23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KİM2001 PAZARTESİ CUMHURİY1T SAYFA EKONOM / ekonomKgcumhuriyet.com.tr 13 tklann açlansattdı mbul Haber Servisi - >arrufMevduatı îortaFonu (TMSF) nyesindeki Etibank tısı altında toplanan ibank, Interbank ve >bank'aait 195aracın, ık teklif almak ıretiyle satışı dûn ıpıldı. skidji Müzayede vi'nin Yenibosna'daki îsiskrinin yeni ölümünde yapılan nüzayedede, 977 nilyar 270 milyon iralık satış »erçekleştirildi. dopmgî • GİRESU1S(AA)- Giresun Ziraat Odası Başkatu Özer Akbaşh, Fındık Tanm Satış Kooperatifleri Birhği'nin (FlSKOBtRLlK) alım fiyatını beğenmeyen ve serbest piyasa fiyatını az bulan fındık üreticisinin, fıyatlann yükselmesi için yılbaşuu beklediğini söyledi. Akbaşh, fındık tüketicisi ülkelerden büyük talep geldiğini, yılbaşının dış piyasaya getireceği bu hareketin kısa sürede iç piyasaya olumlu yansıyacağını ve dolayısıyla iç piyasada fındık fıyatlannın artacağını ifade etti. devtet • AKŞEHİR(AA)- Konya'nın Akşehir ilçesinde kurakhk sonucu zarar gören çiftçilere, 2 trilyon 150 milyar lira devlet destek yardımı yapılacağı bildirildi. Âkşebir Tanm Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre. kuraklık sonucu zarara uğrayan ve bunun tespitini yaptıran 6 bin 561 çiftçiye, Devlet Destek Fonu'ndan 2 trilyon 150 milyar 736 milyon lira yaıdımda bulunulacak. TTKMB'de otomasyon • ANKARA (AA)- Türkiye çapında 1.5 milyon üyesi ile Türkiye'nin en yaygın örgütlü kooperatifi olan Türkiye Tanm Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, otomasyona geçti. Yaklaşık 20 trilyon lira karşüığında bir Türk firması tarafından oluşturulan sistem, kısa süre önce hizmete alındı. GAP • GAZİANTEP(AA)- GAP, eneıjiden gıdaya, sulamadan istihdama kadar her alanda ülkenin umut projesi olma özelliğini koruyor. Program kapsamında 22 baraj ve 19 hidroelektrik santralı ile 1.7 milyon hektar alanı sulayacak sulama kanallan inşası öngörülüyor. Planlanan toplam sulama alanı, Türkiye'de ekonomik olarak sulanabilir alanın yüzde 20'sine, 27 milyar kilovatsaatlik enerji üretimi ise toplam yılhk elektrik enerjisi potansiyelinin yüzde 22'sine eşdeğer. Güneydoğu'dan • GAZİANTEP(AA)- Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden bu yılın 9 ayında, 20 milyon 992 bindolarlık77bin974 ton kristal toz ve küp şeker ile 19 milyon 311 bındolarlıkllbin495 ton bisküvi, çikolata, şekerleme ve pasta ihraç edildi. Geçen yılın ayıu döneminde, 18 milyon 902bindolarlık86bin 175 ton kristal toz ve küp şeker ihracatı gerçekleştirildi. Turizmde yabancı şirketlerin tekelleşme olgusu tehlikeli boyutlara ulaşıyor Türkiye'ye 'düşükfiyaf baskısıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk turizminde yabancı şirketlerin te- kelleşme olgusu tehlikeli boyutlara ula- şırken Alman tur operatörlerinin Türki- ye'den KDV oranı, müze girişleri, hava meydanlanndaki ücretler ve otellerdeki ekstra fıyatlann düşürülmesini istedik- leri bildirildi. ABD'ye yapılan saldın ve Afganis- tan' a yöneükbaşlaulan harekâta karşın, Körfez Savaşı döneminden faridı olarak 2002 yüı Türkiye programlannı değiş- tirmeyen Alman tur operatörlerinin pa- zara sunulacakyeni ürünler geliştirilme- si talebini de ilettikleri öğrenildi. Türkiye' nin birinci sıradaki pazan Al- manya'dan 2002 yüında gelecek turist sayısının 4 milyonu aşabileceği belirti- liyor. Ancak aralannda TU1, Thomas Co- ok, Revve, FirstChoice, Ögerve GTI'nin de bulunduğu tur operatörleri planlanan kapasiteye ulaşabümek içinsorun olarak niteledikleri bazı konulann çözümlen- mesini istiyorlar. Turoperatörlerinin, Tu- rizm Bakanı MustafaTaşar' ın Almanya ziyareti sırasında da dile getirdikleri bu istemlerin *>üzdel8olanKDVonınnBn düşürübnesi, müze girişlerive otefterde- ki ekstralann fıyatlannuı indirilmesi" Savaş etkilemedi Körfez Savaşı döneminde yükseten pazar otan Türkrye'ninönünü kesmekiçin tnrizmde üan edümetniş bir am- bargo nygulayan Al- manya'nm, Afganistan'm bombalanmasnia baştayansavaşakaı-şınbu kez Türldye'ye zarar verecek davranışlardan kaçmmaya özengöster- mesi dikkat çekti. Atanan tur operatörkri, 2002yıh Türkiye prognunlaruu geçen ySa oranla yfizde 20artürddar.(AA) olarak sıralandığı belirtildi. Operatörle- rin ayncahavaalanlanmn pahaluığından yakındığı, ancak havaalanlannda iyi ve kaliteli hizmet aldıklannı söyledikleri kaydedildi. Körfez Savaşı döneminde yükselen pazar olan Türkiye'nin önünü kesmek için turizmde ilan edilmemiş bir ambar- go uygulayan Almanya'nın Afganis- tan'm bombalanmasıyla başlayan sava- şa karşın bu kez Türkiye'ye za- rar verecek davranışlardan ka- çınmaya özen göstermesi dikkat çekti. Alman tur operatörleri, 2002 yılı Türkiye programlannı geçen yıla oranla yüzde 20 art- tırdüar. Ekin Yazım Merkezi Editörü FehmiKöfteoğfaı, tur operatörle- rinin Türkiye'ye yöneük planla- n ve 11 Eylül'den sonraki geliş- melerin Wiesbaden'de geçen günlerde düzenlenen "Geteceğjbn Turizm Kongrea" sonuç büdir- gesinde yer aldığını kaydetti. Kongredeki konuşmalarda Türkiye' nin turizmdeki ürünçe- şidi ve cazibe merkezlerinin sa- yılannın arttınlması gerektiğine dikkat çekildiğini anlatan Köf- teoğlu şöyle konuştu: "Bu, Avrupa seyahat pazan- nm yeniyapüanmasnun, berabe- rinde yenibir işbölümünü de ge- ürdiğini gösteriyor. Bu işbölü- mündepazaneflerinde buhındu- rantur operatörleri kendikrini tümüyk saüş ve pazarlamaya odakladıkian, müşteriyi gönde- recekteriülkekrindekendilerine pazara sunulacak yeri ürünler getiştirmede odakianmalan iste- SOROS'A GÖRE DURGUNLUKDtĞER EKONOMİLERİ DE ETKİLEYECEK ABD diinyayı süriMeyecek LONDRA (AA) - "Para »- hirbazT lakabıyla anılan ulus- lararası spekülatör ve fon işle- ticisi George Soros, ABD'nin resesyona (durgunluk) girdi- ğini ve dünyanın geri kalanı- nı dapeşinden sürükleyeceği- ni söyledi. BBC televizyonuna konu- şan Soros, dünya ekonomisin- de "yim sonçeyreğinin sonde- receakmtıhgeçeceğun" belirt- mekle birlikte, gelecek yılın ikinci çeyreğinden itibarenbir düzelme görüleceği tahminin- de bulundu. Soros, dünya ekonomisinin gelecekyıl göstereceğı düzel- mede öncülüğü de ABD eko- nomisinin yapacağını söyler- ken bununla birliktebu düzel- menin, resesyonutümüyle ge- ride bırakacak büyüklükte olup olmayacağı konusunda kuşkulu olduğunu bildirdi. Kıymet fiyatlannda büyük şişme olduğunu ve bunun gi- derilmesinin zaman alacagını belirten Soros, "Kuyunun di- binden çıkacağız ama kuyu- dan bütünüyte çıkıp çıknıaş a- ragımi7itan enıinde^fim" de- di. Soros, ABD Merkez Ban- kası'nı, faiz hadlerini üst üste düşürerek resesyonla müca- delede etkin rol oynadığı ge- rekçesiyle överken faiz indi- rimlerinde isteksiz davranan Avrupa Merkez Bankası'nı ise u olaylann gerisinde kaldı- ğT gerekçesiyle eleştirdi. 15 sirket birlesecek YenievlilMeryolda tZMtR(AA)-Uluslara- rası Türkiye AB Ekono- mik Kalkınma Merkezi (Inturecede) GenelMüdü- rü Tony Gunn, Türk ve In- giliz şirketlerini birleştir- me yolunda devam eden çalışmalarm olumlu so- nuçlannın ahndığmı bil- dirdi. KOBÎ ağırlıklı çalış- ma yaptıklarmı anlatan Gunn, her iki ülkenin KO- Bl'lerini bir araya getire- rek, güçlerini birleştirme- ye çalıştıklannı belirtti. Gunn, şu anakadar bir ara- ya getirdikleri 15 Türk ve lngiliz şirketin evlilik aşa- masında olduğuna dikkat çekerek, bunlann sektörel ağn-hğuun daha çok tanm, tekstil, otomotiv ve plastik olduğunu vurguladı. Gunn, merkezin çalışma- lannm finansal kaynağı- nın yüzde 40' ının AB Böl- gesel Kalkınma Fo- nu'ndan geldiğini belirtti. DÜNYA EROlSOMtStNEBAK1Ş/ERGIKmuizoto LONDRA ABD'ninİkinciHamlesi...Tarihin olağanüstü hızlandı- ğı bir dönemdeyiz. Şiddetli dalgalanmaların etrafa saçtığı olayların etkisiyle dengemiz sarsılıyor, algılama yetenegi- miz zayıflıyor. "Deneyimi ya- şamak, ama anlamadan ya- şamak" olasılığı yüksek. Sa- nınm, biraz geriye çekilip, ya- şanmıştarihin adasına sığınıp, gelişmelere buradan bakma- yı denemek gerekiyor. Böyle yapınca, ben, ABD'nin, 11 Ey- lül'den sonra, tarihte daha ön- ce hiç başanlamamış bir işe kalkıştığını, bu yüzden de yi- ne bir büyükaltüst oluşa doğ- ru hızla sürüklendiğimizi dü- şünüyorum. Hegemonya devrelerl ve ABD Bu bağlamdaGiovanni Ar- righi'nin, Fransız tarihçi Bra- udel'in eserlerine dayandırdı- ğı "Kapitalizmin Uzun Yüzyı- lı" çalışması, belki bize yar- dırncı olabilir. Şöyle: Kapitaliz- min tarihinde genişleme ve daralma evreleri birbirini izli- yor. Her genişleme evresi, bir liderdevletin siyasi, ekonomik üstünlüğü (hegemonyası) al- tındayaşanıyor. Hegemonya- cı güç, ekonomikve siyasi üs- tünlüğüne dayanarak dünya pazarını bitieştiriyor (global- leştiriyor), diğer kapitalist ül- kelerin kullanımına sunuyor. Her ekonomik genişleme dö- nemini, kriz egilimlerinin güç- lendiği bir mali genişleme dö- nemi izliyor. Bu mali genişle- me dönemine, hegemonyacı güç, diğer ülkelere göre daha ayncalıklı bir konumdan giri- yor; başlangıçta da en büyük kazancı elde ediyor. Ama Braudel'in vurguladığı gibi bu dönem "hegemonya- cı gücün sonbahan" oluyor. Çünkü yeni hegemonya ada- y\ güçler oluşmaya başlıyor. Bir siyasi altüstoluştan sonra, yeni bir hegemonyacı gücün alttnda yeni bir genişleme dö- nemi başlıyor. Dünya pazannı birleştiren bir hegemonyacı gücün variığı da genişleme dönemini olanaklı kılan en önemli etkenlerden biri. Şimdi ABD, bir ekonomik genişleme dönemini izleyen bir mali genişleme döneminin sonunda, ikinci bir hamle ya- parak, kendi hegemonyasını bir kez daha yükseltmek ısti- yor. Tarihte bunu başarmış bir devlet yok! Hegemonyalar yüksellrken... Napolyon savaşlan b'rttikten sonra, Avrupa merkezli dünya ekonomisi uzun bir genişleme, Polan- yi'nin işaret ettiği gibi {Büyük Dönüşüm, 1944) 100 yıl süren genel bir banş döne- mine girdi. Bu döne- min temelinde, Ingil- tere'nin, Avrupa dı- şındaki kolonilerinin sağladığı olanaklara, sınai üstünlüğüne da- yanarak yükselmiş, hegemonyasını kon- solide etmiş olması var. Bu konsolidas- yonla birlikte Ingilte- re, 1849'dan başla- yarakkendi iç pazarı- nı tek taraflı olarak dünya ekonomisine açtı. Ingiltere, kısa sü- rede Avrupa ile ABO'nin ihracatları- nın yüzde 25'ini çekmeye, ay- nı zamanda da serbestticare- ti tüm dünyaya yaymaya, Av- rupa dışındaki toprakları as- keri üstünlüğünü kullanarak diğer kapitalist güçlerin kulla- nımına açmaya başladı. Ingil- tere bir dünya pazan inşa ederken dünya ekonomisinin de lokomotifi konumunayük- seldi. Bu ortamda, Avrupa ve ABD hızla sanayileşmeye, sa- nayi kapitalizmı de uluslarara- sılaşmaya başladı. Dünya ekonomisindeki bu genişleme 1873-1896 arasındaki "büyük depresyonla" kesildi. "Büyük depresyonu" bir mali genişle- me dönemi izledi. Londra dünyanın mali merkezi haline gelirken artık sanayileşen di- ğer kapitalist ülkeler de kendi sömürge imparatorluklarını kumnaya giriştiler. Emperya- lizm dönemi başlamıştı. Bir teknolojik devrimle de destek- lenen bu mali genişleme dö- nemi, bildiğimiz gibi büyük güçler arasında paylaşım sa- vaşlanyla, Ingiltere'nin siyasi, ekonomik üstünlüğünü kay- betmesiyle son buldu. İkinci Dünya Savaşı bittiğin- de, artık bir dünya pazarından söz açmak mümkün değildi. Küresel pazar 1930'larda çökmüştü. Bunu yeniden kur- mak, savaştan büyük bir as- keri ve ekonomik güç olarak çıkan ABD'ye kalacaktı. ABD, Avrupa'nın ve Japonya'nın yeniden inşasına olanak sağ- ladı, bu ülkeleri "komünizme" karşı kendi nükleer şemsiyesi altında birleştirdi. IMF, Dünya Bankası ve GATT aracılığıyla, azgelişmiş ülkelerin piyasala- nnı Batı ülkelennin kullanımı- na açmaya başladı. Ancak Batı Avrupa ülkeleri ve Japon- ya, sanayilerini yeniden inşa ettikçe ABD'nin göreli ekono- mik üstünlüğü de aşındı. Bu ekonomikgenişleme dönemi- ni de 1970'lerde başlayan, 1980'lerdehızlanan, 19901ar- da da küreselleşmeolarakyü- celtilen bir mali genişleme dö- nemi izledi. Dün olduğu gibi bugün de mali genişleme döneminden (küreselleşmeden) öncelikle hegemonik güç faydalandı. Bu mali genişleme dönemin- de ABD, askeri ve teknolojik olarak kendini yenileyecek fonlaraulaştı. 1990'larda dün- yanın geri kalanı her yıl büyük bir krizle, hemen her yerde patlak veren savaşlarla, soykırımlarla çal- kalanırken, dün- yanın geniş alan- lan dünya pazan- nin dışına düşme- ye başlarken, ABD'de bir güven ve refah dönemi vardı. ABD, "so- ğuk savaşın" gali- bi olarak ideolojik hegemonyasını da pekiştirdi. Amabu sırada, New York dünyanın mali merkezi haline ge- lirken dünya eko- nomisinin genel kapasite fazlası, malişişkinliksoru- nu, gelişmekte olan piyasaların toplumsal krizleri giderek ağırlaştı. Bu mali genişleme dönemi 1997' de Asya krizi, 2000yılın- da ABD borsasında büyük bir gerileme ile başlayan ve tüm dünyaya yayılan, Türkiye, Ar- jantin gibi ülkeleri mali çökü- şün eşiğine getiren (bu hafta The Economist'in de artık kabul ettiği gibi) çok şiddetli bir resesyonla sona erdi. Clderek çöıülme... Bugün, ABD ekonomisi dünya ekonomisini bu reses- yondan çekip çıkaracak dina- miğe sahip olmak bir yana, re- sesyonu derinleştirici, küre- selleşmeyı aksatıcı basınçlann kaynağı. Avrupa ve Asya ülke- leri, geçen 10 yılın büyüme döneminde ABD ekonomisi- ne bu kadar sıkı bağlanmanın bedelini ödüyorlar. Diğer ta- raftan, Rusya ve özellikle Çin, iki büyük oyuncu olarak dün- ya platformunda yeıierini al- dılar. Bırleşik Almanya (arka- sında Avrupa BirUğİ), bir bü- yük güç olarak dünya sahne- sine çıktı. Diğer taraftan ABD egemenliği altında, ekonomi- leri ve stratejik enerji kaynak- ları diğer gelişmiş ülkelerin kullanımına açılan azgelişmiş ülkelerde hem küreselleşme hem de ABD karşıtı bir muha- lefetve siyasi istikrarsızlık hız- la gelişiyor. Bugün uluslarara- sı jeopolitiğin merkezine yine "Avrasya sorunu" oturdu. Yeni Dört Yıllık Savunma Değerlendîrmesi Raporu, ABD'nin hegemonyasını za- yıflatan yapısal sorunları aş- mak için öncelikle rakipsiz (şimdilik) askeri gücüne gü- venerek dayatmacı/müdaha- leci bir politika izlemeye karar verdiğini gösteriyor. 11 Ey- lül'den sonra başlayan, süre- si ve kapsadığı alanlar açı- sından ucu açık, "soğuk sa- vaş benzeri" bir "terorizme karşı savaş" konsepti, ulusla- rarası saflaşmaları ABD çev- resinde yeniden düzenleme- yi, enerji kaynaklannı denetle- meyi, ABD, lngiliz ve Avust- ralya (Anglosakson ekseni) gazetelerinde aniden günde- me getirilen "yeni kolonya- lizm" ile dünya pazarını ge- nişletmeyi amaçlıyor. Ama bu strateji, ABD'yi de, büyük güçlerin, kendi bölgesine egemen olmaya çabalayan Rusya ve Çin'in karşıt ma- nevralarına ve tuzaklarına da açmış oluyor. Özetle, gerek tngiliz gerekse de ABD he- gemonyasının yükselmesi- nt sağlayan ekonomik ve si- yasi koşullar bugün yok. Geriye salt askeri üstünlük kalıyor. Bu tek ayaklı hege- monya tazeleme girişimi çok korkutucu.. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Küçülen Devlet BüyüyenÇankaya Son anayasa değişikliğinin milletvekili maaşla- rını arttırma ile ilgili maddesinin Cumhurbaşkanı Sezer tarafından halkoylamasına götürülmek is- tenmesi üzerine yoğun tartışmalar yapılıyor. Cumhurbaşkanı yasal açıdan haklı bulunuyor. Tartışma bu nedenle hükümet ve çok az sayıdaki destekçileri tarafından siyasal düzleme çekiliyor. Cumhurbaşkanı suçlanıyor. Ülkeyi yönetemeyen hükümet, halkoylamasından öcü gibi korkuyor; halktan kaçıyor • • • Karşı çıkanlann öne sürdükleri iki gerekçe var: Halkoylamasının maliyeti ve vereceği siyasal za- rar. Halkoylamasınınyapılabilmesi için 20-40trilyon liralık bir giderden söz ediliyor; bu maliyet yüksek bulunuyor. Ancak bir nokta unutuluyor. Halkoyla- ması gideri bir kez ödenecek, milletvekili maaş ar- tışı ise süreklidir; maaş giden beş-altı ay sonra oy- lamanın maliyetinı geçecektir. Kaldı kı, bu hüküme- tin iki bakanı, yolsuzluk ve rüşvet olaylarına kanş- tıklan savlan arasında görevlerini bıraktılar. Görü- nen ve görünmeyen yolsuzluklar nedeniyle doğan ulusal kayıpları bir yana, hükümetin yalnızca ban- kalann kötü yönetimi sonucu neden olduğu zarar, halkoylaması giderinin tam bin katıdır. Kısaca, maliyetgerekçesine sığınanlar doğru davranmıyor. Daha da ilginci, yıllardır ülkenin hazinesi soyu- lurken, bankaların içi boşaltılırken, kıyıları, orman- lan, tarihi değerieri talan edilirken ses çıkarmayan- lar, halkoylamasına masrafı çok diye karşı çıktyor. • • • Siyasal nedenler de sağlıklı bir gerekçeye dayan- mıyor. Yapılan yanlış çok büyüktür, siyasetin, er- dem, doğruluk, açıklık ve ahlak değerieri çiğnen- miştir, toplumsal duyariılık hiçe sayılmıştır. Daha da önemlisi, var olan iç ve dış koşullar tümüyle göz ardı edilmiştir; büyük çelişkıye bakın, şimdi de iç ve dış ağır koşullardan söz edilerek halkoylama- sına karşı çıkılmaktadır. Yanlış düzeltilmek isteniyorsa yapılması gere- ken, bir an önce ilgili 86. maddeyi hızla kaldırmak- tır. Ancak, kimı siyasal yasaklıların yasağını kaldır- mayayönelik olarak gündeme gelebilecek Meclis içi olası pazarlıklar bunu engelliyor. Asıl yapılma- sı gereken, Siyasi Partiler ve Seçim yasalarını de- ğiştirerek milletvekillerini gerçek anlamdayasama görevi yapan, ülkenin ve seçmenin sorunlarına duyarlı bir duruma getirecek köklü adımları at- mak; siyasetı yeniden düzenlemektir. Ancak bu Meclis'in yapısı ve niteliği, bu tür bir demokratik açılıma olanak vermiyor. Bu durumda, halkoyla- ması engellenmemeli, bir an önce yapılmalıdır. Bu bağlamda asıl kaygı verici olan, Başbakan'ın tutumudur. Sorunu, Meclis ile Cumhurbaşkanlığı arasında bir sorun sayan, uygulamayı Yüksek Se- çim Kurulu'nun üstüne atan ve asıl ilginci Resmi Gazete'de yayım konusunu da kendisine bağlı bi- rimlere bırakan bir Başbakan, her türtü suçlamayı hak eder. Üstelikyardımcıların biri Cumhurbaşka- nı'nı en ağır sözcüklerie suçlarken, Başbakan'ın kendini dışlaması ayn bir tersliktir. Görev süresi tek dönem olan ve hiçbir siyasal rant peşinde koş- ması için bir neden bulunmayan Cumhurbaşkanfnı siyasal çıkar oyunu içinde göstermek ise gerçek- leri tersyüz etmektir. Son günlerde bütçe nedeniyle devletin küçültül- mesi gündemdedir; kuşkusuz o nokta çok önem- lidir; ancak devleti asıl küçülten bu davranışlar- dır. • • • Bugünlerde Cumhuriyet'in 78. yılı kutlanryor. Bu ağır siyasal ve ekonomik bunalım koşullarında, Çankaya'da, yalnızca hakkı, hukuku, doğruluğu ve dürüstlüğü savunan; ulusal çıkann ve toplum- sal yararın bekçiliğini yapan bir Cumhurbaşka- nı'nın variığı, halk için tek umut dayanağı oluyor. Hükümet ve Meclis, devlet küçültürken Çankaya büyüyor. Bu büyüktersliği düzeltecekolan, halkoy- laması ve seçimlerin yapılması, yani demokratik süreçlerin hiç zaman yitirilmeden işletilmesidir. yakup@metu.edu.tr Celir adaletsıziiği artıyor Dünyanın yansı yoksul ANKARA (AA) - Dünya nüfusunun yan- sının, bir başka deyişle yaklaşık 3 milyar kişı- nin "günde 2 dolardan daha az", nüfusun 5'te 1'ini oluşturan yaklaşık 1.2 milyar kişinin ise "1 dolardan daha az" ae- lirle yaşadığı bildirildi. Buna karşüık dünya nüfusunun yüzde 10'u ise mal ve hizmetlerin yüzde 70'ini üretip dün- ya toplam gelirinin yüz- de 70'ini alıyor. DışTicaret Müsteşar- hğı'nın, Dünya Banka- sı verileri ve Dünya Kalkınma Raporu'na dayanarak hazırladığı "Küresefleşme, Bm-ü- me ve Getir Dağüımı" konulu çalışmaya göre, günde 2 dolardan daha az gelirle yaşayan yak- laşık 3 milyar insanın dünya üretimindeki pa- yı, yüzde 6 dolayında gerçekleşiyor. Son günlerde dünya- nın gözlerinin çevrildi- ği Afganistan'da günlük 44 sent, Etiyopya ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde ise 27 sent gelir elde ediliyor. Doğu Asyave Pasifık ülkelerinde 267.1 mil- yon. Doğu Avrupa ve Orta Asya'da 17.6 mil- yon, Latin Amerika ve Karayipler'de 60.7 mil- yon, Ortadoğu ve Ku- zey Afrika'da 6 milyon, Güney Asya"da 521.8 milyon, Sub-Saharan Afrika'da 301.6 milyon olmak üzere toplam 1.2 milyar insan, günde 1 dolardan daha az geür- le yaşamını sürdürüyor. Ortalama büyüme oranlannabakıldığında, zengin ülkeler 19601ar- da yüzde 4.7,1970'ler- de yüzde 3.1,19801er- de yüzde 2.3,1990'lar- da yüzde 2.2 oranında büyürken küreselleş- meye dahil olan geliş- mekte olan ülkeler 1960'larda yüzde 1.4, 1970lerde yüzde 2.9, 1980lerde yüzde 3.5, 1990larda yüzde 5 bü- yüdü. Küreselleşmeye katıhmcı olmayan ge lişmekte olanülkeler isı 1960larda yüzde 2.4 1970lerde yüzde 3.2 1980lerde yüzde 0.S 1990larda ise yüzc 1.4 oranında büyüdü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle