22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2001 SALJ 14 JI- LJJLV kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Tiyatroda hem nefer hem kurmay- Saym YOcel Erten, Devlet Tiyatro- lan'ndan emekliliğinizi isteyerek ayru- manız pek çoklan gibi beni de şaşutb. Tiyatro yönetmeni olarak yoğun bir se- rûven yaşamaktayken hangi gerekçey- le bu karara vardınız? YÜCELEKTEN - Devlet Tiyatrola- n benim evim, yuvam, yurdumdur. Çey- rek yüzyılı aşkın bir zaman nefer ola- rak da. kurmay olarak da içtenlikle ve dürüstlükle emek verdiğimbirkurum- dur. Öte yandan, emeklerim ve başan- lanmla kuruma katkılanm da ortada- dtr. Ne ki DT şu son bir yıl içinde, be- nim için bir sanat kurumu olmaktan çıktı. Kısa sürede, sanatın doğrulan ka- pı dışan edıldi ve yerini ilkesizlik, ku- ralsızlık, ölçütsüzlük aldı. Birikim ek- sikliğinden kaynaklanan kof bir otori- te anlayışı aldı yürüdü. Şu son bir yıl- da basının kuruma ilişkin gûnderrdne bakın: Saray darbesi, eser hırsızlığı id- diası, resmi evrakta tahrifat iddiası, sansürcülük, yakınlannı kayırma, ken- di kendine payeler verme, şaibeli sınav- lar, uluslararası festivale darbe, kitaba kilit vurma, çifte slandart, yığınla so- ruşturma, sindirme, örtülü ceza, yasak, sürgün... Hepsindenbeteri de yerdenye- re vurulan düzeysiz oyunlar ve boş sa- lonlar! Kurum, kerameti kendinden menkul bırilerinın, oynamayı becere- meyip de hırsından vura vura kırdıkla- n 25 trilyonluk bir oyuncağı andınyor. Kültür Bakanı da bunca somut göster- geyi hiç umursamıyor. Yurttaş olarak, aydın olarak, sanatçı olarak katlana- mayacağım davranışlarla karşılaştım. DT sanatçısı olarak kalacağım diye, bütün bu saçmalıklara boyun eğemez- dim. Yüzü ileriye dönükmüş gibi birpoz alıp da -af buyurun- kıçın kıçın orta- çağa koşanlarla yeni bir yüzyıla giı- memeye karar verdim. Yüzünü ger- çekten aydınlığa çevirmiş bir kuruma dönmek içmse önümde daha 10 yılım var. 'Gerçek sanatçılan çiğneyemez' - Anlaşılan DevletTiyatrolan ile olan ilişkinizc bir noktalı vh-gül koyuyorsu- nuz. Kurumdaki 25 yıtanıznasdgeçtisiz- ce?Benzer gkuıtdar ofanadı mı daha ön- ce? ERTEN - Benim rejisör olarak geç- mişım 26 yıl. Kuruma stajyer sanatçı olarak girişımdenbu yana ise 32 yıl geç- miş. Arada gelgitlerim var tabii. Sıkın- ülar olmaz olur mu? Aydınlıklar, karan- lıklar, ilerlemeler, gerilemeler, gitme- ler, gidilmeler, giderilmeler... Bu ara- da kazalar, görünmez kazalar da ol- muştur tabiı. Ama bu defaki görünür kazadır! Çünkü göz göre göre bilgisiz- lik, yeteneksizlik, özensizlik ve tutar- sızlık teşvık edilmiştir! Yeteneği, biri- kimi ve meslek ahlakı kamuoyundabu kadar çok tartışılan bir genel müdürü hiç oldu mu DT'nin? Bakın basındaki demeçlerine! Ehliyetsizliğini kanıtlamak için kendisiyle yanşıyor sanki! Şimdi böyle birisi genel müdür olmuştur di- ye, gerçek sanatçılan çiğneyemez. Yü- cel Erten'i hiç çiğneyemez! Uluslara- rası bir ilişkide, "Yücel Erten'i gön- dermiyorum, yeri- ne başkasmı gönde- receğhn* dıyemez... "Oadaırunpiyesini hiçbir yere gönder- menTde dıyemez!.. 5 tane sahneleyişimi kaldınp sonra "Gö- revin obnadığı için dışanda qyun sah- nelemene izin ver- miyonım" da dıye- mez!.. "Ogitsin,şıı- rada falan oyunu sahneye koysun" şeklinde emir fılan da veremez!.. Ben bunlara boyun eğ- mem. - Biraz fazla ken- dibaşmabuyrukoi- duğonuzdüşünülü- yor. Oyunlanmzda eniyisanatçüantop- bmalda,yabaiKiva- pıtlan yeğlemekle, pahahyapmdariste- mekJe, sahnelenen uyarlama ve çeviri- kmnidevüksektenf ûcretleri almakla suçlandnuz. Başka sanatçdaraazinkui- landığnıız fırsatiar verflmedimi? ERTEN-Önceen önemsemediğim evlet Tiyatrolan 'nda çeyrek yüzyılı aşkm bir serüveıu Yurtiçiııde ve dışımia sahnelenmiş 35yapıt. 5 7 yurtdışuulan 28ödiiL Ve beklenmedik bir zanıanda gelen emeklilik. Yiicel Erten le konuştuk. konuyu yanıtlaya- yım: Refik Erduran, oynanan oyunla- n dolayısıyla DT ile çıkar üişkisi için- dedir. Dolayısıyla bu oyunlan seçen kurulun başında bulunması ahlaklı bir davranış değüdir. Ama Erduran, bu ayı- bını örtmek telaşı ile mi nedir, durup dururken bana kara çalma yolunu seç- ti. Uyarlama ve çevirilerimden büyük paralar kazandığımı iddia etti. Yalnız- ca "Aziznaıne''den 50 milyar telif al- dığımı söyledi. Bu arada "esnaf falan gibi bir sürü asılsız ve densiz laflar da etti. Bizans kurnazhğı işte! Açıkladırrr. Son beş yıl içinde elime geçen çeviri ve uyarlama telifı, toplam 6 milyar 217 milyondur. Beş yılda oluşmuş bu teli- fin "Aaznarne" uyarlamasına ait olan bölümü de ortada: Dört yıllık bir sûre- de 2 milyar 470 milyon! Yani Erdu- ran'uı söylediğınin yirmide biri. Az mı çok mu, sız kararverin! Erduran ya he- sap bilmiyor, ya hiç dayak yememiş. Bu rakamlan açıklayıp kendisini özûr di- lemeye çağırdığım halde, hâlâ diyor ki: "Yücel Erten'iıı verdiğj rakamlar- latiyatromuhasebesinin rakamlan bir- birinitutnnıyorJ" Yahu açıklaym o za- man tiyatro muhasebesinin raİcamlan- nı da, aydınlanalım. Nercde bu 47.5 milyar? Varsa verin! Kimdeyse versin! Yoksa da "Yok" deyin, özûr düeyin! Siz orada yönetici değil misiniz? Bir dev- let kurumunda böyle laubalilik olur mu? Yöneticilik mi yapıyorlar, dediko- du mu üretiyorlar, belli değil. Benim pahalı yapımlar peşinde oldu- ğum da doğru değildir. Tersine, halkın vergileriyle yaşayan bir kurumda, el- den geldiğince tutumlu olmamn gere- ğine inanmış biriyim. Rejisör olarak hovardalık, görgüsüzlük etmemeye ça- hşınm. Oldum olası mümkün olan her şeyi depolardaki eskilerden karşılama- ya gayret ederim. Tasarımcı arkadaş- lanm da bunu bilirler. Oyuna bir anlam kaüp katmadığınabakmaksızın, sahne- ye yüzlerce metre tül ya da onlarca metrekare ayna taşıyanlardan değilim. 3 yıl oyun sahnelemem engeüendi Ama sahne asansörü, dijital pıyano, sis makinesi, kar makınesi, sahne sila- hı gibi gereçleri de her zaman tiyatro- ya kazandırmaya gayret etmişimdir. Çünkü onlar kahcıdır. Yann başkalan kullanır. Aynca Istanbul AKM gibi 1300 kişilik bir cehennemde oyun sah- neliyorsaruz içeriğın yanı sıra gerekli görselliği de sağlayacaksınız tabii. Yok- sa üç gün sonra 150 kişıye oynamaya başlarsınız. Yaptığınız ış, asıl o zaman mirasyedilik olur! Akh ermeden bu he- saplara kalkışanlar, sahnelediğim oyun- larla taşıdığım seyirciyi hesaplarlarsa mahcup olurlar. Yabancı ve yerli yapıt ayrımı, ödenek- li tiyatrolanmızın gişe gelırinden aslan payını kapmak isteyen bazı yazarlann icat ettiği yapay bir ikilem. lyi oyun ya da kötü oyun vardır, o kadar. Insanı hayran bırakacak oyunlar yazmışlar da sahnelememiş miyiz? Oyunlarıma en iyi sanatçılan topla- dığım da doğru değildir. Bir kere tiyat- ro yönetimi "şu oyun- culan alabifirsin, bun- lan alamazsın" şek- linde bır kural koy- muşsa, buna her za- man uymuşumdur. Talanca oyuncu ol- mazsabuoyunotmaz" gibisinden bir saplan- tım da yoktur. Uste- lik, sanatçının birbaş- ka oyunda daha iyi ye- rini bulacağına inan- dığım zaman, şansını kjrmamak için hemen geri çekilir, başka se- çenekler aranm. Bu arada, orta karar izle- nimi veren pek çok oyuncunun, benim sahneleyişlerimde ışıl- dadığma tanık olduk dersem, abartrruş ol- mamsanınm. Başka sanatçılara benim kullandığım fırsatlann verilmedi- ğini söyleyen varsa, doğru söylemiyor de- mektir. 1974'te, her- kes 5 yıl tiyatro okur- ken ben 10 yıl oku- muş, diplomalı bir re- jisördüm. Ama bunu izleyen 9 yıl içinde, Türkiye'de ikisi DT'de, biri de Sanate- vi'nde olmak üzere toplam 3 oyun sahneye koyabilmişim; düşünün. Bu mu bana tanınan firsat? 1995'ten 1998'e kadar 3 yıl kurumda bütün önerileri reddedilerek oyun sah- nelemesi engellenen ben değil miyim? Sahnelediği oyuna rejisör olarak sahip çıktığı için ceza alan, kurumdan uzak- laştınlan ben değil miyim? Bunlar mı- dır başkalanna tanınmayıp da bana ta- nınan fırsatiar? Belki beylik bir söz aolacak, ama ben rejisör olarak ekme- ğimi taştan çıkardım. Belleksizlik ma- nfet sayılır oldu galiba. Bütün bunlan göğüslediğim o kurumda genel mü- dürlük, başrejisörlük de yaptım, ama o görevleri başkalan gibi sanatsal çıkar- lanma alet etmedim. Hatta genç sanat- çılara o fırsatlan kımse tanımadıysa bile, genel müdür olarak ben tamdım. Başına buyruk olmak konusuna ge- lince... Tiyatroda hep loyal davranma çabası içinde oldum. Sanatın ve mes- leğin temel kurallanm önde tutmaya çalıştım. Ama bazı konularda, başına buyruk değilse bile, gerçekten hep dik- başlı oldum. Bir: Tiyatronun bağım- sızlığını örseleyecek davranışlar karşı- sında ödün vennedim. Öci: Sözde yö- neticilerin bu padışahlık düzenine yas- lanıp da yeltendikleri sindirme girişün- lerine boyun eğmedim. Üç: Benimse- mediğim, bır gönül bağı kuramadığım oyunu sahneye koymadım! Ben rejisö- rüm. Yanaşma değilim ki! - 5'i yurtdışuıda olmak üzere 28 ödülünüz var tiyatroda. 25 yıtan her birine birden çok ödül dûşûyor. Ne- dir bu işin sım? ERTEN- Sır mı, kural mı, yoksa be- nim seçimim mi diyelim, onu çok iyi bilmiyorum, ama şunlan önemserim: Oyunla aramda bir aşk doğmamışsa, en azından bir çekim, birkıvılcım, bir iliş- ki başlamamışsa sahnelemem. Çünkü aşk olmadan meşk ohnaz. Meşk olma- yınca da tiyatro fılan olmuyor, yalan dünya oluyor. Sonra dersimi çalışınm. Ders çalışmadan olmaz! Süreçte, bü- tün oklan aynı hedefe yöneltmeye, tüm ekibin bır enerji halkası oluşturmasmı sağlamaya çalışınm. Herkesin ruhunu ya da kalıbını birbaşka piyeste, bir baş- ka yerde gezdirdiği bir tiyatroya inan- mam. Seyirci de inanmaz zaten! Bir de hemen ilk düşündüğümü, ükbuldu- gumu, ilk yaptığımı beğenmem. Yara- tıcı katkı ve önerilere açık durur, seçe- nekleri olabildiğince zorlanm. El elden, akıl akıldan üstündür çünkü. Ve tiyat- ro da ortak emeğin, ortak aklın, ortak duyarlığın ürünüdür. 50 yıl öncesinin yasası vürûrtûkte - Devlet Tiyatrolan sanatçısı olarak çahşüğnıız 25 yıl içinde kurumun han- gi kentierinde kaç oyun sahnelediniz? Yayurtdışmda vebaşka tivatrokurum- lan için sahnelediğiniz oyunlarm say> a?- ERTEN - Kurum içinde Ankara'da 13, Istanbul'da 6, lzmir, Antalya ve Adana'da ise 1 'er oyun sahnelemişim. Bu süre içinde İBBŞT'de 2, özel tiyat- rolarda 3 oyun, Ankara, Izmir ve Mer- sin'de 3 opera sahneleyişim var. Yurt- dışında ise 5 sahneleyiş gerçekleştirmi- şim: Özbekistan, Almanya, KKTC'de 1 'er, Makedonya'da ise 2 sahneleyiş. - "DevtettaTryatrosu Olmaz! (Mı?) w başhkh khabınız nasü bir gereksinme- dendoğdu? ERTEN - Biliyorsunuz, Devlet Ti- yatrolan'nda hâlâ 50 yıl öncesinin ya- sası yürürlükte. Aşın merkezci, bütün yetkileri Ankara'daki bir genel müdü- rün iki dudağı arasında toplayan bir yasa. Despotluğa açık, padışahlık öz- lemlerini kışkırtıyor. Bakanlık ve Mec- lis koridorlannda çalım atmayı öne çı- kanyor. Genel müdür ile çalışamn iliş- kisini aşiret düzeyine indirgiyor. Bu yasarun değişmesi, padişahhk düze- ninden cumhuriyet düzenine geçihne- si şart! Yerinden yönetim anlayışına dayalı, daha demokratik, daha uygar ve daha işlek bir yeni yapılanma kaçınıl- maz! Ben son 10 yılımı, bazen sanat- sal ve kişisel çıkanmı da göz ardı ede- rek bu mücadeleye verdim. Biraz mi- man, biraz da öncüsü gibi bır konumum var. tşte bu kitap da bu yöndeki düşün- celerin, tasanlann anlaşılması ve pay- laşılması için bir diyalog gırişimi. Dev- let Tiyatrolan'mn gününü ve gelece- ğini irdeleyen bir deneme. Yazdım ki itirazı olmayanlar açıkça her yerde sa- vunsunlar, itirazı olanlar da artık kapı arkasında kulis yapmayı bırakıp iti- razlanm yazsınlar!.. - Akhnızdakfleri ve yüreğinizdekile- ri bizirnle paylaşbğuıız için teşekkürler Savın Erten. Sergi, çağdaş Fransız fotoğrafının bir panoramasını sunacak Niepce Odiüü retrospektifiKültür Servisi- Istanbul Fran- sız Kültür Merkezi, 20. yüzyıl ti- yatrosunun temel fıgürlerinden biri olan Eugene Ionesco'yu iki yapımla anacak. 'Absürdün,ile- tişimsizliğin ve insanın öteki kar- şısında ve onu çevTeleyen dünya içindeduyduğu çekincenin ve ra- hatsızhğmtryatrosu' olarak mte- lendirilen Eugene Ionesco'nun iki yapımı sunulacak program- da: Nükteli bir eğitimci ve fran- kofoninin sıradışı savunucusu yönlerini ortaya koyan Fransızca Konuşma Eg- ^ zersizleri ve temel oyun- lanndanbiri olan 'tki Ki- şiye Hezeyan'. 3 Şubat Cumartesi gü- nü saat 20.00'de sunula- cak 'Amerikan öğrend- leri için Fransızca konuş- ma egzersideri'ni Jean- Jacques Dulon sahneye koydu. Oyunda Jean-Jac- ques Dulon, Karine Mon- tag ve Jean-Yves Lemo- ine oynuyorlar. 9,1Ove 17 Şubat'ta sa- at 20.00'de Ayşe Başkut Gardn'ın sahnelediği, Fa- bienne Basquin ve Erick Garcin'ın oynadıklan 'tki Kişiye Hezeyan' sunula- cak. Ortaçağ Endülüsü'nde, Musevi, Hıristiyanve Is- lam dinlerine mensup sa- natçılann, düşünürlerin ve bilim adamlannm be- raberlik içinde çahştıkla- n ve geleneklerini, mi- raslannı paylaştıkları o dönemde ortaya çıkan ekinsel kaynaşmayı anmak üzere 'An- dalossyat ya daGranada'nm Ru- hu' başhkh bır resıtal gerçekle- şecek. 14 Şubat'ta saat 20.00'de Profilo Kültür Merkezi'ndeki FrançoiseAtlan'ın resitaline Na- büKhafidi (ut), MohammedBen- nif (keman) ve Bijan Chemira- ni (perküsyon) eşlik edecekler. tstanbul Fransız Kültür Mer- kezi'nde Christian Vincent'in 'LaDiscrete',QaudeBerri'nin • Fransız Kültür Merkezi'nin ocak- şubat ayı programında 20. yüzyıl tiyatrosunun en önemli tiyatro adamlanndan biri olan Eugene Ionesco'nun iki oyunu yer ahyor. 17 Ocak'ta açılacak 'Niepce Ödülü Retrospektif Sergisi' ise son otuz beş yılı kapsayan bir Fransız fotoğrafi panoroması niteliği taşıyor. 'Tchao Pantin', Bruno Podaly- des'in 'Dieu seul me voit', Ala- in Corneau'nun 'Serie Noire', François Ozon'un 'Les Amants Criminels', Patrice Leconte'un 'Tango' ve Michel Ocelofnun yönettiği animasyon fihnı 'Kri- kou et la sordere' gösterilecek. 17 Ocak'ta Polaroid'in katkı- lanyla gerçekleşen Niepce Ödü- lü Retrospektifi sergisi başlaya- calc Niepce Ödülü Retrospekti- fi, 1955 (ödülün ortaya çıktığı yıl) ile 1990 yıllan arasında çağ- daş Fransız fotoğrafının birpano- ramasını sunmayı amaçlıyor. "Fo- toğraf alanmm Goncourt'u" ola- rak nitelendirilen Niepce Ödülü, Gens d'Images dernegi tarafından her yıl kırk yaşın altında ve Fran- sa'da ikamet eden profesyonel ya da profesyonelolrnaya çalışan bir fotoğrafçıyaveriliyor. 1955'te Je- anDieuzaide. 1956'da RobertDo- isneau'nun ilk ödülleri aldığı Ni- epce Ödülü son otuz beş yıl için- de çok çeşitli fotoğrafçı- lara verilmiş. Bu nedenle, sergide yer alan kırka ya- kın eserde, birbirinden farklı yaklaşımlar, teknik- ler ve alanlar göze çarpa- cak. Şubatta açılacak ikinci sergi ise ColetteDeble'nin 'Çizilnıiş Kadın Figürle- ri'. Sanat tarihinde kadın figürlennden yola çıkan, ancak kullandığı teknik (yalama) ve yöntemle çiz- diklerine herhangi bir bağlam içermeyen yeni bir biçim, anımsatıcı bir siluet havası veren Colet- te Deble'nin çalışması bir günlükniteliğinde. Özel- likle de kadma ve kendi kişiliğinde bütün kadınla- ra sunduğu etkileyici ve duygu yüklü bır anımsa- ma. Bu sergi nedeniyle şairLaleMüJdürden, Co- lette Deble'ninbirkaç res- minden esinlenerek öz- gün bir şiir yazması is- tenmiş. Sanatçıların 21. yüzyıl düsleri '2001 GeeeMasallan' GaleriApel'de Kültür Servia - Galeri Apel'de Nuran Terzioğju'nun düzenlediği sergide, sanatçılar hayal güçleri ve malzemeleriyle görsel dili kullanarak masallannı anlaüyorlar. Sergi başhğmuı'1001 Gece Masallan'ru çağnşürması da bir tesadüf değil. Şehrazat, Şehriyar'ı, 1001 gece boyunca devamını ertesi güne sakladığı masallar anlatıp oyalamış; böylece yılanın önüne yem olarak Zeynep Perinçek Signoret 'Sen Söyle Ben Dirdeyeyim' aülmaktan kurtulmustu. Galeri, çağa mı ayak uydurmalı, yoksa çağı mı kendine uydurmalı ıkilemindeki, zoraki 21. yüzyıl insanını, bu sergiyle biraz olsun oyalamayı, zamanını çebneyi amaç edinmiş. YüâaŞermet 'OnlerinGcçit Resmi' îki katlı galerinin giriş bölümünde Enis Tahsin Özgür'ün animasyonu bir TV ekranında sunulurken bir yandan da duvarlarda çizimleri görülebilecek. SuzyHugLevy, YüdızŞermet Sünne^iogu. Şirin lskit Gükr Güngör, Zeynep Perinçek Signoret ve Yücel Kale ise seramik, ahşap dem<r, tekstil vs. gibi birbirinden değişik malzemelerden oluşan heykel ve enstalasyonlannı galerinin üst katında sergiliyor. Sergi 4 Şubat'a dek izlenebilir. (Galeri Apel, Hayriye Cad. No: 7 Galatasaray, Tel: (212/ 292 72 36) YAZIODASI SELtM İLERt Gençliğimin Kitapları Atatürk Erkek Lisesi, Taksım, Beyoğlu. Yıllardan 1960'lann sonlan. Orta ikideyken gıriştığim roman yazmalaryerini öykü yazmalara bırakmış; öykülerya- zıyonjm. Öyküler yazıyorum, bir yandan da kitaplar oku- yorum, sonsuz kitaplar. Kitaplar okumaya daha or- taokul sıralannda başlamışım. Tam o sırada Varlık Yayınevi hem Sait Faik'in hem Sabahattin Ali'nin bütün eserlerini yayımlamaya başlıyor. Sabahattin Alr siyasal sebepler dolayısıyla unut- turulmaya çalışılmış bir hikâyeci. Yaşamına ilişkin, kulaktan dolma bilgilerim var. Acı sonu biliyorum. Onca yıl sonra Sabahattin Ali'nin eseriyle karşı- laşmak beni büyülüyor. Sait Faik'in eseriyle de ilk kez tanışıyorum. Onun güzelim öyküleri nıye yayımlanmamış yeniden? So- ruyu yanıtlayamıyorum. Sınıfta "Mahalle Kahvesi"n\ okuyoruz. Öğretme- nimiz Bakiye Ramazanoğlu bize bu hikâyenin giz- lerini çözdürüyor. Bende Sait Faik tutkusu, o gün- den sonra başlayacak. Bir gün Sabahattin Ali'nin etkisindeyim, ertesi gü- nü Sait Faik'le haşır neşirim. llle birisini daha fazla seveceksiniz ya, ben birtüriü karar veremiyorum... Lise sonda Bilgi Yayınevi'nin kitaplan çıkmaya başlıyor. Yepyeni bir yayınevi, kitaplannın boyutu bile farklı. Bu kez öğretmenimiz Rauf MutJuay'ın elin- de Sodom ve Gomore, Yakup Kadri 'nin mütare- ke romanı. Rauf Bey, Sodom ve Gomore'siyle birtikte sınıfa girmişti, mavi kapaklı kitap. Bütün günler o kitabe- viyle bu kitabevi arasında mekik dokumama karşın, Sodom ve Gomore'nin yeni basımını görememişim. Ders çıkışı soruyorum, kitap henüz alıma sunulma- mış, Bilgi Yayınevi'nden Rauf Mutluay'a özel olarak gönderilmiş; delicesine kıskanıyorum. 1928'de yayımlanmış Sodom ve Gomore'nin - yanılmıyorsam- yeni harflerle ilk basımı, tam kırk yıl sonra O zamanlaryayınalığimızın şu nankörlüğü üze- rinde durmamıştım tabii. Ancak on-on beş gün sonra edinmiştim Sodom ve Gomore'yi. Leylâ'yla Necdet'in son sahnesi, Vıs- conti'nin fılmlerini çağrıştınyor. Vısconti, çünkü Si- nematek yıllan, Şişh'dekı -şımdi yerindeyelleresen- Kervan sinemasına koşuşturuyoruz... Rauf Hoca bir gün de Denizin Kan/'yla çıkageli- yor. Daha dün gibi. Bir ilkyaz günüydü, son iki sa- at, sınrhmızın daracık pencerelerinden bahar güne- şi vurmuş. Tank Dursun K. ımzalı Denizin Kanı yep- yeni yayımlanmış. Deniz tasvirierine çarpılıp kalaca- ğım kitap. 1953 basımı Sokaktakı Adam's yıllardan beri ara- maktayım. Derken Sahaflar'da karşıma çikıyor. O gün cumartesidir. Okul arkadaşım, Rauf Bey'ın oğlu Me- te'yte biriikte Gönül Ülkü-Gazanfer Ozcan Tiyat- rosu'na gidiyoruz. Ikimiz de Attilâ llhan'ın romanı peşindeymişiz. Sokaktakı Adam bende kalıyor. Cu- martesi gecesi soluk soluğa okuyorum. Hüseyin Rahmi'leri nasıl unuturum! Atlas Kita- bevi, Hüseyin Rahmi'Yfirı eşsız eserlerirtî'yBniden yayımlamaya gırişmiş. Şıpsevcfr'ler, Utanmaz Adam'\ar, Mefres'ler art arda kıtapçı vrtnnlerinde, hem de Münif Fehim'ın kapak resimleriyle! Demek Münif Fehim, o yılmaz usta hayattaymış... Fransızca öğretmenimiz Vedat Günyol'un iki ki- tabı bir arada: Dile Gelselerve Yeni Türkiye Ardın- da. Dile Gelseler'de edebıyatımızın verimlerini eleş- t'ren yazılaryer alıyor. Halide Edib, Yakup Kadri, Sa- it Faık yazılannı çok severek okuyorum. Kitaplanmı hocama imzalatıyorum. Demin gidip o imzalı sayfalara baktım, içim titre- di. Ankara Caddesı'nden geçerken de ıçım titrerdi. Vıtrinlerdeki bütün kitaplann benim olmasını ister- dim. Başka günler, başka zamanlardı. Okuduğum her kitap beni sarar sarmalar, korurdu. Tekrar tekrar okurdum kitaplanmı, Reşat Nuri'lerimi okurdum. Şimdi Oktay Rrfat'ın dızelen: "Ordan birperdenın gü/ü, burdan birzakkum/ Da- lı, sevinçler, aşklar toplardın torbana./ Üstüne ser- çe sürüsü inmiş, o mutluf Ağaca benzerdin, deniz kokan yollarda/ Şiiher Cıştü mü aklına! N'oldu sa- na.'/ Boşa/dın, susuz değirmene döndün şimdi!" Tak\'imde İz Bırakan: "Dallar kalıyor sadece, kurv dallar!" Oktay Rifat, Yeni Şiirier ("O Semtler") E Yayınları, 1973. Kitap-lık'ın yeni sayısı çıktı • Kültür Servisi - Yapı Kredi'nin iki aylık edebiyat dergisi Kitap-hk'ın 45. sayısı çıktı. Ece Ayhan ile Philippe Sollers'in söyleşılerinın yer aldığı dergide aynca Yves Bonnefoy'nun 'Uzak Ses' adlı şiirinin Ömer Aygün tarafından yapılan çevirisi de dünyada ilk kez olarak yer alıyor. Her sayıda yeni ürünlere ve nitelıkli çevırilere yer veren dergiye Enis Batur. Hulkı Aktunç, Memet Baydur, Ahrnet Cemal, Yves Bonnefoy gibi isimler de katkıda bulundu. Dergide yer alan 'Edebiyatta en beğenilen ve en nefret edilen kahramanlar ve karakterler' konulu ankete Metin Erksan, Elif Şafak, Sezer Duru, Güven Turan, Füruzan, Ilhan Berk, Serdar Rıfat Kırkoğlu, Nursel Duruel, Özen Yula ve Naim Tirali katıldı. Akbank'tan, Antikçağ'da Anadolu Takıları' • Kültür Servisi - Akbank tarafından oluşturulan ve kendi dalında yayımlanan ilk kitap olan, 256 sayfalık 'Antikçağ'da Anadolu Takılan' yayımlandı. Yıldız Akyay Mençboyu tarafından yazılan ve 6 bölümden oluşan kitap, ilk iki bölümde takı gereçleri ile yapım ve süsleme tekniklerinin anlatıldığı kuyumculuk konulannı ele alıyor. Üçüncü bölümden itibaren, 'Ion / Lydia', 'Anadolu / Pers, Helenistık, Roma' dönemlerine ait takı örnekleri işleniyor. Çeşitli müzelerin koleksıyonlanndan seçılen, bu kültürlere ait yaklaşık 250 eser, dönemlerinin ekonomik ve siyasal olaylan ışığında inceleniyor. Aykıpı' yayınlap • ANKARA (AA) - Aykın Yayınevi, önümüzdeki günlerde 'Tarihte Büyük Fıyaskolar' adlı kıtabın Türkiye versiyonunu yayımlayacak. Yayınevi, Orhan Koloğlu'nun 'Dünyada Türk ımajı'ru konu alan bir kitabı ile 'Türklerın gelecekten beklentilerine' ilişkin bir başka kitabı da yayımlamayı planhyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle