15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(g cumhurjyet.com.tr 15 Baz Luhrmann'ın 'Moulin Rouge'u 'özgürlük, güzellik ve gerçek' üstüne österişli bir masal fihııi• Yönetmenin yüzyıl başı Paris'inin çılgın eğlence dünyasını yansıtırken yitirilen değerleri vurgulamaya çalışması, bu çılgınhğı bir üsluba dönüştürmeyi hedeflemesi güzel. Peki, bütün bu çarpıcı öğeler, bu gürültü patırtıdan ne kalıyor geriye? Sinemanın büyüsü mü? Yoksa, mitolojinin çağdaş bir yorumu mu? VECDİSAYAR CANNES-54. Cannes Film Fes- tivali'nin açıhş filmi 'MouHn Ro- uge' gösteri dünyası üstüne bir film. Öykü, yüzyıhn başında Paris' in res- samlan ve gece kulüpleri ile ünlü semti Montmartre'da, ünlü 'Mouün Rouge' kulübünde geçiyor. Genç bir şairin 'mükemmel'aşkı aramak için cehenneme yaptığı yolculuğun fil- mini yapmış Avustralyah yönetmen BazLuhrmann. Yani, Orphee mito- lojisinin çağdaş bir yorumunu -kim- bilir kaçıncı kez- getirmiş beyaz- perdeye. tdealizmle dalgası- nı geçen Luhrmann, "Ölümsüz aşk yok- tur" (olumsuz'un noktalısı!)diyor. Kahramanı genç şa- ir, sevdalandığı pav- yon kadmının peşinde koşarken yaşamın gerçekleri ile yüz yüze geliyor. Gözü paradan başka bir şey görmeyen patronuna karşı gelerek aşkı seçen güzeller güzeli Satine ise bu soylu davranışından ötürü mükafatlandınlmıyor. Sevgi- lisinin kollan arasında veriyor son nefesini. Para yerine aşkı seçmesi- nin bedelini ödercesine. Genç Christian ise kıskanç bir sevgiliden olgun bir yazara dönüşüyor. Luhrmann'ın bugüne dek yaptığı tüm filmlere,' 'Strictly Ballroom'a, 'Romeo ve Juüet'e egemen olan te- atral yapı bu filmde de belirgın. Ve belki de gerektiğinden fazla abartıl- mış. Film, kırmızı perdenin açılma- sı ve perdenin önündeki orkestra şe- finin görüntüleri ile açıhyor. 1900'lerinParis'iniyansıtanbirma- ket içinde dolaşmaya başlıyoruz, hareketli bir kameranın eşliğinde. Bilgisayar animasyon tekniği ile Pa- ris'in damlannapike yapıyoruz, so- kaklardaki insanlara çarparcasına yanlanndan geçip yükseliyoruz, Montmartre'a doğru. Ve orada gü- zeller güzeli Satine'le tanışıyoruz. Genç şair öyküsünü anlatıyor bi- ze. Trajik finali baştan söylüyor. Zaten, özdeşleş- meden çok ya- bancılaşma ya- şıyoruz film boyunca. Mü- zikal yapı olarak, dönemin müziklerini kullanmak ye- rine farklı dönemlerden besteler kullanmayı seçmiş. Oyunculara, canlı müzik -piyano- eşliğinde şar- kılannı söyletmiş. Örneğin filmin açıhş ve kapanış şarkısı. David Bo- wie'nin seslendirdiği 40'lann ünlü parçası 'NatureBoy'. Hani. 'Hayat- ta öğrenebüeceğiniz en önemli şe> sevmekvesevihnektir' diyen şarkı... Bütün bunlar güzel. Yüzyıl başı Paris'inin çılgın eğlence dünyasını yansıtırken yitirilen değerleri vur- gulamaya çalışması, bu çılgınhğı bir üsluba dönüştürmeyi hedefle- mesi de.. Peki, bütün bu çarpıcı öğe- ler, bu gürültü patırtıdan ne kalıyor geriye? Sine- manın büyüsü mü? Yok- sa, mitolojinin çağdaş bir yorumu mu? Bana kalırsa hiçbir şey kalmıyor. Nko- le Kidman'ın çarpıcı güzelliği dışında... Beyazperdeyi bir sirkalanıgibikul- lanarak bir masal üslubu yakalama- ya çalışan Luhr- mann, öylesine abartmış, öylesi- ne yüklemiş ki bu yalın öyküyü, ne büyü kalmış orta- da ne de gerçek. ('Siyah Orfe'yi anımsayanlar ne dediğimi daha iyi anlayacaklar). Yüzyıl başı- nın 'bohem ideaDeri' özgür- lük, güzellik, gerçek'ten çok aşkı anlatmak için yola çıkmış. Ama, seçtiği iki boyutlu masal üs- lubu bile kurtarmıyor bana kalırsa filmi. Kendi payıma, Luhrmann'ın 'Mo- ulin Rouge'unu kocaman bir klip ola- rak değerlendiriyorum. insanı yoran ve geriye hiçbir duygu bırakmayan kocaman bir klip. Meraklısı çıkacak- tır elbette. Gişe şansından söz etmiyorum, eleştirmenler arasında 'kitch' merak- lılannm sayısı hiç de az değildir. Seyirciyi kendisiyle hesaplaşmaya çağıran iki film 54. Cannes Film Fesrjvali'ne kaülan tspanyol aktör David Seivas, Fransız aktris Nathalie Boutefeu ve üçüncü filmi 'Pau ve Kardeşi' ile yanşmaya seçilen İspanyol yönetmen Mac Recha. (Fotoğraf: REUTERS) Katalonya'dan Japonya'ya Yanşmanm ilk iki gününde izlediğimiz filmler, si- nemaya ilişkin birbirinden çok farklı iki bakışın bilinç- li bir biçimde yan yana getirildiğini gösteriyor (Başa- nlı programlamanın bir ömeği). 'MouHn Rouge' tam anlamı ile bir gösteri sineması. 'Star'lan, bilgisayar oyunlan, popüler şarkılan ile... Oysa iki değişik ülke- den gelen filmler, bambaşka bir sinemanın varlığını ve önemini kanıtlıyor. Ispanya'dan gelen bir Katalan filmi, 'Pau veKarde- şi' seyırciden katılım bekleyen yalın ve duru bir film. Duygulardan çok algılara hitap ediyor. Seyircisini sö- mürmek yerine, düşündürmeyi hedefliyor. Üçüncü filmi ile yanşmaya seçilen Mac Rec- ha, gerçekten yola çıkarak gerceğe düşsel bir boyut katıyor (Luhrmann da gerçekten yola çıkıyor, ama ger- çeğe yeni bir boyut katmak yerine, tüketmeyi başanyor. Ne adına, elbet- te 'money, money, money?'). 'Pau ve Kardeşi'nin çıkış noktası, son dere- ce yahn: Kardeşinin intihar ettiğini öğrenen bir genç, annesi ve kardeşi- nin külleri ile birlikte, onun yaşadı- ğı köye gider. Doğanın dışında baş- ka hiçbir gücün olmadığı dağlarda kardeşinin izini sürer Pau. Yalnızca onun yaşamına, acılanna, sevinçle- rine değil, aynı zamanda kendi iç dünyasına yaptığı bir yolculuk olur bu. Pireneler'in görkemli doğasının, insanm yalnızlığı ile buluştuğu gi- zemli bir yolculuk... Dünyanın gerçeklerine karşı di- renebilmek için kendi öznel gerçeklerini kurgulayan insanlann dünyasına yapılan bir yolculuk. Rüzgânn, kuş seslerinin. sözlerden daha etkili ol- duğu bu serüvende, yapay öykülerle seyircisini oya- lamaya çalışmıyor yönetmen. Hayatın kendisini gös- teriyor. Tüm doğallığı içinde. Yaşama yeniden bakma- ya çağınyor sanki bizleri. Sessizliğin sesini verebil- mek kolay bir sey değil. Recha bunu başanyor. Luhr- mann ne kadar çok öğe kullandıysa, o inadına çok az öğe kullanıyor. Senaryo entrikalanna ya da kamera- nın gücüne değil, doğanın gücüne güveniyor (Nuri Bil- ge Ceylan'la aralannda sinemasal bir akrabalık oldu- ğunu söyleyebilirim). Mekân duygusu son derece güç- lü bir yönetmen Recha. Insanlar arasındaki iletişim- sizliği yansıtırken mekânlarin etkisinden yararlanı- yor. Barselona'nın anonim atmosferinden çıkanp al- ^spanya'dan gelen bir Katalan filrnj, 'Pau ve Kardeşi' seyırciden katılım bekleyen yalın ve duru bir fîlm. Duygulardan çok algılara hitap ediyor. Hayatın kendisini gösteriyor. dığı kahramanını Pireneler'in o büyülü evrenine gö- türüyor. Dağlar filmin Ijaşrolüne oturuyor sanki. Son- ra, yavaş yavaş kişilikler belirmeye başhyor. Sislerin arasından insan yüzlerini keşfediyoruz Pau ile birlik- te. Herbirinde kendinden bir parça buluyor... 'Yarat- nğımız dünya'yı anlatan duyarlı bir film '.Pau ve Kar- deşi'. Japonya'dan Kore-Eda Hirokazu'nun 'Mesafe'si de insana, yaşamı üstüne benzer sorular soran ve ben- zer yahnlığa sahip bir film. 'Aum Tarikaü'nın gerçek- leştirdiği toplu intihardan altı yıl sonra, ölenlerin ya- kınlanndan dört gencin olay yerine gidişlerini ve ta- rikattarafindan görevlendirilmiş katillerle cinayet anı- na dek birlikte olan bir başka gençle tanışmalannı anlatıyor. Tıpkı 'Pauve Kardeşi' gibi, seyirciyi kendisi ile he- saplaşmaya çağıran bir film 'Mesafe'. İki filmde de uzaklara yapılan yol- culuklar, aslında bıreyin iç yolculuk- lan. Cinayetleri yargılamak yerine an- lamak gerektiğine inanıyor Kore-Eda. "Hiçbirimiz masum kurbanlar ya da hiçbirşeye kanşmamış masumtanık- lar değiBz'' diyor. Filmin kahraman- lan üzüntü ve suçluluk duygulannı bir arada yaşıyor. Çünkü, hepsinin ak- rabalan 'topluötüm'ün sorumluluğu- nu paylaşan katiller. Günümüz top- lumlannda hepimiz böyleyiz demeye getiriyor yönetmen: Hem suçluyuz hem de kurban.. "Hepimiz ölü suçhı- larla akrabayız." Belleğin yaşamlanmızdaki önemine değiniyor yö- netmen. Hepimiz geçmişin izleri ile yaşıyoruz. 'Eski' kimliklerimiz, yaşamımız üzerinde öylesine etkili olu- yorki kendimizle yüzleşemiyoruz. 'Mutlakgerçek'in peşinde yaşamlanna son verenlerin akrabalannın bu geçmişten kurtulmalan mümkün mü? Peki, 'gerçek' onlar için ne ifade edecek? Japon yönetmenin anlattığı 'Mesafe'yi, isteyen 'mutiakgerçek' peşinde ölümü seçenlerle, onların ge- ride bıraktıklan arasındaki 'mesafe' olarak alabilir, is- teyen bu gençlerle bizim aramızdaki 'mesafe' olarak kabul edebilir. Yönetmen, bu mesafeyi kapatmak için filmi izlememizi öneriyor. Ama, hemen hemen hiç- bir olayın olmadığı bir filmi iki buçuk saat boyunca izlemek pek de kolay değil? Oyunculuktan görüntü yönetimine, yalın bir anlatımın egemen olduğu say- gın bir çalışma... , . . . LÜTFÜ KIRDAR'DA İKİ KONSER VERECEK 130 kişilik koroyla^ Canrinîâ Burana ARZUHAKSUN Carl OrfTun eseri Carmina Bura- na'yı besteciye seslendirme fırsatını yakalayan, yorumlanyla kendisinin açık onayını kazanan \ e on bınin üze- rindeki müzikseveri coşturmayı ba- şaran Münih Motet Korosu, Yapı Kredi Sanat Festivali 2001'in ılk ko- nuğu. Bugün ve yann gerçekleşecek konserde koroya Istanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey Orkest- rası eşlik ediyor. Orkestrayı ilk gece şef Rengim Gökmen. ikınci gece ko- ronun sanat yönetmenhğini de üstle- nen Alman şef Hayko Siemens yönetiyor. Bugün 130kadınve erkek şarkıcının bir arada olduğu Münıh Motet Korosu, önce- leri, 13. yüzyıhn en önemli beste türlerin- den biri olan motetle- ri müzikli bir sunuşla gerçekleştiren ve üni- versiteli öğrenciler- den bir araya gelen bir topluluktu. Verdiği konserlerle gittikçe güçlenen koronun re- pertuvan, şimdi dört yüz yıldan faz- la geçmişi olan koro müziği literatü- rünün tamamına yaklaşmıştır. Mü- nih Motet Korosu'nun repertuvan- nın köşetaşlanndan biri de C.Orff" un Carmina Burana'sıdır. Carl Orff'un popüler ve ölümsüz eseri Carmina Burana'nın dinleye- nin duygulanna etki edebilen sözle- ri peki neyi ifade ediyor? 'Feleğin çemberininresmini'. Bir tesadüf ese- ri eline geçen antika kitap kataloğun- daki bu şarkı ve şiirler Carl Orff'u derinden etkiler ve düşüncelerinde şarkı, dans korolanndan oluşan bir sahne eseri belirir. O fortuna,velut hı- na... "Kader dünyanın hâkimidir! Önceden bilinmez, değişkendirve ka- der de dönen bir çarknr." Latince. Almanca 250 şarkı ve şi- irden oluşan dünyevi metinler önce- leri Benediktbeuern'deki manastır- dadır. Hatta Carmina Burana- Bene- diktbeuern Şarkılan adını da, 1800'lerde metinleri bir arada topla- yıp bastıran kütüphaneci Johann Andreas Schmeller verir. Carl Orff'un bu metinlerle ilgilenmesi, kendi deyişiyle düşünmeye değer gördüğü Paskalya'dan önceki günde eline geçmiş olmasıdır. O dönemler pek tanman bir beste- ci değildir Carl Orff. Ancak 13. yüzyılda yazılmış bu eserleri gün ışığına taşıyabı- lecek kadar da sanat- çıdır. Lütfi Kırdar Kong- re ve Sergi Salo- nu'nda gerçekleşecek konser programında aynca Aleksandır Bo- rodin'in başyapıtla- nndan biri. Prens tgor, Poloveç Danslan yer alıyor. Rus Beste- ci Borodin. 'Rus Beşleri' adlı grubun en önemli senfonıcisi olarak meslek- taşlanndan büyük ilgi görürdü. Fakat besteci Prens lgor operasını hiçbir zaman tamamlamamıştır. Arkadaş- lan Rimsky-Korsakov ve Aleksandır Glasunov tarafindan çok değer veri- len bu eser sanatçının ölümünden sonra ele alınmıştır. Glasunov eserin uvertür kısmını, Borodin ona sık sık çaldığı için ka- lan kısmını yeniden yazdı. Rimsky- Korsakov ve Glasunov tasanmlann büyük bölümünü enstrümantal hale getirdiler ve dramaturji açısından de- ğişiklikler yaptılar. Konserleri bugün Rengim Gökmen, yann Hayko Siemens yönetecek. 'Beyaz ve Siyah1 • Kültür Servisi - ITÜ Oyunculan'nda görev almış oyunculardan oluşan Doğu Oyunculan 16-18 Mayıs saat 19.30. 19 Mayıs saat 20.00'de Muammer Karaca Tiyatrosu'nda Hasan Öztürk'ün yazdığı 'Beyaz ve Siyah' adlı oyunu sahneliyor. Grup elemanlanndan Ömer Akgüllü'nün sahnelediği oyun, günümüzün ve geçmişin kahraman olgusuna sorular yöneltiyor. Iktidar ve sistem araçlannın nasıl çalıştınldığını, çarklann dönerken kimleri öğüttüğü gibi sorulara yeni sorular ekliyor. Ömer Akgüllü, Selen Kartay, Perihan Kurtoğlu, Banş Şen, Serhat Kezik'in rol aldığı oyun, üniversitelerin yapısındaki çarpıklıklan ve bilimin bağımsız olması gerektiğini savunurken aynı zamanda bugünlerde Türkiye'de yaşanan konuşmaktan kaçuıdığımız konulara eleştirel bir yaklaşımla değiniyor. Ölüm Uykudaydı' turnede • Kültür Servisi - Bizim Tiyatro'nun, Cuma Bovnukara'nın yazdığı, Zafer Diper'in yönetıp oynadığı: 'Ölüm Uykudaydı' oyunu. Mayıs ve Hazıran ayları boyunca yurtiçi ve yurtdışı turnelerine devam ediyor. Oyun bugün ve yann Ingiltere (Londra). 17 Mayıs'ta G.Antep, . 18 Mayıs'ta Sıvas, 20 Mayıs'ta Elbistan, ' 21 Mayıs'ta Elazığ, 23-24-25 Mayıs'ta izmir, 26 Mayıs'ta Menemen, 27 Mayıs'ta Manisa. 28-29 Mayıs'ta Istanbul (Kartal, Beyoğlu), 31 Mayıs'ta da Kayseri'de sahnelenecek. Oyun Uykudaydı, haziran ayında Çankın, Corum. Ürgüp. Avanos ve Doğu Karadeniz'in yanı sıra Isveç (Stockhohn, Malmö), Norveç'te (Oslo) olacak. Kanneci'den Halfeti'de konser • GAZİANTEP (AA) - Gitar virtüözü Ahmet Kanneci, memleketi olan Şanlıurfa'nın Halfeti ılçesinde bugün klarnet ustası Ekrem Özkan ile konser verecek. GAP Bölge Kalkınma Idaresi Başkanhğı ile GAP Girişimcıyi Destekleme ve Yönlendirme Merkezi (GAP-GİDEM) tarafindan bu yıl 2. kez düzenlenen konser, geleneksel hale getirildi. Birecık Barajı ile sular altında kalan Masal Vadisi'nin sakinleri, Halfetililer, geçen yıl son günlere kadar sulann yükseleceğini, nehir kenanndaki cennet .bahçelerının yok olacağını kabul etmek istenıemişlerdı. Halfetilı bir aılenın çocuğu olan Ahmet Kanneci, bu konuda büyük destek veren sanatçılardan biri. Konser, Kanneci Konağf nda düzenlenecek. 'Fadiş' için bilimsel sempozyum • ANKARA (AA) - Gülten Dayıoğlu'nun ilk kez 1971 yılında yayımlanan ve bugüne kadar 25 baskı yapan 'Fadiş' ısimli romanının aynı adlı kahramanı, bilimsel sempozyum konusu oldu. Yazann ilk romanı olan ve 30 yıldan bu yana satışta kalma başansını gösteren 'Fadiş', yann Ankara'da bilım adamlannın katılımıyla düzenlenecek sempozyumda mercek altına alınacak. Sempozyumda, Prof. Dr. Tanju Gürkan 'Eğitsel Öğelenyle Fadiş', Prof. Dr. Üstün Dökmen 'Fadiş'te Empati ve Varoluş Bilinci'. Prof. Dr. Cahit Kavcar 'Dış Göç Edebiyatı ve Gülten Dayıoğlu'. Prof. Dr. Belka Özdoğan ve Doç. Dr. Sedat Sever 'Bir Özdeşim Öğesi Olarak Fadiş', Doç. Dr. Sedat Sever 'Değer Felsefesi Işığında Fadiş'in Güncelliği'. Dr. Kemal Ateş 'Fadiş'te Köy ve Köy Edebiyatı Etkisi', Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Sayın ise 'Gülten Dayıoğlu'nun Çocuk Romanlanna Görsel Açıdan Bir Yaklaşım' konulu bildiri sunacak. BUGÜN • AKM SİNEMA SALONU'nda Kukla Festivali kapsammda saat 13.30'da 'Vîdo'nun Gömleğini Kim Dikti?' ile saat 20.30'da İyi Pantolone ısımlı kukla gösterileri yer alacak. (251 56 00) • HARBtYE MUHStN ERTUĞRUL SAHNESİ'nde saat 15.00'te Mehpare Yiğit Aksoy Gölge Tıyatrosu'nun 'Ozün Özü' isimli gösterisi izlenebilir. (246 06 28) • MÜLKİYELÎLER BİRLİĞt'nde saat 16.00'da Yümaz Karakoyunlu'nun söyleşisi gerçekleşecek. (342 30 25) • CEYLAN EVTER - CONTENENTAL ENGLİSH BAR'da saat 22.00 de Önder Focan Trio'nun konseri izlenebilir. (231 81 94) • tTÜ MAÇKA KAMPUSU'nda saat 19.30'da 8. tstanbul Türk Müziği Gûnleri etkinliği gerçekleşecek. (247 17 33) > _ . • İŞ SANAT'ta saat 19.30'da Gidon Kremer- Kremerata Bara'ca Oda Orkestrasrnın konseri izlenebilir. (316 00 00) • İTALYAN KLLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da Musa Albükrek-Cem Birder-Peter De Wweerdt'in konseri dinlenebilir. (293 98 48) • BABYLON'nda saat 23.00'te Wax Poetic'in konseri izlenebilir. (292 73 68)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle