Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13OCAK2002PAZAR
14 KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr
Son albümü 'Zaman \ genç sanatçı Kıraç için daha olgun bir dönemin başlangıcı
Evrensel çığlıklannpeşindelbümlerinde Anadolu rock'ın sert, muhalif, isyankâr tarzını
romantik tatlarla harmanlayan Kıraç, tek gitarla bir türkü
kaseti çıkarmak istiyor. Tavema dışında hemen tüm
müziklerden etkilendiğini söyleyen sanatçı, şarkılannda
duygulan olabildiğince yansıtmaktan yana.
ıraç'ın müzik piyasasına bakışı eleştirel. 80'lerden sonraki
süreçte yalnız Tûrkiye'de değil, dünyada da sektörü ele geçiren
ve müziği kişiliksizleştiren bozulmaya tepkili. Dinleyenleri
bilinçlenmeye, gerektiğinde devlete sorumluluklarını
hatırlatmaya yönelten müziklerin öldürüldüğunü söylüyor.
GAMZEAKDEMtR
Adı Anadolu rock'ın usta isimleriyle anı-
lan, özgün yorumculuğunun yanı sıra söz ya-
zan ve besteci kimliğiyle de geniş bir dinle-
yici kitlesi kazanan Kıraç, TMC Müzik'ten çı-
kan albümü 'Zaman'la müzıkseverlerin kar-
şısında.
Müziğinin altyapısında Anadolu folklorun-
dan etkiler olduğunu söyleyen Kıraç, albüm-
lerinde Anadolu rock'ın sert. muhalif, isyan-
kâr tarzını romantik tatlarla harmanlıyor. 'Za-
man', Kıraç için tecrübeleri dahilinde daha ol-
gun bir dönemin başlangıcı. Kariyerinde bir
tarza saplanıp kalmamak niyetinde. Müzikte
asıl özgünlüğü yarattığını düşündüğü deği-
şimden yana. Bu noktada bir önceki albümü
'Sevgiliye'de çizgisinden farklı hatta çok da-
ha romantik olarak bile nitelenebilir.
Kıraç, farklı bir yaklaşımla, tek gitarla bir
türkü kaseti çıkarmak istiyor. Müzikte yaptı-
ğı en iyi şeyin tek gitarla türkü söylemek ol-
duğu kanısında. Erdem olduguna inandığı tür-
külere saygısı büyük. Ortaokul yıllannda ta-
nıştığı bağlamayı seviyor ama ona göre bağ-
lamasız da türkü olur. Çagnşım yapması an-
lamında, türküyü köy ile özdeşleştirdiğini
söylediği bağlamanın, sanatçıyı bir kalıba sı-
kıştırdığı düşüncesinde. Bu noktada aslını
söyleyip söylemediği kaygısında değil. Tür-
küde onur ve erdemin önemli olduğunu ve bu
yitirihnedikten sonra yapıta ve sahibine say-
gısızlık yapılmadığı düşüncesinde çünkü.
'Önemli olan varaücılık'
"Çok güzel türkü söyleyebilirsin ama er-
demsiz söylüyorsan türkünün misyonunu
harcryor, hafife alıyorsun demektir. Bir Ruhı
Su çok da güzel türkü söylemez bence. Ama
türkülere, insaru derinden vuran o savgısına
sözüm yok. Çok türkü söylediğim için belki de
arük köyü nadiren haüriryorum. Çünkü kö-
yü düşünmüyor, farkh duygular içinde olabi-
hyorum o anda. Ve bu durumda enstrümanın
da ona göre olması gerekrvor. Hâkim olduğum
çokseslilik de gitarda var.
Türkükrin içindeki bize özgü folklorik ya-
pıyı, toprağL Anadolu'yu çıkış noktalan ola-
rak kabul ediyorunı. Asun ne olduğunu kim
biByor. Onun dışında Pır Sultan Abdal 'm yap-
üğı türküler o çağda nasıldı? Kimbifir nasıl söy-
ledi onlan? Büyük ihtünaUe de türküler ozan
kültüründen gekÜği için daha çok elde bağla-
ma bir meranu, konuyu anlatmak için kulla-
nıhrdL Zamanla değiştirilerek, estetik kaûla-
rak son hallerine genrilmiş. Ben ruhunu yitir-
meden, ezgisini küçümsemeden, pervasızca,
ho>Tatça değiştirmeden ydlanhr söyleneni ar-
ük böyle yorumlamayı tercih ediyorum dü-
rüstlüğüyle hareket ediyorum. Önemli olan
yaraücıhk O zaman evrensel oluyor türkü-
ler.''
Kıraç'ı, türküleri dinlemeye, Anadolu'nun
nabzını tutmaya yönlendiren masallar, ma-
sallardaki kahramanlar. Özellikle de Anado-
lu masallarının açıklanamaz, herkesçe duyu-
lamaz, müziğinde saklı o naif ahenk ve çığ-
lıklar. "Anadolu masallanndaki o çığhklan
duydum, duyabildim. Sonra baknm Cenı Ka-
raca, Orhan Gencebay, Zülfü Livaneli gibisa-
natçılann yanı sıra dünyada da Elvis Presley,
Led Zeppelin gibi sanatçılar kendi kültürlerin-
de benzer çığhklan biünçli, bilinçsiz yakalamış.
Çok etkflendim, biçimlendim. O çığhklardan
vazgeçmedim. Evrensel çığlıklann, evrensel
türkükrin peşindeyim."
Sanatçı, İtişilikli, özgün müziklerin yanı sı-
ra kötü örneklerin de bir disiplin, yöntem ge-
liştirmeyi öğütlemesi anlamında faydasını
görmüş. Taverna dışmda hemen tüm müzik-
lerden etkilendiğini söyleyen Krraç, şarkıla-
nnda duygulan olabildiğince yansıtmaktan
yana. Konu aşksa 'harbiden' aşk olmalı. Dağ-
ÖZGÜNLÜK DEĞtŞtMDE GİZLİ - Kariyerinde bir tarza saplanıp kalmamak niye-
tinde olan Kıraç, müzikte gerçek özgünlüğü yaratnğını düşündüğü değişimden yana.
Albümde sekiz
bestesi var
Kıraç'ın 'Deli Düş', 'Bir Garip Aşk
Bestesi', Funda Arar'la
gerçekleştirdiği ve 'Çeşminaz' adlı
şarkıya klip çektiği Sevgiliye
albümlerinin ardından piyasaya
çıkan 'Zaman' adlı üçüncü solo
albümünde on iki şarkı yer alıyor.
Süpervizörlüğünün yanı sıra
âranjörlüğünü de üstlendiği ve tüm
enstrümanlann akustık olarak
kaydedildiği albümdeki şarkılardan
sekizinin söz ve müziği Kıraç'a ait:
'Endamın Yeter', Düş Yakamızdan',
'Gönül', 'YıOar Sonra', 'Zaman',
'Eğer tstersen', 'Sonsuza Kadar',
'SalakOğlan'.
Âşık Veysel'e ait 'Derdimi Söylesem',
düzenlemesi Kıraç*a ait, Göksun
yöresinden 'Demirci'nin yanı sıra
'Çayır Çimen Geze Geze' adlı üç
türkünün de yer aldığı albümde sözü
ve müziği Iskender Doğan'a ait olan
'Kan ve Gül' adlı şarkımn cover
versiyonu da bulunuyor.
Albümde akustik gitar ve davul
çalan Kıraç'a eşlik eden
müzisyenler: Davulda Kenan
Yüneyoğlu, Volkan Öktem. basta
Banş Tokgöz. Ismail Soyberk,
klavyede Volkan Kemiksiz, elektrik
ve solo gitarda Banş Bölükbaşı,
elektrik gitarda Atakan Yörük,
Yavuz Çetin, akustik gitarda Cengiz
Köroğlu. flütte Haüt Turgay, solo
kemanda Öker Görgülü. kemanlarda
Marmara Yaylı Grubu ve solo
trompette Mehmet Çelik.
başlan, rüzgârlar, yağmurlar olmalı. Çığlık-
lar olmalı. Beste aşamasında yaratım süreci-
ni, duyulannı harekete geçiren, heyecanlı bir
yolculuk olarak tanımhyor sanatçı. Garip bir
ruh hali, bir aşama söz konusu çünkü.
