18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ŞUBAT 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Servetin hesabı Futbol maçlannın televizyondan naklen yayını için açılan ihale 465 milyon dolara Digitürk ve Atlas Yayıncılık ortaklığında kaldı... Vergileriylebu para 600 milyondolan buluyor... 400 trilyon liradan fazla... Az para değil... Digrtürk'ün arkasında Yapıkredi, Pamukbank, Turkcell var... Peki 400 trilyon liralık bir yüke ortak olan Atlas Yayıncılık'ın arkasında ne var? Kablolu yayına girmek isteyenler yer olmadığı için yıllardan beri sırada bekierken MHP'nin iktidar ortaklığı ile ekranda boy gösteren Işık TV... Işık TV'nin arkasında da Yunus Doğan... Bir zamanlar Refah'a yakınlığı ile tanınan sonradan MHP'ye dönen bir müteahhrt... Parası varsa değil futbol maçlannın naklen yayınını Meclis'ten boks maçlarının yayın hakkını da alsın... Ama önce, yaklaşık yanm katrilyonluk bir işe ortak olan bu kişinin bugüne dek devlete kaç para vergi ödediği açıklansın... Bektronik posta: denizsoni6cumhuriyet.com.tr Tef: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Üç işadamından biri rüşvet veriyormuş... "Demek ki üç kişiden biri rûsvet alıyor!" A nkara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcı- sı Talat Şalk, sürdürdüğü "Beyaz Enerji" operasyonunda Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği'nin Türki- ye'deki temsilciklerinden de bazı bilgi ve belgeler is- teyince ortalık karışıverdi... Başbakan Bülent Ecevit, Şalk'ı "devletin saygın- lığına gölge düşürmekle" eleştirdi... Ecevit'in eleştirisi görünürde "usul* yönündeydi; diplomatik ilişkiler dikkate ahnarak bilgiler Dışişleri öakanlığı kanalıyla istenmeliydi... Ne ki, eleştirinin altında savcıyı baskı altına alma- nın olduğu da görüldü! Bu arada başka bir gerçek daha görüldü: Türkiye'nin ulusal enerji politikalannı da yönlen- diren Uluslararası Para Fonu'nun Ankara'daki Tem- silciliği, yaptığı işlerin "gizli" olduğunu belirterekTür- kiye Cumhuriyeti savcısının istediği bilgileri verme- di... Saygınlık Düyunu Umumiye de böyle yapardı herhalde! Üstelik Düyunu Umumiye'nin Istanbul'da çevire- ceği dümenler için Osmanlı nza göstermekle kalma- mış bir de kararname çıkartmıştı, işin "yasal" zemi- ni vardı... Şimdi, Şalk'ın girişimi sayesinde öğreniyoruz ki Uluslararası Para Fonu, Ankara'ya yerleşip temsil- cilik açarken Türkiye'den ne izin almış ne onay; Dünya Bankası Türkiye Temsilciliği'nin çatısı attına girmiş gizli işlerini açıktan açığa yürütüyorlar... Başbakan Ecevit'in "devletin saygınlığf adına yaptığı eleştiriye en çok Uluslararası Para Fonu'nun Türkiye Temsilcisi sıfatı vererek Ankara'ya yerleştir- diği Odd Per Breekk ile bizim için kurduklan ma- sanın şefı Cottarelli sevinmiş olmalı! Diplomatik ilişkiler ve devletlerin saygınlığı deyin- ce... Elimizde bir belge var... Üstünde çift başlı kartal arması bulunan belgede "Embassy of the United States of America" yazıyor... Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'nden Türkiye Cum- huriyeti'nin bir bakanlığına gönderilmiş ve bu bakan- lık Dışişleri Bakanlığı değil... 15 sayfalık bir yazı elden de gönderilmemiş, otur- dukları yerden fakslamışlar... Amerikan Büyükelçiliği, doğrudan muhatap gör- düğü Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanlığına, gün- demdeki bir yasa değişikliği için istediklehni bildiri- yor... Talimatlannı sıralıyor... Gönderen de büyükelçinin kendisi değil... Michael Dodman adında bir elçilik çalışanı, "şu- nu şöyle yapın, bunu böyle yapın" diyor... Devletin saygınlığı mı demiştiniz? Amerika kendisini saydınyor doğrusu! SESSÎZ SEDAŞH, (!) MURİKURTCEBE Boş kutunun içindeki armağan Elektronik postadan gönderilen bir öykü... "Çoğu zaman pek çok şeyi çocuk- lardan öğreniriz. Bir süre önce, bir ar- kadaşım, 3 yaşındaki kızını, bir rulo al- tın renkli kapiama kâğıdını ziyan etti- ği için cezalandırmıştı. Durumlan iyi değıldi ve kızının kâ- ğıtlan, ağacın altına koyacağı bir ku- tuyu süslemeye harcaması onu çok sinirlendirmişti. Bunarağmen, küçük kız, ertesi sabah hediyeyi babasına ge- tirdi: 'Bu senin için babacığım.' Arkadaşım, gösterdiği tepki için kendini suçlu hissetti, ama kutunun boş olduğunu görünce için için sinir- lenmekten de kendini alamadı. Kızı- na bağırdı: 'Birine bir hediye verdiğin zaman içinin dolu olması gerektiğini bilmiyor musun?' Küçük kız babasına yaşlı gözlerie baktı, 'Ama babacığım, kutu boş de- ğil ki. Ben kutunun içine öpücükleri- mi üflemiştim. Hepsi senin için baba- cığım' dedi. Babanın içi paramparça olmuştu. Kı- zını kucakladı ve onu affetmesi için yal- vardı. Arkadaşım bu altın renkli kutuyu yatağının baş ucunda yıllarca sakla- dığını anlattı bana. Ne zaman cesa- retini kaybetse, kutunun içinden ha- yali bir öpücük çıkanyor ve onu ora- ya koyan çocuğunun sevgisini hatır- lıyordu. Gerçek anlamda bakmak gerekir- se, her birimiz arkadaşlanmız ve ai- lelerimiz tarafından bize sunulan karşılıksız sevgi ve öpücükler- le dolu altın renkli kutulara sa- hibiz. Dünyada sahip olabile-1 ceğimiz daha değerli bir şey olamaz. Hayata iyi bakın." ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCİ Kuleleri 'susanlara' sorun... Telefon telefon üstüne: "- Kulelerin temeli adıldı; ne diyorsunuz?" "- Boğaziçi'ne bunlar ya- kışacak mı?" Yamtım kısa oluyor: "Ba- km" diyorum; "arök bize sor- mayın. Aylardır, hatta ylllar- dır susanlara sorun..." ••• Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, pazar günü (28 Ocak 2001) "Boğaziçi'ne Ra- dar Kuleleri" projesinin ts- tinye'deki "Kontrol Merke- zi" binası inşaatını "törenle" başlatııken "Istanbul'un este- tiği bozulmayacak..." demiş. Ertesi gün çok satışh bir ga- zetemizde de törenin haberi şöyle yer aldı: "Kule kav- gasında çevreciler kay- betti, Mirzaoğlu kazan- dı..." I Peki, kaybeden sa- dece "çevreciler" miydi, yoksa genel- de tüm "İstanbul" muydu?.. Hatta, bu haberleri böy- le yazanlar da -eğer birer "yurttaş" ve birer "kentli" ıseler- kimlikli ve kişilikii bir îstanbul'da yaşama şanslan- nı biraz daha "yitirmiş" ol- muyorlar mıydı?.. Bazılan 30 m'ye varan (10 katlı apartman kadar) dev kulelerin, Kanuca'daki tari- hi lskele Meydanfndan, Kandilli'deki eşsiz yalılann arasından, Üsküdar'dakı Mi- mar Sinan'ın o güzelim Şemsi Paşa Camisi'nin di- binden, Beykoz'dakı elde ka- lan son "korunun" içinden ve Garipçe'nin, Rume- likavağı'nın benzer- siz kıyı dokulann- **• , dan "Boğaz peyza- jını parçalayarak" yükselmelen, acaba nasıl bir "estetik kazanım" (!) olabilirdi?.. Hele şu temeli atılan ve "ya- h" konumunda inşa edılerek ta- rihi yalılara da açıkça "üstûn- lük" taslamaya hazırlanan 4 kath "modern" (!) kontrol bi- nasına ne demeliydi?.. ••• Istanbul'un başma işte bü- tün bunlann geleceği "önce- den de biliniyordu". Ancak, böylesi bir çağdışı davranışa engel olmak isteyenler, ne ka- dar "çırpınsalar" da sonun- da "yenildiler..." Çünkü, o bir avuç direnışçinin dışında herkes sustu... Evet, "herkes" sustu... Onlar yalnız kaldılar, "kuleciler" ise "özel yasa" bile çıkararak Boğaziçi'ni "petrol kanalına" dönüştü- recek bir rant projesiyle ABD'nin ünlü "Lockheed" firmasına Istanbul'u "arma- ğan" ettiler... Koruma Kurulu, 1999'un Suskunluğun 30 m'Iik abidesi... Mart ayında bu projeyı gen çe- virdiğinde, kurula "teşekkür" etmek bir yana, inanılmaz "tep- Idler" yağdı. Kurulun "yetki- sini aştığı" savlan gazeteler- de sayısız habere ve yazıya ko- nu oldu. tTÜ Vakli tarafından üsttenilen projenm Tniman Ra» gıp Buluç, kurul üyelerının ku- le mimarisine karar verebilecek bir yetkinlikte "olmadıkları- nı" bile söyleyebiliyordu. Oy- sa "Boğaziçi" gibi dünyada "tek" olan bir SİT içınde önemli olan kulenın mimarisi- nin değil, "kütlesi" olduğunu "İTÜ" bile Buluç'a anımsat- mıyordu... Derken Denizcılik Müste- şarlığı önce Koruma Kurul ka- ranna dava açtı, sonra da tam "bilirkişi" aşamasında davayı bu-aktı ve "tah- Idın" uygulandı. Bakanlar Kurulu'nun "ha- -" kem" tayin ettiği Devlet Bakanı R. Kâzım Yücelen, sürpriz olmayan bir rapor yazarak "Kurul haksızdır, kuleler gerek- lidir" dedi. Böylece mah- keme sürecindeki "bilir- kişi riski" de giderilmiş oldu. Hangi bilirkişi, "Bu kuleler Boğaziçi'ne çok yakışacak" diyebilirdi ki?.. Bu gelişmeler de basın- da hemen hiç yer almazken ve Mimarlar Odası'nın "tahkime" itirazlarına "haber değeri" bile ve- rilmezken 28.6.2000'de "602 sayıü KHK" yayım- landı. Kulelere "inşaat ruhsatı" düzenleme yet- kisi bile belediye- , ^ den alındı, "De- ~" nizcilik Müste- şarlığı"naverildi... Aynı tanhlerde "ye- rel yönetimlere yet- Id" diye ayağa kalkan beledi- yeciler de dahil yine kimse bu "darbeye" ses çıkarmadı... Hele, ODTÜ'den birkaç ho- canın, "Dev kuleler yerine, hiçbir tesis gerektirmeyen GPS'yle de güvenli geçiş sağ- lanabilir" şeklindeki raporla- nna müsteşarhğın tepkisi na- sıl unutulabilir?.. GPS için "ABD uydulanndan" yarar- lanmak gerektiğini belirten "yetldliler", bir yandan Lock- heed'le "sözleşmelerini" ke- sinleştirip öbür yandan öneri- yi ortaya atanlan şöyle suçlu- yorlardı: "GPS demek ABD'ye teslimiyet demek- tir.." (Yeni Binyıl, 28.12.1999). Peki, "kuleler" kime teslimi- yettir?.. ••• Evet... Telefon telefon üstü- ne... Sağ olun, ama artık ne olur, şu "susanlan" arayın. Her şe- yi onlar çok daha iyi biliyorlar... KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakCaturk.net ÇİZGlLlK KÂMtL MASARACI •i. - - r . r ' • • - ' • r HARBt SEMtH POROY [email protected] BULUT BEBEK NVRAYÇÎFTÇI [email protected] TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAK 4Şubat YURJTAS HEAGST'UN TORUNIL 1974'TB BU6ÛN, AMtRİKAU SX£/H KKALI KAU. DOLPH HEARST'ÜN 2O YAÇ/HM/U KI2I PATBCIA KAÇIKILP//. 'THE SYM8JONECE UBEMTlON ARMY" AOU )*\£ADlŞI ÖSSÛT 7&RAFINDAN KAÇlRlLDlKTAAl SONÜA, BAgASTNDAN Z3O MILYO/U OOLAR Fİ&YE /STEHPİ. FttliANIN YOKSÜUABA DAĞITIUUAK ÜZE&E AUAIAG4- 61 DA KAYPEOİLOİ. AA/C/I/C, FHZA&LIK tCJ2,8u Ö/eSÛm KAT7U>ISINI AÇtKUV&CAK PAHASI, OHLARLA BİRLKTB SANICfi BİLE SD YACAKTtgf YAKALANOIICTAN SONBA, BlfS SÜ-~ R£ TUTUKLU KALAN FVtTfSıClA, DAUA SON- R S t l f a tRA SAUVE&LECEKTRl. Kant'fiimin* Jcemu olg* Wiİ»»*t PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Benzersiz Bir Bilanço Kim, nasıl hesaplamıştı, bilmiyorum, ama ga- zeteler geçen hafta Türkiye'nin, "dünya yolsuz- luk sıralamasında Çin, Rusya ve Endonezya'nın arkasından 4'üncülüğe yerleştiğini" duyurmuş- lardı okurlarına... Son aylarda birbiri ardından patlak veren skandallar, düzenlenen operasyon- lar anımsanacak olursa, yadırganacak hiçbir ya- nı yoktu bu "derece"nin... Hatta iki baskın, dört düzine gözaltı daha gerçekleştirebilsek, Endonez- ya'yı da sollayıp 3'üncülüğe oturmamız bile müm- kündü... Sonra Rusya... Daha sonra Çin... Önü- müz öyle açıktı ki... • * • Cem Uzan'ın New York'ta, 26 trilyon lira de- ğerinde bir daireye sahip olduğu haberi de aynı günlere rastlamıştı... New York'lu ünlu emlakçi Do- nalt Trump'ın yaptırdığı 263 metre yüksekliğin- deki "Tnımp VVorid Tovver'dan dubleks bir çatı ka- tı almıştı genç işadamımız... New York Post ga- zetesinin haberine göre Uzan'ın ödediği 38 mil- yon dolar, New York'ta bir apartman dairesi için ödenen "enyütee/<ra/(am''dı... Bu bir "rekor"du... Star/Teleon televizyonlarının patronu, bu gör- kemli gökdelende dünyanın en zengin insanı olan Bill Gates'e ve adı açıklanmayan altı "büyük Türk zengini'ne komşu olacaktı... Dışanya açılma "azim ve karariılığrndak\ Türk liberalizmi açısından ger- çekten sevindirici bir haberdi bu... Öteyandan işin, insanın merakını gıdıklayan ta- rafları da yok değildi hani!.. Uzan Grubu'nun, Türk Futbol Federasyonu'na karşı, aralanndaki "canlı yayın" sözleşmesinden doğan 12 milyon dolarlık ödeme yükümlülüğünü yerine getırmeme- si üzerine sözleşme tek taraflı olarak feshedil- mişti. New York Post'taki haber, bu duruma sa- nıldığı gibi bir "ödeme zoriuğu" nedeniyle değil, bir "tercih" sonucu gelındiğini gösteriyordu. Cem Uzan, "ferc;77"ini New York'taki 38 milyon dolar- lık daireden yana kullanmıştı. Kim karışabilirdi ki buna? "Zevkler ve renkler" gibi tercihler de "mü- nakaşa" edilemezdi!.. Ne var ki, açılan yeni iha- leyi başka bir grup kazanınca, sayıları 350 bini bu- lan Teleon aboneleri, ellerinde artık hiçbir ışe ya- ramayan kara kutulanyla kalakalmışlardı ortada... Tercih mercih derken, paracıklan uçup gidivermiş- ti... İnsanın merakını gıdıklayan, anlaşılması zor, ama aynı zamanda da son derece ilginç yakla- şımlan vardı zenginlerimizin... Aynı günlerde haltercilerimiz Naim Süleyma- noğlu ve Halil Mutlu ile "intemetçı"Mahir'in ya- nı sıra "Türk L/ras/"nın da ünlü "Guiness Rekor- larKitabrna girdiği duyurulmuştu dünya basının- da. Liramız, geçen yıl olağanüstü bir performans gösterip, yeryüzündeki tüm paraları geride bıra- karak "Dünyanın en değersiz parası" yarışmasın- da ipi birincilikle göğüslemişti... Bizim için kesin- likle bir "sürpriz" değildi bu birincilik... Ama dün- yanın en değersiz parasıyla, dünyanın en zengin kentinin, en pahalı evine nasıl sahip olunduğunu anlamak yine de kolay olmuyordu... • • • Aldığıma dereceler, kazandığımızşampiyonluk-ı: lar, kırdığımız rekorlar amansız biryarış içınde df- duğumuzu gösteriyordu. Bizlerfutbolculanmız, hal- tercilerimiz, internetçilerimiz; zenginlerimiz, pa- ramız, yolsuzluğumuz ve yoksulluğumuzla atlar gibi yanşırken, politikacılanmızın kendilerini bu "olimpik hava"üan soyutlayıp bir kenara çekilme- leri düşünülemezdi tabii... Onlar da amansız bir yanşa tutuşmuşlardı kendi aralarında... Kan ter içinde, ağızları köpük köpük, vatan, millet ve de- mokrasi için yanşıyorlardı. Çok kararlı ve çok da hırshydılardoğal olarak... Yumruksayumruk! Kav- gaysa kavga! Ölümse ölüm! Herşeye hazırdılar... Yoksa vatan nasıl korunacak, millet nasıl kurtu- lacak, demokrasi nasıl kurulacaktı? Yolsuzlukta dünya dördüncüsü, New York'ta da emlakkralı olduğumuz; yeryüzunün en çok "0"ına sahip paramızla "Guiness RekorlarKitabı"na gir- diğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tanık olduğumuz "ölüm" de, duyguların şiddete dönüştüğü bu amansız yarışın trajik bir etabıydı yalnızca... Yaşadığımız benzersiz hayatlarımızda ölümlerimiz de benzersiz oluyordu... Bilançola- nmız da tabii... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(« tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAM SOLDANSAĞA: 1/Aşınkarma- şık ve ıncehk- li şeyler için 2 kullanılan söz- cük. 2/ Kolla- rın gövdeye bağlandığı bö- 5 lüm...Mihrak. 3/ Romatızma ağnsı... Ağır bir yükü kal- 8 dırmak için g kullanılan araç. 4/Gümüşün sim- gesı...Bıraradavebir komuta altında bulu- 2 nan savaş gemilerinin 3 ya da uçaklaraun rü- 4 mü. 5/ Bir parçanın 5 canlı çalınacağını an- 6 latan müzık terimı. 6/ -, Canlılığı azalmış, hal- „ siz... Kuzu sesi. 7/Bır şeyin yansıdığı yer... Kalkan ve zırh gibi korunma aracı. 8/ Akdenız Böl- gesi'nde bir çay... Düzyazıda yapılan uyak. 9/ Her şeyi anlamak isteyen, çok meraklı. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Yağı çıkanlan bir cins fasulye... Bir mastar eki. II Yunan abecesınde bir harf... Kimi hastalıklara kar- şı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen eriyık. 3/ Küçük tanelı bir bakla türü... Eski Türklerde ve Moğollarda hakanın seçme muhafızlanna venlen ad. 4/Belirti... Ağır cısimleri biF yerden bir yere kay- dmnak ya da deniz teknelerini karaya çekmek ıçın bunlann altına sürülen yuvarlak ağaç. 5/ Yemekle- rin mıde özsuyuyla kanştıktan sonra aldığı durum. 6/ Bektaşilikte tankata yeni girmiş acemı dervışle- re verilen ad... Tavlada "üç" sayısı. 7/ Zekâ gerili- ğinin ileri şekli... Mekân. 8/ Meyve kurusu... As- ma kütüğü. 9/ Yankı... Bir kimsenin davranışlanna temel olan ahlak ilkelennın tümü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle