Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 MAYIS 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Türkiye'nîn T'si
satılıyor
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer, IMF istemleri ile çıkarılan Şe-
ker Yasası'nın inceleme süresini uzatınca kı-
yamet koparılıyor:
"Niye bekletiyor? Türkiye'nin önünü tıka-
mak mı istiyor?"
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer, iktidardakileri yolsuzluklar ko-
nusunda uyarınca bizzat Başbakan ortalığı
ayağa kaldırıyor:
"Terbiye sınırtannı aştı."
ABD Başkanı George W. Bush, Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı'na "talimat" niteliğin-
de bir mektup gönderiyor: "Telekomünikas-
yon alanındaki özelleştirmeyi bizim istediğimiz
gibiyapın."
Başlar eğik, Türkiye Cumhuriyeti Cumhur-
başkanı'na karşı cengâver kesilenlerden "tıs"
yok. Dahası, ABD Başkanı'nın mektubu ne-
redeyse "emir" kabul edilip telekomünikas-
yon özelleştirmesi önündeki -medyanın de-
yimiyle- "pürüzler" gideriliveriyor. Daha doğ-
rusu, telekomünikasyon alanının yönetimiy-
le, hissesiyle, lisans hakkıyla birlikte yabancı
tekellere pazartanmasının önündeki "engeller"
kaldınlıyor. Haklı olarak. Haber-Sen Merkez Yü-
rütme Kurulu üyesı Abdullah Kahraman, Tür-
kiye'nin yönetilmedığını, yönettirıldiğinı söy-
lüyor: "Ulusal Program'da lisans verme hak-
kının Ulaştırma Bakanlığı'na bırakılacağı ta-
ahhütedilmişti. IMF'ye verilen niyet mektuburh
da ise lisans verme hakkının da Telekomüni-
kasyon Kurulu 'na bırakılması taahhût edildi. Ik-
tidar ortaklannın liderleri de bir mektupla bu
taahhüdün altına imza attılar. ABD Başkanı is-
tedi, yasa acele Meclis'e gönderildi. TBMM
Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri, TBMM Ge-
nel Kurulu'ndaki milletvekilleh bu koşullarda
yasayı tartıştıklannı, kendi özgür iradelehyle çı-
kardıklannı mı sanıyorlar?" 10 milyar dolar
"borç" için ulusal irade, ulusal eğemenlik
ayaklar altına alınıyor... ANAP lideri Mesut
Yılmaz'ın son günlerde pek önem verdiği "se-
çilmişler" bunun farkında mı acaba? Hıç san-
mıyoruz...
KİGEM Başkan Yardımcısı llter Ertuğrul'un
vurguladığı gibı, Tefe/comileaslında Türkiye'nin
T'si satılıyor".
ISIK KAN'Sl"
CHP Ankarall Kurultayı'ndage-
nel merkeze yakınlığı ile tanınan
eski başkan Levent Gök'ün ye-
rine Mustafa Selmanpakoğ-
lu'nun seçilmesi parti içinde dal-
galanmaya yol açtı. Kimilerine gö-
re, il kurultayının sonucu bir de-
ğişimin ipucuydu:
"CHP, tekşef, emir-komutazin-
cirine yatkın bir parti olmadığını
gösterdi. Partinin iyiye gitmediği-
ni, topluma güven veremediğini
parti tabanı anlamış olmalı. Örgüt
içinde biçilmeye dönüşmüş altüst
edilişe karşı bir tepkinin vartığı da
kendini bu biçimde gösteriyor.
Ankara it kurultayı, CHP'deumut-
lan pekiştiren bir dönüşüm belkı
de. Istanbul il kongresinin yapıla-
cağı 19 Mayıs 'ı beklemek gereki-
yor. Ankara'dakine benzer birge-
lişme Istanbul il kurultayında da
gerçekleşebilir. Kim bilir, genel
kongrenin dengeleri bile değişe-
bilir."
Kimilerine göre ise Ankara il ku-
rultayındaki değişimi "büyütme-
mek" gerekiyon
"Ankara kurultayında Levent
Gök'ün seçimi yitirmesi, genel
merkezin uygulamalarından çok,
Levent Gök'ün şahsına yönelik
eleştirilerden kaynaklanıyor. 19
Mayıs'taki Istanbul il kuruttayınayö-
nelik beklentilere gelince... Orada
da bugünkü il başkanı AN Topuz
seçimi yitirebilir. Topuz'un kurul-
tay kazanamamasının gerekçesi
CHP'de değişiklik mi?
de aynı nedenlerden olabilir. Do-
layısıyla, Ankara ve Istanbul il ku-
rultaylanndaki değişimler ve ola-
sı değişiklikleri, CHP Genel Mer-
kezi'nin tutumunu sorgulayan kök-
tenci hareketler olarak değerien-
dirmek yanlıştır. CHP'nin büyük
kongresinin sonucu bugünden
bellidir."
CHP'nin yeni Ankara il Başka-
nı Mustafa Selmanpakoğlu ile de
görüştük. Konuya şöyle açıklık
getirdi: "Eğer bir partili Ankara il
başkanlığına aday olduysa genel
merkeze, genel başkana karşı çı-
karak bir şey yapamaz. Mümkün
değildir. Çalışamazsınız. İl başka-
nı olarak benim hergün genel sek-
reter veyardımcılanyla görüşmem,
onlaria çalışma programı yapmam
gerek. Eğer ben çalışacaksam,
onlara karşı çıkarak başanlı ola-
mam. öyle bir şeyyok. Benim kar-
şı olduğum olgular farklı: Kendi
üyelerimiz arasında adaleti, hak-
kı, hukuku sağlayamadık. Kişiek-
senlıpolitikalaryaparak kendi ûye-
lerimizin en fazla üçte birini yanı-
mtza alabiliyoruz, üçte ikisinide öy-
le bir tersliyor ve küstürüyoruz ki
her seçimde o geri kalan üçte iki,
hem partinin aleyhinde çalışıyor,
oy vermiyorhem de verdirtmiyor.
Biz böyle böyle kaybettik. Bu kişi
eksenli politikayı bırakıp CHP'nin
kendi ilkeleri doğrvltusunda bir
eksen üzerinde politika yapmak,
yani demokratik işleyişi tam ola-
rakyerine getirmek gerekirki ken-
dinde cevher gören insanlar hiz-
met anlamında yanşsın. Bu yanş
partiyi büyütecektir."
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞHJ
Seri No: B 89 478201
(Para Konuşur!)
Yıl 1995... Basıldık...
Banknot olarak pırıl pırı-
lız, cillop gibiyiz... Yeniyiz,
heyecanlıyız, havamız da
büyük... Piyasa ilk kez bir
milyonluk görecek, kolay
değil... Nereye dağrtılıcaz,
görev yerimiz neresi ola-
cak diye meraktan ölüyo-
ruz!..
Beni önce merkeze aldı-
lar... Merkez Bankası'na
gittim... Sonra bi sürü ar-
kadaşımla birlikte teşvik
kredisi olarak bir işadamı-
naverildik... Ihracatta kul-
lanacak, memlekete hiz-
metimiz olacak diye bek-
lerken, önce beni rulo ya-
pıp kokain çekti, sonra da
bir gece kulübünde gar-
sona bahşiş verdi... Aygır
derisi cüzdandan, dandik
bi kotun arka cebine git-
mek koydu tabii...
Sonra sırasıyla bi ganyan
bayiine, şarküteri kasası-
na, geneleve, eczaneye,
bir yaylı yatak müessese-
sine, hamburgerciye, bi ta-
vernada dansözün göğ-
süne, haraç olarak bitirimin
tekine, taksiciye, milli pi-
yangocuya, kolonyacıya,
stadyum gişesine ve bir
futbolcunun cebine gir-
dim... Kebapçıya geldi-
ğimde çok yıpranmıştım...
Bu yetmiyormuş gibi, ke-
bapçının askerden izne
gelen sinirii oğlu, üstüme
"Şafak 340... Deli Hida-
yef.'.."yazdı...
Bir devlet memuruna
rüşvet olarak verildiğim
gün ölmek istedim... Ama
emir nesnesisin, elinden
bir şey gelmiyor ki... Me-
mur, yine de iyi adanmış,
yırtılmak üzereyken bant-
ladı beni...
O zaman henüz kapan-
mamıştı kumarhaneler, 100
jeton karşılığı kasaya gir-
dim... Orada çok zorlan-
dım; ne kadar göımüş ge-
çirmiş, ipten kazıktan kur-
tulmuş para varsa orday-
dı... Kimisi para bile de-
ğildi, sahteydi... Neyse, bi-
zi toplu halde bi yere gö-
türüp akladılar... Yakala-
nıcaz diye ödüm koptu...
Ben karalanıp aklanmak
için değil, ekonomiye bi
katkımız olsun diye yaşı-
yordum.. Yine ölmek iste-
dim...
Elden ele geze geze âle-
min kaşarı olmuştum... Bi
süre asıl adı Hidayet olan,
Didem kod adlı bi traves-
tide kaldım... Hatta o sü-
re içinde, kebapçının si-
nirli oğlu Hidayet, Didem'e
müşteri olarak geldi... As-
kerliğini bitirmiş deli... Ne
garip, aslında Didem'le
adaş olduğunu hiç bilme-
yecekti... Didem beni ga-
zete bayiine verdi... Ora-
dan sinema gişesine, ora-
dan da bir barın kasasına
girdim...
Barmen çocuğun hüner-
li ellerinde ikinci operasyo-
numu geçirdim... Çapraz
bantladı... Sağlığıma ka-
vuştum... Fakat beni bi
votka bardağının altında
unuttu... Bir süre hiç ara-
yan soran olmadı... Son-
ra birisi alıp çorbacıya ver-
di...
Tekrar arka cepteydim...
Pantolon yıkanırken bile...
kuruduğunda rengim sol-
muş, Michael Jackson
gibi açılmıştım... Boğaz
Köprüsü'nden geçerken
gişeye verdiler... Merkez
Bankası'na dönüş yap-
tım...
Hayatımdaki çete süre-
ci böyle başladı... Bir po-
litikacıya, oradan bir aşi-
ret reisine, daha sonra da
birtetikçinin iç cebine yer-
leştim...
Uyuşturucu kuryesine
ödendiğim gün, sadece
ölmek değil, paramparça
olmak istiyordum... Ahım
tuttu, herif cüzdanını dü-
şürdü. rüzgârda dağıldık,
ben bir çalıya takılıp kal-
dım...
Ne haysiyetim kaldı, ne
değerim... Elâlemin birdo-
larına bile eşit değilim ar-
tık... Yıllarca oradan ora-
ya süründüm, yakında ek-
mekfiyatı olucaz... Dünya-
nın en değersiz paralann-
dan biriyim, metal oldu-
ğumu görmeden tarihe ka-
rışıp gitmek istiyorum...
Çekin beni piyasadan
götürün... Arkamdaki ba-
raj resminde keder, içim-
den geçen telde hüzün...
Altı sıfınmın attısını da atın,
yırtın beni yırtın!..
Ya da en iyisi, beni şim-
diden masanın üstüne, ca-
mın altına koyun... Belki
antika olunca değerim ar-
tar!..
Bu salı, EskişehiP'deyiz
15 Mayıs günü, saat 13.00'te, Anadolu
Üniversrtesi, îietişim Faküftesi, 217 no'lu sa-
londa b»r söyleşiye katılacağız. Söyleşide
benim dışımda yazar Mesut Ceylan ve çi-
zer Gürcan Yurt da bulunacak. Görüşmek
üzere!...
Maydanoz
kültüpü
O film "bir içim su", kaçınlma-
dan izlenecek, izle... O gösteri
"muhteşem"; mutlaka görülecek.
gör...
Sanatı metalaştırma adına rek-
lam, dayatma. zorlama...
Devlet Opera ve Balesi, Uyuyan
Güzel'i, 2 yıldır da Fındıkkıran'ı
sahneler; gurur duyacağımız ba-
let ve balerinlerimiz, sanatçıları-
mız yeteneklerini doruğa çıkanriar...
Karşılığı derin bir sessizliktir.
Ancak birileri ticari amaçla ba-
le sahnelemeye kalkar; amanın,
dillerden düşürülmez.
En az 50-55 kişilik kadrosuyla
Devlet Halk Dansları Topluluğu,
Amatör Gençlik Halk Danslan Top-
luluğu, Modern Dans Topluluğu
halk danslannı çağdaş yorumuy-
la yurtiçinde ve "yurtdışında" da
Türkiye'nin tanıtımı için birçok ül-
keye taşırlar, yine derin bir sessiz-
lik ile karşılanır.
Gösteri ya da sanat piyasalaştı
mı, hele hele adı yabancılaştınla-
rak globalleştirildi mi, tutmayın
onu. Yere göğe sığdırılamaz...
Söylemek istediğimiz şu: Yara-
tılann çoğunluğu görmezlikten ge-
linirken hem bunlara haksızlık ya-
pılıyor hem de ilgi çekmek amacıy-
la kitlelere abartıyla sunulan ya-
pıtlara büyük emek veren sanat-
çılara hem de "müşteri" konumu-
na indirgenen "izleyici"ye...
Toplumu, yönlendirme bombar-
dımanı ile sıradanlaştırmaya "pop
kültürü" adı verilirdi, şimdilerde
buna "maydanoz kültürü" deni-
yor...
Ister beğenin, ister beğenme-
yin, beğenmek zorundasınız...
HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ igulgecuı yahoo.com
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakÇa turk.net
ir c/oi/memt 6ahp Y<*ntıi hınımanj
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
HARBÎ SEMtH POROY semihporoy(a yahoo.com
TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAI* 12 Mayıs
GilANERIUSIMZALIPAHALIBİR KEMAN..
197?*DE 8U6ÛN, LONORA'M &8 KBMAN KS.OOOSTBKUNE^SA-
TtLDf. STRACKVA/llUS Sİ8İ ÇOK ÛNLÛ BİR KBMAN YAPlM USTASt
OLAN GUISEPPE ANTVNtO GUANEZIUS 7ARAFINDAN ff38'PE
YAPILAN KEMAN, O ANA OEĞİN SİK MÜZitC AL£TİNB ÖDENSN
£N YÜKSEK BEpeiLE S4Tt-
uvoepu!.
(*JO 6UNKU KUfUAÜAffoee,3.Z44.00O 77..
GORÜŞ
EMİN GÜRSES
Mali Krizin Siyasi Maliyeti
Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamın
önemli bir kısmının artık global süreç tarafından be-
lirlendiği öne sürülürken aslında ulusal siyasetin de
ekonomiyle birlikte uluslararası düzeyde belirlenme-
sinin kaçınılmaz olduğu ve buna uyulması gerekti-
ğinin mesajı da verilmek istenmektedir. Bush'un
ulusal güvenlik başdanışmanı Condeleezza Rice'ın
Çin'de ekonomik reformların siyasi reformlarla bir-
likte yürütülmesini istemesi ekonomik ve siyasi ola-
nın ayrı düşünülmediğini göstermektedir.
Global mali düzenlemeler ve hareketler ulusal-ulus-
lararası ayrımına meydan okurken, özellikle ulusla-
rarası mali kuruluşlar baskı grubu görevini üstlen-
mişlerdir. Bölgesel ve uluslararası mali ve hukuki ku-
rallar yaratılıyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülke-
ler bunlaria sıkıştırılarak belirii bir sürece sokulma-
ya çalışılıyor. Uluslararası eşitsiz ticaret gelişmiş sa-
nayi ülke insanının refahına katkı sağlarken serbest
ticaret adı altında gelişmekte olan ülkelerde yoksul-
luğu arttırıyor. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) adil ol-
mayan serbest ticaretin vaizliğini yapıyor. Coğrafi ve
siyasi sınırlar zorianıyor. Devlet merkezli dünya ti-
caretinde Çok Uluslu Şirketler'in (ÇUŞ) öne çıkma-
ya başladığı bir yapılanma ortaya çıkıyor. Yerel işa-
damları ve bürokratik elit (seçkinler) yükselen glo-
bal kapitalist elitin dünyasına özellikle koşullu borç,
liberalleşme ve özelleştirme gibi yollarla entegre
edilmeye çalışılıyor.
Uluslararası alanda hareket eden baskı grupları
ve yerel NGO'ların ulus-devleti hedef alan 'gelişme-
lere ayak uyduramıyorsun' eleştirisi gelişmekte olan
ülke yönetimlerini, gelişmiş merkezlerde jeopolitik
hesaplara göre üretilen kurallar ve yasal mekaniz-
malann dayatmalanyla birlikte sıkıştırıyor.
Mali düzenlemelerde koordinasyon IMF ve Dün-
ya Bankası aracılığıyla arttırılırken global speküla-
törlerin güçlenmelerine ve çevre ekonomilerini kri-
ze sürükleyebilecek duruma gelmelerine tepki ola-
rak 'spekülatif kazançlann kontrol edilmesiyle siya-
si toplumsal krizlerin önlenmesi' düşüncesi güç ka-
zanmaya başlıyor bazı çevre ülkelerde. IMF'nin 1995
tarihli raporu bile sermayenin kontrolünün döviz ve
faiz oranlanndaki istikrara olumlu katkı sağlayaca-
ğını kabul ediyor.
Dolaşımdaki 2 trilyona yaklaşan paranın (günlük)
yaklaşık yüzde 2'sinin ticarete ve gerçek yatırımla-
ra gittiği düşünülürse, spekülatif faaliyetlerin boyu-
tu görülebilir. En büyük spekülatörler ise ÇUŞ'lar.
Ekonomik politikalar konusunda medyada üretilen
ve aktarılan düşünceler ise çoğunlukla eşitsiz tica-
rete yeşıl ışık yakan ekonomistlerce üretilmekte,
bunlar öne çıkarılmakta, sıradan insanlar başka yer-
lerde kurtarıcı aramaya yönlendirilmektedir. Başa-
rılı bir yönetimin ekonomik gelişmede önemli etki-
si olduğu vurgulanırken (Dünya Bankası, 1992 yılı
Raporu) demokrasiyi geliştirmek değil toplumsal
örgütlenmeleri yönlendirmek amaçlanmakta ve halk-
tan gelen tepkileri hükümete yönelterek yeni libe-
ralleşmeci teknokratlara görev vermenin yolu açıi-
maya çalışılmaktadır.
1997 Asya kriziyle birlikte Endonezya IMF'den
kaynak sağlamak için birçok büyük bankayı kapat-
mak zorunda kalmıştı. Bu bankalarm zorlamacı tas-
fiyesi halk arasında panik yaratmıştı. Istikrar prog-
ramı ile IMF devaiüasyon yapmaT<;, kafnutıarcâma-
larını kısmak, tarımda destekleme programlarına
son vermek, maaşlan kısmak gibi adımlardan son-
ra ticari liberalleşmeyi (gümrükleri indirmek, kamu
bankalannı ve diğer kamu kuruluşlannı özelleştirmek,
KDV'de artış sağlamak, sendikalann gücünü kont-
rol altına almak, işçi haklannda guvenceleri kısmak
gibi) gündeme getirmiştir.
Prof. Rodrik'e göre bugünün zengin ülkelerinin
çoğunluğu ekonomik büyümelerini korumacı duvar-
lar arkasında sağladılar. Şimdı ise ticari engellerin
kaldırılmasını istiyorlar; çünkü kendileri için artık bir
risk yok. VVashington Uluslararası Ekonomi Ens-
titüsü Başkanı Fred Bergsten bile serbest pazarcı
globalleşmenin ülkeler arası gelir ve toplumsal eşrt-
sizlikleri arttırdığını kabul etmektedir.
Türkiye gibi ülkeler ticari liberalleşme sürecinin al-
tında kalmışlardır. Özelleştirme dayatmaları için
yaratılan mali krizterin siyasi boyutlan sonra gündeme
gelecektir. Endonezya yönetimi IMF yardımı almak
için (1997 krizi sonrası) yabancılann yüzde 49 his-
se alma sınınnı kaldırmak zorunda kalmanın yanın-
da ulusal otomobil projesini (Detroit ve Tokyo rahat-
sız oldu) ve yolcu uçağı yapma planını (Boeing rahat-
sız oldu) ertelemek zorunda kalmıştı. Bunlardan
ders alınmalıdır.
E-mail: emingurses(S yahoo.com
Faks:0212 513 85 95
BULMACA SEDAT YAŞAYA1S
SOLDANSAGA: 1 2 3 4 5 6 7 8
1/K.ökeniilkça-
ğa dayanmakla
birlikte özellik-
le 19. ve 20.
yüzyıllardaBa- 3
tı'da dinsel dü-
şünceyi etkile-
miş olan mistik
eğilimli dinsel _
felsefe. 2/ Atın
b
bir tür hızlı yü- J
rüyüşü... Kızgın
bir demirle vu- °
rulan damga. 3/ g
Gökyüzü. 4/
Doğu Anadolu'da bir
dağ ve geçit... Eski Mı-
sır'dagüneştannsı... il-
kel benlik. 5/ Sevgide
2
üstün tutulan... Birelekt-
nk devresindeki akımı,
başka bir devreden ge- c
çen akımdaki değışik-
likler aracılığıyla denet-
leyen aygıt. 6/ Radyum
elementinin simgesi... Q
Kalayoksitkatılarakdo- g
nuklaştınlmış ya da ke-
mik tozu katılarak yan donuk hale getirilmiş cama ve-
rilen ad. II Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan
ve onun özünde bulunmayan nitelik... Bir soru sözü. 8/
Hammadde işlenerek yapılan her türlü mal. 9/ Soyun-
dan gelinen kimse.. Mantık.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tel haline getirilmiş altın ya da gümüşü işleyerek
yapılan kuyumculukişleri. 2/Hayatarkadaşı... Ozgün
çizim. harita. plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle
çoğaltılması yöntemi. 3/ Afrika'da yaşayan, bacakla-
n beyaz çizgili bir hayvan... Üstü kapalı olarak anlat-
mak. 4/ Kalın su buğusu... Deride sinirlerboyuncabir-
takım ağnlı fiskelerin dökülmesiyle beliren hastalık.
5/ lnsanın kendine karşı duyduğu saygı... Ünlü Bre-
zilyalı futbolcu. 6/ içinde küçük tanelerbulunan ve vur-
mali çalgı olarak kullanılan boş kabak. II Kaz Dağı'nın
antik dönemlerdekı adı... Toprağın nemi... Bir cetvel
türü. 8/Bojacılıktakuilanılanzehirli birmadde. 9/Ba-
lıkyakalamaaracı... En büyük ustası Montaigne olan
yazı türü.