Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2001 SALI
14 KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN
New "Vbrk'un sMıefi değişirkenGünlerdir, gecelerdir o silueti ateşe duma-
na boğan hep aynı görüntüleri izliyoruz.
Her izleyişimde insanhğın ortak vicdanın-
dan pay aldığım bir noktamda -yüreğimde
mi desem- bir kanama...
Görüntüler, ilk anda komplo teorileriyle
kurgulanmış Hollywood filmlerini çağnş-
tınyor elbette. Sonra, "kulelerin" "simge"
olma özelliği nedeniyle, küreselleşmeden,
süper devlet olgusunun mazlum ülkeleri içi-
ne soktuğu duruma, güçsüz ekonomilerin do-
lar imparatorluğu karşısındaki umarsız bo-
calayışına dek tûm dünyayı bir anda içine
alan düşünceler hızla birbirine bağlanıyor.
Ama yüreğin gözünde başka görüntüler
beliriyor. Hollyvvood filmleri değil, belge-
sel nitelikteki başka resimler ve sesler. Ikin-
ci Dünya Savaşı belgesellerinden sahneler,
Irak'a yapılan hava saldınlan, Yugoslav-
ya'yı ateşe boğan savaştan anlar, Israil-Fi-
listin çatışmasından hemen her gün izledik-
lerimiz, Sıvas yangını, kolu, bacağı, gözü
PKJC terörüne kurban edilmiş gazilerimiz,
daha nice görsel ve işitsel olarak belgelen-
miş gerçek dehşet resimleri. En çok da Hi-
roşima...
Hlroşlma'da cep telefonu yoictu
Hiroşima'nın üstünde yükselen korkunç
patlama bulutunun içinde kalanlann, ya-
kınlarını arayacak cep telefonları yokru.
Acımasız politik stratejilerin biçimlendirdi-
ği "felaket anTnda suçsuz insanlann neler
yaşadığını, yanm yüzyıl sonra, New York'un
göğünde ve gökdelenlerinde benzer bir deh-
şetle yüz yüze gelen başka suçsuz insanla-
nn "felaket anı"nda canh olarak ilettikleriy-
le bir nebze olsun bugün kavrayabiliyoruz.
Teröre/savaşa kurban olmuş tüm insanlann
acısı gelişmiş teknoloji yardımıyla görün-
tüde ve seste buluşup ortak vicdanımıza
mıhlanıyor...
New York... Bir düş kent... Yalnız yaban-
cılar için değil, Amerikalılar için de "firsat-
lar" kenti. Kartpostallardaki ışıl ışıl gece si-
luetinin heybetiyle tanıştığımız önceleri.
Sonra sinema yoluyla, önce romantik/çıl-
gın aşk öykülerinin mekânı olarak belledi-
ğimiz, sonra da şiddetin kol gezdiği bir suç
kenti olarak gözümüzü korkutmaya başla-
• Hiroşima'nın üstünde
yükselen korkunç patlama
bulutunun içinde kalanlann,
yakınlannı arayacak cep
telefonlan yoktu.
Teröre/savaşa kurban olmuş
tüm insanlann acısı gelişmiş
teknoloji yardımıyla bugün
görüntüde ve seste buluşup
ortak vicdanımıza
mıhlanıyor...
AYŞEGÜL YÜKSEL
yan. "Dolar"a gönül verdiğimiz yıllardan
bu yana Wall Street'inde olan bitenle de il-
gilendiğimiz. Dünyaya gerçekten de tepe-
den bakan Dünya Ticaret Merkezi'nin "si-
luet"e katilmasıyla, dünya kapıtalizminin baş-
kenti olduğu görsel düzeyde de behrlenen
New York. Aym zamanda yapay şirinlikle-
riyle yerli ve yabancı turistleri mutlu eden
bir erişkinler Disneyland'ı. Şiddetin her an
karşınıza çıkabileceği, "tehüke" gizil gücü
yüksek bir belde. Kazanç düzeyine dayah
sınıfsal aynmın uç düzeylerde görülebildi-
ği, sokaklara, caddelere, mahallelere, doğu
ve batı yakalanna bölünmüş uçsuz bucak-
sız bir megakent. Yalmzsanız ve parasızsa-
nız, "yabancüaşma"mn sıfır noktasına ko-
layca ulaşabileceğiniz bir cehennem. Uygar
dünyanın tüm büyük kentlerinden daha gü-
nahkâr...
Aynı zamanda bir başka New York... için-
de turistik amaçlan aşan bir süre bannabil-
mişseniz, tüm güzelliklerini cömertçe size
de açan.
Zengin Halk Kütüphanesi, dünyanın en ün-
lü sanatçılannı ve sanat olaylannı sizinle bu-
luşturan Metropolitan Operası, Carnegie
Hall'ü, başta Metropolitan bir dolu müze-
si, nitelikli yeni tiyatronun en yetkin örnek-
lerini izleyebileceğiniz off ve off-off Bro-
adway tiyatrolan, film dünyasının klasik ve
öncü örneklerini gösteren kuytu sinemala-
n, sanat okullan, üniversiteleri, aklınıza
koyduğunuz hemen her kitaba kolayca ula-
şabileceğiniz kitapçı dükkânlan, her ulus,
dil, din ve ırktan insanın buluştuğu Green-
wich Village'in sere serpe kafeleri, gerçek-
ten de dünyamn merkezinde olduğunuzu
hissettirir size. Dünyanın tüm insanlanyla
birlikte olduğunuzu...
Insancı bir dünya
Eğer ulaşabildiyseniz o noktada New York
bir Amerikan kenti değildir artık. Sizin ken-
tinizdir.
Diliniz, dininiz, etnik grubunuz, ulusunuz
ne olursa olsun. Teröre ve savaşa kapalı, in-
sanhğın ortak kaygılannın ortak bir bilinç-
te buluşmasını sağlayan, insancı bir dünya...
"Insancı" anlamda küreselleşmenin tohum-
lannı içeren...
Amerika New York'u "ikiz kuleler"le de-
ğil, insanı insanla buluşturan kültür-sanat-
bilim hizmetiyle simgeleştirebilseydi, bu-
gün New York'ta yaşananlar ve dünya dü-
zeyinde yaşanacağından korkulanlar bilim
kurgu filmlerinde kalacaktı.
Dehşet verici bir bilgisayar oyununu an-
dıran ve New York'un düşsel siluetini yer-
le bir eden "gerçek görüntüler" insanlar
âlemine son ders olsun.
Yazar, 'Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü' adlı oyunu 30 yıl önce yazmıştı
Dario Fo'yla G8 üzerineNobel ödüllü, 74 yaşındaki ünlü Itaryan oyun
yazan Dario Fo'nun, Italya'daki politik şid-
detı konu alan 'Bir Anarşistin Kaza Sonucu
Ölümü' adlı oyunu yazmasımn üstunden 30
yıl geçti. Fo, şu anda ülkesine şiddetin geri
dönmesini eleştiriyor.
Temmuz ayında Cenova'da yapılan G-8 zir-
vesinde Italyan polisinin protestoculara sal-
dırmasını, bunun en basit örneği diye açık-
layan Fo. 21 yaşındaki anarşist Carlo Giuli-
ani'nin onunla aynı yaşlardaki polis memu-
ru taranndan vurulup cesedinin saatlerce bir
kan gölü içinde yerde bekletilmesini vahşet
olarak nitelendirdi.
Bu olayı iki bombalama eylemi daha takip
etmişti. llki, Italya Başbakanı Süvk) Bcrlus-
coni'nin ziyaretinden saatler önce Venedik
Mahkemesi'nde, diğeri de ağustosta iktidar-
daki sağ koalisyonun üyesi aynlıkçı Kuzey
Ligi'ne ait ofıslerde gerçekleşti.
Fo'ya göre yaşanan bu trajedi 'gangster' di-
ye tanımladığı Berlusconi'nin merkez- sağ hü-
kümeti taranndan hazırlanmış kasti ve kusur-
suz bir plan. "Bu bir tuzak ve İtaha'da çok
iyi büdiğimiz bir tuzak. Her şeyin çok açık bir
manüğı var. Hükümet, halla, bunun demok-
ratik alanın dışında, şiddet ve kriminal terö-
ristler taranndan yönİendirilen bir muhalefet
okluğuna inandırmak istiyor."
Dario Fo, Cenova'ya giderken polis tara-
nndan durdurulup gözalhna alınan Avustur-
yalı ırkçılık karşıtı bir tiyatronun üyelerinin
de salıverilmesi için ılk girişimde bulunan
kişılerden bıri oldu. Avusturyah tiyatrocula-
nn başına gelenler Fo'nun 1974"te Şih'deki
darbeyi protesto eden oyununun turnesinde
Sardinya Adası'nda diğer oyuncu arkadaşla-
nyla birlikte tutuklanmasını hatırlatıyordu.
G-8 polis operasyonundan sorumlu Italya
Içışleri Bakanı Qaudk>Scajob'nm, birinin her-
hangi bir sebeple polisi suçladığı takdirde
sorgu hâkımlerinin karşısına çıkanlacağını
ima etmesini. mafyacılık hatta faşizm olarak
adlandıran Fo, yaşananlar karşısında heyeca-
nını; yazarak, çizerek, resim yaparak, setler
ve kostümler tasarlayarak, kısacası üreterek
koruduğunu dile getiriyor.
Fo'ya 1997'de Nobel Edebiyat Ödülü
verildiğinde bazı kesimler ödülü reddetme-
sini umarken Fo bunu şampanyayla kutla-
mış, ödül parasını özürlüler aduıa bir vakıf
kurarak harcamıştı. Fo ve 50 yıldır beraber
çalıştığı oyuncu, yapımcı eşi Franca Rame,
. uhalif tavn ve farklı biçemiyle
ülkesindeki politik şiddeti eleştiren
oyun yazan, son olarak G-8 zirvesinde
Italyan polisinin protestoculara
saldırmasını vahşet olarak
değerlendirdi. Fo, başbakan
Berlusconi'yi 'gangster' olarak
tanımlıyor.
inançlan ve sanatlan uğruna yıllardır sansü-
re, işkencelere, tecavüze karşı göğüs geriyor-
lar. 1973'te siyasal görüşleri yüzünden kaçı-
nlarak işkence ve tecavüze uğrayan Rame, bu
olaydan sonra, 'Tecavüz' adlı oyunu yazıp
oynamıştı.
Fo bombalama olaylanna geri döndügün-
de, eylemlerin 1970'lerin aşın sol 'KralTu-
gaylar' adlı gruba yıkıldığını söylemekten
korkmadığını belirterek Venedik'te kullanı-
lan bombaların anarşistlerin yıllardır kullan-
dıklan klasik bombalarla aynı olduğunu, fa-
kat Cenova ve Venedik'teki yargıçlann bu
profesyonel olayı aynı kişilerin yapmasının
mümkün olmadığını dile getirdiklerini söy-
ledi. Yargıçlardan bırini kişisel olarak tanıdı-
ğını anlatan Fo, onların haklı olduklannı, asıl
sorunun zamanlayıcılan ve fıtilleri kullan-
mayı polisten başka bu kadar profesyonel bi-
len başka kişilerin olup olmadığında yattığı-
nı söyledi.
Günah keçisi yoksa bunun yaratıldığına,
70'lerden beri yaşananın bu olduğuna inanan
Fo'yu anlamak, 'Bir Anarşistin Kaza Sonu-
cu Ölümü' adlı oyununu okuyunca pek zor
olmasa gerek. Oyun, 1969'da Müano'da ya-
şanan bir olaya dayanıyor.
Duomo Meydanı civannda bir bomba pat-
lamış ve on altı kişi yaşamını yitirmişti. Po-
lis anarşistleri suçlamış ve aralanndan Gi-
useppe PinelK'yi tutuklamıştı. Daha sonra
ölüsü, gözaltında tutulduğu emniyet müdür-
lüğünün penceresinden atılmış olarak bulun-
du. Pinelli'nin ölümü apaçık bir cinayetti.
Oysa polis, olayı oyunun başhğı gibi ironik
bir şekjlde açıkladı: "Bir Anarşistin Kaza So-
nucu CMümü''. Olay, kaza sonucu ölüm ola-
rak arşivlere kaldınldı.
Yazar, son oyunu 'Ödenmeyecek, Ödemi-
\wuz'a admı, Ingiltere'de oy kullanımında öde-
nen vergiyi protesto eden göstericilerden esin-
lenerekvermiş. Oyununkonusu, enflasyonun
çahşan insanlar üzerindeki etkileri. Son ola-
rak, küreselleşme karşıtı hareketlere katıldı-
ğını belirten Fo, Cenova'da yaşanan olaylar-
la ilgili bir şeyler yazacağını belirtiyor. "Kü-
reseDeşme karşıb harekette onayladığım çok
şe\' var. Avrupa'daki fabrikalann, daha son-
ra Afrika ve dünyanın diğer yoksul böigele-
rindeki çocuklan sömüren insanlartaranndan,
Avrupa'da bir işçiye ödenenin beşte birini bu
ülkelerdeki insanlara ödemek için elden çıka-
nlmasına karşıyım. Bu örgütlü ticari soygun-
duıf
Italya'da karayollannda ölü sayısı günde
5O'ye yükselmişken otoyollarda hızı 170'e
çıkarmalannı ise katliam diye adlandıran Fo,
tüm bunlann amacuıın ekonomi adı altında,
daha çok mal, örneğin hızlı ve pahalı araba
satmak olduğunu savundu.
(The İndependent)
Hukuki sorunlar var
tstanbul Müzesi
sanalortamda açıldı
kütrür Servisi-Tarıh Vakfi, hukuki
problemler nedeniyle açıhşını geciktirdiği
lstanbul Müzesi"ni sanal ortamda
15 EylüPde açtı. Vakfin 10. kuruluş yıh
nedeniyle açtığı wwwistanbulmuzesLorg
adlı web sitede, sanal müze projesİnin
tamtımmın yanı sıra sanal geziler, sergiler,
forumlar ve lstanbul
üzerine bilgiler yer alıyor.
1992'de başlayan lstanbul Müzesi'nin
kurulma çalışmalan, 1995 yılında
Darphane-i Amire'nin vakfa tahsisi ile
hızlandı. 2001 Ekim ayuıda müzenin
açılmasının hedeflenmesine karşnı
araya giren hukuki süreçler, projenin
fiilen yavaşlamasına neden oldu.
Darphane'de Habitat II çerçevesinde
gerçekleştirilen 'Dünya Kenti İstanbul'
ve 'Anadolu'da Konut ve Yerleşme'
sergileri ile başlayan 5 yıllık süreçte
bir kısmı büyük çaph sergi olmak
üzere 400'ün üzerinde kültür ve sanat
etkinliği geTçekleştirilerek bu mekân
Istanbul'un önde gelen kültür
merkezlerinden birine dönüştü.
Sürmekte olan bu zorunlu gecikmenin
kayıplanmn en aza indirilmesi amacıyla
2000 yüı sonlannda sanal ortama
aktanlması düşünüldü.
Rockefeller Vakfi'nm kısmi mali
desteği ile başlatılan projenin, son
birkaç ay içinde geliştirilerek Tarih
Vakfi'nın 10. kuruluş yüma yetiştirümesi
bekleniyor.
Müze, referans kayaağı olma yolunda
Altyapısı önemli oranda kurulan sitede şu
anda, lstanbul Müzesi Projesi ve Darphane
ile ilgili bilgiler, Darphane eikinlikleri,
darphanede sanal gezi, Sanal lstanbul
Sergisi, lstanbul ve müzecilikle ilgili
yayınlar, lstanbul
dergisi köşesi, lstanbul ve müzeciliğm
tartışıîdığı, sivil topluma açık 'İstanbul
Forumlan', kentte yapılan kültürel
eüanüklerin takvimi, seçümiş web adresleri
bulunabiliyor. Bu şekilde, sitenin lstanbul
üzerine bir referans kaynağı ve eğitim
merkezi oknası planlanıyor.
Proje yöneticiliğini Bülent Özden'in,
müzecilik danışmanhğını BurçakMadran'ın
yaptığı Sanal lstanbul Müzesi, önümüzdeki
aylarda sürecek çalışmalarla gelişecek;
diğer sergileri, lstanbul Ansiklopedisi'nden
seçümiş maddeleri, lstanbul için çahşan sivil
toplum kuruluşlanyla ilgili bilgileri, kent
içinde sanal gezileri, Istanbul'un semtlerini
de içerecek.
YAZIODASI
SELtM tLERİ
Beckett'in Proust'u
Kitap dergilerini, kitabevi vitrinlerini takip et-
meme karşın yayımlanan kitaplardan çoğu kez
habersiz kalıyonjm.
Kadıköyü Çarşısı'ndan Mühürdar'a hızlı hızlı
yürürken, solda bir vitrinde, Metis Yayınlan'nca
yayımlanmış, Samuel Beckett imzalı Proust'u
şaşırarak gördüm. Randevuma o kadar geç kal-
mıştım ki, kitabevine girip eseri edinemedim.
Ancak birkaç gün sonra Simurg'a uğrayabil-
dim; Proust artık benimleydi.
Sonbaharın erken bastırdığı akşamüzeriydi,
geçen hafla çarşamba günü. Yağmur yağıyor-
du, hava serinlemişti. Aylak geçecek bir iki sa-
atim vardı. 'Kafe-bar'larüan birine girdim, saat
altı buçuk filan, içimde hep aynı yıkkınlık.
Bann çevresinde toplaşanlar, Amerika'nın ba-
şına gelenlerle futbol konuşuyorlardı. Kitabımı
okumaya koyuldum; sesler eridi.
Orhan Koçak'ın özlü "Sunt/ş"undan Proust
monografısinin, Beckett'in yayımlanmış ilk kita-
bı olduğunu öğrendim. Samuel Beckett, ben
yaştakilerin gençlik yıllarına derinden ses yö-
neltmiş bir yazardır. Mutlu Günler adlı oyununu
çok severek okumuştum. Başka yaprtlarından
aynı tadı aldım mı, biîemem. Ama Beckett ede-
biyatseverler arasında çok ünlüydü.
Proust monografisini okudukça -hiç değilse
bir buçuk saat...- içimdeki sıkıntı, yıkkınlık ge-
çer gibi oldu. 1930'larda yayımlanması, aradan
geçen onca zaman, monografınin eleştirel yak-
laşımını gündem dışı bırakamamış. Şu saptayım
irkittiyor:
"Proust'un zayıf bir belleği vardı - tıpkı etki-
siz bir alışkanlığı olduğu gibi, çünkü etkisiz bir
alışkanlığı vardı. Belleği güçlü adam hiçbir şey
anımsamaz çünkü hiçbir şey unutmaz."
Proust ise hep hatırlamaya çalışır, yani Mar-
cel, yani anlatıcı...
Yağmur devam ediyordu. Camlarda iri iri dam-
lalar, su yolları. Kafe-barın arkasındaki küçük
bahçede ıslak sarı yapraklar. Bunlar hepsi ba-
na hüzün verecekken, Geçmiş Zaman Ardında'y\a
haşır neşir olduğum günlere kaçıverdim.
Galatasaray üsesi'nde öğrenciydim. Proust'un
Livre de Poche yayını bir iki krtabını eveleye ge-
veleye okumaya çalışıyordum. Kırka yakın yıl
geçti herhalde. Sonra Yakup Kadri'nin çeviri-
siyle karşılaştım: Swann'lann Semtinden. Bir
romancıya, hem de usta bir romancıya yaraşır
bir önsöz yazmıştı Yakup Kadri. Bu önsözü ara-
da bir hâlâ okurum.
Beckett'e gelince, hemen herkesin ayılıp ba-
yıldığı Proust tarzı 'zamanı geri getirme' mese-
lesine bambaşka bir açıdan bal^iış. Pek de rti—
raz edemiyorsunuz...
Güzel kitaplar -Başka nasıl niteleyebilirim?-,
güzel yazılar umarsız zamanlarımızın tek kılavu-
zudur. Onlara kapılıp gittikçe kendimizden kur-..
tuluruz. O güz başlangıcı akşamı da öyle oldu.
Beckett'in Proust'una ne çok şey borçlu oldu-
ğumu düşündüm.
Sokağa çıktığımda yağmur az buçuk dinmiş-
ti. Beckett'ten kendime pay biçmeye çalışıyor-
dum:
"Çünkü belleği bir çamaşır ipidir, geçmişine
ait imgeler de kurtanlmış birer kirli çamaşır ve
yâdetme ihtiyacının kibirli ve şaşmaz hizmetkâr-
lan."
Derken Leyla Erbil'in nefis yazısını hatırla-
dım: "Vınteuil'ün SonatAndantesi". Zıhin Kuş-
/an'nda yer alan bu yazı, bana sorarsanız, hari-
kulade bir öyküdür. Leyla Erbil "mef/n/er"inden
biri saysa da. Hatta bir romana bızi çağıran bir
öykü.
Okumalanmızın da romanlan yok mu?
Takvimde h Bırakan:
"Adı Vmteuil. Takma ad da olabilir? Marcel Pro-
ust'un romanından çıkma. Tümüyle bir kurgu
ürünü olan romandan çıkma; kurgu-yalan da ola-
bilir, kurgu-yanm yalan, kurgu-gerçek de?" Ley-
la Erbil, Zihin Kuşları, Yapı Kredi Yayınları, 1998.
Senna'mn yaşamı film oluyor
• Kültür Servisi
-1994yıhnda
San Marino
Grand Prix'sinde
otomobilini
beton duvara
çarparak hayatım
kaybeden
Formüla 1
yanşçısı Ayrton
Senna'mn
yaşamı film
oluyor. Filmde
Senna rolünü
ünlü aktör
Antonio
Banderas
canlandıracak.
Senna'mn ölümcül kazayı geçirdiği dönemi
konu alan fihnin, yanşçının hayatının yam
sıra ölümüyle ilgili gerçeklere de ışık tutması
bekleniyor.
Yeni sezonda İFSAK
• Kühür Servisi - İFSAK ekim aymda yeni
sezona başlıyor. 6 Ekim'de bir saydam
gösterisiyle başlayacak olan sezonda, yaz
döneminde haftada bir kez yapılan etkinlik
sayısı üçe, bazı haftalar ise dörde çıkacak. Her
ayın ilk pazartesi ve perşembe günleri üyelere
açık olan 'Ayın Fotoğraf Yanşması'
düzenlenecek. Diğer pazartesi ve perşembe
günlerinde ise saydam gösterilerinden
söyleşilere, tartışmalardan film gösterimlerine
kadar uzanan geniş bir yelpazede etkinlikler
yapılacak. Düzenli olarak izlenebilecek bir
diğer etkinlik de cumartesi günleri yapılacak
olan kısa fihn gösterimleri. Bu düzenli
etkinlikler dışında ayda en az iki kez çarşamba
akşamlan yapılan 'İFSAK Doğa
Fotoğrafçılan' grubunun etkinlikleri de
derneğin programında yer alıyor.