Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2001 SALJ
14 JI- LJJLV kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Tiyatroda hem nefer hem kurmay- Saym YOcel Erten, Devlet Tiyatro-
lan'ndan emekliliğinizi isteyerek ayru-
manız pek çoklan gibi beni de şaşutb.
Tiyatro yönetmeni olarak yoğun bir se-
rûven yaşamaktayken hangi gerekçey-
le bu karara vardınız?
YÜCELEKTEN - Devlet Tiyatrola-
n benim evim, yuvam, yurdumdur. Çey-
rek yüzyılı aşkın bir zaman nefer ola-
rak da. kurmay olarak da içtenlikle ve
dürüstlükle emek verdiğimbirkurum-
dur. Öte yandan, emeklerim ve başan-
lanmla kuruma katkılanm da ortada-
dtr. Ne ki DT şu son bir yıl içinde, be-
nim için bir sanat kurumu olmaktan
çıktı. Kısa sürede, sanatın doğrulan ka-
pı dışan edıldi ve yerini ilkesizlik, ku-
ralsızlık, ölçütsüzlük aldı. Birikim ek-
sikliğinden kaynaklanan kof bir otori-
te anlayışı aldı yürüdü. Şu son bir yıl-
da basının kuruma ilişkin gûnderrdne
bakın: Saray darbesi, eser hırsızlığı id-
diası, resmi evrakta tahrifat iddiası,
sansürcülük, yakınlannı kayırma, ken-
di kendine payeler verme, şaibeli sınav-
lar, uluslararası festivale darbe, kitaba
kilit vurma, çifte slandart, yığınla so-
ruşturma, sindirme, örtülü ceza, yasak,
sürgün... Hepsindenbeteri de yerdenye-
re vurulan düzeysiz oyunlar ve boş sa-
lonlar! Kurum, kerameti kendinden
menkul bırilerinın, oynamayı becere-
meyip de hırsından vura vura kırdıkla-
n 25 trilyonluk bir oyuncağı andınyor.
Kültür Bakanı da bunca somut göster-
geyi hiç umursamıyor. Yurttaş olarak,
aydın olarak, sanatçı olarak katlana-
mayacağım davranışlarla karşılaştım.
DT sanatçısı olarak kalacağım diye,
bütün bu saçmalıklara boyun eğemez-
dim. Yüzü ileriye dönükmüş gibi birpoz
alıp da -af buyurun- kıçın kıçın orta-
çağa koşanlarla yeni bir yüzyıla giı-
memeye karar verdim. Yüzünü ger-
çekten aydınlığa çevirmiş bir kuruma
dönmek içmse önümde daha 10 yılım
var.
'Gerçek sanatçılan çiğneyemez'
- Anlaşılan DevletTiyatrolan ile olan
ilişkinizc bir noktalı vh-gül koyuyorsu-
nuz. Kurumdaki 25 yıtanıznasdgeçtisiz-
ce?Benzer gkuıtdar ofanadı mı daha ön-
ce?
ERTEN - Benim rejisör olarak geç-
mişım 26 yıl. Kuruma stajyer sanatçı
olarak girişımdenbu yana ise 32 yıl geç-
miş. Arada gelgitlerim var tabii. Sıkın-
ülar olmaz olur mu? Aydınlıklar, karan-
lıklar, ilerlemeler, gerilemeler, gitme-
ler, gidilmeler, giderilmeler... Bu ara-
da kazalar, görünmez kazalar da ol-
muştur tabiı. Ama bu defaki görünür
kazadır! Çünkü göz göre göre bilgisiz-
lik, yeteneksizlik, özensizlik ve tutar-
sızlık teşvık edilmiştir! Yeteneği, biri-
kimi ve meslek ahlakı kamuoyundabu
kadar çok tartışılan bir genel müdürü
hiç oldu mu DT'nin? Bakın basındaki
demeçlerine! Ehliyetsizliğini kanıtlamak
için kendisiyle yanşıyor sanki! Şimdi
böyle birisi genel müdür olmuştur di-
ye, gerçek sanatçılan çiğneyemez. Yü-
cel Erten'i hiç çiğneyemez! Uluslara-
rası bir ilişkide, "Yücel Erten'i gön-
dermiyorum, yeri-
ne başkasmı gönde-
receğhn* dıyemez...
"Oadaırunpiyesini
hiçbir yere gönder-
menTde dıyemez!..
5 tane sahneleyişimi
kaldınp sonra "Gö-
revin obnadığı için
dışanda qyun sah-
nelemene izin ver-
miyonım" da dıye-
mez!.. "Ogitsin,şıı-
rada falan oyunu
sahneye koysun"
şeklinde emir fılan
da veremez!.. Ben
bunlara boyun eğ-
mem.
- Biraz fazla ken-
dibaşmabuyrukoi-
duğonuzdüşünülü-
yor. Oyunlanmzda
eniyisanatçüantop-
bmalda,yabaiKiva-
pıtlan yeğlemekle,
pahahyapmdariste-
mekJe, sahnelenen
uyarlama ve çeviri-
kmnidevüksektenf
ûcretleri almakla
suçlandnuz. Başka
sanatçdaraazinkui-
landığnıız fırsatiar
verflmedimi?
ERTEN-Önceen
önemsemediğim
evlet
Tiyatrolan 'nda
çeyrek yüzyılı
aşkm bir serüveıu
Yurtiçiııde ve
dışımia
sahnelenmiş
35yapıt.
5 7 yurtdışuulan
28ödiiL
Ve beklenmedik
bir zanıanda
gelen emeklilik.
Yiicel Erten le
konuştuk.
konuyu yanıtlaya-
yım: Refik Erduran, oynanan oyunla-
n dolayısıyla DT ile çıkar üişkisi için-
dedir. Dolayısıyla bu oyunlan seçen
kurulun başında bulunması ahlaklı bir
davranış değüdir. Ama Erduran, bu ayı-
bını örtmek telaşı ile mi nedir, durup
dururken bana kara çalma yolunu seç-
ti. Uyarlama ve çevirilerimden büyük
paralar kazandığımı iddia etti. Yalnız-
ca "Aziznaıne''den 50 milyar telif al-
dığımı söyledi. Bu arada "esnaf falan
gibi bir sürü asılsız ve densiz laflar da
etti. Bizans kurnazhğı işte! Açıkladırrr.
Son beş yıl içinde elime geçen çeviri
ve uyarlama telifı, toplam 6 milyar 217
milyondur. Beş yılda oluşmuş bu teli-
fin "Aaznarne" uyarlamasına ait olan
bölümü de ortada: Dört yıllık bir sûre-
de 2 milyar 470 milyon! Yani Erdu-
ran'uı söylediğınin yirmide biri. Az mı
çok mu, sız kararverin! Erduran ya he-
sap bilmiyor, ya hiç dayak yememiş. Bu
rakamlan açıklayıp kendisini özûr di-
lemeye çağırdığım halde, hâlâ diyor
ki: "Yücel Erten'iıı verdiğj rakamlar-
latiyatromuhasebesinin rakamlan bir-
birinitutnnıyorJ" Yahu açıklaym o za-
man tiyatro muhasebesinin raİcamlan-
nı da, aydınlanalım. Nercde bu 47.5
milyar? Varsa verin! Kimdeyse versin!
Yoksa da "Yok" deyin, özûr düeyin! Siz
orada yönetici değil misiniz? Bir dev-
let kurumunda böyle laubalilik olur
mu? Yöneticilik mi yapıyorlar, dediko-
du mu üretiyorlar, belli değil.
Benim pahalı yapımlar peşinde oldu-
ğum da doğru değildir. Tersine, halkın
vergileriyle yaşayan bir kurumda, el-
den geldiğince tutumlu olmamn gere-
ğine inanmış biriyim. Rejisör olarak
hovardalık, görgüsüzlük etmemeye ça-
hşınm. Oldum olası mümkün olan her
şeyi depolardaki eskilerden karşılama-
ya gayret ederim. Tasarımcı arkadaş-
lanm da bunu bilirler. Oyuna bir anlam
kaüp katmadığınabakmaksızın, sahne-
ye yüzlerce metre tül ya da onlarca
metrekare ayna taşıyanlardan değilim.
3 yıl oyun sahnelemem engeüendi
Ama sahne asansörü, dijital pıyano,
sis makinesi, kar makınesi, sahne sila-
hı gibi gereçleri de her zaman tiyatro-
ya kazandırmaya gayret etmişimdir.
Çünkü onlar kahcıdır. Yann başkalan
kullanır. Aynca Istanbul AKM gibi
1300 kişilik bir cehennemde oyun sah-
neliyorsaruz içeriğın yanı sıra gerekli
görselliği de sağlayacaksınız tabii. Yok-
sa üç gün sonra 150 kişıye oynamaya
başlarsınız. Yaptığınız ış, asıl o zaman
mirasyedilik olur! Akh ermeden bu he-
saplara kalkışanlar, sahnelediğim oyun-
larla taşıdığım seyirciyi hesaplarlarsa
mahcup olurlar.
Yabancı ve yerli yapıt ayrımı, ödenek-
li tiyatrolanmızın gişe gelırinden aslan
payını kapmak isteyen bazı yazarlann
icat ettiği yapay bir ikilem. lyi oyun ya
da kötü oyun vardır, o kadar. Insanı
hayran bırakacak oyunlar yazmışlar da
sahnelememiş miyiz?
Oyunlarıma en iyi sanatçılan topla-
dığım da doğru değildir. Bir kere tiyat-
ro yönetimi "şu oyun-
culan alabifirsin, bun-
lan alamazsın" şek-
linde bır kural koy-
muşsa, buna her za-
man uymuşumdur.
Talanca oyuncu ol-
mazsabuoyunotmaz"
gibisinden bir saplan-
tım da yoktur. Uste-
lik, sanatçının birbaş-
ka oyunda daha iyi ye-
rini bulacağına inan-
dığım zaman, şansını
kjrmamak için hemen
geri çekilir, başka se-
çenekler aranm. Bu
arada, orta karar izle-
nimi veren pek çok
oyuncunun, benim
sahneleyişlerimde ışıl-
dadığma tanık olduk
dersem, abartrruş ol-
mamsanınm.
Başka sanatçılara
benim kullandığım
fırsatlann verilmedi-
ğini söyleyen varsa,
doğru söylemiyor de-
mektir. 1974'te, her-
kes 5 yıl tiyatro okur-
ken ben 10 yıl oku-
muş, diplomalı bir re-
jisördüm. Ama bunu
izleyen 9 yıl içinde,
Türkiye'de ikisi
DT'de, biri de Sanate-
vi'nde olmak üzere
toplam 3 oyun sahneye koyabilmişim;
düşünün. Bu mu bana tanınan firsat?
1995'ten 1998'e kadar 3 yıl kurumda
bütün önerileri reddedilerek oyun sah-
nelemesi engellenen ben değil miyim?
Sahnelediği oyuna rejisör olarak sahip
çıktığı için ceza alan, kurumdan uzak-
laştınlan ben değil miyim? Bunlar mı-
dır başkalanna tanınmayıp da bana ta-
nınan fırsatiar? Belki beylik bir söz
aolacak, ama ben rejisör olarak ekme-
ğimi taştan çıkardım. Belleksizlik ma-
nfet sayılır oldu galiba. Bütün bunlan
göğüslediğim o kurumda genel mü-
dürlük, başrejisörlük de yaptım, ama o
görevleri başkalan gibi sanatsal çıkar-
lanma alet etmedim. Hatta genç sanat-
çılara o fırsatlan kımse tanımadıysa
bile, genel müdür olarak ben tamdım.
Başına buyruk olmak konusuna ge-
lince... Tiyatroda hep loyal davranma
çabası içinde oldum. Sanatın ve mes-
leğin temel kurallanm önde tutmaya
çalıştım. Ama bazı konularda, başına
buyruk değilse bile, gerçekten hep dik-
başlı oldum. Bir: Tiyatronun bağım-
sızlığını örseleyecek davranışlar karşı-
sında ödün vennedim. Öci: Sözde yö-
neticilerin bu padışahlık düzenine yas-
lanıp da yeltendikleri sindirme girişün-
lerine boyun eğmedim. Üç: Benimse-
mediğim, bır gönül bağı kuramadığım
oyunu sahneye koymadım! Ben rejisö-
rüm. Yanaşma değilim ki!
- 5'i yurtdışuıda olmak üzere 28
ödülünüz var tiyatroda. 25 yıtan her
birine birden çok ödül dûşûyor. Ne-
dir bu işin sım?
ERTEN- Sır mı, kural mı, yoksa be-
nim seçimim mi diyelim, onu çok iyi
bilmiyorum, ama şunlan önemserim:
Oyunla aramda bir aşk doğmamışsa, en
azından bir çekim, birkıvılcım, bir iliş-
ki başlamamışsa sahnelemem. Çünkü
aşk olmadan meşk ohnaz. Meşk olma-
yınca da tiyatro fılan olmuyor, yalan
dünya oluyor. Sonra dersimi çalışınm.
Ders çalışmadan olmaz! Süreçte, bü-
tün oklan aynı hedefe yöneltmeye, tüm
ekibin bır enerji halkası oluşturmasmı
sağlamaya çalışınm. Herkesin ruhunu
ya da kalıbını birbaşka piyeste, bir baş-
ka yerde gezdirdiği bir tiyatroya inan-
mam. Seyirci de inanmaz zaten! Bir
de hemen ilk düşündüğümü, ükbuldu-
gumu, ilk yaptığımı beğenmem. Yara-
tıcı katkı ve önerilere açık durur, seçe-
nekleri olabildiğince zorlanm. El elden,
akıl akıldan üstündür çünkü. Ve tiyat-
ro da ortak emeğin, ortak aklın, ortak
duyarlığın ürünüdür.
50 yıl öncesinin yasası vürûrtûkte
- Devlet Tiyatrolan sanatçısı olarak
çahşüğnıız 25 yıl içinde kurumun han-
gi kentierinde kaç oyun sahnelediniz?
Yayurtdışmda vebaşka tivatrokurum-
lan için sahnelediğiniz oyunlarm say>
a?-
ERTEN - Kurum içinde Ankara'da
13, Istanbul'da 6, lzmir, Antalya ve
Adana'da ise 1 'er oyun sahnelemişim.
Bu süre içinde İBBŞT'de 2, özel tiyat-
rolarda 3 oyun, Ankara, Izmir ve Mer-
sin'de 3 opera sahneleyişim var. Yurt-
dışında ise 5 sahneleyiş gerçekleştirmi-
şim: Özbekistan, Almanya, KKTC'de
1 'er, Makedonya'da ise 2 sahneleyiş.
- "DevtettaTryatrosu Olmaz! (Mı?)
w
başhkh khabınız nasü bir gereksinme-
dendoğdu?
ERTEN - Biliyorsunuz, Devlet Ti-
yatrolan'nda hâlâ 50 yıl öncesinin ya-
sası yürürlükte. Aşın merkezci, bütün
yetkileri Ankara'daki bir genel müdü-
rün iki dudağı arasında toplayan bir
yasa. Despotluğa açık, padışahlık öz-
lemlerini kışkırtıyor. Bakanlık ve Mec-
lis koridorlannda çalım atmayı öne çı-
kanyor. Genel müdür ile çalışamn iliş-
kisini aşiret düzeyine indirgiyor. Bu
yasarun değişmesi, padişahhk düze-
ninden cumhuriyet düzenine geçihne-
si şart! Yerinden yönetim anlayışına
dayalı, daha demokratik, daha uygar ve
daha işlek bir yeni yapılanma kaçınıl-
maz! Ben son 10 yılımı, bazen sanat-
sal ve kişisel çıkanmı da göz ardı ede-
rek bu mücadeleye verdim. Biraz mi-
man, biraz da öncüsü gibi bır konumum
var. tşte bu kitap da bu yöndeki düşün-
celerin, tasanlann anlaşılması ve pay-
laşılması için bir diyalog gırişimi. Dev-
let Tiyatrolan'mn gününü ve gelece-
ğini irdeleyen bir deneme. Yazdım ki
itirazı olmayanlar açıkça her yerde sa-
vunsunlar, itirazı olanlar da artık kapı
arkasında kulis yapmayı bırakıp iti-
razlanm yazsınlar!..
- Akhnızdakfleri ve yüreğinizdekile-
ri bizirnle paylaşbğuıız için teşekkürler
Savın Erten.
Sergi, çağdaş Fransız fotoğrafının bir panoramasını sunacak
Niepce Odiüü retrospektifiKültür Servisi- Istanbul Fran-
sız Kültür Merkezi, 20. yüzyıl ti-
yatrosunun temel fıgürlerinden
biri olan Eugene Ionesco'yu iki
yapımla anacak. 'Absürdün,ile-
tişimsizliğin ve insanın öteki kar-
şısında ve onu çevTeleyen dünya
içindeduyduğu çekincenin ve ra-
hatsızhğmtryatrosu' olarak mte-
lendirilen Eugene Ionesco'nun
iki yapımı sunulacak program-
da: Nükteli bir eğitimci ve fran-
kofoninin sıradışı savunucusu
yönlerini ortaya koyan
Fransızca Konuşma Eg- ^
zersizleri ve temel oyun-
lanndanbiri olan 'tki Ki-
şiye Hezeyan'.
3 Şubat Cumartesi gü-
nü saat 20.00'de sunula-
cak 'Amerikan öğrend-
leri için Fransızca konuş-
ma egzersideri'ni Jean-
Jacques Dulon sahneye
koydu. Oyunda Jean-Jac-
ques Dulon, Karine Mon-
tag ve Jean-Yves Lemo-
ine oynuyorlar.
9,1Ove 17 Şubat'ta sa-
at 20.00'de Ayşe Başkut
Gardn'ın sahnelediği, Fa-
bienne Basquin ve Erick
Garcin'ın oynadıklan 'tki
Kişiye Hezeyan' sunula-
cak.
Ortaçağ Endülüsü'nde,
Musevi, Hıristiyanve Is-
lam dinlerine mensup sa-
natçılann, düşünürlerin
ve bilim adamlannm be-
raberlik içinde çahştıkla-
n ve geleneklerini, mi-
raslannı paylaştıkları o
dönemde ortaya çıkan ekinsel
kaynaşmayı anmak üzere 'An-
dalossyat ya daGranada'nm Ru-
hu' başhkh bır resıtal gerçekle-
şecek. 14 Şubat'ta saat 20.00'de
Profilo Kültür Merkezi'ndeki
FrançoiseAtlan'ın resitaline Na-
büKhafidi (ut), MohammedBen-
nif (keman) ve Bijan Chemira-
ni (perküsyon) eşlik edecekler.
tstanbul Fransız Kültür Mer-
kezi'nde Christian Vincent'in
'LaDiscrete',QaudeBerri'nin
• Fransız Kültür
Merkezi'nin
ocak- şubat ayı
programında 20.
yüzyıl
tiyatrosunun en
önemli tiyatro
adamlanndan biri
olan Eugene
Ionesco'nun iki
oyunu yer ahyor.
17 Ocak'ta
açılacak
'Niepce Ödülü
Retrospektif
Sergisi' ise son
otuz beş yılı
kapsayan bir
Fransız fotoğrafi
panoroması
niteliği
taşıyor.
'Tchao Pantin', Bruno Podaly-
des'in 'Dieu seul me voit', Ala-
in Corneau'nun 'Serie Noire',
François Ozon'un 'Les Amants
Criminels', Patrice Leconte'un
'Tango' ve Michel Ocelofnun
yönettiği animasyon fihnı 'Kri-
kou et la sordere' gösterilecek.
17 Ocak'ta Polaroid'in katkı-
lanyla gerçekleşen Niepce Ödü-
lü Retrospektifi sergisi başlaya-
calc Niepce Ödülü Retrospekti-
fi, 1955 (ödülün ortaya çıktığı
yıl) ile 1990 yıllan arasında çağ-
daş Fransız fotoğrafının birpano-
ramasını sunmayı amaçlıyor. "Fo-
toğraf alanmm Goncourt'u" ola-
rak nitelendirilen Niepce Ödülü,
Gens d'Images dernegi tarafından
her yıl kırk yaşın altında ve Fran-
sa'da ikamet eden profesyonel ya
da profesyonelolrnaya çalışan bir
fotoğrafçıyaveriliyor. 1955'te Je-
anDieuzaide. 1956'da RobertDo-
isneau'nun ilk ödülleri aldığı Ni-
epce Ödülü son otuz beş yıl için-
de çok çeşitli fotoğrafçı-
lara verilmiş. Bu nedenle,
sergide yer alan kırka ya-
kın eserde, birbirinden
farklı yaklaşımlar, teknik-
ler ve alanlar göze çarpa-
cak.
Şubatta açılacak ikinci
sergi ise ColetteDeble'nin
'Çizilnıiş Kadın Figürle-
ri'. Sanat tarihinde kadın
figürlennden yola çıkan,
ancak kullandığı teknik
(yalama) ve yöntemle çiz-
diklerine herhangi bir
bağlam içermeyen yeni
bir biçim, anımsatıcı bir
siluet havası veren Colet-
te Deble'nin çalışması bir
günlükniteliğinde. Özel-
likle de kadma ve kendi
kişiliğinde bütün kadınla-
ra sunduğu etkileyici ve
duygu yüklü bır anımsa-
ma. Bu sergi nedeniyle
şairLaleMüJdürden, Co-
lette Deble'ninbirkaç res-
minden esinlenerek öz-
gün bir şiir yazması is-
tenmiş.
Sanatçıların 21. yüzyıl düsleri
'2001 GeeeMasallan'
GaleriApel'de
Kültür Servia - Galeri
Apel'de Nuran
Terzioğju'nun
düzenlediği sergide,
sanatçılar hayal güçleri
ve malzemeleriyle görsel
dili kullanarak
masallannı anlaüyorlar.
Sergi başhğmuı'1001
Gece Masallan'ru
çağnşürması da bir
tesadüf değil. Şehrazat,
Şehriyar'ı, 1001 gece
boyunca devamını ertesi
güne sakladığı masallar
anlatıp oyalamış; böylece
yılanın önüne yem olarak
Zeynep Perinçek Signoret
'Sen Söyle Ben Dirdeyeyim'
aülmaktan kurtulmustu.
Galeri, çağa mı ayak
uydurmalı, yoksa çağı mı
kendine uydurmalı
ıkilemindeki, zoraki 21.
yüzyıl insanını, bu
sergiyle biraz olsun
oyalamayı, zamanını
çebneyi amaç edinmiş.
YüâaŞermet
'OnlerinGcçit Resmi'
îki katlı galerinin giriş
bölümünde Enis Tahsin
Özgür'ün animasyonu
bir TV ekranında
sunulurken bir
yandan da
duvarlarda
çizimleri
görülebilecek.
SuzyHugLevy,
YüdızŞermet
Sünne^iogu.
Şirin lskit Gükr
Güngör, Zeynep
Perinçek Signoret
ve Yücel Kale ise
seramik, ahşap
dem<r, tekstil vs.
gibi birbirinden
değişik
malzemelerden oluşan
heykel ve
enstalasyonlannı
galerinin üst katında
sergiliyor. Sergi 4
Şubat'a dek izlenebilir.
(Galeri Apel, Hayriye
Cad. No: 7 Galatasaray,
Tel: (212/ 292 72 36)
YAZIODASI
SELtM İLERt
Gençliğimin Kitapları
Atatürk Erkek Lisesi, Taksım, Beyoğlu. Yıllardan
1960'lann sonlan. Orta ikideyken gıriştığim roman
yazmalaryerini öykü yazmalara bırakmış; öykülerya-
zıyonjm.
Öyküler yazıyorum, bir yandan da kitaplar oku-
yorum, sonsuz kitaplar. Kitaplar okumaya daha or-
taokul sıralannda başlamışım.
Tam o sırada Varlık Yayınevi hem Sait Faik'in hem
Sabahattin Ali'nin bütün eserlerini yayımlamaya
başlıyor.
Sabahattin Alr siyasal sebepler dolayısıyla unut-
turulmaya çalışılmış bir hikâyeci. Yaşamına ilişkin,
kulaktan dolma bilgilerim var. Acı sonu biliyorum.
Onca yıl sonra Sabahattin Ali'nin eseriyle karşı-
laşmak beni büyülüyor.
Sait Faik'in eseriyle de ilk kez tanışıyorum. Onun
güzelim öyküleri nıye yayımlanmamış yeniden? So-
ruyu yanıtlayamıyorum.
Sınıfta "Mahalle Kahvesi"n\ okuyoruz. Öğretme-
nimiz Bakiye Ramazanoğlu bize bu hikâyenin giz-
lerini çözdürüyor. Bende Sait Faik tutkusu, o gün-
den sonra başlayacak.
Bir gün Sabahattin Ali'nin etkisindeyim, ertesi gü-
nü Sait Faik'le haşır neşirim. llle birisini daha fazla
seveceksiniz ya, ben birtüriü karar veremiyorum...
Lise sonda Bilgi Yayınevi'nin kitaplan çıkmaya
başlıyor. Yepyeni bir yayınevi, kitaplannın boyutu
bile farklı. Bu kez öğretmenimiz Rauf MutJuay'ın elin-
de Sodom ve Gomore, Yakup Kadri 'nin mütare-
ke romanı.
Rauf Bey, Sodom ve Gomore'siyle birtikte sınıfa
girmişti, mavi kapaklı kitap. Bütün günler o kitabe-
viyle bu kitabevi arasında mekik dokumama karşın,
Sodom ve Gomore'nin yeni basımını görememişim.
Ders çıkışı soruyorum, kitap henüz alıma sunulma-
mış, Bilgi Yayınevi'nden Rauf Mutluay'a özel olarak
gönderilmiş; delicesine kıskanıyorum.
1928'de yayımlanmış Sodom ve Gomore'nin -
yanılmıyorsam- yeni harflerle ilk basımı, tam kırk yıl
sonra O zamanlaryayınalığimızın şu nankörlüğü üze-
rinde durmamıştım tabii.
Ancak on-on beş gün sonra edinmiştim Sodom
ve Gomore'yi. Leylâ'yla Necdet'in son sahnesi, Vıs-
conti'nin fılmlerini çağrıştınyor. Vısconti, çünkü Si-
nematek yıllan, Şişh'dekı -şımdi yerindeyelleresen-
Kervan sinemasına koşuşturuyoruz...
Rauf Hoca bir gün de Denizin Kan/'yla çıkageli-
yor. Daha dün gibi. Bir ilkyaz günüydü, son iki sa-
at, sınrhmızın daracık pencerelerinden bahar güne-
şi vurmuş. Tank Dursun K. ımzalı Denizin Kanı yep-
yeni yayımlanmış. Deniz tasvirierine çarpılıp kalaca-
ğım kitap.
1953 basımı Sokaktakı Adam's yıllardan beri ara-
maktayım. Derken Sahaflar'da karşıma çikıyor. O gün
cumartesidir. Okul arkadaşım, Rauf Bey'ın oğlu Me-
te'yte biriikte Gönül Ülkü-Gazanfer Ozcan Tiyat-
rosu'na gidiyoruz. Ikimiz de Attilâ llhan'ın romanı
peşindeymişiz. Sokaktakı Adam bende kalıyor. Cu-
martesi gecesi soluk soluğa okuyorum.
Hüseyin Rahmi'leri nasıl unuturum! Atlas Kita-
bevi, Hüseyin Rahmi'Yfirı eşsız eserlerirtî'yBniden
yayımlamaya gırişmiş. Şıpsevcfr'ler, Utanmaz
Adam'\ar, Mefres'ler art arda kıtapçı vrtnnlerinde, hem
de Münif Fehim'ın kapak resimleriyle!
Demek Münif Fehim, o yılmaz usta hayattaymış...
Fransızca öğretmenimiz Vedat Günyol'un iki ki-
tabı bir arada: Dile Gelselerve Yeni Türkiye Ardın-
da. Dile Gelseler'de edebıyatımızın verimlerini eleş-
t'ren yazılaryer alıyor. Halide Edib, Yakup Kadri, Sa-
it Faık yazılannı çok severek okuyorum. Kitaplanmı
hocama imzalatıyorum.
Demin gidip o imzalı sayfalara baktım, içim titre-
di.
Ankara Caddesı'nden geçerken de ıçım titrerdi.
Vıtrinlerdeki bütün kitaplann benim olmasını ister-
dim.
Başka günler, başka zamanlardı. Okuduğum her
kitap beni sarar sarmalar, korurdu. Tekrar tekrar
okurdum kitaplanmı, Reşat Nuri'lerimi okurdum.
Şimdi Oktay Rrfat'ın dızelen:
"Ordan birperdenın gü/ü, burdan birzakkum/ Da-
lı, sevinçler, aşklar toplardın torbana./ Üstüne ser-
çe sürüsü inmiş, o mutluf Ağaca benzerdin, deniz
kokan yollarda/ Şiiher Cıştü mü aklına! N'oldu sa-
na.'/ Boşa/dın, susuz değirmene döndün şimdi!"
Tak\'imde İz Bırakan:
"Dallar kalıyor sadece, kurv dallar!" Oktay Rifat,
Yeni Şiirier ("O Semtler") E Yayınları, 1973.
Kitap-lık'ın yeni sayısı çıktı
• Kültür Servisi - Yapı Kredi'nin iki aylık
edebiyat dergisi Kitap-hk'ın 45. sayısı çıktı. Ece
Ayhan ile Philippe Sollers'in söyleşılerinın yer
aldığı dergide aynca Yves Bonnefoy'nun 'Uzak
Ses' adlı şiirinin Ömer Aygün tarafından yapılan
çevirisi de dünyada ilk kez olarak yer alıyor. Her
sayıda yeni ürünlere ve nitelıkli çevırilere yer
veren dergiye Enis Batur. Hulkı Aktunç, Memet
Baydur, Ahrnet Cemal, Yves Bonnefoy gibi
isimler de katkıda bulundu. Dergide yer alan
'Edebiyatta en beğenilen ve en nefret edilen
kahramanlar ve karakterler' konulu ankete Metin
Erksan, Elif Şafak, Sezer Duru, Güven Turan,
Füruzan, Ilhan Berk, Serdar Rıfat Kırkoğlu,
Nursel Duruel, Özen Yula ve Naim Tirali katıldı.
Akbank'tan, Antikçağ'da
Anadolu Takıları'
• Kültür Servisi - Akbank tarafından oluşturulan
ve kendi dalında yayımlanan ilk kitap olan, 256
sayfalık 'Antikçağ'da Anadolu Takılan'
yayımlandı. Yıldız Akyay Mençboyu tarafından
yazılan ve 6 bölümden oluşan kitap, ilk iki
bölümde takı gereçleri ile yapım ve süsleme
tekniklerinin anlatıldığı kuyumculuk konulannı
ele alıyor. Üçüncü bölümden itibaren, 'Ion /
Lydia', 'Anadolu / Pers, Helenistık, Roma'
dönemlerine ait takı örnekleri işleniyor. Çeşitli
müzelerin koleksıyonlanndan seçılen, bu
kültürlere ait yaklaşık 250 eser, dönemlerinin
ekonomik ve siyasal olaylan ışığında inceleniyor.
Aykıpı' yayınlap
• ANKARA (AA) - Aykın Yayınevi, önümüzdeki
günlerde 'Tarihte Büyük Fıyaskolar' adlı kıtabın
Türkiye versiyonunu yayımlayacak. Yayınevi,
Orhan Koloğlu'nun 'Dünyada Türk ımajı'ru konu
alan bir kitabı ile 'Türklerın gelecekten
beklentilerine' ilişkin bir başka kitabı da
yayımlamayı planhyor.