15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Türkiye'nîn T'si satılıyor Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, IMF istemleri ile çıkarılan Şe- ker Yasası'nın inceleme süresini uzatınca kı- yamet koparılıyor: "Niye bekletiyor? Türkiye'nin önünü tıka- mak mı istiyor?" Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, iktidardakileri yolsuzluklar ko- nusunda uyarınca bizzat Başbakan ortalığı ayağa kaldırıyor: "Terbiye sınırtannı aştı." ABD Başkanı George W. Bush, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na "talimat" niteliğin- de bir mektup gönderiyor: "Telekomünikas- yon alanındaki özelleştirmeyi bizim istediğimiz gibiyapın." Başlar eğik, Türkiye Cumhuriyeti Cumhur- başkanı'na karşı cengâver kesilenlerden "tıs" yok. Dahası, ABD Başkanı'nın mektubu ne- redeyse "emir" kabul edilip telekomünikas- yon özelleştirmesi önündeki -medyanın de- yimiyle- "pürüzler" gideriliveriyor. Daha doğ- rusu, telekomünikasyon alanının yönetimiy- le, hissesiyle, lisans hakkıyla birlikte yabancı tekellere pazartanmasının önündeki "engeller" kaldınlıyor. Haklı olarak. Haber-Sen Merkez Yü- rütme Kurulu üyesı Abdullah Kahraman, Tür- kiye'nin yönetilmedığını, yönettirıldiğinı söy- lüyor: "Ulusal Program'da lisans verme hak- kının Ulaştırma Bakanlığı'na bırakılacağı ta- ahhütedilmişti. IMF'ye verilen niyet mektuburh da ise lisans verme hakkının da Telekomüni- kasyon Kurulu 'na bırakılması taahhût edildi. Ik- tidar ortaklannın liderleri de bir mektupla bu taahhüdün altına imza attılar. ABD Başkanı is- tedi, yasa acele Meclis'e gönderildi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri, TBMM Ge- nel Kurulu'ndaki milletvekilleh bu koşullarda yasayı tartıştıklannı, kendi özgür iradelehyle çı- kardıklannı mı sanıyorlar?" 10 milyar dolar "borç" için ulusal irade, ulusal eğemenlik ayaklar altına alınıyor... ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın son günlerde pek önem verdiği "se- çilmişler" bunun farkında mı acaba? Hıç san- mıyoruz... KİGEM Başkan Yardımcısı llter Ertuğrul'un vurguladığı gibı, Tefe/comileaslında Türkiye'nin T'si satılıyor". ISIK KAN'Sl" CHP Ankarall Kurultayı'ndage- nel merkeze yakınlığı ile tanınan eski başkan Levent Gök'ün ye- rine Mustafa Selmanpakoğ- lu'nun seçilmesi parti içinde dal- galanmaya yol açtı. Kimilerine gö- re, il kurultayının sonucu bir de- ğişimin ipucuydu: "CHP, tekşef, emir-komutazin- cirine yatkın bir parti olmadığını gösterdi. Partinin iyiye gitmediği- ni, topluma güven veremediğini parti tabanı anlamış olmalı. Örgüt içinde biçilmeye dönüşmüş altüst edilişe karşı bir tepkinin vartığı da kendini bu biçimde gösteriyor. Ankara it kurultayı, CHP'deumut- lan pekiştiren bir dönüşüm belkı de. Istanbul il kongresinin yapıla- cağı 19 Mayıs 'ı beklemek gereki- yor. Ankara'dakine benzer birge- lişme Istanbul il kurultayında da gerçekleşebilir. Kim bilir, genel kongrenin dengeleri bile değişe- bilir." Kimilerine göre ise Ankara il ku- rultayındaki değişimi "büyütme- mek" gerekiyon "Ankara kurultayında Levent Gök'ün seçimi yitirmesi, genel merkezin uygulamalarından çok, Levent Gök'ün şahsına yönelik eleştirilerden kaynaklanıyor. 