16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 2001 PAZARTESİ 12 EKONOMI / ekonomi(a cumhuriyet.com.tr KORKUTBORATAV: Uygulananprogram adeta hükümetin dışında ve üstünde Krizinana aktörii IMF• 1999Amlığı ile 2001 Şubatı amsında Türkiyede, ekonominin geleceğiniplanlayabilen, hatta bugününü belirieyebilen siyasi iktidarlardan söz etmekmümkün değildi. 2000Kasun ve 2001 Şubat krizlerinin miman da, bağımsız karar alma yeteneğini tamamenyitirmiş olan TC hükümeti veyaparapolitikası uygulama olanağı elinden alınmış olan MerkezBankası değil, IMF'dir. ŞUKRANSONER A ğırbedelinidoğrudanödediği- /M mizekonomikkriz,nedenleri, J. M. sorumlulan, sonuçlan, bun- dan sonra gidilecek yol ûzerine yine tek yanlı ideolojik bombardıman al- tındayız. Biz neler olup bittiğiııi algı- layamadan, çöken bir IMF programı- nın üzerine bir başkası uygulamaya sokuldu bile. Sezgilerimizle seçilen ve uygulanan modellerde parlamen- toyu çoktan unuttuk, hükümetin ira- desinin dahi sözkonusu olamadığını, üstten bir gücün her şeyi yönlendirip dikte ettirdiğini gözlemliyoruz... Kriz, nedenleri, sonuçlan, yeni se- çenekler üzerine görüntüye bakılırsa sabahtan akşama medya aracdığı ile bize de ulaşan özgür tarüşmalar ya- pılmakta. Ama açıklanamaz bir bi- çimde. bunlann bütününde adresi IMF. Dünya Bankası olan ve krizden krize değişen reçeteler tek seçenek ve umut olmakta. Işte tam da bu süreçte, olup biten- leri bizim adunıza bizden yana yo- rumlayacak ekonomi uzmanlanna büyük gereksinimimiz var. Medya- nın ağırlıkh tek sesliliği karşısında, farklı sesler gaüba en çok Cumhuri- yet'te odaklanıyor. Ülkemizden, biz- den, insanımızdan yana değerlendir- meleri, ilgili ekonomi uzmanı köşe yazarlanmız ya da konuklannuzm yazılan ile yansıhlıyor. Bu aralar gün- cel değerlendirme, yorumlannı Cum- huriyet'teki köşesinden, uzun süreli yurtdışı üniversel çahşmalan nede- niyle izleyemediğimiz Boratav hoca ile bu nedenle bir söyleşi yapma ge- reğini duyduk. Korkut Boratav hoca- nın bugünlerde en çok sorulan va ya- nıtı aranan konulara yaklaşımlan ger- çekten çok çarpıcı, uyancı. Umalım bizim kadar, kararlarda sorumlular için de uyancı olur.. Sorumlu IMF - Kasım ve şubat krizlerinin sorum- lulan kamuoyunda araştnhyor. Sizin değerlendirmenize göre krize yolaçan ana aktör si\ asi iktidar mıdır, ûst dü- zey bürokratlar mıdır, IMF midir? - Belki bu söyleşinin en sonunda söylemem gereken saptamayı peşi- nen yapayım: 1999 Aralığı ile 2001 Şubatı arasında Türkiye'de, ekonomi- nin geleceğini planlayabilen, hatta bugününü belirieyebilen siyasi ikti- darlardan söz etmek mümkün değil- di. 2000 Kasım ve 2001 Şubat kriz- lerinin miman da, sosyo-ekonomik alanlarda bağımsız karar alma yetene- ğini tamamen yitirmiş olan TC hükü- meti veya para politikası uygulama olanağı elinden alınmış olan Merkez Bankası değil, IMF'dir. Bu kestirme teşhisi açmam gerektiğini biliyorum; isterseniz şimdi, isterseniz söyleşi ge- liştikçe dayanaklanmı tartışabiliriz. -Ohakk krizin ardındakiotaaak- törleri teker teker tarbşaüm ve hükû- metie başlavahm. Siyasi iktidarekono- mik ve sosyal alanlarda karar afana yetküerini son bir buçuk yd boyunca kullanmamış mıdır? - Aralık 1999'ı izleyen 14 ay bo- yunca Türkiye ekonomisi niyet mek- tuplan ile yönetilmiştir. Sadece niyet mektuplan listesini hatırlatmak bile bir fikir verecektir. Ilk (özgün) niyet mektubu Arahk 1999 tarihini taşıyor. Bunu, 2000 yılınm Mart, Haziran, Aralık aylannda ve 2001 Şubatı'nda imzajanan ek niyet mektuplan izli- yor. Üstelik, hiç âdetten olmadığı hal- de. o hızla bir de Dünya Bankası'na geçen yıhn martında da bir tür niyet mektubu veriliyor. -Ne var küMFüeimzalaııaıı stand- by anlaşmalan ne Türldye'ye ne de 1999 sonrasma özgü depkür. Son 14 a>m niyetmektuplarınınöııcekDerdeıı ciddi farkhhkian var mıdır? - Bu mektuplann kapsamı döviz kuru. kamu açığı ve parasal taban he- deflerini belirleyen sıradan bir istik- rar programının gündemini fazlasıy- la aşmaktadır. Programın bu anlam- daki 'istikrar' hedeflerinin dışmdaki Ş-apısal' öğelerini sıralayalım: Tanm- sal destekleme politikasının tamamen tasfiye tarihinin 2002 sonu olarak be- lirlenmesi; bu çerçevedeki yasal dü- zenlemenin parlamentodan hangı ta- rihte geçirileceği; 2000 ve 2001 yıl- lan için hububat ve pancar destekle- me fiyatlannın, girdi ve kredi süb- vansiyonlannın üst sınırlan; TEKEL ve Şeker Fabrikalan'nın özelleştiril- mesi ve tûtünde desteklemenin tasfi- yesine dönük yasalann TBMM'de ka- bulü için kesin tarihler; özel emekli- lik fonlanna yönelik hukuki çerçeve- nin oluşturulması; aynntılı bir özel- leştirme takvimi, bu çerçevede ener- ji sektörünün, Telekom, THY, MKEK ve ETİ Holding için özelleştirme ta- rihleri ve kurallan ile ilgili kesin bağ- lanülar, sosyal güvenlik sistemi için 'doğrudan getir desteğf uygulaması- na, "Türldye'yi felakete götürür" di- ye karşı çıkıyor. Ulaştırma Bakanı, Telekom özelleştirme koşullanna karşı çıkıyor. Ancak güçleri yetmi- yor; zira program adeta hükümetin dışında ve üstündedir. Birkaç kez hükümete programı desteklediği için teşekkür eden Mer- kez Bankası Başkanı ile tüm bakan- lıklara bir yazı yollayarak en son ni- yet mektubuna göre her bakanlığın neleri, hangi tarihlerde yapması ge- rektiğini 'siyasi irade'ye hatırlatan Hazıne Müsteşan da programm hü- kümete ait olmadığını kamuoyu ni IMF'ye devretmiş olanlara çok ters gelen bu saptamalann dayanaklannı açıklayayun. Kamu açıkları sorun , IMF'nin geleneksel istikrar politi- kası ne zaman gündeme gelir? Eko- nomi aşın ısınmıştır ve bu nedenle cari işlem açığı büyümüş, bir ödeme- ler krizinin eşiğine sürüklenilmiştir; enflasyon da hızlanmıştır. Bu koşul- larda imzalanan bir stand-by anlaş- ması ekonomiyi talep daralmasına dayalı bir soğutma sürecine yönlen- dirmeyi ve dış yükümlülüklerin yeri- MSLvm öngörülen yasal düzenlemelerin ana çerçevesi... Bu paketlerin içerdiği 'dö- nüşûm', Türkiye Cumhuriyeti'nin yetmiş beş yılı aşan tarihi boyunca çeşitli içsel dinamikler, toplumsal, si- yasal mücadeleler ve uzlaşmalar so- nunda ohışmuş kurumlannın ve dü- zenlemelerin kökten değiştirilmesini ve birçoğunun tasfıyesini öngörüyor. Bu mektuplardaki taahhütler, böyle- ce, TBMM'nin onayı ile yürürlüğe girebilecek olan bir hükümet progra- önünde açıkça göstermişlerdir. Dün- ya Bankası da devrededir: Telekom Ihale Komisyonu'na, doğal üyelerin yanı sıra Dünya Bankası Baş Ekono- misti James Parks katılmıştır. Ve ka- mu bankalan ile ilgili hükümet tasa- nsı Meclis Genel Kurulu'na inmiş iken son anda müdahale ederek değiş- tiren de yine Dünya Bankasfdır. Ve Türkiye'nin yolsuzlukla nasıl müca- dele etmesi gerektiğini de aynı ban- kadan öğrenmek üzereyiz. • Bukoşuüarda imzalanan birstand-by anlaşması ekonomiyi talep daralmasına dayalı birsoğutma sürecine yönlendirmeyive dış kaynak sağlamayı hedefler. TüHaye'nin 1999 koşullan hiç de böyle değüdir. mının yerine geçmiştir. Bu kapsam- da bir dönüşümü iki imzah niyet mek- tuplanyla yürürlüğe koyma girişimi en hafîf ifadeyle sorumsuzluktur ve "Törldye'yi kün yönetiyor?" sorusu- na bağh olarak ağır bir meşruiyet so- rununu gündeme getirmektedir. - Ancak sözûnü etâğmiz iki imza- dan biri ekonomkkn sorumhı devlet bakanmaaktir.Bu,siyasiüctidarm ira- desmi temsfl etmivor nm? - Niyet mektuplannın içeriklerinin hükümetçe ve ilgili bakanlarca görü- şülmediğıne ilışkin çok sayıda örnek var. Tanm Bakanı tanm destekleme politikalannm yerini alacak olan - O hakte son programın belirlendi- ği Aralık 1999'a dönelim. O tarihte hükümeti IMF ile bir stand-by anlaş- masma zorlayan etkenler nelerdi? - Türkiye, hiçbirgereksinimi olma- dığı halde 1998 yılında IMF ile garip bir 'yakınizlemeanlaşması'vaptı Ya- ni, herhangi bir kredi almadan ekono- minin denetimini IMF'ye teslim etti. Bunu, Aralık 1999'da imzalanan stand-by anlaşması ızledı. Ne 1998'de ne de 1999'da Türki- ye'nin ek dış kaynak arama zorunlu- luğu yoktu. Ve IMF'nin standart stand-by anlaşmalannm koşullan Türkiye için geçerli değildi. tktisat politikalan üzerinde düşünme işlevi- • IMF'ye verilen mektuplardaki taahhütler, TBMM'nin onayı ileyürürlüğe girebilecek olan bir hükümetprogramınınyerine geçmiştir. Bu kapsamda bir dönüşümü iki imzah niyet mektuplarıylayürürlüğe koyma girişimi en hafif ifadeyle sorumsuzluktur ve "Türkiye 'yi kim yönetiyor? " sorusuna bağlı olarak ağır bir meşruiyet sorununu gündeme getirmektedir. çözmek için IMF desteğinin gerekli olduğu savının ise, bence iler tutar ta- rafi yoktur. llaç, hastalıkla bağlantılı olmahdır. Kamu maliyesindeki tıkan- mayı kamu maliyesine özgü araçlar- la çözmek esas olmalıdır. Kamu açık- lannın dış kaynakla kapatılması, kan- serden kaynaklanan sindirim sorunla- nnı müshille tedavi çabasına benzer. lç borç yükü ekonomiyi tıkarsa, çö- züm yolu olarak faiz veya servet ver- gisi, konsolidasyon, son çare olarak para basıp borcu ödemek gibi çeşitli yöntemler gündemdedir. Bu yöntem- ler dış borç yüküne karşı kullanıla- maz. Dış ve iç borçlanma aynı kapı- ya gelse idi, Dünya Bankası çeşitli uyan göstergeleri inşa ederek geliş- mekte olan ülkelerin sürdürülebilir borçluluk düzeylerini izlemeye alır mı idi? Esasen Kasım-Şubat krizleri, dış kaynağa dayalı borç hafifletme arayışınm, sonunda, iç borç yükünü daha da ağıriaştırabileceğini gösterdi. Kısaca tekrarlayayım: 1999 Aralı- ğmda bir stand-by anlaşmasmı, yani ekonominin IMF güdümüne girmesi- ni gerektirecek koşullar yoktu. Dı; borçta falz yflfcfl - Bu gözlemlerinizk Türkiye eko- nomisi için ciddi boyutlarda bir dış kaynak sorununun olmadığını mı söy- lemek istiyorsunuz? - Ciddi boyutlarda bir dış kaynak gereği vardır, ama bu, cari işlem açı- ğımn büyük olmasından değil, dış borç stokunun büyük olmasından kaynaklanıyor. Günümüz dünyasın- da geçerli bir uygulama, dış borç ana- para taksitlerinin yeniden borçlanıla- rak, faiz yükünün ise ekonominin dış dünyayla giriştiği cari işlemleri (yani mal ve hizmet ticareti ile faktör gelir ve giderlerinden oluşan denge) ile fi- nanse edilmesidir. Cari işlemleri 'sür- dürülebilir'' boyutlarda açık veren ge- lişmekte olan ekonomiler, anapara taksitlerini yeniden borçlanarak kar- şılamakta, hatta dış borç stokunu ca- ri açık kadar genişletmekte güçlükle karşılaşmazlar. Işte Türkiye ekono- misi 199O'lı yıllann ikinci yansmda milli gelirin yüzde 1.5'inin altında seyreden cari açıklan nedeniyle bu özellikleri taşıyordu; borç stokunu ye- nilemede ve ıhmlı boyutlardaki cari açığım karşılayan yeni borçlanmayı sağlamada güçlüklerle, kısacası bir ödemeler dengesi tıkanması ile karşı karşıya değildi. 4 Cari açık engellenemedi Buna karşılık, bu duyarlı bir denge idi, zira cari açıklar küçük, ancak dış borç stoku (dolayısıyla vadesi gelen borçlann yenilenme boyutu) büyük idi. Son on yıl boyunca Türkiye'nin dış borç stoku, cari işlem dengesi ile açıklanamayacak bir hızla büyümek- te idi. 1989-1999 yıllan arasında yıl- lık cari açıklan toplayınız; 14 milyar dolara ulaşacaksınız. Buna karşılık aynı dönemde Türkiye'nin dış borç- lan 42 milyar dolardan 102 milyara çıkmış, yani 60 milyar dolar artmış- rır. Bu olgunun arkasında sermaye ha- reketlerinin 1989 yıhnda serbestleş- mesi yatar. Türkiye'ye giren yabancı kökenli sermayenin giderek artan bö- lümleri Türkiye burjuvazisinin yurt- dışuıa kaynak ve sermaye çıkarması- na, kaçırmasına ve gerekli boyutlann çok ötesinde rezerv biriktirmeye tah- sis edildi. Ortalama olarak, cari iş- lemler 100 dolar açık verdiği zaman, dış dünyadan net olarak 400 dolar ser- maye ithal edildi; bunun da 350 dola- n dış borçlanma yoluyla gerçekleşti. Işte bu yüzden ekonominin dış den- gesi duyarhdır. Cari açıklar 'makul' boyutlarda iken, örneğin 1998-99 ko- şullannda vadesi gelen dış kredilerin anaparasını yenilemekte güçlük yok- tur. IMF ile ek kaynak arayışına gir- me gereği de yoktur. Uluslararası fi- nans kapital, 2000 yılı sonunda oldu- ğu gibi cari açığın 'sürdürülemez' ol- duğu izlenimine kapılırsa sermaye çı- kışı başlar; dış krediler yenilenmez; ek kaynak gereksinimi doğar. Ve eko- nomi bir ödemeler dengesi krizine sü- rüklenebilir. 2000 Kasımı'nda başla- yan krizin koşullan budur. SÜRECEK ne getirilmesinde aksama olmaması için de dış kaynak sağlamayı hedef- ler. Türkiye'nin 1999 koşullan hiç de böyle değildir. Milli gelir yüzde 6.4 gerilemiştir; 1998-99 yıllannda öde- meler dengesinin cari işlemleri kaba- ca dengededir. Büyümenin yüzde 8'e yaklaştığı 1995-97 döneminde bile cari açık/milli gelir oranı yüzde 1.3 gibi ıhmlı bir boyutta kalmıştır. Kısa- cası, Türkiye ekonomisi için ek dış fı- nansman arayışını (ve tipik bir stand- • IMF ile ek kaynak arayışınagirmegereği de yoktur. Uluslararası finans kapital, 2000ydı sonunda olduğu gibi cariaçığın 'sürdürülemez' olduğu izlenimine kapılırsa sermaye çüoşı başlar. by'ı) gerektirecek bir aşın ısınma du- rumu 1999'da yoktur. Enflasyon yük- sekrir, fakat konjonktürel değil, kro- niktir. Anti-enflasyonist bir politika için dış kaynak gerekli mi idi? Bu, sa- dece. 'döviz çıpası'na dayalı bir anti- enflasyonist programın gerektirdiği rezerv düzeyinin tutturulması için ge- rekli görülebilir. Ancak, 'döviz çıpa- sı seçeneği', anti- enflasyonist politi- ka seçeneklerinden sadece biridir; gö- reli olarak yeni, istisnai ve riskli bir uygulamadır ve Türkiye'nin bu seçe- neğe yönlendirilmesi zorunluluğu yoktu. İç borç faiz yükünden kaynak- lanan kamu açıklan sorununu, iç borçlan dış borçlara dönüştürerek GOZUCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ IMF'nin Derviş Kılıfı Siz siz olun, ne Amerikan Hazine Bakanı Paul O'Neil'in IMF ve Dünya Bankası'na yönelik eleştiri- lerine kulak asın. Ne de bizim Ecevit-Bahçeli hükü- metinin IMF'ye kaka çocuk muamelesine yüz verin. Zira, 14.5 aydır uygulanan programı IMF kendi ba- şına değil, başta ABD olmak üzere G-7'lerin de des- teğiyle oluşturdu. Türkiye'nin Ecevit-Bahçeli hükü- metinin kurmaylan da programın hazırlanışından uy- gulanması da dahil tüm aşamalarda yer aldı. Programın benzer ülke ömeklerinde ne gibi olum- suz sonuçlar ortaya çıkardığı bilinmesine karşın Tür- kiye, programı ülkenin makro dengelerini düzenleyi- ci birtılsım olarak algıladı. Hükümet "programın so- nuna kadar takipçisi olacağını" taahhüt ederken re- el ve finans kesimi ve de medyadan oluşan "kutsal ittrfak" tarafından da bu taahhüt desteklendi. Kısacası, günah keçisi aramaya gerek yok. El âlem de bizim hükümet de enflasyon oranında devalüas- yona alışmış bir ülkede dövizde çıpa sisteminin ikin- ci yıl itibanyla çöküntü yaratacağını biliyordu. Kaldı ki, Emre Alpan Inan tarafından geçen yıl Bankalar Birliği'ne hazırtanan "Dezenflasyon Prog- ramı'nın Türk Bankacılık Sistemine olası Etkileri" baş- lıklı raporda da dış sermaye hareketleriyle dengelen- mediği takdirde cari dengenin bozulacağından söz edilmişti. O günlerde ufukta bankacılık krizi gözük- memesine rağmen, finans kesiminin risk alma dav- ranışının kontrol edilmesi gerektiği üzerinde durul- muştu. Yine o günlerde Sayın Kemal Derviş, Dünya Ban- kası'nda Yoksulluk Masası'ndan Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yaparken "Asya ve Latin Amerika 'da krizin aşıldığına ilişkin söylemlerin sade- ce makro-ekonomik kriterlere dayandınldığını, bu bölge halklannın sosyal bedel ödediğini... Batılı ban- kalann kâriılıklannın özellikle kriz sonrasında çok iyi dunıma geldiği" yönünde demeçler vermişti. Ne var ki Türkiye tarafı, kendi yarattığı mucize ma- salıyla o denli büyülenmişti ki!.. Ne bu tür raporian ve uyanlan ne yükselen resesyonu ne de bu dogrultu- da oluşan yeni dünya düzenini fari< etti!.. Fark etmediği içindir ki, 3'üncü Millennium'un ilk yılında iktidar dervişlerden muhalefet de eımişlerden medet ummakta! Paul O'Neil gibi ABD'Iİ yöneticile- rin IMF'ye olan eleştirilerinin ardına sığınmakta. Oysa, ABD Hazine Bakanı Paul O'Neil'in eleştirisi IMF'nin krize giren ülkelere uyguladığı kurtarma pa- ketlerinin ve Dünya Bankası kredilerinin maliyetiyle il- gili. Her iki kurumun operasyonlannı da kaynak isra- fı olarak görmekte. Kısacası, adı ister "yeni", ister "ulusal" olsun gün- deme gelecek programın eskisinden tek farkı: Ken- di yağını kendi yaratması gereken bir program olma- sı. Özetle, ücret ve maaş artışlannın dondurulduğu; kamu yaran, ulusal çıkar gözetilmeden özelleştirme- lerin hızlandığı; askeri olanlar da dahil olmak üzere devlet alımlannın bile piyasa mekanizmasınca dü- zenlendiği bir programa hazırlıklı olmalıyız. Zaten IMF'nin 2000 yılı faaliyet listesi de önceliğin özelleştirmelerde olduğunu göstermekte. Özellikle de zorunlu ve temel gereksinim mal ve hizmetlerine yönelik alanlardaki özelleştirmeler kredi anlaşmalan- nm temel şartı. örnegir» geçen yıl, kredi anlaşması yaptıgı 12 ülkede -ki bu ülkeler kötü beslenme ve kir- li su tüketimi nedeniyle çocuk ve bebek ölümlerinin çok yüksek olduğu ülkelerdi- "IMFYoksulluğun Azal- tılması ve Büyüme Yardımı -PRDF-" projesi doğrul- tusunda suyun özelleştirilmesini şart koşmuştu!.. (bkz: http-J/www.anttmai.org/) Gelin görün ki, Türi<iye'nın ekabirlerinin başlan ma- li piyasalara gömülü. Ozelleştirmeyi sermaye piyasa- lannı canlandıracak taze kaynak olarak görmekte, ree) piyasalan da geçen yüzyılın tüccar mantığıyla değeriendirmekteler. Bu nedenle de dalgalı kura ge- çilmesiyle programın çöktüğünü zannediyoriar. Oysa program, özelleştirme takvimi Uruguay Ro- undu'nun GATS, TRIPS'lerini şart koşan yapısal re- foım maddeleriyle dimdik ayakta. Her bir maddenin gerçekleştirilmesi reel üretimin arttınlamadığı bireko- nomide başta küçük ve orta ölçekli banka ve işlet- meler olmak üzere daha fazla ıflas ve işsizlik demek!.. Sorun, yolsuzluklardan bezmiş, hükümetine inan- cmı yitirmiş bir topluma neşteri kimin vuracağı! Bu noktada Sayın Derviş, doğru isim. Ne de olsa IMF'li değil, yoksullann koruyucusu olan Dünya Banka'lı!.. Üstüne üstlük "yoksulluk masası "ndan sorumlu baş- kan yardımcısı. Dahası, seçilmiş olmadığı için siyasi sorumluluğu yok. Gereksiz açıklamalar yapmadan sadece "ciddi çalışmalar" yaptığını söyleyen devlet adamı görünümü de var. Bana sorarsanız, tam bir kur- tancı! Belki de Atatürk, ülkemi Türk kurtancılanna ema- net edin, demiştir. Kim bilir? e-posta: turkmini@ superonline.com MERKEZ BANKASI KURLARI 12 MART 2001 CİNSİ DÖVİZ ALIŞ SATIŞ EFEKTİF ALIŞ SAJ1Ş 1 ABDDolan 1 Avustralya Dolan 1 Danımafka Kronu 11ngılız Stertinı 1 kvnçre Frangı 11sveç Kronu 1 Japon Yeni IKanadaMan 1 Kuveyt Dınan 1 Norveç Kronu 1 Sud. Arb. Rıyalı 1 Euro 1 Alman Markı 1 Belçıka Frangı 1 Lüksemburg Frangı 1tepanyolPezetası 1 Fransız Frangı 11rtanda LJrası 100 Kalyan üretı 1 Hollanda Fkmni 1 Avusturya Şilını 1 Portekiz Esküdosu 1 Ffn Markkası 1 Yunan Drahmısı 1 Bulgar Levası 11ran Rıyalı 1 Rumen Leyı 1 Şunye Lirası 1 Ürdun Dınan 1 Yeni Israri Şekeli 903,721 476,621 113,261 1,328,840 548,959 92,854 7,566 584,277 2,926,230 102,628 241,686 846,063 432,586 20,974 20,974 5,084 128,982 1,074.279 43,695 383,927 61,485 4,221 142,298 2,483 908,080 479,739 113,819 1,335,786 552,495 93,820 7,616 586,918 2,964,772 103,320 242,122 850,144 434,672 21,075 21,075 5,109 129,604 1,079,460 43,906 385,779 61,782 4,241 142,984 2,495 903,088 474,429 113,182 1,327.910 548,136 92,789 7.538 582,115 2.882.337 102.556 239,873 432,283 20,943 20,817 5,073 128.789 1.067.833 43.564 383.351 61.393 4.189 142,198 2,464 236.072 157 30 7,016 1,107,783 208.429 909,442 482,617 114,081 1.337,790 553,324 94,036 7,645 589,148 3.009,244 103,558 243,938 435,194 21,107 21,233 5,121 129,798 1.085,937 44,073 386,358 61,875 4,273 143,313 2,514 361236 241 46 10.524 1.249.202 219.117 ÇAPRAZ KURLAR 1 ABD Dolan Euro dönöşûm oranları 1.8929 7.9783 1.6436 9.6790 119.24 1.5472 8.7890 3 7505 1 kıg.S. IKmytD: 1 SOfi: 1S0R: 1Efrt> Amtralya Dolan .. Daninıarka Krm . foript Fraıtgı IsveçKrMi JaponYMi Kanada Delan Nonrac KTOM S.AraİKStanRiyali 1.4710 ABD Dolan 3.2633 ABD Dolan 1.29668 MDDobn 1.177.489 Tl. 0.9362 ABD Dolan 1.95583 40.3399 403399 166.386 6.55957 0.787564 1936.27 2İ0371 13.7603 200.482 5.94573 Alrnan Markı Belçita Frangı Lûksemburg Frartgı Ispanyol Pezabsı Fraıtsız Frangı Irtanda Lirası Halyaıi Lireli Hotlanda Florâi AnsftnyaŞilin Portekiz Edciıtoa HnMafkkası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle