23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 'Can Evfne onay • MUĞLA (Cumhuriyet) - Şair Can Yücel'in anısmı yaşatmak içın Datça'da kurulmak istenen "Can EvTne Kültür Bakanlığı'ndan onay çıktı. Can Evi'ni önümüzdeki yaz sezonuna yetiştirmek istediklerini belirten Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu, "Her şey tamam; iş, gerekli olan 20 milyar lirayı bulmaya kaldı" dedi. "Can Evi" projesinin tamamen şair Can Yücel'in eşi Güler Yücel'e ve şairin dostlanna ait olduğunu belirten Datça Belediye Başkanı Karakullukçu, "Yapılmak istenen 25 metrekarelik mütevazı bir sanat evi. Burada şairin çalışmalan yer alacak. Can dostJan burada buluşabilecekler" dedi. FP'den hükümete ItstanbulHaberServisi- FP'nin Istanbul 11 Başkanlığı'ndaki bayramlaşma töreninde ll Başkanı Numan Kurtulmuş ve Istanbul Milletvekili Ali Coşkun, hûkümetın halkı aldattığını ve krizin faturasını millete ödettiğini söylediler. Kurtulmuş, ülkede asgari demokrası olsa hükümetin istifa etmesi gerektiğini vurgularken Coşkun da hükümetin, halka rağmen iktidar olduğunu savundu. Ta*aOar10bin deritoplad) • İSKENDERUN (Cumhuriyet) - Hatay'ın Iskenderun ilçesinde kurban derilen tarikatlara gitti. Bölgede faaliyet gösteren Fethullah Gülen grubu, Nurcular ve Süleymancüarın on binin üzennde deri topladıklan bildirildi. THK, şikâyette bulunduklan yetkililerin gerekli ilgiyi göstermediğini savunurken Iskenderun Jandarma Ilçe Komutanlığı'nın izinsiz deri toplayanlara müdahale edip 320 deriyi THK'ye teslim etriği belirtildi. 16yıMkhak arayışı • KAYSERİ(AA)- Kayseri'de kurulu Çinkur AŞ'de çalışan işçiler, özelleştirme sonrası üretimi durdurulan fabrikalannda, 16 aydan ben haklannı almanın mücadelesini veriyorlar. Işçıler, 1996yılında özelleştirilerek Iranh bir firmaya devredilen fabrikalannda üretimin durduğu Kasım 1999'dan ben işsiz kalmanın sıkıntısını yaşadıklannı bildirdiler. işçiler, her görüşme sonrası kendilerine söz veren siyasilerin, bu Kurban Bayramı'nda da kendüerini açlığa mahkûm ettiklerini savundular. Şeytan taşlamada • MEKKE(AA)- Bayramın birinci günü Mina'daki şeytan taşlama sırasında öldüğü açıklanan 35 hacıdan 5'inin Türk olduğu ortaya çıktı. Mina'daki izdihamda ölenlerin isimleri şöyle: Elif Durur (Gaziantep-6. Kafüe), Fatma Karslı (Istanbul-4. Kafıle), Hanifi Şimşek (TÜRSAB-ANITUR), Fahriye Kuçuç (TÜRSAB-ULUSOY). Erdal înönü 'CHP babanızın partisi' diyenlere 'Babam da istifa etmişti' yanıtını verdi CHP'de kritîk günler MUTLU SERELİ ANKARA - CHP'yi bay- ramdan sonra kritik günler bekliyor. Yakın çevresine CHP'den aynlacağmı açıkJa- yan Erdal Inönü'nün. kendi- sıne "Ama CHP babanızın partia" diyenlere, "Zaten ba- bam da istifa etmişti" yanıtı- nı verdiği belirtildi. Anılan- nın 3. cildini yayımlamaya hazırlanan Inönü'nün, kitap çıkmadan önce CHP'den ay- nlacağı haberleri kulislerde yaygınlaştı. Eski liderlerin, Murat Ka- rayalçm aracılığıyla kendile- rine davette bulunan Genel Başkan Deniz Baykal ile bay- ramdan sonra görüşüp görüş- • Karayalçın'ın da istifanın eşiğine geldiği, Baykal'ın geçen cumartesi sabahı telefon ederek eski liderlere görüşme çağnsında bulunması üzerine bu karannı ertelediği ileri sürüldü. meyecekleri belirsizliğini ko- ruyor. Karayalçın'ın da isti- fanın eşiğine geldiği, Bay- kal'm geçen cumartesi saba- hı telefon ederek eski liderle- re görüşme çağnsında bulun- ması üzerine, bu karannı er- telediği ileri sürüldü. Baykal ile eski liderlerin bayramdan sonra bir araya gelebilecek- leri belirtilirken Erdal Inö- nü'nün bu toplantıya katılma- yacağı bildirildi. Bir görüşmenin gerçekleş- mesi durumunda, eski lider- lerin Baykal'a daha önce mektupta yer verdikleri 13. maddeden üye kayıtlarının iptal edilmesi, görevden al- malar ve ihraçlar konusunda- ki tutumdan vazgeçibnesi önerilerini götürecekleri öğ- renildi. Genel merkez yöneti- minin bu konulardaki uygula- malardan vazgeçmemesi du- rumunda kopuşun kesinleşe- ceği kaydedildi. Isimönerisi Inönü'nün henüz aktif si- yasete katılmamış Burfaan Şenatalar, Sencer Ayata, To- sun Terzioğhı gıbi bazı ısim- lerle temaslarda bulunduğu, yeni bir hareketin başma geç- mese bile "bir isfan" önerisin- de bulunabileceği belirtildi. Inönü'nün parti üyeliğinden istifasının, başka istifalan da gündeme getirebileceği belir- tiliyor. Inönü'nün yeni bir oluşumun Italya'daki "Zeytin Dah" hareketi gibi daha geniş kapsamlı bir hareket olmasın- dan, daha yeni isimleri bann- dırmasından yana görüş taşı- dığı kaydedildi. CHP'nin iki büyük anakent belediye baş- kanlan, Kocaeli Belediye Başkanı Sefa Sirmen ile Ga- ziantep Belediye Başkanı Ce- lal Doğan'ın da Inönü'ye des- tek verdikleri bildirildi. Ercan Karakaş, Fikri Sağ- lar, Aydın Gûven Gûrkan, Seyfı Oktay, Hüsnü Bozkurt, Şahin Ulusoy ve Halfl Ergün cephesinde ise yeni oluşum karan kesinleşti. Bugüne dek 4 toplantı gerçekleştiren grup, bayramdan sonra hare- kete geçmeyi planlıyor. Inö- nü'nün öncülüğünde bir hare- kete sıcak bakan bu grupta, " Hareketin başında Înönü ol- sun", "tnönü'nûn önerdiği isimler dikkate ahnsın" ve "Yeni oluşumdan yana oian- lardan biri sözcü olsun, parti birkaç ay sonra kuruhayında genel başkamnı seçsm" görüş- leri dıle getıriliyor. Görüştüğü kişiler arasmda, FP dışında, sağın öteki partilerinde siyaset yapanlar da var Tayyip Erdoğan 4 eğfliııı peşînde BARIŞ DOSTER Eski Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tay- yip Erdoğan'm, sağda bütün renkleri, bütün tonlan, bütün siyasetleri kucaklayan bir çiz- gi peşinde olduğju, 1980 dar- besi sonrasında Ozal'ın "dört eğilimi birleştirmesi" gibi bir projeyi gerçekleştirmeye ça- lıştığı belirtiliyor. Birzaman- lar demokrasiyi "araç" ola- rak görüp gidecekleri yere ka- dar binecekleri bir "tramva- ya" benzeten Erdoğan'ın, gö- rüştüğü kişiler arasında, FP dışında, sağın öteki partile- rinde geçmişte ve günümüz- de siyaset yapan kişiler de bu- lunuyor. Erbakan'a yakınlığıyla bi- linen Elazığ'daki El- Aziz ga- zetesi, bu nedenle ve üstelik çok sert ifadelerle, Erdoğan'a saldınyor. Erdoğan'ın, bun- dan sonra yapacaklan konu- sunda ise farklı şeyler konu- şuluyor, ortaya atılıyor. Bir- çok kişi, Erdoğan'ın FP yö- netimi ve Erbakan'la, parti- nin gelenekçi (ya da aksaçh) kesimiyle köprüleri attığım, yenilikçi örgütlerin tasfiyesi- Tayyip Erdoğan'm çıkışlan, FP tçinde, özellikle Lrbakan'a yakn çevrrterce sert biçimde eteştirfllyor. ne karşı sert tavır aldığrnı, FP kapatılsm kapatılmasm, Er- doğan'ın kendi yolunu çizdi- ğini söylüyor. Fakat bu konu- da parti içinde kendisini des- tekleyenler arasında tam bir görüş birliği olmadığı anlatı- lıyor. Erdoğan'ın, bu amaçla sü- rekli anket ve araştırmalar yaptırdığı, Türkiye'nin her yerinde olası bir parti için ha- za bekleyen kadrolann sap- tandığı ifade ediliyor. Erdo- ğan'ın, politikacılann dışın- da, her kesimden işadamlan, Özal'ayakın isimler, öğretim üyeleri ve cemaat liderleriyle de görüştüğü anlatılıyor. Er- doğan ise bu çalışma ve gö- rüşmeleri, "ülke sorunlanna çözûm arayan, siyaseten ya- sakh olsa da seçmen olan bir yurttaşm çabalan" olarak de- ğerlendiriyor. Erdoğan, yasa- ğı nedeniyle siyaset yapama- yacağına dikkat çekerek ema- netçi siyaset anlayışına karşı olduğunun altını çiziyor. Erdoğan'ın, yenilikçi kana- dın liderlerinden Abdullah Gûl'le, partide kalıp kalma- ma konusunda anlaşamadığı fakat her şeye rağmen bu iki ismin birlikte hareket ettikle- ri dillendiriliyor. Ankara Büyükşehir Bele- diye Başkanı Melih Gök- çek' in ise başlangıçta yenilik- çilerle birlikte davrandığı, to- parlayıcı olarak yola çıktığı, ancak zaman içinde, Erdo- ğan'a karşı aday olamayaca- ğını, ancak Gül'ün karşısına rakip olarak çıkabileceğini düşünmeye başladığı ifade ediliyor. Gökçek'in, siyasal geçmişi nedeniyle, Türk- Is- lam sentezini öne çıkaran bir söylem kullandığı, hedef kit- lesi arasmda Demirel'in eski tabamnm da olduğu belirtili- yor. Erdoğan'la birlikte siya- set yapanlar ise Erdoğan'm kolay kolay partisinden kop- mayacağmı, fırsat verilirse sağı toparlayacağını öne sü- rüyorlar. Bazı FP'liler, yenilikçi ka- nadın önderlerinin, Türk si- yasal yaşamında ana gövde- den koparak kurulan siyasi partilerin, başan şansının ol- madığrnı gördüklerini ve "ay- m kaderi" paylaşmaktan çe- kindiklerini belirtiyorlar. ADALET BAKAN1, YURTTAŞLARLA BAYKAMLAŞTI Türk, siyasetçiyegiiven istedi ŞALPAZARI (AA) - Adalet Baka- nı Hikmet Sami Türk, "Demokratik rejime güveninizi kaybetmeymiz'' de- di. Adalet Bakanı Türk, Kurban Bay- ramı dolayısıyla geldiği Trabzon'da ziyaretlerini sürdürerek Şalpazan ilçesinde va- tandaşlarla bayramlaştı. Türk, vatandaşlann sorunlannı dinledikten sonra Fehmi Çolak adlı birvatandaşm, "Arüksi- yasetçilere güvenimiz ~ ~ ~ ~ ~ ~ " kahnadL Meclis'te sizin kavgalannızı seyrediyoruz; bir perde çekin de bu kavgalangöremeyetim" sözü üzerine şunlan söyledi: "Demokratik rejime olan inancınt- • Türk, her ülkede süantüar yaşanabüeceğini söyieyerek demokratik rejime otan inancın sürmesini Lstedi. n kaybetmeymiz. Her zaman her ül- kede sıkmnlar olur. Bunun alternati- fi diktatörlüktür, karanhk bir rotali- ter rejimdir. Bunu mu istiyorsunuz? Meclis'te, her ülkenin meclisinde ol- duğu gibi zaman zaman istenmeyen olaylar olabi- lir. Bunlar hiç gûzel değfl. Hiçbir zaman da miOet- vekilleri bundan gurur duymamaktaduiar. A- ma milletvekilleri de sizin ""—™~"^ aranızdan çıkan insan- lartnr. Sizlerin temsilcileridir. Bu olay- lann olmaması gereldyor. Olmaması konusunda da ttepimiz çaba gösteri- yoruz. Ama bazen bir anhk parlama- lar, üzücü olaylara neden oluyor." ANKARA EMNİYETMÜDÜRÜ GENELGE Y14YTV1LADI Emnfyetçlere İorpü*uyarısı ANKARA (AA) - Emniyette görev yapan personelin son zamanlarda tor- pil yaprırmak için başta siyasiler ol- mak üzere nüfuzlu kişileri devreye sokması, teşkilatta rahatsızlık yaratrı. Ankara Emniyet Müdürü Kemal lskender, bir ge- nelge yayımlayarak bu tür talepte bulunan personeli uyardı. "Çok az sayıda da olsa bazı personelimizin halen araalıkgirişimlerindebu- lunduklaruu üzülerek müşahede et- mekteyim" diyen Emniyet Müdürü Kemal Iskender'in genelgesinde şöy- le denildi: "Meslek ve disiplin ahlakı ile bağdaşmayan aracıhklann son bul- ması için, her rütbedeki sorumlu amir- lerin, astiannın mesleki, ailevi, maH, eğitim ve psikoiojik problemleri ile ya- kmdan ilgilenmesi, personelin prob- lemlerini anlatabileceği şarüar sağla- narakkendisiOe Ugflenü- diğinin bissettirilmesi, haklı istelderin mutlaka ilgüi yerlere iktilmesi, özellikle kalabalıkbirim- lerdeld personel ile sos- yal aktivite ortamlaruun arasünlması, oiuşturul- ması, personelin aktivitelere kaonmı- nm sağlanmaa ve dayanışma nıhunun geiistirilerek psikoiojik çöküntüye meydan verilmemesi yönünde çalış- malar yapdmasmı rica edjyorum." • Yayunlanan geneigedemestekve diapSn aMakj ile bağdaşmayan aracdıklara son verilmesi istendL IRMIKI AYDIN ENGÎN aengin@doruk.nettr Televizyondaki görüntüleri, görünüşü, söyledikleri, söyler- ken seçtiği sözcükler, onu her an kuşatan "medya tayfası "nın ardı arkası gelmeyen sorulanna verdiği yanıtlar, çiçeği bumunda Devlet Bakanı Kemal Derviş'i yeni "ekran stan" yaptı. Ekran- larda, gazetelerin birinci sayfa- larında -Ecevit'ten, Yıl- maz'dan, Bahçeii'den çok onu görmeye alıştık. (Bence fena da o*madı. Çok sıkılmıştık.) Derviş, Amerika'ya hareket etmeden önce, giderayak dü- zenlediği basın toplantısında üç önemli noktanın altını çizdi: Bir Yeni bir program yapıla- cak. Bir önceki gibi bu progra- rrtın da temel hedefi enflasyonu aşağı çekmek olacak. Ancak bu hedefle yetinilmeyecek, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin de önüne geçilmesi amaçlanacak. Yani "eski program "ın orasını bJrasını kesip biçip yola devam edilmeyecek. iki: Program için siyasal ve tcplumsal destek aranacak ve rrutlaka sağlanacak. Bu amaç- Programın 'Ulusal'ı la program topluma aynntılı ola- rak tanıtılacak ve halktan "ne is- teneceğı" açık seçik sergilene- cek. Üç: Program, Türkiye'nin ulu- sal programı olacak. llk iki maddeyi dilerseniz ge- çelim. Derviş "eski programı" yürütmeye kalkışsaydı, olsa ol- sa alay edilirdi. Toplumsal ve si- yasal destek aranmadan hiçbir programın yürümeyeceğinin, yürütülemeyeceğinin ise artık sokaktaki yurttaş bile farkında. Üstelik Türkiye'nin, 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 "den son- ra uygulanmak istenen "tepe- den inme, dayatmacı" prog- ramlann acıklı sonuna ilişkin ye- terii deney birikimi var. Evet, ilk iki noktayı en azın- dan bu yazı çerçevesinde geçe- lim ve gelelim üçüncüsüne: Program, Türkiye'nin ulusal programı olacak! Bu bir iddia. Bu, ciddiye alın- ması gereken bir ıddia. "Hım- mm, bu program ulusal olacak, deniyor, yani bundan öncekiler ulusal değilmiş. Hah hah hah.." gibisinden "ironık" degerlendir- rnelere konu edilmeyecek kadar ciddi bir iddia. Nitekim, bu sa- tırlaryazılırken Başbakan Bülent Ecevit, gazetelerin Ankara tem- silcileri ile bir araya geldi ve on- lara, "özveri hakça paylaşhnla- cak. IMF'nin her dediğine evet denmeyecek"yollu açıklamalar yaptı. Programın "u/usa/"olma- sının anlamı üstüne ipuçlan ser- gileyen değerlendirmeler yaptı. Bir programın "ulusal" olma- sını biz de önemli buluyor, bu yanının ciddiye alınması gerek- tiğine biz de yerden göğe inanı- yoruz. Amaaaa... Ama bir programın "ulusal" olmasının ne anlama geldığinin doğru kavranması gerektığine de aynı şiddetle inanıyoruz. Aklımızın erdiğince, dilimizin döndüğünce bunu tartışmak ni- yetindeyiz ve bu yazıda yer dar- lığından bunu beceremezsek bir yazı, olmazsa bir yazı daha ya- zacağız. ••• Bugün Derviş'in eline, bilgisi- ne ve hünerine terk edilen yeni programın amacı ne? Bu soruya "Ekonomiyi düzlü- ğe çtkannak, sürekli enflasyon ortamından çıkmak" gibisinden bir yanıt vermek, aslında yanrt vermemektir. Daha somut bir yanrta gerek- sinim var. Derviş'in programı da gırtlağa kadar borçlanmış, borçlarının faizini ödemek için bile borç bul- mak zorunda olan, üst üste pat- layan krizlerte yara bere içinde- ki Türkiye ekonomisine öncelik- le dış kaynak bulmayı hedefli- yor. IMF'nin yeşil ışık yakmasını sağlayan bir paket hazırlanacak; yeşil ışık yanarsa, uluslararası fi- nans pazarına çıkılıp borç ara- nacak. Bu yetmeyecek; özelleştırme- yi hızlandırarak, özendiricı yasa- lar çıkararak Türkiye'ye yaban- cı sermaye akışı sağlanacak. Gelen yabancı sermayenin, üç beş günlük faiz vurgunlan (Tür- kiye dolara neredeyse yıllık yüz- de 30 faiz veriyor ve bu faizi dünyada hiçbir ülke veremiyor) için değil istihdam yaratacak ya- tınmlar için gelmesine gayret edilecek. Yani acil dış borç ve mümkün olduğu kadar kalıcı yabancı sermaye!.. Programın ana halkasının özü özeti bu. Bu adımlar atılmadan "zoriuklan hakça paylaşım, öz- verinin topluma yayılması" gibi hesaplara, hedeflere geçmek mümkün değil. Peki özü özeti uluslararası fi- nans kurumlarından acil dış borç (sıcak para) ve incir çekir- değini doldurur bir yabancı ser- maye akışı sağlamak olan bir program, ne kadar ulusal olabi- lir? Yer bitti. Tartışmaya ister iste- mez yann devam edeceğiz... POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETtNKAYA Kadınlar... Her şey boştu, kınlıp gölgesiz heykellere dönü- şüyordu yaşam... Zamanın sesine ulaşmak neydi, kimseler bilmi- yordu... J. M. Coetzee şiddetli, yoğun bir dönüşüm ge- çimnekte olan Güney Afrika'nın öyküsünü anlatı- yordu "Utanç"ta (Can Yayınlan). "Utanç" insan oimanın ne anlama geldiğinin öy- küsü... Beyazıyla, siyahıyla tüm AfrikaL Bir kız öğrencisiyle ilişkiye giren Profesör Lu- rie'yi arkadaşlan dışlıyor, eski kansı alaya alıyor... Lurie kaçıyor toplumdan ve kızının çiftliğine sı- ğınryor... "Utanç"\ okurken dışanda inceden bir yağmur yağıyor... Bugün Dünya Kadınlar Günü... Birkaç gün önce okuduğum Malcolm For- bes'in "Ne Kadınlar" (Aksoy Yayıncılık) kitabın- da, yüz kadını yeniden tanırken 19. yüzyılın ilk ka- dın haklan savunucusu Abigail Dunivvay'in yaşamöyküsüyle irkilmiştim... "Utanç" ve "Ne Kadınlar" eski bir öyküyü anım- sattı... Buğulu aynalann, ölmüş alevlerin içinde Attilâ llhan'dan Edip Cansever'e, Vitezslav Nez- val'den Yorgo Seferis'e dek uzanan ayışığı bu- luşmalannı yaşattı bana... Belki hepsi de birer masaldı anlatılanlann... Kadın esintili yaz akşamlannı özledi, sonu gel- mez öpüşlerte avundu... Andre Breton'un düşlerinde bilinen bir şarkıyı mınldandı: "Kalınlaşan bir duvardı aramızda gece/Seçer- dim o karanlıkta gözbebeklehni/Mest olur, mah- volurdum nefesini içtikçe..." Bugün Dünya Kadınlar Günü'ydü... Abigail Dunivvay'in yaşamöyküsü beni birhay- li duygulandırdı... 1853'te evlendiğinde on sekiz yaşındaydı Duni- way. On beş yılda 8 çocuk doğurmuştu. Kocası börçlannı ödeyemeyince çiftliği batır- mışt, ardından da trafik kazası geçirmişti... Ama Dunivvay bir şapkacı dükkânı açarak ai- lesini geçindirmişti... • • • "Utanç" Güney Afrika'nın öyküsüyle birlikte, el- li yaşındaki Profesör Lurie'nin kız öğrencisine kar- şı tutkulu yaşamını, siyasal ve kişisel dönüşüm- lerie değişimler yaşayan sancılı bir toplumun ki- mi gerçeklerini de sergiliyor... İster kadın, ister erkek olsun; insan olmak ne an- lama gelir? Bu sorunun yanıtını günümüz Türkiye sinde ararken vahşi saidınlar, salt Güney Afrika'ya öz- gü değil!.. On yedi yaşındaki kız çocuklannın "malgibi" sa- tıldığı, koyun gibi boğazlandığı ulkemizde aşkın anlamını bilmiyoruz!.. Evet, bugün Dünya Kadınlar Günü!.. Peki, bizim erkeklerimiz ve kadınlanmız Anne Hutchinson'u tanıriar mı? Eğer Martin Luther eski dünyada dinsel özgür- lüğün babasıysa, Anne Hutchinson yeni dünyada- ki anasıydı... Anna Jarvis, Anneler Günü'nü yaratan kadın, Jones Ana cesur sendikacıydı... Jones Ana, 1917'de grevci madencilere "Kor- kaklar" dediğinde 87 yaşındaydı... Delia Bacon, Shakespeare'in sahtekâr oldu- ğunu iddia etmişti... Kitaptan küçük bir bölüm: "VVilliam Shakespeare'in eserleri hakkında ça- ğımızda yazılanlan okursanız, kendisinin bir sah- tekâr olduğu ve oyunlannın onun tarafından kale- me alınmadığı iddialan ile karşılaşırsınız. Çoğu- yazar bu iddiaya pek önem venvese de bu konu- nun ortaya atlmasının nedeni Delia Bacon'ın çabalandır. Ondan önce Shakespeare'in yazahı-'. ğını ancak birkaç kişi sorgulamışsa da Bacons oyunlann Sir Francis Bacon (akrabalık ilişkileh yoktur) tarafından yazılmış olduğu iddiasıyla bu- saldınyı yoğunlaştırmıştır. Bacon şöyle yazıyor. Shakespeare 'in yaptığı bir tek şey gösterebilir mi-, siniz? Bu oyunlarda çok rastlanan deneyimler in-, sanlann parmaklannın ucunda mı başlar? Bun- lan bir mürekkep hokkasında mı bulursunuz? Bir kaz tüyünü yontarak mı elde edersiniz? Shakes- peare'inizin bunu yapacak kadaraklı vezekâsı var mıdır?" • * • Bir kadın, yasamın gölgesinde sevdayı anyor durmaksızın... Yağmur mu yağıyor, yoksa fırtına mı esiyor, kim- se farkında değil!.. "Utanç" ve "Ne Kadınlar" masanın üzennde duruyor... Bugün Dünya Kadınlar Günü!.. Hüzün çiçeği gülümsüyor!.. Kadınlar köleliğe dönüşmüş bir özlem midir? Kadınlar hep hüzün çiçeği midir? Kadınlar erkek- terden daha mı kıskançtır? Kadınlar erkekJerden neden daha yaratıcıdır? Kadınlar zamanın sesi- ne ulaşmak için niçin acele ederlerdi? Peki, kadınlar böyle bir yazıyı beğenirier mi? Henüz tepkilerini almış değilim!.. hikmet.cetinkaya(« cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 AIHM Mehdi Zana davasmda Türkiye suçlu bulundu STRASBOURG(AA) - Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi, eski Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana'nın yaptığı şikâyet başvurusunda Türkiye'yi suçlu buldu, ancak maddi tazminat ödemeye mahkûm etmedi. ATHM, Zana'nın 1996yılında yargılandığı Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde bir askeri hâkimin bulunması nedeniyle Türkiye'nin adil yargılanma hakkıyla ilgili Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinin l'incifıkrasını ihlal ettiği görüşüne vardı. Mahkeme, ihlal karanna vanlmasının yeterli olduğunu belirtti ve Türkiye'ye maddi tazminat ödeme cezası venlmeyeceğini bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle