Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 2001 PAZARTESİ
HABERLER
MlT'ten
açıklama
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
MÎT Müsteşarlığı,
Aydınlık dergisinin
dünkü sayısında yer alan
"Şişli'deki canlı bomba
MtT elemanı" başhklı
haberi yalanladı.
Açıklamada, "MtT ile
doğrudan ve dolaylı
şekilde bağlantı
kurulmasına çalışılan söz
konusu iddialar tümüyle
asılsızdır" denildi.
Aydınlık dergisinin 7
Ocak2001 tarihli
sayısında yer alan ve Şişli
Emniyet Müdürlüğü'ne
intihar saldınsı
gerçekleştiren DHKP-
C'li Gültekin Koç'un
MtT elemanı olduğu
iddia edilmişti.
TAYAD'ın
kapatılmasına
tepki
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) -Içişleri
Bakanlığı'nca kapatılan
Tutuklu ve Hükümlü
Aileleri Yardımlaşma
Derneği (TAYAD) adına
yapılan açıklamada.
"Onlarca TAYAD
kapatılır, onlarcası açılır"
denildi. Demokrasi ve
hukuk mücadelesi
verenlerin TAYAD'ın
kapatılmasına tepki
vermeye cagnldığı
açıklamada, "TAYAD'lı
aileler, gerçekleri söyleme
suçu işlediler" denildi.
Açıklamada, F tipi
cezaevlerinde kalanlann
yakınlannın ifadelerine de
yer verilerek "tutuklu ve
hükümlülere işkencelerin
sürdüğü" iddıasında
bulunuldu.
Yakuppeisoğlu
bmir'de
• ÎZMtR(AA)-Hayali
ihracat ve naylon fatura
operasyonlannm "en
önemli isimlerinden biri"
olduğu belirtilen
Abdurrahman
Yakupreisoğlu, özel bir
ekip tarafından dün
Istanbul'dan uçakla
tzmir'e getirildi.
YakupTeisoğlu için îzmir
DGM Başsavcılığı'ndan
4 gün gözetim süresi
alındı.
Yakupreisoğlu'nun
sorgusunda, Paraşüt,
Balina ve Kartal
operasyonlan ile ilgili
çok önemli bilgılere
ulaşılacağı belirtildi.
Gemide
patlama: 1 ölü
• ÇANAKKALE(AA)-
Çanakkale Boğazı'nda
seyir yapan "Kaanbey"
adlı Türk gemisinin
makine dairesindeki
elektrik motorlannda dün
saat 16.30 sıralannda
patlama meydana geldi.
Patlama sırasında makine
dairesinde bulunan 1
gemici parçalanarak
öldü, 1 gemici de
yaralandı.
SlP'ten açıklama
• tstanbul Haber Senisi
- Sosyalist tktıdar
Partisi'nden (StP)
yapılan açıklamada,
Istanbul'un çeşitli semt
ve ilçelerinde
"Özelleştirme zararlıdır"
yazılı SİP afişini asan
yüzden fazla partilinin
gözaltına ahnarak çeşitli
karakollara götürüldüğü
bildirildi.
Havada işbirliği
• ANKARA (AA)-
Savunma sanayii
sektöründe 21. yüzyılın
en büyük projeleri
arasında gösterilen 145
adet taktik-taarruz
helikopterinin ortak
üretiminde, 21 Temmuz
2000 tarihinde Savunma
Sanayii Icra
Komitesi'nin belirlediği
sıralama doğrultusunda
ABD'li Bell Textron
firması ile sürdürülen
görüşmelerde sona
gelindi. ABD'li firmayla
geçen yıl 18 Eylül'de
Ankara'da başlatılan
görüşmelerin 28 Şubat
2001 tarihinde
tamamlanacağı bildirildi.
Seçilecek lisansör firma
tarafından ortak üretimi
öngörülen 145 adet savaş
helikopteri üç ayn aşama
halinde üretilecek.
Başbakan Bülent Ecevit, 2001 yılı beklentilerini ve FP'yi değerlendirdi
6
Dmci alvuıı sarsıhyor'ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu)-Başbakan BülentEcevit,
Fazilet Partisi'ndeki iç çekiş-
meleri değerlendirirken "Yeni-
likçi denen milletvekillerinin ne
anlamda yenilikçi olduklanm
anlayabilmiş değilim. Ama din-
ci akımlar artık çağdışı kalryor.
Bu. kendi içlerindeki sarsınb-
lardan da beüi" dedi. Ekono-
mideki "depremin" ardından
hükümetin "istim üstünde ol-
duğunu'' vurgulayan Ecevit,
memur maaşlannda iyileştirme
ve ücretler arasındaki denge-
sizliğin giderihnesi için kaynak
aradıklanna dikkat çekti.
Başbakan Ecevit, dün
TRT'de yayımlanan Pazar Pa-
norama programında, geçen yı-
lın gelişmeleri ve 2001 beklen-
tilerı konusunda özetle şu de-
ğerlendirmeleri yaptı:
FP'deki 'Yenilikçi-Gelenek-
çi' çabşması: Kendi içişleridir.
Bizim bir şey söylememiz, ka-
nşmamız doğru olmaz. Ancak
bu konuda ilk defa bana bir so-
ru soruldu. Ben de ilk kez gö-
rüş belirtiyorum: Yenilikçi de-
nen sayın milletvekillerinin ne
anlamda yenilikçi olduklannı
şu ana kadar anlayabilmiş de-
ğilim. Çünkü o konuda bir şey
söylemiş değiller. Bölünecek-
lerini kendileri söylüyorlar za-
ten. Onlara kanşmamız doğru
olmaz. Böyle bir ciddi tartış-
ma, demokratik açıdan da
olumlu bir şey. Ama yenilikçi-
lerin de ne anlamda yenilikçi
olduklanm merak ediyorum.
Siyasi yelpazede boşluk var
mı: Dinci akımlar artık çağdı-
şı kalıyor. Bu, oylardan da bel-
li, kendi içlerindeki sarsıntılar-
dan da belli. Ashnda olumlu
yönde gelişiyor Türkiye'de her
şey.
Kuran kurslan. imam - ha-
tiplervedin tacirieri: 1300 Ku-
ran kursu kendiliğinden kapan-
dı. Şimdi bu binalar daha fark-
lı, çağdaş bir eğitim için kulla-
nılmaya başlanıyor. 1997'de
başlattığımız eğitim reformu-
nun doğal sonuçlan olarak,
devletten hiçbir engelleme gel-
meksizin imam hatip okullan-
na başvurular çok azaldı. Top-
lumdaki değişikliğin gösterge-
lerinden biri.
Dini vakıflan Kesinlikle
üzerlerine gidiliyor. Durum
çok farklı hale geldi. Bunu her
gün ilan etmek de doğru olmaz
ama çok büyük ölçüde değişik-
B a ş b a k a n E c e v i t ' t e n s a t ı r b a s l a r ı
• Ekonomi istim üstünde.
• Çalışana kaynak anyoruz.
• PKK pusuda. Talabani ve
Barzani'ye yardım ediyoruz.
• Siyasal bölücülük, çözüme
engel.
• Mahkûmlar kendi
kendilerini öldürdü.
• ABD, Türkiye'den
vazgeçemez.
• AB'nin her beklentisini
yapamayız.
likler oluyor. Onlar gerçek iş-
levlerini yapsınlar.
Cezaevi olaylan ve sokak ey-
lemleri: Bunun nedenlerinden
biri Türkiye'nin jeopolitik ko-
numu. Türkiye çepçevre teh-
ditlerle çevrili. Cezaevindeki
eylemlerin planlaması ve di-
rektifleri büyük ölçüde Belçi-
ka, Hollandâ'dan. Şikâyetleri-
mizi söylüyoruz, ama oraya gi-
dip eylem yapamayız. Onlann
kamuoyunu da daha iyi aydın-
latmamız gerektiğine inanıyo-
rum. Bu, onlar için bir yüz ka-
rasıdır. Türkiye'ye terörizmi
ihraç etmeleri, edenlere göz
yumrnalan kabul edilebilir bir
şey değildir.
Ikinci neden, Türkiye'de
uzun süredir kırsal alanm ih-
mal edilmesi nedeniyle şehirle-
re hızlı göçler oldu. Kültürel,
sosyal çatışmalar meydana gel-
di. Bunu istismar edenler oldu.
Ölüm oruçlan: Zaman için-
de vazgeçenler de oluyor. Her-
halde kabul edersiniz ki, devle-
timiz çok banşçı şekilde bu so-
runu çözmeye çalıştı. Can in-
citmemeye çalıştı. Ölenler ken-
di kendilerini öldürenler, ken-
di arkadaşlannın kurbanı olan-
lar. Çağımızda dini açıdan in-
celenmesi gereken ölüm olay-
lan oluyor. Yozlaşmış bir din-
cilik etkisi altında kitlesel inti-
harlar olmuştur.
Affin sonuçian ve genişjeme
olasılığı: Isteğimizin, başlan-
gıçta düşündüğümüzün dışına
çıkılmış oldu. Ama abartma-
mak lazım. Affın olduğu du-
rumlarda daima umulanın dı-
şmda gelişmeler de olabilir.
Çünkü çok hassas bir konudur
af. Bunu gözde büyütmemek
gerektiğine inanıyorum.
PKK ve Kuzey Irak operas-
yonu: PKK terörü hemen he-
men tümüyle bitti. 'Hemen he-
men' diyorum, çünkü terörist-
ler ortadan yok olmadı. Sının-
mızın hemen ötesinde orada-
lar. Talabani güçlerine karşı,
Kuzey Irak'taki diğer Kürt top-
luluklarına karşı saldınya geç-
miş durumda PKK. Yani pusu-
da bekliyor. Biz Talabani ve
Barzani güçlerine daha çok
teknik yardım yapıyoruz. Bu
ne zaman biter bilemiyorum.
Bu çatışmalar, PKK terör ör-
Başbakan Ecevit, dün TRT'de yayımlanan Pazar Panorama programında, geçen yıhn gelişmeleri ve
2001 beklentilerini değerlendirdi, daha sonra basın mensuplannı yanıtladı. (Fotoğraf: AA)
Genelkurmay, Kuzey Irak harekâtını yalanladı
DtYARBAKJR (Cumhuriyet Bürosu) -
Kuzey Irak'ta PKK'liler ile Cela] Talaba-
ni'ye bağlı peşmergeler arasında bir aydır
devam eden çatışmalarda, PKK'nin Süley-
maniye ve Ranya bölgelerinde üstünlük sağ-
ladığı ve ele geçirdiği alanlara, güvenlik için
çember oluşturarak mayın döşediği belirtil-
di. PKKnin yayın organı Medya TV'de
açıklamalarda bulunan Başkanlık Konseyi
üyesı Osman Ocalan da sılah bırakmak için
Türkiye'den heyet istedi.
Kuzey Irak'ı denetimi altında tutan Celal
Talabani liderliğindeki KYB (Kürdistan
Yurtseverler Birliği) peşmergeleri ile P-
KKTiler arasında l aydan bu yana devam e-
den çatışmalarda, Talabani'nin yardım iste-
ği üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (T-
SK) bağlı birliklerin Kuzey Irak'a girdiği id-
dia edildi. Ancak TSK ile PKK'liler arasın-
da sıcak bir çanşma yaşanmadığı belirtildi.
3 Aralık'ta başlayan operasyonlann özel-
likle Talabani'nin karargâhının bulundugu
Kuzey Irak'ın Süleymaniye kenti ile yakın-
lanndaki Ranya kasabasında yoğunlaştığı,
her iki tarafin da çok sayıda kayıp verdiği,
ancak kesin rakamın öğrenilmediği ifade
edildi. Devam eden çaüşmalarda Süleyma-
niye ve Ranya'ya bağlı bazı yerleşim birim-
leri ile peşmerge noktalannı ele geçirdiği be-
ürnlirken PKK'lilerin bu bölgelerde mayın
döşeyerek güvenlik çemberi oluşturduğu
öğrenildi. TSK birliklerinin ise KYB'nin
üstünlüğü kaybettiği Ranya ve Çarkurna ka-
sabalannın kırsal alanlannda sıcak çatışma
çıkma olasılığına karşı hazır konumda bek-
letildikleri belirtildi. KYB'nin destek iste-
mesi halinde birliklerin harekete geçirüe-
ceği ifade edildi.
Genelkurmay Başkanlığı ise bazı basın-
yayın organlannda "lObin Mehmetçik Ku-
zey Irak'a girdi'' başlığıyla yayımlanan ha-
berlerin gerçekle ilgisi bulunmadığını bil-
dirdi. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sek-
reterliği'nden yapılan açıklamada, "Bir sü-
redir PKK terör örgütünün kontrolünde
olan yayın organlanndave internet shelerin-
debenzerkonularda\wnnlar>apüarak)nr-
tiçi ve yurtdışında Türkiye aleyhinde kamu-
oyu oluşturma gayretleri içinde bulunuldu-
ğu büinmekte ve yakmdan izJennjektedir"
denildi.
SlFIR
gütünün varhğmı hâlâ sürdür-
düğünü gösteriyor.
Ana dilde yaym: TV konusu
henüz tartışma konusu ohnak-
tan çıkabilmiş değil. Bir yan-
dan yüzlerce kilometre ötesin-
deki yayınlar Türkiye'ye yan-
sıyabiliyor, çatılardaki anten-
lerden gördük. Bir yandan da
bundan kaygı duyanlar var.
Bunda da riaksız sayılmazlar;
çünkü silahh terör mücadelesi,
bölücü terör mücadelesi gerile-
yince siyasal bölücülük ön pla-
na çıkniaya başladı. Eğer bizi
rahat bıraksalar, kendi halimi-
ze bıraksalar bunlar kendiliğin-
den çözülür. O bakımdan ken-
di içimizde de bazı sorunlar
oluyor. Olabildiğince uzlaşma
yoluyla çözmeye çalışacağız.
Gerçek enflasyon ve kamu
çahşanlanmn maaşlan: Biz
kendi hesabımıza göre verdiği-
miz sözü tuttuk. Fakat madem
böyle bir iddia (enflasyon ora-
nının gerçekliği) ortaya atıldı,
bunu inceleteceğim. Ücretler
konusunda çok ciddi adaletsiz-
likler var. Yetki Yasası'mn bi-
ze verdiği yetkiyle kararaame-
ler hazırlanacak ve ücret den-
gesizliği olabildiğince gideril-
meye başlanacak. Yeterli kay-
nağın da bulunması gerekli.
Yetersiz kaynaklara ragmen bu
adaletsizliği olabildiğince gi-
dermeye çalışıyoruz.
Irak'a büyükelci atanması:
Bunun siyasal taraf tutma gibi
yanı yok. Irak bizim için her ba-
kımdan çok önemli bir ülke.
Güvenliğimiz bakımından,
ekonomimiz bakımından...
Orada birçok ülke Rusya, Çin,
Avrupa ülkeleri yoğun ilişkiler
kuruyorlar. Fakat biz sıkınn çe-
kiyoruz. Orada temsil düzeyi-
mizin yükselmesinin müttefik-
lerimiz açısından da önemli ol-
duğuna inanıyorum. Kuzey I-
rak sorunu, merkezi Irak soru-
nu öncelikle bizi ilgilendiriyor.
Türkmenler sorunu var. Buiıla-
n anlattığımız zaman ABD de
anlayacaktır. Bir tavır değişik-
liği, politika değişikliği değil.
AB'ye uyum: Ulusal Prog-
ram bu ayın ortalannda günde-
mimize gelecek. Bazı farklı ba-
kışlar olması doğal. Üçlü bir
koalisyon... Hepimizin değişik
düşünceleri olabilir. Bunu uz-
laştırmaya çalışacağız. AB'nin
Türkiye'den her beklentisini
hemen yapabilecek durumda
olmayabiliriz. Bizim koşullan-
mız çok farklı. Türkiye'nin
karşı karşıya bulundugu tehdit
ve tehlikeler herhangi bir Batı
Avrupa ülkesinde olsaydı, biz-
de olan önlemlerden çok daha
fazlasını alırlardı.
ABD'de Bushyönetiminin et-
kisi: ABD'de dış politika genel-
likle, eninde sonunda partiler
arası uzlaşmaya dayanır. O ba-
kımdan ben bir kaygı duymu-
yonım. Baba Bush'un başkan-
lığı döneminde de Türkiye-
ABD ilişkileri iyiydi. Kaldı ki
Dışişleri Bakam, Savunma Ba-
kanı Türkiye'ye yakınlık gös-
teren kişiler olacaktır. Türki-
ye'nin değerini anlayacaklar-
dır. Türkiye, ABD için son de-
rece önemli bir ülke durumuna
gelmiştir. Onu feda edeceğini
zannetmiyorum.
oralcalislar0yahoo.com
1000'in üzerinde siyasi tu-
tuklu ve mahkûm şu anda F ti-
pi cezaevinde. Bu cezaevleri,
insan haklarına, hukukun te-
mel ilkelerine aykın özellikle-
rini koruyarak uygulamaya
konuldu. Üstelik bu konuda-
ki mahsurları, yapılan tartış-
malar sonunda Adalet Baka-
nı da kabul etmişti.
Operasyon sonrası oldu
bittiyle uygulamaya konulan
bu cezaevlerini neredeyse zo-
runluluk olarak kabul etmiş gi-
bi görünüyoruz. F tipine karşı
çıkmanın suç sayıldığı ve böy-
le davrananlann 'terör örgüt-
leri'ne destek verdiğini savu-
nan bir bombardıman altında
yaşıyoruz. Susmak, 'sağdu-
yulu davranmak' ve operas-
yon yapıp 32 kişinin ölümüne,
onlarcasının yaralanmasına y-
ol açan müdahaleye destek
vermek bir koşul olarak top-
lumun önüne dayatıldı.
Önceki gün, Ankara Tabip-
ler Odası'nın konuyu irdele-
yen toplantısındaydık. Dok-
torlar, F tipindeki uygulama-
lardan endişe içindeydiler.
Operasyon öncesi tutuklu ve
mahkûmlan cezaevlerinde
gözleyen Türk Tabipleri Birliği
Üniversiteden Yükselen Ses
doktorian, artık hücrelere ka-
patıldığı için haber alamadık-
lan, dayak yediklerini duyduk-
ları tutuklu ve mahkûmların
sağlığından endişe ediyorlar-
dı.
Kandıra F Tıpi Cezaevi'ne
konulan ve operasyonda bir
gözünü yitiren Orhan Dağ-
delen hâlâ cezaevinde. Ağa-
beyi telefonda, kardeşinin çok
zor durumda olduğunu, gö-
zünün parçalanmasına neden
olan şarapnel parçalannın, di-
ğer gözünün de kör olmasına
yol açabileceğini anlatıyor ve
hastaneye kaldırılması için
yardım istiyordu. Nasıl yardım
edebilirdim. İki gün bu haber
Cumhuriyet'te yer aldı, kim-
senin kılı kıpırdamadı. Or-
han'ın gözü kör oluyor ve bu
ülkeyi yönetenler, 'teröristleri
kendi terörierinden kurtardık-
lannı' iddia eden komik açık-
lamalar yapıyorlar.
Bir ülkenin vicdanı bu ka-
dar kör olamaz. Çoğunluğu
herhangi bir şiddet eylemine
kanşmamış yüzlerce genci
'baş düşman' ilan edip, on-
larcasının ölümüne yol açtık-
tan, onlarcasını operasyon
sonrası dayak ve işkenceyle
sakat bıraktıktan sonra, her-
kesin bu duruma 'oh olsun'
demesini isteyeceksiniz! Bu
durumu eleştirenleri de 'şid-
det yanlısı' olmakla, 'ölüm
onıcunu kışkırtmakla' suçla-
yacaksınız!..
Bu ülkenin egemenleri, şid-
dete ve korkuya ve bunun so-
nucu olarak çıkara dayalı bir
sistem yarattılar. Medya, bu
sistemin yalan üretme maki-
nesi olarak görev yapıyor. Bir
tanıdığımla tartışıyorum; ce-
zaevlerinde olandan, operas-
yonda olandan haberi yok.
Kafası, operasyon öncesi ya-
yımlanan filmlerde kalmış.
"Peki ne yapsalardı?" diye
soruyor.
Ölüm orucunu bitirmek id-
diasıyla operasyon yapıp, bu-
na 'Hayata Dönüş' operasyo-
nu adını vereceksiniz. 32 kişi
ölecek. Insanlar yara bere
içinde kalacak ve ölüm oruç-
lan, operasyon sonrası arta-
rak devam edecek, "Peki ne
yapsalardı?" diye soracağız.
Bu ülkede her türtü yalana do-
lana inanır hale geldik. Ceza-
evlerinde yaşananlar, bu ül-
kenin bir bölgesinde bizi ilgi-
lendinmeyen şeyler değil.
Bunlar Türkiye'nin kaderini et-
kiliyor, ülkenin ruh halini bozu-
yor, sertlik yanlısı rejimin sür-
mesi için malzeme yaratıyor.
•••
Operasyonculann dedikle-
rini kabul edip, F tipi cezaev-
lerinin bu halini görmezlikten
gelecek değiliz. Orada baskı
sürerken, insanlar yalnızlığa
mahkûm edilirken elimizi ko-
lumuzu bağlayıp, oturup ses-
sizce beklemeyeceğiz. Hak-
sızlığın olduğu her yerde
haksızlığın karşısınadikilme-
ye devam edeceğiz.
Bu ülkede çok acı çekili-
yor. Acı, aynı zamanda insan-
larda kanunsuzluğa, hukuk-
suzluğa karşı bir direnç de
oluşturuyor. Btrgrup öğretim
üyesinin 'İnsan Hücreye Sığ-
maz' başlıklı açıklaması, in-
sanların bu haksızlığı içlerine
sindirmeyeceği gerçeğini
gözler önüne seriyor. Arala-
rında çok değer verdiğim,
dostlarım Prof. Yavuz Sa-
buncu, Prof. Cem Eroğul,
Prof. Tahsin Yeşildere, Prof.
Oğuz Oyan, Prof. Ömür
Sezgin, Prof. Izzettin Ön-
der, Prof. Hacer Ansal, Prof.
Aslan Sonat, Prof. Erdal Ya-
vuz, Prof. Taner Timur, Prof.
Nilgün Abısel, Doç. Hayri
Kozanoğlu, Doç. Cem So-
mel'in bulundugu yüzün
üzerinde öğretim üyesi, ya-
yımladıkları bildiride şunları
söylüyorlar:
"Bilimin temel işlevlerin-
den birinin onurlu bir yaşa-
mın savunulması olduğuna
inanan biz öğretim eleman-
ları, cezaevlerine yönelik
'operasyon'un 'hayata dö-
nüş'ü gerçekleştirmediğini,
tersine, onlarca insanın canı-
na mal olduğunu dehşetle
görüyoruz. öğretim e/eman-
ları olarak, cezaevlerinde
sürmekte olan insanlık dışı
uygulamaları, demokratik
kitle örgütlerine ve demok-
ratik haklann kullamlmasına
yönelik baskılan kınıyoruz."
'İnsan hücreye sığmaz'
diyorlar...
2000'Lİ YILLARDA
ERDAL ATABEK
. . .Şiddet Kültüra
Şiddet artık bir kültürdür.
İnsanın doğa ile başka insanlaria, çevresiyle ilişk-
ilerini kuran, yaşatan ve anlamlandıran her şeye
kültür diyorsak, şiddet artık bir kültürdür.
Şiddet, artık bireyin kendini ifade etme biçimi ol-
muştur.
Şiddet, artık bireyin kendini anlamlandırmayolu ol-
muştur.
Şiddet, artık bireyin varoluşunu simgelemektedir.
Şiddet, artık bireyin sorununu çözme yöntemi ol-
muştur.
Görülen odur ki, şiddet kültürü, giderek daha da
yaygınlaşacak, uygarlığın gelişmesini de ciddi boyut-
larda tehdit edecektir. Bu durum, bütün dünya için
de, bizim toplumumuz için de son derece tehlikeli
bir gelişmedir.
Peki ama neden?
Insanlar neden sorunlannı, anlaşmazlıklannı
'banşçı yöntemlehe, anlaşmayla, uzlaşmayla'
çözmemekte, enerjilerini ortak sorunlann çözümü
için değil de birbirierinin gücünü azaltmak, yok et-
mek için kullanmaktadırlar?
Eğer bu sorunun doğru yanıtı bulunursa belki de
dünyanın geleceğine en büyük hizmet yapılmış ola-
caktır. Ama bu yanıtı bulmak kolay olmayacaktır.
Çünkü, bu soruya herkesin yanrtı 'kendi işine gel-
diği gibi'ök
Şiddet kültürünün temelinde 'haksızlık' vardır.
fnsanlar 'haksızlıkla' dünya nimetlerinden hak et-
tikleri payı almaktan yoksun bırakılmaktadır.
'Haksızlık', şiddetin anasıdır.
Insanlar haksızlık yoluyla engellenmektedir.
Engellenen insan şiddete başvurmayı meşru sa-
yar.
Haksızlık ve engellenme yoksunluğa yol açar.
Haksızlığa uğramış, engellenmiş, yoksun
bırakılmış insan ne yapabilir?
Şu yollardan birisini seçebilir:
- öğrenilmiş çaresizlik içinde boynunu büker, ver-
ilene razı olur.
- Kendine bir başan alanı seçer, orada başan
kazanmayı amaçlar.
- Şiddet yolunu seçer, saldırganlaşır.
- Kendine bir bağımlılık geliştirerek rahatlamaya
çalışır.
- Alkol ve uyuşturucu gibi nesnelehe açıdan kaçar.
- Yapıcı sorun çözme yolunu seçer.
- Kendi bedenine ilişkin hastalıklaria uğraşır.
Yani, her haksızlığa uğrayan, engellenen, yoksun
bırakılan insan şiddet yolunu seçmez.
Bu yollardan hangisini seçeceği, neden seçeceği
bireysel, toplumsal koşullara, koşullandırmalara
bağlı olarak beliıienir.
Şimdi çocuğun, doğumundan başlayarak hangi
koşullar içinde büyüdüğüne bakalım:
- Küçük çocuklarev içinde şiddete tanık ve hedef
oluyor mu?
- Çocuklar büyüdükçe dövenin ve vuranın
kazandığını görüyor mu?
- Okulda yetkilinin, büyüğün ve güçlünün dövme
hakkı olduğunu görüyor mu?
- Toplumda haklının değil güçlünün kazandığını
görüyor mu?
- Paranın haklıdan değil güçlüden yana olduğunu
görüyor mu?
- Saygınlığın yolunun güçten geçtiğini öğreniyor
mu?
- En beğenilen insanlann haklı olanlardeğil, güçlü
olanlar olduğunu kavnyor mu?
Bu durumda bir çocuğun 'neleri ömekalması', bir
gencin 'yolunu nasıl çizmesi' gerektiği toplum
tarafından öğretilmiyor mu?
Konu bir tokat atıverme ya da birkaç kişinin
dövüşmesi değildir. konu bir kültürün oluşumudur.
Şiddet de sadece fiziksel şiddet değildir.
Şiddeti doğru tanımlamak gerekir.
Fiziksel şiddet, şiddetin bir boyutudur. En ilkel, en
çıplak boyutu.
Ya paranın şiddeti?
Ya yetkinin şiddeti? • • • ' -
Ya sosyal eşitsizlik şiddeti?
Bunlan görmeden şiddetin nesini anlayabiliriz?
Gelecek hafta 0 boyutlara da bakalım.
Gerçekleri görmek, hele de kabul etmek
sanıldığından daha çok cesaret ister.
E-mail: erdal.atabek(g mynetcom.tr
Fax: 0212 513 90 98
Anayasa değişikliği
bu hafta Meclis'te
ANKARA (Cumhuri-
yetBürosu)-Anayasanın
siyasi parti kapatmaya
ilişkin esaslannı düzen-
leyen 69. madde değişik-
liği üzerinde iktidar
gruplannın temsilcileri
uzlaşmaya vanrken son
sözü bugün ya da yann
bir araya gelecek olan li-
derlersöyleyecek. Lider-
lerin de onayının alınma-
sının ardından, 69. mad-
deyle birlikte, cumhur-
başkanının görev süresi-
ni "5 artı 5" formülüne
göre düzenleyen 101.
madde, ve 12 Eylül döne-
minde gerçekleştirilen
yasal düzenlemelere yar-
gı yolunu açan geçici 15.
madde değişikliklerini de
içeren 3'lü anayasa deği-
şikliği paketinin çarşam-
ba günü TBMM Anaya-
sa Komisyonu'nda görü-
şülmesi bekleniyor. Baş-
bakan Bülent Ecevit, bir
hafta-10 gün içinde pake-
tin Meclis'ten geçebile-
ceğini söyledi.
Adalet Bakam Hikmet
Sami Türk'ün başkanlı-
ğında, geçen hafta iktidar
partisi gruplannın tem-
silcileriyle yapılan top-
lantıda, 69. madde deği-
şikliği üzerinde uzlaşıl-
masının ardından, anaya-
sa değişikliği konusunda-
ki sûreç hızlandı. Anaya-
sa Mahkemesi'nin Siya-
si Partiler Yasası'mn 103.
maddesinin 2. fikrasını
iptal gerekçesi doğrultu-
sunda, yeniden formüle
edilen 69. madde deği-
şikliği ile siyasi partilere
verilecek ceza konusun-
da Anayasa Mahkemesi
tek yetkili olmaya devam
edecek. TBMM Anaya-
sa Komisyonu'nda bek-
leyen öneride "yetkili ı
mahkemenin parti ka-
patmaya neden olacak
suçlan işlediğini kesin
hükme bağlamasT koşu-
lu aranıyordu. Hükümet
ortaklannın üzerinde uz-
laştığı düzenlemede ise
Anayasa Mahkemesi'ne
3 aşamalı cezalandırma
yetkisi veriliyor. Odak ta-
nımının "suçta devamh-
hk ve kararhhk, genel
merkezin suça göz yum-
ması" olarak belirtilmesi
öngörülen yeni formül-
de, Anayasa Mahkeme-
si'nin, birpartiye "suçun
yoğunhığuna göre Haâ-
ne vardımuun kesilmesi,
seçimlere kaülmama ya
dakapatmacezasıverebi-
leceği'' ifadesi yer alacak.
Ancak, hangi yoğunluk-
taki suça, hangi cezanın
verileceği Siyasi Partiler
Yasası'nda yapılacak de-
ğişiklikle aynntılandın-
lacak.