17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 2001 PAZARTESİ HABERLER MlT'ten açıklama • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MÎT Müsteşarlığı, Aydınlık dergisinin dünkü sayısında yer alan "Şişli'deki canlı bomba MtT elemanı" başhklı haberi yalanladı. Açıklamada, "MtT ile doğrudan ve dolaylı şekilde bağlantı kurulmasına çalışılan söz konusu iddialar tümüyle asılsızdır" denildi. Aydınlık dergisinin 7 Ocak2001 tarihli sayısında yer alan ve Şişli Emniyet Müdürlüğü'ne intihar saldınsı gerçekleştiren DHKP- C'li Gültekin Koç'un MtT elemanı olduğu iddia edilmişti. TAYAD'ın kapatılmasına tepki • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Içişleri Bakanlığı'nca kapatılan Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) adına yapılan açıklamada. "Onlarca TAYAD kapatılır, onlarcası açılır" denildi. Demokrasi ve hukuk mücadelesi verenlerin TAYAD'ın kapatılmasına tepki vermeye cagnldığı açıklamada, "TAYAD'lı aileler, gerçekleri söyleme suçu işlediler" denildi. Açıklamada, F tipi cezaevlerinde kalanlann yakınlannın ifadelerine de yer verilerek "tutuklu ve hükümlülere işkencelerin sürdüğü" iddıasında bulunuldu. Yakuppeisoğlu bmir'de • ÎZMtR(AA)-Hayali ihracat ve naylon fatura operasyonlannm "en önemli isimlerinden biri" olduğu belirtilen Abdurrahman Yakupreisoğlu, özel bir ekip tarafından dün Istanbul'dan uçakla tzmir'e getirildi. YakupTeisoğlu için îzmir DGM Başsavcılığı'ndan 4 gün gözetim süresi alındı. Yakupreisoğlu'nun sorgusunda, Paraşüt, Balina ve Kartal operasyonlan ile ilgili çok önemli bilgılere ulaşılacağı belirtildi. Gemide patlama: 1 ölü • ÇANAKKALE(AA)- Çanakkale Boğazı'nda seyir yapan "Kaanbey" adlı Türk gemisinin makine dairesindeki elektrik motorlannda dün saat 16.30 sıralannda patlama meydana geldi. Patlama sırasında makine dairesinde bulunan 1 gemici parçalanarak öldü, 1 gemici de yaralandı. SlP'ten açıklama • tstanbul Haber Senisi - Sosyalist tktıdar Partisi'nden (StP) yapılan açıklamada, Istanbul'un çeşitli semt ve ilçelerinde "Özelleştirme zararlıdır" yazılı SİP afişini asan yüzden fazla partilinin gözaltına ahnarak çeşitli karakollara götürüldüğü bildirildi. Havada işbirliği • ANKARA (AA)- Savunma sanayii sektöründe 21. yüzyılın en büyük projeleri arasında gösterilen 145 adet taktik-taarruz helikopterinin ortak üretiminde, 21 Temmuz 2000 tarihinde Savunma Sanayii Icra Komitesi'nin belirlediği sıralama doğrultusunda ABD'li Bell Textron firması ile sürdürülen görüşmelerde sona gelindi. ABD'li firmayla geçen yıl 18 Eylül'de Ankara'da başlatılan görüşmelerin 28 Şubat 2001 tarihinde tamamlanacağı bildirildi. Seçilecek lisansör firma tarafından ortak üretimi öngörülen 145 adet savaş helikopteri üç ayn aşama halinde üretilecek. Başbakan Bülent Ecevit, 2001 yılı beklentilerini ve FP'yi değerlendirdi 6 Dmci alvuıı sarsıhyor'ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)-Başbakan BülentEcevit, Fazilet Partisi'ndeki iç çekiş- meleri değerlendirirken "Yeni- likçi denen milletvekillerinin ne anlamda yenilikçi olduklanm anlayabilmiş değilim. Ama din- ci akımlar artık çağdışı kalryor. Bu. kendi içlerindeki sarsınb- lardan da beüi" dedi. Ekono- mideki "depremin" ardından hükümetin "istim üstünde ol- duğunu'' vurgulayan Ecevit, memur maaşlannda iyileştirme ve ücretler arasındaki denge- sizliğin giderihnesi için kaynak aradıklanna dikkat çekti. Başbakan Ecevit, dün TRT'de yayımlanan Pazar Pa- norama programında, geçen yı- lın gelişmeleri ve 2001 beklen- tilerı konusunda özetle şu de- ğerlendirmeleri yaptı: FP'deki 'Yenilikçi-Gelenek- çi' çabşması: Kendi içişleridir. Bizim bir şey söylememiz, ka- nşmamız doğru olmaz. Ancak bu konuda ilk defa bana bir so- ru soruldu. Ben de ilk kez gö- rüş belirtiyorum: Yenilikçi de- nen sayın milletvekillerinin ne anlamda yenilikçi olduklannı şu ana kadar anlayabilmiş de- ğilim. Çünkü o konuda bir şey söylemiş değiller. Bölünecek- lerini kendileri söylüyorlar za- ten. Onlara kanşmamız doğru olmaz. Böyle bir ciddi tartış- ma, demokratik açıdan da olumlu bir şey. Ama yenilikçi- lerin de ne anlamda yenilikçi olduklanm merak ediyorum. Siyasi yelpazede boşluk var mı: Dinci akımlar artık çağdı- şı kalıyor. Bu, oylardan da bel- li, kendi içlerindeki sarsıntılar- dan da belli. Ashnda olumlu yönde gelişiyor Türkiye'de her şey. Kuran kurslan. imam - ha- tiplervedin tacirieri: 1300 Ku- ran kursu kendiliğinden kapan- dı. Şimdi bu binalar daha fark- lı, çağdaş bir eğitim için kulla- nılmaya başlanıyor. 1997'de başlattığımız eğitim reformu- nun doğal sonuçlan olarak, devletten hiçbir engelleme gel- meksizin imam hatip okullan- na başvurular çok azaldı. Top- lumdaki değişikliğin gösterge- lerinden biri. Dini vakıflan Kesinlikle üzerlerine gidiliyor. Durum çok farklı hale geldi. Bunu her gün ilan etmek de doğru olmaz ama çok büyük ölçüde değişik- B a ş b a k a n E c e v i t ' t e n s a t ı r b a s l a r ı • Ekonomi istim üstünde. • Çalışana kaynak anyoruz. • PKK pusuda. Talabani ve Barzani'ye yardım ediyoruz. • Siyasal bölücülük, çözüme engel. • Mahkûmlar kendi kendilerini öldürdü. • ABD, Türkiye'den vazgeçemez. • AB'nin her beklentisini yapamayız. likler oluyor. Onlar gerçek iş- levlerini yapsınlar. Cezaevi olaylan ve sokak ey- lemleri: Bunun nedenlerinden biri Türkiye'nin jeopolitik ko- numu. Türkiye çepçevre teh- ditlerle çevrili. Cezaevindeki eylemlerin planlaması ve di- rektifleri büyük ölçüde Belçi- ka, Hollandâ'dan. Şikâyetleri- mizi söylüyoruz, ama oraya gi- dip eylem yapamayız. Onlann kamuoyunu da daha iyi aydın- latmamız gerektiğine inanıyo- rum. Bu, onlar için bir yüz ka- rasıdır. Türkiye'ye terörizmi ihraç etmeleri, edenlere göz yumrnalan kabul edilebilir bir şey değildir. Ikinci neden, Türkiye'de uzun süredir kırsal alanm ih- mal edilmesi nedeniyle şehirle- re hızlı göçler oldu. Kültürel, sosyal çatışmalar meydana gel- di. Bunu istismar edenler oldu. Ölüm oruçlan: Zaman için- de vazgeçenler de oluyor. Her- halde kabul edersiniz ki, devle- timiz çok banşçı şekilde bu so- runu çözmeye çalıştı. Can in- citmemeye çalıştı. Ölenler ken- di kendilerini öldürenler, ken- di arkadaşlannın kurbanı olan- lar. Çağımızda dini açıdan in- celenmesi gereken ölüm olay- lan oluyor. Yozlaşmış bir din- cilik etkisi altında kitlesel inti- harlar olmuştur. Affin sonuçian ve genişjeme olasılığı: Isteğimizin, başlan- gıçta düşündüğümüzün dışına çıkılmış oldu. Ama abartma- mak lazım. Affın olduğu du- rumlarda daima umulanın dı- şmda gelişmeler de olabilir. Çünkü çok hassas bir konudur af. Bunu gözde büyütmemek gerektiğine inanıyorum. PKK ve Kuzey Irak operas- yonu: PKK terörü hemen he- men tümüyle bitti. 'Hemen he- men' diyorum, çünkü terörist- ler ortadan yok olmadı. Sının- mızın hemen ötesinde orada- lar. Talabani güçlerine karşı, Kuzey Irak'taki diğer Kürt top- luluklarına karşı saldınya geç- miş durumda PKK. Yani pusu- da bekliyor. Biz Talabani ve Barzani güçlerine daha çok teknik yardım yapıyoruz. Bu ne zaman biter bilemiyorum. Bu çatışmalar, PKK terör ör- Başbakan Ecevit, dün TRT'de yayımlanan Pazar Panorama programında, geçen yıhn gelişmeleri ve 2001 beklentilerini değerlendirdi, daha sonra basın mensuplannı yanıtladı. (Fotoğraf: AA) Genelkurmay, Kuzey Irak harekâtını yalanladı DtYARBAKJR (Cumhuriyet Bürosu) - Kuzey Irak'ta PKK'liler ile Cela] Talaba- ni'ye bağlı peşmergeler arasında bir aydır devam eden çatışmalarda, PKK'nin Süley- maniye ve Ranya bölgelerinde üstünlük sağ- ladığı ve ele geçirdiği alanlara, güvenlik için çember oluşturarak mayın döşediği belirtil- di. PKKnin yayın organı Medya TV'de açıklamalarda bulunan Başkanlık Konseyi üyesı Osman Ocalan da sılah bırakmak için Türkiye'den heyet istedi. Kuzey Irak'ı denetimi altında tutan Celal Talabani liderliğindeki KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) peşmergeleri ile P- KKTiler arasında l aydan bu yana devam e- den çatışmalarda, Talabani'nin yardım iste- ği üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (T- SK) bağlı birliklerin Kuzey Irak'a girdiği id- dia edildi. Ancak TSK ile PKK'liler arasın- da sıcak bir çanşma yaşanmadığı belirtildi. 3 Aralık'ta başlayan operasyonlann özel- likle Talabani'nin karargâhının bulundugu Kuzey Irak'ın Süleymaniye kenti ile yakın- lanndaki Ranya kasabasında yoğunlaştığı, her iki tarafin da çok sayıda kayıp verdiği, ancak kesin rakamın öğrenilmediği ifade edildi. Devam eden çaüşmalarda Süleyma- niye ve Ranya'ya bağlı bazı yerleşim birim- leri ile peşmerge noktalannı ele geçirdiği be- ürnlirken PKK'lilerin bu bölgelerde mayın döşeyerek güvenlik çemberi oluşturduğu öğrenildi. TSK birliklerinin ise KYB'nin üstünlüğü kaybettiği Ranya ve Çarkurna ka- sabalannın kırsal alanlannda sıcak çatışma çıkma olasılığına karşı hazır konumda bek- letildikleri belirtildi. KYB'nin destek iste- mesi halinde birliklerin harekete geçirüe- ceği ifade edildi. Genelkurmay Başkanlığı ise bazı basın- yayın organlannda "lObin Mehmetçik Ku- zey Irak'a girdi'' başlığıyla yayımlanan ha- berlerin gerçekle ilgisi bulunmadığını bil- dirdi. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sek- reterliği'nden yapılan açıklamada, "Bir sü- redir PKK terör örgütünün kontrolünde olan yayın organlanndave internet shelerin- debenzerkonularda\wnnlar>apüarak)nr- tiçi ve yurtdışında Türkiye aleyhinde kamu- oyu oluşturma gayretleri içinde bulunuldu- ğu büinmekte ve yakmdan izJennjektedir" denildi. SlFIR gütünün varhğmı hâlâ sürdür- düğünü gösteriyor. Ana dilde yaym: TV konusu henüz tartışma konusu ohnak- tan çıkabilmiş değil. Bir yan- dan yüzlerce kilometre ötesin- deki yayınlar Türkiye'ye yan- sıyabiliyor, çatılardaki anten- lerden gördük. Bir yandan da bundan kaygı duyanlar var. Bunda da riaksız sayılmazlar; çünkü silahh terör mücadelesi, bölücü terör mücadelesi gerile- yince siyasal bölücülük ön pla- na çıkniaya başladı. Eğer bizi rahat bıraksalar, kendi halimi- ze bıraksalar bunlar kendiliğin- den çözülür. O bakımdan ken- di içimizde de bazı sorunlar oluyor. Olabildiğince uzlaşma yoluyla çözmeye çalışacağız. Gerçek enflasyon ve kamu çahşanlanmn maaşlan: Biz kendi hesabımıza göre verdiği- miz sözü tuttuk. Fakat madem böyle bir iddia (enflasyon ora- nının gerçekliği) ortaya atıldı, bunu inceleteceğim. Ücretler konusunda çok ciddi adaletsiz- likler var. Yetki Yasası'mn bi- ze verdiği yetkiyle kararaame- ler hazırlanacak ve ücret den- gesizliği olabildiğince gideril- meye başlanacak. Yeterli kay- nağın da bulunması gerekli. Yetersiz kaynaklara ragmen bu adaletsizliği olabildiğince gi- dermeye çalışıyoruz. Irak'a büyükelci atanması: Bunun siyasal taraf tutma gibi yanı yok. Irak bizim için her ba- kımdan çok önemli bir ülke. Güvenliğimiz bakımından, ekonomimiz bakımından... Orada birçok ülke Rusya, Çin, Avrupa ülkeleri yoğun ilişkiler kuruyorlar. Fakat biz sıkınn çe- kiyoruz. Orada temsil düzeyi- mizin yükselmesinin müttefik- lerimiz açısından da önemli ol- duğuna inanıyorum. Kuzey I- rak sorunu, merkezi Irak soru- nu öncelikle bizi ilgilendiriyor. Türkmenler sorunu var. Buiıla- n anlattığımız zaman ABD de anlayacaktır. Bir tavır değişik- liği, politika değişikliği değil. AB'ye uyum: Ulusal Prog- ram bu ayın ortalannda günde- mimize gelecek. Bazı farklı ba- kışlar olması doğal. Üçlü bir koalisyon... Hepimizin değişik düşünceleri olabilir. Bunu uz- laştırmaya çalışacağız. AB'nin Türkiye'den her beklentisini hemen yapabilecek durumda olmayabiliriz. Bizim koşullan- mız çok farklı. Türkiye'nin karşı karşıya bulundugu tehdit ve tehlikeler herhangi bir Batı Avrupa ülkesinde olsaydı, biz- de olan önlemlerden çok daha fazlasını alırlardı. ABD'de Bushyönetiminin et- kisi: ABD'de dış politika genel- likle, eninde sonunda partiler arası uzlaşmaya dayanır. O ba- kımdan ben bir kaygı duymu- yonım. Baba Bush'un başkan- lığı döneminde de Türkiye- ABD ilişkileri iyiydi. Kaldı ki Dışişleri Bakam, Savunma Ba- kanı Türkiye'ye yakınlık gös- teren kişiler olacaktır. Türki- ye'nin değerini anlayacaklar- dır. Türkiye, ABD için son de- rece önemli bir ülke durumuna gelmiştir. Onu feda edeceğini zannetmiyorum. oralcalislar0yahoo.com 1000'in üzerinde siyasi tu- tuklu ve mahkûm şu anda F ti- pi cezaevinde. Bu cezaevleri, insan haklarına, hukukun te- mel ilkelerine aykın özellikle- rini koruyarak uygulamaya konuldu. Üstelik bu konuda- ki mahsurları, yapılan tartış- malar sonunda Adalet Baka- nı da kabul etmişti. Operasyon sonrası oldu bittiyle uygulamaya konulan bu cezaevlerini neredeyse zo- runluluk olarak kabul etmiş gi- bi görünüyoruz. F tipine karşı çıkmanın suç sayıldığı ve böy- le davrananlann 'terör örgüt- leri'ne destek verdiğini savu- nan bir bombardıman altında yaşıyoruz. Susmak, 'sağdu- yulu davranmak' ve operas- yon yapıp 32 kişinin ölümüne, onlarcasının yaralanmasına y- ol açan müdahaleye destek vermek bir koşul olarak top- lumun önüne dayatıldı. Önceki gün, Ankara Tabip- ler Odası'nın konuyu irdele- yen toplantısındaydık. Dok- torlar, F tipindeki uygulama- lardan endişe içindeydiler. Operasyon öncesi tutuklu ve mahkûmlan cezaevlerinde gözleyen Türk Tabipleri Birliği Üniversiteden Yükselen Ses doktorian, artık hücrelere ka- patıldığı için haber alamadık- lan, dayak yediklerini duyduk- ları tutuklu ve mahkûmların sağlığından endişe ediyorlar- dı. Kandıra F Tıpi Cezaevi'ne konulan ve operasyonda bir gözünü yitiren Orhan Dağ- delen hâlâ cezaevinde. Ağa- beyi telefonda, kardeşinin çok zor durumda olduğunu, gö- zünün parçalanmasına neden olan şarapnel parçalannın, di- ğer gözünün de kör olmasına yol açabileceğini anlatıyor ve hastaneye kaldırılması için yardım istiyordu. Nasıl yardım edebilirdim. İki gün bu haber Cumhuriyet'te yer aldı, kim- senin kılı kıpırdamadı. Or- han'ın gözü kör oluyor ve bu ülkeyi yönetenler, 'teröristleri kendi terörierinden kurtardık- lannı' iddia eden komik açık- lamalar yapıyorlar. Bir ülkenin vicdanı bu ka- dar kör olamaz. Çoğunluğu herhangi bir şiddet eylemine kanşmamış yüzlerce genci 'baş düşman' ilan edip, on- larcasının ölümüne yol açtık- tan, onlarcasını operasyon sonrası dayak ve işkenceyle sakat bıraktıktan sonra, her- kesin bu duruma 'oh olsun' demesini isteyeceksiniz! Bu durumu eleştirenleri de 'şid- det yanlısı' olmakla, 'ölüm onıcunu kışkırtmakla' suçla- yacaksınız!.. Bu ülkenin egemenleri, şid- dete ve korkuya ve bunun so- nucu olarak çıkara dayalı bir sistem yarattılar. Medya, bu sistemin yalan üretme maki- nesi olarak görev yapıyor. Bir tanıdığımla tartışıyorum; ce- zaevlerinde olandan, operas- yonda olandan haberi yok. Kafası, operasyon öncesi ya- yımlanan filmlerde kalmış. "Peki ne yapsalardı?" diye soruyor. Ölüm orucunu bitirmek id- diasıyla operasyon yapıp, bu- na 'Hayata Dönüş' operasyo- nu adını vereceksiniz. 32 kişi ölecek. Insanlar yara bere içinde kalacak ve ölüm oruç- lan, operasyon sonrası arta- rak devam edecek, "Peki ne yapsalardı?" diye soracağız. Bu ülkede her türtü yalana do- lana inanır hale geldik. Ceza- evlerinde yaşananlar, bu ül- kenin bir bölgesinde bizi ilgi- lendinmeyen şeyler değil. Bunlar Türkiye'nin kaderini et- kiliyor, ülkenin ruh halini bozu- yor, sertlik yanlısı rejimin sür- mesi için malzeme yaratıyor. ••• Operasyonculann dedikle- rini kabul edip, F tipi cezaev- lerinin bu halini görmezlikten gelecek değiliz. Orada baskı sürerken, insanlar yalnızlığa mahkûm edilirken elimizi ko- lumuzu bağlayıp, oturup ses- sizce beklemeyeceğiz. Hak- sızlığın olduğu her yerde haksızlığın karşısınadikilme- ye devam edeceğiz. Bu ülkede çok acı çekili- yor. Acı, aynı zamanda insan- larda kanunsuzluğa, hukuk- suzluğa karşı bir direnç de oluşturuyor. Btrgrup öğretim üyesinin 'İnsan Hücreye Sığ- maz' başlıklı açıklaması, in- sanların bu haksızlığı içlerine sindirmeyeceği gerçeğini gözler önüne seriyor. Arala- rında çok değer verdiğim, dostlarım Prof. Yavuz Sa- buncu, Prof. Cem Eroğul, Prof. Tahsin Yeşildere, Prof. Oğuz Oyan, Prof. Ömür Sezgin, Prof. Izzettin Ön- der, Prof. Hacer Ansal, Prof. Aslan Sonat, Prof. Erdal Ya- vuz, Prof. Taner Timur, Prof. Nilgün Abısel, Doç. Hayri Kozanoğlu, Doç. Cem So- mel'in bulundugu yüzün üzerinde öğretim üyesi, ya- yımladıkları bildiride şunları söylüyorlar: "Bilimin temel işlevlerin- den birinin onurlu bir yaşa- mın savunulması olduğuna inanan biz öğretim eleman- ları, cezaevlerine yönelik 'operasyon'un 'hayata dö- nüş'ü gerçekleştirmediğini, tersine, onlarca insanın canı- na mal olduğunu dehşetle görüyoruz. öğretim e/eman- ları olarak, cezaevlerinde sürmekte olan insanlık dışı uygulamaları, demokratik kitle örgütlerine ve demok- ratik haklann kullamlmasına yönelik baskılan kınıyoruz." 'İnsan hücreye sığmaz' diyorlar... 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK . . .Şiddet Kültüra Şiddet artık bir kültürdür. İnsanın doğa ile başka insanlaria, çevresiyle ilişk- ilerini kuran, yaşatan ve anlamlandıran her şeye kültür diyorsak, şiddet artık bir kültürdür. Şiddet, artık bireyin kendini ifade etme biçimi ol- muştur. Şiddet, artık bireyin kendini anlamlandırmayolu ol- muştur. Şiddet, artık bireyin varoluşunu simgelemektedir. Şiddet, artık bireyin sorununu çözme yöntemi ol- muştur. Görülen odur ki, şiddet kültürü, giderek daha da yaygınlaşacak, uygarlığın gelişmesini de ciddi boyut- larda tehdit edecektir. Bu durum, bütün dünya için de, bizim toplumumuz için de son derece tehlikeli bir gelişmedir. Peki ama neden? Insanlar neden sorunlannı, anlaşmazlıklannı 'banşçı yöntemlehe, anlaşmayla, uzlaşmayla' çözmemekte, enerjilerini ortak sorunlann çözümü için değil de birbirierinin gücünü azaltmak, yok et- mek için kullanmaktadırlar? Eğer bu sorunun doğru yanıtı bulunursa belki de dünyanın geleceğine en büyük hizmet yapılmış ola- caktır. Ama bu yanıtı bulmak kolay olmayacaktır. Çünkü, bu soruya herkesin yanrtı 'kendi işine gel- diği gibi'ök Şiddet kültürünün temelinde 'haksızlık' vardır. fnsanlar 'haksızlıkla' dünya nimetlerinden hak et- tikleri payı almaktan yoksun bırakılmaktadır. 'Haksızlık', şiddetin anasıdır. Insanlar haksızlık yoluyla engellenmektedir. Engellenen insan şiddete başvurmayı meşru sa- yar. Haksızlık ve engellenme yoksunluğa yol açar. Haksızlığa uğramış, engellenmiş, yoksun bırakılmış insan ne yapabilir? Şu yollardan birisini seçebilir: - öğrenilmiş çaresizlik içinde boynunu büker, ver- ilene razı olur. - Kendine bir başan alanı seçer, orada başan kazanmayı amaçlar. - Şiddet yolunu seçer, saldırganlaşır. - Kendine bir bağımlılık geliştirerek rahatlamaya çalışır. - Alkol ve uyuşturucu gibi nesnelehe açıdan kaçar. - Yapıcı sorun çözme yolunu seçer. - Kendi bedenine ilişkin hastalıklaria uğraşır. Yani, her haksızlığa uğrayan, engellenen, yoksun bırakılan insan şiddet yolunu seçmez. Bu yollardan hangisini seçeceği, neden seçeceği bireysel, toplumsal koşullara, koşullandırmalara bağlı olarak beliıienir. Şimdi çocuğun, doğumundan başlayarak hangi koşullar içinde büyüdüğüne bakalım: - Küçük çocuklarev içinde şiddete tanık ve hedef oluyor mu? - Çocuklar büyüdükçe dövenin ve vuranın kazandığını görüyor mu? - Okulda yetkilinin, büyüğün ve güçlünün dövme hakkı olduğunu görüyor mu? - Toplumda haklının değil güçlünün kazandığını görüyor mu? - Paranın haklıdan değil güçlüden yana olduğunu görüyor mu? - Saygınlığın yolunun güçten geçtiğini öğreniyor mu? - En beğenilen insanlann haklı olanlardeğil, güçlü olanlar olduğunu kavnyor mu? Bu durumda bir çocuğun 'neleri ömekalması', bir gencin 'yolunu nasıl çizmesi' gerektiği toplum tarafından öğretilmiyor mu? Konu bir tokat atıverme ya da birkaç kişinin dövüşmesi değildir. konu bir kültürün oluşumudur. Şiddet de sadece fiziksel şiddet değildir. Şiddeti doğru tanımlamak gerekir. Fiziksel şiddet, şiddetin bir boyutudur. En ilkel, en çıplak boyutu. Ya paranın şiddeti? Ya yetkinin şiddeti? • • • ' - Ya sosyal eşitsizlik şiddeti? Bunlan görmeden şiddetin nesini anlayabiliriz? Gelecek hafta 0 boyutlara da bakalım. Gerçekleri görmek, hele de kabul etmek sanıldığından daha çok cesaret ister. E-mail: erdal.atabek(g mynetcom.tr Fax: 0212 513 90 98 Anayasa değişikliği bu hafta Meclis'te ANKARA (Cumhuri- yetBürosu)-Anayasanın siyasi parti kapatmaya ilişkin esaslannı düzen- leyen 69. madde değişik- liği üzerinde iktidar gruplannın temsilcileri uzlaşmaya vanrken son sözü bugün ya da yann bir araya gelecek olan li- derlersöyleyecek. Lider- lerin de onayının alınma- sının ardından, 69. mad- deyle birlikte, cumhur- başkanının görev süresi- ni "5 artı 5" formülüne göre düzenleyen 101. madde, ve 12 Eylül döne- minde gerçekleştirilen yasal düzenlemelere yar- gı yolunu açan geçici 15. madde değişikliklerini de içeren 3'lü anayasa deği- şikliği paketinin çarşam- ba günü TBMM Anaya- sa Komisyonu'nda görü- şülmesi bekleniyor. Baş- bakan Bülent Ecevit, bir hafta-10 gün içinde pake- tin Meclis'ten geçebile- ceğini söyledi. Adalet Bakam Hikmet Sami Türk'ün başkanlı- ğında, geçen hafta iktidar partisi gruplannın tem- silcileriyle yapılan top- lantıda, 69. madde deği- şikliği üzerinde uzlaşıl- masının ardından, anaya- sa değişikliği konusunda- ki sûreç hızlandı. Anaya- sa Mahkemesi'nin Siya- si Partiler Yasası'mn 103. maddesinin 2. fikrasını iptal gerekçesi doğrultu- sunda, yeniden formüle edilen 69. madde deği- şikliği ile siyasi partilere verilecek ceza konusun- da Anayasa Mahkemesi tek yetkili olmaya devam edecek. TBMM Anaya- sa Komisyonu'nda bek- leyen öneride "yetkili ı mahkemenin parti ka- patmaya neden olacak suçlan işlediğini kesin hükme bağlamasT koşu- lu aranıyordu. Hükümet ortaklannın üzerinde uz- laştığı düzenlemede ise Anayasa Mahkemesi'ne 3 aşamalı cezalandırma yetkisi veriliyor. Odak ta- nımının "suçta devamh- hk ve kararhhk, genel merkezin suça göz yum- ması" olarak belirtilmesi öngörülen yeni formül- de, Anayasa Mahkeme- si'nin, birpartiye "suçun yoğunhığuna göre Haâ- ne vardımuun kesilmesi, seçimlere kaülmama ya dakapatmacezasıverebi- leceği'' ifadesi yer alacak. Ancak, hangi yoğunluk- taki suça, hangi cezanın verileceği Siyasi Partiler Yasası'nda yapılacak de- ğişiklikle aynntılandın- lacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle