Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2002 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLERolay.gorus(a cumhuriyet.com.tr
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Böyle Bir Yasa Var mı?
Işçmın, çalışanın haklannı sürekli savunan, sendı-
kalaşmanın önemini belirten bızlerin, yani gazete ça-
lışanlannın da bir sendikası var. Arkadaşımız Şükran
Soner'ın Başkanı olduğu bu sendıka ile yine gazete-
mizden Oıtıan Erinç'in Başkanı olduğu Gazeteciler
Cemıyetı uyeleri 10 Ocak günü bir yürüyüş yaptılar...
Mesleğın bir kıdemlısi olarak benim de bu yuruyü-
şe katılmam gerekliydi. Ama türlü nedenler engelle-
di bunu. En lyisi konuyu gündeme getırmekle gore-
vimı yapmak ıstedım.
202 sayılı yasa, neydi?
Gazetelerde çalışanlan guvence altına almak; hak-
larını, sorumluluklannı yasal kılmak; toplusözleşme
duzenının basın alanında da uygulanmasını sağla-
mak... Toplusözleşme, çalısanla çalıştıran arasında kar-
şılıklı görüşmelerie bir sonuca bağlama yoluydu. Üc-
retlerin saptanması, çalışma koşullarının belirlenme-
si... Kıdem tazminatı, ışten kolaylıkla çıkarılmama gü-
vencesi, yillık ücretli dınlence iznı, çalışma saatlerınin
ayarlanması, işte böyle şeyler...
212 sayılı yasa, 27 Mayıs devrimcilerinin basın ça-
lışanlanna bir armağanı idi. Daha önce hıçbirparti, hıç-
bir ıktidar böyle bir şey düşünmemişti. Zorba Demok-
rat Parti iktidanna karşı en büyük savaşımı gazeteci-
ler vermişti. Devrim sorasında Basın Yayın Genel Mü-
dürü olan Albay Ahmet Yıldız uzmanlara bir yasa ha-
zırlattı. 212 sayılı yasayı çıkanp uygulatan Albay Ah-
met Yıldız'a teşekkür borçlu olduğumuzu anımsatmak
ısterım. Geçen gunkü yüruyüşün aynntılannı okudu-
nuz. Konuşmalan. istekleri, özlemleri... Ne ıstiyor ar-
kadaşlar? Bu yasanın uygulanmasını mı? Ama elde-
ki çare nedir? Patronlar artık o denli güçlü ki.. bizler
ne desek ne yazsak ne ıstesek boş, yararsız!
Basın tekelleşti. Birkaç büyuk para sahibınin elin-
de bir oyuncak! Bankalan var, şirketleri var, her şey-
leri var... Gazeteci, onlann gözünde üç kuruş paray-
la çalıştınlacak kişi! Istedığı zaman atılacak, ıstedıği
zaman hizmetinden yenı şeyler beklenecek!.. En
onemli görevlerdeki çalışanlannı bıle bir anda kapı dı-
şına atabildiklenne göre.. gunumuz basın dunyasın-
da her şey üç beş patronun elinde! Sen, ıstedığın ka-
dar "212 sayılı yasa" var dıye diren!..
Ne mi yapmalı? Biranda bütün gazetelerin çalışan-
lan bir genel greve gidebılirse! O zaman ne yapartar?
Grev kıncılaryok mu, onlan toplarlar! Azıcık maaşlar-
la geçim savaşındakı çalışanlar ise büsbutün yoksul-
luğa düşmezler mi? Çare? Boyun eğmek, katlanmak
mı? 212 sayılı yasa çıkınca sekiz gazete üç günlüğü-
ne kapılan kapattı. Bir başka gazete ise busbutun ya-
yını durdurmuş, piyasadan çekılmışti. "Artıkbu ülke-
de gazete yayımlanamaz" diyerek!.. Boşuna yapmış
bunu o zaman! Şimdilere kalsa işini eskisı gibi yürü-
tecekti! Ne toplusözleşme var ne de bu sorunu sa-
vunan güçlü bir sendıka! Bütün basın çalışanlan bir
çeşit çağdaş köle!.. Dıyemiyorum, dilim varmıyor, ama
görünen ne?.. 10 Ocakyurüyüşü bir güç gösterisi mi?
Bırlıktelığin önemini kanıtlayan bırdavranış mı? Ama,
biraz geç kalmadık mı? Daha ilk gunden dırenebilme-
liydik, daha ılk günden 212'ye sımsıkı sarılmalıydık...
"Böyle gelmiş böyle gıtmez" dıye kendimızı aldat- •
mayalım. Bu yürüyüşü, onemli bir başlangıcın ılk be-
lirtısı sayalım mı?..
BenDerimki...
RÜŞtÜ ÖZAL Eski CHP Milletvekili, Kurucu Meclis 'te Imar-îskân Bakanı
1
945'lerden beri Türkiye
siyasetinin ortalannda
ve kıyılannda bulunmak-
tayım. Gereken her yer-
de ve hemen her zaman
"ilk"lerin arasuıda yerimi ala-
rak, fakat şamatasız bir yaşamla
ulaştığım 87 yaşımda kendimi
kusurlu görüyor ve kınıyorum.
Oysa her zaman ülkemiz ve dü-
zeni için bir şeyler katabilme ça-
basmda oldum. Çok partili de-
mokrasinin daha ilk günlerinde
yerimi ahnış, karannca mücade-
lemi yapmış bulunuyordum ve
bu tutum ve davranışım, içinde ol-
duğum siyasal partiden -sessiz,
fakat onurla- aynldığım 1957 yı-
hna dek aynı doğrultuda sürmüş-
tür.
Çağdaş demokrasimizin yol-
lannı aydınlatıp açan 27 Mayıs
1960 Beyaz Devrimi'nden önce
de tsmet Paşa'yı -bir arkadaşım-
la- Taşlık'taki evinde ziyaret ede-
rek o yıllarda kapalı kahnış olan
CHP'nin kapılarmı açıyorduk.
Kimlere mi? Bizim kadar
CHP'nin karşıtı olmuş insanlara...
Bu açıhşın böylece öncüsü ol-
muştuk. Bizden bir iki gün son-
raki Taşhk ziyaretçileri ise büyük
ağırlıklannı koymuş oluyorlar-
dı.
O günlerin koşullannda Ata-
türk" ün "en büyük eserim" nite-
lemesiyle ulusuna armağan etti-
ği Cumhuriyet ve partisi 10 yıl-
hkbir muhalefet döneminin -An-
kara'dan milletvekili de seçile-
memek suretiyle- deneyimlerini
de kazanmış Ismet Paşa'sı ve yö-
netim kadrosuyla ülkenin ve in-
sanlarının yazgısında var olma-
lı, düşüncesinde odaklandık.
Bu amaca yürürken kendimi-
zi politikada sakat (malul) kıl-
mamızın siyasal yaşam ufuklan-
mızın kararacak olmasmın bir
önemi olmamahydı, olmadı...
Söylediklerim, günlerimizin
gerilerinde kalmıştır, ne ki bu-
günlerle benzerükbüyüktür. Ama
bir benzemezlik de var ki, bü-
tünlükleri çatır çatır parçalamak-
ta ve hava raporunu okunmaz kü-
maktadır. Siyaset alanında bol
bol var olan -bir uçtan öbürüne
alabildiğince yaygın olarak var
olan- parti sayısı şimdilerde bir
kez daha katlanmak üzere... Dün
aynı çatının altında, aynı sevda-
larda türkü çığıranlar bugün da-
ha bir ufalanıp dağüma karann-
da yola düşmüş görünüyorlar. Se-
çimden uman olanlar seçmen va-
tandaşı daha da bir umarsızlığa
itiyorlar. Dört atlısı ile bir bflenin
yollara dökülmesı şaşılası değil.
Peki bizler ne yapıyoruz, bak-
maktan başka? Umutlara temel
örecek seçmenin bu -aydınlığı
seçilemeyen- geceninkarnından
ne çıkaracağını beklerken yeni
doğan partilerin cılız sağlıksızlı-
ğı karşısında ürpermek, donup
kalmak mı yapacağımız görev
diyebilir miyiz Biz eski politika-
cılar. bu işlerin ne içindeyiz ne dı-
şında? Bizler iyi görsek, iyi yap-
sak gelir miydik bugünlere. dü-
şermiydik bu hallere?.. "Biz ne
yapıyoruz?" sorgulamasını uzak-
ta bırakamayız, bana kalırsa...
"Söytediğin yaşınla mı?" Evet.
inemiyorsak alanlara, yoksa ta-
katı, gücü bacaklanmızın, bari
tribünlere zahmet edelim. Ko-
nuşmuyoruz bile, olur mu bu?..
Hilmi Gürdal'ın (Y. Orman
Müh.) 21 Ekim 2001 Cumhun-
yet'te bilge hocasına seslendirdi-
ği gerçek dolu, mantıkla bezen-
miş söyledikleri ile avaz avaz
haykınyorum. Başta hocalar ho-
cası Sayın Prof. Dr. Mfimtaz Soy-
sal'a, Kaya Erdem'e. Karayal-
çın'a ve aym yolun yolculanna...
1950'denberi sağ siyaset' inül-
kemizi ne duruma getirdiği sayıl-
dıktan sonra, ey sayılan 60 bini
bulan üniversite hocalan, ey ay-
dın deyince mangalda kül bırak-
mayanlar... Ya siz sosyal demok-
ratlar...
Memleketi bu duruma biz ge-
tirmedik, diyor musunuz? Bölü-
nerek çoğalma, fiziğin değil bi-
yolojinin yasası sayın hocam.
Memleket bu durumda iken ulu-
sunu seven hiçbir kimsenin hiç-
bir nedenle birbirine danlarak,
doğruyu farklı yerlerde aramak
gibi bir lüksü olamaz. Ulu önder
Atatürk'le Inönü'nün birinci de-
receden mirasçısı kibar ve bilge
hocam, hele senin aynlıklar üze-
rine bir lükse asla... Fiziksel bir
yaklaşımla her şeyin en doğrusu
bir tanedır.
Sayın Erdal'ın karannda bu
"hakka yakanşB
ın etkisi oldu-
ğuna inanmak istiyor, o nedenle
de tanımadığım gözlerini öpmek
istiyorum, sayın mühendis mes-
lektaşım. Cumhuriyet tarihinde
CHP ılk kez TBMM'nin dışında
kahnış, ulusça bu ayıbın altında
eziklik yaşanmıştır ve faturası da
ödenmiştir. Bu ayıbın günahı ön-
ce bizlerdedir. Solun prototip in-
sanla değil benzeyenlerle oluştu-
ruhnası zorunlu sayılmahdır, as-
lında zorunludur.
Kaynağını öne çıkarmadan gel-
diğimiz noktada CHP 'nin güçle-
nen bir yaşam grafiği var ki, dil-
ler çözülür gibidir. Geliniz ben-
zerler olalnn. açıldığı duyurulan
kapıdan derviş selamıyla hu di-
yerek değil, fakat istencimizle
(irademizle) Atatürk'ün o esirîme-
yen partisinde olalım
Benim sesim siyaset alanlan-
nı dolduramaz artık, mecali yok
bacaklanmın kırsalı dolaşmaya,
ama ben kaydımı yeniletebihrün.
Selam olsun CHP'lilere, eskisi-
ne, yenisine... Ve, kolay gele iyi
niyetlere...
'Vizyonu Yok' Diyenlerin 'Görüşsüzlüğü'...
Ahmet YORULMAZ
G
ünümüzdeki kasap
dükkânlan, birma-
nifatura mağazası
ya da kılık kıyafet satan ve
adına butik denilen işyer-
leri kadar düzenlıdir, şık-
tır.
Eskiler bilirler, bu işyer-
lerinde eski yıllarda kulla-
nılan süngere gereksinim
duyulmuyor artık. Sünger,
kullamldığı bu yerle öz-
deşleşmış, herkesçe "ka-
sap süngeri" diye anılır ol-
muştu.
O süngerler, dalgıçlar ta-
rafindan Bodrum ve yöre-
sindeki denizlerden çıkan-
KULTU* • SANAT (0213) 293 89 78
!KCE RfT2SHOPAN
EV OAZI
OAZI s*lon 2
ANKARA C M MAOIC
ANKARA C M İ MAOIC
ANKARA MOV1CPOC
S-19 00-2
OO-l 8 3O-2T 1S
OO-lB 3O 21 3O
OO-1B3O-22 30
3OO-
3O-13 3O-1C 15-10 00-21
30-20 15 CVCTESİ 23 OO
ANTALVA PLAZA 2
ANTALVA PtJkZA 9
ANTA.LYA P M t T K t t
LVA. MtOA
ESİR SAN
AT«CMM*XX
CINCMUUOI
ADAMA M r m O f O L
ANTAKYA KONAK
DİVA.RBAKIR CMLAN
9 AhfTEP
3O-1B 0O-2O 3O
3O-1S0O-Z0 3O
45-18 0O-21 15
3O-10OO-31 3O
lırdı. Günümüzdeyse çok
pahah ve neredeyse turis-
tik eşyadan sayılan deniz
süngeri yerine, daha ucuz
olan, petrol artığından üre-
tılen yapayı kullanılıyor.
Kasaplarbu süngerle, et-
len doğradıklan pirzolayı,
bifteğı, bonfileyı dövdük-
len ağaç kütüklerinin, tez-
gâhlannın üstlerini süer-
lerdi. Sünger, gördüğü işin
doğal sonucu, istenildiği
kadar yıkanıp anndınhna-
ya çahşılsın, kırmızıdır, asd
rengi göriilmez olmuştur.
Kim yakışhrdı, kim di-
limıze deyim olarak oturt-
tu; kımler bunu yazı kav-
galannm içeriğinde ve baş-
hğında kuÜandı?.. Bümiyo-
ruz. Tek bildiğinüz, sek-
sen doksan yıllık siyaset
ve yazın yaşamımıza dam-
gasını vurmuş gazeteci ve
yazuı (edebiyat) adamla-
rının bu deyimi kimileyin
kullandıklandır.
Biryüzyıla yakın zaman
dilimi içinde, kimler yazı
yoluyla kavga etmemişler-
dı ki
0
..
Cenap Şahabettin, Tev-
fık Fikret, Süleyman Na-
zif. AK KemaL Hüsejin Ca-
hit,RızaTe\fik,NâztmHik-
met, Yakup Kadri, Hasan
.4li,NaciSaduDahvb... Say-
makla bıtireme>Tz!..
Bu adlar, günümüzdeki
kimı hem bilisiz (cahil),
hem görgüsüz, hem düzey-
siz sözde yazarlar ve kalem
artıklarından değildiler.
Inançlan ne olursa olsun,
bilgıli, çelebi, onurlu in-
sanlardı.
Hem hadlerini bilirler,
haddini bümeyene de bil-
dirirlerdi. Içlerinden para-
sı yetmediği için sigarası-
nı, yanm şişe rakısını bıra-
kacak denli onurlulan çık-
mıştır -hani bizde daha iyi
semirmek için köşklere,
yöneticileTe yaslanıhr ya-
... Onlar alçalma sayarlar-
dı bu tür davranışlan. Ger-
çekleri saptıran, obnakta
olanı çekiştirip duran, ca-
hil, yalancı ve utanıp ar-
lanması ouna>f
an adamla-
n da "Yûzü kasap sünge-
rivie sitinmiş" diyerek aşa-
ğüarlardı.
Bugünün densiz, kültür
düzeyi de düşük sözde kö-
şe yazarının -dilerseniz
köşk de diyebihrsiniz- ta-
sası ise başkadır. Fransızın
Chardonnay'inin doksan
beşi mi, Chateau du Cal-
vaire'inin doksanı mı de-
ğerlidir?.. Aman aman Lo-
uis Max mı, ağıza alınacak
gibi değildır!..
Kısacası geçmışini pas-
pas yapmış bizim duyunç-
suz (vicdansız) yalakalar,
çıktığı yeri düşünmez. ga-
rip babasının paracıklany-
la, kafayı ucuza bulmak
için, limonla ezihniş tahin
helvasını meze yaparak Te-
kel'in Güzel Marmara'sı-
nı ya da daha ucuz bir Boz-
caada şarabı içtiğini unu-
tur, dünya markası şarap
on yıllık mı olmalıdır, yir-
mi yıllık mının hesabını
yapar şimdi! Oysa başta
bizim Tekel'in Buzba-
ğı'ndan başlayan özel fır-
malann ürettiği yığınla ka-
lıte şaraplanmız var. Bun-
lan bırakıp dünya marka-
lannayönehnesi durumun-
da, süperlüksyaşamınmgi-
derlerini karşılamak için
patronuna angaje olacağı-
nı, poühkacmın çıkarlan-
na kalemini kiralamak -ki-
ralamakda ne söz, satmak-
zorunda kalacağını düşüne-
mez.
Yani kendisi vizyonsuz,
düştügü çukuru göremez,
en üstteki erdemüye viz-
yoou yok demek utanmaz-
lıgına saplanır. (Vizyon ye-
rine 'görüş' demez.)
Ulusun, varlıgıylabvan-
dığı insan, "YertiMahHaf-
tası"nı anımsayıp, yakın
tarihlerin varsılhğına o tu-
tumlulukla geldiğimizi ve
şimdiki içler acısı durumu-
muzda, o günleri anımsa-
dığını, içine bahklama dal-
dığımız rezil yoksulluktan
çıkabihnek için o tutum-
luluğa özlem duyduğunu
söylediğinde, densizlik
edip, o değerli insanı "viz-
yonsuzhıkla" yaftalamaya
bakar, başta vizyon sahip-
lerinin, ardından onlann
yâran'ının bu memleketi
nasıl soyup soğana çevir-
diklerini, büyük bir pişkin-
likle görmezden gelerek!..
Kimdir, kmlerdirbu gör-
kemli medyacılar?
Dar geürli birmemurun
ya da küçük bir esnafın, -
belki de çok dar gehrli bir
çiftçinin- bin bir sıkıntıy-
la bir liseden ya da fakül-
te dengi sayılabilecek bir
yüksekokuldan, hayatta ek-
meğıni ahıının akıyla ka-
zansın diye, okutmaya ça-
hştığı dünün açı! Ya Istan-
bul'un Gülhane Parkı'nda.
ya Ankara'nın Kızılay'ın-
da ya da Izmir Kordon'un-
da bir avuç leblebi çekir-
dekle öğreniminı tamam-
lamaya çalışmıştır.
Bugün ise, dolara en-
deksli aylıkla, fazladan
prım alan bir köşe yazan-
dır...
Onu, sadece varsıUann
gıdebildiği (lüks) market-
lerden alışvenş etmediği
için, bu topluma vizyon ve
yön veremeyecegini söyle-
mekle, bir kez daha yurt
gerçeklerinden uzak yaşa-
dığının, toplum psikoloji-
sini bümediğinin kanıtını
verir.
Taş çatlasa, 25-30 müyo-
numuz marketlerden alış-
veriş edebiliyor, geriye ka-
lan 35 milyonumuz asgari
ücretle ve hatta daha da al-
tındaki bir gelirle yaşamı
sürüklerken o, gereksinim-
lerini (lüks) marketlerden
ahnamakla doğru bir dav-
ranış sergilemektedir.
Kırmızı ışıkta duran,
Cumhuriyet Türkiyesi'nde
yurttaş olduğunun ayırdın-
dakı Cumhurbaşkanı'nı bu
nedenle eleştirmek, eski
padişahhktan, talandanya-
na olduğunu göstermektir.
Bunu da bilemez zaval-
lım!
Vizyonu, millet malını
talan etmek, cinayetlere
göz yummak, varsıÛan da-
ha da varsıl duruma getir-
mek biçiminde algılayan
ve o yolda çaba harcayan-
lardandır artık köşe yaza-
nmız.
Çağdışı padişahlığa son
vermış adaînı ne yapsm o!..
Ulusal Kurtuluş Sava-
şı'na ınanmadığı için
150'liklerden ohnuş, son-
radan Atatürk'ün bağışla-
masıyla yurda dönmüş fı-
lozof RızaTevfik"e, yönel-
tilen bir soru üzerine ver-
diği yanıttan, yüzleri ka-
sap süngeriyle silinmiş
olanlann, ders ve vizyon
ahnalan gerekiyor, hem de
bir 150'ükten:
- Sizce bu dünyada en
mukaddes şey nedir?
- Hukuk vehaysiyet-i be-
şer! (=Hukuk ve insanın
saygınhğı!)
Hukukla insanın saygın-
hğını hedeflemiş bir Cum-
hurbaşkanımız oldu, onu
da harcamak isterler. Ta-
bii harcatırsak ve bizlere
yedirmeye çahştıklan eleş-
tirel yaklaşımlannı yersek!
DENİZİ SEVENLERE İLGİNC ÖYKÜLER, TEKNİK KONULAR.
OCAK2002 •* SAYI.213
UYGUN BİR GEZİ YELKENLİSİNİN SEÇİMİ
MOTORDA YAĞ VE
YAKITA SU KARIŞMASI
KİTAB-I BAHRİYE'DEN
REHBER-İ DERYATA
YÜKSEK ÖKÇELER DÜMEN BAŞINA GEÇTİ
Demirciler Sitesi, 8. Cadde, No: 71 Zeyiinburnu / İSTANBUL
Tel: (0212) 664 16 94 - 510 28 71 Falcs: (0212) 558 67 85
PENCERE
Garip Bir Oykü!..
14 Mayıs 1950'de -20'nci yüzyılın tam ortasın-
da- Türkiye'de iktidar değişti; yapılan serbest se-
çimlende CHP kaybetti, DP (Demokrat Parti) kazan-
dı...
Ortalık düğün bayram yerine dönmüştü, davul
zurnayla meydanlarda oynuyordu halk...
1923'te kurulan Cumhuriyet Türkiyesi'nde ılk kez
iktidar el değiştiriyordu, artık ülkeye demokrasi
gelmişti, Ikinci Dünya Savaşı'nın ağır baskısında
bunalan halk mutlu ve umutluydu.
özgüriüğe kavuşmuştuk!..
•
Yeni iktidar ilk'7cvaaf" olarak ne yaptı?..
Bir: Minarelerde güzelim Türkçeyle okunan eza-
nı Arapçaya çevirecek yasayı çıkardı...
İki: Türk Ceza Kanunu'nun sola açılımı yasakla-
yan maddelerini ağırlaştırdı...
Türkiye'de çok partili rejim bir 'karşıdevrim' kim-
liği mi taşıyordu?..
'Aydınlanma Devrimi'nm üstüne bir şal mı örtü-
lecekti?..
•
Aradan geçen yanm yüzyıllıkdönemde gerçek-
ler ortaya dökülmüştür; Türkiye, Amerika'nın As-
ya'da oluşturduğu "Yeşil Kuşak"ta yer alıyordu.
Neydi anlamı bupun?..
Türkiye'de "7923 Aydınlanma Devrimi"ne kar-
şı "irtica" desteklenecekti.
Ya sol?..
0 dönemde sol sözcüğünü kimse ağzına alamı-
yordu; bunun için yıllar yılı beklenecekti.
Ya Nâzım Hikmet?..
"Vatan haini"yd\ o...
Kimse Nâzım'ın şiirierini yayımlayamazdı.
Bu konuda bir yasal yasak mı vardı?..
HayırL
Korku dağlan bekliyordu...
Demokrat Parti ıktidara geçtikten sonra, on yılı
aşkın bir süre, Türkiye'de ne bir kimse Nâzım' ın N'si-
ni ağzına alabildi, ne bir dergi Hikmet'in H'sini ya-
yımlayabildi, ne bir gazete Ran'ın R'sinden söz
açabildi.
•
Ta ki Demokrat Parti iktidannı deviren 27 Ma-
yts devrimine dek...
Nâzım'ın şiirierinin gün ışığına çıkarılıp kendi
memleketinde basılabilmesi için sivil siyasal ikti-
darın bir askerı eylemle yıkılması mı gerekiyordu?..
Türkiye'nin tarihsel çaprazında "özgürlük ve de-
mokrasi" kavramlannın yeriı yerine oturtulması da-
ha zaman alacak...
Yön dergisi de ancak 27 Mayıs 1960'tan sonra
oluşabilen ortamda çıkanldı.
Dergiyi simgeleyen adlar Doğan Avcıoğlu, Müm-
taz Soysal, llhami Soysal, llhan Selçuk ..
•
Bir akşam sofrada söyleşiyoruz, Doğan Avcıoğ-
lu birdenbire sordu:
- Nâzım'ı yayımlayalım mı?..
Sordu, ama, karartı görunüyordu, bir süre sus-
tum, düşündüm, Mümtaz Soysal'ın naberi var mıy-
dı?.. Bu yayının sonu ne olabilirdi?.. Hepimizin to-
zunu atartar mıydı?.. Tartışmaya başladık; bu mu-
cize gerçekleşebilir miydi? "Komünistlik, Mosko-
vacılık, vatan hainliği" iftiralannı nasıl göğüsleye-
bilirdik?..
Nâzım'ın "Kurtuluş Savaşı Destanı"ndan başla-
nırsa, kim ne diyebilirdi ki?..
Ilk şiirler Yön'de bomba gibi patladı; Nâzım Hik-
met'i tanımayanlar allak bullak oldular...
Yasak delinmiş, tabu yıkılmış, Nâzım Hikmet ken-
di vatanında yayımlanabilmişti...
Ne garip bir öykü değil mi!..
KULTUR • SANAT
C A N N E S 2 0
ALTIN PA
ve F I P R E S
LA STANZA DEL FIGUO
OGUL ODASIA Kim b, Nanni Morelti
Nanni Moretti Laura Moranle
BeyoOlu ALKAZAR 293 24 66 12 15/14.30'16 45/19.00/21.15
W.K5y ODEON C1HEPLBI 21637 90 11.30/14 00/16.30'18 50/21 05 C-C123M
Anılar STANDART 695 36 45 11.30/13.30'15 30/17.30/19.30/21 30
Altunizade CAPITOL 310 06 16 11.00/13.15/15 30/17.45/20.00/22.00
Kadıköy BROADWAY 34614 81 11.00/13.00/15 00/17.00/19.00/21.00
ANKARA ON BİRİNÇİ ASÜYE
HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
KAMULAŞTIRMA İLANI
Dosya No: 2001 '946
Kamulaştınlan taşııvmazın
Bulunduğu yer: Ankara. Yenimahalle, Susuz köyü.
Mevkii: - Pafta no: - Ada no: 0
Parsel no: 3558
Vasfı: Tarla Yüzölçümü: 2543
Malikin adı ve soyadı: Musa Ak>ıldız, Nazif Adıbel-
lı, Ömer Süleyman Kamulaştırmayı yapan ıdarenin adı:
Bakırdağ ASKİ Genel Müdürlüğü Kamulaştırmanın ve
belgelenn özetı: Ankara ıli. Yenimahalle ilçesı, Susuz
köyü 3558 parselde bulunan gayrimenkulün mülkiyet
kamulaştırmasına ve ırtıfak hakkı tesisine, kamulaştır-
ma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili.
Kamulaştırmayı yapan davacı idare. malikleriyle
cınsi ve niteliğı yukanda yazılı taşınmazın kamulaştır-
ma bedelinin tespiti ve tescılı için davacı idare tarafın-
dan mahkememizin 2001'946 Esas sayısına dava açıl-
mıştır. 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası'nın 10. mad-
desinin 4. bendi uyannca ılan olunur. 20.12.2001
Basın: 1078