22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6AYFA CUMHURİYET 18EYLÜL2001SAU OJLAYLiAK. V f c C r O I v U ŞLJİJİX olay.gorus@cumhuriyet.com.tr 'Milli ve Kutsal Değerler'in Işlerlik Biçimi... poç. Dr. Ahmet GÜRBÜZDicle Üni. nsanlık tarihinde tüm toplum- lar için "miffi ve kutsal" değer- lerin varlığı ve geçerhlığinin bır gerçekhk olduğu bilinmekte- dir. "Değer" kavramına ilişkın çok boyutlu ve ayn açılardan ^aklaşımlar yapılabilmekle birlikte, bu yazıda daha çok soyut ve nesnel- ''evrensel değer kavramının toplumsal yaşam ve algılamadaki somutlaşmış biçimiolan 'kültür' olgusuna ilişkın bo- yutunun irdelenmesi amaç edinilmiş- tir. Çağdaş insanlık yaşam biçiminde, kitle iletişim araçlan ve küreselleşme rdinamikleri doğmltusunda giderek aalusal ya da yerel kültür olgusu büyük değişimler yaşayarak bır benzeşmeye 'doğru eğilim göstermekle birlikte; yi- Vıe de toplumsal ya da yerel bağlamda kültür olgusunun varlığı ve geçernüği birgerçektir. Konumuz açısından *mfl- li ve kutsal" olarak algılanan toplum- sal değerler. sözü edilen "kültür" ol- gusu çerçevesınde ele alınarak irdele- nebilir. Kuşkusuz ulusal ya da top- lumsal bağlamdaki değerlerin toplu- •înun banş, esenlik, hoşgörü, yardım- Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi laşma ve bütünlük içerisinde varlığı- ru ve devamhhğını sağlaması açısın- dan yadsmamaz ve gerekli rolü var- dır ve bu yönüyle sözü edilen ulusal- toplumsal değerler'in varlığı savunu- labilir olduğu gibi, bunlann yadsınma- sını içeren bir yaklaşımm gereksizli- ğınde de hiçbır kuşku olamaz. Ne var kı, bir toplumsal değerin bu biçimde olumsuzlanmayı gerektirir bir temel- den uzak olabılmesi için; bunun, tüm ınsanlık süreçlerinden geçerek çağ- daş insanlıkça en azmdan kurumsal (te- onk) olarakbenimsenen, üzerinde uz- laşıya vanlmış temel nesnel-evrensel hukuk ilkelerine aykın bir yapıya sa- hip olmaması gerekir. Doğal olarak, evrensel hukuk ilkelerinin özüne ay- kın ulusal değerlere, haklı ve nesnel bir temele dayalı bir geçerlilik tamna- maz. Evrensel-nesnel hukuk ilkelerine aykınhk taşımayan ulusal, toplumsal değerler açısuıdan, yalruzca bir önem- li riskten söz etmek olanakhdır: Top- lum açısından geçerhhğı bulunan bu ulusal ya da kutsal değerlerin birey, gmp, oluşum ve sıyasal erkler vb. ta- rafrndan "başka" amaçlardoğrultusun- da kullanılmasL.. Bu nedenle, yukan- da belirtilen olumlu özelliklere sahip bulunan ulusal-kutsal değerler açısın- dan; bu değerlerin "toplumdaki işler- Bk biçimi" önemlı bır sorundur ve bu önemli sorunun sağlıklı bir biçimde eleştirilip değerlendirilerek (kritik edi- lerek) ortaya konması, sözü edilen de- ğerlenn varlık amacma aykın sonuç- lann toplumsal yaşam ve ilişkilerde- ki egemenliğini ortadan kaldırmada büyük katkılar sağlayacaktır. Toplumca benımsenmiş değerler olumsuz anlamda nasıl bir işlerlik gö- rebilir? Bu sorunun yanıtını verebil- mek için ampirik verilere göz atmak gerekir. Toplumsal pratiğe bakhğımız- da, toplumsal değerlerin olumsuz açı- dan birey, grup, siyasal erk vb. oluşum- lar tarafindan çıkar, dinsel, ideolojik vb. amaçlarla kullanıldığını gözlem- lemekteyiz. Daha temelli bir irdeleme yapıldığında, dinsel ya da ideolojik amaçlann yine çıkar ve iktidar edin- me amacma yönelik bir kılıf olarak iş- lev gördüğünü aynmsamak olanaklı- dır. Gerçekten de insanlık deneyimle- ri, dinsel ya da ideolojik söylemlerin çoğunlukla güç ve çıkar edinme yo- lunda bırer araç olarak kullanılan kı- lıflar biçiminde işlev gördüğüne ta- nıklık etmektedır. Dinselya da ideolo- jik vurgunun görünürde egemen ol- duğu birçoktekil olay irdeiendiğinde; gerçekamaan çıkarya da güç edinmek olduğu, somut koşullann da destekle- mesiyk dinselüğin ya da ideoku'inin bu amacı gerçekleştirmek için bir araç olarak kullaruküğı ortaya çıkmakta- dır. Özetle dınsellik ve ideolojinin top- lumca benimsenen değerlerle de yoğ- rularak birey, grup, siyasal erkler ta- rafindan çıkar ve güç edinmek gerçek amacıyla kullarulagelmesi, toplumsal bir gerçeklik olarak kendini göster- mektedir. Sözü edilen bu olumsuz gerçekliğin en önemli sonucu, toplum ve ülkenin uygar bir aşamaya ulaşmasına engel ohnak; demokrasi, hukuk devleti, la- iklik, toplumsal adalet, insan hak ve özgürlükleri gibi temel evrensel- hu- kuksal değerlerin yerleşmesine ola- nak tanımamak biçiminde ortaya çık- maktadır. lyi niyetle, bilimselliğin ve çağdaşlığın biricikerek olarakyer al- dığı her bireysel ya da toplumsal gi- rişim ve atılımın karşısında; iktidar ve çıkanna dokunulan oluşumlann "de- ğer" küıflı duruşlan ciddı bır engel ola- rak duracaktır. Toplumsal değerlerin bu denli olum- suz işlerliğine nasıl engel olunabilir? Bunun başanlabilmesi ıçın kuşkusuz öncelikle bu yönlü 'hukuksal düzen- teme'lerin varlığı kesin bir koşuldur. Ancak bununla yetinilmesi, sözü edi- len olumsuz gerçekliğin varlığını sür- dürmesine engel olamaz. Bunun için her şeyden önce toplumsal yönetim işlevini görmek ödevinde olan siyasal iktıdann, özelde de yöneticilerin sö- zü edilen gerçekliğin bilincinde ol- ması gerekir. Siyasal iktidarlar ve yö- neticiler, bu yönlü hukuksal düzenle- melere siyasal erkin ve yöneticilerin de uymasını gerektiren "hukuk dev- leti" ilkesirun gereklenru yenne getır- meli, daha da önemlisi, toplumsal de- ğerlerin olumsuz işlerliği alanından siyasal iktıdar ve yöneticiler soyut- lanmadan bu değerlerin kötüye kul- lamlmasına engel olunamayacağı düşüncesini içselleştirmiş olmalıdır- lar. 001 Şubat ayında patlak veren ekono- mik bunalım sonrasında kamuoyu, başta hükümet olmak üzere tüm siya- setçılerhakkında hayırlı düşünmeme- ye başladı. Hatta durum o kadar va- himleşti ki, siyaset ve siyaset yapan- 1ara güvensızlık, "Bugün seçim oba küne oy ve- rirsüıiz" sorusunu konu alan kamuoyu araştır- malannın açıklamalan ıle "Meclis içindevedışın- da olan tüm partfleryüzde 10'hık ülke barajını aşa- mıyor" şeklıne büründü. On yıllar boyunca alda- •Çılan, kaynakîan tüketılen ınsanlann artık gehş- fniş iletişim ortamında yozlaşmadan kolayca ha- berdar olmalan ve karşı karşıya kaldıklan sıkın- Jılara daha fazla tahammül edememeleri sebebi ile durumun bu noktaya geldiği söylenebilir. Ya- ni artık deniz bitti. Herkes Türkiye'ye üzülüyor. Çoğunluğu genç olanlanmız bu üzüntüyü yurtdışına gıdip yerle- •şerek gidermeye çahşıyor, kimimız günlük sava- şımda toz toprak içinde yuvarlanarak, kimimiz kur- tancımızın Derviş veya IMF olduğunu düşünerek, fcimimiz de hâlâ bir umut ışıgını bekleyerek. - Birçok kişinin başına gelmiştir ya da gazete- terde falan yazmıştır. Insanlann özellikle şehir- lerde yaşayanlann çevrelerinde olan olaylara kar- 51 tepkisizliği ve duyarsızlığına çok tanık olun- tnuştur. Bunun bir örneği Mart 1964'te New York'ta oluyor.. Olay şu (1): Catherine Genove- seadındaki bir kadın gece evine dönerken tacize Bekleme, Hemen Siyasete Gir... Galip ARBAK Makine Mühendisi uğruyor, bağnşmalar falan sebebiyle kadının komşulanndan 38 kişi olayı camdan, perde geri- sinden izliyor. Saldırgan kadına 3 kez saldınyor ve saldın tamı tamına 35 dakika sürüyor, son sal- dında saldırgan kadının boğazına bıçak saplıyor ve öldürüp kaçıyor. 35 dakika boyunca 38 tanık olayı pencereden görüyor ama kimse 0 sırada po- lisi aramıyor. Neden sonra; saldın bittikten ve kadın öldükten sonra, bir kişi polise durumu ha- ber veriyor. Muhtemel ki tanıklann olay sırasın- da ürktüklerinden polisi arayamamış olabileceği düşünülecektir, ama bu aslında herkesin göster- dıği bir davramş biçimi. Bu durumla karşılaşan insanlar önce durumun ciddıyetini anlamak için bir süre harcıyorlar; "Acaba adam kadının koca- sı veya sevgüisi mi? Sadece kavga mı ediyoıiar?- Şimdi araya girersem kötü duruma düşmez mi- yim?" Sonra da durumun cıddiyeti fark edıldığin- de ve esas kayıtsızhğın sebebi olarak "Herhakk biri polisi anunıştır" diye düşünüyorlar. 38 kişi de böyle düşününce kimse polisi aramıyor. Aynı durum yolda yatan biri görüldüğünde de oluyor. İnsanlar yerde yatanın yanından kayıtsız bir şe- kilde geçip gidiyorlar. Buradaki mantık da aynı. Ashnda işin özünde karikatürist SeknıkErdem'ın oldukça fazla konu ettiği sürü psikolojisi var. Yer- de yatan adamın yanından kayıtsızca geçen insan- lar gördükçe "Demek ki aciİ bir durum yok" ya da "Biri gerekli olanı yapmış olmata" dıye düşü- nüp pas geçıyorlar. Bunun ayıplanacak veya kı- nanacak bir yanı yok, çünkü insanlann bu davra- nışı tamamen doğal. Yani ıstem dışı. Ama önem- li nokta bunun farkına varabilmek. Farkına vann- ca da gerekli tepki genelde verilıyor. Işte konunun burası Türkiye'nin senelerdir ya- şadığı durumla aynı. Herkes dunımdan rahatsız, kötü bir şeyler olduğunu hissedıyor ama "Durum atil mi? Dep mi? Sona geldik mi? Yoksa daha var mı? Birileri çıkıp bu işi düzeltecek mi?" diye dü- şünüp duruyor Son ıkı bunalımda biraz huysuz- lanmaya başladık ama ivedılıği (acüiyeti) henüz kavramadık. Henüz işlerinden olmamış ya da ma- aşlannda azalma olmamış olanlar "Bu da 1994 bunalımı gibi bir şey. geçip gider" dedıler. Ama baktıkkı öyledeğıl... Yukanda tanımlanan davranış biçimini yazar, çizer, aydın, işadamı, bakkal, yaşlı, genç vs. tüm bireyleri ile ulusumuz sergilemekte. Durumun ivedilığini henüz yeni yeni kavTamış olmamıza karşın bır şeylerin yapılmasını başka- lanndan bekliyoruz. Ne diyoruz: "Derviş bizûn kurtanamız._" Ya da "Ah biri bizi şu Derviş'ten kurtarsa", "Ah biri bizi şu poütikacılardan kur- tarsa", "Ah biribizi şu Meclis'ten kurtarsa", "Ah biri bizi külnyen şu siyasetçilerden kurtarsa"-. Yani herkes cinayeti izliyor ama polıs çağıran yok. Bu davranış sadece Türk insanına özgü bir şey değil, bu bilimsel verilerle açıklanmış, bir anlamda toplum psikolojisi olayı... Bu tip oluşumlann bireysel niyetten başlayıp toplumsal çaba ile başanlabileceği düşünülür. Ama şimdi sadece düşünmek yetmiyor... Bir yer- lerden başlamak lazım... Düzeltilebilinecek ka- dan düzeltilmeli. Bunun için başkalan ile birlik- te bir şeyler yapmak gerekiyor, bunun bır ekip ça- lışması olması gerekiyor ama bunu sağlayama- yanlar bile tek başına bir şeyler yapmaya çahş- malı. Toplumun tüm temız kalmış olan ınsanlan cesaretlennı toplayıp bir şeyleri düzeltmeye ken- di kapılannın önlennden başlamalı. Gelışmış bir ülkede yeniden dünyaya gelme şansımız yok... O zaman ülkemizi bız geliştıreceğiz, başkası değil. Bu nasıl yapılacak? Siyasete hemen şimdi vakit geçirmeden ginnekle... Siyasette bulunacağımız yer karşısında olduklanmızın işgal etmeye niyet- li olduklan yerdir. O zaman dunımdan şıkâyetçi olan herkes siyasete... Hemen... (1) Influence-The psychology of persuasion, RobertRCialdmi,s. 114. Çıtt Kışılık Uyku Setı • Zambak 14 080 000 TL'den başlayan taksıtlerte Bellona'dan Yatak ve Ev Tekstili ürünleri alırken; • ister nakit ödeyip, inanılmaz fiyatlardan, • ister"| 0 aya varan vadelerden yararlanın. Üstelik, evinize ücretsiz teslim edelim. BELLONA BOYTAŞ A.Ş 0 S B 2 Cd No 1 38070 Kaysen Beltona, Boytaş A.Ş. nln lescilll martcasıdır. ^ İ f l H BONUS CARD»>»gMQ«»^t^ www.bellona.com.tr lfwwpwıylTl> iglll aynnnit Hgl tçemn broşârtartıntzl bayMarimlsdan lamtai 0<M>llk«lntz. PENCERE Pusulayı Şaşırmadan Yaşamak... Evren hep değişti.. Değişecek... Yer yuvariağının önce bir ateşten top olduğunu bize okullarda öğretirier... Sonra bunu unuturuz. Insanın Cennet'ten kovulmadığını, yeryüzünde bir evrimle oiuştuğunu okul kitaplan yazar... Unuturuz. Insanın önce dört ayaklı gibi dolaştığı, sonra di- kildiği fosıllerie saptanır... Unuturuz. Insanın nice zaman sonra ekip biçmesini öğre- nerek bir toprağa yerleştiğini, tanm toplumuna kimbilir kaç yüzyıl sonra ulaştığını okullarda belle- tirler... Unuturuz. Kölelik toplumunun savaşlarla yıkıldığını unutu- ruz, sanayi devrimine gelinceye dek nice kanlı se- riiven yaşandığını unuturuz, insanlık tarihi kapsa- mında demokrasinin üç beş, sosyalizmirtbirkaç gün- lük olduğunu unuturuz... İçinde yaşadığımız kapitalist düzenin değişme- yeceğini; akıllı sayılan, okumuş yazmış, bilim ada- mı gibi görünen, mürekkep yalamış, nice kitap de- viımiş, kütüphanelerde dirsek çürütmüş, üniversi- telerde adının başına 'prof rütbesini eklemiş, kür- sü sahibi olmuş, anlı şanlı kişiler bile savunabilir- ler... Ama değişiyor.. Değişecek!.. • Peki, sürekli değişimin gözle görülür, elle tutulur bir hıza kavuştuğu çağımızda, insanlığın baş dön- dürücü gelgitlerinin dalgalannda, yolu yordamı şa- şınmamak için ne yapmalı?.. Evrende sağ sol, artı eksi, güzellik çirkinlik, ka- ranlık aydınlık, güç güçsüzlük, iyi kötü gibi varolu- şun kaçınılmaz çelişkileri sürekli değişimin yarat- tığı evrilmenin yanar/söner süreçlerini yansrtıyor- lan bu karmaşık ortamda insan ne yapacağını şa- şırmaz mı?.. 1917'de bir devrim gerçekteşiyor, hsan şallak mal- lak oluyor, neler söylenmiyor, neler yazılmryor?.. 1914'te Dünya Savaşı!.. 1939'da Ikinci Dünya Sa- vaşı!.. Uygar Batı insanı 50 milyon masum insanı yok eden bu savaşlan neden ve nasıl çıkanyor?.. Ya 'Soğuk Savaş'7.. Allah aşkına akıl kân mı?.. Sonra?.. "Uygar Batı" iç çelişkilerinin savaşlannı bırakıp dünyayı el biriiğiyle somürmek ideolojisinde anla- şarak 'Yeni Dünya Düzen/'ni kurmuyor mu?.. İnsan şaşınr doğrusu... İnsan kimi tutsun, hangi tarafa yamansın, hangi fikri savunsun?.. • Insanın elinde, doğru yolu saptamak için oldum olası tek pusula vardır: Ezilenden yana olmak!.. Devletler kurulur yıkılır, ezilenler yenilir yeniden ezilir, sömürülenler hiçbir zaman yengiye ulaşa- mayacak gibi görünür, sonuçta olan bitenlerin al- tınatoplam çizgisi çekildiğinde elde ne kalır?.. Geçmişten geleceğe tüm çatışmalar, kavgalar, terörier, savaşlar paylaşım üzerinedir. Paylaşım 'hakça' olmadan dünyamız ne rahata erecek, ne dengeye kavuşacak!.. Bu 'insanca gerçek' tüm tarihsel süreçlerde bel- gelenip kanıtlanarak altına mühür basılmış... Hiç kimse bugün yaşananlan yadırgamasın. Pusulayı şaşırmasın... ITALYAN KULTUR MERKEZI Mesrııtiyet Cad 161 Tepebası T e l : 2 9 3 9 8 4 8 îTALYAMCADiLKUrSLARI HAFTA SONU: BİR OÜN DÖRT SAAT 6 EKİM - 8 ARALIK Cumartmsi: 10.00-14.00/15.00-19.00 7 EKİJtt - 9 ARALIK Poıor 10.00-14.00 HAFTA İÇİ: İKİ OÜN İKİŞER SAAT 8 EKİMI - 1 3 ARALIK Pazartesi-Çarfamba vmya Salı-Porfmmb* 11.00-13.00/ 15.00-17.00/ 17.00-19.00/ 19.30-21.30 Koytrior: Hcrfta Araıı 17 fyfiH - S Hdnı (09.00-19.30) Haftasonuı 29-30 EyKH (11.0O-1S.0O) Mr D«nwnlik Kun UcrMl 140.000.000 TV. Fethiye Çalış Plajı'nda denize sıfır, canlı müzik. Cumhuriyet okurlarına tanrtım amacıyla ekim sonuna kadar. Y.P. 11.000.000 - O.K. 8.000.000 Can Motel - Fethiye Tel: 0252 622 12 07 ÎLAN T.C. ŞtŞLİ 3. SULH HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN 2001/997 Vası Mahkememizin 12/9/2001 tarih 2001/997 Esas 2001/1048 sayılı karan ile, mahcurTalat Söğütlü'ye oğlu Mustafa Tarkan Söğütlü'nün vasi olarak atan- mış bulunduğu ilanen tebliğ olunur. 14/9/2001 Basın: 52635 Türkiye Gazetealer Cemıyetı'nın yayınladığı günlük Cazete Ülke sorunlanna ilişkın raporlanyla, araştırmalanyla, köşe yaalanyla, tarafsız haberteriyte sivil toplumlann gazetesi. Düzenii okumak için abone olun. Tel: 0212.51106 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle