18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S22 EKJM 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA D1ZL Şeyhuçmaz,mürituçururSanayicilerimiz, yasadaki boşlukJar yüzünden parti baş- kanlaruıın kolayca diktatör ke- silebilrnelerini, yaşadığımız top- lumsal ve ekonomik krizin baş nedenlcrinden biri olarak gör- dükleri içın, Siyasi Partilcr Ya- sası'nın acele değiştirilmesini de hazırlattıklan memorandum- da On Emir'den biri olarak öner- mişlerdir, büindiği gibi. Ancak hemen şunu da t>elir- telim ki, siyasi parti başkanla- nnın diktatörlüğünün bu dııru- mun baş nedenlerinden biri ol- duğuna bugün artık yalriLZ sa- nayicilerimiz de degil, neredey- se bütün aydmlanmız yürekten inanmaktadırlar gördüğümüz kadanyla. Siyasi Partiler Yasa- sı'nın acele değiştirilerek par- ti başkanlığı süresinin suurlan- dmlması gerektiğini onlar da savunmaktadırlar ısrarla. Büindiği gibi, henüz bir se- çim yasası bulunmadığı için, 1876 Kanun-u Esasisı'nin ka- bulünden sonra, Birinci Meşru- tiyet'te, 18 Mart 1877 günü top- lanan Ilk Osmanlı Meclisi *nin üyeleri de, II Genel Meclisi üye- leri gibi cemaatJerce seçilmiş- lerdir. Bu Meclis'in ilk işlerin- den biri de ilk seçinı yasasmı hazırlamak olmuştur. Meclis'in de, tıpkı Ingiltere'deki gibi, üyeleri- nin tamamı Sultan tarafindan atanacak bir "A\an Mecfisi" ile üyeleri "efli bin erkek için bir miilet- vekUT ilkesine gore seçilecek "Mebuslar Mec- Ka"nden oluşan iki meclisli birparlamento şek- linde kurulmuş olmasına bakılırsa, gerek bu mec- lis modelinin, gerekse seçim yasasının Ingilte- re'den almdığı da galiba kuşkusuzdur. Batıdan gelen kavramlar Sultan ILAbdülhanıid'in, 1877Haziranj'nda, Rus ordusunun Çatalca'ya kadar gelmesi üzerı- ne Saray'da düzenlerrıği bir toplantıda, İstanbul Mebusu Astaralar Kethüdası Ahmet Efedi nın konuşmasınaöfkelenip "Gefecekdönemdahaak- fa başmda mebuslarseçflsm" diye buyurarak Mec- lisMkapatmasırurıardındaıı, 1877sonbahannda- ki, Birinci Meşrutiyet döneminin ikinci seçimi ile, 1908'deki îkinci Meşrutiyet'in ilk seçimi de bu yasaya göre yapılmıştır. Ancak, toplanan Mec- lis, hemen ertesi yıl Kanun-u Esasi'de ve 1876 tarihli "Intihab-ı Mebusan Kanunu"nda deği- şiklikler yaparak oy kullanma hakkını genişlet- mış ve 1912, 1914 ve 1919 seçımleri de bu de- ğişiklikJere göre yapılmıştır. Ne var ki, Tevfik Çavdar'ın "Mühtehib-i Sa- ni'den Seçmene" adlı kitabında da altı çızüdiği gibi, "parti" veya Osmanlılann deyimi ile "fir- ka" kavramı da, 1908'de bile Osmanlı düşünce- sinde henüz yoktur. Seçimlerde, cemaatfer ve cemiyetier (dernekler) tarafindan gösterilmek- tedir adaylar. Örneğın, Halâskâr Zabitan grubunun baskı- sıyla Sadrazam Sait Paşa'nın istifa ettiği 16 Tem- muz 1912'den, 23 Ocak 1913'teki Babıâü Bas- knu'na kadarki sürenin dışında, 1908 'den 1918 'e kadar sürekli iktidarda olan ünlü Ittihad ve Te- rakJd Cemiyeti de, büindiği gibi XIX. yüzyılın sonlannda gizli bir dernek olarak kurulmuş ve 1909 yılındaki kongrede, hem gizliliğin kaldınl- masına, hem de Meclis dışında "cenuyet" ola- rak kalınıp Meclis'te ise milletvekillennın bir "firka'' oluşturmasına karar verilmiştir. 1913 yı- lındaki kongrede de, tüzüğe, "Ittihad ve Terak- ki Cemiyeti bir firka-ı siyasidir" diye madde ek- lenerekbu iküüc ortadan kaldırümış ve Cemiyet, firka ile bütünleşerek kendine son vermiştir. Kısacası "firka" (parti) kavramı da, 1908'den sonra tkinci Meşrutiyet'in sağladığı özgürlük ortamında, Batı'dan gelmiştir Osmanlı düşün- cesine, görüldüğü gibi... Cüva cok partill slstem! Ama ne ilginçtir ki, parlamenter düzenin da- ha ikinci yılrnda, 1911 'de, istanbul'da yapılan bir ara seçimi yeni kurulmuş Hürriyet ve Itilaf FırkasTnın adayı 195'e karşı 196 oyla, topu to- pu bir oy farkla kazanınca, Ittihad ve Terakki ik- tidan Meclis'teki çoğunluğuna dayanarak yasa- lan değiştirip sıkıyönetim ilan etmiş ve Batı'dan ahnan, güya çok partili sistemi zorbalıkla bir tek parti iktidan haline dönüştûrmüştür hemen. Bu yüzden, sıkıyönetim altında yapüan 1912 seçim- leri de, "sopah seçim" diye geçmiştir tarihe. Görüldüğü gibi, siyasal erki ele geçirmiş tari- himizdeki ilk siyasal parti olan Ittihad ve Terak- ki Cemiyeti'nin yöneticüeri de, daha iktidara ge- lip örgüt bir parti haline dönüşür dönüşmez, ön- ce "Merkez-i Umumi" adı altında. kısa bir süre sonra açık açık "Talât-Enver-Cemar üçlüsü şek- linde diktatör kesilmişlerdir hemen. Gene, Mustafa Kemal de, bağımsızlık savaşı- nı örgütlemek amacıyla 1919'da önce bir parti degil. bir dernek kurmuştur ve "AnadoluRume- B Mudafaayı Hukuk Cemiyeti" adlı bu dernek, Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan nice sonra, Cum- huriyetin üanındantoputopu biray yirmi gün ön- ce ancak, 9 Eylül 1923'te "Halk Fırkası" adıy- la bir parti haline dönüştürülmüştür. önce Meclis sonra ordu Yani, Mustafa Kemal, bağımsızlık savaşmı hiçbir zaman salt bir askeri olay olarak düşün- memiştir ve bu nedenle, en yakın silah arkadaş- lannın bile, böyle kongrelerle, meclisle zaman Ne var ki, daha Halk Fırkası 'nın başına geçip, Cumhurbaşkanı seçilmeden önce, 30 Agustos Za- feri 'nin kazanılmasının hemen ardından, 1922 yı- lı sonbahanndan itibaren, o güne dek can düş- manı kesilenJer bile, ne olağanüstü bir kişiliğe sahip bulunduğu, Tann armağanı, kutsal, gözle- rine bakılabilemez biri olduğu konusunda övgü yanşuıa girişmişlerdir. Örneğin,Zi>aGökalpbüe,daha30Ekim 1922 tarihli Küçük Mecmuada. "Türkün ütamını sen buldun/Jksir gibi bu nıillete ilaçsın". \ eya "Sen yalnız bir büyük insan, yalnız dâhi ve kahraman değüsin, sende nice gizli kuvvetier sakh, sen Tan- nnm bizeyardunını gönderdiği efisin*' gibısınden manzumeler yazıp yayımlamaya başlamıştır. Oysa, Mustafa Kemal, hilafete ve saltanata son verip, yerine laik bir cumhuriyet kurmuştur bu amaçla. Ama ne acıdır ki, Osmanlı artığı ay- dınlanmız, daha ilk günden, önce Mustafa Ke- mal'i kutsailaşürma yanşına girişmişlerdir el- birlığiyle. Gerçekten. "Şeyh uçmaz, mürit uçu- rur" anlamında bir atasözü olan bir başka top- lurn daha var mıdır acaba yeryüzünde? Örneğin, insanlan hemen kutsallaştınp, olağa- Orrneğin, insanlan hemen kutsallaştınp, olağanüstü Tannsal kisüiklere sahip olduklanna kendilerini de inandırarak ayaklannı yerden kesip uçurmakta, dokunulmaz hlmakta galiba gerçekten de üstümüze bir başka halk daha bulabümek olanaksızdır. Uçurulacak kişinin şeyh olması da zorunlu değildir üstelik, İşyerierimizdeki müdürlerimizi, amirlerimizi, şeflerimizi, hatta üniversitede hocalanmızı bile kutsaUaştınp uçuruveririz kolayca. yitirmesine akıl erdiremeyip bir an önce cephe- ye gitmesi önerilerini de, hep "OnceMecKs,son- ra ordu" diye yanıtlamıştır. Nitekim, gerek Os- manhMedis-iMebusanı'nınyeniden açüması içın 9 Ekim 1919 'da alınan seçim karanyla yakından ügilenerek arkadaşlanyla birlikte aday olup, mil- letveküi seçilmişlerdir, gerekse 12 Ocak 1920'de açılan Meclis'in 16 Mart 1920'de Ingüizlerce basılması üzerine de derhal girişimlerde buluna- rak topu topu 38 gün sonra, 23 Nisan 1920'de, gerçekten de önce meclisin, Ankara'da Büyük Mil- let Meclisi adıyla yeniden toplanmasını saglamış- tır, büindiği gibi. Gerçi, tamamı şeriattan ve saltanattan yana Osmanlı aydınlanndan oluşan bu Meclis'te, za- man zaman kimi seçimleri gizli toplantılarda yaptırmamış, zaman zaman çaresiz kalıp kürsü- nün üzerine fırlayarak, "Efendiler, aksi takdirde bazı kafalar kopanlacakbr" diye konuşmalar yapmamış, hatta yakın arkadaşlanna, "Artık da- yanamav'acağım bu Mech's'e. ne dersiniz, kapat- sakmı" diye iç dökmemiş de değildir. Ama, istese kendisini kral büe üan edecek güç- te olduğu halde, bütün bu koşullarda, ne Meclis karan olmadan bir uygulamaya kalkışmıştır, ne de katılmadığı herhangi bir Meclis karannı. de- ğiştirtinceye dek, istemeden de olsa uygulamak- tan kaçınmıştır. nüstü Tannsal kişiliklere sahip olduklanna ken- dılenni de inandırarak ayaklannı yerden kesip uçur- makta, dokunulmaz kılmakta galiba gerçekten de üstümüze bir başka halk daha bulabümek ola- naksızdır. Uçurulacak kişinin şeyh olması da zorunlu de- ğildir üstelik. işyerierimizdeki müdürlerimizi, amirlerimizi, şeflerimizi bile kutsallaştınp uçu- ruveririz kolayca. Hatta, onu kendüerinin uçur- dugunu bir süre sonra unutup, gene kendüerinin uydurduğu "kerametine" sanki gerçekmiş gibi yürekten inanarak o şeyhin ıçtenlikli mûridi ke- silmış olanlanmız da görülmemiş şey değüdir. Diktatörlük önlenecek m»? Öyle ki, karakollarda, okullarda, hastaneler- de, spor salonlannda, hatta parklarda, sinema- larda bile bolca karşılaştığımız tabelalardaki "İçeri girmek yasaktır", "Çımkre basmakya- saktir" gibisinden buyruklann altındaki im- za "müdüriyet" bile, bizim için, kim olduğu- nu sormaya dahi cesaret edemeyeceğimiz den- li kutsaldır. Bu nedenle, parti başkanlannın diktatör ke- silmelerinin önlenebihnesi, TÜSlAD'cılarca öne sürüldüğü gibi, salt Siyasi Partiler Yasa- sı "nda yapılacak değişiklüde, başkanlık süre- sinin sınırlandınlmasıyla, ger- çekten sağlanabilir mi acaba ülkemizde? Basından öğrendiğimize gö- re, yeni kurulan AKPartisi'nin tüzüğünde genel başkanlüc sü- resinin 12 yüla sınırlandınlmış olması, diyelim Recep Tayyip Erdoğan'ın diktatör kesikne- sini mi engelleyecektir, yoksa başkanlann olsa olsa diktatör- lük sürelerini mi sınırlayacak- tır ancak? Çünkü, ülkemizde bugüne kadar kurulmuş siyasi partüe- rin başkanlan içinde, sanınz ÖDP Genel Başkanı Ufiık Uras'ın dışında -ki, bu da ÖDP 'nin henüz partileşeme- miş olduğunun işareti sayılsa gerektir bizce- diktatör kesü- memiş tek bir kişiyi göstere- bilmek, galiba gerçekten olanak- sızdır. Ote yandan da, birkaçı- nın dışında da bu insanlann ne- redeyse tamamının, hasbelka- der geldikleri bu görevlerde kendi istençleriyle düctatör ke- sümelerini sağlayacak bir kariz- matikkişüiklerinin varüğından, birtakım kurnazlıklann dışında bir üstün zekâlannın bulundu- ğundan veya şöyle dişe doku- nur bir bilgi binkimlerinin ol- duğundan söz edebilmek de olanaksızdır bizce, gördüğümüz kadanyla. Kısacası, ta 1908 'den beri, kurduğumuz bütün siyasi partüerin başkanlannın, seçüdikten sonra bir daha o koltuktan kolay kolay aynlmayıp, ba- şınuza düctatör kesümelerinin nedenini de, biz- ce hiç kuşku yok ki, ne o kişüerin karakterlerin- de, ne de Batı'dan aldığımız günden beri kendi- mize uyduracağız diye defalarca değiştirdiğimiz Siyasi Partiler Yasası'nda, tam karşıtı kendimiz- de, asü toplumsal yapımızda aramak daha büim- sel bir yaİdaşım olsa gerektir, kesinlikle. Tann buyruğu... Örneğin, bu insanlar, unutulmamalıdır ki, Atatürk'ün ölümünün hemen ertesi günü oy- birliği üe CHP Başkanı ve Cumhurbaşkanı seç- tüderi Ismet Inönü'yü, topu topu bir buçuk ay sonra, 26 Aralık 1938'de de CHP Kurultayı'nı olağanüstü toplayarak, ortada daha fol yok yu- murta yokken, güya Atatürk'e de "Ebedi ŞeP saru veriyormuş gibi yapıp, bu kez de ülkenin değişmez "Miffi ŞePi ilan etmişlerdir aceleyle. Sonra da, ilginçtir gene aynı insanlar, güya şi- kâyet ediyormuş gibi bu kez de "MflB ŞeP sa- nını dillerine dolayarak tnönû'nün hemen düc- tatör kesildiği dedikodulannı yaymaya başla- mışlardır el altından, ne acıdır ki... Parti başkanlan da, parti üyeleri için bir si- yasal önder olmaktan çok, örneğin milletvekil- liğine liste başından aday göstermek, bakanlı- ğa atamak gibi, sağlanacak siyasal rantı pay- laştıracak, tıpkı bir tarikat şeyhi, bir aşiret be- yi, ya da bir hemşeriler grubunun ağası benze- ri, söz sahibi, kutsallaştınlması gereken biri- dir. Cünkü, bu paylaştırmaya karşı çıkılması ha- linde herkesin birbirine düştüğü ve birliğin da- ğıldığı birçok kez yaşanmış olduğu için, üye- ler, başkanın sözünün bir an önce Tann buy- ruğu niteliğine kavuşhırulabümesi amacıyla acele kutsallaştınlmasının zorunluluğuna yü- rekten inanmaktalar ve onu düctatör yapmaya çalışmaktadırlar zaten. Doğrusu, bu verilere bakılacak olursa, halen içinde bulunduğumuz siyasal ve ekonomik dar- boğazdan kurtulabilmemiz için, gerçekten, TÜ- SlAD'çılarca da savunulduğu gibi; a) Yasalarla birtakım poKsiye önlemkr geti- rip, sn asi parti başkanJannın otoriteJerini ör- panlayarak, diktatör ohnaianm mı engefleme- ye çahşmabyız. Yoksa, b) Külahlanmızı önumnze koyııp, ha\arisi kesOdiğinıiz bu sistemk başunıza sürekli birden çok diktatör yarafmak yerine, hiç oünazsa bir seçim süresince diktatör sayısuu teke indirecek başkanhk sistemine geçmenin mi toplumsal ya- pımıza daha uygun düşüp düşmeyeceğiıü cid- di ciddi tarüşmahyız? Galiba asü düşünmemiz gereken sorun bu bi- zim için. bugün... Yarın: Alle meclisinin verdiğl idam kararları GAYRİMENKULÜNAÇIKAiniRMAİI^IVIBEŞİKDÜZÜİCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Dosya No: 2000/579 Es. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cınsı, kı\Tneti, adedi, evsafı: Bir borçtan dolayı mahçuz olup, satılmasına karar verilen. Trabzon ili, Beşikdüzü ilçesi, Beşikdüzü Mahallesi. Bûk me\kıınde \er alan \e tapuda pafta: 5. parsel: 2365'te kayıtlı paftasmda 640 m2 olan arsa cinsli gayrimen- kulün lamamı, mödürlüğümüzce cebri icra yolu ile satılarak paraya çevrilecektir. Satış ilanı tüm alakadariara. Tapu Sicıl Müdürlüğü'nce bildinlen adreslere tebliğe gönderilmiş olup. adreste tebligat yapılamaması veya adresi bilinmeyenler için iş bu satış ilanının ilanen tebliği yerine kaim olacağı ilan olunur. Taşınmazın Imar Durumu: Beşikdüzü Belediye Başkanlığı'nın 11.10.2001 tanh ve 1501 sayılı yazısında, satışa konu Beşikdüzü ilçesi, Beşikdüzü Mahallesi, Bük mevkiinde yer alan ve tapuda pafta: 5, parsel: 2365'te kayıtlı arsa cinsli, paftasında 640 m2 olan gaynmenlcul 20 L - 11 imar durum belgesıne göre bitişik nizam, bodrum hanç 6 (altı) kat adedi. 18 50 saçak seviyesınde \e °'o 33 çatı meyil durumundadır. Taşınmazın Hali Hazır Durumu: Trabzon ili Beşikdüzü ilçesi, Beşikdüzü Mahallesi, Bük mevkiinde kâin ve tapuda pafta: 5 parsel: 2365 "te kayıtlı ga> nmenkul Beşikdüzü ılçe merkezinde bulunmakta. düz bir konumda. sağlam bir zemin yapısında, imar par- selidir. Her türlü belediye ve sosyal hizmetlerden en iyi bır şekilde istifade etmektedir. Çarşı \e pazar yerlen ile ekonomik merkezlere çok vakındadır. Yol üzenndedir. Taşınmazlann Kı>Tneti: Trabzon ili, Beşikdüzü ilçesi, Beşikdüzü Mahallesi, Bük mevkiinde kâin ve tapuda pafta: 5, parsel: 2365"te kayıtlı arsa cinsli, paftasında 640 m2 olan gayrimenkulün tamamı; bulundugu yeri, imar durumu, hali hazır vaziye- tı, bu civardakı gayrimenkul alım satım rayiçleri gözönünde bulundurularak 92.800.000.000.- TL. (doksanikimilyarsekizyüzmılyonlira) kıymet takdir edilmiş olup, bu bedel üzerinden satışa çıkartılnuştır. Satış Şartlan: 1. Satış, 27.11.2001 Salı günü saat 14.00'ten 14.30'a kadar Beşikdüzü İcra Müdürlüğü odasında açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin % 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mec- muunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdu bakı kalmak şartı ile 0 7 12 2001 Cuma günü aynı yer ve saatlerde ikinci artırmaya çıkanlacaktır. Bu artır- mada da bu mıktar elde edılememışse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdu saklı kalmak üzere artırma ılanında göstenlen müddet sonunda en çok artırana ıhale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malm tahmin edilen kıymetının % 40'ını bulması \e satış ısteyenın alacağına rüçham olan alacakJann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve pavlaştırma masraflannı geçmesi lazımdır Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa sa- tış talebi düşecektir I 2 Artırmaya ıştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin % 20'si nispetinde pey akçesı veya bu mıktar kadar milli bır bankanın temınat mektubunu \ ermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 20 günü geçme- mek üzere mehil verilebilir. Tellalıye resmı. ihale pulu. tapu harç ve masraflan alıcıya aıttır. Birikmiş \ergiler satış bedelmden ödenır. 3. Ipotek sahıbı alacakJılarla diğer ılgılılerin (*) bu gaynmenkul üzenndekı haklannı hususiyle faiz \e masrafa dair olan iddıalannı dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. aksi takdirde hak- lan tapu sicilı ile sabit olmadıkça paylaşmadan hanç bırakılacaklardır. 4. Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelinı yatırmamak suretiyle ihalenin feshıne sebep olan tüm alıcılar \e kefillen teklıf ettıklen bedel ile son ihale bedeli arasındakı farktan ve dığer zararlardan ve aynca temerrüt faizin- den müteselsılen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faızi aynca hükme hacet kalmaksızm daıremizce tahsil olunacak. bu fark, varsa öncelıkle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tanhinden ıtibaren herkesin görebılmesı içın daırede açık olup masrafi venldığı takdirde isteyen alıcı>a bır örneği göndenlebılır. 6. Satışa ıştirak edenlenn şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacaklan, başkaca bilgi almak ısteyenlenn 2000 579 Esas sayılı dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. (*) llgililer tabırine irtıfak hakkı sahipleri de dahildir Basın: 59555 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Soğuk Duş Avrupa Biriiği'ne bel bağlamanın yanlışlığı, Tür- kiye'nin gelecek yıl yapılacak ve AB'nin geleceği- nin ele alınacağı platformdan dışlanmak istenme- siyle bir kez daha anlaşıldı. Anayasada özgürlükler ve haklar konusunda ya- pılan iyileştirmeler, Türkiye'de 'kıyak maaşı' düzen- ieyen maddenin gölgesinde kalmasına benzer bi- çimde Avrupa'da da göz ardı ediliyor. Anlaşılan o ki, Avrupa Birliği, biz katılmak için ca- ba harcadıkça kendisini naza çekmeyi sürdürecek. Avrupa Biriiği'nin dönem başkanlığını sürdüren Bel- çika'nın başbakanı Guy VerrKrfstadt'ın, 2002 yılı mart ayında başlayacak ve AB'nin geleceginin tartışıla- cağı platformaTürkiye'nin katılıp katılmayacağı ko- nusunda henüz karara vanlmamış oldugunu açık- laması, doğal olarakTürkiye'de soğuk duş etkisi ya- rattı. Çünkü açıklama, AB devtet ve hükümet başkan- lannın gerçekleştirdiği gayri resmi zirve sonrasında yapılmıştı ve bir görüş birliğini yansıtıyordu. Dönem başkanlığını alan ülkelerin zaman zaman rastlanan öznel değerlendirmelerine benzemiyordu. Belçika Başbakanı'nın verdiği bilgiye göre kesin karar 15-16 Aralık günlerinde Laeken'de yapılacak zirvede alınacaktı. Bu durum bir umut sayılabilirdi, ama Belçika Dı- şişleri Bakanı Louis Michel'in açıkladığı gerekçe ha- yal kıncıydı. Michel, Türkiye'nin çağnlmasına karar verileme- mesinin nedenini, "Türkiye'nin Kopenhag kriterie- rine uyum konusunda kaydettiği ileriemenin belir- siz olmasına" bağlamıştı. Şimdi Avrupa Birliği Komisyonu'nun 13 Kasım'da açıklayacağı "Türkiye İçin llerieme Raporu"bekie- necek. Şayet rapor olumlu bir değerlendirme içerirse Türkiye'nin durumu yeniden ele alınarak sonuçlan- dınlacak. Avrupa Birliği ülkelerinin son yaklaşımına bakar- sak, Türkiye'nin çağnlmaması olasılığının ağır bas- tığı, "ayıp olmasın" diye çağnlsa bile gözlemci ni- teliğindeki bir düzeyde tutulacağı yönünde değer- lendirmeler yapılıyor. Aslında Avrupa Birliği'nin izJediği politika, Türki- ye'yi üyeliğe almamak, alır gibi yaparak oyalamak amacına yönelik. Ulusal hukukumuzu Kopenhag kriterlerirıe tam an- lamı ile uyartasak bile bir aşamayı gerçekleştirmek- le kalmış olacağız. Çünkü ardından "Kıbns Soru- nu" dayatması gündemegelecek. "Avrupa Güven- lik ve Savunma Politikası" (AGSP) konusundaki tu- tumumuzu değiştirmemekte direnmemiz gerekçe gösterilecek. Istenildikten sonra, sorun olarak nitelendirilebile- cek konu bulmak zor değil ki. Son kararda 11 Eylül terör saldınsının, Avrupa Birliği ülkelerinde de yarattığı ekonomik, politik ve sosyal çalkalanmanın da etkisi var. Çünkü en azın- dan işsizlik sorunu, Avrupa'yı da büyük ölçüde et- kiliyor. Onlar da geleceklerini görmekte zorlanıyor- lar. Tablo karamsar olsa da biz kendi işimize baka- lım. Hukuk devleti olma amacını, Avrupa Birliği'ne girmek yerine kendi yurttaşlanmızın mutluluğu için gerçekleştirme çabasına ağırlık verelim. Avrupa Bir- liği'ne girmek adına ödün vermek yerine, davetin- de zorunluluk duyulacak bir ülke olalım. [email protected]. Pelin Altınok ile Ercan Süt evlendiler. Şişli, 21.10.2001 İST4ISBUL1. ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 199658 V.name Mahkememızde açılan müte\effa Fatma Rahime Batu'nun (Eygi) \asiyetnamesinin kesinleştirilmesi- ne dair açılan davada venlen karar gereğince; Müteveffa tarafindan İstanbul 13. Noterliği'nce tanzim edilmiş 24.10.1989 tarih ve 53786-3214 yev- miye numaralı vasiyetnamesinde sahibi bulundugu tüm menkul ve gayrimenkul mallannı vefatından sonra Battalgazi Vakfi'na hibe ettiği ve yine Musta- fa Özcan'a da mua>yen malını bıraktığını vasiyet et- miş olup. adlanna tebligat yapılamayan mirasçılar Nermin Aktekin, Nimet Turhal'a iş bu vasiyetname- nin M.K.'nin 538. maddesi gereğince tebliği ve du- nışmanın 25.10.2001 günü saat 10'da yapılacağı adı geçenler adına tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 25.9.2001. Basın: 60591 ANKARA14. SULH HUKUK HÂKİMLJĞİ'NDEN 2001/517 Davacı EGO vekili tarafından davalılar Durmuş Akan, Ramazan Şenocak ve Ray Sigorta aleyhine açılan tazminat da\asının mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan gereğin- ce; Davahlardan Av"valı Sancaktepe Mah. 63. Sok. No: 15 Keçiörea Ankara adresinde ikamet ettiği bil- dirilen Durmuş Akan adına çıkartılan tebligatlar teb- liğ edilememış ve adresi de zabıtaca tespit edileme- miş olduğundan adı geçen şahsın bir dahaki duruş- ma günü olan 7.11.2001 günü saat 10.40'ta tüm de- lilleri ile birlikte mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi aksi tak- dirde duruşmanın gıyabında devam edeceği ve karar verilebileceği HUMK'nun 509. maddesi gereğince tebliğ yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olu- nur. Basın: 60373 Türkiye Gazetecıler Cemıyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlanna ılışkın raporlanyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberteriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenlı okumak için abone olun. Te(: 0.212.51106 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle