28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ŞUBAT 2001 PAZAR HABERLER Şemsipaşa Üskûdar kıyısındadır Şemsipaşa Camisi ve KütüphanesL. Bir adı da Kuşkonmaz'dır™ Boğaz'dan esen sert rüzgâra karşı kuşiann konduğu da oJur zaman zaman_ (Fotoğraflar: KADER TUĞLA) CaMâvlusundakidevrimciler G üneş, biıbırine kaynaşmış bulutlara teslim olduğu için gökyüzü tekdüze gri- ye boyanmıştı... Tevfik Fîkret'in "Gûnler geçer ki pash bulutlarla kasvetin/ Bir ahenin sipcr gibi örter semamızı" dızelerine benzer, gö- ğü kapatan o pek sağlam ve sanki demırden siper, bırkaç bulutun yükünü boşaltmasıy- la çökmüyor, aksine arkada bekleyen baş- ka bulutlann bastırmasıyla daha da ahenin bir hal alıyordu... Bu olabıldiğince mat tab- loda hiçbir ışık oyunu yoktu... Dünyanın bütün pash bulutlan Istanbul'un üstünde toplanmış gibiydi... Griliği rüzgâr bile da- ğıtamıyor, Istanbul klasik bir kış gününü yaşıyordu... 1960'lann sonunda da böylesi kasvetli kış günlerinde hele hafta sonlannda lstan- bul'un Anadolu yakasındaki üniversite öğ- rencisi gençlerin aydınlık günler düşleye- rek toplandığı bir mekân vardı: Üsküdar kıyısında Şemsipaşa Halk K.Ü- tüphanesi... Şemsipaşa bir merkezdi çünkü Üsküdar'dan vapur, araba vapuru ya da motorla Istanbul'dakı üni- versitelerin ve akademilerin hep- sıne ulaşılırdı. Müzeyven bir kasr' Şemsi Paşa ıse çok daha eskıler- deydi... 158O'de Mimar Sinan'a bir medrese, bir cami yaptırmış ve aynı yıl öldüğünde kemerli bir ka- pıyla camiye açılan türbesine gö- mülmüştü... Küllıye. 90'ına mer- dıven dayamış Sinan'ın son eser- lenndendı ve bir bibloya ya da mücevher kutusuna benzetilirdi... EvtiyaÇelebi, arkadan bakıldığın- da "rnüzeyyenbirkasr" sanıldığı- nı yazmıştı cami için... Kanuni'nin Viyana'dan geri dönmesınden sonra Osmanlı, Sa- n Setim ve Üçüncü Murat'la "ke- se"den yemeye başladığı için, Ko- ca Sinan'a değil bir saraylı, padi- şah bile görkemli yapıtlar için si- pariş veremez olmuştu. Büyük Usta da ömrünün sonuna doğru küçük yapılarda maniyenzmı ya- ni ıncelik ve zarafet sanatını denemeye başlamıştı... Avcıbaşılıktan beylerbeyliğine kadar bir saraylı olarak görev yapmış ve de şair olan Şemsi Paşa'ya da biter bitmez gömülece- ği bu kûlliye nasip olmuştu Sinan'ın elin- den... Şemsi Paşa ki, anne tarafindan Fatih'in to- runu ve fakat baba tarafindan Fatih'in orta- dan kaldırdığı Candaroğullan'nın son hü- kümdan Kızü Ahmet Beyın torunuydu... Selçuklu'nun emirlerinden TemûrCan- dar'ın 1292'de Kastamonu'da kurduğu ve daha sonra kurulan Osmanh'nın tanış olunca başındaki Isfendiyar Bey'den Isfen- diyaroğullan dedığı bir sülaleden Türk soylusuydu... Üsküdar kıyısında, dalgala- nn vurduğu bir türbede yatmayı hak et- mişti doğrusu: "Ya ilahi son nefsade Şems-i biçarenin/ Cürmüne kılma nazar bir amal yüzün da- hT Ne ki zamanın dalgalan caminin mina- resinı yıkmış, türberun duvarlannı çökert- miş ve eski medreseyi harabeye çevirmiş- ti. Belgelere göre MustafaKemal Atatürk, 1938 'de Dolmabahçe'deki hasta yatağında İ. HakkıKonyah'nırı Tan gazetesindeki ya- zısmı okuyup, pencere- den karşı kıyıdakı harabe- yi gördüğünde caminin onanlmasını istemişti... Tek partinın camileri'ka- pattığını, yıktığını iddia edenlerin yalanını yüzle- rine vururcasına iki yıl ıçinde ibadete açıldığında Mimar Sinan'ın sekiz metreye sekiz mefrelık bir alanda dört tromplu sekizgen kasnağa oturttuğu kubbesiyle küp biçimindeki camiye Cum- huriyet'in aydınlığı da vurmuştu; secdeye vanldığında başlarla ayaklann aynı yere değmemesi için zemine kademeli bir dü- zen getirilmışti... Sonraki yıllarda işgüzar- lar camiye yardım adına zemine halı dö- şetirken kademeler kaldınlmıştı... Hercai çiçeklerle bezeli küçük avluda ise bir tarafı denize dik, öteki tarafı deni- ze paralel iki kollu eski bir medrese uza- nırdı; on iki hücre ve kubbeli bir dersha- nesi vardı ve on dokuz mermer sütunlu re- vakJa süslenmişti ve 1953 yılında sütunla- nn arası camekanla kapatılıp halk kütüp- hanesi yapılmıştı... Işte bu kütüphane 1960'lann sonunda üniversite öğrencısi gençlerin aydınlık günler düşleyerek toplandığı ve soğuk kış günlerinde erken gelenlerin sobanın çev- resindekı masalan kaprığı bir mekândı. Gençlerin çoğu Çiçekçi'de, Tunusba- 6O'lı yıllann sonunda sonradan "68'li" denilecek üniversite öğrencileri Şemsipaşa Kütüphanesi'nde buluşur, ders çahşırdı... 70'li yıllann başında "panzer"ler gençlerin üzerinden ve 80'li yıllann ortasında "dozer"ler Şemsipaşa'daki balıkçı kahvesi ve Reji'nin üzerinden geçti... Şimdilerde Türk- Islam Sentezciler, 1580 yılrndan kalma, Mimar Sinan'ın yaptığı külliyenin dibine girerek ve Şemsi Paşa'dan kalan arsaya yerleşerek rantını yiyor! ğVnda, Paşakapısı'nda, Doğancılar'da otu- rur, Kadıköy'den de gelenler olurdu... Es- ki bir medreseden bozma kütüphanede bu- luşulur. sessızce ders çalışılır, caminin ca- mekanla kapatılmamış revağımn altında verilen molalarda sigaralar tüttürülürken aydınlık günlerin habercisi "devrim" ko- nuşulurdu... 'Sosyal' kttaplarla Hukuk öğrencilerinin daha kalabalık ol- duğu ve sonradan "68TT denilecek grubun içine sızmaya çalışan liseli çömezler de kaytanp ezberlemedikleri aruz vezinleri yüzünden edebiyattan çakmayı göze ala- rak koltuklannm altında sonu "lst"le biten "sosyal" kitaplar taşırdı... O zamanlar kıyıda yol yoktu; Şemsipa- şa'ya Balaban'dan geçilirdı... Balaban'da balıkçılann kahvesi, çekek yeri ve tekne- leri vardı... Balıkçılar, mücadelelerini do- ğaya karşı veren emekçılerdi... Kıyıyı bir duvar gibi kapatan reji binası kapitülas- yonlardan kabnış ve Cumhuriyet Devri- mi'nde kamulaştınlmıştı; tütün deposun- da işçiler çalışırdı... Sonrası Şemsipaşa Kütüphanesi'ydi... 1970'lerin başında, sadece Şemsipa- şa'daki değil tüm ülkedeki emekçileri sa- vunan gençlerin üzerinden "panzer"ler , 1980'lerin ortasında ise Üsküdar-Harem kıyı yolunu açmak için balıkçı kahvesi ve Reji'nin üzerinden "dozer" geçti... Zaman belli ki çabuk geçiyordu, 2000'li yıllann 1 'incisine gelindiğüıde Şemsipa- şa'daki halk kütüphanesinin ve caminin çevresi epey değişmişti... Sanki ıçinde bir fîlin dolaştığı zücaciye dükkânı baştan aşa- ğı yenilenmiş, eskilerden kalma paha bi- çihııez bir biblo vitrinde kendine yer bul- maya çalışır gibiydL.. .. Son büyük deprem sonrası Külliye, külliyen kıyıdan geçen çift şe- ritli yolun biraz da altında kalmıştı... Dik- katle bakınca Marmara'daki fay, son büyük kımıldanışında minarede şerefenin üstün- deki kesme taşlan yerinden oynatmış ve külâhı hafıf yana eğmişti; bahçe duvann- daki büyük çatlak büyük depremin eseriy- di! Ve kütüphane kapalıydı... Bir ay kadar önce onanm için kapanmış, ne zaman açı- lacağı tahsisatın gelişine bağlanmıştı... Neyse ki kapanıncaya kadar yine öğrenci- len agırlamıştı... Arna artık öğrenciler, ders çalışmak için değil verilen ödeve kaynak bulmak için uğruyordu; bir de ödünç kitap almak için... Bu ne rastlantıdır ki Istan- bul'un üstüne çöken gri ve ıslak tabloyu, avludaki menekşelerin rengi bozmaya devam ediyor- du... Caminin içinde, kemerli kapı- daki parmaİdıklann üstünden sarkan örtüyü aralayınca, Şem- si Paşa, türbesindeki sandukada sessizce yatıyordu ve burası na- maz kılacak hatun kişilere aynl- mıştı... Minarenin yanı sıra ca- mi de depremden nasibini almış- tı... Fakat onanlmasuıı isteye- cek, onanm için paranın bulun- masını sağlâyacak artık ne tek parti vardı ne de tek kişi! tktidar son yıllarda soldan sa- ğa koalisyondu ve Vakıflar, medresenin dershanesiyken kü- tüphanenin okuma salonu yapı- lan cepheyi, arada yanm metre pay bırakarak büfecilere emanet etmiş, külliyenin boş arsasını "ûlkû ocaklan"mn işlettiği bi- raz da "dfirûm"lü aile çay bah- çesine dönüştürmüştü... Türk- îslam Sentezcilerine ecdanının eserini korumak değil rantını yemek yakı- şırdı! Kuş konmaz nn? Şemsipaşa Camisi'nin bir adı da "Kuş- konmaz"dır; bu adı takanlara inat bir kar- ga, kubbenin tepesindeki alemin üstüne kondu; Boğaz'dan esen sert rüzgâra karşı "gak" diye bağu-dı. Ve caminin imamı, eline mikrofonu alıp müezzin olduğunda, ezanı çığırtkanlığa dönüştürenlere inat, ders çalışan öğrenci- lere göre sesi ayarlayıp ve sanat müziğin- de makam suıavından geçiyormuşçasuıa özenle ikindiyi okudu... Yolunuz Üsküdar'dan geçerken meydan- da metal bir uğultu duyduğunuzda Şemsi- paşa Camisi'nin avlusuna gitmelisiniz; mi- narenin dibinde durup unutulmuş ve unut- turulmuş ezanı dinlemelisiniz... Mimar Si- nan'ın Şemsi Paşa için yaptığı mücevher kutusunu kirletmek üzere dibine kurulmuş plastik çay bahçesinde oturup Fatih'in to- runlan ile Defitbrahim'in torunlan arasın- daki farkı düşünmelisiniz! Cami âvlusundaki devrimciler, tarihi hiç kirletmemişti... Minaresi ve türbesi yıkık cami Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifrvle onanldı ve 1940ta ibadete açüdı. Eski medrese 1953te kütüphane oldu_ Marmara'daki son bü>ük depre- min izkri külliyenin bahçe duvannda görülüyor— PAZAR ORHAN BURSALI Tarihçilik Zor Zenaat Tarihçilik, yani bilimsel yöntemlerle tarihi gerçek- leri araştırmak kolay değil. Çünkü, geçmiş ve bit- miş bir dönemin dört dörtlük bir fotoğrafını çeke- ceksiniz ve bugün yaşayanlann önüne koyacaksı- nız. Geçmişin dört dörtlük bir fotoğrafını çekmek ola- sımı? Bu genellikle mümkün değil. Ancak geçmişin ana hatlannı ortaya koyabilir ta- rihçi. Araştınlan konu veya olayın değeriendirmesi ve yorumu konusu ise çok farklı bakışlara açıktır her zaman. Tarihçi, bazen, bütünüyle yok olmuş tarih öncesi varlıklan araştıran ve bulduğu ipuçlanndan bir bü- tün resim oluşturmaya çaltşan paleontologlardan bi- le daha büyük zorluklarla karşılaşabilir... Özellikle araştırdığı dönemin, bugüne ilişkin önemli, belirleyici sosyal veya diğer yansımalan ve izdüşümleri yoğun bir şekilde söz konusu ise... Bugün yaşadığımız Ermeni sorunu gibi... • • • Burada tarihçinin zortuklan nedir? Duruma, Fransa Parlamentosu'nca kabul edilen soykınm açısından ele alıp "1915'te bir soykınm ol- du mu, olmadı mı?" sorusu açısından bakarak, ak- la gelen bazı zorluklan sıralayalım: 1- Olayın gerçekten soykınm olması, toplumda büyük patırtılar kopartacaktır. Çünkü bu soykınmın bugünkü yaşam, düzen vb üzerine etkileri olacak- tır. Katı milliyetçiler hiçbir şeyi görmeyecekler ve va- tan hainliği, satılmışlık suçlamalan alıp başını gide- cektir. Günter Grass, yaşayan en büyük büyük Al- man romancısı; iki Almanya'nın birieşmesine karşı çıktığı için, en liberal çevrelerden bile gelen büyük tepkileri göğüsleyemedi ve soluğu Hindistan'da al- dı! 2- Hele ülkemizde, en az 300 bin Ermeninin teh- cir sırasında katledildiği tarihi gerçeğinin bile resmen yeni yeni kabul gördüğu bir ülkede, soykınm konu- su, büyük bir çoğunluk tarafindan bilimsel değil, si- yasi ve toplumsai bir olgu olarak ele alınacaktır. 3- Ülkemizde, bilimsel bir geçmiş yoktur. Bilimin, bilimcinin üzerinde de koruyucu bir kalkan yoktur. Hatta bazen bu toplum, bugün de yer yer olduğu gibi, bilimle ilişki bile kurmak, bilimsel gerçeklerler- le yüzleşmek istemeyebilir. "Bilimin de, bilimsel ol- gulann da canı cehenneme.." diyebilır. 4- Bu gerçeklerin ortaya çıkmasını istemeyen bir devletin de varlığı söz konusu olabilir. Belgeler sak- lanabilir. Açıldı denilen arşivin bir kısmı açılmayabi- lirvb.. 5- Her zaman, devlette ve toplumda egemen olan arzu ve bakışlann doğruttusunda çalışacak "Araş- tınmacılar"ın varlığı da gerçeğin anlaşılmasında önemli birengeldir.... 6- Bütün bu ve benzeri engelleri aşarak gerçek- leri açıklayacak tanhçiyi de bulmak zor olabilir... ••• Bir de tarih bilimcisinın kendisinden kaynaklanan zoriuklar vardır. Ermeni tartışması ışığında bu zor- luklar şöyle ortaya çıkıyor: . ^ . „ 1 - önce soykınm tanımına uygun otarak her şe- yi değerlendireceksınız. Kıtlesel öldurmelerin olma- sı başka, soykınm başka bir şeydir. 2- Otaylan, ıç ve dış bağlamlanndan, kendi ger- çeklerinden kopartarak ele alırsa, değeıiendiımele- rindeyanılırveyanıltır.. 3- Tarihçi, sonuçta "mağdur" durumda olan Er- menilerin belgelerine bakıp gözyaşı dökmemelidir. Tarihçi, bu belgelerin doğruluğunu araştırmak, ger- çeği bilmekdurumundadır. Çünkü, Ermenilerbirta- raftır. 4- Tarihçi, birtakım karinelerie yorum yapmaya gittiğinde büyük yanlışlıklara düşebilir. Belge olma- yan karinelerie bir değerlendirme yapacaksa, "Ba- kın belgeler bunlar, ama ben bunlar üzerinde kişi- sel olarak şöyle yorumlarda bulunuyorum, tabii ki bunlar tartışmaya açıktır" demelidir. Bu bilimsel bir tutumdur. 5- Tarihçi, olayın soykınm olmadığı konusunda, saygın tarihçilerin araştırmalan varsa, bu konuda ya- yımlanmış belgeler, kitaplar varsa, daha da dikkat- li olmak durumundadır. Bilimsel ahlak ve tutum, eğer zıt görüşleri savunacaksa bu, tarihçilerin gö- rüşlennı, belgelerini çurutmeyi, yanlışlığını göster- meyi gerektirir. Bunu yapan yoktur. 6- Tarihçi, körün fili tarifi durumuna düşmeyecek. Bütünü görmeye çalışacak. Bütün ise öncesi ve sonrasıyla, 1915 olayını doğuran, olayı etkileyen bü- tün ana parametreleri ıçermelidir. Bir doğa bilimci- si titizliğini gerektirebilır bazı tarihsel olgular. Yani, özetle, Ermeni sorununu araştırmak, baya- ğı zor bir zenaat... Ama, bu ışi yapmaya kalkacak bilimcileri de top- lum koruyucu kanatlan altına almak durumundadır. Çünkü, toplum bütünüyle devekuşu rolüne bürü- nebilir, ama dünya bir devekuşu değildir. Yoksa, bir bakmışsınız, başınızı güya kurtarmış- sınız ama gövdenizi kaptırmışsınız. Bilim bize, dünyanın bir devekuşu olmadığını gös- terecek, varlığımızı koruyacak tek rehberdir... obursali <; bilimmerkezi.org.tr Belediye başkamna dava Köylüler mera talanuıa direniyor İstanbul Haber Ser- visi - Değirmenköy Belde Belediye Başka- nı Mümjn Tu^u'nun, otlak alanlannı rant için imara açmaya ça- lıştığı öne sürüldü. Köylüler, otlak talanı- na karşı mücadele ede- ceklerini belirtırken Başkan Tuğlu. mera- larla ılgili imar proje- leri yapıldığını doğru- ladı, ancak projelerin meralan imara açmak anlarruna gehnedığini söyledi. Silivri ilçesine bağlı Değirmenköy Belde Belediye Başkanı Mü- min Tuğlu'nun, 3 bin dekar otlaklık alan ile 6 bin dekar birinci sı- nıf tanm arazisini rant için imara açmaya ça- lıştığı öne sürüldü. Si- livri llçesi Değirmen- köy Beldesı Mera Yö- netimBirliği Başkanı VeB Özcan da, Tuğ- lu'nun, beldede oluş- turduğu 4-5 çöplük alanın, meralan imara açmanın ilk adımı ol- duğunu belırterek baş- kan Tuğlu aleyhine tazminat davası açtık- lannı söyledi. Tuğlu ise iddialara karşı çıkarak eleştirüe- rin politik kavgalar ol- duğunu, sözkonusu alanlann stabilize mal- zeme çıkanlan ve kul- lanılmayan meralar ol- duğunu belırtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle