Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 MART 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
ROPORTAJ
12Martaskeridarbesinde^kencelisorgulann yapıldığıve 'Ziverbey'olarak andon köşkaslındaZihnipaşa Köşkü'ydL.
Osmanh'nın Şûrayı Devlet Reisi Zihni Paşa'nm Erenköy'de yapünhğı köşkûn yerinde yeUer esiyor ama bahçe kapısındaki lormjzı tuğja örgûlü kokmlar konınmuş!
yıl sonra 'Ziverbey Köşkü'nde
Z
aman görecelidir, bağıl-
dır; tek başına bir anla-
mı yoktur; bağılın varlı-
ğı başka bir şeye bağlı-
dır... Yaşam ise gerçek-
tir... Mekân da öyle... Zamanı görece
olmaktan çıkaran yaşamdır... Ne ki
tüm yaşamlara ve yaşanılan mekân-
lara anlam kazandıran da zamandır...
Başlangıcı ve sonu belli olmayan za-
man ıçındekı tûm yaşamlann bir baş-
langıcı vardır ve sonsuz değildir...
Mekânlann da öyle...
Ama kayıt düşülmüş yaşamlar ve
mekânlar, yeni yaşamlar ve mekânlar
var oldukça zamanın sonsuzluğunda
varlığını sürdürecektir... Birer anı ola-
rak... tyı ya da kötü... Güzel ya da çir-
kın... Tatlı ya da acı... Sıradan ya da
sıradışı...
Geriye dönüp bakınca zaman ne de
çabuk geçiyor...
Aynen 12 Mart 1971 askeri darbe-
sinin üzerinden tam 30 yıl geçmesi
gibi...
Ilginçtir, 12 Mart'ta yaşananlar bir
mekânla anılıyor...
"Zirverbey Köşkü" gibi...
"Ziverbey Köşkü" kötülüğü ve çir-
kinliği ve acıyı ve sıra dışılığı çağnş-
tınyor...
tstanbul'un Kadıköyü'nde insanla-
nn gözleri bağlı olarak getirildikleri
ve götürüldüklen gözden ırak bir so-
kaktaki eski bir köşkün odalannda iş-
kence altında yaşanan zaman, hiç
kuşkusuz yaşandığı zamanda su gibi
akıp gitmiyordu ve ucunda ölüm ol-
duğu söylenen o gûnler, sonsuzluk
kadar uzun bir zaman dilimine eşde-
ğerdi...
Demek ki zaman, yaşam ve mekân-
la görece olmaktan çıktığında bile gö-
rece kalabiliyor...
Aslında Zlhnl Paşa'nın köşfcu
12 Mart'ta işkencelerin yapıldığı
yere "Ziverbey Köşkû" denmişti...
Fakat "Ziverbey Köşkü", adını ta-
şıdığı, Osmanlı'nın Tıraakcızade
Mustafa Ağası'nın torunu ve Sultan
Abdülaziz'in mabeyıncisi Ziver
Bey'in köşkü değildi. Darbeciler adı-
na işkencecılerin kullandığı köşk, Zi-
verbey Köşkü'nün birkaç kilometre
ötesinde ve aynı yol üzerindeki "Zih-
ni paşa Köşkü"ydü...
1911 'de 73 yaşında ölen Mustafa
Zihni Paşa, Sultan II. AbdülhamkTın
tıcaret ve nafia nazınydı, Şûrayı Dev-
let Reisliğı yapmıştı ve Ziverbey'den
Erenköy'e gidişte şimdiki adıyla
Şemsettm Günaltay Caddesi o za-
manki adıyla Merdiven Köyü Yolu
üzerindeki üç beş sokaktan biri olan
Tüccarbaşı Sokağı'nda otururdu.
Çevrede Nadir Ağa'nın çiftliği, Fat-
ma Zehra Hanımın dutluğu, sonra-
dan Kâzım Karabekir Paşa'nm satın
aldığı MünifTahir Paşa'nm yaptırdı-
ğı Zürafah Köşk, SokoUu Abdülke-
rim Paşa'nm köşkü, KabasakalMeh-
met Paşa'nın köşkü ve köşklerin müş-
temilatlan vardı...
Fatma Zehra Hanım ipekböceği ye-
tiştirirdi ve Tüccarbaşı Sokağı'nın
Içerenköy Yolu'na açılan başında
1912 'de yaptırdığı camiye bu yüzden
"Böcekti Cami" denmişti... Fatma
Zehra Hanım, bir yıl sonra öldüğün-
de ve caminin avlusuna gömüldüğün-
de vasiyetine uyup mezar taşma
"Diktiler başıma bir taş/ Gariptir ca-
mi cemaati az/ Ehü hayır taşıma bir
fatiha yaz" yazmışlardı... 20. yüzyı-
lm başmda çevre öylesine boştu ki,
1902 'de Zihni Paşa, admı verdiği ca-
EHENKÖY EVLERf
İZOLASYDMLU
CAMU t •
ÜR.D06ALGA2,
RİFERU ...
ASANSÖRLU
AFOHUJ
UYDÜ ANTBILİ
MOBİLYA DOLAP
•• MUTFAI
OOCUKPAflKU.
•8EZİAL
ÇIKÖ
tşkencelerin yapıldığı mekân önce "Ziverbey Köşkü" adıyla anddu. Oysa işkenceler "askeriye^nin ldraladığı "Zihni paşa Kftşkü'nde yapılı\ordu_. Köşk yannuş
ve kâgir villaya dönüştürühnüştü; 19%'da ydaldı ve geniş arazisine büyük bir site yapıkh... Zihni paşa Köşkû'nden geriye bahçesindeki •'güvercinlik'" kakü™
miyi alt sokaktaki Erenköy Istasyo-
nu'nun yanı başına yaptırmıştı...
Zihni Paşa'dan sonra köşkte yaşa-
yanlar, "paşazade"ydi... Cumhuriyet
gelmişti ve köşkte eskisi gibi uşak
kalmamıştı; kendi işini kendi yapmak
durumunda kalan bir beyzadenin
yaktığı ateş, ahşap köşkü sarmıştı...
Köşk onanldı... Eskıden kalma la-
vabosunu, küvetini, armatürünü,
mermerini, yanmayan birçok parça-
sını koruyarak kâgir büyük bir villa-
ya dönüştü...
Bu arada Zihni Paşa'nm torunu Be-
hin Hanım. ünlü karikatüristlerden
Ratip Tahir Burakla evlenmışti...
Ratip Tahir Bey, Erduranlar'm dos-
tuydu ve Refik Erduran, Nâzım Hik-
met'in yurtdışına kaçışma yardımcı
olduktan sonra 1953'te gözlerden
uzak yaşayabileceği ve geniş ailesi-
nin bir arada kalabileceği bir ev an-
yordu; 21 odah köşkten bozma villa-
ya kiracı girdıler.
Birkaç yıl sonra çıktılar...
Behin Hanım, binayı yeniden kira-
ya verdi.
Köşke askerlye' glrdl
1961'de Süleymanıye'den kalkıp
Tüccarbaşı Sokağı'na gelen ve bak-
tığında denizdeki sandallan gören ve
buharlı trenle bir otobüs dışında va-
sıta olmadığından Kadıköy'e gidiş
gelişte yollarda perişan olan ve "adı-
mı sorma" diyen bugün yaşı 70'in üs-
tünde ve başmda takkeyı andıran yün
bereli "amca"nın söylediğine göre
Zihni Paşa'nm köşkünde "askeriye''
vardı.
Herkes köşkün sahibi olarak "aske-
riye"yi bilirdi, çünkü köşkün kapı-
sında her zaman iki asker bekler, içe-
ri plakalı ve plakasız arabalarla sivil
giyinmiş "subay"lar girerdi.
Henüz köşkler yıkılmadığı ve yer-
lerine betonarme ınşaatlaryapılmadı-
ğı için sakinliğini ve sessizliğini ko-
ruyan mahallenin parmakla sayüan
ahalisi köşkte Milli Istihbarat Teşki-
latı'nın çalıştığını, "teşkflafın bir
yerde 10 yıldan fazla kalmadığı hal-
de buradaki süresini çoktan aştığını
bilir ama kimse kimseye bir şey söy-
lemezdi. Köşkün arazisi 10 dönüm-
den fazla ve çepeçevre duvarlıydı,
bahçesi ağaç doluydu, bahçenin arka-
smda bir güvercinlik vardı, bahçede
"nah böyte" adamın yan boyunda kö-
pekler dolaşırdı, bahçe kapısmın ka-
natlan kırmızı tuğla ile örülü göste-
rişli pervazlardan açılırdı... Yüksek
duvarlı "yasak" bahçenin içinde,
ağaçlann arasındaki binayı doğru dü-
rüst gören olmamıştı; üç ya da dört
katlıydı.
12 Mart darbesinin işkenceli sorgu-
ı ir zamanlar plakalı
ve plakasız arabalarla
sivil giyinmiş "subaylar"ın
girip çıktığı Zihni paşa
Köşkü'nün arazisine
yapılan sitede bugün en az
100 aile yaşıyor ve giriş
çıkış artık "özel güvenlik"
elemanlarının kontrolünde!
lan bitip de yaşam görece normale
döndüğünde Dhan Selçuk. işkenceci-
leri ve destekleyıcilenni, ıfadesinde-
ki sözcüklerin üçüncü harfine gizle-
yerek "akrostiş"le açığa çıkartmış ve
mekânın adını kısaca "Ziverbey Köş-
kü''koymuştu...
Insanlann gözleri bağlı geririlip gö-
türüldüğü işkencehanenin izini sür-
mek ve "Zihnipaşa Köşkü" olduğu-
nu bulmak ise Talat Turhan'a düş-
müştü...
Behin Hanım henüz ölmemişti...
Refik Erduran, "SutouT diye hi-
tap ettiği Zihni Paşa'nın torununa sor-
duğunda "Bilsem Idraya verir miy-
dim, zaten araya başkâlan ginniştr
yanıtmı almıştı.
Belkı, Türkiye'yi Ankara'dan yö-
netenlenn bıle haberi yoktu bu tarihi
köşkün bir işkence merkezine dönüş-
türüldüğünden...
Çünkü Talat Turhan, kendilerine
"Ergenekon'' diyen bir ekibin doğru-
dan Washington'daki ABD Savunma
Bakanlığı Pentagon'la bağlantılı ça-
lıştığı bilgisine ulaşmışü sonradan...
Köşk de bir Artvinliye satıhruştı.
lstanbul hızla değişiyordu...
Bütün köşkler, betonarme bloklara
dönüştürülmek üzere yıkılıyordu...
Köşk yıkıldi; slte oldu
Önce yıkılan köşkler, arazilerinden
yer vererek yeni sokaklann açıbnası-
nı sağhyordu...
Tüccarbaşı Sokağı'na yeni sokak-
lar açılıyordu...
Bırkaç yıl önce Zihnipaşa Köşkü
de yıkıldı.
12 Mart'm üzerinden 30 yıl geçti-
ğinde geriye onanlarak korunmuş gü-
vercinlik, bahçede kesilmemiş üç-beş
çam ağacı, kırmızı tuğla örgülü bah-
çe kapısı girişi, bir taraflannda yıkık
bahçe duvarlan ve kuyunun tulumba-
sını çahştırmak için yapımıış demir
yeldeğirmeninin enkazı kalmıştı...
Araziye "Ateşpare Erenköy Sitesi"
yerleşmişti...
14 katlı iki blokta 56 daire, yan-
daki daha alçak bloklarla en az
100 daire...
Bahçedeki inşaat(lar) henüz bitmiş
değil...
Zaman, başka bir dilimde ve başka
yaşamlara eşlik ediyor artık...
Köşkten geriye bir de bloklardan
bırinin alt katındaki "Köşk Iskender
Kebap ve Lahmacun" dükkânı kal-
mış...
Fakat, nedendir bilinmez "Köşk
Kebapçtsı'' kapanmış...
Kapıda ylne 'ndbetçl' varl
Dükkânlardan biri "Rönesans Ku-
aförû" obnuş... Rönesans, ortacağ ka-
ranlığmdan çıkışm yoluydu... Aydm-
lanma yolunun başlangıcı...
işkence ortacağın mirasıydı; zama-
nın görecesinde mekâmn bir yamyla
da
tt
Rönesans"a dönüşmesi yaşamm
cilvesi ohnalı!
Ancak *Refonn"un zamanı henüz
gelmiş değil... Dükkânlardan biri
"Gaye Vakfi"nm mekânı ve vakıf
"önce ilim ve ebed" diyor...
Eskı köşkün yeni kapısında yirmi
dört saat yine "nöbetçi'' var; bu kez
"özd güvenlik'' kokarth... Yetkisi var,
"yabana
w
yı bahçeye sokmaz... Öyle
sokakta durup eskiden kalmış bahçe
kapısınm fotoğrafinı çeken olursa he-
sap sorar...
Ne de olsa ekmek parası...
Zaman görecelidir... Yaşam ise ger-
çek... Mekân da öyle...
Yaşamlar tabii ki biter, mekânlar ne
kadar korunsa da zamanın sonsuzlu-
ğunda bir gün yıkılır ama bir kayıt
duşüldükten sonra her yaşam ve her
mekân yanna bir iz bırakır...
Tüccarbaşı Sokağı'nda bugün bir-
kaç okul bırden var... Çocuklar cıvıl
cıvıl...
Onlar "Ziverbey Köşkû"nü bihni-
yorlar... Şimdi bümesinler de... Ama
bir gün eskı yaşam ve mekânlan araş-
tırmalan gerektiğinde gerçeğı öğre-
necekler... Çünkü zamana kayıt dü-
şüldü...
Mekânın sahte dekorlan içinde el-
lerine tutuşturulan senaryoyla yaşam
oyununa katılan figüranlar ise za-
manla beraber yitip gitmekte; Faik
Türün, Memduh Ünlfitürk gibi...
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHANERtNÇ
Yozlaşmamn Köşe Taşı...
Bugün 12 Mart ara rejiminin başlamasının 30'un-
cu yıldönümü. Komutanlann verdikleri ortak uyan
yazısı sonrasında yaşanan ve büyük bölümü acı
hatıralaria dolu günlerin Türkrye'ye dayattığı olum-
suz etkileri bu aşamada daha iyi değeriendirebili-
yoruz.
12 Mart ile 12 Eylül darbeleri arasındaki benzer-
likler, Türkiye'nin içinde bulunduğu zor dönemin de
başlangıç noktalannı oluşturuyor.
12 Eylül'de tutuklu olarak yargılanan MHP lideri
Türkeş, "Biz yargılanıyoruz ama.. görûşlerimiz ik-
tidarda" anlamına gelen sözler söylemişti.
12 Mart'ta da hemen hemen aynı durum söz ko-
nusuydu. 1961 Anayasası, ortak uyan mektubu ile
suçlanan hükümetin başı Süleyman Demirel'in is-
tekleri doğrultusunda budanmış, özgüriüklerin di-
bine neredeyse dan ekilmtşti.
12 Mart'ın en büyük günahlanndan biri de
gençlerin potansiyel suçlu ve neredeyse vatan
haini sayılması yolunda ilk adımlann atılmasını
sağlamasıydı.
Oysa o günün gençleri, öldürülen arkadaşlannın
tabutuna Türk Bayrağı'nı saran yurtseverlerdi. Fran-
sa'nın sağduyu ile yaklaşarak çözumledıği gençlik
olaylannı, biz üzerierine silahla varıp çözmeye kal-
kınca, yangtna körükle gidercesine karmaşayı da-
ha da azdırmayı başan saydık.
Türkiye'ye yurtdışından ithal edilen ilk bakanın
görev alması da 12 Mart sonrasında kurulan Nihat
Erim hükümetiyle başladı.
Partilerüstü hükümetler dönemi olarak anılan 12
Mart sonrasında kurulan 33'üncü hükümet, üyele-
rinin yansı TBMM dışından seçilmiş bakanlardan
oluşuyordu. Bunlardan biri de Atilla Karaosma-
noğlu'ydu. Devlet Planlama Teşkilatı'ndan aynlan
grubun üyelerinden biriydi. Paris'te OECD Bilim
Planlama Danışmanı iken Dünya Bankası uzmanlı-
ğına geçmiş ve oradan çağınlıp başbakan yardım-
cılığına atanmıştı.
Birinci Erim hükümeti, Başbakan'ın "lüks" olarak
nitelediği anayasayı budama karariılığının yanı sıra
iddialı bir programla göreve gelmişti. Sadece ülke-
nin kaostan çıkanlmasıyla yetinmeyecek, bir dizi
reformlan da gerçekleştirecekti.
Bunlann başında da toprak reformu geliyordu.
Oysa Meclis çoğunluğunu oluşturan partilerin bü-
yük bölümü, hem solcu gençlerden kurtulmaya ca-
lışan hem de toprak reformunu "komünist işı sayan"
görüşün temsilcileriydi. Nitekim aralannda toprak
reformunun da bulunduğu reformlar dizgesi ger-
çekleştirilemedi. Karaosmanoğlu da 26 Mart günü
başladığı başbakan yardımcıhğı görevinden 3 Ara-
lık 1971 günü istrfa ederek yine yurtdışına gitti.
Cumhurbaşkanı Sunay'ın solcu gençleri, MHP'li
komandolara kırdırma siyaseti de işkencelerle bir-
likte döneme damgasını vuran acımasızlıklardan bi-
riydi.
12 Martta gençlik ağıriıklı başlayan potansiyel
suçlu arama anlayışı ve özgüriüklerin sınıriandınlma-
sı girişimi, 12 Eylül'de doruk noktasına ulaştı. 1982
Anayasası'yla belgelenen çoluk- çocuk, genç-yaş-
lı, erkek- kadın demeden her Türk vatandaşının
devlete karşı suç işlemeye hazır olduğu paranoya-
sını ne yazık kı demokrası şampiyonu siyasi parti-
ler de gideremediler.
Kısacası 12 Mart, Türk demokrasimizin yoz-
laşmasının da köşe taşlanndan biri olarak tari-
hegeçti.
••• -:
"
Koalisyon hükümeti, ülkeyi sürüklediği bunatım-
dan kurtulmanın en önemlı öğesı olarak "sıyası ıs-
tikrann konjnmasım" ikide bir gündeme getiriyor. A-
ma dikkat edilecek olursa.. kendi içinde önemli bir
istikrarsızlık var. Çeşitli kurumlann yaptığı nabız yok-
lamalannda oy oranı yüzde 10'u geçen parti bulun-
madığı ortaya çıktıktan sonra, alttan atta, suçu di-
ğer koalisyon ortaklanna yıkma eğilimi giderek tır-
manıyor. Liderier açıktan açığa birbirierine ters düş-
memeyeçalışıyorlarama, yardımcılan, belki bilerek
bu anlayışın dışına çıkmaya arzulu görulüyorlar.
Özellikle de Ankara dışında düzenlenen toplantılar-
da seçmene selam göndermeyi ihmal etmiyoriar.
Insanlan şaşırtan yönlerden biri de yüzde 40'lık
devalüasyonla zarara uğratılanlar arasında yer alan
kamu görevlileriyle ilgili çelişki. Başbakan Ecevit
"memurtann kayplannın enflasyon oranında gide-
rileceği" müjdesini (!) verirken, kamu işçilerinin top-
lu iş sözleşmelerinden sorumlu Bakan, "Sıfır zam
bile devlet bütçesıne trilyonlarca lira yiıkgetirir" di-
yerek işçilere aba altından sopa gösteriyor.
Bay Derviş şu ulusal programı kotarsa da başı-
mıza neler geleceğini daha fazla merak etmekten
kurtulsak.
oerinc@cumhuriyetcom.tr.
İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESt BAŞKANLIĞI'NDAN
DosyaNo: 2000/1051
Davacı Toprakbank AŞ tarafından. davalı Mustafa
Senayi Ana aleyhine açılan tasamıfun iptali davasının
yapılan duruşmasında,
Davalı Mustafa Senayi Ancı adına (Zeytinlik Mah.
Fazlıpaşa Sok. No: 13/1 Bakııköy/lstanbul) adresine
gönderilen dava düekçesi ve davetıyelerin bıla bedel
tebliğ edılmesı üzerine emnıyet tahkıkatından da adre-
sinin meçhul kaldığı anlaşılmış bulunduğundan, dava
dilekçesimn ve davetiyenın ilanen tebliğıne karar veril-
miş olduğundan, 16 05.2001 tarih, saat 11.00'de mah-
kememizde hazır bulunmanız veya bir vekil tarafından
temsil edilmedığınız takdırde tahkikat ve yargılamaya
yokluğunuzda devam edileceğı ve hüküm venleceğı da-
nen tebliğ olunur. Basın 11829
DENİZLİ ASLİYE 3. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
2000/411
Davacı Hatice Soluk vekili tarafından davalı Adnan
Soluk hakkında mahkememizde açılan Ş.G S. boşan-
ma davasının yapılan yargılaması sırasında venlen ara
karan gereğınce,
Denızli Çal ilçesı Dayılar köyü cılt 0024, k. sıra no:
0032'de nüfusa kayıtlı davalı Osman ve Ayşe'den olma
1964 d.lu, Adnan Soluk'un adına çıkartılan davetiye-
nin tebliğ edilemediği, tüm araştırmalara rağmen bıldi-
rilen adresinde bulunamadığından dava dilekçesi ve
duruşma gfinûnün ilanen tebliğıne karar venlmekle
24.4.2001 duruşma günü saat 9 25'te kendısı veya tem-
sıl ettireceği vekılle davasını takıp ettırmesı, aksi halde
yargılamaya yokluğunda devam edileceğı ve bu şekil-
de karar venleceğınden dava dilekçesi ve meşruhatı
ilanen tebliğ olunur. Basın'11214