-
ca. Mesela kaset yollamak tehlikelidir, kopya-
nın kendisini yollamakta fayda vardır.
- Ve bu da gelip finansal güce dayanır ta-
bü.
ZAİM - Para her şey değil ama çok şey. tş bü-
yük festivale alınmakla bitmiyor, llişkiler de
çok önemli. Orada basının ilgi gösterebilmesi
için filmini satabilmen için birbasın ataşesi, da-
ğıtıcı ya da satıcı dediğimiz 'sales manager'la-
nn olması ve bunlann bir ekip oluşturması, düz-
gün bir basın kitinin hazırlanması, gerekli me-
kânlann kiralanması gerekir. Tüm bunlar da
ilişkiler ve parayla -ki bunlar hiç de öyle küçük
paralar değildirler- ilintilidir.
Mesela film festivaline söyleşi vermek öyle
otelin lobisinde olmaz, bunun için bir yer kira-
laman gerekir. Festivalin söyleşilerin verilebi-
leceği 'paralı' resmi seksıyonlan, belli yerleri
olur. Devlet ya da başka bir kurum sana destek
vermezse kendi kanatlannla uçmak zorunda-
sın. Bu da çok zor. Bir Türk sinemacısının ora-
larda uzun süre uçuyor olabilmesi ancak 'mu-
ci-ze' (heceliyor).
- 'Via Beyrut' adlı bir projeniz olduğunu
biliyoruz.
ZAİM - O şu anda derin dondurucumda du-
ruyor. Çıkış noktası 'Çamur'da olduğu gibi yi-
ne bir hastalık dolayısıyla bağımlılık, hastalığa
bağlı olarak birey ve tarih arasındaki ilişkinin
sorgulanması.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Yaşananlardan kaçma özlemi
'Son öpücük', veda öpücüğü anla-
mına geliyor. Kadın erkek ilişkilerini
aşk, evlilik, çocuk sahibi olmak ek-
senlerinde işleyen bir film. îlişkilerde
sadakat teması dalgacı bir üslupla ele
ahnıyor. Filme egemen olan asıl tema
ise, 'yaşanan yerden ve yaşananlar-
dan kaçma özlemi'.
Beş erkek arkadaş, aralanndaki er-
kek arkadaşlığına özel önem veren bir
erkekler takımı. Hepsi de genç ve ya-
şamlannı değiştirmek için yakıcı bir
özlem duyuyorlar. 'Bir yerlere git-
mek', 'değişik şeyler yapmak', 'baş-
ka ortamlarda olmak' belki de insa-
aoğlunun bitmeyen tükenmeyen tut-
kusu. Bu genç erkekler de bu hayalle-
rini gerçekleştirmek için projeler ya-
pıp duruyorlar. Ama bir de kadınlar \e
çoeuklar var, onlarsız da olmuyor. Iç-
lerinden birisi evli ve çocuklan var.
Birisi evli değil ama çocuk bekliyor-
lar. Birisi yeni evlenmek üzere. fkisi
kadın ilişkilerine bağlantısız takılıyor.
Erkeklerin görünen amacı, bilinen
erkek profiline uygun işlenmiş. Kız-
larla gezip tozmak, yatıp kalkmak a-
ma özgürlüklerini de korumak. Biri-
siyle birlikte iken çevreyi de tarayıp
çöplenme olanaklannı gözden uzak
tutmamak. Kadınlann görünen amacı
ise, bir an önce evlenmek ve çocuk sa-
hibi olmak. Gençler bu amaçlan doğ-
rulrusunda sevişir, kavga eder, itişir
kakışırken yaşamın bu yönlerini geri-
de bırakmış bir orta yaş kadını eşini
bırakıp gitmekle kalmak arasında bo-
cahyor. Anlayışlı psikolog kocası ise
her şeyin yaşanıp biteceği, ama hu-
zurlu bir evliliğin de\am etmesi ge-
rektiğinı düşünüyor. Böylece tamam-
lanan tabloda, aldatmalar kadar sadık
kaünalar da olumlanıyor. Erkeklerle
kadınlar arasındaki bitmeyen çekişme
sürüp giderken herkesin kendi yaşa-
mına bir göz atması da sağlanmış olu-
yor.
Tam da 'her şey yoluna girdi' de-
diğiniz zamanda yönetmenin size kü-
çük bir sürprizi ile karşılaşıyorsunuz.
2001 yapımı bu Italyan filminin yö-
netmeni Gabriele Muccino büyük
sa\ian olmayan, yaşananlarla tatlı tat-
lı dalga geçen bir film yapmış. Hiçbir
konuyu ağdalandırmadan seyri hoş bir
filmde kadınlarla erkekler arasındaki
ilişkilerin birçok türü ile karşılaşıyor-
sunuz. Filmden derin anlamlar çıkar-
mak isteyenlere de seçenekler var. Gö-
rülür. gülünür, biraz da düşünülür
KEDİGOZU
VECDt SAYAR
Sonbaharın Sarısı
"Beyoğlu Buluşması" sona ererken kendimizi An-
talya'da bulduk. Her yıl, ekimin ilk beş gününü bu-
rada geçirmek boynumuzun borcu. Yeni fîlmleri iz-
lemek, eski dostlarla buluşmak için... Festival, bu
yıl 40. yaşını kutluyor. Antalya Küttür Sanat Vakfı, Gi-
ray Ercenk'in genel müdürlüğünde, ülkemizin
önemli kültür kurumlarından biri olma yolunda cid-
di adımlar atıyor. Belediye Başkanı Bekir Kumbul,
kentin bir simgesi haline gelmiş olan "Altın Porta-
kalFilm Festivali"ne tam destek veriyor. Antalya. bu
konuda şanslı bir kent. Bugüne dek pek çok baş-
kanın emeği geçti festivale. özellikle Selahattin
Tonguç ve Hasan Subaşı'nın çabaları unutulmaz.
Antalya Altın Portakal Film Festivairriın serüveni,
yalnızca Yeşilçam'\n serüveninin bir özeti olmakla
kalmıyor, Türkiye'nin geçirdiği toplumsal değişim ve
dönüşümleri de yansıtan bir ayna özelliği taşıyor,
Sansürle boğuşarak geçen yılları nasıl unuturuz?
Son yıllarda, sinemamızın yaşadığı ekonomik so-
runlar, sansürün örtüne geçti. Yeterli sayıda yapım
olmaması festivalin önünde ciddi bir engel yarattı.
Bu nedenle, yönetmelik değişmiş olmasına karşın,
dördü yeni, toplam on film yer alıyor yarışmada.
40. Festival'in en olumlu yanı, sinemamızın çe-
şitli sorunlarını tartışmaya açan "Sinema Kunjltayı".
Kurultayda dile getirilen en önemli talep, "Türkiye
Sinema Kurumu"nun kurulmasına ilişkin bir yasa-
nın bir an önce TBMM gündemine getirilmesi tale-
bi. Yasataslağı üzerindeki çalışmalar festival sonu-
na dek sürecek. Ve hiç kuşkunuz olmasın, 6O'lı yıl-
larda düzenlenen sinema "şûra"\ar\ ve 70'lerde Si-
nematek'in düzenlediği "sempozyum"dan bu yana
defalarca dile getirilen görüş ve öneriler bir kez da-
ha tekrarlanacak. 90'larda Kültür Bakanı Namık
Kemal Zeybek döneminde toplanan "Sinema Ku-
ru/fay/"ndadabenzertaleplersıralanmamışmıydı?
Umarız, bir kez daha boşa kürek çekmiyoruzdur.
Bu tasarının, hükümetin şu sıra üzerinde çalıştı-
ğı "Kamu Reformu" tasarısı çerçevesinde gerçek-
leşmesi mümkün olabilir gibi geliyor bana. Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun, bu reform pa-
ketini hazıriayan komisyonda olması, kültür-sanat
alanındaki yeniden düzenlenme gereksinimini gün-
deme getirebilir. Çok mu iyimserim dersiniz?
Elbette, "Sinema Kurumu", "TelifHaklan Kurumu"
gibi yeni kurumlar oluştururken bu kurumların ida-
ri-mali-sanatsal özerkliğinin güvence altına alınma-
sı zorunluluğu var. Bu nedenle, Antalya'da olduğu
gibi sektörün tüm katmanlannın ve akademik çev-
relerin el ele vermesi, yetkilerini devretmekte ayak
direyecek bürokrasinin karşısında yekvücut olma-
sı büyük önem taşıyor.
Antalya'da, "Kunıltay"\r\ yanı sıra daha pek çok
etkinlik var. Sergiler, panel ve söyleşiler, konserler
(her gün şehrin 10 noktasında)... "Bir film festiva-
linde bu kadar çok konsere ne gerek var" sorusu-
nu her yıl sorarız. Değişen hiçbir şey yok. Yoksa, bir
yönetmen arkadaşımın dediği gibi "Filmlerbahane,
konserler şahane!" mi?
Festivalin bir başka sorunlu yanı da, pek çok gös-
terimin (açık hava sinemaları, yabancı filmler) vide-
odan yapılması. Bir film festivali için kabul edilebi-
lir bir standart değil bu. Ya, "Bir Ulke-Bir Sinema"
başlığı altında gerçekleşen yabancı film gösterim-
lerine ne demeli? Piyasadan kiralanmış, yani vizyon
göımüş 3-4 filmle, koskoca/4/)fa/ya Film FestivalPne
uluslararası bölüm mü olur? "Know-how"dan ya-
rarlanmamak, bu festivalin 40 yıllık geleneğinin bir
parçası olmuş anlaşılan.
Madalyonun öte yanında, müthiş bir iyi niyet ve
çok ciddi bir çaba var. Yan etkinlikler bu yıl çok da-
ha zengin ve doyurucu. örneğin, yarın üç imza gü-
nü var. Agâh Özgüç, Oğuz Makal ve Menderes
Samancılar ın... Yazımı, Menderes'in "Sonbahann
Sarısını Vurdular Gece Yansı" adlı yeni kitabından
bir şiirle bitirmek istiyorum. Çoğumuzun yaşadığı
acılan, s/kıntıları dile getiren "Sonbahann Sansı"
adlı şiiriyle...
"Bötün bu acılar, bu gözyaşlan
Bu tükenmişlik kimeydi babam
Kim için çektik bu sevdalan
En soğuk havalarda
En uzun yollara düştük
Sakalımız bıyığımız buz tuttu
Sevdiklerimizin elleri dondu ellerimizde
Yüreğimize bu kızgın mili
Yaldızlı yaldızlı kim çekti babam
Sayfa sayfa yakmadık mı
Kitap dolu umutlanmızı
Dolanmadı mı
Anamın saçlanna engerekyılanı gibi açlık
Sonbahann sansmı vurdular gece yansı
Kar kapladı bahçelerin üstünü
Sonbahann mezannt gördün mü babam"
vecdisayar (i yahoo.com
Gabriele Muccino'nun yönettiği 'Son Öpücük' büyük
savlan olmayan, yaşananlarla tatlı tatlı dalga geçen bir film.
Bilkent Senfoni, sezonu açıyor
• Kültür Servisi - Bilkent Senfoni Orkestrası
10'uncu konser sezonunu bugün açıyor.
Orkestra bu konserde 'The Svvingle Singers'a
eşlik edecek. 7 Ekim akşamı yapılacak Server
Ganiyev'in yöneteceği ikinci konserin solistleri
Victor Pikayzen (keman) ve Tuğrul Ganiyev
(keman). Bilkent Senfoni, 11-12 Ekim
günlerinde TRT Istanbul Radyosu Çoksesli
Korosu ile Eskişehir Festivali'nin açılış
konserleri, 18 Ekim'de Mersin Festivali ve
1 Kasım'da îş Sanat-lstanbul sezon açılış
konserini gerçekleştirecek. Orkestra,
'Cumhuriyetimizin 80'inci Yılı Kutlamalan'na
ilişkin olarak 25 ve 28 Ekim'de iki özel konser
verecek. Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni
Mızıkası ile birlikte sunulacak 25 Ekim
konserinin programında Batılı bestecilerin Türk
konulu yapıtlanyla çağdaş Türk bestecilerin,
yapıtlanndan örnekler de bulunuyor. Emil
Tabakov'un yöneteceği 28 Ekim konserinin
solisti ise Gülsin Onay olacak.
BUGÜN
• ATATÜRK KlLTÜR MERKEZİ'nde
19.30'da İstanbul Devlet Opera ve
Balesi'nden 'Folklorama' başlıklı müzikli
gösteri. (0 212 25156 00)
• MEB ŞÛRA SALONU'nda 20.30'da
Sevda Cenap And Müzik Vakfı'nın
'Cumhuriyetin Kuruluşunun 80. Yıl
Kutlamalan' kapsamında operetlerdenoluşan
'Operetta' gecesi. (0 312 427 23 53)
• PARKORMAJVda 14.00'te 1. İstanbul
Çocuk Şenliği kapsamında Borusan Çocuk
Korosu ve Borusan Çocuk Atölyeleri.
(0 212 334 07 00)