'İyi kâşifsen, iyi sanatçısın'
"İlkbaharda evinde bir komıktasm mesela.
Üzerinde yanm çekiH bir battaniye, uykuyla
uyaıukhk arasında bir haL O zaman akhndan
neler geçer insanın. Öyle huzurhı bir andu-, at-
mosferdir. Herkesin kafasında iklime göre de-
ğişen hayalkr, manzaralar vardır. Melodisin-
de o anı, atmosferi duyumsatabilmektir şarta-
cuun farkL Şarkı yapmak değil kafandakileri
dışa vurabflmek marifet Şarkı zaten giztidir
bir yeıierde, sen yetenekbysen onu keşfedebi-
lirsin. Tüm süreç bir keşif. İyi kâşifsen, iyi sa-
natçtsın."
Ona göre müziğinde, en büyük problem, en
büyük kargaşa, en büyük sevinç olarak nite-
lendirdiği yaşamın parmak izleri var. Kendi
deyimiyle 'acayip ısürap'lı bir ülkede yaşama-
nın yaratıya katkısı 'müthiş' ve geçmişten gü-
nümüze sanatçılann en çok kahır dönemlerin-
de beslenmiş olmalan da çok anlamlı. Sana-
trn temelinde acıntn işlevi de göz ardı edile-
mez diyen Krraç, bir ermişin öğrencisine an-
lattığı demirci örneğinden yola çıkıyor: 'Ya-
kacaksm ki dovdüğün şeyi değiştirebilesin. Bu
durumda sen de yan.1
"Çok anlamİL Gideceksin kendine o anlam-
da yanacak bir şey bulacaksın ki değişebilesin.
O ateş seni bir şeyleryapmaya zorlayacak. Tüm
duyulan açık halde abcılarnu yaranya ayarla-
yarak yaşar, yaşamah sanatçL"
Kıraç'ın müzik pi> asasına bakışı ise eleşti-
rel. 80'lerden sonraki süreçte yalnız Türki-
ye'de değil dünyada da sektörü ele geçiren ve
müziği kişiliksizleştiren bozulmaya tepkili.
80 öncesinde daha kişilikli, söz söyleyen, bir
hedef gerektiğinde, bir dava adına değer yar-
gılanyla hareket edilen müziklerin de yapıl-
dığı düşüncesinde.
Dinleyenleri bilinçlenmeye, sosyal bir top-
lum olmaya, gereğinde devlete sorumlulukla-
nnı hatırlatmaya yönelten müziklerin öldü-
ğünü, öldürüldüğunü söylüyor. Müzikte böy-
lesi bir kötüye geçiş devresinde olmanın he-
zeyanlanndan dertli. Bunda devletin önemli
bir rolü olduğu düşüncesinde. "Bu bozuhna-
yı, kirüliği derin Amerika gibi devlederin ör-
güdediği sır değiL Amaçladıklan ve körükle-
dikleri böylesi müziklerin ortadan kalkmasL,
yerine benzer, üst^apısı aynı, alt> apısı boş, ko-
lay tüketilecek, düşünce cimnastiği yaportma-
yacak, insanlan baıiarda sadece dansa endeks-
leyip sonrasmda evlerine gönderecek müzik-
ler. Ve doğal sonuç: Saçma sapan starlar, bom-
boş müzUder."
AyşeErkmetım'ShippedShips' adlı işinin iki ciltlik katoloğu yayımlandı
'Geçici' çalışma 'kahcı' oldu
Kültür Senisi-AvşeErkmen'inFrankfurtam
Main kentinde, tstanbul, Venedik ve Shingu
kentlerinden taşıdığı üç yolcu vapuruyla ger-
çekleştirdiği 'Shipped Ships' başlıklı çalışma-
srnnı iki ciltten oluşan kataloglan yayımlandı.
28 Nisan - 27 Mayıs 2001 tarihleri ara-
smda, Frankfurt'un ortasından
geçen Main Nehri'nde
yer alan ve 'geçküik'
üzerine kuru-
lu bir ana kav-
rama dayanan
'Shipped Ships',
bu kataloglarla
birlikte 'kahcı' bir
ortama aktanlmış ol-
du.
Kataloglann ilk cildin-
de çalışmanın hazrrlık sü-
reci ve üç yolcu vapurunun
kendi kentlerinden Frankfurt"a nakledilmesi
anlatılıyor. Çalışmanın yer aldığı mekânın ve
yapıtı kuran ilk aşamalann metinler, fotoğraf-
lar. çizimler ve haritalar aracılığıyla aktanldı-
ğı bu ciltte, Orhan Pamuk, Friedrich Mesche-
de ve Jean - Christoph Ammann'ın yazılan
yer alıyor.
Ozel bir kutuda bir ara-
ya gelen kataloglann
ikinci cildinde ise
yolcu vapurlan-
nm mürette-
batlanyla
birlikte Ma-
in Nehri'nde
buluşarak tarifeli
seferler gerçekleştirdiği
süre belgeleniyor. Çalışmamn
ana gövdesini oluşturan bu sürecin
fotoğraflarla aktanldığı bu ciltte, tanık-
lıklan aktaran metinlerin yanı sıra Vanessa Jo-
an MüDer' in Ayşe Erkmen'le söyleşisi ve Mat-
teo Burioni, Aykut Köksal ve Daniel Birnba-
um'un değerlendirme yazılan bulunuyor. Her
iki ciltte de metinler Almanca ve tngilizce ola-
rak yer alıyor.
Genç kalemler Cumhuriyet'te...
BEN BİR GEMİYİM
Deniz gözlüm
Ben bir gemiyim
Açık denizlerde yol alan
Her limanda seni arayan
Her limanda ayrı sevda
Her sevdada ayrı sonu olan
Deniz gözlüm
, Bu sevda da bitti
^ \ . Demir atma zamanı geldi demek
ı \ \ Yelkenlerfora
V K
Yenibirlimana
>^ s\ \ Yeni bir sevdaya
V \ ^ 4 ı
D e n
'
2
gozlum
\ \ M Ben bir gemiyim
V ^ \ L AÇ1
'' denizlere yelken açan
\\)
^ • g L ^ . SONER TERKÖZ
SUÇ BENİM Ml?
Bilmiyorum hayatımda gülmek ne,
Ağlıyorum doğduğum günden bugüne.
Çekmişim ömrümce çile.
Gülmeyi bilmiyorsam, suç benim mi?
Çocukken astılar omzuma boya kutusunu,
Saldılar kalbime açlık korkusunu.
Adımı koydular sokak çocuğu,
insanlan sevmiyorsam, suç benim mi?
Büyüdük, yaşımız ilerledi,
Devlet; gel benim askerim dedi.
On sekiz ay bittiği gibi,
Tekrar sokaklara döndüysem, suç benim mi?
Şimdi rahatım dört duvar arasında,
Yalnız değilim, dostiarım hep burada.
Itilmişsem böyle pis bir yaşama,
Sortıyorum tüm insanlığa, suç benim mi?
AHMETGENÇ
OKUMALAMBASI
ENİS BATUR
Turşucu ve Yorgancı
On beş yıldır aynı mahallede, on yılı aşkın bir sü-
redir de dörtyol ağzına denk gelen bir noktadaki bir
apartman dairesinde yaşıyorum. Mahallenin esnafı-
nı tanıma olanağım oldu bu süre içinde. Fırıncı arka-
daşlar geçen yaz büyük bir atılım yaptılar, altyapıla-
nnı değiştirditer, ürün yelpazesini genişleterek yan ya-
nya pastane işlevi de görür hale getirdiler dükkânla-
nnı, ama hâlâ üstteki basık tavanlı asma katta koğuş
usulü yaşamayı sürdürüyorlar. Bakkal arkadaşlar-
dan biri trajik bir kavşaktan geçti iki yıl önce, trafik
kazasında eşini kaybetti ve travma aşamasından
güç bela çıktı, hâlâ gülumsemiyor, yüzünde açan çi-
çeği hepten unuttu sanırım. Genç emlakçımız da
sağlık dramıyla savaşıyor nicedir, bir çırpıda tanın-
maz hale geldi handiyse, mücadeleyi bırakmadı.
Bugün üzerinde durmak istediğim onlar değil ama,
mahallenin başka bir renginden, turşucu dükkânını
başanyla işleten çiftin "bey"inden ve komşulan yor-
gancı kardeşlerin melankolik olanından söz etmek
istiyorum.
Ikisi tek yönlü dört sokağın kesiştiği noktada, kav-
ga çıkmayan tek bir günümüz geçmez. Ağız dala-
şıyla başlayan, bazen o aşamada söndürütebilen, ge-
nellikle tekme-tokat yönünde gelişen, ara sıra da so-
pa- bıçak-kürek türü araçlarla taşkınlaşan bu kav-
galann gerekçesi çoğu kez sürücülerdir: Ya ters yön-
den gelip kavşağı kilitledikleri ya da olmadtk biçim-
de park etmeye kalkıştıklan için, her Allah'ın günü,
zaman zaman günde birkaç kez. vaveylâ kopar. "Sa-
kinler", penceretere üşüşür. "Deli- kan "lılar, tarafla-
nn yanında yer alır. Istanbul'un her köşesinde bu yo-
ğunlukta sıcak temas olmuyordur herhalde, yoksa
bir dönemin Beyrut'una dönüşmesi güç olmazdı
şehrimizin. Bana tek çözüm yolu, bu kavşağa için-
de en az iki "asayiş görevlisi"n\r\ yer alacağı bir ku-
lübe yerleştirilmesinden geçiyor gibi geliyor Abart-
tığım düşünülmesin: Sonunda, geçen kış, ölü verdik
sokakta.
Olay patlak verdiğinde, pencereye gelesiye ge-
çen kısa süre içinde, turşucu arkadaşımızın devre-
ye girdiğine tanık oluyorum her seferinde. Bu kibar,
titiz, işini büyük bir ciddiyetle yıllardır götüren kom-
şum, kavga çıktığı an kendini bir biçimde işin içinde
buluyor. Tabii doğrudan kavgayı başlatmamışsa. İki
yabancının arasında başlayan bir sürtüşmenin oda-
ğına onun kaydığı görülüyor sık sık. Seyrettiğini gör-
medim hiç, ne yapıp edip müdahil olmanın yolunu
buluyor.
Kapı komşusu yorgancı kardeşler, buna karşılık, yer-
lerinden kıpırdamıyorlar bile. Meydan muharebesi
çıksa umurlannda değil, ellerindeki işe bakıyorlar. Bi-
zim evin bütün yatak, yorgan, yastık işleri onlardan
geçer; vaktinde, düzgün biçimde teslim ederler on-
lara emanet edilen şeyleri. Kardeşlerden biri eniko-
nu melankoliktir, neredeyse konuşmaz o, akşamla-
n dükkânı kapatır ve dönüş biçiminden bellidir ki, mey-
hanede demlenir. "Dönüş" dedım, evet, her gece-
yansı döner dükkânına, hafıf sallanarak, bütün ha-
yatı bu dükkânda geçer.
Yıllardır izliyorum onlan ve saçmasapan birfikirol-
duğunu bile bile, hangisinin daha doğrv bir tutum için-
de olduğuna bir türlü karar veremiyorum. Bana, oğ-
lumun altı-yedi yaşındayken, seyrettiğimiz filmlerde
iki kişi tartışmaya başladığı an dönüp "hangisi hak-
lı?" diye soruşunu anımsatıyor halim.
Sorun, şüphesiz turşucu ve yorgancı ile sınırlı de-
ğil. Hayatımız, kavgalann ortasında geçiyor. Katıl-
mak, bir parçası olmak, en hafifinden ilgilenmek se-
çimlerden biriyse; kayıtsc kalmak, kendini dışında tut-
mak bir başkası. Çoğu kez biryapı, karakter, huy so-
runu galiba bu; belki bir bölüğü aile ortamından, eği-
timden, gördüğümüz terbiyeden de kaynaklanıyor ola-
bilir tutum farklılıklanmızın.
Düşünce, sanat, kültür dünyasında da turşucu ve
yorgancı seçımleri gelip dayanıyor önümüze. Kavga
insanlan var bir uçta; tartışmadan, polemikten, öte-
kileri eleştirmekten beslenen, vazgeçemeyenler. Bü-
tün bunları vakit kaybı sayan, "iş"\ne bakanlar göze
çarpıyor öteki uçta. Kavgalardan uzun boylu bir ka-
zanç sağlanamadığını gördükleri halde, kendilerini tu-
tamayanlar var.
Hangimiz haklı?
Yönetmen Henri Verneuil öldü
• Kültür Servisi - Ermeni asıllı Fransız
yönetmen Henri Verneuil 81 yaşmda öldü.
1920 yılında Tekirdağ"da doğan Verneuil, daha
sonra Fransa'ya yerleşmişti. 'Inek ve
Mahkûm'un yanı sıra Jean Gabin ve Jean-Paul
Belmondo gibi ustalann da rol aldığı 'Kış
Ortasında Bir Maymun' gibi filmlere imza
atan Verneuil, 1991 yılında, Türkiye'den kaçan
bir Ermeni ailesinin öyküsünü anlattığı, Ömer
Şerif ile Claudia Cardinale'ın başrollerini
paylaştığı 'Anne' adlı filmin de yönetmenliğini
yapmıştı. Verneuil, 1996 yılında Fransız
Oscar'ı sayılan Cesar Onur ödülünü aknıştı.
Aynı sahnede iki ayrı oyun
• Kültür Servisi - ÎTÜ Mezunlar
Tiyatrosu'nun sergilediği, Dario Fo ile Franca
Rame'nin 'Açık Aile' ve ÎTÜ Mezunlar
Tiyatrosu ile Seyyar Sahne ortak prodüksiyonu
olan Moliere'in 'Gülünç Kibarlar' adlı
oyunlan, Ortaköy Afife Jale Sahnesi'nde
bugün sahnelenecek. Füsun Demirel'in
Türkçeye çevirdiği, Celal Mordeniz'in yönettiği
'Açık Aile', 25 yülık evli bir kan-kocayı,
kadın-erkek arasındaki eşitsizliği ve bu
eşitsizliğin kajnaklannı irdeliyor. Oyunda,
Sezin Bozacı, Efe Keleşoğlu ve A. Savaş
Yıldınm rol alıyor Kerem Eksen'in sahneye
koyduğu 'Gülünç Kibarlar'da, her türlü kibarlık
özentisinin ve yapmacıklığın alabildiğine
keskin bir eleştirisi sunuluyor. Oyunda Erdem
Şenocak, Efe Keleşoğlu, Murat Kürtün, A.
Savaş Yıldrnm, Nesrin Uçarlar, Banu Gültekin,
Ahu Sıla Bayer, Suzan Karaibrahimoğlu,
Rezzan Ilke Yiğit ve Selma Songür rol alıyor.
Rus ressamların sergisi
• Kültür Servisi - Beykoz Konaklan Tanıtım
ve Satış Ofisi tarafrndan organize edilen, başta
Stragonof Resim Akademisi'nden Vladimir
Sorokovoy olmak üzere, pek çok ünlü ressamın
yapıtlannın yer aldığı sergi bugün saat 15.00'te
Beykoz Konaklan At Ahın'nda açılacak. 30
Ocak'a dek sergilenecek Rus ressamlannın
eserleri her gün Beykoz Konaklan Av
Köşkü'nde 10.00-19.00 saatleri arasında
gezilebilir.