Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2001 CUMARTESİ
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected]
Öğretim Birligi ve Karşıdevrimci Gelişmeler
Prof. Dr. Mahnmt ADEM Ankara Üni. Eğ. Bilimleri Fakültesi
K
uşkusuz cumhuriyetin
kuruluşu en büyük dev-
rimdir. Bununlabirlik-
te cumhuriyetin ilanın-
dan dört ay, dört gün
sonra gerçekleştirilen
ilk eğitim de\Tİmi de cumhuriyetingüç-
lenmesi ve yaşatılmasında çok önemli
bir devrimdir.
Genelde cumhuriyetin eğitim devri-
miderulıncc, Öğretim BJrüği,HarfDev-
rimi, tstanbul Darülfünûnu'nun kapar
ülarak yerine İstanbul ÜniversitesPniıı
kurulmasL,eğitmen kurslan üe başlayan
veKöy Enstitükri'nin kunıhnasj ik ge-
lişen yeni bir köy öğretmeni yetiştirme
modeli vb. akla gelmektedir.
Ancak başta Mustafa Kemal olmak
üzere cumhuriyeti kuranlar, eğitimi,
cumhuriyetin de demokrasinin de alt-
yapısı, temeli olarak kabul etmişlerdir.
Kuşkusuz bu nedenle cumhuriyetten
sonra ilk eğitim devrimini gerçekleş-
tirmişlerdir. Çünkü eğitim, bir toplu-
mun varlığını sürdürebilmek için, o top-
lumu oluşturan tûm bireyleri toplumun
amaçlanna göre yetiştirme sürecidir.
3 Mart 1924- Türkiye'nin Toplumsal
Ortamı Nasıldı? Öğretim Birligi Yasa-
sı'nın kabul edildiği tarihte ülkemizin
nüfusu, çoğukadın obnaküzere 12 mil-
yon dolayında tahmin ediliyordu. Bu
nüfusun yüzde 90'a yakını köylerde
oturuyordu. Birey başına düşen ortala-
ma ulusal geür yalnızca 67 dolardı. Top-
luiğne, kefen bezd bile yurtdışından ge-
liyordu. Henûz ülkemize radyo gelme-
mişti. Başkentte en çok satan gazete 2-
3 bin kadar basıyordu. Yirmi kadar et-
nik kökenden insan vardı ama bir ulus
yoktu. Toplum, dayanışma duygusu ko-
nusunda hiç mi hiç bilinçlenmemişti.
Cumhuriyetin ilanından az önce Tu-
nalı Hflmi, TBMM'de yaptığı bir ko-
nuşmada, yapüacak ilk nüfiıs sayımın-
da kadınlann da sayılmasını isteyince,
büyük tepki ile karşılanmış ve kürsüden
indirilmişti.
Mahalle mekteplerinde ve medrese-
lerde öğrenim görenlerin hepsi, sabah
akşam "Padişahım çok yaşa* diye ba-
ğınyor, besmele çekip kelime-i tevhid
ya da tekbir getiriyor, Kur'an okuyarak
egitiminı tamamlıyor ama anlamını bil-
miyordu.
Öğretim Birligi Yasası'nın kabulün-
den önceki ilkokul programında "Arap-
ça Konuşmanın KuraDan" ders kitabı-
run önsözü şöyle başlıyor: "MfleHmub-
telife ve akvam ve kavahi-vi mutenehvi-
ya'nın nokta-i vahide de_" Bu metnüı
Türkçesi şöyle:
tt
Arapça,tûmdfflerinüs-
tûnde bir dü. Bunu toplum içinde kay-
naşmanın birgereğiolarakbütünçocuk-
lanmıza öğreteceğiz. Ancak bu sayede
uluslar, tophımlar, kabüekr arasmdaki
aynşmalangideririz. Birleşmeyi, buluş-
mayı da kolaylaşünnz_" Türk ulusuna,
ulus ohna bilinci böyle mi verilir? Öz
olarak Türk halkırun büyük çoğunluğu
din ve şeriat kurallan baskısı altına alın-
mıştı. Halkın tümüne yakını, çeşitli ta-
rikatlar ve bu tarikatlara bağlı tekke,
zaviye ve türbelerin etkisi alûnda bulun-
maktaydı. Çünkü halkın ezici çoğunlu-
ğu okumaz-yazmazdı.
