25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 2003 CUMA 14 J V U i j J . U i î . kultungcumhuriyet.com.tr Bölge tiyatrolannın oyunlan başkentli izleyiciler tarafından büyük beğeniyle karşılanıyor Y4ZI ODASI Ankara'yatiyatroçıkarmasıBAHAR TANRISEVER ANKARA - Bölgelerde, bin bir zorluğa karşın hergece yüzde 100'e varan dolulukoranlanyla perde açan tiyatrolarbaşkentte buluştu. Cumhu- riyetin 80. yılı dolayısıyla Erzurum, Adana. Trabzon, Konya, Sıvas ve Diyarbakır bölge tiyatrolan, 2003- 2004 sezonunu bu yıl Ankara da aç- tı. Yaşadıldan sıkıntılara karşın, ba- şanlanyla Anadolu'da tiyatronun yer- leşmesıne bü\-ük katkı yapan tiyat- rolann bölgelerde sevilen oyunlan Ankara'dada büyük ilgi .gördü. Böl- ge tıyatrolannın 5 Ekim Pazar akşa- mı sona erecelc Ankara buluşmasın- da izlenebılecek oyunlar ve sahnele- ri şöyle: Scapin'in cevirdiğî dolaplar Büyük Tiyaaro'da Trabzon Devlet Tiyatrosu'nun "Hayvan ÇiftliğT ad- lı oyunu sergı lenıyor. George Or- weD"in yazdığı. Özge Kavakuthı'nun Türkçe'ye çevirdiği, Aclan Büyüktür- koğTu'nunyönettiğioyun, sınıfaynm- cılığını vurguluyor. KüçükTiyatro'da Moliere'in "Sca- pin'in Dobpİarr adlı güldürüsünü Er- zurum De\ let Tıyatrosu sahneliyor. Orhan VeB Kamk'ın dilimize çevir- diği oyunu AnmetMümtazTaylan yö- nettı. Oyunda, zeki ve uyanık uşak Scapin, efendisinin sevdiği kızla ev- lenebilmesi için dolaplar çeviriyor ve sonunda genç âşıklann kavuşma- sını sağlıyor. Boş Inançların etkiierl Alündag Tiyatrosu'nda Diyarba- kır Devlet Tiyatrosu'nun "Gulyaba- ni"adlı oyunu izleyiciyle buluşuyor. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın yazdı- ğı, Tayfiın Erarslan'ın yönettiği oyun- da, boş ınançlann özellikle cahil in- umhuriyet'in 80. yılı dolayısıyla Erzurum, Adana, Trabzon, Konya, Sıvas ve Diyarbakır bölge tiyatrolan, 2003-2004 sezonunu bu yıl Ankara'da açtı. 5 Ekim Pazar akşamı sona erecek Ankara buluşmasında George Onvell'in 'Hayvan Çiftliği', Moliere'in 'Scapin'in Dolaplan' ile 'Cimri', Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 'Gulyabani', Emmanuel Robles'in 'Bir Ümit Için', Ümit Denizer'in 'Keloğlan' adlı oyunlan sahneleniyor. sanlar üzenndeki etkileri gülünç ve abartılı bir dille anlatılıyor. Şinasi Sahnesi'nde Sıvas Devlet Tiyatrosu'nun "Bir Ümit İçin" adlı oyunu sergileniyor. Emmanuel Rob- les'in yazdığı, Mina Urgan'ın çevir- diği oyunu Mehmet Ege yönetiyor. Oyunun konusu, 19. yüzyılın başın- da Venezüella'da îspanyol işgalcile- re karşı Simon Bolhar'ın önderliğin- de verilen Bağımsızlık Savaşı. Cimri Harpagon'un öyküsü Yeni Sahne'de Moliere'in ünJü ya- pıtı "Cimri"yi Adana Devlet Tiyat- rosu sahneliyor. Türkçe'ye Sabahat- tin Eyüboğlu'nun çevirdiği oyunu Işıl Kasapoğiu yönetiyor. Oyun, mal varlığından başka hiçbir şeyi önem- semeyen cimri Harpagon'un öykü- sünü anlatıyor. Mahir Canova Sahnesi'nde, Kon- ya Devlet Tiyatrosu'nun "Keloğlan'' adlı çocuk oyunu var. Ümit Deni- zer'in yazdığı,Cemal Ünlü'nün yö- nettiği müzikli, danslı oyun Sultan'ın kızına âşık olan Keloğlan'ın "doğru- iuğunu,dürüstlüğünü,çalışkanlığını ve izleyici çocuklarm yardımıyla'' mu- radına ka\Tjşmasını anlatıyor. Bölgelerden ilginç sahneler Bölge tiyatrolannda, oyunlara ko- nu olabilecek denli "komik" olaylar da yaşanıyor. Örneğin, Sıvas Devlet Tıyatrosu Müdürü Tomris Çetinel'in anlattığına göre, bir oyun için u kan" gerekiyor. Tiyatrolar için özel hazır- lanan "çilek" tadında yapay kanın yurtdışından getirilmesi için, Çetinel, yeni göreve gelen müdür yardımcı- sına "Lütfen bir yazı yazar mısıruz, çok acele kana ihtiyacımız var'1 diyor. Ancak akşam oluyor, ortada yazı yok. Çetinel'in "Altşama kadar bir yaa- yı çıkartamadınız" demesi üzerine, müdür yardımcısının yanıtı: "Efen- dim, kanı, Kmlay'dan mı alaeağız. Numune Hastanesi'nden mi? Bir de grubunu söylemediniz." Çetinel kentte alışveriş yaparken girdiğı bir mağazanın sahıbi, yor- gunluğunu görüp. "Buyrun hoca ha- nım bir ça\ ikram edeyim" dıye otur- maya davet ediyor. Ancak konuşur- ken, Çetinel'in "Hiç tiyatroyagittiniz nü?" sorusuna karşılık, "Estağfurul- lah biz öyle yerlere gftmeyiz" yanıtı- nı veriyor. Çerinel'in ısran üzerine ik- na olan yurttaş, "Pekâlâ, ben gelece- ğim anıa hanımımı getirmeyeyim" dıyor ve tiyatroya gelıyor. Bir süre sonra da eşiyle birlikte çok iyi bir ti- yatro izleyıcisi oluyorlar. Sıvas Devlet Tiyatrosu'nun sürek- li izleyicileri arasında eşi ve kızıyla birlikte bir cami imamı da bulunuyor. Çetinel, Sıvas'ın hiç tiyatroya gitme- mış ınsanlannın artık izleyicileri ol- duğunu belirterek, "Bölge tiyatrosu gerçekamacına ulaşıyor. Yalmzca bir avuç bürokrata, öğretim üyesine, öğ- renciye degiLgerçek halka tiyatrosah- neüyoruz" diye konuşuyor. 'Dışlanrnanın şaşırtıcı katılımını çeşitli görüntülere bürünerek anlattığı için' Nobel Edebiyat Odülü J. Maxwell Coetzee'ninGÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - 2003 yılının No- bel Edebiyat Ödülü, Güney Afrikalı yazar John MaxweD Coetzee'ye veril- di. Isveç Akademisi'nin sürekli sek- reteri Horace Engdahl, dün Türldye saatiyle 14.00'te dünya basınına, No- bel Komitesi'nin karannı açıkladı. Kararda ödülün Coetzee'ye veril- mesiningerekçesi 'dışlanma- nın şaşırücı katılımını çeşitli görüntülere bürünerek an- lattığı için' diye açıklanıyor. Isveç Akademisi'nin basın bildirisinde yazann yapıtla- n ise şöyle tanımlanıyor: "J. M. Coetzee'nin romanlannm en özgün yönleri, içerdikleri : çarpıcı tanınüanıalar, yoğun di> aloglar ve eşsiz anaüzler- diir. Yazar, vicdani olarak sevecen bir sorgulayıcıdır ve Batı uygarlığuun za- lim belleği ile koznıerik ahlaknun acı- masız bir eleştinnenidir". Coetzee'nin başlıca yapıtlan ara- sında, ülkemizde de Adam Yayınla- n'ndan çıkan ve ilk kez bir yazara üst üste iki kez verilmiş olan (1983 ve 1984) Ingiltere'nin en büyük edebi- yat ödülü Booker'ı kazandığı 'Micha- el K. Nasıl Yaşadı' ('The Life and Ti- mes of Michael K."- 1983) ve 'Bar- barlan Beklerken' ('VVaiting for the Barbarians' - 1980) ile yine Adam Yayınlan'ndan çıkan 'Düşman' ve Can Yayınlan'ndan çıkan 'Utanç' ('Foe', 1986) sayılabilir. Yazar. Güney Afrika'da 'apartheid-sonrası' yaşamı anlattığı romanı 'Disgrace' ile 1999"da bir Booker ödülü daha kazandı. J. M. Coetzee 1940'ta Güney Afri- ka'nın Cape Tovvn kentinde doğdu. Ingiliz ve Alman kökenlidir. Ailesi c\ s oetzee, sevecen bir sorgulayıcı ve Batı uygarlığının zalim belleği ile kozmetik ahlakının acımasız bir eleştirmeni olarak niteleniyor. onu bir Ingiliz okuluna gönderdiği için anadili Ingilizcedir. 196O'lı yıl- larda İngiltere ve daha sonra ABD'ye giderek edebiyat araştırmalan yaptı. 1984"te Cape Town'da edebiyat pro- fesörü oldu. İlk kurgusal yapıtı 'Dusklands' (1974) idi. Bunu Güney Afrika'nın en büyük edebiyat ödülü CÎVA'yı alan 'InTheHeartoftheCountn' (1977); Booker'ın yanı sıra GeoffitjFaber, Ja- mes Tait ve' CNA Ödüllerinı alan 'Bar- barlan Beklerken'; yine Booker"ın yanı sıra Prix Etranger Femina'yı alan 'Michael K. Nasıl Yaşadı'; 'Utanç'; Sunda>Expres$YıhnKitabıÖdülü'nü alan 'Age of Iron' (1990) ve Irish Tı- mes lluslararası Kurgu Yapıtlar Ödü- lü 'nü alan 'The Master of Petersburg' (1994)ızledı. Yazann en iyi yapıtı, bu yıl yayım- lanan Elisabeth CasteDo: Eight Les- sons'dır. Diğer yapıtlan arasında çe- viriler, dilbilimsel çalışmalar ve edebiyat eleştirileri yer al- maktadır. 'WhiteWriting:On the Culture of Letters' (1988), 'DoubUngthe Pbint: Essays and Inteniews' (1992). 'Ghing Of- fense: Essays on Censorship' : (1996). ' J. M. Coetzee, 199l'de No- bel alan NadineGordimer'den sonra, bu ödülü kazanan ikin- ci Güney Arrikalı yazar. 10 milyon Is- veç Kronu (1 milyon Euro) tutannda- ki ödül, Alfred Nobel'in ölüm yıldö- nümü olan 10 Arahk günü yapılacak geleneksel törenle yazara verilecek. Edebiyat eleştirmenleri, 'ABD'nin Irak'a somut hukuksal temel ohna- dan saldırmasuun, dünv^a çapuıda do- ğurduğu tepki\i de hafifletme güdü- süyle Nobel'in bir Arap edebiyatçı>a verilebileceğini' belirtmiş olmalanna karşın, sonuç bu beklentileri doğru- lamadı. GünejAfrikah yazann bazı kitaplan ülkemizde de yavTmlandı. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen, 120 yayınevinin katılacağı etkinlik yann Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde başlıyor Sonbaharm ilk kitap fiıaıi "Kitap Dünyası Fuarı'nın bu \ılki onur konuğu çizer Oğuz Aral. Kültür Servisi - Grup Medya Fuarcılık tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Kitap Dünyası Fuan yann Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde açılacak. 12 Ekim'e kadar ziyaret edilebilecek olan fuar süresince pek çok panel, imza günü. canlı müzik dinletisi ve TRT Caz Orkestrası'nın konserleri izlenebilir. Ana teması 'Kültürümüze Sahip Çıkahnı' olarak belirlenen Kitap Dünyası Fuan'nın bu yılki onur konuğu çizer Oğuz Aral. Sanatçı, plaketini yann yapılacak açılış töreninin ardından sanatçı Müjdat Gezen'in elinden alacak. Aynı gün saat 12.00"de düzenlenecek olan ve fuann temasım oluşturan 'Kültürümüze sahip çıkahm' başlıklı konferansa konuşmacı olarak Ali Müfit Gürtuna, Aydın Boysan, Erol Bü>ükburç, Mehmet Altan. Müjdat Gezen ve Tülin Şahin katılacak. Dokuz gün boyunca ücretsiz ziyaret edilebilecek olan fuara 120 yayınevi katılıyor. 60'a yakın panelin ve konferansın düzenleneceği fuar boyunca Tan Ökten, AtiBa Dhan, Ayduı Engin, Cahide BirgüL Cahit Uçuk. Duraü Yılmaz, Engin Noyan, Ergun Göze, Erol Büjükbnrç, İlhan Şeşen, Hilmi Yavıız, Halit Krvanç, tbrahim Paşah, İlber Ortayh, İdris Atmaca, Kemal Özdemir, Kriton Dinçmen, Lütfi KaleH, \Iahfi EğUmez, Mehmet Altan, Mehmet Barlas, Mehmet Başaran, Menderes Samancılar, Metin Üstündağ, Mim Kemal Öke, Mine Knıkkanat, Mine Soysal, Muhsin Kıalkaya, Nazan İpşiroğlu, Nedret Güvenç, Ne%^at Çelik, Nevzat Erkmen, Oral Çaüşlar, Sadık Albayrak, Simon Kuper, Tarık Tufan, Toktanuş Ateş ve Yılmaz Erdoğan okurlanyla buluşma olanağı bulacak. SELtM İLERİ Şandık Odasında İstanbul Tiipkçesi (2) Sıra kürklere geldi: Samur, vaşak, nafe -misk âhu- sunun ta kendisidir-, kakum, kunduz, hepsi mut- laka diba ya da atlasla kaplanır. Diba, dallı çiçekli bir cins ipekli, astarlık olarak da kullanılan kumaşmış. Tiyatro edebiyatımıza değerli eserier kazandır- mış Musahipzâde Celal diyor ki, kürkler gibi, ev- lattan evlada intikal edegelen yüzük, küpe, iğne, bilezik, gerdanlık da dar günlerin "halaskâr"ı, ya- ni kurtancısıymış. Musahipzâde eski İstanbul dünyasında, görü- cüye çıkmayı ballandıra ballandıra anlatır. Bu ko- nuda geçmiş günlere hoşgörüyle yaklaşmayı ter- cih etmiştir. Kız evinin kapısında yaşmaklı, feraceli iki ha- nım: "Küçük hantmı görmeye geldik." Misafir odasına alınan çat kapı görücü hanım- lar feracelerini çıkartmadan otururlar. Ev şöyle bir, velveleli gözlerie taranır. O ara, yaşlı büyük hanım, safa geldinizleri kon- durmuş, havai sözlerle gelenleri oyalamaya koyul- muştur. Çünkü, görücüye çıkacak kızın odasında kıya- metler kopmaktadır! Halayık, ahretlik, teyze, hiç ek- sik olmayan bitişik komşu hanım, anne, hepsi bir- den, gelinlik çagaerişmiş kızı giydiriyorlar. Genç kız utangaç, mütebessim, takıp takıştırı- yor. öyle bir süslenip püsleniş ki, bıraksanız, sa- atlerce sürecek. Her şey tamamlanınca, genç kız, gümüş tepsi- yi alacak, gümüş zarflar, fağfuri fîncanlarla görü- cülere bir acı kahve ikram edecek. Eder etmez de iskemleye oturdu, başını önüne eğdi. Hanımlardan pişkince olanı, kızcağızın terbiye- sini yokluyor: "Yavrucuğum, biraz başını kaldırda, güzelyü- zünü görelim." Ama kız dadısından tembihlidir, dadı demiş ki: "Sakın görûcülerin yüzüne bakma! Sana 'Yüzü gözü açık, serbest kız!' derler. İskemleye oturur- ken kendi kendine içinden 'Mim', de otur, ağzın küçük görünsün..." Kız begenilmişse, oğlan tarafı da uygun çıkmış- sa, artık nikâhta keramet aranacaktır. Nikâhtan önce damat nişan takımı gönderir. Musahipzâde nişan takımını aynntılanyla anlatıyor: "Nişan takımı kadife üzerine gümüş kakmalı kü- çük, zarit bir çekmece içine türtü türlü kokular, ıtır şahı, misk, amber, gülyağı, daha buna benzer o zamanın kokulan mini mini billur şişeler içinde çekmeceye konur. Bu nişan çekmecesi, sakangora sarılarak kur- delelehe süslenir. Bundan sonra sırmalı bir boh- ça içinde kızın gelinlik elbise kumaşı, bunun ar- kasında süslü büyük bir tablanın içine şekeher, şe- kerlemeler, kurabiyeler, kaymaklı fıstıklı latilokum- lar, zarif sepetler içinde tablaya dizilir. Aralanna mevsimin meyveleri ve çiçek demet- leri konur. Kakule, zencefil, damla sakızı, kına, ödağacı, tarçın, canfes çıkınlar içinde süslü püs- lü bağlanarak tablaya konur. Bu donatılan tabla sakangora bağlanıp kurdele ile süslenir." Sakangor ya da sakangur, Mısır'da yaşayan bir cins kertenkeledir, kum kertenkelesı. Bu hayvanın derisine benzer güzel bir cins tülbent de o zaman- lar aynı adla anılmıştır. Görücüye çıkış hikâyeleri tabii her zaman 'mut- lu son'\a noktalanmıyor. Musahipzâde Celal, gö- rücülerin begenmediği kızın içsel acısını yazma- mış... Sandık odasının sandık odası olduğu o zaman- larda, Türkçe'nin, özellikle Istanbul Türkçesi'nin ne kadar zengin, aynntıcı, teşrifatçı bir dil olarak kar- şımıza çıktığını saptamak istiyorsanız, bu yazıya bir kez daha göz atın. Şimdiki hayatımızda bir kez bile kullanmadığımız sözcükler herhalde şaşırta- cak. Takvimde İz Bırakan: "Ah şimdi bunlar rokoko I Yalnızım birde uzak- tayım I Hani ölmek işten değil I Matmazel Ay da olmasa" Cemal Süreya. Göçebe, De Yayınevi, 1965. Costa Gavras İstanbul'da • Kültür Senisi - Ünlü yönetmen Costa Gavras, bugün saat 18.00'de Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu'nda bir söyleşi yapacak. Üç gün istanbul'da kalacak olan yönetmen, söyleşinin ardmdan saat 19.30'da Albert Long Hall'deki kokteyle katılacak. Sinemanın son kırk yılının en önemli adlanndan biri olan Gawas. 'Sleeping Car Murders", 'Z - Öiümsüz', 'İtiraf, "Sıkı Yönetim", 'Special Section', 'Kayıp', 'Hanna K.', "Hain', 'Müzik Kutusu', 'The Little Apocalypse', 'Mad City', 'Amen' adlı fılmleriyle tanınıyor. (0 212 35815 40/2364-1298) K Ü L T Ü R İ Ç İ Z t K M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle