22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 2 0CAK2002PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 İ OsamtkalesU yoketti... Ytmaya arkmt» 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronikposta: ctentzsofn9cunuHinyet.coni.tr - Meclis'te banka savaşı yaşanmış... "Bankalan kurtanp vatandaşı batırmak icin mi!" Protesto Candan Uca, "Suudi Arabistan'daki tarihi eserlerin yıkımını protesto için TBMM'nin hacca gitme yasağı getirmesi gereklidir. Milyonlarca dolar da yurtta kalır" diyor... Bu Meclis'ten böyle bir karar beklemek biraz fazla iyi niyetli olmayı gerektiriyon önce mangalda kül bırakmayan milletvekilleri bu hacca gitmesin de görelim! Ozetle | Imanya'daçalışan kadın, doğum yapınca bir yıl işe gitmiyor ve devlet. evinde oturup ço- cuğuna bakan anneye yılda 4 bin 800 mark : "bakım parası" ödüyor... Almanya'daki ya- bancı işçiler de bu olanaktan yararlanıyor. 17 yıl önce; Almanya'nın en zengin eyaletlerinden ve ispanya kadar ihracatı olan, Baden-VVürttem- berg'de eyalet hükümeti, nüfus artışını özendirmek için çocuk doğuran kadına üç yıl bakım parası öden- mesinı kararlaştınyor. Ancak eyalet hükümeti Yunan, Ispanyol ya da Portekizli gıbi yabancı annelere de üç yıl bakım parası ödenmesini kabul ederken Türkleri kapsam dışında bırakıyor; Türk annelere bir yıl bakım parasını veriyor. Bu aynmcılıkla ılgili olarak eyalet mah- kemesınde açılan bir davada üç yıl uygulamasından Türklerin de yararlanması gerektiğine karar veriliyor. Konu, federal sosyal mahkemeye götürülüyor ve üst mahkeme Türklerin üç yıl uygulamasının dışında bı- rakılmasını doğru bir karar olarak değertendiriyor. Almanya'da 1989 yılında bu kez Anayasa Mahkemesi'nde bir da- va açılıyor ve yüce mahkeme. "Eyalet Hükümeti iste- diğine istediği uygulamayı yapmakta serbesttir" ka- rarını veriyor; böylece Türkler için, Almanya'daki tüm hukukyolları kapanmışoluyor. Sonra bir gün, bir Türk, hem de öğrenci: doğum yapıyor... Genç anne, yaban- cı öğrenci anneleri üç yıl bakım yardımı parası alırken Türk olduğu için kendisinin bu haktan yararlanama- ması nedeniyle Avrupa Birliği Adalet Divanı'na başvu- ruyor Adalet Divanı, konuyu görüşüp karannı veriyor: "Türk öğrenci de yararlanacaktır." Bunun üzerine, Avrupa Türkiye Araştıımaları Ensti- tüsü konuyu, federal idare mahkemesine götürüyor ve davanın yeniden görüşülmesini istiyor. Bu arada ens- titünün çağrısıyla üç yıllık bakım parasından yararla- namamış 20 bin Türk, Alman makamlarına dîlekçey- le başvuruyor... Federal idare mahkemesi 7 Aralık 2001 'de kararını açıklıyor: "Türkler de üç yıl bakım parası uygulamasından ya- rarlanacaktır." Böylece Alman tarihinin en uzun davası, 17 yıl son- rasonuçlanmış oluyor... Üstelik mahkemenin kararıy- la başvuruda bulunan 20 bin Türk'ün geriye dönük ola- rak bu haktan yararianacağı da hükme bağlanıyor... Bu demektir ki Türklere topluca birkaç 100 milyon mark ödenecek ve bundan sonrasında da doğum ya- pan Türk işçilerin bütçesine bir değil üç yıl boyunca milyonlarca mark katkı sağlanacak... Mahkeme kara- nnın bir yanı da, Almanlann Türklere yaptığı aynmcı po- litikaların ancak Adalet Divanı kararıyla önlenebilme- si! Gelin görün ki, bütün bu gelişmelerden Almanya'da 14 çalışma ataşeliği açan ve her birine yılda ortalama 700 bin mark bütçe ayıran bizim Çalışma Bakanlı- ğı'nın haberi bulunmuyor! Akrf Kökçe, —y "Bülent Ecevit, 4L - Amerika'da Türkiye'nin durumunu nasıl özetleyecek?" diye soruyor ve yanrtını v veriyor "Ana(k)artellerin yolunu açtık. Vatandaşın yolu her zamanki gibi kapalı." Kayıp YıldızTeknik Üniversitesi öğretim görevlilerinden Tülay Çellek'in, yaşam deneyimleriyle ürettiği iki söz: "Paylaşmasını bilmeyen, kaybetmesini öğrenir", "Dürüstler önce, ahlaksızlar sonra kaybeder." SESSİZ SEDASIZ (!) NURlKURTCEBE *Ks*i Yüksek Yerilim Hatt erdincutku " yahoo.com HAYAT da ülkeyi terk edip, güneye. sıcak ülkelere göç etti. Kartlar 7 ve yıllar Ajans 70'ten gazeteci ağabeyimiz Yılmaz Öztürk, uzun yıllardır her yılbaşı çok özel kutlama kartları gönderir... Bu kartlar bir kitapta toplansa, geride kalan yıllann en kısa özetini verecek niteliktedir... Buyılın kartı yanda... Yılmaz Öztürk'ün kartın içindeki kutlama yazısı ise şöyle: "Asrım sefil, asnm yüz kızartıcı." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Güzelim Munzur Vadisi... Yıllar önce; "Munzur da elden gidiyor'' 1 denildiğinde, iki nedenle doğrusu pek de oralı olmamıştık... Birincisi; her şeyden önce "Munzur" aynı zamanda bir "Miffi Park"tı... Tıpkı Yedi- göfler gibi, Dilek gibi, GeH- bolu gıbi, diğerleri gibi... Cs- telık böylesi bir "yasal konı- ma güvencesine" ta 1971 "de ahnmış "Uk" bölgelerimız- den biri de "Munzur Vadisi" değil miydı?.. Ckincisi ise yine o yıllarda, her şeye rağmen yasalann ar- tık "hiçe sayümaya başlandj- ğı" yöreler de genellikle var- lıklı ve gelişmiş bölgelerdi... Atatürk'ün söyledıği "çağ- daş uygarlık'" için. Anado- lu'nun her kesiminde "den- geti kalkınmayı" sağlayacak bir"ulusalp]anlama" anlayı- şı; yanı açıkçası "yurt sevgi- Projesi" denılen bu girişim, gerçekten Tunceli ve yöresi- nm "arük" dışlanmışlıktan kurtanlıp "kalkuımasını" sağlamak için midir?.. Benimle birlikte Tuncelilı dostların da hemen "hayır" dediklerini duyar gibiyim... Çünkü eğer öneelıkli amaç, bu güzel, bu ayduı. bu "kibir- B" ve bu her yönleriyle cum- huriyet çağdaşhğına "göniU- den bağir yöremıze ve insan- larımıza yıllardır gösterilen "vefasızhğa" son vermek ol- saydı. Tunceli "nin kalkınma- sı için aslında yıne "baüya transfer edikcek" enerji uğ- runa eşsiz doğa ve kültür zen- ginliğini gözden çıkartan böylesi bir duyarsızlıkla işe başlanmazdı. Bu "doğa sötnürüsü" yeri- ne, ilin ve yöre halkının kal- kınması için acil ve zorunlu Munzur Ça\Vrun sesüü duyabiiliyor musunuz? sine" dayalı yatrrım politika- sı çoktan unutulmuştu... Bu nedenle batı dururken. kıyılar dururken, "imar ranü" ve "tüfcetimpotansiyeB'' yüksek yöreler dururken, "garibim Dersim'e" kim dönüp baka- bilırdi?.. Batı, kıyılar, metropolleşen yöreler ve turizm ticaretinin imar açısından "gemi aaya aldjğı" bölgeler, plansız-ras- gele-saldırgan ve yagmacı yatınm baskını altında "kal- kuıma"(!) adına hızla tahrip olurken. "geri kalmalarT için sanki gizli bir sözleşme yapılan bölgelerimiz arasın- daki Tunceli ve Munzur Va- disi de ışte bu soygundaki "dışlanmjşhğm şansuu" yaşı- yor gibiydiler... Amaç, "kalkmma" ise?.. Şimdı, yıllar sonra, "Tun- ceb dernekleri" tarafından oluşturulan, "Munzur Vadi- si'ni ve Çevresini Koruma Kurulu"nun bu vadide plan- lanan bir dizi baraj ve hidro- elektrik santralı projesine karşı başlattıklan "çevre, kül- tür ve hukuk mücadelesini" izledikçe düşünüyorum... Acaba, adına "Munzur olan birçok "gerçek kamu hizmetine'" öncelik ve önem verilirdi... 2002 Nâzun'ın, dağlann ve Munzur'un yılı olsun... Sözün kısası, Tuncelili dostlan "destekve sevgi duy- gulanyla" izlerken, sadece Munzur Vadisi'nin yaşadığı "geriüme" üzülmüyorum... Yakın yıllara dek pek inana- madığımız düzeydeki "doğa ve ülke sevgisiznğinin'" nasıl şimdi bu denlı "donığa" çı- kabıldiği de doğrusu artık da- yanılır gibi değil... Çevre Bakanlığı, 2002 yılı- nı "doğa koruma stratejikri- ne" ayırmış...UNESCO'nun "Nâzun \'ılı''na. BM'nin de "Dağjar Yıh"na ek olarak... Bütün bunlarda "samimi" (içten) olduğumuzu göster- mek istiyorsak; ne duruyoruz, işte Munzur orada yolumuzu gözlüyor... Hem doğanın, hem dağlann, hem de "Nâ- zım"'lann" vadisinde acıma- sız santral sesleri değil, yürek dolusu su, insan ve şiir sesle- ri yankılansın diye... Oekinci« cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(S turk.net ÇtZGÎLtK KÂMİL MASARACI HARBÎ SEHfİH POROY semihporoy(âyahoo.com TARİHTE BUGÜN MIMTAIARIKAN 13 Ocak Ouanf'ırt giysiferin- örnek. MODACf MARY QUANT.. 1364- PJ, ÜfJLÜ ifJGİÜZ MOOACISt M4&Y C İBİ BİH APLA,Mİ24HÎ 8/ÇfMOe Sü- . 6ÖZÜPEK &irSrL£&yLE O4H4 : "4/WESr O/Sı Gİ- USAMAAICAR/i f " , /f/A// C*) KOZMET'K f*İ~ ÖDE>tiŞ 1. ASLİYE HUKUK HÂKÎMLİĞt'NDEN DosyaNo:2001 410 Davacı Bag-Kur \ekılı tarafından da\alılar tbrahim Şen ve Mustafa Şen aleyhine açılan rucuen tazminat davasında, Davacı kurum tarafından davalılar ale\hine 2.380. 103.731.-TL rucuen tazminat davası açılmış olup davalı Ibrahim Şen vasisi olan Ödemiş. Türkönü Köyü. KSN:44te nüfiısa kayıtlı tbrahim oğlu 1970 d.lu Mustafa Şen adına çıkanlan davetiyenin köydetı aynldığından bahısle bıla tebliğ iade edildiği görülmüş \e yapılan araştırmada açık adresi tespıt edilememiştir. Vasi Mustafa Şen'in duruşmanın atılı bulunduğu 14.02.2002 günü saat 11.00'de mahkememiz duruşmasına gelmesi veya bir vekille temsil ettırilerek davaya karşı beyanlannı sunması gerekmektedir. Aksı takdirde duruşma yokluğunda devam ettirilerek da\anın sonuçlandınlacağı hususu tebliğ yerine kaim ol- mak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 438 PANO DENÎZ KAVUKÇUOGLU 'Svveetvoice For Minister' Sayın Kemal Derviş, bir yabancı dergi tarafın- dan "dünyanın en iyi ekonomi bakanı" seçilince nasıl bir "karşıjest" yapıp, battı batacakTürk ban- kalarına para pompalama işini yasalaştırmışsa, Hürriyet gazetesi okurlarının o hep bilinen titizlik ve duyarlılıklanyla 2001 yılının "en iyi ankırmeni" seçtiği Sayın Reha Muhtar'ın da ne yapıp yapıp kadirşinas Türk kamuoyuna benzer bir jestte bu- lunması sabırsızlıkla bekleniyordu. Bu jest nihayet hafta içinde, Sayın Muhtar'ın "Ateş Hattı" prog- ramında sunduğu özel Ibrahim Tatlıses gösteri- siyle gerçekleşti. "Bir Sanatçı: Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri" başlığıylaözetleyebileceğimizbu müzik- li gösteride, lahmacunculuktan otobüs işletmeci- liğine, plakçılıktan otelciliğe kadar kendi deyimiy- le, "yüzlerce insana bakan" bu çok boyutlu sanat- çıyı her yönüyle tanımış olduk... Program sırasında kilitlenen telefonlardan ve stüdyodaki izleyicilerin sonu gelmez sorularından geniş kitlelerin bu "hep delikanlı" Urfalıyı nasıl derinden merak ettikleri belli oluyordu. O insanlar "Ayağmda Kundura"dan "Bebeğim"e kadar ge- çen on yıllar içinde onun sesini doldurmuşlardı kulaklanna... Onun lahmacunlarınt yemişler, onun otobüslerine binmışler, onun oynadığı, yönettiği filmleri izlemişlerdi. Belki de Türkiye'nin "en bili- nen" adamıydı o... Her şeyiyle parlak bir kristal gibi ortadaydı... Hiçbir bilinmezi olamayacak ka- dar saydamdı... Ama yine de insanlar onu merak ediyorlar, onda "esrarengiz" bir şeyler bulacakla- nnı sanıyorlardı. "Bulmayı umuyoriardı" demek daha doğru olurdu belki... • • • En merak edilmeyecek insanda bir şeyler bul- mayı ummanın, bunu istemenin, bu gerçekleşme- yince de mutsuz olmanın sosyolojik, sosyal-psi- kolojik birtakım nedenleri olmalıydı mutlaka... Ib- rahim Tatlıses'i merak etmekte böylesine direnen insanlann onda biri, yirmide biri kadar insan, onu merak ettikleri kadar "dünyanın en iyi ekonomi ba- kanı" Kemal Derviş'in battı batacak bankalara "para pompalama yasas/"nı merak etseler, bu- günkünden çok daha farklı olabilecekti durumla- n. Ama Ibrahim Tatlıses'i merak etmekten, başka şeyleri merak etmeye ne zamanları ne de güçleri kalıyordu, ne yazık ki... Bankalara pompalanacak tastamam 4.000.000.000.000.000. (dört katrilyon) lirayı enin- de sonunda ödeyecek olan onlar değil miydi?.. Sayın Derviş'in sağdan soldan bulduğu borç pa- ralan da bir gün faizleriyle birlikte yıne onlar öde- meyecek miydi? Sonunda onlann cebinden çıka- cak paraları bulduğu, bulduğu o paralan da ancak onlan, onların emeğini, üreteceklerini önesürerek bulabildiği için "dünyanın en iyi ekonomi bakanı" seçmişlerdi onu... Bu "seçim" bile tek başına bir merak konusu olamaz mıydı? En az Ibrahim Tat- lıses'in çocuklan, "kadınlan", aşklan, "namus te- lakkisi" kadar merak etmeye değer başka hiçbir şey yok muydu hayatlannda? • • • Ibrahim Tatlıses bile hayret ediyordu bu kadar merak edilmesine... Onca sorudan sonra hâlâ şu- sunu busunu soranlara, "Sana ne" diye yanıt ver- meye başlamıştı programın sonuna doğru... En sonunda insanlann dangalaklık düzeyine varan yanlış meraklanna patlamış, 2004 yılında yapıla- cak genel seçimlerde milletvekilliğine soyunaca- ğını ilan etmişti... Bu dangalaklığa ancak siyasal bir müdahale ile son verebıleceğini düşünüyor ol- malıydı... Şansı da yok değildi, böylesine merak edildiği birülkede... "Mr. Svveetvoice for minister!" Sonra belki onu da "en iyi bakan" seçecek bir dergi, bir gazete bulunurdu, "Hürriyet" sözgeli- mi... Neden olmasın? Neler yaşanmamış, neler yaşatılmamıştı ki bu "pembe meraklar" ülkesinde? Hem de seve se- ve... e-posta:dkavukcuoglu ttsuperonline.com Faks:0212-7238497 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 1/ Kimi bitki- lerden çıkan- lan ve sade- yağ yerine kullanılan ka- tıyağ. 2/ Acı. üzüntü... Faiz. 3/ Asalak bir 6 böcek... Kır- 7 langıca ben- g zer bir kuş. 4/ Kâfi gelme- ** yen... Mektup. 5/Yi- yeceği ortaklaşa sağ- lanan toplantı. 6/ Bir işte yetkili olan, er- bap... Tavlada "üç" sayısı. 7/Inek sütün- den yapılan bir tür îngiliz ve Amerikan peyniri... Kuzey Av- rupa ülkeleri ile Or- tadoğu'yu birbirine bağlayan otoyolun simgesi. 8/ Şımak'ın bir ilçe- si... Lokantalarda garson yamağı. 9/ 1501-1732 yılları arasında Iran'da hüküm süren hanedan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Albert Camus'nün bir romanı... Kimi bitkiler- den sızan ve katılaşarak sanmtırak bir cisim du- rumuna gelen kudret helvası. II Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test... Tavır, dav- ranış. 3/ Bulunulan yerden daha yüksekte kalan düzlük... Osmanlı ordusunda yedek asker sınıfı. 4/îlaç... Sofrada kullanılan sahan altlığı. 5/Gök- yakut da denilen süs taşı. 6/Kapital... îlgi eki. II İçinde bir şey yıkanan yayvan kap... Yayla ya da bahçe kulübesi. 8/ Cstü kapalı olarak anlatma... Mantık. 9/ Eski dilde ekmek... " — Kusturica": Dünyaca ünlü Bosnalı sinema yönetmeni. Hüviyetimı kaybettım. hükümsüzdür. MELİS ÇETtNYILMAZ ONURLUÎNSAN, KORSANKİTAP OKUMAYI İÇÎNE StNDlREMEZ. Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle