25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL 2002 PAZAR L4 UİA kultur@cumhuriyet.corn.tr Kendisini hayat korkağı olarak tanımlayan Uğur Yücel, yeni filminin çekimlerine ekimde başlıyor Odanın içi, uçurumunkenan \Jynamak da, yönetmek de, yazmak da istiyor Uğur Yücel, hugüne dek seyrettiklerini seyirlikyapmak için. "Kendimi Hçbir zaman uçuruma atmamış korkağın biriyim " diyordu daha önceleri, artık "Bu kez uçurumdan atlıyorum ve hiç korkmuyorum, hem de gözü kara " diyor. \y>ocuklıığundan buyana biriktirdikleri için "Tüm seyrettiklerimden edindiğim, hikâyeleryazıp sinemalaştırmak oîdu. Burada yakışıklı bir ilişki buldum hayatla kendim arasında. Ritmin içinde olmak, kurguyu, senaryoyu,fılmin dramatik aksım oluştururken işe yarayan malzemeler" diyor. ÖZLEM ALTUNOK Uzay gemileri geçiyor üzerimiz- den, Latince uğultular yikseliyor son- n, korkak cesur, cesur korkak bir adam uçurumun kenannda belli belir- %z davul sesleri eşliğinde dans ediyor, içinin sesini dinlediği kendisini bıle yok sayarak, gidiyor, geliyor, gidiyor, ge- lıyor uçurumun kıyısına ... Aslında hep gizlenen bir adam o, yaptığı işleri biliyoruz Kabare dün- yası en başta, sonra 'Muhsin Bey', ar- dından 'Azınhkta Kaldık'la show- man'lik, 'Arabesk', 'Eşkya', İkinci Ba- har'la başlayan ve 'Karanbkta Ko- şanlar'la devam eden yönetmenlik... Yeni filmini çekecek şimdi, uzun za- mandır dillendirdiği, ekimde başla- yacak olan. Uğur Yücel... Aklımızda kalan, or- taya koyduğu nitelikli işleri, niceliği sınırlı olsa da. Aslında, fikir çok, des- tek yok; ürün var, gören yok; ekip var, tesis yok; kalabalık bir yerde, bir o ka- daryalnız... Ciddi birinsan Uğur Yü- cel, gıttikçe daha ciddileşen değıl. De- rinlerde bir yerde tutkuylabağlı oldu- ğu çocukluk günlerine daytyor sırtı- nı. BİT arkadaşırun çocukluğuna daır sözleri. "Biz de aynı yerlerden geçtik, ama biz hayan yaşamışız, sen seyret- mişsin"\ YıllardırEskı Yeşü'de,çok daha önce bir orkestrada. içindeki tamtamlan seslendirerek başlamış mü- ziğe. Sonra yirmili yaşların savnıklu- ğu... Kendini cesur bulmuyor o za- manlardaki gıbi. "O çocuğu derleyip toparlayıp bir kese kâğKtanm içinesok- tum. Nasıl yanıp yakıhyorum, çünkü o savrukhıktan çikacaktı her şey, çı- kıyordu da. Zehir zemberek bir adam vann, ne yaptun da böyle korkak bir adama çevirdim o 20 >aşı" diyor.. O duruşu, o kabuksuz, yay gibi zihni kaybettiğini düşünüyor, bir kirpinın dikenlerini törpülemek kadar kötü olan. Öyle olduğunu sanıyor, çünkü bu ülkede yaşıyor; ne de olsa öykü- ler, resimler üreten insanlar, hayatın içinde hiç de donanımlı. korunaklı ya- şamıyorlar. Her şey bir odadan çıkacak O zamanlar bir de yazıyor çokça, o henüz basilmayan kitabındaki öykü- ler de dahil olmak üzere, her an tüm kayıtlan silmeyi de göze alarak. Ka- yıtlannı silemeyeceği şeyler de var tabii. 'Gemide' ve 'Lalefi'de Bir Azi- 2e'nin müzik prodüktörlüğü, "An" Na- ak,Cumai,Nevzat'' rolleri, havaya ası- lı sözleri gibi... Garip bir sindirmiş beyin. hiç doymayacak biryürek "Ha- jat korkağı bir adamım. Beni bir yer- den başka biryere hareket etrireeek bir notivasyon yok hayanmda. Kendime tartvrafler\Taratıpsüksefi birhayatya- şama hev esim olnıadı hiç ama, izleyip ie gıpta ettigim. heyecan duyduğum filmler, festhaller oldu. Mesela Edin- kurgh Festivati'nde hayab çoğaltan. ireten insanlar ve sadece yetenekleri- li satacağın bir düm a vardı, burdaki- tere benzemiyoriardı, sahneye çıktık- an zaman yürekkrini göriiyordum. îuradaise beslendiğim hiçbir şey yok, opraklanndan ve insanlanndan baş- <a." YaaTura da böyle bir film. burah iört gencin öyküsü, Karadeniz'de, Iç \nadolu'da, Ege'de geçecek olan. Di- |er oyuncular henüz belli olmasa da jnun oynayacağı kesin. Öyle bir rol •d, kiınseye vermek istemiyor, bir yan- ian oyunculuktan kaçarken. Oyna- makla, göstermekle hep bir hesaplaş- mayaşıyor Uğur Yücel, seyirciye ya- kmyEdauzakolmaktançekiniyor, yap- tığı işleri sürekli eleştiriyor, show- man'lığı beceremediğini düşünüyor... "Asfcnda evde oturmayıtercih ederdim. Sinemayı da öyle düşünüyorum, her şey bir odadan çıkacak. kendi dün- yamdan. Bazen niteliklerini beğendi- ğiniz ldmliklerle karşüaşıyorsunuz, sonra o bir yere koy duğunuzinsan bir fitaı yapryor, kötü birfihnvesonra.onun fflminin kötü olduğunun farkjnda ol- madığınu üstelik o filme bir siirü de- ğerler yüklediğini görüy orsunuz. Bir- çok insan, kendüerini sunduklan ka- dar yetenekli degiller ashnda. Dünya, kendilerine değer vükleyen birtakım sufli insanlann dünyası olmaya başla- dı. Bütün bunlann içinde nasıl et ka- fah bir adam olabüirim ki ben?" Be- Yt ğendiği, düzgün bulduğu ışlen de var. Muhsin Bey'deki Ali Nazik rolü me- sela ya da "îkinci Bahar 1 ve 'Karan- hkta Koşanlar" dizisi. Diyecekleri \-ar~. Bu duruşun açıklaması, kendini ka- zıklamamak en başta, ne kendini ne de başkalannı. Onun da bir egosu yok mu acaba? "Hayaümda, bir şezlonga uzanıp"ve şımdi hiçbir şey düşünmü- yorum. çok mutluyum' dediğimanlar çok azdır. Çıkmazlara neden olacak denüyaraba biri değffim,derin anlam- lar yükleyerek abartmryorum bu du- rumu ama insanlann başkalarnun iş- lerine eleştirelyaklaşırken kendilerine öyle da\Tanmamalannı iki yiizlü bu- hıyorum." Yazı Tura ya da diğer yapmak iste- dıkleri için"tnsanlarnı diplerde du- yabfleceği seskrie ügfleniyorsam ve bu- nu aktarabiKrsem, bu her şeyiyıkar ge- çer™" diyor. Diyecekleri var, iyi bir teknik ekip, sürekli aynı oyuncularla çalışabileceği bir cast, içinde "Türki- ye standartlanna göre iyi" tanımla- ması geçmeyen bir inanç... Hikâye, her yerde anlanlır tabii, me- sela, Norveç'te emekli işçilerden oluş- muş bir koronun hikâyesi. .\ma o "*Bu- radaanianlacakçokgiizel hikâyeler var, içimi yakan, yüzümü güldüren" di- yor. Bütün bu söylenenlerin arkasın- ÜCEL, YAZIP YÖNETTİĞİFÎLMDEBİRKARAKTERDECANLANDIFL4CAK Yaumı turamı?^ Yeni bir tür müzik prodüktörlüğü yapacağım bu filmde. Ayn ayn parçalan bir araya getirerek Gemide ve Laleli'de Bir Azize'deki gibi, bir duygudan bahsederek gelenler neyi çaldığını bilmeden. içımde duyduğum sesleri enstrüman çalan insanlara aktararak bütün bunlan birbirine monte etmek istiyorum. ^ Filme Artvin'de çekeceğimiz bir aşk hikâyesiyle başlayacağız. Ürgüp, Çamlıhemşin, Ege ve Istanbul'da çekeceğimiz dört mekânda geçecek. • Oynayacağım karakteri bir gün, bir arkadaşıma anlatırken yakaladrm ve iştahım kabardı. Bizim meyhaneci Yakup gibi bir adam. Kaç kişi oynayabilir ki böyle birisini? Yine bakacaksınız, adamın arkasmda bir oyuncu duruyor. • Eurimages"ten desteğimiz var, TRT'nin SESAM'a Türk sinemasmı güçlendirmek için ayırdığı bütçeden de bir pay alacağız, biraz da sponsor desteğiyle sekiz haftada bitirmeyi düşünüyoruz. */ Filmi sıradan insanlarla çekmek isterdim aslında. herhangi birisinin oynayıp oynayamayacağıra beş dakikada görürsünüz zaten, o günleri de sabırla bekJiyorum. • Aklımda sabit isimler yok. Oyuncular bir hafta içinde deneme çekimleriyle belli olacak. da. kendi göğsüne jilet atan bir adam yatmıyor, bu bir varlık nedeni ve her şey, en başta çocukluk, bu nedenin içini dolduruyor. "Çocukken uzayge- mileriçiziyorve Latinceokhığunusan- dığım isimler koyıry ordum onlara, bu düny aya inaruy orum ben. gemüerim vanta \t onlar uzaya gidip geSyordu. Bunun sonucunda masunı bir mitoma- ni başlanuşn. birilerini kandırmakiçin değil, öyle gördüğüm ve inandığım için. Tamamen bu saflık, arayip bul- mamızgerekenşey. Hayalleri biçimlen- dinne dunımu iseöğretilebilir." Değı- şen çok şey var elbette, 14-15 yaşına İcadar radyo dinlerken şımdi evde montaj yapabihnek gibi. Bu devrimi zihinsel olarak nasıl yaşayacağımı- zı merak ediyor. "Hiçbir döneme denk gebnedi ki teknoJojinin bu ka- dar aplayıp sıçradığı bir hayat. Lam- bah radyoya vnruy ordun düzelry or- du, öyle bir yerden geldik" diyor. Ve gençleri görüyor, onlara model ol- maktan çok, kılavuzluk etmek ama- cıyla kendi içlerinden, bu ülkeden çıkabilmeleri için özgün bir kişiliğe sahip olmalannı, kendi bakışlanm oluşturmalannı istiyor. Müzik, yazı, oyunculuk, seyretmek, görmek... buluşma noktası yönetmen- liği mi işaret etti sonunda? "Tüm bu seyrettiklerimden edindiğim, hikâye- leryazıp sinemalaştırmak oldu. Bura- da yakışıklı bir ilişki buldum, hayatla kendim arasında. Şüphesizçoeukyaş- tan beri ritmin içinde olmak. kurgu- yu. senary oyu, diyaloglar silsilesird. fil- min dramatik aksını oluştururken her yerde işe yarayan malzemeler. tyi bir kulak, Ki bir duyum, detayb bir izle- me, hep hayabn arka penceresini degö- rebüme. objelere, insanlara baküğı- nızda boyuflandırabflme_ Özettikler sistemle, eğitimle değfl, içerden bir yer- lerden geliyor ashnda." Oynamak yerine oynatmak llk sinyali Balalayka'da vermişti, Karanlıkta Koşanlar'da artık "Dahane oynayacağnn kj" hissi sonra... Oyna- mak yerine oynatmayı seçiyor artık, ne kadar kaçıyor bu hesaplaşmadan, ne kadar anlatmak istiyor asluıda oy- namak istediğini Uğur Yücel... "Oy- nayacagını adamın artık benden çık- maya başladığu o adamın üzerindeki kontrolümün sadece teknik anlamda okhıgu biroyunculuk hayal ediyorum. Oyuncuhıkkavramıgiderekhafifleal- nıeye başlandu Ortahkta oyuncu ola- rak dolaşan insanlan, hayannda hiç oyunculukyapmamış kişikrie aynı di- zi içerisinde gördüğümüzde, o zama- na dek oyunculuk yapmamış insanla- nn daha çok işe yaradığmı görüyoruz artk Çünkü kendflerini oyuncu zan- nedenkr, zannettikleri kadar iyi de- ğüler,tiyatroy u. oyuncuhığu kasryor- lar. Diğerleri ise Ne var kardeşim biz de yapıyoruz, hiç de zor değilmiş' de- yip, bir şeylere imza atmaktan büyük mutluhık duvTiyorlar. Tam' körler sa- ğırlar bırbınnı ağırlar dünyası' bura- SL Bense kafanun içindeki oyunu oy- nayanuyorum,bunu banabirisi de an- latamryor. \ öneteceğim fibnleıie na- sribr oyunculukpeşindeoldugumu da- ha iyi anlatacağım. Ashnda benim gi- bi iş namusuna, profesyoneBiğe sahip bir adamla çahşmak isterdun." Oynamak da, yönetmek de, yazmak da istiyor Uğur Yücel, bugüne dek seyrettiklerini seyirlik yapmak için. " Kendimi hiçbirzaman uçuruma at- mamışkorkağın biriyim" diyordu, ar- tık u Bu kez uçurumdan atlıyorum ve hiç korkmuyorum, hem de gözü kara" diyor. Yücel, 'Bir oyuncuya oyunculuğa ait bir şey görmek istemediğinizi anlatmak dünyanın en zor işi' diyor 'Oyunculiikta hîle yapmayı sevnüyorum' Ealuk Bilginer \e Uğur Yücel, Karanlıkta Koşanlar'ın setinde. Hayatımda hiçbir rol için Nevzat rolü kadar övgüde bulunulmamıştı bana. Oyunculukta hile yapmayı sevmiyorum. Oyunculuğu bir zanaatkârlık olarak düşünürsek birden fazla iş yapacak bir donanımım var ama gündelik hayarı geçiştirip oralardan para kazanacak ve kendime eğlence alanlan bulabilecek bir düzlükte gitmiyor hayat. Dünyanın en zor işlerinden biri, bir oyuncuya oyunculuğa ait bir şey görmek istemediğinizi anlatmak. Doğal olmanın dışında bir şey söylüyorum ben. Bir oyuncuyu doğal olana çekmek başka bir şey, bir oyuncudan bir karakter yaratmak başka. Oyunculuk burada işe yarar, bizim binlerce karakter yaratmamıza kıla\aızluk eder. O, bir oyuncu diye her karakterin arkasında o oyuncuyu görmek, ona ait hiçbir mimik, belirteç yakalamak istemiyorum. Karanlıkta Koşanlar. televizyonda yapılmaması gereken düzgün bir işti. Belirli bir kitleyi mutlu etmek yüreğimi okşuyor ama tele\'izyonda daha geniş düşünmek lazım, dolayısıyla Karanlıkta Koşanlar'daki gibi sofistike bir hikâye kurmalc entelektüel bir süreç oluşturmak televizyon için uygun değil. Böyle bir projenin içinde ancak TRT durabilirdi, o da bu kadar dayanabildi. Dertleri sadece düzgün bir üretim ortaya koymak isteyen insanlann çabası 10 bölümde bitiyorsa, bu haksızlıktır. Çünkü diğer tarafta işlerini tam anlamıyla bir gösteriye dönüştüren insanlar milyarder oluyorlar. ya'dan odd • Kültiir Servisi - Türk - ftaryan ortak yapımı olan 'Derviş' adlı fihn, ttarya'nın Vicenza kentinde gerçekîeştirilen Gallio Fihn FestivaH'nde 'En İyi Fihn' ödülünü aldı. Mesa Seümoviç'in 'Deniş ve Ölüm' adlı kitabından îtalyan yönetmen Alberto Rondalli tarafindan sınemaya uyarlanan 'Derviş'te, tspanyol oyuncu Antonio Buil Puejo, Cezmi Baskın, Ruhi San ve Başak Köklükay a rol alıyor. Kapadokya'da tarihi ve gerçek mekânlarda çekilen fılm. 6 Aralık'ta Türkiye'de gösterime girecek. Kamera arkasına geçen genç yönetmenJere, ilk deneyımlerini sergileyebilecekleri nitelikli bir platform sunmayı amaçlayan Gallio Film Festrvali seçıci jürisı. 'Derviş'in birinci olmasının nedenini, *Yönetmen, romanın edebi değerini, içeriğmi ve anlamını yorumlamada, sentezkmede çok başanlı olmuş ve kümırel altyapısınuı ne kadar haztrbkh olduğunu ortaya koymuştur" dıye açıkladı. Rrtına Tannısi heykei bıdundu • Kültür Senisi- Kuşadası Kadı Kalesi"nde yapılan kazı çalışmalannda. dünyada üç tane olduğu bılinen "Fırtına Tannsı' heykelinin dördüncüsü ortaya çıkanldı. Ege Üniversitesi (EÜ) Bizans Sanatı Anabılim Dalı'na bağlı görevlılerin gerçekleştirdiği çalışmalar sonucu çıkanlan Hitit Uygarlığı'na ait Fırtına Tannsı adlı heykelin. Aydın Müzesi'nde koruma altına alındığını söylendi. Bölgede son olarak Osmanlı dönemıne ait bir camı kahntısına da ulaşıldı. Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Zeynep Mercangöz. kazı heyetinin çok önemli bulgulara ulaştığını, Kadı Kalesi'nin MÖ 5000 yıllık" geçmışinın ortaya çıkarıldığını belırtti. Bugüne kadar üçü Anadolu'da bulunan. bir tanesi de Yunanistan'da ortaya çıkanlan heykellerden bazılan ise Metropolitan Müzesi'nde sergileniyor. Kadı Kalesf nde ortaya çıkanlan heykei. ait olduğu yüzyıl katmanı yerine Bizans dönemi toprak katmanında ele geçirildı. Bunun nedenınin askeri ya da kültürel yolla heykelin o dönemlerde Batı Anadolu'ya ulaşması olarak değerlendinliyor. Tpiepbukezyönetmiyor • Kültür Servisi -1995 yılında film endüstnsıne birtakım etik kurallar kazandırmak adına hazırlanan Dogma manifestosunun altına imza atan isimlerden ikisi, Thomas Vinterberg ve Lars von Trier ılk gerçek işbirliklerini yapmak üzereler. Şu sıralarda yeni fılmi 'It's All About Lo%e'ın post-prodüksiyonuyla ilgilenen Vinterberg, eski "dava arkadaşı' Lars von Tner'in 'Dear Wendy' isimli senaryosunu filme çekmeyi kabul etti. Sanat değeri ön plana çıkan filmlerin yönetmeni Trier, biraz daha ticari bir film tadında olabileceği gözlenen yeni filminde 'Dear Wendy', ABD'nin küçük bir şehrinde yaşayan ve ateşli silahlara özel bir ilgisi olan bir grup gencin hikâyesini anlahyor. Trier'ın 'Karanlıkta Dans' ile başlayan üçlemesinin ikinci ayağını oluşturan bu film bir diğer özelliği de ılk defa kendi yazdığı bir senaryoyu kendisi çekmeyecek olması. 2003 yazında gösterime girmesı planlanan, tngilizce olarak çekilecek "Dear Wendy' uluslararası bir oyuncu kadrosu ile beyazperdeye çıkacak. Aydın Ankun'un sergisi AKM'de • Kühiir Senisi- Aydın Arkun'un 13 Eylül-5 Ekim 2002 tarihleri arasında yapılacak olan 16. kişisel resim sergisi Atatürk Kültür Merkezi'nde izlenebilecek. Aydın Arkun'un bu kişisel sergısindeki resimlerde sanatçı, canlı varlıklann yaşam mücadelesi, sevinci, kederi, yazgısı, kısacası doğumdan ölüme kadar süren yaşamı ile ilgili düşüncelerini yansıtıyor. Yaşam için gerekli olan hava. su, toprak renklerinin kullanıldığı resimlerde, hayatın tüm e\Teleri kolaj tekniği kullanılarak anlatılmış. Sergi, Pazar hariç her gün 10.00-19.00 saatleri arasında tstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde izlenilebilecek. Sanatçı, 'Bir Varmış Bir Yokmuş" adlı kişisel sergisindeki resimlerde genellikle sıcak kanlı renkler ve dairesel formlar kullanmış.Resimlerin ana konulannı da insan, hayat, insanın evrendeki konumu, zamanın iç içeliği ve insanın evrendeki yalnızlığı oluşturuyor. AKM:251 66 00 Bertolucci'den yeni bir film • Kültür Servisi - Bertoluccı, üç öğrencinin duygusal ve cinsel deneyimleri çerçevesinde 1968 bahanmn çalkantılı günlerinin perde arkasını incelediği yeni bir filme imzasını attı. Bertolucci bu yeni öyküsünde 68 "in tarihi ve politik yamndan çok. kahramanlannın yaşadığı ilişkilerle ilgileniyor. Bertolucci'nin bu yeni fibni 'The Dreamers' 1968 yılında geçiyor ama gençlığin kendini yeniden keşfetme çabalanndan ve barikatlardan çok, dönemin asıl ruhuyla, yani gençlerin dünyayı, yaşamı ve insanlar arasındaki ilişkileri değiştirmeye yönelik umutlan ile ilgileniyor; anlamaya, anlarmaya çalışıyor. Filmın kahramanlanndan olan iki Fransız genç daha kültürlü, Amerikalı genç ise daha naif bir karakter sergilemesine rağmen aslında kimin daha saf, kımin daha ahlaksız olduğu kestirilemiyor. Çünkü fihnin akışmda roller sürekli değişiyor. Böylece, bu üç kişı arasrnda ilişkilerin keşfedildiği bir çeşit dans başlıyor Bir tür söz verme ve arzular bütünü olan, başrollerinı Eva Green, Michael Pitt ve Louis Garrel'in paylaştığı 'The Dreamers' ile Bertolucci geçmişinin bilincinde ohnayan bugünün gençlerine yeni bir uftık açmak istiyor. BUGÜN = •BEYOĞLU StNEMASI'nda Ferruh Doğan anısma, 12.15, 14.30. 16.45, 19.00 ve 21.15 seanslannda Neil Jordan'ın yönettigi 'Ağlatan Oyun' adlı fihn. (212 251 32 40) •RUMELtHtSARTnda saat 21 .OO'de Cem Yümaz'ın stand-up gösterisı. (216 454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle