Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 MAYIS 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(g cumhurjyet.com.tr 15
Baz Luhrmann'ın 'Moulin Rouge'u 'özgürlük, güzellik ve gerçek' üstüne
österişli bir masal fihııi• Yönetmenin yüzyıl başı Paris'inin çılgın eğlence dünyasını yansıtırken
yitirilen değerleri vurgulamaya çalışması, bu çılgınhğı bir üsluba dönüştürmeyi
hedeflemesi güzel. Peki, bütün bu çarpıcı öğeler, bu gürültü patırtıdan ne kalıyor
geriye? Sinemanın büyüsü mü? Yoksa, mitolojinin çağdaş bir yorumu mu?
VECDİSAYAR
CANNES-54. Cannes Film Fes-
tivali'nin açıhş filmi 'MouHn Ro-
uge' gösteri dünyası üstüne bir film.
Öykü, yüzyıhn başında Paris' in res-
samlan ve gece kulüpleri ile ünlü
semti Montmartre'da, ünlü 'Mouün
Rouge' kulübünde geçiyor. Genç bir
şairin 'mükemmel'aşkı aramak için
cehenneme yaptığı yolculuğun fil-
mini yapmış Avustralyah yönetmen
BazLuhrmann. Yani, Orphee mito-
lojisinin çağdaş bir yorumunu -kim-
bilir kaçıncı kez- getirmiş beyaz-
perdeye. tdealizmle dalgası-
nı geçen Luhrmann,
"Ölümsüz aşk yok-
tur" (olumsuz'un
noktalısı!)diyor.
Kahramanı genç şa-
ir, sevdalandığı pav-
yon kadmının peşinde
koşarken yaşamın gerçekleri ile yüz
yüze geliyor. Gözü paradan başka
bir şey görmeyen patronuna karşı
gelerek aşkı seçen güzeller güzeli
Satine ise bu soylu davranışından
ötürü mükafatlandınlmıyor. Sevgi-
lisinin kollan arasında veriyor son
nefesini. Para yerine aşkı seçmesi-
nin bedelini ödercesine. Genç
Christian ise kıskanç bir sevgiliden
olgun bir yazara dönüşüyor.
Luhrmann'ın bugüne dek yaptığı
tüm filmlere,' 'Strictly Ballroom'a,
'Romeo ve Juüet'e egemen olan te-
atral yapı bu filmde de belirgın. Ve
belki de gerektiğinden fazla abartıl-
mış. Film, kırmızı perdenin açılma-
sı ve perdenin önündeki orkestra şe-
finin görüntüleri ile açıhyor.
1900'lerinParis'iniyansıtanbirma-
ket içinde dolaşmaya başlıyoruz,
hareketli bir kameranın eşliğinde.
Bilgisayar animasyon tekniği ile Pa-
ris'in damlannapike yapıyoruz, so-
kaklardaki insanlara çarparcasına
yanlanndan geçip yükseliyoruz,
Montmartre'a doğru. Ve orada gü-
zeller güzeli Satine'le tanışıyoruz.
Genç şair öyküsünü anlatıyor bi-
ze. Trajik finali
baştan söylüyor.
Zaten, özdeşleş-
meden çok ya-
bancılaşma ya-
şıyoruz film
boyunca. Mü-
zikal yapı olarak,
dönemin müziklerini kullanmak ye-
rine farklı dönemlerden besteler
kullanmayı seçmiş. Oyunculara,
canlı müzik -piyano- eşliğinde şar-
kılannı söyletmiş. Örneğin filmin
açıhş ve kapanış şarkısı. David Bo-
wie'nin seslendirdiği 40'lann ünlü
parçası 'NatureBoy'. Hani. 'Hayat-
ta öğrenebüeceğiniz en önemli şe>
sevmekvesevihnektir' diyen şarkı...
Bütün bunlar güzel. Yüzyıl başı
Paris'inin çılgın eğlence dünyasını
yansıtırken yitirilen değerleri vur-
gulamaya çalışması, bu çılgınhğı
bir üsluba dönüştürmeyi hedefle-
mesi de.. Peki, bütün bu çarpıcı öğe-
ler, bu gürültü patırtıdan
ne kalıyor geriye? Sine-
manın büyüsü mü? Yok-
sa, mitolojinin çağdaş bir
yorumu mu? Bana kalırsa
hiçbir şey kalmıyor. Nko-
le Kidman'ın çarpıcı
güzelliği dışında...
Beyazperdeyi bir
sirkalanıgibikul-
lanarak bir masal
üslubu yakalama-
ya çalışan Luhr-
mann, öylesine
abartmış, öylesi-
ne yüklemiş ki bu
yalın öyküyü, ne
büyü kalmış orta-
da ne de gerçek.
('Siyah Orfe'yi
anımsayanlar ne
dediğimi daha iyi
anlayacaklar). Yüzyıl başı-
nın 'bohem ideaDeri' özgür-
lük, güzellik, gerçek'ten çok
aşkı anlatmak için yola çıkmış.
Ama, seçtiği iki boyutlu masal üs-
lubu bile kurtarmıyor bana kalırsa
filmi.
Kendi payıma, Luhrmann'ın 'Mo-
ulin Rouge'unu kocaman bir klip ola-
rak değerlendiriyorum. insanı yoran
ve geriye hiçbir duygu bırakmayan
kocaman bir klip. Meraklısı çıkacak-
tır elbette.
Gişe şansından söz etmiyorum,
eleştirmenler arasında 'kitch' merak-
lılannm sayısı hiç de az değildir.
Seyirciyi kendisiyle hesaplaşmaya çağıran iki film
54. Cannes Film
Fesrjvali'ne
kaülan tspanyol
aktör David
Seivas, Fransız
aktris Nathalie
Boutefeu ve
üçüncü filmi
'Pau ve Kardeşi'
ile yanşmaya
seçilen İspanyol
yönetmen Mac
Recha.
(Fotoğraf:
REUTERS)
Katalonya'dan Japonya'ya
Yanşmanm ilk iki gününde izlediğimiz filmler, si-
nemaya ilişkin birbirinden çok farklı iki bakışın bilinç-
li bir biçimde yan yana getirildiğini gösteriyor (Başa-
nlı programlamanın bir ömeği). 'MouHn Rouge' tam
anlamı ile bir gösteri sineması. 'Star'lan, bilgisayar
oyunlan, popüler şarkılan ile... Oysa iki değişik ülke-
den gelen filmler, bambaşka bir sinemanın varlığını
ve önemini kanıtlıyor.
Ispanya'dan gelen bir Katalan filmi, 'Pau veKarde-
şi' seyırciden katılım bekleyen yalın ve duru bir film.
Duygulardan çok algılara hitap ediyor. Seyircisini sö-
mürmek yerine, düşündürmeyi hedefliyor. Üçüncü
filmi ile yanşmaya seçilen Mac Rec-
ha, gerçekten yola çıkarak gerceğe
düşsel bir boyut katıyor (Luhrmann
da gerçekten yola çıkıyor, ama ger-
çeğe yeni bir boyut katmak yerine,
tüketmeyi başanyor. Ne adına, elbet-
te 'money, money, money?'). 'Pau ve
Kardeşi'nin çıkış noktası, son dere-
ce yahn: Kardeşinin intihar ettiğini
öğrenen bir genç, annesi ve kardeşi-
nin külleri ile birlikte, onun yaşadı-
ğı köye gider. Doğanın dışında baş-
ka hiçbir gücün olmadığı dağlarda
kardeşinin izini sürer Pau. Yalnızca
onun yaşamına, acılanna, sevinçle-
rine değil, aynı zamanda kendi iç
dünyasına yaptığı bir yolculuk olur
bu. Pireneler'in görkemli doğasının,
insanm yalnızlığı ile buluştuğu gi-
zemli bir yolculuk... Dünyanın gerçeklerine karşı di-
renebilmek için kendi öznel gerçeklerini kurgulayan
insanlann dünyasına yapılan bir yolculuk.
Rüzgânn, kuş seslerinin. sözlerden daha etkili ol-
duğu bu serüvende, yapay öykülerle seyircisini oya-
lamaya çalışmıyor yönetmen. Hayatın kendisini gös-
teriyor. Tüm doğallığı içinde. Yaşama yeniden bakma-
ya çağınyor sanki bizleri. Sessizliğin sesini verebil-
mek kolay bir sey değil. Recha bunu başanyor. Luhr-
mann ne kadar çok öğe kullandıysa, o inadına çok az
öğe kullanıyor. Senaryo entrikalanna ya da kamera-
nın gücüne değil, doğanın gücüne güveniyor (Nuri Bil-
ge Ceylan'la aralannda sinemasal bir akrabalık oldu-
ğunu söyleyebilirim). Mekân duygusu son derece güç-
lü bir yönetmen Recha. Insanlar arasındaki iletişim-
sizliği yansıtırken mekânlarin etkisinden yararlanı-
yor. Barselona'nın anonim atmosferinden çıkanp al-
^spanya'dan gelen
bir Katalan filrnj,
'Pau ve Kardeşi'
seyırciden katılım
bekleyen yalın ve
duru bir fîlm.
Duygulardan çok
algılara hitap ediyor.
Hayatın kendisini
gösteriyor.
dığı kahramanını Pireneler'in o büyülü evrenine gö-
türüyor. Dağlar filmin Ijaşrolüne oturuyor sanki. Son-
ra, yavaş yavaş kişilikler belirmeye başhyor. Sislerin
arasından insan yüzlerini keşfediyoruz Pau ile birlik-
te. Herbirinde kendinden bir parça buluyor... 'Yarat-
nğımız dünya'yı anlatan duyarlı bir film '.Pau ve Kar-
deşi'. Japonya'dan Kore-Eda Hirokazu'nun 'Mesafe'si
de insana, yaşamı üstüne benzer sorular soran ve ben-
zer yahnlığa sahip bir film. 'Aum Tarikaü'nın gerçek-
leştirdiği toplu intihardan altı yıl sonra, ölenlerin ya-
kınlanndan dört gencin olay yerine gidişlerini ve ta-
rikattarafindan görevlendirilmiş katillerle cinayet anı-
na dek birlikte olan bir başka gençle
tanışmalannı anlatıyor. Tıpkı 'Pauve
Kardeşi' gibi, seyirciyi kendisi ile he-
saplaşmaya çağıran bir film 'Mesafe'.
İki filmde de uzaklara yapılan yol-
culuklar, aslında bıreyin iç yolculuk-
lan. Cinayetleri yargılamak yerine an-
lamak gerektiğine inanıyor Kore-Eda.
"Hiçbirimiz masum kurbanlar ya da
hiçbirşeye kanşmamış masumtanık-
lar değiBz'' diyor. Filmin kahraman-
lan üzüntü ve suçluluk duygulannı
bir arada yaşıyor. Çünkü, hepsinin ak-
rabalan 'topluötüm'ün sorumluluğu-
nu paylaşan katiller. Günümüz top-
lumlannda hepimiz böyleyiz demeye
getiriyor yönetmen: Hem suçluyuz
hem de kurban.. "Hepimiz ölü suçhı-
larla akrabayız."
Belleğin yaşamlanmızdaki önemine değiniyor yö-
netmen. Hepimiz geçmişin izleri ile yaşıyoruz. 'Eski'
kimliklerimiz, yaşamımız üzerinde öylesine etkili olu-
yorki kendimizle yüzleşemiyoruz. 'Mutlakgerçek'in
peşinde yaşamlanna son verenlerin akrabalannın bu
geçmişten kurtulmalan mümkün mü? Peki, 'gerçek'
onlar için ne ifade edecek?
Japon yönetmenin anlattığı 'Mesafe'yi, isteyen
'mutiakgerçek' peşinde ölümü seçenlerle, onların ge-
ride bıraktıklan arasındaki 'mesafe' olarak alabilir, is-
teyen bu gençlerle bizim aramızdaki 'mesafe' olarak
kabul edebilir. Yönetmen, bu mesafeyi kapatmak için
filmi izlememizi öneriyor. Ama, hemen hemen hiç-
bir olayın olmadığı bir filmi iki buçuk saat boyunca
izlemek pek de kolay değil? Oyunculuktan görüntü
yönetimine, yalın bir anlatımın egemen olduğu say-
gın bir çalışma... , . . .
LÜTFÜ KIRDAR'DA İKİ KONSER VERECEK
130 kişilik koroyla^
Canrinîâ Burana
ARZUHAKSUN
Carl OrfTun eseri Carmina Bura-
na'yı besteciye seslendirme fırsatını
yakalayan, yorumlanyla kendisinin
açık onayını kazanan \ e on bınin üze-
rindeki müzikseveri coşturmayı ba-
şaran Münih Motet Korosu, Yapı
Kredi Sanat Festivali 2001'in ılk ko-
nuğu. Bugün ve yann gerçekleşecek
konserde koroya Istanbul Büyükşehir
Belediyesi Cemal Reşit Rey Orkest-
rası eşlik ediyor. Orkestrayı ilk gece
şef Rengim Gökmen. ikınci gece ko-
ronun sanat yönetmenhğini de üstle-
nen Alman şef Hayko
Siemens yönetiyor.
Bugün 130kadınve
erkek şarkıcının bir
arada olduğu Münıh
Motet Korosu, önce-
leri, 13. yüzyıhn en
önemli beste türlerin-
den biri olan motetle-
ri müzikli bir sunuşla
gerçekleştiren ve üni-
versiteli öğrenciler-
den bir araya gelen bir
topluluktu. Verdiği
konserlerle gittikçe
güçlenen koronun re-
pertuvan, şimdi dört yüz yıldan faz-
la geçmişi olan koro müziği literatü-
rünün tamamına yaklaşmıştır. Mü-
nih Motet Korosu'nun repertuvan-
nın köşetaşlanndan biri de C.Orff" un
Carmina Burana'sıdır.
Carl Orff'un popüler ve ölümsüz
eseri Carmina Burana'nın dinleye-
nin duygulanna etki edebilen sözle-
ri peki neyi ifade ediyor? 'Feleğin
çemberininresmini'. Bir tesadüf ese-
ri eline geçen antika kitap kataloğun-
daki bu şarkı ve şiirler Carl Orff'u
derinden etkiler ve düşüncelerinde
şarkı, dans korolanndan oluşan bir
sahne eseri belirir. O fortuna,velut hı-
na... "Kader dünyanın hâkimidir!
Önceden bilinmez, değişkendirve ka-
der de dönen bir çarknr."
Latince. Almanca 250 şarkı ve şi-
irden oluşan dünyevi metinler önce-
leri Benediktbeuern'deki manastır-
dadır. Hatta Carmina Burana- Bene-
diktbeuern Şarkılan adını da,
1800'lerde metinleri bir arada topla-
yıp bastıran kütüphaneci Johann
Andreas Schmeller verir. Carl
Orff'un bu metinlerle ilgilenmesi,
kendi deyişiyle düşünmeye değer
gördüğü Paskalya'dan önceki günde
eline geçmiş olmasıdır. O dönemler
pek tanman bir beste-
ci değildir Carl Orff.
Ancak 13. yüzyılda
yazılmış bu eserleri
gün ışığına taşıyabı-
lecek kadar da sanat-
çıdır.
Lütfi Kırdar Kong-
re ve Sergi Salo-
nu'nda gerçekleşecek
konser programında
aynca Aleksandır Bo-
rodin'in başyapıtla-
nndan biri. Prens
tgor, Poloveç Danslan
yer alıyor. Rus Beste-
ci Borodin. 'Rus Beşleri' adlı grubun
en önemli senfonıcisi olarak meslek-
taşlanndan büyük ilgi görürdü. Fakat
besteci Prens lgor operasını hiçbir
zaman tamamlamamıştır. Arkadaş-
lan Rimsky-Korsakov ve Aleksandır
Glasunov tarafindan çok değer veri-
len bu eser sanatçının ölümünden
sonra ele alınmıştır.
Glasunov eserin uvertür kısmını,
Borodin ona sık sık çaldığı için ka-
lan kısmını yeniden yazdı. Rimsky-
Korsakov ve Glasunov tasanmlann
büyük bölümünü enstrümantal hale
getirdiler ve dramaturji açısından de-
ğişiklikler yaptılar.
Konserleri bugün Rengim Gökmen, yann Hayko Siemens yönetecek.
'Beyaz ve Siyah1
• Kültür Servisi - ITÜ Oyunculan'nda görev
almış oyunculardan oluşan Doğu Oyunculan
16-18 Mayıs saat 19.30. 19 Mayıs saat 20.00'de
Muammer Karaca Tiyatrosu'nda Hasan
Öztürk'ün yazdığı 'Beyaz ve Siyah' adlı oyunu
sahneliyor. Grup elemanlanndan Ömer
Akgüllü'nün sahnelediği oyun, günümüzün ve
geçmişin kahraman olgusuna sorular
yöneltiyor. Iktidar ve sistem araçlannın nasıl
çalıştınldığını, çarklann dönerken kimleri
öğüttüğü gibi sorulara yeni sorular ekliyor.
Ömer Akgüllü, Selen Kartay, Perihan Kurtoğlu,
Banş Şen, Serhat Kezik'in rol aldığı oyun,
üniversitelerin yapısındaki çarpıklıklan ve
bilimin bağımsız olması gerektiğini savunurken
aynı zamanda bugünlerde Türkiye'de yaşanan
konuşmaktan kaçuıdığımız konulara eleştirel
bir yaklaşımla değiniyor.
Ölüm Uykudaydı' turnede
• Kültür Servisi - Bizim Tiyatro'nun, Cuma
Bovnukara'nın yazdığı, Zafer Diper'in yönetıp
oynadığı: 'Ölüm Uykudaydı' oyunu. Mayıs ve
Hazıran ayları boyunca yurtiçi ve yurtdışı
turnelerine devam ediyor. Oyun bugün ve yann
Ingiltere (Londra). 17 Mayıs'ta G.Antep, .
18 Mayıs'ta Sıvas, 20 Mayıs'ta Elbistan, '
21 Mayıs'ta Elazığ, 23-24-25 Mayıs'ta izmir,
26 Mayıs'ta Menemen, 27 Mayıs'ta Manisa.
28-29 Mayıs'ta Istanbul (Kartal, Beyoğlu),
31 Mayıs'ta da Kayseri'de sahnelenecek.
Oyun Uykudaydı, haziran ayında Çankın,
Corum. Ürgüp. Avanos ve Doğu Karadeniz'in
yanı sıra Isveç (Stockhohn, Malmö), Norveç'te
(Oslo) olacak.
Kanneci'den Halfeti'de konser
• GAZİANTEP (AA) - Gitar virtüözü Ahmet
Kanneci, memleketi olan Şanlıurfa'nın Halfeti
ılçesinde bugün klarnet ustası Ekrem Özkan ile
konser verecek. GAP Bölge Kalkınma Idaresi
Başkanhğı ile GAP Girişimcıyi Destekleme ve
Yönlendirme Merkezi (GAP-GİDEM)
tarafindan bu yıl 2. kez düzenlenen konser,
geleneksel hale getirildi. Birecık Barajı ile sular
altında kalan Masal Vadisi'nin sakinleri,
Halfetililer, geçen yıl son günlere kadar sulann
yükseleceğini, nehir kenanndaki cennet
.bahçelerının yok olacağını kabul etmek
istenıemişlerdı. Halfetilı bir aılenın çocuğu
olan Ahmet Kanneci, bu konuda büyük destek
veren sanatçılardan biri. Konser, Kanneci
Konağf nda düzenlenecek.
'Fadiş' için bilimsel sempozyum
• ANKARA
(AA) - Gülten
Dayıoğlu'nun ilk
kez 1971 yılında
yayımlanan ve
bugüne kadar 25
baskı yapan 'Fadiş'
ısimli romanının
aynı adlı
kahramanı, bilimsel
sempozyum konusu
oldu. Yazann ilk
romanı olan ve 30
yıldan bu yana
satışta kalma
başansını gösteren 'Fadiş', yann Ankara'da
bilım adamlannın katılımıyla düzenlenecek
sempozyumda mercek altına alınacak.
Sempozyumda, Prof. Dr. Tanju Gürkan 'Eğitsel
Öğelenyle Fadiş', Prof. Dr. Üstün Dökmen
'Fadiş'te Empati ve Varoluş Bilinci'. Prof. Dr.
Cahit Kavcar 'Dış Göç Edebiyatı ve Gülten
Dayıoğlu'. Prof. Dr. Belka Özdoğan ve Doç.
Dr. Sedat Sever 'Bir Özdeşim Öğesi Olarak
Fadiş', Doç. Dr. Sedat Sever 'Değer Felsefesi
Işığında Fadiş'in Güncelliği'. Dr. Kemal Ateş
'Fadiş'te Köy ve Köy Edebiyatı Etkisi', Yrd.
Doç. Dr. Zülfikar Sayın ise 'Gülten
Dayıoğlu'nun Çocuk Romanlanna Görsel
Açıdan Bir Yaklaşım' konulu bildiri sunacak.
BUGÜN
• AKM SİNEMA SALONU'nda Kukla
Festivali kapsammda saat 13.30'da 'Vîdo'nun
Gömleğini Kim Dikti?' ile saat 20.30'da İyi
Pantolone ısımlı kukla gösterileri yer alacak.
(251 56 00)
• HARBtYE MUHStN ERTUĞRUL
SAHNESİ'nde saat 15.00'te Mehpare Yiğit
Aksoy Gölge Tıyatrosu'nun 'Ozün Özü' isimli
gösterisi izlenebilir. (246 06 28)
• MÜLKİYELÎLER BİRLİĞt'nde saat
16.00'da Yümaz Karakoyunlu'nun söyleşisi
gerçekleşecek. (342 30 25)
• CEYLAN EVTER - CONTENENTAL
ENGLİSH BAR'da saat 22.00 de Önder Focan
Trio'nun konseri izlenebilir. (231 81 94)
• tTÜ MAÇKA KAMPUSU'nda saat 19.30'da
8. tstanbul Türk Müziği Gûnleri etkinliği
gerçekleşecek. (247 17 33) > _ .
• İŞ SANAT'ta saat 19.30'da Gidon Kremer-
Kremerata Bara'ca Oda Orkestrasrnın konseri
izlenebilir. (316 00 00)
• İTALYAN KLLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00'da Musa Albükrek-Cem Birder-Peter De
Wweerdt'in konseri dinlenebilir. (293 98 48)
• BABYLON'nda saat 23.00'te Wax Poetic'in
konseri izlenebilir. (292 73 68)