19 Mayıs'taki Istanbul il kuruttayınayö- nelik beklentilere gelince... Orada da bugünkü il başkanı AN Topuz seçimi yitirebilir. Topuz'un kurul- tay kazanamamasının gerekçesi CHP'de değişiklik mi? de aynı nedenlerden olabilir. Do- layısıyla, Ankara ve Istanbul il ku- rultaylanndaki değişimler ve ola- sı değişiklikleri, CHP Genel Mer- kezi'nin tutumunu sorgulayan kök- tenci hareketler olarak değerien- dirmek yanlıştır. CHP'nin büyük kongresinin sonucu bugünden bellidir." CHP'nin yeni Ankara il Başka- nı Mustafa Selmanpakoğlu ile de görüştük. Konuya şöyle açıklık getirdi: "Eğer bir partili Ankara il başkanlığına aday olduysa genel merkeze, genel başkana karşı çı- karak bir şey yapamaz. Mümkün değildir. Çalışamazsınız. İl başka- nı olarak benim hergün genel sek- reter veyardımcılanyla görüşmem, onlaria çalışma programı yapmam gerek. Eğer ben çalışacaksam, onlara karşı çıkarak başanlı ola- mam. öyle bir şeyyok. Benim kar- şı olduğum olgular farklı: Kendi üyelerimiz arasında adaleti, hak- kı, hukuku sağlayamadık. Kişiek- senlıpolitikalaryaparak kendi ûye- lerimizin en fazla üçte birini yanı- mtza alabiliyoruz, üçte ikisinide öy- le bir tersliyor ve küstürüyoruz ki her seçimde o geri kalan üçte iki, hem partinin aleyhinde çalışıyor, oy vermiyorhem de verdirtmiyor. Biz böyle böyle kaybettik. Bu kişi eksenli politikayı bırakıp CHP'nin kendi ilkeleri doğrvltusunda bir eksen üzerinde politika yapmak, yani demokratik işleyişi tam ola- rakyerine getirmek gerekirki ken- dinde cevher gören insanlar hiz- met anlamında yanşsın. Bu yanş partiyi büyütecektir." ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞHJ Seri No: B 89 478201 (Para Konuşur!) Yıl 1995... Basıldık... Banknot olarak pırıl pırı- lız, cillop gibiyiz... Yeniyiz, heyecanlıyız, havamız da büyük... Piyasa ilk kez bir milyonluk görecek, kolay değil... Nereye dağrtılıcaz, görev yerimiz neresi ola- cak diye meraktan ölüyo- ruz!.. Beni önce merkeze aldı- lar... Merkez Bankası'na gittim... Sonra bi sürü ar- kadaşımla birlikte teşvik kredisi olarak bir işadamı- naverildik... Ihracatta kul- lanacak, memlekete hiz- metimiz olacak diye bek- lerken, önce beni rulo ya- pıp kokain çekti, sonra da bir gece kulübünde gar- sona bahşiş verdi... Aygır derisi cüzdandan, dandik bi kotun arka cebine git- mek koydu tabii... Sonra sırasıyla bi ganyan bayiine, şarküteri kasası- na, geneleve, eczaneye, bir yaylı yatak müessese- sine, hamburgerciye, bi ta- vernada dansözün göğ- süne, haraç olarak bitirimin tekine, taksiciye, milli pi- yangocuya, kolonyacıya, stadyum gişesine ve bir futbolcunun cebine gir- dim... Kebapçıya geldi- ğimde çok yıpranmıştım... Bu yetmiyormuş gibi, ke- bapçının askerden izne gelen sinirii oğlu, üstüme "Şafak 340... Deli Hida- yef.'.."yazdı... Bir devlet memuruna rüşvet olarak verildiğim gün ölmek istedim... Ama emir nesnesisin, elinden bir şey gelmiyor ki... Me- mur, yine de iyi adanmış, yırtılmak üzereyken bant- ladı beni... O zaman henüz kapan- mamıştı kumarhaneler, 100 jeton karşılığı kasaya gir- dim... Orada çok zorlan- dım; ne kadar göımüş ge- çirmiş, ipten kazıktan kur- tulmuş para varsa orday- dı... Kimisi para bile de- ğildi, sahteydi... Neyse, bi- zi toplu halde bi yere gö- türüp akladılar... Yakala- nıcaz diye ödüm koptu... Ben karalanıp aklanmak için değil, ekonomiye bi katkımız olsun diye yaşı- yordum.. Yine ölmek iste- dim... Elden ele geze geze âle- min kaşarı olmuştum... Bi süre asıl adı Hidayet olan, Didem kod adlı bi traves- tide kaldım... Hatta o sü- re içinde, kebapçının si- nirli oğlu Hidayet, Didem'e müşteri olarak geldi... As- kerliğini bitirmiş deli... Ne garip, aslında Didem'le adaş olduğunu hiç bilme- yecekti... Didem beni ga- zete bayiine verdi... Ora- dan sinema gişesine, ora- dan da bir barın kasasına girdim... Barmen çocuğun hüner- li ellerinde ikinci operasyo- numu geçirdim... Çapraz bantladı... Sağlığıma ka- vuştum... Fakat beni bi votka bardağının altında unuttu... Bir süre hiç ara- yan soran olmadı... Son- ra birisi alıp çorbacıya ver- di... Tekrar arka cepteydim... Pantolon yıkanırken bile... kuruduğunda rengim sol- muş, Michael Jackson gibi açılmıştım... Boğaz Köprüsü'nden geçerken gişeye verdiler... Merkez Bankası'na dönüş yap- tım... Hayatımdaki çete süre- ci böyle başladı... Bir po- litikacıya, oradan bir aşi- ret reisine, daha sonra da birtetikçinin iç cebine yer- leştim... Uyuşturucu kuryesine ödendiğim gün, sadece ölmek değil, paramparça olmak istiyordum... Ahım tuttu, herif cüzdanını dü- şürdü. rüzgârda dağıldık, ben bir çalıya takılıp kal- dım... Ne haysiyetim kaldı, ne değerim... Elâlemin birdo- larına bile eşit değilim ar- tık... Yıllarca oradan ora- ya süründüm, yakında ek- mekfiyatı olucaz... Dünya- nın en değersiz paralann- dan biriyim, metal oldu- ğumu görmeden tarihe ka- rışıp gitmek istiyorum... Çekin beni piyasadan götürün... Arkamdaki ba- raj resminde keder, içim- den geçen telde hüzün... Altı sıfınmın attısını da atın, yırtın beni yırtın!.. Ya da en iyisi, beni şim- diden masanın üstüne, ca- mın altına koyun... Belki antika olunca değerim ar- tar!.. Bu salı, EskişehiP'deyiz 15 Mayıs günü, saat 13.00'te, Anadolu Üniversrtesi, îietişim Faküftesi, 217 no'lu sa- londa b»r söyleşiye katılacağız. Söyleşide benim dışımda yazar Mesut Ceylan ve çi- zer Gürcan Yurt da bulunacak. Görüşmek üzere!... Maydanoz kültüpü O film "bir içim su", kaçınlma- dan izlenecek, izle... O gösteri "muhteşem"; mutlaka görülecek. gör... Sanatı metalaştırma adına rek- lam, dayatma. zorlama... Devlet Opera ve Balesi, Uyuyan Güzel'i, 2 yıldır da Fındıkkıran'ı sahneler; gurur duyacağımız ba- let ve balerinlerimiz, sanatçıları- mız yeteneklerini doruğa çıkanriar... Karşılığı derin bir sessizliktir. Ancak birileri ticari amaçla ba- le sahnelemeye kalkar; amanın, dillerden düşürülmez. En az 50-55 kişilik kadrosuyla Devlet Halk Dansları Topluluğu, Amatör Gençlik Halk Danslan Top- luluğu, Modern Dans Topluluğu halk danslannı çağdaş yorumuy- la yurtiçinde ve "yurtdışında" da Türkiye'nin tanıtımı için birçok ül- keye taşırlar, yine derin bir sessiz- lik ile karşılanır. Gösteri ya da sanat piyasalaştı mı, hele hele adı yabancılaştınla- rak globalleştirildi mi, tutmayın onu. Yere göğe sığdırılamaz... Söylemek istediğimiz şu: Yara- tılann çoğunluğu görmezlikten ge- linirken hem bunlara haksızlık ya- pılıyor hem de ilgi çekmek amacıy- la kitlelere abartıyla sunulan ya- pıtlara büyük emek veren sanat- çılara hem de "müşteri" konumu- na indirgenen "izleyici"ye... Toplumu, yönlendirme bombar- dımanı ile sıradanlaştırmaya "pop kültürü" adı verilirdi, şimdilerde buna "maydanoz kültürü" deni- yor... Ister beğenin, ister beğenme- yin, beğenmek zorundasınız... HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ igulgecuı yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakÇa turk.net ir c/oi/memt 6ahp Y<*ntıi hınımanj ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBÎ SEMtH POROY semihporoy(a yahoo.com TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAI* 12 Mayıs GilANERIUSIMZALIPAHALIBİR KEMAN.. 197?*DE 8U6ÛN, LONORA'M &8 KBMAN KS.OOOSTBKUNE^SA- TtLDf. STRACKVA/llUS Sİ8İ ÇOK ÛNLÛ BİR KBMAN YAPlM USTASt OLAN GUISEPPE ANTVNtO GUANEZIUS 7ARAFINDAN ff38'PE YAPILAN KEMAN, O ANA OEĞİN SİK MÜZitC AL£TİNB ÖDENSN £N YÜKSEK BEpeiLE S4Tt- uvoepu!. (*JO 6UNKU KUfUAÜAffoee,3.Z44.00O 77.. GORÜŞ EMİN GÜRSES Mali Krizin Siyasi Maliyeti Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamın önemli bir kısmının artık global süreç tarafından be- lirlendiği öne sürülürken aslında ulusal siyasetin de ekonomiyle birlikte uluslararası düzeyde belirlenme- sinin kaçınılmaz olduğu ve buna uyulması gerekti- ğinin mesajı da verilmek istenmektedir. Bush'un ulusal güvenlik başdanışmanı Condeleezza Rice'ın Çin'de ekonomik reformların siyasi reformlarla bir- likte yürütülmesini istemesi ekonomik ve siyasi ola- nın ayrı düşünülmediğini göstermektedir. Global mali düzenlemeler ve hareketler ulusal-ulus- lararası ayrımına meydan okurken, özellikle ulusla- rarası mali kuruluşlar baskı grubu görevini üstlen- mişlerdir. Bölgesel ve uluslararası mali ve hukuki ku- rallar yaratılıyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülke- ler bunlaria sıkıştırılarak belirii bir sürece sokulma- ya çalışılıyor. Uluslararası eşitsiz ticaret gelişmiş sa- nayi ülke insanının refahına katkı sağlarken serbest ticaret adı altında gelişmekte olan ülkelerde yoksul- luğu arttırıyor. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) adil ol- mayan serbest ticaretin vaizliğini yapıyor. Coğrafi ve siyasi sınırlar zorianıyor. Devlet merkezli dünya ti- caretinde Çok Uluslu Şirketler'in (ÇUŞ) öne çıkma- ya başladığı bir yapılanma ortaya çıkıyor. Yerel işa- damları ve bürokratik elit (seçkinler) yükselen glo- bal kapitalist elitin dünyasına özellikle koşullu borç, liberalleşme ve özelleştirme gibi yollarla entegre edilmeye çalışılıyor. Uluslararası alanda hareket eden baskı grupları ve yerel NGO'ların ulus-devleti hedef alan 'gelişme- lere ayak uyduramıyorsun' eleştirisi gelişmekte olan ülke yönetimlerini, gelişmiş merkezlerde jeopolitik hesaplara göre üretilen kurallar ve yasal mekaniz- malann dayatmalanyla birlikte sıkıştırıyor. Mali düzenlemelerde koordinasyon IMF ve Dün- ya Bankası aracılığıyla arttırılırken global speküla- törlerin güçlenmelerine ve çevre ekonomilerini kri- ze sürükleyebilecek duruma gelmelerine tepki ola- rak 'spekülatif kazançlann kontrol edilmesiyle siya- si toplumsal krizlerin önlenmesi' düşüncesi güç ka- zanmaya başlıyor bazı çevre ülkelerde. IMF'nin 1995 tarihli raporu bile sermayenin kontrolünün döviz ve faiz oranlanndaki istikrara olumlu katkı sağlayaca- ğını kabul ediyor. Dolaşımdaki 2 trilyona yaklaşan paranın (günlük) yaklaşık yüzde 2'sinin ticarete ve gerçek yatırımla- ra gittiği düşünülürse, spekülatif faaliyetlerin boyu- tu görülebilir. En büyük spekülatörler ise ÇUŞ'lar. Ekonomik politikalar konusunda medyada üretilen ve aktarılan düşünceler ise çoğunlukla eşitsiz tica- rete yeşıl ışık yakan ekonomistlerce üretilmekte, bunlar öne çıkarılmakta, sıradan insanlar başka yer- lerde kurtarıcı aramaya yönlendirilmektedir. Başa- rılı bir yönetimin ekonomik gelişmede önemli etki- si olduğu vurgulanırken (Dünya Bankası, 1992 yılı Raporu) demokrasiyi geliştirmek değil toplumsal örgütlenmeleri yönlendirmek amaçlanmakta ve halk- tan gelen tepkileri hükümete yönelterek yeni libe- ralleşmeci teknokratlara görev vermenin yolu açıi- maya çalışılmaktadır. 1997 Asya kriziyle birlikte Endonezya IMF'den kaynak sağlamak için birçok büyük bankayı kapat- mak zorunda kalmıştı. Bu bankalarm zorlamacı tas- fiyesi halk arasında panik yaratmıştı. Istikrar prog- ramı ile IMF devaiüasyon yapmaT<;, kafnutıarcâma- larını kısmak, tarımda destekleme programlarına son vermek, maaşlan kısmak gibi adımlardan son- ra ticari liberalleşmeyi (gümrükleri indirmek, kamu bankalannı ve diğer kamu kuruluşlannı özelleştirmek, KDV'de artış sağlamak, sendikalann gücünü kont- rol altına almak, işçi haklannda guvenceleri kısmak gibi) gündeme getirmiştir. Prof. Rodrik'e göre bugünün zengin ülkelerinin çoğunluğu ekonomik büyümelerini korumacı duvar- lar arkasında sağladılar. Şimdı ise ticari engellerin kaldırılmasını istiyorlar; çünkü kendileri için artık bir risk yok. VVashington Uluslararası Ekonomi Ens- titüsü Başkanı Fred Bergsten bile serbest pazarcı globalleşmenin ülkeler arası gelir ve toplumsal eşrt- sizlikleri arttırdığını kabul etmektedir. Türkiye gibi ülkeler ticari liberalleşme sürecinin al- tında kalmışlardır. Özelleştirme dayatmaları için yaratılan mali krizterin siyasi boyutlan sonra gündeme gelecektir. Endonezya yönetimi IMF yardımı almak için (1997 krizi sonrası) yabancılann yüzde 49 his- se alma sınınnı kaldırmak zorunda kalmanın yanın- da ulusal otomobil projesini (Detroit ve Tokyo rahat- sız oldu) ve yolcu uçağı yapma planını (Boeing rahat- sız oldu) ertelemek zorunda kalmıştı. Bunlardan ders alınmalıdır. E-mail: emingurses(S yahoo.com Faks:0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYA1S SOLDANSAGA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/K.ökeniilkça- ğa dayanmakla birlikte özellik- le 19. ve 20. yüzyıllardaBa- 3 tı'da dinsel dü- şünceyi etkile- miş olan mistik eğilimli dinsel _ felsefe. 2/ Atın b bir tür hızlı yü- J rüyüşü... Kızgın bir demirle vu- ° rulan damga. 3/ g Gökyüzü. 4/ Doğu Anadolu'da bir dağ ve geçit... Eski Mı- sır'dagüneştannsı... il- kel benlik. 5/ Sevgide 2 üstün tutulan... Birelekt- nk devresindeki akımı, başka bir devreden ge- c çen akımdaki değışik- likler aracılığıyla denet- leyen aygıt. 6/ Radyum elementinin simgesi... Q Kalayoksitkatılarakdo- g nuklaştınlmış ya da ke- mik tozu katılarak yan donuk hale getirilmiş cama ve- rilen ad. II Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bulunmayan nitelik... Bir soru sözü. 8/ Hammadde işlenerek yapılan her türlü mal. 9/ Soyun- dan gelinen kimse.. Mantık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tel haline getirilmiş altın ya da gümüşü işleyerek yapılan kuyumculukişleri. 2/Hayatarkadaşı... Ozgün çizim. harita. plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltılması yöntemi. 3/ Afrika'da yaşayan, bacakla- n beyaz çizgili bir hayvan... Üstü kapalı olarak anlat- mak. 4/ Kalın su buğusu... Deride sinirlerboyuncabir- takım ağnlı fiskelerin dökülmesiyle beliren hastalık. 5/ lnsanın kendine karşı duyduğu saygı... Ünlü Bre- zilyalı futbolcu. 6/ içinde küçük tanelerbulunan ve vur- mali çalgı olarak kullanılan boş kabak. II Kaz Dağı'nın antik dönemlerdekı adı... Toprağın nemi... Bir cetvel türü. 8/Bojacılıktakuilanılanzehirli birmadde. 9/Ba- lıkyakalamaaracı... En büyük ustası Montaigne olan yazı türü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle