Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 2001 PAZARTESİ
12 EKONOMI / ekonomi(a cumhuriyet.com.tr
KORKUTBORATAV: Uygulananprogram adeta hükümetin dışında ve üstünde
Krizinana aktörii IMF• 1999Amlığı ile 2001 Şubatı amsında
Türkiyede, ekonominin geleceğiniplanlayabilen,
hatta bugününü belirieyebilen siyasi iktidarlardan
söz etmekmümkün değildi. 2000Kasun ve 2001
Şubat krizlerinin miman da, bağımsız karar alma
yeteneğini tamamenyitirmiş olan TC hükümeti
veyaparapolitikası uygulama olanağı elinden
alınmış olan MerkezBankası değil, IMF'dir.
ŞUKRANSONER
A ğırbedelinidoğrudanödediği-
/M mizekonomikkriz,nedenleri,
J. M. sorumlulan, sonuçlan, bun-
dan sonra gidilecek yol ûzerine yine
tek yanlı ideolojik bombardıman al-
tındayız. Biz neler olup bittiğiııi algı-
layamadan, çöken bir IMF programı-
nın üzerine bir başkası uygulamaya
sokuldu bile. Sezgilerimizle seçilen
ve uygulanan modellerde parlamen-
toyu çoktan unuttuk, hükümetin ira-
desinin dahi sözkonusu olamadığını,
üstten bir gücün her şeyi yönlendirip
dikte ettirdiğini gözlemliyoruz...
Kriz, nedenleri, sonuçlan, yeni se-
çenekler üzerine görüntüye bakılırsa
sabahtan akşama medya aracdığı ile
bize de ulaşan özgür tarüşmalar ya-
pılmakta. Ama açıklanamaz bir bi-
çimde. bunlann bütününde adresi
IMF. Dünya Bankası olan ve krizden
krize değişen reçeteler tek seçenek ve
umut olmakta.
Işte tam da bu süreçte, olup biten-
leri bizim adunıza bizden yana yo-
rumlayacak ekonomi uzmanlanna
büyük gereksinimimiz var. Medya-
nın ağırlıkh tek sesliliği karşısında,
farklı sesler gaüba en çok Cumhuri-
yet'te odaklanıyor. Ülkemizden, biz-
den, insanımızdan yana değerlendir-
meleri, ilgili ekonomi uzmanı köşe
yazarlanmız ya da konuklannuzm
yazılan ile yansıhlıyor. Bu aralar gün-
cel değerlendirme, yorumlannı Cum-
huriyet'teki köşesinden, uzun süreli
yurtdışı üniversel çahşmalan nede-
niyle izleyemediğimiz Boratav hoca
ile bu nedenle bir söyleşi yapma ge-
reğini duyduk. Korkut Boratav hoca-
nın bugünlerde en çok sorulan va ya-
nıtı aranan konulara yaklaşımlan ger-
çekten çok çarpıcı, uyancı. Umalım
bizim kadar, kararlarda sorumlular
için de uyancı olur..
Sorumlu IMF
- Kasım ve şubat krizlerinin sorum-
lulan kamuoyunda araştnhyor. Sizin
değerlendirmenize göre krize yolaçan
ana aktör si\ asi iktidar mıdır, ûst dü-
zey bürokratlar mıdır, IMF midir?
- Belki bu söyleşinin en sonunda
söylemem gereken saptamayı peşi-
nen yapayım: 1999 Aralığı ile 2001
Şubatı arasında Türkiye'de, ekonomi-
nin geleceğini planlayabilen, hatta
bugününü belirieyebilen siyasi ikti-
darlardan söz etmek mümkün değil-
di. 2000 Kasım ve 2001 Şubat kriz-
lerinin miman da, sosyo-ekonomik
alanlarda bağımsız karar alma yetene-
ğini tamamen yitirmiş olan TC hükü-
meti veya para politikası uygulama
olanağı elinden alınmış olan Merkez
Bankası değil, IMF'dir. Bu kestirme
teşhisi açmam gerektiğini biliyorum;
isterseniz şimdi, isterseniz söyleşi ge-
liştikçe dayanaklanmı tartışabiliriz.
-Ohakk krizin ardındakiotaaak-
törleri teker teker tarbşaüm ve hükû-
metie başlavahm. Siyasi iktidarekono-
mik ve sosyal alanlarda karar afana
yetküerini son bir buçuk yd boyunca
kullanmamış mıdır?
- Aralık 1999'ı izleyen 14 ay bo-
yunca Türkiye ekonomisi niyet mek-
tuplan ile yönetilmiştir. Sadece niyet
mektuplan listesini hatırlatmak bile
bir fikir verecektir. Ilk (özgün) niyet
mektubu Arahk 1999 tarihini taşıyor.
Bunu, 2000 yılınm Mart, Haziran,
Aralık aylannda ve 2001 Şubatı'nda
imzajanan ek niyet mektuplan izli-
yor. Üstelik, hiç âdetten olmadığı hal-
de. o hızla bir de Dünya Bankası'na
geçen yıhn martında da bir tür niyet
mektubu veriliyor.
-Ne var küMFüeimzalaııaıı stand-
by anlaşmalan ne Türldye'ye ne de
1999 sonrasma özgü depkür. Son 14
a>m niyetmektuplarınınöııcekDerdeıı
ciddi farkhhkian var mıdır?
- Bu mektuplann kapsamı döviz
kuru. kamu açığı ve parasal taban he-
deflerini belirleyen sıradan bir istik-
rar programının gündemini fazlasıy-
la aşmaktadır. Programın bu anlam-
daki 'istikrar' hedeflerinin dışmdaki
Ş-apısal' öğelerini sıralayalım: Tanm-
sal destekleme politikasının tamamen
tasfiye tarihinin 2002 sonu olarak be-
lirlenmesi; bu çerçevedeki yasal dü-
zenlemenin parlamentodan hangı ta-
rihte geçirileceği; 2000 ve 2001 yıl-
lan için hububat ve pancar destekle-
me fiyatlannın, girdi ve kredi süb-
vansiyonlannın üst sınırlan; TEKEL
ve Şeker Fabrikalan'nın özelleştiril-
mesi ve tûtünde desteklemenin tasfi-
yesine dönük yasalann TBMM'de ka-
bulü için kesin tarihler; özel emekli-
lik fonlanna yönelik hukuki çerçeve-
nin oluşturulması; aynntılı bir özel-
leştirme takvimi, bu çerçevede ener-
ji sektörünün, Telekom, THY, MKEK
ve ETİ Holding için özelleştirme ta-
rihleri ve kurallan ile ilgili kesin bağ-
lanülar, sosyal güvenlik sistemi için
'doğrudan getir desteğf uygulaması-
na, "Türldye'yi felakete götürür" di-
ye karşı çıkıyor. Ulaştırma Bakanı,
Telekom özelleştirme koşullanna
karşı çıkıyor. Ancak güçleri yetmi-
yor; zira program adeta hükümetin
dışında ve üstündedir.
Birkaç kez hükümete programı
desteklediği için teşekkür eden Mer-
kez Bankası Başkanı ile tüm bakan-
lıklara bir yazı yollayarak en son ni-
yet mektubuna göre her bakanlığın
neleri, hangi tarihlerde yapması ge-
rektiğini 'siyasi irade'ye hatırlatan
Hazıne Müsteşan da programm hü-
kümete ait olmadığını kamuoyu
ni IMF'ye devretmiş olanlara çok ters
gelen bu saptamalann dayanaklannı
açıklayayun.
Kamu açıkları sorun ,
IMF'nin geleneksel istikrar politi-
kası ne zaman gündeme gelir? Eko-
nomi aşın ısınmıştır ve bu nedenle
cari işlem açığı büyümüş, bir ödeme-
ler krizinin eşiğine sürüklenilmiştir;
enflasyon da hızlanmıştır. Bu koşul-
larda imzalanan bir stand-by anlaş-
ması ekonomiyi talep daralmasına
dayalı bir soğutma sürecine yönlen-
dirmeyi ve dış yükümlülüklerin yeri-
MSLvm
öngörülen yasal düzenlemelerin ana
çerçevesi... Bu paketlerin içerdiği 'dö-
nüşûm', Türkiye Cumhuriyeti'nin
yetmiş beş yılı aşan tarihi boyunca
çeşitli içsel dinamikler, toplumsal, si-
yasal mücadeleler ve uzlaşmalar so-
nunda ohışmuş kurumlannın ve dü-
zenlemelerin kökten değiştirilmesini
ve birçoğunun tasfıyesini öngörüyor.
Bu mektuplardaki taahhütler, böyle-
ce, TBMM'nin onayı ile yürürlüğe
girebilecek olan bir hükümet progra-
önünde açıkça göstermişlerdir. Dün-
ya Bankası da devrededir: Telekom
Ihale Komisyonu'na, doğal üyelerin
yanı sıra Dünya Bankası Baş Ekono-
misti James Parks katılmıştır. Ve ka-
mu bankalan ile ilgili hükümet tasa-
nsı Meclis Genel Kurulu'na inmiş
iken son anda müdahale ederek değiş-
tiren de yine Dünya Bankasfdır. Ve
Türkiye'nin yolsuzlukla nasıl müca-
dele etmesi gerektiğini de aynı ban-
kadan öğrenmek üzereyiz.
• Bukoşuüarda imzalanan
birstand-by anlaşması
ekonomiyi talep daralmasına
dayalı birsoğutma sürecine
yönlendirmeyive dış kaynak
sağlamayı hedefler.
TüHaye'nin 1999 koşullan
hiç de böyle değüdir.
mının yerine geçmiştir. Bu kapsam-
da bir dönüşümü iki imzah niyet mek-
tuplanyla yürürlüğe koyma girişimi
en hafîf ifadeyle sorumsuzluktur ve
"Törldye'yi kün yönetiyor?" sorusu-
na bağh olarak ağır bir meşruiyet so-
rununu gündeme getirmektedir.
- Ancak sözûnü etâğmiz iki imza-
dan biri ekonomkkn sorumhı devlet
bakanmaaktir.Bu,siyasiüctidarm ira-
desmi temsfl etmivor nm?
- Niyet mektuplannın içeriklerinin
hükümetçe ve ilgili bakanlarca görü-
şülmediğıne ilışkin çok sayıda örnek
var. Tanm Bakanı tanm destekleme
politikalannm yerini alacak olan
- O hakte son programın belirlendi-
ği Aralık 1999'a dönelim. O tarihte
hükümeti IMF ile bir stand-by anlaş-
masma zorlayan etkenler nelerdi?
- Türkiye, hiçbirgereksinimi olma-
dığı halde 1998 yılında IMF ile garip
bir 'yakınizlemeanlaşması'vaptı Ya-
ni, herhangi bir kredi almadan ekono-
minin denetimini IMF'ye teslim etti.
Bunu, Aralık 1999'da imzalanan
stand-by anlaşması ızledı.
Ne 1998'de ne de 1999'da Türki-
ye'nin ek dış kaynak arama zorunlu-
luğu yoktu. Ve IMF'nin standart
stand-by anlaşmalannm koşullan
Türkiye için geçerli değildi. tktisat
politikalan üzerinde düşünme işlevi-
• IMF'ye verilen mektuplardaki taahhütler,
TBMM'nin onayı ileyürürlüğe girebilecek olan
bir hükümetprogramınınyerine geçmiştir. Bu
kapsamda bir dönüşümü iki imzah niyet
mektuplarıylayürürlüğe koyma girişimi en hafif
ifadeyle sorumsuzluktur ve "Türkiye 'yi kim
yönetiyor? " sorusuna bağlı olarak ağır bir
meşruiyet sorununu gündeme getirmektedir.
çözmek için IMF desteğinin gerekli
olduğu savının ise, bence iler tutar ta-
rafi yoktur. llaç, hastalıkla bağlantılı
olmahdır. Kamu maliyesindeki tıkan-
mayı kamu maliyesine özgü araçlar-
la çözmek esas olmalıdır. Kamu açık-
lannın dış kaynakla kapatılması, kan-
serden kaynaklanan sindirim sorunla-
nnı müshille tedavi çabasına benzer.
lç borç yükü ekonomiyi tıkarsa, çö-
züm yolu olarak faiz veya servet ver-
gisi, konsolidasyon, son çare olarak
para basıp borcu ödemek gibi çeşitli
yöntemler gündemdedir. Bu yöntem-
ler dış borç yüküne karşı kullanıla-
maz. Dış ve iç borçlanma aynı kapı-
ya gelse idi, Dünya Bankası çeşitli
uyan göstergeleri inşa ederek geliş-
mekte olan ülkelerin sürdürülebilir
borçluluk düzeylerini izlemeye alır
mı idi? Esasen Kasım-Şubat krizleri,
dış kaynağa dayalı borç hafifletme
arayışınm, sonunda, iç borç yükünü
daha da ağıriaştırabileceğini gösterdi.
Kısaca tekrarlayayım: 1999 Aralı-
ğmda bir stand-by anlaşmasmı, yani
ekonominin IMF güdümüne girmesi-
ni gerektirecek koşullar yoktu.
Dı; borçta falz yflfcfl
- Bu gözlemlerinizk Türkiye eko-
nomisi için ciddi boyutlarda bir dış
kaynak sorununun olmadığını mı söy-
lemek istiyorsunuz?
- Ciddi boyutlarda bir dış kaynak
gereği vardır, ama bu, cari işlem açı-
ğımn büyük olmasından değil, dış
borç stokunun büyük olmasından
kaynaklanıyor. Günümüz dünyasın-
da geçerli bir uygulama, dış borç ana-
para taksitlerinin yeniden borçlanıla-
rak, faiz yükünün ise ekonominin dış
dünyayla giriştiği cari işlemleri (yani
mal ve hizmet ticareti ile faktör gelir
ve giderlerinden oluşan denge) ile fi-
nanse edilmesidir. Cari işlemleri 'sür-
dürülebilir'' boyutlarda açık veren ge-
lişmekte olan ekonomiler, anapara
taksitlerini yeniden borçlanarak kar-
şılamakta, hatta dış borç stokunu ca-
ri açık kadar genişletmekte güçlükle
karşılaşmazlar. Işte Türkiye ekono-
misi 199O'lı yıllann ikinci yansmda
milli gelirin yüzde 1.5'inin altında
seyreden cari açıklan nedeniyle bu
özellikleri taşıyordu; borç stokunu ye-
nilemede ve ıhmlı boyutlardaki cari
açığım karşılayan yeni borçlanmayı
sağlamada güçlüklerle, kısacası bir
ödemeler dengesi tıkanması ile karşı
karşıya değildi. 4
Cari açık engellenemedi
Buna karşılık, bu duyarlı bir denge
idi, zira cari açıklar küçük, ancak dış
borç stoku (dolayısıyla vadesi gelen
borçlann yenilenme boyutu) büyük
idi. Son on yıl boyunca Türkiye'nin
dış borç stoku, cari işlem dengesi ile
açıklanamayacak bir hızla büyümek-
te idi. 1989-1999 yıllan arasında yıl-
lık cari açıklan toplayınız; 14 milyar
dolara ulaşacaksınız. Buna karşılık
aynı dönemde Türkiye'nin dış borç-
lan 42 milyar dolardan 102 milyara
çıkmış, yani 60 milyar dolar artmış-
rır. Bu olgunun arkasında sermaye ha-
reketlerinin 1989 yıhnda serbestleş-
mesi yatar. Türkiye'ye giren yabancı
kökenli sermayenin giderek artan bö-
lümleri Türkiye burjuvazisinin yurt-
dışuıa kaynak ve sermaye çıkarması-
na, kaçırmasına ve gerekli boyutlann
çok ötesinde rezerv biriktirmeye tah-
sis edildi. Ortalama olarak, cari iş-
lemler 100 dolar açık verdiği zaman,
dış dünyadan net olarak 400 dolar ser-
maye ithal edildi; bunun da 350 dola-
n dış borçlanma yoluyla gerçekleşti.
Işte bu yüzden ekonominin dış den-
gesi duyarhdır. Cari açıklar 'makul'
boyutlarda iken, örneğin 1998-99 ko-
şullannda vadesi gelen dış kredilerin
anaparasını yenilemekte güçlük yok-
tur. IMF ile ek kaynak arayışına gir-
me gereği de yoktur. Uluslararası fi-
nans kapital, 2000 yılı sonunda oldu-
ğu gibi cari açığın 'sürdürülemez' ol-
duğu izlenimine kapılırsa sermaye çı-
kışı başlar; dış krediler yenilenmez;
ek kaynak gereksinimi doğar. Ve eko-
nomi bir ödemeler dengesi krizine sü-
rüklenebilir. 2000 Kasımı'nda başla-
yan krizin koşullan budur.
SÜRECEK
ne getirilmesinde aksama olmaması
için de dış kaynak sağlamayı hedef-
ler. Türkiye'nin 1999 koşullan hiç de
böyle değildir. Milli gelir yüzde 6.4
gerilemiştir; 1998-99 yıllannda öde-
meler dengesinin cari işlemleri kaba-
ca dengededir. Büyümenin yüzde 8'e
yaklaştığı 1995-97 döneminde bile
cari açık/milli gelir oranı yüzde 1.3
gibi ıhmlı bir boyutta kalmıştır. Kısa-
cası, Türkiye ekonomisi için ek dış fı-
nansman arayışını (ve tipik bir stand-
• IMF ile ek kaynak
arayışınagirmegereği de
yoktur. Uluslararası finans
kapital, 2000ydı sonunda
olduğu gibi cariaçığın
'sürdürülemez' olduğu
izlenimine kapılırsa
sermaye çüoşı başlar.
by'ı) gerektirecek bir aşın ısınma du-
rumu 1999'da yoktur. Enflasyon yük-
sekrir, fakat konjonktürel değil, kro-
niktir. Anti-enflasyonist bir politika
için dış kaynak gerekli mi idi? Bu, sa-
dece. 'döviz çıpası'na dayalı bir anti-
enflasyonist programın gerektirdiği
rezerv düzeyinin tutturulması için ge-
rekli görülebilir. Ancak, 'döviz çıpa-
sı seçeneği', anti- enflasyonist politi-
ka seçeneklerinden sadece biridir; gö-
reli olarak yeni, istisnai ve riskli bir
uygulamadır ve Türkiye'nin bu seçe-
neğe yönlendirilmesi zorunluluğu
yoktu. İç borç faiz yükünden kaynak-
lanan kamu açıklan sorununu, iç
borçlan dış borçlara dönüştürerek
GOZUCUYLA
TÜRKEL MİNİBAŞ
IMF'nin Derviş Kılıfı
Siz siz olun, ne Amerikan Hazine Bakanı Paul
O'Neil'in IMF ve Dünya Bankası'na yönelik eleştiri-
lerine kulak asın. Ne de bizim Ecevit-Bahçeli hükü-
metinin IMF'ye kaka çocuk muamelesine yüz verin.
Zira, 14.5 aydır uygulanan programı IMF kendi ba-
şına değil, başta ABD olmak üzere G-7'lerin de des-
teğiyle oluşturdu. Türkiye'nin Ecevit-Bahçeli hükü-
metinin kurmaylan da programın hazırlanışından uy-
gulanması da dahil tüm aşamalarda yer aldı.
Programın benzer ülke ömeklerinde ne gibi olum-
suz sonuçlar ortaya çıkardığı bilinmesine karşın Tür-
kiye, programı ülkenin makro dengelerini düzenleyi-
ci birtılsım olarak algıladı. Hükümet "programın so-
nuna kadar takipçisi olacağını" taahhüt ederken re-
el ve finans kesimi ve de medyadan oluşan "kutsal
ittrfak" tarafından da bu taahhüt desteklendi.
Kısacası, günah keçisi aramaya gerek yok. El âlem
de bizim hükümet de enflasyon oranında devalüas-
yona alışmış bir ülkede dövizde çıpa sisteminin ikin-
ci yıl itibanyla çöküntü yaratacağını biliyordu.
Kaldı ki, Emre Alpan Inan tarafından geçen yıl
Bankalar Birliği'ne hazırtanan "Dezenflasyon Prog-
ramı'nın Türk Bankacılık Sistemine olası Etkileri" baş-
lıklı raporda da dış sermaye hareketleriyle dengelen-
mediği takdirde cari dengenin bozulacağından söz
edilmişti. O günlerde ufukta bankacılık krizi gözük-
memesine rağmen, finans kesiminin risk alma dav-
ranışının kontrol edilmesi gerektiği üzerinde durul-
muştu.
Yine o günlerde Sayın Kemal Derviş, Dünya Ban-
kası'nda Yoksulluk Masası'ndan Sorumlu Başkan
Yardımcısı olarak görev yaparken "Asya ve Latin
Amerika 'da krizin aşıldığına ilişkin söylemlerin sade-
ce makro-ekonomik kriterlere dayandınldığını, bu
bölge halklannın sosyal bedel ödediğini... Batılı ban-
kalann kâriılıklannın özellikle kriz sonrasında çok iyi
dunıma geldiği" yönünde demeçler vermişti.
Ne var ki Türkiye tarafı, kendi yarattığı mucize ma-
salıyla o denli büyülenmişti ki!.. Ne bu tür raporian ve
uyanlan ne yükselen resesyonu ne de bu dogrultu-
da oluşan yeni dünya düzenini fari< etti!..
Fark etmediği içindir ki, 3'üncü Millennium'un ilk
yılında iktidar dervişlerden muhalefet de eımişlerden
medet ummakta! Paul O'Neil gibi ABD'Iİ yöneticile-
rin IMF'ye olan eleştirilerinin ardına sığınmakta.
Oysa, ABD Hazine Bakanı Paul O'Neil'in eleştirisi
IMF'nin krize giren ülkelere uyguladığı kurtarma pa-
ketlerinin ve Dünya Bankası kredilerinin maliyetiyle il-
gili. Her iki kurumun operasyonlannı da kaynak isra-
fı olarak görmekte.
Kısacası, adı ister "yeni", ister "ulusal" olsun gün-
deme gelecek programın eskisinden tek farkı: Ken-
di yağını kendi yaratması gereken bir program olma-
sı.
Özetle, ücret ve maaş artışlannın dondurulduğu;
kamu yaran, ulusal çıkar gözetilmeden özelleştirme-
lerin hızlandığı; askeri olanlar da dahil olmak üzere
devlet alımlannın bile piyasa mekanizmasınca dü-
zenlendiği bir programa hazırlıklı olmalıyız.
Zaten IMF'nin 2000 yılı faaliyet listesi de önceliğin
özelleştirmelerde olduğunu göstermekte. Özellikle
de zorunlu ve temel gereksinim mal ve hizmetlerine
yönelik alanlardaki özelleştirmeler kredi anlaşmalan-
nm temel şartı. örnegir» geçen yıl, kredi anlaşması
yaptıgı 12 ülkede -ki bu ülkeler kötü beslenme ve kir-
li su tüketimi nedeniyle çocuk ve bebek ölümlerinin
çok yüksek olduğu ülkelerdi- "IMFYoksulluğun Azal-
tılması ve Büyüme Yardımı -PRDF-" projesi doğrul-
tusunda suyun özelleştirilmesini şart koşmuştu!..
(bkz: http-J/www.anttmai.org/)
Gelin görün ki, Türi<iye'nın ekabirlerinin başlan ma-
li piyasalara gömülü. Ozelleştirmeyi sermaye piyasa-
lannı canlandıracak taze kaynak olarak görmekte,
ree) piyasalan da geçen yüzyılın tüccar mantığıyla
değeriendirmekteler. Bu nedenle de dalgalı kura ge-
çilmesiyle programın çöktüğünü zannediyoriar.
Oysa program, özelleştirme takvimi Uruguay Ro-
undu'nun GATS, TRIPS'lerini şart koşan yapısal re-
foım maddeleriyle dimdik ayakta. Her bir maddenin
gerçekleştirilmesi reel üretimin arttınlamadığı bireko-
nomide başta küçük ve orta ölçekli banka ve işlet-
meler olmak üzere daha fazla ıflas ve işsizlik demek!..
Sorun, yolsuzluklardan bezmiş, hükümetine inan-
cmı yitirmiş bir topluma neşteri kimin vuracağı! Bu
noktada Sayın Derviş, doğru isim. Ne de olsa IMF'li
değil, yoksullann koruyucusu olan Dünya Banka'lı!..
Üstüne üstlük "yoksulluk masası "ndan sorumlu baş-
kan yardımcısı. Dahası, seçilmiş olmadığı için siyasi
sorumluluğu yok. Gereksiz açıklamalar yapmadan
sadece "ciddi çalışmalar" yaptığını söyleyen devlet
adamı görünümü de var. Bana sorarsanız, tam bir kur-
tancı!
Belki de Atatürk, ülkemi Türk kurtancılanna ema-
net edin, demiştir. Kim bilir?
e-posta: turkmini@ superonline.com
MERKEZ BANKASI KURLARI 12 MART 2001
CİNSİ
DÖVİZ
ALIŞ SATIŞ
EFEKTİF
ALIŞ SAJ1Ş
1 ABDDolan
1 Avustralya Dolan
1 Danımafka Kronu
11ngılız Stertinı
1 kvnçre Frangı
11sveç Kronu
1 Japon Yeni
IKanadaMan
1 Kuveyt Dınan
1 Norveç Kronu
1 Sud. Arb. Rıyalı
1 Euro
1 Alman Markı
1 Belçıka Frangı
1 Lüksemburg Frangı
1tepanyolPezetası
1 Fransız Frangı
11rtanda LJrası
100 Kalyan üretı
1 Hollanda Fkmni
1 Avusturya Şilını
1 Portekiz Esküdosu
1 Ffn Markkası
1 Yunan Drahmısı
1 Bulgar Levası
11ran Rıyalı
1 Rumen Leyı
1 Şunye Lirası
1 Ürdun Dınan
1 Yeni Israri Şekeli
903,721
476,621
113,261
1,328,840
548,959
92,854
7,566
584,277
2,926,230
102,628
241,686
846,063
432,586
20,974
20,974
5,084
128,982
1,074.279
43,695
383,927
61,485
4,221
142,298
2,483
908,080
479,739
113,819
1,335,786
552,495
93,820
7,616
586,918
2,964,772
103,320
242,122
850,144
434,672
21,075
21,075
5,109
129,604
1,079,460
43,906
385,779
61,782
4,241
142,984
2,495
903,088
474,429
113,182
1,327.910
548,136
92,789
7.538
582,115
2.882.337
102.556
239,873
432,283
20,943
20,817
5,073
128.789
1.067.833
43.564
383.351
61.393
4.189
142,198
2,464
236.072
157
30
7,016
1,107,783
208.429
909,442
482,617
114,081
1.337,790
553,324
94,036
7,645
589,148
3.009,244
103,558
243,938
435,194
21,107
21,233
5,121
129,798
1.085,937
44,073
386,358
61,875
4,273
143,313
2,514
361236
241
46
10.524
1.249.202
219.117
ÇAPRAZ KURLAR
1 ABD Dolan Euro dönöşûm oranları
1.8929
7.9783
1.6436
9.6790
119.24
1.5472
8.7890
3 7505
1 kıg.S.
IKmytD:
1 SOfi:
1S0R:
1Efrt>
Amtralya Dolan ..
Daninıarka Krm .
foript Fraıtgı
IsveçKrMi
JaponYMi
Kanada Delan
Nonrac KTOM
S.AraİKStanRiyali
1.4710 ABD Dolan
3.2633 ABD Dolan
1.29668 MDDobn
1.177.489 Tl.
0.9362 ABD Dolan
1.95583
40.3399
403399
166.386
6.55957
0.787564
1936.27
2İ0371
13.7603
200.482
5.94573
Alrnan Markı
Belçita Frangı
Lûksemburg Frartgı
Ispanyol Pezabsı
Fraıtsız Frangı
Irtanda Lirası
Halyaıi Lireli
Hotlanda Florâi
AnsftnyaŞilin
Portekiz Edciıtoa
HnMafkkası