Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL 2002 PAZAR
MUZIK
Erkan Oğur için müziğin üretildiği andaki hali en doğru olandır: En yeni müzik, en eski müziktir
Modernmüzik saf olandır&4TİCE TUNCER
-^™-« rkan Oğur, kendi ifadesiyle "mü-
m ' zikleflgflibir k^i" ya da "bir mü-
m^ ziksever". Türküleri hazine gibi
m j korumak ısteyen, özgün halini boz-
.^Lm*m maktan ürken bir müzik sevdalısı.
Çoğumuz Oğur'u "Fırat Ağıti" yorumlayışıy-
la tanıdık. Müzığiyle gişe rekorlan kıran Eşkı-
ya fılmini efsaneye dönüştürürken türkülerin ye-
niden anımsanmasınakatkıda bulundu. Ama Eş-
kıya filminin müziklerine gelinceye kadar ye-
ni ses aralıklanna olanak sağlayan perdesiz gi-
tanyla çoktan müzik dünyasında tanınmış, Al-
manya'da bir albüm hazırlamıştı. Elazığ'da bü-
yürken yörenin folkloruyla ilgiliydi ve ailede
müzikle ilgili kimse olmadığı için müzik heve-
si hep köreltiimeye çalışıldı. Buna karşın ken-
di çabasıyla müzikle uğraşmaya devam etti:
"Kendiyöremin etkisindeydim ama eğitim ve
bizeempoze edflen yaşam biçimleri nedeniylegö-
zümüz hep uzakJarda olur. bumumuzun ucun-
da olmaz ya. Gençlik çağlannda bir gitar heye-
canı uyanmıştı bende." Ankara Fen Fakültesi Fi-
zik Bölümü'nde bir süre okuduktan sonra eği-
timini tamamlamaküzere gjttiği AJmanya'da kla-
sik gıtar çalıştı:
u
Klasik gitarda belli seviyelere ulaşnm. O sı-
rada caz müziği ve klasik Ban müziğryle de hem
dinleyici, hemicracıolarakflgüendim.Ama içim-
de hep Hüseyni, Hüzzam. Uşşak makamlan
döndü. Çünküçoculduğumdaottsanlabüyümüş-
tûm. Bunlar bir yaıumda dururdu hep. Gitarla
haşırneşirolupbenimseyinceonunla düşünme-
ye başhyorsunuz. Düşünmeye başlayınca da ye-
tersizHğiııi görüyorsunuz. Aşağdama anlamın-
da değil, ama bizinı içimizden geten Türk mü-
ziği ses sisteminin doğurduğu ihtiyaçtan kay-
naklanryor. Tutup perdelerini kaldırdım. Perde
kalkmca istediğini/ sistemde çalma özgüriüğü
doğuyor. Baü sazı olma özdüğini aşryor. Bütün
yayb saz ailesi. perdesiz yayh saz ailesi gibi, bazı
nefesti sazlar gibi, insan sesi gibi bir şekk dönfi-
şüyor. Dolayısrvia Batıbhk, Doğuhıluk, Kuzevü-
Bk, enstrüman üzerindeki o sıkıntı kalkmış olu-
yor. Yani perdesiz gitar ihtiyaçtan doğmuştur."
Erkan Oğur, unutulmuş telli bir saz olan ko-
puzu düzenlemelerinde kullanıyor ve kopuzu en
iyi kullanan sanatçılardan biri olarak anıüyor:
"Bugünkü bağlamaıun bir önceki haU. Muğ-
la'da yaşayan Ramazan Güngör son temsifcisi-
dir. 1995>ihndaelimegeçtiamaçocuklukfotoğ-
raflanna bakınca kucagımdaki sazuı kopuz ol-
duğunu anladım. Alevilerin Munzur yöresinde
çaldıklan balta dedikleri sazla resimlerim var.
Aradan 35 sene geçmiş ama bu sazı elime alır al-
maz çabnaya başladım. Benim müzik hayaüm-
da önemli bir degişikük yapo. Halk müziğinin
ya da Anadohı müziklerinin ifadegücünün yük-
seknğini bir kere daha çok iyi hissettim. tlk de-
fa Eşkrya'nın müziğinde kuDajımıştim."
Perdesiz gitan 1976'dan bu yana kullanan
Oğur, 1980'de Türkiye'ye dönerek Istanbul
Devlet Konservatuvan Klasik Türk Müziği Bö-
lümü'nü tamamladı ve öğretim görevlisi olarak
çahşh. Amerika'daki caz müziği incelemele-
rinden sonra perdesiz gitan tanıtma amacıyla
Almanya"da Fretless ve Türkiye'de "BirÖmür-
lük Mjsafir" albümlerini çıkardı.
Eşkıya fılmi müziğinden sonra 1998'de tsma-
0 Hakla Demircioğhı'yla bırlikte "Gülün Ko-
kusu VardT, 1999 da Okan Murat Öztürk'le
"Hjç", 2000'de yıne Demircioğlu ile birlikte
"Anadohı Beşik", ve Ermeni duduk ustası Dji-
vanGasparyan'la "Fuad" albümünü çıkardı. Tür-
külerle Anadolu'da kimi zaman Balkanlar'a ki-
mi zaman daha doğuya uzanan biryolculuğa çık-
tı. Bazen bir nefes, bazen bir deyış, bazen bir
ağıtla düştü yollara, ama dokunmaya kıyama-
yarak, titizlenerek:
"Ben türköyü üreten, yaşayan birincil kişinin
ağzından, sazından çıkan şeklini her zaman
G,itarJa haşır neşir olup benimseyince onunla düşünmeye
başlıyorsunuz. Düşünmeye başlayınca da yetersizliğini görüyorsunuz.
Aşağılama anlamında değil, ama bizim içimizden gelen Türk müziği ses
sisteminin doğurduğu ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Tutup perdelerini
kaldırdım. Perde kalkınca istediğiniz sistemde çalma özgürlüğü doğuyor.
Batı sazı olma özelliğini aşıyor. Bütün yayh saz ailesi, perdesiz yayh saz
ailesi gibi, bazı nefesli sazlar gibi, insan sesi gibi bir şekle dönüşüyor.
Dolayısıyla Batılıhk, Doğululuk, Kuzeylilik, enstrüman üzerindeki o
sıkıntı kalkmış oluyor. Yani perdesiz gitar ihtiyaçtan doğmuştur."
tercih ederim. Ondan sonra aktanmlar befli dü-
rüstlük ölçülerinde olabüir ama her aktarun bir
değişme demektir. Sevseniz de anlasanız da ımrt-
laka bir fark vardır. Dolayısryla daha ilk akta-
nmdan başfayor. Bugüne gelene kadarda akşam
ohnuştur. Bugün türkü üretibnryor, türkümsü
veya türküformunabenzerbir şeyler hanrlana-
rak binkrce senede oluşmuş motifler aktannv-
la tekrarediHyor. 1şin bir de tkareti, modası baş-
layınca da işler ucuz müzik zekâsı olan insanla-
ruı etine kalınca garip förmdaki müzik kirlüi-
ğinden türküler de nasibini abyor. Ben de ken-
ye düşündüğünde nefisle mücadele başlar. Bir
ses ortaya çıktı mı. onunla birlikte birçok ses de
ürer. Onu duymorsunuz, o ihthacı hissediyor-
suntız. Zaten kendisi güzel,'bir şey katarsam da-
ha mı güzel olur" tereddütüyieböyiesöyledim.
Bu tarz çahşmalarda esas güzel olan şey düzen-
leme mannklanyla aşağı çekümiş olu\or. Kiru-
üğe TO yodaşmaya neden olan şey de biraz ora-
lardır. Bir de geleneğine bağh tutucu bir kesim
vardır. O zaten kapısından sokmaz bu tür şey-
leri Onun tam tersi çağdaşuk, modernizasyon
adı altında böyle şeyierin daha iyi olabileceğmi
I
Türküler de kirlendi
JD ugüne gelene kadar da
akşam olmuştur. Bıigün türkü
üretilmiyor, türkümsü veya
türkü formuna benzer bir şeyler
hatırlanarak binlerce senede
oluşmuş motifler aktarımla
tekrar ediliyor. îşin bir de
ticareti, modası başlayınca da
işler ucuz müzik zekâsı olan
insanların eline kalınca, garip
förmdaki müzik kirliliğinden
türküler de nasibini alıyor.
dimi bu kirlöiğin içine dahil ediyonım. Kimine
göre az knienmiş olabüir. kimine göre belki de
çok kirienmiş olabiür. Ama türkü yapan her
kimse, yaşayan kinıse onun hakkMur."
Oğur"un bir albümünde "Nefsimehâkim ola-
mayıp düzenkmeler >apüm. Ama niyet hidir.
dürüsttür.sevgidoludur"' ıfadeleriyle adeta ken-
di yaptıklanna bir çekince koyar:
Nefisle mücadele
"Türküye dokunmak, yani olmuş bitmiş bir
şeye, "Acaba şurasına söyle bir ses koysam' di-
düşünen insanlar var. Altına davul kovmuşlar,
ritinı çıkmış, baslar kullanmışlar, hoşlanna gi-
diyor.
Bu tarz şe\ler ashnda bizim bin senede oluş-
turduğumuz otantik şeyler üzerinde değil de
beste denilen çahşmalarda yapılsa çok daha uy-
gun olur. \'üz senedir. beş >iiz senedir sö\ lenen
bir şeye dokunmaya insan kryamryor. Ben de do-
kunuyorum. Dhorum ya nefsime hâkim olanu-
yorum. Ama ayıu zamanda onun kendisi, ash
en güzetidir, bunu biliyorum. En yeni müzik, en
eski müziktir ashnda.
En modern müzik, en saf en ilk olandır bana
göre. Başladığı andaki ilk üretilmiş hali en doğ-
ru olandır. Ondan sonra geçen zaman ve ilave-
ler onu eritir.''
Ozanlann çevresinde toplandığı çalıp söyle-
diği. her topluluğun kendi müziğini ürettiği
dönemler gerilerde kaldı.
Artık kasetler, CD'ler, iletişim araçlan mü-
ziği hazır sunuyor insanlara. Türkülerin kay-
nağı kurumuş olabüir mi?
"İnsan olduğu sürece kaynak kurumaz. Ama
konu değişiyor. 19. \üz\üda. 20. vüzyılda Ana-
dohı çok şey yaşadı, hâlâ da yaşryor. Çalkanü-
h, inişli çıkışh dönemlerin sonucunda yoğun
duygusal şeyleryaşanmış. Bunlann doğal sonu-
cu da yüksekseviyede müzik üretilmiş. Çok de-
ğtşik halklann Anadolu'da birleşmiş olmasın-
dandolayıbüyükbirzenginHkvar. Değişikhalk-
lar, değişik hissiyatlar, ses arahklan, makamlar
çok zengin malzeme oluşmuş. Bugüne geldiği-
mizde müzik daha güncele, kişiye özel şeviere
dönüşmeye başhyor. O ola\ uı çapı ölçüsünde bir
müzik üretiUyor. O değişim ohnakzonında. tn-
sanlann > aşadığı değişim müziği de o nispette
değişecektir. Ama esas olan geçmişte olan mü-
ziklerin kendisi gibi kalmasuu sağlayabihnek-
tir. Arkeolojik bir eserin restorasj'onunu ve ait
olduğu zamandaki halini düşünün. Öyle bir
fark vardır arada."
Türkü yalnızca söz ve müzikten ibaret değil
Erkan Oğur için. Edebiyat, felsefe, tarih, bel-
ge, arkeoloji, toplumbilim, folklor banndrnyor:
"İnsan olmanın bir bedeH var. Onun da tür-
küye. müziğe dönüşmüş hali olabilir. Bugün
türkü formunda dinledigimiz yaknı dönem bes-
telerde arkeoloji bulamazsmrz, yöre tavn, folk-
lor bulamazsmız. Onun taklit olup olmadığmı
hemen görürsünüz. Bir sürii şe> noksandu*. Bir
şey türkü ohırsa halk o kadar çabuk benimsi-
yor ki o en güzel gösterge. Radvo, televizvon ik-
tişim yollanndan degil sadece türkü oMuğun-
dân çok daha hıdı bir yayılma gücü var gerçek
rürkünün."
Beste voktur
Erkan Oğur, bir insanın bir müzik parçasıru
yoktan var edebileceğine, bugüne kadar oluş-
mamış bir kombinasyonu oluşturup beste ya-
pabileceğine inanmıyor. Oğur'un düşüncesine
göre insan yalnızca var olan sesleri anımsayıp
bir dizi halinde sunabilir:
"İnsan sadece haürlar, esnknir, çalar ve bd-
B ölçüde organize eder. Motifleri belB bir man-
ök ölçüsünde ahnan eğitim veya yetenekler öl-
çüsünde arka arkaya dizer. Ama müzik kültü-
rümüze, coğrafv amıza göre şekiller alır. Beste
diye bir şey olamaz. Türkü, senfoni, şarkı ve-
ya bir caz parçası bestelenemez, hatırlanır.
Aradan on yıDar geçtikten sonra hatırlanılan
şeyleri insanlarbeste sanıriar. Bazı insanlar, ses-
leri dengeler, arka arkaya dizer. \ e kadar dü-
rüstse, o kadar saf olarak yapmaya çahşır. O
safhk ölçüsünde besteye yaklaşu-, ama beste
değildir. Konuştuğunuz dil için ben buldum
diyebihr misiniz. Amafikirleriyan yana kovar
cümlelerkurar, anafizvaparsımz. Müzikde böy-
ledirişte."
Daq gibi
Müziğin tıkanmışhğı içinde Batı arayış-
lara girerken Anadolu büyük bir zenginlik-
tir: "Ama öyle dağ gibi duruyor ki altmda
ezUebiUriz. Çok büyük karmaşa da çıkabi-
lir altmdan. Esas olan onu iyi değerlendir-
mek, onunla ulaşılacak güzelligin, duygu-
salhklann hedefine ulaşmasıdır. Ben müzi-
ğin bir olduğuna inanıyorum.
Hiçbir yeri yurdu yoktur. Bir şe>i müzik
yapan özellik, millet, coğrafv a, yöre dışında-
dır. Onu herkes anlar. Japon da anlar, Kızıl-
derili de Amerikah da müzik olan şeyi an-
lar. Bir müzik parçasını müzik yapan şeyin
hissedüir bir biçimde olması bir eserde onu
başanh küabilir."
Ilkay Akkaya ve Oğuz Aksaç, Salkım Söğüt 4'te buluştu
Anadolupop ve
rock bir arada
VJrup Yorum, Adalılar, Grup
Dinmeyen gibi gruplann solistlerini bir
araya getiren "Salkım Söğüt", bu kez
Grup Kızılırmak'ın solisti îlkay Akkaya
ve Grup Çığ'ın solisti Oğuz Aİcsaç'ı
"Salkım Söğüt 4"te buluşturdu.
tstanbul Haber Servisi - Kızılırmak'ın
solisti Ükay Akkaya ve Grup Çığ'ın
solisti Oğuz Aksaç, "Salkun Söğüt 4"te
buluştu. Albümde rock motiflerinin
yani sıra "Anadolu pop" çizgisinin
sınırlan zorlanıyor. Grup Yorum, Grup
Kızılumak, Grup Çığ, Zuğaşi Berepe,
Adalılar, Grup Dinmeyen gibi nitelikli
müzik yapan gruplann solistlerini bir
araya getiren "Salkun Söğüt", bu kez
Grup Kızılırmak'ın solisti Ilkay
Akkaya ve Grup Çığ'ın solisti Oğuz
Aksaç'ı "Salknn Söğüt 4"te buluşturdu.
Yönetmenliğini Kemal Sahir Gürel'in
yaptığı, Akkaya"nın bölümünde, rock
motiflerinin yani sıra Kâzım Kojuncu
ile düet yaptığı "Ou Nana" adlı Lazca
şarkı albümün dikkat çekici bir yönü.
Kaan Kurmuş'un yönetmenliğinde
Aksaç ise kendi yorumuyla okuduğu
türkülerin yani sıra "Anadohı popr
diye
tanımlanan çizginin sınırlannı, sound'u
ile zorlayarak ilginç bir çalışma
oluşturdu. Albüm, aralarında Efkan
Şeşen'in "Bir Yanım". Yaşar Aydnı'ın
"AhLek", SejitMeftuni'nın "Dost
Cematin Benzer" gibi eserlerinin de
bulunduğu 11 parçadan oluşuyor.
Farkh dinlere
mensup
korove
orkestrulann
ohışturduğu
174kişüikdev
kadroyla
sevenlerinin
karşısına çıkan
Sezen Aksu,
Ermenice,
Rumca ve
Küıtçe
şarkılarda
seslendirdi
(Fotoğraf: AA)
Minik serçeden Türkiyeşarlaları
HaberMerkezi- Sezen Aksu. önceki akşam Efes An-
tik Tiyatrosu'nu dolduran 10 bin kişiye "TürkiyeŞar-
küan" adıylabirkonser\erdi. Ege Ordu Komutanı Or-
general HurşitTolon, Aksu'nun konserinin 30 Ağus-
tos'ta yapılmasından rahatsızlık duyduğunu söyledi.
Farkh dinlere mensup koro ve orkestralarm oluş-
turduğu 174 kişilik dev kadroyla sevenlerinin kar-
şısına çıkan minik serçe Ermenice, Rumca ve Kürt-
çe şarkılarda seslendirdi. "Gülümse" adlı şarkısıy-
la başladığı konserde 20'nın üzerinde şarkı söyle-
yen ve konser bitiminde kendisinı alkış yağmuruna
tutan binlerce hayranı için defalarca sahneye geri dö-
nen ünlü şarkıcı, "Bu şarkılar bizim gerçeğnniz"
dedi. Diyarbakır'dan gelen çocuk korosuyla da Kürt-
çe şarkılar seslendiren Sezen Aksu'nun 174 kişilik
dev müzisyen kadrosunu Enderun Klasik Türk Mü-
ziği Topluluğu, îzmir Devlet Opera ve Bale Orkest-
rası, Feriköy Vartanat Ermeni Kilise Korosu, Oni-
ro Rum Müzik Topluluğu, Lospaşaros Sefaradis
Musevi Çocuk Topluluğu'nun da aralarında bulun-
duğu orkestra ve korolar oluşturdu. Konseri îstan-
bul'dan gelen din adamlan da izledi.
PAZAR
ORHAN BURSALI
Süpdiipülemez Dünya
Başımızı, devekuşu gibi soktuğumuz doğurgan ol-
mayan kısır iç politikadan çıkarbp, bugün şöyle bir dün-
yaya bakacağız, ta Guney Afrika kenti Johannes-
burg'dayapılan "Sürdürülebilir Kalkınma İçin Dün-
ya Zirvesi"ne.
Isim babası Norveç başbakanlanndan Gro Hartem
Brundtland olan ve dünyada kalkınma polrtikalanna
temel ahnması kararlaştırılan "Sürdürülebilir kalkın-
ma" nın kavramsal ıçenğinde şu var:
"Gelecek nesıllenn kendi gereksinimlenni karşıla-
ma yeteneklerine engel olmadan, bugunün gereksı-
nimlerini karşılamak."
Kalkınma, ulaşılan refah düzeyini geliştirerek top-
lumsal hayatı sürdürmek demek. Özünde enerji ve
üretim yatar.
Insanlığın, doğanın kaynaklannı vahşice ve alabil-
diğine tükettiğınin ve bunun sonucu otarak da yerkü-
renın temel yaşamsal dengelenni bozmaya başladı-
ğının anlaşılması üzenne, alarm zilleri çalındı.
Küreselleşmenin, bunun itici güçlen olan kapıtaliz-
mın ve emperyalizmın azgın ve kural tanımaz biçim-
de rekabeti kışkırtması. sömüruyu arttırması sonucu,
doğal dengenin bozulmaya başlandığı saptandı. "Kal-
kınma". bu biçımiyle, sürdürülebıltr olmaktan çıkıyor-
du. Yani, dünyaya egemen olan bu kuşağın ekonomık
etkınlikleri ve ıdeolojısi, bizden sonraki kuşaklar için
kalkınmayı (ve yaşamı) ımkânsız kılıyordu.
Işte 20 yılı aşkın bir suredir bütün ekonomık faali-
yetlerin"sürdünü/eb///rka//c/nma"çerçevesındekalma-
sı için çırpınıp duruyor dunyamız.
"Sürdürülebilir kalkınma" bir kilit kavram. Birleşmiş
Milletler'in ılgilı Internet sayfalannda, bu kavramla il-
gili yüzlerce belge, yazı vb bulabilırsınız. Kavram, ya-
şamın bütün alanlarını kapsayacak biçimde gelıştiril-
mış durumdadır.
•••
10 yıl önce Rio de Janeıroda bu amaçla Dünya Zir-
vesı yapıldı. Fakat orada alınan karariara rağmen, yer-
küremızde ve ınsanlık düzenınde bozulma. hem de ar-
tarak sürdü. Hem ısınma, hem sera gazı, hem deyok-
sulluk!
ABD, bu bozulmanın, yaşanamaz bir dünyaya doğ-
ru gidişin baş mıman. Dünya kaynaklannın sınır tanı-
maz en büyük tüketıcisi. Bu alanda alınan kararlan ta-
nımıyor. Spıegel dergısine göre (35/2002), "American
VVayofüfe" Amerikan türü yaşam tarzının bütün dün-
yaya yayılabilmesi için beş yerkureye daha gereksini-
mimiz var (Alman tarzı için 2.5!).
ABD, yanıbaşımızda savaşa da hazırlanarak, sürdü-
rülemez bir bölge ve toplumsal ilışkiler yaratma pe-
şindedir. ABD'yi yöneten ıdeoloji, yönetım anlayışı te-
pelenmeden. yerkürenın geleceğı karanlık görunuyor.
"Sürdürülebilirkalkınma"n\n en önemli yonü, dün-
ya toplumlarında "eşitsiz kalkınma"dır. Daha doğ-
rusu, büyuk bir nüfus çoğunluğunun kalkınamaması,
yoksulluğun gıderek artmasıdır. Afrıka'nın dünya tica-
retindekı payı yüzde 2'ye düştü. Zengin ülkeler pazar-
lannı yoksul ülkelere açmıyor. Zengin ülkelerin kendi
tanmlanna verdiklen destek, geçen yıl 350 milyar do-
lara yükseldi (Spiegel, 35/02). Bu, yoksullara karşı tam
bir iç pazar korumacılığıdır.
Dünya Bankasfnın son raportan, 6 milyaıiık dünya
nüfusunun 4 milyannın günde 2 doların altmda bir ge-
lırleyaşamaya mahkûm olduğunu göstenyor. Ergin Yıl-
dızoğlu bu raporlardan yaptığı derlemede (Cumhuri-
yet, 26 Ağustos) küreselleşmenin yoksulluğu nasıl art-
tırdığına ve büyük çogunluğu gerilettığine ilişkın temel
verileri sundu.
• • •
10 yıl sonra şımdi Johannesburg'da yapılmakta olan
zirvenin her bakımdan bu kötü gıdişi durdurabilece-
ğine ilişkin temel bir değişimin gerçekleşeceğı umu-
du hıç yok gibi. Örneğın Ingiltere'nın eski BM Büyü-
kelçisi ve şimdi Oxford Üniversitesı yönetıcılerinden
Crispin Tickell, hatta, "Bugünkü insan etkinliklerinin
özü değışmezse, evrimin yönü bile değişebilir, eğer
dünya üzerinde kalmaya niyetliysek durumu değiş-
tirmeliyız" uyansında bulunuyor.
Gıderek yaşanamaz hale gelmekte olan yerküre ve
üzerindeki toplumsal ilışkiler, 'Sır Tickell' gibi düzenın
kişiliklerini bile ınanılmaz ölçüde devrimci yapıyor.
Bakın ne diyor: "Ya yukarıda liderlıklerde kökten bir
değişiklik olacak, ya aşağıdan büyük bırbaskı örgüt-
lenecek ya da örnek büyük felaketler yaşanacak."
(BBC News-Scıence-Nature/Earth Summit)
• • •
Türkiye'yi yönetmeye talip olanlar dünyadaki bu ge-
lişmeierden ne kadar haberdar?.. Türkiye'yi bu küre-
selleşme cangılında, süreklı bir kalkınma çızgisindetu-
tabilecek stratejik ana kalkınma polıtıkalan neler olma-
lıdır?.. Topluma açıklayabileceklen bir fikirleri var mı siz-
ce?
obursali@cumhuriyet.com.tr.
VEFAT
Şadiye Akidil, Huseyin AkidiFin kızlan
TÜCEL DENİZ AKİDİL
(1944-2002)
31 Ağustos 2002 Cumartesi günü
Hakk'ın rahmetıne kavuştu.
Naaşı 2 Eylül Pazartesi günü Erenköy Galip Paşa
Camii'nden öğle namazından sonra kaldınlacaktır,
AİLESİ, YAKINLARI
Eski bir Cumhuriyet çalışanı
TÜCEL DENİZ
AKİDİL i
yitirdik.
Onu arayacak ve anımsayacağız.
CUMHURİYET ÇALIŞANLARI
VEFAT
Sevgili eşim, babamız, büyüğümüz,
ağabeyimiz. onurlu insan
ALİ FAİK CİHAN'ı
kaybettik.
Sevenlerinin başı sağolsun.
Fevziye Cihan - Ayhan. Edip, Adil, Bahar
Çongur - Feridun Cihan - Oya, Barbaros
Erkan - Ayşegül, Ali Ateş