Öğretim Birligi Yasası kabul edildi-
ğinde, tüm ülke nüfusunun yüzde 7 ka-
dan Elifba'yı (Arap Alfabesi) okuyabi-
liyordu. Bu oran erkek nüfus için yüz-
de 10, kadın nüfus içinbinde 4 dolayın-
da idi. Okuma bilenlerin yahnzca yüz-
de 5 kadan yazma biliyordu. Yüzde
doksandan fazlasında okul ve öğretmen
bulunmayan köylerin nüfusunun tümü-
ne yakını okumaz-yazmazdı. Öğretim
BüüğiYasası'nın kabulünden sonra yap-
nnlan sayımda 18.000 kayıtlı medrese
öğrencisi olduğu halde, bunlardan öğ-
renimini sürdürenler 1.800 kadardı.
40 yaşın üstünde olup da medreseye
kayıtlı yüzlerce öğrenci vardı. Medre-
seye kaydını yaptıranlar sakalık, ma-
navlık, kasaplüc vb. işlenni yapmak için
tezgâhmın başında ama medreseye gıt-
miyordu.
Çünkü medreseye kayıtlı olduğu sü-
rece askere alınmıyor, vergi vermiyor,
ehl-i dinden sayılıyor, dine hizmet eden
ulum-u dıniye eğitimi yapan adam sa-
yılıyor, bir çeşit dokunulmazlığı var;
kirrıse bir şey yapamıyor. îşte bu ortam-
da 430 sayüı Öğretim Birligi Yasası
TBMM'ce şu gerekçe ile 3 Mart 1924
tarihınde kabul edilmıştir:
Birulus bireyleri, ancakbir eğitim gö-
rebflir. Bir ülkede iki türlü eğitim, iki
türlü insan yetiştirir. Bu ise duygu, dü-
şüncew dayanjşma büüğiamaçlannı tü-
müyleyokeder.
Öğretim Birligi Yasası, anayasanın
174. maddesine göre korunacak dev-
rim yasalannın ilkidir. Buna göre: Ana-
yasanın hiçbir hükmü, Türk toplumu-
nu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne
çıkarma ve Türkiye Curnhuriyeti'nın
laiklik niteliğini koruma amacrnı gü-
den aşağıda bulunan hükümlerinin, ana-
yasaya aykın olduğu şeklinde anlaşıla-
maz ve yorumlanamaz.
Eğitimde Devrimd Aülımlar
Hukukçular anayasanın 174. madde-
sinde sayılan ve "Anayasaya aykın ol-
duğu şekfinde anlaşüamayacağı ve yo-
rumlanamayacağT ifadesini, Öğretim
Birlığı Yasasın'ın anayasa hükmü hali-
ne geldiği bıçiminde kabul etmektedir-
ler. Bunun sonucu olarak Vural Savaş
şöyle diyor:
O halde, 1) Gereğinden fazla İbhiyat
Fakültesiacüması.2)tmam hatipgjbi din
görev i görecek memurlann yetişmesini
sağla\acakadedigececekşekilde, başka
bir anlatımla mflyonlarca çocuğumuzu
dini eğitime tabi küacak şeküde imam
hatip okullan açüması, açikça anayasa-
ya \e eğitimde laiklik ükesine aykındır.
Çünkü Öğretim Birligi Yasası'nda
"Milli F.gitim Rakanlığı,yiikspk din ıız-
manlan yetiştirmek üzere ünfversitede
bir Üahiyat Fakültesi ile imanüık ve ha-
tiplik gibi dinsel hizmetierin yerine ge-
tirilmesiyle görevli memurlann yetişme-
si için ayn okullar açacaknr" yaptınmı
yer almaktadır.
Öğretim Birligi'nden sonra eğitimde
gerçekleştirilen devrimci atıhmlar şöy-
le özetlenebilir.
- 26 Ekim 1926tarıhinde Medeni Ka-
nun kabul edildi.
-10 Nisan 1928 tarihinde anayasanın
"TürkiyeDevletinin dinitslanıdir" yap-
tınmı anayasadan çıkanldı.
-1 Kasım 1928 tarihinde Harf Dev-
rimi Yasası kabul edildi.
- 1927-1928 öğretim yılında orta-
okuüarda, ertesi yıl liselerde karma eği-
time geçildi.
- Öğretim Birligi Yasası'nın 4. mad-
desi uyannca, 1924 yılında çeşitli iller-
de açılan 29 imam hatip okulu, 1930 yı-
hnda ortaokula dönüştürülerek kapatıl-
mıştır.
- Öğretim programlannda yer alan
din dersleri, Arapça ve eski yazı 1927
yıhnda ortaokul, 1928 yılında ilkokul ve
1931 yılında öğretmen okulu program-
lardan*çıkanlmıştır.
-1933 yılında tstanbul Darülfunûnu
kapatılmış, yerine istanbul Üniversite-
si kunümuş, bu arada tlahiyat Fakülte-
si kadro dışı bırakılarak kapatılmıştır.
-1926 yılında Denizli ve Kayseri'de
açılan ikiköy öğretmen okulu, 1933 yı-
hnda kapatümış, ancak 1937 yıhnda tz-
mirve Eskişehir'de yeniden iki köy öğ-
retmen okulu açümıştır.
- Yine 1937 yılında Köy Eğitmenle-
ri Yasası, 1940 yılında da rahmetli Mus-
tafa Ekmekçf run "Öksüz Yamalığf de-
diği Köy Enstitüleri Yasası kabul edil-
miştir.
Devrimci aülımın önü, karşıdevrim-
cflerce nasıl kesfldi? Gelecek yazımdabu
çok önemlı sorunu sergileyeceğün...
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Yazarlarımı İstiyorum!
Daha düne kadar gazetesindeki sütununda dü-
şüncelerini okuduğunuz bir yazar birden suskun-
luğa itilmişse nedenini sormaz mısınız? Belli birya-
şa gelmiş, belli aşamalardan geçmiş, deneyimli bir
yazar bir anda saf dışı ediliyor, sütunundan çekilip
kopanlıyor, işsizliğe mahkûm ediliyor... Oysa o kişi
yıllardır okurlannın sevdiği biriydi. Ne oldu da bir ya-
na itildi, okuıianndan uzaklaştınldı?
Bunalım mı? Ekonomideki çöküş mü? Gazeteler
kapatılıyor, eklere, yurtdışı baskılara son veriliyor...
Bir anda beş bin insan işsiz kalıveriyor... Çok satış-
lı gazeteler bir anda yoksullaştı mı, okur sayısı mı
azaldı, reklam geliri mi?.. Herkes bilir ki o "büyük"
gazetelerin patronlan daha çok basın dışı işlerie il-
gilenirler. Bankalar, şirketlervb... Gazetecilik bir çe-
şit yardımcı güçtür onlar için!.. Iktidardakılerle ıvi ge-
çinmenin, türlü çıkariar sağlamanın yolu!.. Demek
bir anda hepsini biryana itmişler, yıllardır işlerine bağ-
lılıkla çalışanlan kapı dışına atıvermişler...
Denecek ki sendika var! Gazeteciler Sendikası!...
Ama bu "büyük" gazetelerimızde çalışanlar için
sendika dıye bir şey yok! Nedeni de yıllar önce pat-
ronlann emriyle sendika üyeliğınden çıkarılmış ol-
malan!.. Bir "Cumhuriyet"tir sendikaya bağlı olan,
sendika ile oturup toplusözleşme imzalayan... Ki-
mi zaman sendika yönetiminin akıl almaz istekle-
riyle karşılaşsa bile yine de sendikacılık anlayışın-
dan vazgeçmeyen...
Geçenlerde yüzlerce gazete çalışanı Ankara'ya
gitti. Bakanlarla görüştü. Onlann durumuna ger-
çekten üzülen Temizel'den başkası olmadı sanınm...
' Tepe'deki Bunalım...
r
1
" A" A i r r İ T l r- ^ nlmemesı gerekırdı. Bu yansıtmanm baş so-
irUnailZ AIVtrUL, Erneklı C. Savcm rumlusu Sayın Başbakan'dır, demek yanlış ol-
-^ 9 Şubat 2001 günü toplanan Müli Gü- cağı,olayınsiyasiboyutununeksikkalacağıko- maz. Kabul görmese bile bir gerçeğı açıklamak-
1 venlik Kurulu olağan toplantısında yaşa- nusunda kuşkulan bulunmaktadır. tan kendimi alamıyonım: Hıçbir art düşüncesi
1 nan olay, çoktan var olan bir yönetim bu- Aynı kuşkulan Sayın Cumhurbaşkanı da duy- olmadan ülkenin çıkarlannı her şeyin üstünde
- L nahmınınpatlamaanıdır. Cumhurbaşka- muş olacak ki anayasal bir kuruluş olan ve doğ- tutan kamu görevlileri, bu çıkarlann zedelendi-
nı Sayın Ahmet Necdet Sezer, göreve başladıgı rudan Cumhurbaşkam'na bağlı Devlet Denetle- ğini görünce, elinde olmadan değişik üslup kul-
günden beri, önüne gelen yasa, yasa gücündekı me Knrulu'nu görevlendırmiştir. Yolsuzluğun lanıp, sertleşebiliyorlar. Burada önemli olması
kararnameler ve başka uygulamalan ile, hükü- üzerine gıttiğı ile övünen 57. hükümetin bu gö- gereken ele alınankonunun içeriğidir. Sayın Se-
metle bir doku uyuşmazlığı içindedir. Kamuoyu revlendirmeden memnun olması gerekirken ra- zer, konuşmasında, yolsuzluklardan, bu yolsuz-
tüm gelişmeleri sabırla ızlemekte ve bugüne ka- hatsızlık duymasını anlamak mümkün değil. luklann üzenne gereğince gidılmedığınden, adı
dar yaptığı değerlendirmeler ile de herkese ge- Hükümet, kamuoyunda büyük rahatsızhk ya- yolsuzluğa bulaşmış bakanlann halen görevde
reken notunu vermiş bulunmaktadır. ratan ve anayasanın eşitlik ilkesine aykın Af Ya- tutulduklanndan söz etmektedır. Bu ıddıalar çok
Meslektaşı olmak ve kendisini tanımakla gu- sası'nı Meclis'ten geçirterek, tarikat mensupla- ciddi ve ürkütücü iddialardır. Üslup uygundu, de-
rur duyduğum, Sayın Ahmet Necdet Sezer, mes- nna ayncahk tanıyan gömü (defin) kararname- ğildi diye bunlar göz ardı edilemez. Aksi halde
lek yaşamı boyunca dürüstlüğü, hukukun üs- lerinı çıkartarak, değişik hükümetler tarafından bunlann altından kalkılamaz. Kaldı ki yine ba-
tünlüğüne inanmayı ılke edınmış ve bu ilkele- değişik yorumlara tabı tutulması olanaklı dev- sından öğrendiğımiz kadan ile sayın bir bakan,
rinden ödün vermemeyı yaşam felsefesi haline letmemurlannadisıplinuygulamalan getirenka- Cumhurbaşkanı'na, onun kullandığı üsluptan
getümiştır. Kendisini aday göstererek bu nok- ramameyi kabul ederek, Sayın Sezer'in onayı- daha ağır bir uslüpla hıtap etmiştir. Acaba dev-
taya taşıyanlar, sıyasal yaşamlaruun ve yıllann na sunmaktadır. Bir hukukçu olan Sayın Cum- let geleneğimizde sayın bakanın böyle bir hak-
verdiği alışkanlıkla, Sayın Sezer'in diyet öde- hurbaşkanı haklı gerekçelerle onay vermeyince kı var mı ki, Başbakan bunu tek kelıme ile olsa
mesini ve bu amaçla Çankaya Noteri ohnasını kıyamet kopmaktadır. Hükümetin sayın Başba- bile dile getırrruyor. Hatta "Denetlemenin denet-
istemektedirler. Ömrünü hukuka adamış Sayın kanı, duygusalhğı bir yana bu^kıp bu konular- temesi mi olurdh orsunuzdejip anayasayı yüzû-
Sezer, bu diyeti ödemeyince de kıyamet kopmak- da ciddi bir şekilde düşünmesi gerekirken, Cum- me nrlatü_ Daha sonra Hüsamettin Bey de ba-
tadn-. hurbaşkan'mı, hükümetin çahşmalannı engel- naatüğıanayasayıalıpkendisineatmış"' (Hürri-
Yapılan ve rahatsız olunan olaylar nedir? lemekle suçlamaktadır. Ben hükümetin onaylan- yet 20 Şubat 2001, s. 18) diyerek sayın bakana
Ülkemizde ortalık toz duman, son zamanlar- mayan olumsuz çahşmalannı sıraladım. Sayuı arka çıkıyor. Sayın Sezer, yolsuzluklann ohna-
da başlahlan Kartal, Balına, Fırhna, Buffalo, Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı'nm, hüküme- dığı, demokrasinin bütün kurum ve kurallan ile
Kasırga 1-2-3, Sis, Matador, Beyaz Enerji ve tın hangı olumlu çalışmasını engelledığini açık- işlerUk kazandığı, hukukun üstün olduğu, eme-
adlanru anımsamadığım bir dizı temizelkrope- larsa. bılgılenır ve kendisine yurttaş olarak te- ğe değer verildiği, bireyuı hak ve hürriyetleri-
rasyonn ile ülke esenliğe çıkanhnak istenmek- şekkür ederiz. nin öne çıktığı, laik ve sosyal bir devlet düzeni
te ve bu operasyonlar kamuoyundan da büyük Milli Güvenlık Kurulu toplantısında yaşanan istemekte ve buna işlerlik kazandırmak için bü-
destek görmektedir. Ne var ki gerek kamuoyu- olayı, basma yansıdığı kadanyla öğrenmış bu- yük çaba harcamaktadır. Bu tür devlet özlemi için-
nun, gerek basuıımızuî namuslu köşe yazarla- lunuyoruz. Burada sert üslup kullanılmasaydı da- de olan tüm yurttaşlann, bu çabasında Sayın
ruun ve gerekse namuslu bürokratlann, bu ope- ha doğm olurdu. Ancak bu toplannlarda giztilik Sezer'e yardımcı olmalan yurttaşlık ödevidir. Bu
rasyonlann bir yerlerde tıkanacağı, gerçek fail- esas olduğuna göre konuşulanlann orada kalma- ödev başan ile yapılmalı ve eserüiğimız için so-
lerinin yerine maşalann bulunup cezalandmla- sı ve kamuoyuna yansıtılıp bunalıma meydan ve- nuç alınmalıdır.
Ellerinden ne gelir ki! Işle-
rinden atılmış genç-yaşlı
gazetecilere hükümet na-
sıl yardım edebilir? Ney-
se ki mahkemeler var, gi-
der haklannı orada arar-
lar, o da ellerinde sağlam
bir anlaşmalan varsa...
'Milliyef\e, "Hürriyet"\e
yazılannı severek okudu-
ğum, kimi eski arkadaşla-
nm, artık sütunlannda yok-
lar... Yalçın Doğan, Umur
Talu, Zeynep Oral, Tur-
han Selçuk, Bedri, Cer-
rahoğlu, Duygu Asena.
Hepsi de nice cikura gün-
cel olayiar, sanat, küttür,
politika üstüne yazdıkla-
nyla kendilerini benimset-
mişlerdi. Köşe yazarlığı,
okurlarla, insanlarta ilişki
kurma, onlaria dertleşme,
tartışma sanatıdır. Kay-
naşmak belirti görüşlerde
düşüncelerde... Sevdiği-
miz yazarlar bizden uzak-
laştınldı mı kendimizden
de bir şeyler eksilmez mi?
Beş bin insan! Bir bay-
ram öncesinde bir kalem-
de adlan silinen!.. Bunun
başka bir anlamı var, o da
gerçek düşüncenin, ger-
çek yorumculuğun orta-
dan kaldınlmak istenme-
sidir... Ikbdardaki güçler, kı-
sacası küreselleşmeci an-
layış, özgür düşünceye
karşı... Tek ses, tek soluk
mu isteniyor? "Sizin dü-
şüncenize karşıyım, ama
onu yitirmemeniz için sa-
vaşınm" diyen anlayışın
kökü mü kazınmak isteni-
yor? Adı büyük gazete-
lerde başlatılan, Orhan
Erinç'in deyişiyle "basın-
kınmı", içinesürüklendiği-
miz çıkmazın en önemli
göstergesi değil mi?
Yazaıianmı arayacağım,
sevdiğim yazar dostlan-
mın her türlü baskıya kar-
şı direnecekterine, "tek
seslilik" anlayışına karşı,
tüm zor koşullara karşı di-
reneceklenne inanarak...
PENCERE
Eniştemin Opücüğü?..
Öyle bir duruma geldik ki neyi tutsan elinde
kalıyor; hangisini sayalım?..
Bankalar?..
Bir ülkede en ciddi kurum sayılması gereken
bankacılık nasıl bu duruma düşer de halkı soy-
manın aracına dönüştürülür?.. Büyüğünden kü-
çüğüne zincirleme bir yozlaşmanın içine rtilir,
çıkmazasaplanır?..
Partiler?..
Demokrasinin "vazgeçilmezleri" sayılan si-
yasal partiler umutsuz birer vakaya dönüştüler.
Partinin başındaki kişi genel başkan ya da lider
değil, sultan!.. Parti içinde demokrasinin D'si
yok!.. Partisini Meclis dışına düşürmüş lider bi-
le koltuğunda oturuyor.
Meclis?..
Liderlerinin emirleri dışına çıkmayan milletve-
killerinden oluşmuş bir parlamentoyla ülke na-
sıl demokrasiyi yaşayacak?.. Parlamentarizm bu
mu? Meclis ülkede güven duygusu yaratıyor
mu?.. Umut veriyor mu?..
Yolsuzluklar?..
Dağı taşı, köyü kentiyle Türkiye yolsuzluk ah-
tapotunun kollannda soluksuz kalıyor; sömürü-
ye razı olduk; ama, hortumlama söz konusudun
iliğimizi kurutuyor.
Medya?..
Medyayı açıklamaya gerek yok!.. Devletin
koskoca bankasının içini boşaltıp kendi gaze-
telerine ve televizyonlanna hortumlayan kafa-
nın Allahaşkına gazetecilikle ne ilgisi olabilir?..
Medyanın bugün yaşadığı deprem boşuna mı?..
Ekonomi?..
Ekonomiyi az buçuk bilenlerin yürekleri tir tir
titriyor; koskoca şirketler ve holdingler ne ya-
pacaklannı şaşırmış durumdalar; beürsizlik bo-
ğucu bir duman gibi piyasayı sarmış; yaprak kı-
mıldamıyor.
IMF programı yıkjırtm çarpmış birçürümüş ağaç
gibi kökünden devrildi.
• .
Elbirliği şart!..
El ele verilirse bu kıyametin içinden düze çık-
mak otanağı yaratılabilir. Ancak şu da açık ki Tür-
kiye'de el ele vermek kolay bir iş değildin çün-
kü bu ülkeyi "Balkanlaştırma" politikası sürekli
pompalanıyor; irtica ve bölücülük "Balkanlaş-
tırma" siyasetinin içerdeki odaklandır.
Peki, ne olacak?..
Türkiye'yi rahat bıraksalar biz bu işin içinden
çıkanz; dış kıskaçtan kurtulmak olası mı?..
Avrupa Birligi Türkiye'yi köşeye sıkıştınyon
Amerika Ankara'ya haber vermeden Irak'a sal-
dınyor, sözüm ona Ermeni soykınmı sorunu ta-
zeleniyor; bölücülük arkalanıyor; IMF'nin valisi
yalnız ekonomiyi değil, politikayı da kapsayan
bir aynntılı programı tüm ülkeye uyguluyor; so-
nuçta iflasın kırmızı ışığı yanıp sönüyor. >y os«
* rî?;:~
Bu yazının sonu nasıl biter?.. ^ " .'-
ABD'nin yeni Başkanı Bush, işlerin sarpa sar-
dığını görünce Türkiye'nin Başbakanı'na ve
Cumhurbaşkanrna üst üste iki mektup yazma-
dı mı?..
Ortalık hem bayram hem seyran yerine dön-
düğüne göre eniştem beni ille de öpecek...
Eniştemin Cumhurbaşkam'na yazdığı mek-
tubun içinden ne çıkıyor:
IMF!..
Başka ne çıkacaktı?..
FORCES 0F HATURE (FIRTINALIAŞK)
9 Mart Cuma, 15:25
Sandn Bullock - Ben Affletk
SBtANOTHECITY
5 Mart Pızarteıl. 21:00
Sarah Jtulca Parker
BRIT AWARDS 2061 ÖOUL TÖREHİ
5 Mart Pazarteti. 2320
MR. BEAN
Bn«üfl, 19:45
AŞK VE YAŞAM (SENSE & SENSIBILITY)
10 Mart Cumartesi, 22:50
Emma Thompson - Hugh Grant - Kaie Wiralet
YOU'VE GOT MAIL (MESAJIHIZ VAR)
4 Mart Pazar, 21:06
Tom Hanh - Meg Ryan
MAGICPUPPETPLANET
5 Mart Paartni, 09:15
SOPRANO
8 Mart Penembe, 23:00
PRACTICAL MAGIC (AŞKIH BUYÜSU)
6 Mart Salı, 22:50
İN DREAMS (RUYAOA)
11 Mart Pazar, 21:00
Annrtto B«ılng • Aldan OUİIM
LAYOVERlMOLA)
10 Mart Cumartesi, 21:96
David HatMlhoH - Grtgg Hemv
DESPERAOO
6 Mart Salı, 21:00
Aırtonio Banderas - Salma Haytk
RED CORNER (KIZIL KÜŞL
7 Mart Çarşamba, 22:30
Richard Gsre