Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 OCAK 2001 SAL» CUMHURİYET SAYFA
17
İMES'ten
Istanbul Madeni Eşya
Sanatkârlar Küçük
Sanayi Sitesi Yapı
Kooperatifi'nde (İMES)
işyerl sahiplerinden
cami Inşaatt için zorla
bağış alındığı, bağış
yapmayanlann
işyerini satmak
durumunda
kaldığı ve hatta
kiracı olanlann da
elektrlginin kesildiği
yolundaki yakınmalarla
ilgili oiarak sanayi
sitesi yönetim kurulu
başkanı Süheyl Erboz
bir açtktama yapto.
Erboz, sosyal tesis
gelirlerinin sitenin
bakım ve onanmı
dışında
kullanılmadığını, genei
gideriere katılım
payından camiye
yardım adı arbnda para
toplanmadığını, sanayi
sitesindeki sosyal
tesisin bir parçası olan
cami inşaatnın genel
kurul karanyla kabul
edilen bütçeden
sağlandığını bildirdi.
Dudullu'daki sitede
gayrimüslimlerin
işyerini satmak
durumunda olmadığını
da belirten Erboz,
yakınmacı kişi için ise
"Biz bu kişiden cami
parası değil,
ödemediği borçlan için
nakde çevirdiğimiz
teminatnı
tamamlamasını ve
yaklaşık 35 adet
ödenmemiş faturanın
bedeli olan 634 milyon
lirayı istjyoruz" dedi.
Elektronik posta: derazsom9cun4iuriyetconı.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Dinç Bilgin, tekrar
Sabah'm patronu olmuş...
"Ceketini temizleviciden
almıs olmalı!"
ünya bor rezervinin yandan fazlası, dünya-
ya 1000 yıl yetecek kadar bor madeni Kü-
tahya'nın Emet ve Hisarcık ilçelerinde bu-
lunuyor... Bor madeni gerek topraktan çı-
kanldığı haliyle gerekse rafine edilerek başta koz-
metik, kimya, seramik, ilaç, gübre, boya, deterjan,
uzay yakıt ve metalürjisi olmak üzere 120 sanayi da-
lında ana girdi oiarak kullanılıyor.
Türkiye henüz uzay teknolojisine ulaşmadıysa da
elindeki cevher, uzay araçlarının atmosfere giriş çı-
kışında aşın ısıdan yanmasını engelleyen koruyucu
özelliği nedeniyle stratejik bir değer taşıyor...
Bor, çok sert amorf bir toz...
Bilinen eriticilerin hiç birinde çözünmüyor...
Ancak, 2000 santigrat derecenin üzerinde eriyor...
Dünya, uzay çağında ilerledikçe dünyaya 1000 yıl
yetecek borun stratejik ve ekonomik değeri daha da
artıyor...
Bor, nükleer fizikte de kullanılıyor... Yavaşlatılmış
BOP
nötronlara karşı soğurma özelliği gösteriyor; nötron
reaktörlerinin kontrolünde bordan yararlanılıyor...
Bor, yeni bir element...
19. yüzyılın başında bulunmuş...
Ametaller içinde en çok elektropozitif olanı...
Türkiye'de bor madenlerinin işletilmesi Emet'te
1958yılındabaşlıyor...
Başlangıçta, işletmeler özel sektörün elinde...
Şirketler ulusal çıkarları değil kendi çıkarlannı gö-
zetiyor; ucuz ve basit yöntemlerfe kolayca çıkartı-
lan borun önemli bir kısmı toprak attına terk edili-
yor; cevherin kaymağı yenip gerisi bırakılıyor...
1978 yılında dönemin başbakanı Bülent Ecevit
bor madenlerini devletleştiriyor.
Emet Bor Anonim Şirketi, gün geliyor Etibank'a
bağlı oiarak dünya bor pazarının yarıya yakınını elin-
de tutuyor; tonu 50 dolara mal olan bor 300 dolara
satılıyor; Türkiye yılda 1 milyon 200 bin ton bor dış-
satımı gerçekleştiriyor; bordışsatımının 1 milyar do-
lara yükseltilmesi planlanıyor; bugün için bor, dev-
letin sırtında külfet değil "altın yumurtlayan tavuk"
oiarak Türkiye'nin elinin altında duruyor...
Ve Bülent Ecevit, uzun aradan sonra tekrar baş-
bakan olduğunda 23 yıl önce Kütahya'da kamulaş-
tırdığı bor madeninin özelleştirilmesi için çalışıyor.
Neden acaba?
Bor işletmelerinin yatırımları bir yandan hızla ge-
liştirilirken, pazarlama organizasyonları yaygınlaş-
tınlırken, 1 milyardolardışsatımgelirihedeflenirken,
devlete yük olmadan 10 bin kişiye istihdam olana-
ğı sağlarken bir yandan da özelleştirmeye kalkışmak
niye?
Göz göre göre bu kadar da sömürülmek, çokulus-
lu şirketlerin emrine girmek de olmaz ki!
SESSİZSEDASIZ(I) MJRtKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutkun yahoo.com
Gece tarifesı uyguluyorlar gündelık hayatlanmıza..
Hayat pahalıhğı ondan!
Kablolu TV'nin kablo parası
Vatandaş, Türk Telekom'un Kablolu
TV abonesi...
Izmir'de bir apartmanın dokuzuncu
katında oturuyor...
Geçenlerde bir gün Kablo TV yayını
kesiliyor.
Türk Telekom'a gittiğinde ağustos
ayından kalan bir borcu olduğunu
öğreniyor...
Fatura gelmediğini söylüyor ama
Türk Telekom, bir de "ihbamame"
gönderdiğini söylüyor.
Vatandaş itiraz etmiyor, "olabilir"
diyor...
Apartmandaki posta kutusundan
faturanın da ihbarnamenin de
kaybolmuş olabileceğini kabul
ediyor...
Ağustostan aralık ayına kadar borç
ve cezalan ödüyor.
Sonra... Kablolu TV yayınının
yeniden başlatılmasını istiyor...
Ne ki, "Sözleşmeniz iptal edildi,
yeniden sözleşme yapacaksınız"
deniyor...
Yine itiraz etmiyor, yeni bir
sözleşme yapıyor...
Ve Türk Telekom, yeni
sözleşmede apartmanın
girişindeki kutudan kestiği
Kablolu TV yayınını yeniden
başlatmak için, sanki apartmanın
dokuzuncu katına kablo
çekiyormuş gibi malzeme ve işçilik
parası alıyor...
20 milyon lira! Vatandaş, işte buna
bir dilekçeyle itiraz ediyor, bakalım
ne yanıt verecekler...
Türkiye Kültürü
4
Insan Adalarından'
Birüıi Daha Yitirdi
Prof. Dr. ONUR BİLGE KULA
5 Ocak 2001 tarihli Cumhu-
riyet'te Prof. Dr. Melahat öz-
gü'nün öldüğü haberini oku-
dum. Ne yazık ki, 1974-1978
yıllan arasında DTCF Alman
Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde
öğrenim görmeme karşın, Tür-
kiye'nin ilk kadın profesörie-
rinden Melahat Özgü'yü tanı-
ma onurunu yaşayamadim. Yıl-
lar sonra, 1996 yılında Mersin
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fa-
kültesi kurucu dekanlığı göre-
vi yaptığım sırada Sayın Ozgü
ile telefonla konuşma olanağı
buldum. Prof. Dr. Melahat öz-
gü'ye, kütüphanesi henüz ku-
rulmakta olan Alman Dili ve
Edebiyatı Bölümü'ne kitap ba-
ğışlamasını önerdim. önerimi
uygun gördüğü takdirde, bö-
lüm kütüphanesinde Prof. Dr.
Melahat ûzgü Kütüphanesi
adıyla bir bölüm açmayı dü-
şündüğümüzü ilettim. Oneri-
mi kabul etti ve ilk aşamada ki-
taplannın bir bölümünü bölüm
kütüphanemize bağışladı. Ki-
taplan Istanbul'dan aldırttım;
'Prof. Dr. Melal\at özgü Kü-
tüphanesi'n\n çekirdeği böy-
lece oluştu.
Telefon görüşmelerimiz ve
mektuplaşmalanmızsürdü. lliş-
kilerin gelişmesi sürecinde Prof.
Dr. Özgü, 1 Ocak 1997 tarihli
mektupta şunları yazıyordu:
"Bölümünüze bağışlamış ol-
duğum bir bölüm kitaplanma
yakında bir ikinci bölüm, ama
bu kez, metinleriyle birlikte Al-
man edebiyatı ve tarihi üzeri-
ne olanlan katkı oiaraksize ver-
meye karar verdim. Yeriniz var
mı? Varsa hazırtamaya başla-
yabilirim." Doğal oiarak yeri-
miz de, gereksinmemiz de var-
dı. Hemen gerekli işlemleri ta-
mamlayarak kitapları Istan-
bul'dan getirttim. Bölüm kü-
tüphanemiz biraz daha zen-
ginleşti. Prof. Dr. Melahat öz-
gü'nün kitap bağışlanyla salt
bölüm kütüphanemiz zengin-
teşmekle kalmadı; bölümümüz,
Türkiye'nin ilk aydınlanmacı
kadın profesörünün adını sü-
rekli yaşatma onuruna ve bu bi-
rikimli adı ömek alma olanağı-
na kavuştu. Dilerim, Mersin
Üniversitesi Alman Dili ve Ede-
biyatı gelişmesini sürdürerek,
kendisini ve Prof. Dr. Melahat
özgü'yü kalıcılaştırabilir.
Türkiye, yetiştirdiği değerle-
re sahip çıkma konusunda hâ-
lâ beklenilen düzeyde bir du-
yarlılık oluşturmakta ne yazık
ki zorlanıyor. Buna karşın böy-
le bir duyariılık geleneğinin oluş-
masına ilişkin sevinç veriei kat-
kılar da var. Alpay Kabacalı-
nın 'Kültürümüzden Insan Ada-
tan' adlı değerli kitabı bu du-
ruma ilişkin güzel bir ömek oia-
rak gösterilebilir. Kabacalı, anı-
lan yapıtında Prof. Dr. Melahat
özgü'yü de Vnsan adalanndan'
biri oiarak değerlendirir ve çok
yerinde oiarak, Prof. özgü'nün
Tercüme Bürosu' kapsamın-
da dünya klasiklerinin Türkçe-
ye çevrilmesine yaptığı katkı-
lan öne çıkanr.
1906'da Istanbul'da doğan
Prof. Dr. Melahat özgü, genç
Türkiye Cumhuriyeti'nin çağ-
daşlaşma ve uygarlaşma pro-
jesi kapsamında 1928 yılında
ilgili sınavı başarması sonucu
doktora öğrenimi için Alman-
ya'ya gönderilir. Almanya o dö-
nemde tarihinin en devingen
döneminiyaşamaktadır. Nite-
kim, Prof. Özgü, Berlin'de dok-
tora öğrenimi sırasında Nazi-
lerin faşist uygulamalanna ta-
nık olur. Prof. Özgü, A. Kaba-
calı'nın anılan yapıtında Nazi
uygulamalannı şöyle anlatır:
"Son sınıfta doktora semineri-
ne kayıt oldum. O sırada Nazi-
lerüniversitelere girmeye baş-
ladılar. Antik tiyatro dersi veren
hoca değerli birinsandı. Yahu-
di olduğu için kürsüden alındı.
Acı olaylardı."
Prof. Dr. Melahat özgü, dok-
tora hocası Prof. Petersen'in
önerisi üzerine, Doğu ve Tür-
kiye ile ilgilenmiş olan Adorf
Friedrich von Schack üzeri-
ne doktora yapar ve 1934'te
Türkiye'ye döner. 1935 yılında
Dil ve Tarih Coğrafya Faküfte-
si kurulunca, Prof. Ozgü, Alman
Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde
öğretim üyesi olur; 1942'de
profesörlüğe yükseltilir. Böy-
lece Türkiye'nin ilk kadın pro-
fesörlerinin başında yer alır.
Prof. Dr. Özgü, Berlin'de öğ-
renim gördüğü sırada, aynı
kentte Türkiye'nin eğittm mü-
şaviri oiarak görev yapan insan-
cıl, sevecen ve uygar bir kişi
olan Cevat Dursunoğlu ile ta-
nışır. Prof. Özgü, Cevat Dursu-
noğlu'nun 1935'ten sonra Al-
man profesörlerin Türkiye'ye
gelmesinde etken olduğunu
belirtir. Sözü edilen Alman pro-
fesörlerin Türkiye'de üniversi-
te kurumunun yerieşmesine ne
denli önemli katkılar yaptığı bu-
gün iyi bilinen bir olgudur.
Prof. Dr. M. Özgü, çok yön-
lü bir bilimcidir. 0nun etkin yön-
lendirimiyte 1964 te Türkiye'de,
örneğin tiyatro ilk kez üniver-
site düzeyinde bir öğrenim da-
lı oiarak kurumlaşır. 1969'da
tiyatro bölümünü de içeren Ti-
yatro Araştırmalan Enstitüsü
kurulur ve Prof. özgü bu ens-
titünün ilk müdürü olur.
1976'da emekliye ayrılan
Prof. Dr. Melahat Ozgü, üni-
versite öğretim üyeleri arasın-
da bugün dünya ölçeğinde
önemli bir oranda yer alan ka-
dın profesörlerin ilk önderie-
rinden biri olma onurunu taşı-
maktadır.
Türkiye'nin çağdaşlaşma ve
uygariaşma sürecine katkı ya-
pan Prof. Dr. Melahat Özgü'yü
sevgi ve saygıyla anıyorum?
Kendisi beden oiarak aramızdan
aynlsa da bilim ve kültür etkin-
likleriyle, kitaplanyla ve çeviri-
leriyle anısı hep yaşayacaktır.
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgecuiyahoo.com
ÇlZGlLÎK KÂMtL MASARACI
H A R B İ SEMİH POROY
(toRUPAToFUiLüâU'MMBiÇiA
' " ' • ' - ' • • • • & •••
• • • • • • • • • • ^ ^
cemihporoyfn yahoo.com
MA4AİPL \
A6i&&iK,ViMi<y
/
KEDl LEVO APTÜÜKA
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 9 Ocak
DİLTARM. COĞG4FM
133i'M BUGÜN, PtL VB TA&H.COİIiAFyA FAtdjLTESİ
ANKARA'DA ÖĞR£riM£ 8AŞLAU. AÇIUÇTA,ATA-
TÛKKDC HAZ/e BULUKIKAUŞTU- SAAT 1S.3O'DAKI
TT5BSNDE, KİILT-ÜR BAKAM SAFFSTAR1KAN(£OI.-
OAKİ EESİHA) B/e SÖyLBV YERUİÇ, ONU AF£T
İNAN 'IM KOA/UÇUASf IZLEMIÇTİ. PAICÛLTElie,
6ûN£ş OIL rectzısı -NI oe KAPSAMINA ACAAJ
S/e TÛGKOLC&ı BÖLÛMÜ ILE SUMA rAGPIMCI
OLACAK SÛH*E&,AKAO, Hmr SlSİ ESKJ ÖNAS-
YA DİL.LBRİ Ö&Z£TİL.eCEICn.AYRrCA,Ç.i*lCE,
SAN£KflTçe,GeEI£ÇE,LAr7HCE, IMGİUZCE^A
MANCA V£ FGAHSISG4 M VARt». BUNLAROAN
BAÇKA.TAeiUVECOĞJZAFYA &ÖLUMLBJZJ 8ULUN
MAKmyPi. ANKABA f4AU£BV/'C
LAN FAtCÜLTE,8lR SüZE SOHSA
ŞİŞLİ 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1998/17 Tereke
Muris Fahrünısa Gülrenk 17.8.1998 günü Istinye Devlet Hastanesı'nde vefat etmiş, son ıkametgâh adresi oiarak dosya mahke-
memize intikal etmiş ve yaptınlan tahkıkatta yegâne mirasçısının Ali Samım Noyan olduğu anlaşılmış, tüm aramalara rağmen
kendisıne ulaşılamamış ve tereke mevcudunun paraya çevrilerek ilanen tebliğine karar verilmiş ve duruşmanın devamı 31. l .2001
günü saat 9.30'a bırakılmıştır. Mezkûr gün ve saatte mirasçuun mahkememize müracaat etmesi, aksi takdirde terekeden artan bir
para olursa en son mirasçı olan Hazine'ye intikal ettirileceği, durum, mirasçıya ilanen tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olu-
nur. 20.11.2000 Basın: 70239
GORUŞ
BERNA BRİDGE Egitim Uzmam
Üniversitelerde Kadınlar
Üniversitelerde öğretim görevlisi olan kadınlar er- .<
keklere göre azınlığı teşkil etmektedirler. Örneğin,
Avrupa'da günümüzde üniversite mezunlarının ya-
rısı kadın olmakla birlikte profesörlerin yüzde onu
kadın, yüzde doksanı erkektir. Akademik yaşamın
üst düzeylerini kadınlar yönünden ulaşılabiliryap-
mak için on yıllardır süren tartışmalara ve uğraş-
lara rağmen, bu üst statülerde kadınların koltuğu
hâlâ azınlıktadır.
Nerede oluriarsa olsunlar kadın akademisyen-
ler erkek meslektaşlarından daha zorlu bir yol kat
etmek zorunluluğu taşımaktalar. Isveç Sahlgrens-
ka Üniversitesi Hastanesi öğretim görevlilerinden
Profesör Christine VVenneras ve Agnes Wold •
yaptıkları araştırmayla Amerika Birleşik Devletle- •
ri'nde tıp doktoru oiarak mezun olan kız öğrenci-
lerin çoğunluğunun akademik kariyerlerini sürdür-
melerine rağmen profesör yapılma oranlarının er-
kek meslektaşlanna göre yarı yarıya daha az ol-
duğunu göstermişlerdir. Italya'da kadın araştırma-
cıların Milli Araştırma Konseyı'nin desteğıyle araş-
tırmalara başkan olmaları, erkek araştırmacılara
göre iki katı daha zordur.
Kadınlann bu alanlardaki başarısızlığına göste-
rilen en büyük neden evlenip çocuk sahibi olma-
ları ve aile görevleridir. Ancak, yapılan araştırma-
lar bu verilen nedenin doğru olmadığını göstermek-
tedir. Amerika Birleşik Devletleri, Finlandiya ve
Norveç'te yapılan araştırmalar, çocuk sahibi olan
kadınların çocuk sahibi olmayan kadınlara göre "
daha üretici olduklarını göstermiştir. VVenneras ve
VVold'a göre gerçek neden akademinin içinde yat- •
maktadır.
Yüzyıllardır üniversiteler kadınlan dışlamak için
çeşitli yollar bulmuşlardır. Tarihte, en sert uygula-
malar kadınlan derse girmekten, üniversiteye ka-
yıt yaptırmaktan yasal yollaria alıkoymuştur. Daha
yumuşak yöntemler kadınları derse sokmuş, an-
cak şiddetli kısıtlamalarla birlikte bu hakkı tanı-
mıştır. Örneğin, ancak bazı alanlarda okuyabilmek
veya kütüphaneden faydalanamamak gibi kısıtla-
maJar uygulanmıştır. Günümüzde kadınlar böyle şid-
detli muhalefetle karşılaşmamakla birlikte yine de
geridedirler. Neden?
Bir araştırmacının, bilim insanının kariyerini yal-
nızca yetenek belirlememektedir. Zaman, yer, or-
tam, para da bu başarı grafiğinde rol oynamakta-
dır. Ancak, dünyada hiçbir ülkede bunlar eşitlikle.
kadın ve erkekler arasında paylaştınlmamaktadır.
Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde Tıp Araş-
tırma Konseyi'nin desteklediği biomedikal proje-
lerin ancak yüzde yirmisi kadın araştırmacılara ve-
rilmekte, yüzde sekseni erkek araştırmacılara git-
mektedir. Oysa, kadınlar biomedikal akademik öğ-
retim üyelerinin yüzde kırk dördünü oluşturmak-
tadıriar. Kadın araştırmacılara laboratuvar, para,
yer gibi olanaklar sistematik oiarak daha az sağ-
lanmakta ve bu fırsat eşitsizliği uzun vadede ka-
dınların başarısına gölge düşürmektedir.
Birbiriyle aynı veya çok benzer iki araştırma eğer
biri bir kadın tarafından yapıldıysa çok daha ağır
yargılanmaktadır. Bilim kadınlan günümüzde, tüm
toplumlarda var olan çeşitli derecelerdeki önyargı
ve aynmcılıktan kendilerine düşen payı almakta-
dıriar. VVenneras ve VVold'un Isveç'te üç yıl önce
yaptığı bir araştırma, kadınların erkekler kadar ba-
şarılı sayılması için erkeklerin yaptığı yayınlardan
iki kat daha fazla sayıda yayın yapmaları gerekti-
ğini ortaya koymuştur. Kadınlar özellikle bilim alan-
larında sistemli oiarak değerierinin altında değer-
lendirilmektedirler. Küçük küçük ancak sürekli ya-
pılan haksızlıklar birikerek kariyer ileriemelerinde
kadınlar ile erkekler arasında gözle görülen fark-
lar yaratmaktadır.
Kadınların kariyerlerinde yavaş ilerlemesi onla- .
nn bilimsel üretimini de olumsuz etkilemektedir. Yük-
sek akademik statü, başkalarının o kişinin ismini
yazariar listesinde kullanma olanağını arttınr. Ba- •
tıda, meslekte yeni bir bilim insanı yılda bir iyi ya-
yın yapabilir. Küçük bir araştırma grubunda yer
alan bir lider üç ile beş arası yayın yapabilir. Bü-
yük birtakımın lideri ise rahatlıklayirmi araştırma-
ya imzasını atabilir. Bu, fasit bir daire yaratır. Dü-
şük statü, düşük üretim, düşük kariyer ilerlemesi...
Genç araştırmacılar mesleklerinin başında bu-
na katlanabilirler, ancak birçok bilim kadını mes-
lek yaşamlan boyu buna katlanmak zorunluluğun-
da kalmaktadırlar. Birçoğu Marie Curie kadar
şanslı olamamaktadır-kendisine ait bir laboratuvar
ve bilimsel harcamalannı yapabileceği kadar para...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5SOLDA.N SAĞA:
1/ Hassas. 2/
Halk dilinde
soğuk algınlı-
ğına verilen
ad... Tütün
dizmek, ku-
rutmak ve iş-
lemek için
kullarulan üs-
tü kapalı sergi.
3/ Kilise hiz-
metini gören
ve çan çalan
kimse... Demirin sim-
gesi. 4/ Katılmış,
ulanmışparça...Ken- 2
dine mal etme. kazan- 3
ma.S/lşaret...Türki- 4
ye'ninde üyesi oldu-
ğubirörgüt. 6/Bırtür
eğri budama bıçağı...
"Tûti-i mûcize-gû-
yem ne desem — de-
ğil" (Nefi). 7/ Ince ve 9
süslü el işi... ttalya'nın en uzun ırmağı. 8/ Eskı dil-
de su... Uluslararası Para Fonu'nun simgesi. 9/ "Şa-
di —": Heykelcimiz... Nazilerin politikasında Ger-
men ırkından kimselere yakıştınlan ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Basılmakta olan bir yazı üzerindekı dizgi yanlış-
lannı belli işaretlerle belirtme. 2/ Bir ilimiz... Kayı-
sı, erik gibi meyvelerin çekirdeği çıkanlarak kuru-
tulmuşu. 3/ Koyun tüyü... Bozma, zarar verme. 4/ Is-
parta yöresinde yetıştirilen iri ve yuvarlak taneli. in-
ce kabuklu bir üzüm cinsi. 5/ Ateş... Hatay ılinde bir
ova. 6/ Çıkılması güç kayalıkyer... tlaç. II Şarkı, tür-
kü... " — sesleri sönüyor perde perde / Atlılar kay-
boluyorgüneşinbattığıyerde" (NâzımHikmet)... Bir
nota. 8/ Eski dılde güneş. 9/ Rüzgâr korkusu.