28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ŞUBAT 2001 RA2AR 12 PAZAR KONUGU îsveç 'in Dışişleri Bakanı AnnaLindh ile AB, Kürt sorunu ve Kıbrıs meselesini konuştuk Türkiye'yiAB içindegörmekistiyoruz Başkonsolosluk kapatma kararı ekonomik - Îsveç hükümeti, içlerinde İstanbul başkonsolosluğu da bulunan bay dıs kon- solosluklart kapatma kararı aldu Bu ka- rara neden gerek duyuldu? - Son ahnan karar Istanbul'daki baskon- solosluğu kapatma değil, bımun işlevini değiştirme yönünde. Bunu başkonsolos- luktan çıkanp sadece konsolosluk yapaca- ğız. Ama verdiği hizmette, çalışmasında fazla bir farklılık olmayacak. O bölgede 10 kadar diplomatik misyonda böyle diplo- matik statü değişiklikleri karan alındı. Bunun nedeni de tamamıyla ekonomik. Üstelik dışişlerini modernize etmemiz la- zım. Müthiş bir bütçe açığımız var. Özellikle İstanbul'daki değişikliği Tür- kiye'deki, fstanbul'daki katkı düzeyimizi düşürmeden, verdiğimiz hizmetleri de azaltmadan yapacağız. Böylece İstan- bul'da bir konsolosluğumuz olmaya de- vam edecek. Bu. güvence altına alınacak. - İstanbul büyük bir kent İsveç'in de Türkiye'de büyük işyatmmlan var. Bü- tün bunlar varken konsolosluğun düzeyi- ni neden düşürmeyi hedefliyorsunuz? - O nedenle Istanbul konsolosJuğunu ka- patmıyoruz. -Peki, bundan sonra İstanbul konsolos- luğu neyle uğraşacak? - lkili projeler, vize verilmesiyle ilgili işlemlerle ilgilenecek. - Personel azaltümasına gidilecek mi? - Evet. Ama ne kadar azaltılacağı konu- sunda şu anda bir bilgim yok. PKK'yi Kürtlerden ayrı tutuyoruz - Türkiye 'de teröristolarak büinenpek çok kişiAvrupa ülkelerinde kendilerine sığutak buluyor. Bunlar oralardan Türkiyealeyhin- de etkinliklerini sürdürmeye devam ediyor- lar. Bu soruna nasıl bir çözüm bulunacak? - îsveç, Türkiye'yi insan haklan konusun- da eleşririrken bir yandan da bu teröristleri eleşririyor. Örneğin bizim PKK'yle ilgili tav- nmız her zaman çok açık olmuştur. Biz Kûrt- çe ve Kûrt konusunu PKK'den ayn tutuyoruz. Üstelik biz îsveç olarak PKK'nin Kürtlerin çoğunluğunu temsil etmediğinin bilincinde- yiz. Ama başka ûlkeler PKK'yi bizim gibi eleştirmedıler. Burada dıkkatinizi çekmek is- tediğim bir konu daha var. Teröristlerle mü- cadele ederken de bu hukuk kurallan içinde yapılmalıdır. Cezaevlerindeki durumu ele alırsak... Oradaki şiddet hareketleri hiç kuş- kusuz kınanmalıdır. Ama o cezaevlerindeki koşullann da pek kabul edilebilir gibi olma- dıklannı söylemek zorundayız. Bunlar ulus- lararası normlara da uymuyor. - Hükümet bunu düzeltmek için hücre sis- temine geçiyor... - Evet. Ama ben dışandan baktığım zaman büyük ölçüde karşılıklı bir güvensizlik oldu- ğunu görebiliyorum. Tabii, benim işün hükü- metinize ne yapıp ne yapmaması gerektiğini söylemek değil. Îsveç'te cezaevlerinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili uluslararası kriter- ler uygulanıyor. - Peki, son olarak Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin geleceğini ve Kıbrıs so- rununun nasıl çözülebileceğini düşünüyor- sunuz? - Kıbns, BM'nin aracılı görüşmeleriyle çö- zülmelidir. O iki kişi (Denktaş ve Kkrides) bir anlaşmaya varmahdırlar. Üstelik Kıbrıs (Güney Kıbns). bir anlaşma olmadan da AB'ye tam üye alınabilir. Ama en iyi sonuç, sorunlan çözülmüş bir Kıbns'ın AB'ye üye olmasıdır. Isveçce birözdeyiş, "Çokfkdaaş- çı çorbayı pişirmemeli" der. O zaman çorba- nız berbat olur. Bence arabuluculuk da aynı şey. Görüşmelerin BM çerçevesinde sürdü- rülmesi, arada birilerinin arabuluculuğa sı- vanmaması gerekir. Öte yandan Türkiye-Yu- nanistan ilişkilerinin son birkaç yıldır iyiye doğru ciddi bir gelişme gösterdiğine tanık oluyoruz. Bu galiba kısmen Türk ve Yunan Dışişleri Bakanlan tsmail Cem ve YorgoP»- pandreunun öze) dostluklanna da bağlı. İki bakanın bu yakınlaşmasının iki toplumun çe- şitli katmanlanna da yayılması gerekir. Gali- ba da bu gerçekleşiyor. İki ülkede yaşanan deprem felaketleri de Türkiye ve Yunanis- tan'ı birbirine yaklaştırdı. PORTRE / ANNA LİNDH LEYLA TAVŞANOGLU îsveç Dışişleri Bakanlığı 'nın bulunduğu Stockholm deki tarihi binadayız. Taş merdivenlerden yukarı çıkıyor, yüksek tavanlı, geniş salona giriyoruz. Salon-antika eşyalarla döşenmiş. İlk kez altı aylığına AB dönem başkanı olan îsveç 'in Dışişleri Bakanı Anna Lindh 'le randevumuz var. Anna Lindh, bizi bu salonda sıcak bir davramşla karşılıyor. Sarışın, kısa saçlı, ufak tefek bir kadın. Sırtında çilekrengi bir tayyor, içinde siyah bir bluz var. Bize yer gösteriyor, karşımızdaki koltuğa oturuyor. Rahat bir hareketle birpabucunu çıkarıp ayağını altına alıyor. Gösterişten uzak, olduğu gibi bir kişi. Konuşurken sözcükleri seçmiyor. Aklındakileri kararlılıkla iletiyor. Konuşmamız sırasında, Türkiye 'nin AB üyeliğiyle ilgili şu noktaları vurguluyor: Türkiye, AB 'ye tam üye olmak istiyorsa Kopenhag kriterlerine uymalı. îsveç, bazı AB üyesi ülkeler gibi Türkiye 'nin kültürelfarklılığını olumsuz değil, aksine olumlu birpuan olarak görüyor. Türkiye 'nin AB üyeliğine, kendisi hazır olmalı, kendisini hazırlıklı hissetmeli. Aksi haldeyol alınamaz. îsveç 'in, Ermeni soykırımı iddialarında tarafolmakgibi bir meselesiyok. Enskede, 1957doğumlu. Yükseköğrenimini ve lisans üstû derecesini Uppsala Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde yaptL İsveç Sosyal Demokrat Gençlik örgütleri UlusalKonseyi Başkanı oldu. Bir süre Stockholm Adliyesi'nde yargıç olarakgö'revyaptL 1982- 85 arası mületvekili ve vergüendirme Komüesi üyesi, 1984-90 arası Îsveç Sosyal Demokrat Gençlik Birliği Başkanhğı görevlerini üstlendt 1991 'de Sosyal Demokrat Parti Yürütme Kurulu'na seçildi. 1994-98 arası Çevre Bakanı, 1998'de DışişleriBakanı oldu. - Türkiye, AB 'nin genişleme süretinde ne konumda? - Türkiye, Kopenhag kriterleri ülkede tam olarak uygulanma- dan AB'yle tam üyelik için gerçek görüşmelere başlayamaz. A- ma Türkiye, genişleme süreci içinde yer almaktadır. Ote yandan Türkiye'de Kopenhag kriterleri uygulanmaya başlarbaşlamaz ge- nişleme süreci görüşmeleri Ankara'yla devam edecektir. Söyle- mek istediğim şu: Türkiye, genişleme sürecinin bir parçasıdır ve er ya da geç AB'ye tam üye olacakür. - AB 'nin genişleme sorumlusu Verheugen 'in Ankara 'ya ulu- salplanıbirsüreertetemesinitavsiyeetmesininasılkarşıladınız? - Anladığım kadanyla bu konudaki resmi karan almak öncelik- le AB'nin sorumluluğu. Bunun ardından Türkiye bir cevap vere- cektir. Ben bunu Sayın Verheugen'in süreci ertelemesi olarak gör- müyorum. Geçmişteki prosedürler uyannca önce çağnyı AB ya- par, ardından da Türkiye'nin yanıtı beklenir. Özetlemek gerekir- se burada AB prosedürleri uygulanmıştır. Bu konuda da herhan- gi bir art niyet aranmamalıdır. - Avrupa, Türkiye 'nin üyeüğiyle ilgili olarak neden böylesine ayak direayor? - Yok canım. Avrupa bu konuda ayak diretmiyor. Ben bunu böy- le görmüyorum. Demin de söylediğim gibi, Türkiye Kopenhag kri- terlerini yerine getirmelidir. Şunu özellikle vurgulamakta yarar görüyorum: Biz Îsveç ola- rak Türkiye'yi AB içinde görmek istiyoruz. Îsveç hükümetinin tu- tumu bu yöndedir. Birkaç yıl önce bazı Avrupalı politikacılann, "Müshiman nüfiısa sahipbirülkeAB üyesiofanamabdn; kabul edfl- meme&İB* bıçimindeki sözlerini unutmadık. Buna diplomatik bir tepîdm, sözlenaı olamaz. Ama buna tepkımı diplomasi kullanma- dan gösterseydim, "Ne saçmaJık" derdim. Oysa Türkiye gibi bir ülkeyi AB üyeliğine dahil etmek, AB için bir katma değerdir. Türkiye farklı kültüre sa- hip, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülke. Bu farklılık AB için çok olumlu- dur. Ama şunu da söylemem laam. AB, iâz- lasıyla ortak değerler temelı üzerine kurul- muştur. Üstelik, bugünkü AB, 15 yıl önce- sinin AB'si değil. Bu sadece ekonomi ve li- beralleşme değil, aynı zamanda ortak değer- ler konusunda da böyle. O nedenle Türki- ye'nin bu kriterleri yerine getirmesi önem- lı. Bizim hiçbirgizli gündemimiz, hiçbir art niyetimiz yok. Türkiye Kopenhag kriterle- rini tam olarak yerine getirdiği gün AB ona, diyecektir. -. ,. -„ • > ~> de önlemler alıyor. Ama bir de yöresel durum var. Merkezdeki ab- lımlara, yöreler yetişemiyor. Bence bunun için de daha zamana ihtiyaç var. Ama sizde her şeye karşın çok ciddi bir siyasi irade var. Her hükümette farklılıklar vardır. Bürün ülkelerde bunu gö- rebilirsiniz. Ankara'da yasalar değiştiriliyor. Ama esas bu karar- lann hayata geçirilmesi, uygulanması çok önemh. Hükümette her- kes büyük bir güçle gayret gösterirse süreç çok daha kolaylaşa- caktır kanısındayım. Baknı, meslektaşım Sayın Cön'le çok güzel görüşmelerim oldu. Sayın Cem gerçekten AB üyelığini gerçek- leştirmeye kendini adariuş bir kişi. Türkiye'nin AB üyesi olduğu- nu bir an önce görmek istiyor. Ama hükümette herkesin bu duy- guyu onun kadar güçlü duyması gerekiyor. Kararlar oy blrllglyte - Nice zirvesinde neler oldu? Zirve sonuçlannı kendi açınız- dan nasıldeğerlendiriyorsunuz? - Oradaki, çok zor bir karar süreciydi. Düşünün bir kere; ortak kültür, ortak değerler, ortak tarih paylaştığmız kendi ülkenizde önemli kararlan alırken zorlanıyorsunuz. Nerede kaldı 15 ülkey- le birlikte ortak kararlar almak... Çok karmaşık bir iş. Herkes te- melsel sorunlar, aynntılarüzerinde durdu. Demokrasi, iktidarpay- laşımı, isveç'in Avrupa Komisyonu'na bir temsilci gönderip gön- dermeyeceği, bizim oy hakkımız uzun uzun görüşüldü. Sonunda bir orta yol, bir uzlaşma bulundu. Zaten uzlaşmak zorundaydık. - Peki, sonuçtan memnun musunuz? - Evet. Ama özellikle, bugün -Avrupalı eüt" dediğimiz takım acasında epeyce tartışma geçjyof. Tarftâmalar daha çok kararlann oy çokluğuyla alınması konusunda yoğunlaşıyor. Oysa büiyorsu- nuz, AB içinde kararlar oybirliğiyle alınır. Kopenhag krtterlert - Türkiye, Avrupa 'nın kendisine karşı Önyargdi davrandığuu düşünüyor. Bu ko- nuda ne söyleyeceksiniz? - Bence bu düşünce bir zamanlar Avru- palıbazı devlet adamlannın söyledikleri ba- zı sözierden kaynaklandı. Sanıyorum bu sözleri s'öyleyen Sayın Kohl'dü (Alman- ya'nın eski başbakanı). Başkalan da olabi- lir. Türkiye'nin AB tarafindan memnunlukla karşılanmayacağını söylemişlerdi. Türkiye'nin bu düşüncesi kısmen bu sözierden, kısmen de ortak değerlerin uygulanması gereğınden doğan yan- lış anlamadan kaynaklanıyor gibime geliyor. Sanıyorum Türki- ye'de, AB'nin neden bu kadar ortak değerler temeline dayandığı tam olarak anlaşılamadı. Size birörnek vereyim. AB, HeiderAvus- turya hükümetindeyken Avusturya'ya o sert tepkiyi gösterince bazı aday ülkeler çok şaşmnışlardı. AB'nin Avusturya'nın içişle- rine kanştığını, müdahale ettiğini düşûnmüş ve adeta şoka uğra- mışlardı. AB zaman zaman benzer kararlar alabüir. Bizler üye ola- rak bazı ulusal kararlan Avrupa düzeyine bırakıyoruz. Öte yan- dan ülkelerimizde, hükümette olan poLtikacılanmız da ulusal üs- tü kararlar alma durumundalar. - Türkiye'dekvnüeriABüyeliğinin ulusalkimliği, kültürüyok edeceği, ulusalegemenliğinAvrupa 'ya teslim edileceğigörüşün- deler. Siz bu kaygüan hakh görüyor musunuz? - Hayır, haklı görmüyorum. Burada ulusal değerlerden söz edi- yoruz. Ama bir de Kopenhag kriterleri var. Normal olarak "uhı- saldeğerter" derken ulusal kültürel kimlik ve benzeri değerlerden söz ediyoruz. AB üyesi olarak da bunlan koruyabiliriz. Bizim bir îsveç kimliğimiz var. Pek çok karan Îsveç düzeyinde alıyoruz. Bu- rada ulusal kimliğin tesümiyeti, buna ihanet diye bir şey söz ko- nusu bile olamaz. Ama öte yandan ortak değerler var. Bunlar da demokratikleşme, insan haklan, ölüm cezasının kaldınlması, iş- kenceye son verilmesi gibi değerler. Bunlara ahşmak gerekiyor, bunlar ortak Avrupa kurallan. Ama bunlar öylesine genel kural- lar ki ulusal kımlıkle uzaktan yakından ilgileri olduğunu düşün- müyorum. - Yani, AB bir kulüptür, üye olmak isteyen de bu kulübün ku- raüanna uyacakür mı demek istiyorsunuz? - Evet, tam olarak öyle. . ^ - Peki, sizce Türkiye akü ve manük olarakAB üyeliğine hazvr mı? - Son bir yılki gelişmelere baknğımızda en azından hükümeti- nizin üyeliğe hazır olduğu gorülebiliyor. Örneğin, yasa değişikliklenne gidiliyor, kültürel haklara daha fazla özen gösteriliyor. Hükümet işkenceyle mücadele için ciddi önlemler alma yoluna gidiyor, hukuk anlayışını pekiştirmek için ma daha pek çok görüşme yapıhyor. Dolayısıyla da kimin ya da kimlerin ilkler olacağını söylemek için çok erken. Üstelik hiçbir aday ülke görüşmeleri tamamlamış değil. Görüşmeler herhalde 2002 ilkbahar ya da yazında bitirilir. - Peki, Türkiye'ye tam üyelik için kaçyû veriyorsunuz? - Demin de söylediğim gibi bu, Türkiye'nin neleri başardığına bağlı bir şey. , - • - Bir de Türkiye 'nin önümüzdeki 25-30yıl içinde 100 mifyon nüfüsa erişeceği, dolayısıyla da AB üyesi olursa Avrupa Parla- mentosu'nda en fazla milletvekiline sahip ülke olacağı, bu ne- denle de Almanya ve yandaşı ülkelerin Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkuklan spekülasyonları var. Siz bu konuda ne düşünü- yorsunuz? - Ben böyle hesaplar yapüdığını düşünmüyorum. Demin fark- h kültürlerden söz etmiştim. Evet, Türkiye Müslüman bir toplum. Bu da Avrupa'ya çeşitlilik, katma değer kazandıracaknr demiş- tim. Türkiye'nin, nüfusu en büyük ülke olacağı için olumsuzluk- larla karşılaşacağını hiç sanmıyorum. Işe bir de öbür tarafindan bakalım. Türkiye'nin nüfusu 100 milyona ulaşu^a bu, Avrupa'da açık pazara 200 mılyon kişinin kanlması anjamına gelır. Bunu bu şekilde, olumlu yanından aunakta yarar vardır. .r , - Bir de Fransız Parlamentosu 'nun Türkiye 'ye karşı aldığı Er- meni soykırımı karan var. Bu yasalaşa da. Bu konuda ne düşü- nüyorsunuz? - Biz Îsveç'te böyle bir karar almadık. Üstelik, bir başka ülke- w nin aldığı karann değeriendirmesıni yapmak da her zaman tehli- kelidir. Aynca, Fransız Parlamentosu'nun Fransız hükümetinden bagımsız olduğunu da bılıyoruz. Bizim Îsveç hükümeti açısından da her zaman parlamentonun aldığı karaıiar- la ilgili görüş belirtmenin kabul edilemez olduğunun bilincindeyim. - Ama burada bir ülke, Türkiye gibi ege- men bir ülkeye müdahale hakkını kendin- debuluyor.~ - Biz olaylara o gözle (Fransa'nın gözüy- le) bakmıyoruz. Bir kere, tarihi olaylara ta- nhçılenn bakmalan gerektiğini, bu tür ko- nulann ilgili ülkelerin işi olduğunu söylüyo- ruz. Butarüşmalan sürdürmek ya da sürdür- memek onlara bağlı bir şey. Ben burada ya- bancı birparlamento olan Fransız Parlamen- tosu'nu kınamak ıstemiyorum. Ama, "Rz onlarm yoiunu secmedik. Bu konuyla bu şe~ l U ^ , diyoruz. -Kararlann oyçokluğuylaalınmasıkonusunuAlmanya mı or- taya attı yoksa? - Evet, çok iyı bildıniz. Ama mantıklı ve gerçekçi olmalıyız. Şu- na dikkat çekmekte yarar görüyorum. Avrupa'yla bütünleşme ve Avrupa gelişmesine katılma, kendi halkınızın desteği olmadan mümkün değildir. Şu anda da o kadar çok bütünleşme süreçleri devam ediyor ki... Bir kere genişleme süreci, ondan sonra da' Eu- ro süreci, Schengen süreci, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimli- ği (AGSK) süreci sürüyor. Gördüğünüz gibi elimizde epeyce iş var. Çok çalışmak zorundayız. Bu arada halkınızın da bu konular- dan bilgi sahibi ohnası gerekiyor. Aksi halde işler ters teper. Hal- kınız AB'yi eleştirmeye başlar. Halkın, kendini bu süreçlerin bir parçası hissetmesi lazundm Bu gelişmeyi fazlasıyla hızlı yapar- sanız, halk buna yetişemez. Olumsuzluklar başlar. 'Görüşmeler 2002de biteblllr' - Halkın buna kaahmı da gerekli mi? - Evet, bu çok gerekli. Avrupa'nın geleceğini tartışırken buna paralel olarak üniversiteler, okullar, öğrencilerle de görüşmeler yapmahyız. - Başbakan Ecevit, Nice 'teyken Ankara'da Genelkurmay'dan AB 'yeyapılan sert çıkıs, Avrupalı liderler tarafindan nasıl kar- şılandı? - Biraz şaşırdık. . • - Genişleme sürecinde AB üyeliğine alınacak ilk aday ülkeler belirlenme aşamasında. Bu aday ülkelerin kriterleri tam olarak karşüayabildiklerini düşünüyor musunuz? - Henüz hangi ülkelerin ilk olarak üyeliğe alınacaklan öngörül- medi. Şimdiye kadar her ülke, kendi başardıklan ölçüsünde AB'yle görüşmelerini sürdürüyor. Biz burada farklıhk ilkesini uyguluyoruz. Her ülke kendi gelişmesi, kendi nitelikleri ve başar- dıklanna göre değerlendirihnelidir. Belki bu yıl içinde hangi ül- kelerin ilkler olabileceğini görebileceğk. Ama şimdilik hangi ülkelerin ilk grupta yer alacaklannı söyle- yemiyoruz. Bu farklılık ilkesini tam olarak uygularsak ilk grupta iki, üç, belki de dört ülke olabihr. Bunlar da eğer diğerlerinden epeyce bir mesafe kat ettikleri gö- rülürse ilk grupta yer alırlar ve AB'ye ilk katılacaklar olurlar. A- 'Doga önemsenmedr - İsveç 'in, altı aylıkAB dönem başkanh- ğı süresinceyapmayı hedefledikleri neler? - Bizim *öç E" dediğimiz hedeflerimiz var. Bunlar genişleme (enlargement), istih- dam (employment) ve çevre (envıronment). Bunlar İsveç'in öncelikleri. Öcinci öncehği- mız de kadınlar ve erkeklerin eşit fırsatlardan yararlanmalan. Ta- bıi ki dış polıtıka, genel işler konseyi, savunma ve güvenlik poli- tikalan, askeri ve sivil kriz yönetimleri de bizim için çok önemli. Kadınlar ve erkeklerin eşit fırsatlardan yararlanması kavramını is- tihdama sokma çalışmalanmız hızla sürüyor. Kadınlann çalışma yaşamındaki yerleri, kadınlann eğitimi, kreşlerin geliştirilmesi, yaşlı bakım yurtlan öncelıklenmiz arasında. Ama sakın yanıhna- yın. Ben burada, isveç ideal bir toplumdur gibi bir şey söylemi- yorum. Çünkü isveç ideal bir toplum değil. Ama saydığım bu so- runlann bir kısmmın üstesinden geldik. - Peki çevre ve istihdam sorunlanyla nasılbaş etmeyi hedefli- yorsunuz? - Bunu herkes için kurallar koymadan yapmayı hedefliyoruz. Hedefleri iyi belirieyerek, işsizliği düşürüp, eğitimi arttınp geliş- tirerek, bütün Avrupa'ya yeni teknoloji sağlayarak bunu yapıyo- ruz. Bütün ülkelerin olumlu ömeklerini alıyoruz. Bunlan uygu- lamaya koyuyoruz. Her ülkenin kendi istihdam politikalan var. Bu istihdam politi- kalanyla hedeflerine ulaşma çabasnıdalar. Öte yandan çevre sağ- lığı konusu daha değişik. Bu, yasalara bağlı bir konu. Ben Dışişleri Bakanlığı'ndan önce isveç Çevre Bakanı'ydun ve Avrupa ülkeleri için çevre sağlığının çok önemli bir sorun olduğunu büiyorum. Bugünlerde iklimler- deki değişiklikleri konusuyoruz. Çevre sağhğıyla hayati derece- de ılgılenmezsek bizler için hiçbir gelecek olamaz. Bunu da hep birlikte yapmak zorundayız. Aksi halde bütün fırsatlan kaçırmış oluruz. - îsveç te, eski hşlann arnkyaşanmadığt ve sera etkisinin git- tikçe dahafazla hissedilmeye başiandığı tarüşmalannı duydum. Bu sera etfdsine karşı neleryapüabilir? - Evet, bu çok tehlikeli. Bugüne kadar doğayı çok fazla önem- semediğimiz için doğada önemli tahribata neden olduk. Bazüan, "Bo, daha biiimsel oiara kuBtknmadL Senı eddsi oWu|unaD€re- den hükmediyorsunuz? Bu beOd bu yıla bağh bir olaydnf diyor- lar. Ama işi şansa buakamayız. Doğaya zarar verdiğimizi biliyo- nız. Karbondioksidin çevreyi, havayı mahvettiğinin hepimiz bi- lincindeyiz. Yüzde yüz bilimsel kanıt çıkmasını bekleyemeyiz. Buna zamanımız yok. Beklersek o zaman da çok gecıkmış olu- ruz. Bir an önce harekete geçme, önlem ahna durumundayız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle