Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 EYLÜL 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Yrimaz çay
kotasın artdrdı
• RİZE (Cumhurivet)-
Devlet Bakanı, Başbakan
Yardımcısı Mesut Yılmaz,
çay üreticilerinin isteği
üzerine üçüncü sürgün çay
için dekar başma kotayı
160'tan 250 kilograma
çıkardı. Belediye
Parkı'nda ınceleme yapan
Yılmaz, ANAP Çayeli
tlçe Teşkilatı'na geçerek
vatandaşlarla
konuştu.Yılmaz'uı,
doğduğu köy olan
Çataldere'de katıldığı bir
düğünden dönüşünde,
konvoydakı araçlardan biri
dereye uçtu. Kazada
yaralanan 4 kişiden 2'si
hastanede hayatını
kaybetti. Kazada bir
kişinin de kaybolduğu
öğrenildi.
İP'den IMF'ye
protesto
• ANKARA (AA)-îşçi
Partisı (İP) Genel Başkan
Yardımcısı Hasan Yalçın
ve Ankara tl Örgütü
üyeleri, Kızılay'da,
IMF'nin Ankara
bürosunun açılmasmı
prostesto eden bildiri
dağıttı. Öğle saatlerinde
Güvenpark'ta toplanan ve
IMF'nin 30 Ağustos'ta
Ankara'da büro açtığını
ifade eden Yalçın, böylece
Osmanlı dönemindekı
Düyunu Umumiye'nin
hortlatıldığıru, artık Türk
milletinin kaderine
IMF'nin hükmettiğini
savundu. Yalçın,
Ankara'daki büronun
lütkiye.iftin utanç verici
ve yüz karası olduğunu
kaydetli
tzmir'de
5 gözatö daha
• tZMtR(AA)-tzmir
Emnıyet Müdürlüğü Mali
Şube ekıplerinin Izmır'de
başlatıp Türkiye'nin çeşitli
bölgelerine yaydığı hayali
ihracat sonışturmasında
Izmir, Trabzon, Sinop ve
Zonguldak polisinin ortak
yürüttüğü operasyonlar
sonucu Zonguldak
Gümrükler Başmüdürü
Turan Zaman, gümrük
muayene memurlan
Ramazan Şişman, Serdar
Sezgin, Erkan
Uzunalioğlu ve Mustafa
Kıvanç gözaltına alındı.
tzmir'de 1 ay önce ortaya
çıkanlan hayatı ihracat
olayında rakam şu ana
kadar 30 mılyon dolar,
naylon fatura olayında ise
110 tnlyon liraya ulaştı.
Bakû-Ceyhan'a
destek
• CEYHAN (Cumhariyet)
- Bakû'dan 22 Ağustos'ta
motosikletli bir grup
tarafından yola çıkanlan
temsili bir varil petrol,
dün Ceyhan'daki Botaş
tesislerine getirildı. Bakû-
Tiflis-Ceyhan ham petrol
boru hattı projesi
çerçevesinde temsili
olarak getirilen petrol,
aynı güzergâh ızlenerek
Türkiye'ye ulaştınldı.
Teslim törenine katılan
Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri Kemal
Nehrozoğlu, Bakû-Tiflis-
Ceyhan boru hattı
projesinin, 20. yüzyılın en
önemli projelerinden biri
olduğunu söyledi.
İHD Genel Kupuhı
• ANKARA (AA) - Insan
Haklan Derneği Ankara
Şubesi 9. Olağan Genel
Kurulu, Çankaya
Belediyesi Yılmaz Güney
Sahnesi'nde yapıldı.
Kongrede konuşan Genel
Başkan Hüsnü Öndül,
ÎHD'nin, hem şubeler
hem de genel merkez
düzeyınde olgunlaşma
sürecini yaşadığını
söyledi. Öndül, İHD'ıun
16 bin üyesi ve 42 şubesi
bulunduğu anlattı.
CHP lideri, 'Öteki Türkiye'yle kastedilenin yoksullaşan Türkiye olduğunu söyledi
4
Hükiimet oyıın oynuyör'İstanbul Haber Servisi - CHP
Genel Başkanı Altan Öymen,
hükümetin, Cumhurbaşkanı Ab-
met Necdet Sezer'den. her dedik-
lerini yapmasrnı istediğini belir-
terek "Hükümet, Sezer'e 'Seni
biz seçtik, her dediğımizi yapa-
caksın' diyor. Sezer bunu yap-
madığı için de intikam almak
için önce Cumhurbaşkanf nın
yetkikrini,sonra da ombudsma-
m gûndeme getirdiler. Demirel
ombudsman ohırsa. Cumtaur-
başkam Sezer'in karşısına çıka-
np gücü dengekmeyi tasarhyor-
lar. Karşımızda çocuk oyunu oy-
nayan bir hükûmet var" dedi.
Partısinin İstanbul'dakı Tüzük
Danışma Kurulu'na katılan Öy-
men, ombudsmanlık kurumu-
nun ülkemizde uygulanıp uygu-
lanamayacağınm tartışılabilece-
ğini ama Türkiye'nin en önem-
li sorununun bu olmadıgını söy-
ledi.
Son günlerin moda deyimi
olan "Öteki Türkiye'"nın, asıl,
gerçek Türkiye olduğunu, hal-
km yüzde 85'ini kapsadığmı ve
her geçen gün yoksullaşhğını
vurgulayan Öymen, "Sürekti
kazanan parasalçevreter, siyasal
çevreier ve baa medya çevreleri
öteki Türkrye'den söz ediyorlar.
Öteki Türkiye gerçekte kendile-
ri, tstanbul'un zengin semtleri,
gece kulüpleri ve magaan prog-
ramlan. Asıl Türldye'yi oluştu-
• Sürekli kazanan
parasal çevreler, siyasal
çevreier ve bazı medya
çevreleri 'Öteki
Türkiye'den söz
ediyorlar. Öteki
Türkiye gerçekte
kendileri, îstanbul'un
zengin semtleri, gece
kulüpleri ve magazin
programlan. Asıl
Türkiye'yi oluşturan ise
işçi, köylü, esnaf,
emekçi, çiftçi, emekli.
ran ise işçi, köylü, esnaf, emekçi,
çiftçi emekli. Yani ülkenin geniş
kesimleri, enflasyonla mücade-
ledenençoketkfleoenkesünkri"
diye konuştu. Türk halkının ba-
nşı özlediğinin altını çızen Öy-
men, bu çerçevede olumlu ve
olumsuz gelişmeler yaşandığı-
nı, yurttaşlann birbirlerine kar-
şı duyduğu güvensizlik ve kuş-
kunun kalkması gerektiğini söy-
ledi. tçı boşaltılan bankalar için
devletin 8 milyar dolar zarara
gırdiğine dikkat çeken Öymen,
bu bankalann içinin boşalülaca-
ğının hükümet tarafından yıllar-
dır bılındiğını ve seyredildiğini
söyledi.
Yolsuzluğun ve hayali ihraca-
tın, yapanın yanına kâr kaldığı-
nın ahını çizen Öymen, "Bunla-
nn siyasetçikrle iltşkilerine dair
birçok karinevar ama gereğiye-
rine getirilmiyor. Hükûmet ger-
çek Türkiye ile ügüenmiyor, so-
run çözeceği yerde sorun üreti-
yor. Onıbudsmanla, cumhurbaş-
kanının yetldkriyle, Mesut Yıl-
maz'ı aklayıp paklayıp sonra da
hükümete sokmakla, devlet kriz-
leriyle Türkiye'ye zaman kay-
bettiriyor" diye konuştu.
Belcika
'Şantaja
bcyun
eğmeyiz'
BRÜKSEL / NEW
YORK(AA)-Belçika îçış-
leri Bakanı Antoine Duqu-
esne. Sabancı suikastı faıl-
lennden Fehriye Erdal ko-
nusunda 'şantaja boyun
eğmeyeceğini' açıkladı.
Belçıka'da yayımlanan
Het Laatste Neuws gazete-
sine demeç veren Tçişleri
Bakanı Duquesne, "Erdal
Belçika'da kalabilir mi"
sorusunu yanıtlarken "İs-
tenmeyen Idşfler Hstesinde
yer alıyor. Ev hapsinde ru-
tuyoruz. Benim görevim
hukuk devletine saygı gös-
terümesini sağlamakrır.
Adh" kararlara da uymak
darunrandayız.'Erdal da
yasalara ve kararlara say-
gı göstermek zorundadir.
Açhk grevi ile bize şantaj
yapmaya hakkı yok" dedi.
Duquesne, Erdal'ın sı-
yasi sığınma talebinin ka-
bul edilip edilmeyeceğine
ilişkin bir soruya da "İnsa-
ni açıdan ehmden geleni
yapum. Belçika devletinin
güvenüğini sarsacak. top-
luma zararverecek vegün-
cel yaşamı tehtikeye soka-
cak bir karar verilmesi is-
tenemez" yanıtmı verdı.
TBMM Başkanı Yıldı-
rım Akbulut, ABDde
gerçekleştirilen "BMMec-
üs Başkanian Zirvesi
n
nin
ardından Belçika Meclis
Başkanı Herman de Croo
ile bir görüşme yaptı. Da-
ha sonra bir basın toplantı-
sı düzenleyen Akbulut.
"Fehriye Erdal konusunda
Bdcika'nm tutumunu tas-
vip etmiyonız. Bunu Belçi-
ka Meclis Başkam'na açık-
ça ifade ettim" dedi. Akbu-
lut, "Belçika'nın Erdai'ı
Türkiye'ye iade etmemesi-
nin de hiçbir hukuki daya-
nağıoiamaz" diye konuştu.
ÇİZMEDEN YUKARI MUSAKART
2008 Olimpiyatlan için Türkiye'yi tanıtma görevi Demirel'e verildL
Başbakan, Köy-Kent Projesi'nde ikinci denemenin temelini Mesudiye'de attı
w
Roıııaııtik denîlen hayalim gerçekleşiyor'
EMtNEKAPLAN
MESUDİYE - Başbakan Bü-
lentEcevit, 1970'h yıllarda Bo-
lu'ya bağh Taşkesti'de başansız
olan "Köykent" projesinin ikin-
ci denemesıni dün Ordu'nun
Çavdar köyünde başlattı Bu
projesinin geçmişte "romantik
hayal" denerek ciddiye alınma-
dığını belırten Ecevit. "Köyler
ve kö>1üler değü, köylülerin gü-
cübirieşecektir. Projev le, göç ön-
lenecek ve kent köylünün ayağı-
na gelecektir" dedi.
Ecevit ve eşı Rahşan Ecevit
"Çavdar ve Yöresi Köyleri Köy-
kent Projesi''ni yerınde görmek
için dün Ordu'nun Mesudıye ıl-
çesi Çavdar köyüne gitti. Çar-
şamba Havaalanı'ndan Çavdar'a
heükopterle ulaşan Ecevit çifti,
yurttaşlann albşlan ve "Halkçı
Ecevit" sloganlanylakarşılandı.
Ecevit, proje ile ilgili olarak Baş-
bakanlık Müsteşar Yardımcısı
Selçuk Polat'tan bilgı aldı.
Ecevit halka seslenirken kent-
teki yaşam koşullannın tümüne
Köykent'teki yurttaşlann kavu-
şacağını savundu. 1960'lıyıllar-
da çalışma bakanlığı döneminde
grev ve toplusözleşme hakkıyla
"işçiyi kurtardıklannı" belırten
Ecevit şunları söyledi.
"Bakanuk dönemimde arük
Türkiye'de hakça bir düzenin
sağlandığını söylüyordu bazı
kimseler. Ama ben 'tşçiyi kur-
tarmak yerrnez, bundan sonraki
hedefımiz köylüyü kurtarmak'
dedim. Bu kadar çokköye böler-
seniz yeterli hizmet ve yaönnun
verilemeyeceği geçmiş yıllarda
görulmüştür. Köykent düzeniyle
köyler ve köylüler değü köylüle-
rin gücü birieşecektir. Bunu özet-
likle vurguluyorum, çünkü >ıl-
lardır bunu anlatamadım. Her-
kes yerti yerinde, yurdunda ka-
lacak, ama köylülerin gücü bir-
leşecek. Köylüler ortak sorunla-
nn çözümü için el ele verecekter."
Başbakan, projeye katılan 9
köyün her birinde devletin içi
boş sağlık evi, öğretmensız okul
bulundurmak yerine tek merke-
ze kadro vereceğini, bundan el-
de ettiğı tasamıfla da kalkınma-
ya katkıda bulunacağını söyledi.
Ecevit, "Köykent uygulama-
sıyla şehirteşme köye gelmiş ola-
cakve köylühlkten şehirlitige yu-
muşak geçiş saglanacaktır. Bu-
rada göç duracaktır. Aksine. ge-
ri dönüş başlayacaktır. Burada
hayat büvük bir ivme kayanmış
olacakûr" diye konuştu.
Projeyi Dünya Bankası'nın
yakından izlediğini anımsatan
Başbakan, yöre halkına. "Nere-
deyse bütün dümanın gözleri
üzerimizde. Başanb olmaya
mecbursunuz" diye seslendı.
Köy-Kent Projesi'ne göre
Çavdar köyü merkez olurken
Çardakh, Kışlacık, Türkköyü,
Esatlı, Ilışar, Göçbeyi, Dayılı ve
Yuvalı köyleri de projenin yan
köylerini oluşturacak. Proje kap-
samında bütün köylenn yollan-
nın asfalt çahşmalan tamamla-
nacak. Bunun dışında Çavdar
Köyü'ne sağhk ocağı, futbol sa-
hası, kültür ve sanatevi, orman
içi dinlenme yen yapılacak. Bü-
tün köylerde kanalizasyon, ha-
berleşme ve enerji sorununun
çözümünün yanı sıra Esath'da
köy odası, Türkköyü'nde 8 ders-
likli ilköğretim okulu ve lojma-
nı, spor salonu ve öğrenme mer-
kezi; Kışlacık 'ta çocuk parkı ve
aile çay bahçesi, turizm tesisle-
ri; Dayılı'da orman ürünleri en-
tegre tesisi yapılacak.
IRMIKIAYDIN ENGtN aengin@doruk.net.tr.
Kotardığı röportajı, çıkardı-
ğı haberi, yazdığı diziyi hazır-
larken başından ve içinden
geçenleri anlatanlara mes-
lekte dudak bükerier. Bir pro-
fesyonelin soğukluğu ve
uzaklığını öğütlerler. Yürekler
yakan bir konuya günler bo-
yu eğilmiş de durduk yerde
yüreğiniz kavrulmaya, oku-
duğunuz bir mektuptan göz-
leriniz ıslanmaya başladıysa,
bunu kendinize saklamanız
ve gazeteye "kendinizi" değil
olayı, konuyu, hem de alabil-
diğine nesnel, olabildiğine
yansız yansrtmanız istenir.
Dogru bir meslek kuralıdır.
Mesleğe yeni adım atmış
genç arkadaşlarıma, "ukala
ağabey" rolüne girip benim
de kuralı anımsattığım, öğüt
verip kulak çektiğim çok ol-
du.
Ama bazen kurallar da çiğ-
nenir.
Günlerce direnirsiniz, kural
sizi çiğner; sonra bir eşik aşı-
lır ve siz kuralı çiğnersiniz.
Anladınız. Öyleyse izin ve-
rin, şu kuralı iylce bir...
• • •
Biryazı dizisi, günlerdirsür-
mekteolan "Hapishanede ve
Hasta" dizisini hazırladım,
Acılar Yumağmda Bir Pazar Yazısı
hazıriıyorum. Dizinin daha ilk
gününden itibaren bir mek-
tup sağanağı attında kaldık.
Annelerden, babalardan, ya-
vuklulardan, kardeşlerden ar-
dı arası kesilmemecesine
mektup, faks, telefon yağıyor.
Terörü, siyasal mücadele
yöntemi olarak seçmiş; kapi-
talizmin haksızlıklarını kan
dökerek yok edebileceğini
ummuş; sistemi, namlularia
yıkmaya yönelmiş; Lenin'in
"devrimci şiddet" üstüne ya-
zıp çizdiklerini siyasal amen-
tü bellemiş; kan dökerek ku-
rulan bütün düzenlerin yalnız-
ca kan getirdiği ve yeniden
kan döktüğünü, dünün ya-
şanmış pratiklerinden süzüp
çıkarmaya ya ideolojik kör-
lükten, ya teorik yetersizlik-
ten, bulup çıkaramamış bin-
lerce ve binlerce genç yurtta-
şımızın anneleri, babalan, ya-
vukluları, kardeşlen bunlar.
Erzurum Hapishanesi'nde
yatan, veremin en ileri aşa-
malarında ölümü bekleyen
oğlu için yazan bir annenin
yazdığı gibi:
"Ateş düştüğü yeri yakar-
mış. Işte o ateş şimdi beni
yakıyor, kavuruyor. Oğlum
ölüyor..."
Gel de meslek kuralına
bağlı kal.
Gel de yüregin sızlamasın,
için acımasın.
•••
Bu köşede bıktırmacasına
yazıldı: Bu satırların yazan
şiddete, zor kullanımına kim-
den gelirse gelsin, gerekçesi
ne olursa olsun, "amaaasız,
fakaaaatsız" karşıdır. Şiddet
kullanmayı, terörü bir siyasal
mücadele yöntemi olarak be-
nimsemeyi her şeyden önce
bir "devrimcilik suçu" sayar.
Bunu söylerken kimilerinin
zehir zemberek yanrtlar dö-
şeneceğini, kimilerinin küfür-
ler yağdıracağını bilir ve
umursamaz.
Ama bu satırların yazan,
suç işleyip hapse düşmüş
yurttaşın sağlığının korunma-
sı gerektiğine ve yasaların
yazdığından ne bir adım ek-
sik, ne bir adım fazla cezalan-
dmlmamasının bir hukuk
devletinde zorunluluk oldu-
ğuna da aynı kesinlikte inanır.
Bu konuda susmanın,
umursamazlığın, suskunluk
duvariannın ardına sığınma-
nın bir "yurttaşlık suçu" oldu-
ğu kanısındadır.
Bir örnek:
Dizi daha başlamadan ya-
zılan, ama diziyi haber veren
bir Tırmık'a, bir okuyucudan
elektronik posta ile yanıt (ya
da tepki) geldi. Iznini alma-
dım, adını yazamam. Ama e-
posta adresinin Boğaziçi
Üniversitesi olduğunu söyie-
meliyim.
Okuyucu soruyor:
"Peki, bu zavallı hasta
mahkûmlann Hstesinde bu-
lunanlann ne suçtan (yasa
maddesi filan değil, yapmış
olduklan o iş cinsinden) ötü-
rü orda olduklannı anlatan bir
hane de varmı? Yoksa büyük
eksiklik ve belki gazeteciliğe
yakışmayacak bir taraflılık.
Çünkü bu hastaları başka
hastalardan ayırdeden şey
herhalde bir şeyleryapıp (ve
Fehriye gibi terörist bir dev-
lete kapağı atacak kadar uya-
nıklık edemeyip) onun ceza-
sı olarak içeri girmiş olmala-
n. Herhalde kamuoyunun bu
yapılan şeyin ne olduğunu da
bilmeye hakkı vardır. Bir de
olur ya hâlâ dışanda olan ve
bu içeridekilerin yaptıklan bir
şeyler yüzünden tıbbi yardı-
ma ihtiyaç duyan birileri var-
sa, herhalde onlann listesini
de yayınlıyorsunuzdur."
Çetrefil Türkçesine rağmen
herhalde yapılmak istenen
sığ ironi ve dışa vuran ilkel
"rövanşizm" (= intikamcılık)
gözünüzden kaçmadı.
Tutunuz ki listedeki hasta
delikanlı ya da genç kız, ka-
rakol bombaladı; ekmeğini
polislik mesleğinden kazan-
maya çalışan zavallı bir polis
memurunu öldürdü, yakalan-
dı, hüküm giydi, hapishane-
ye kondu ve hastalandı.
Sizce "beslemeyip asmalı
Hastaysa, "bırakınız ölsün-
ler, bırakınızgebersinler" mi?
Boğaziçi Üniversitesi gibi
seçkin bir eğitim kurumun-
dan gelen e-mektuptaki hu-
kuk bilinci ve kültürü bu dü-
zeydeyse vann siz...
• • •
Anadolu özdeyişidir, pek
severim:
Kanı, kanla yumazlar!..
POIİTtKA GÜNLÜĞÜ
HtKMET ÇETİNKAYA
Eylül...
Sevencenliğin o titrek kumaşına benziyordu de-
niz...
Tekneler morlu ve yeşilli!..
Balıkçılar suskun!..
Bir gece öncesini düşündüm...
Kendi türkülerinden habersiz gece boğazın üze-
rine düşüyordu...
Bir süre Benjamin Peret okumuştuk. Sonra
Yorgo Seferis'ın habercisini beklemiştik...
lyonya'yı düşlemıştik!..
Kanatlı bir adacığın üzerinde bilinmez öyküler
dinleyen bizler, o son umudun arkasına saklanmış-
tık...
Gece yarısı mızıkacılan kapımızı çalmıştı. Eli
silahlı adamlar evlerimizi basmıştı.
Korkmuş, hiç uyuyamamıştık...
Sen "güneş çekmecem, yanardağ meyvem"
derken gülümsüyordun. Mavi ışıklaria yivlenen
gökyüzüne bakmıştın ardından. Francis Pon-
ze'den esinlenmiş, kül erinçli, ateş bağırgan tavır-
lartakınmıştın...
Anlaşılmazdın!..
Henri Michaux'un uzak bir ülkeden yazdıkları
okaliptüslerin kokusunu getiriyordu. Durağan
sevışmeler, kayıp yıllar, bir kuşağın aşksız da ya-
şayabılecegini öğretiyordu...
Sen "kime" diye sorduğunda içimde bir çırpıntı
başlıyor; anlata anlata bitiremediğim Varşova ak-
şamlan, Prag'da güneşin doğuşu aklımıza geli-
yordu...
Yazdığın bir mektup vardı hani, benim Mosko-
va'da kaldığım yıllar...
Dün gece bilmem kaçıncı kez okudum...
Diyordun ki:
"Sen kalkıp başka bir şehire gittiğinde seni da-
ha çok özlüyorum..."
Sanyer'de balıkçılann orada bir kahvedeyim!..
Biraz yorgun, biraz da uykusuzum!..
Ayn çağın bağlamlan içinde iki günlüğüne gel-
diğim Pariste yine düşler kuruyon her zaman-
ki gibi başkalarının yaşadığı öyküleri, başımdan
geçmiş gibi anlatıyorum...
Eylülde ben hep böyle oluyorum...
•••
Henri Michaux, uzak bir ülkeden seslenirken sen
ne düşünüyorsun bılmiyorum...
Dinler misin:
"Burada, diyor, yalnızayda bir görüyoruz güne-
şi, o da pek kısa bir süre için. Gözlerini ovuşturu-
yorsun günlerce önceden. Ama boşuna. Değiş-
miyorhava. Saatı gelmeden görünmüyor güneş.
Sonra yapılacak süruyle iş varaydınlık kaldıkça,
öyle ki birbirimize bakacak zaman bulamıyoruz
bu yüzden.
Tatsız olan, geceleri çalışmak gerektiğinde, ki
gerekiyor, durmadan cücelerin doğması.
Tan kül rengi burada, diyor yeniden. Her zaman
böyle değılmiş. Kimı suçlamalı, bilemiyoruz.
Geceleri uzun uzun bağınyor sığırlar, sonra ka-
valsı bir sesle susuyortar. Insanlar iyi yürekli, ama
neye yarar?
Okaliptusterin kokusu sanyor her yanımızı: fyı-
lık, sessızlık, ama her şeye karşı koruyamaz bu
bizi, yoksa sizce bu bizi gerçekten her şeye karşı
koruyabılır mi?
Ta bir ucundan yazıyorum size dünyanın. Bunu
bilesiniz ıstıyorum. Ağaçlar titreşiyor çoğu zaman.
Yapraklannı topluyoruz. Sayılmayacak kadar çok
damahan Ama neye yarar? Artık hiçbir şey yok
ağaçla aralannda. Şaşkın, dağıhyoruz.
Yaşamak sürüp gidemez mı yeryüzünde yel-
lerolmadarı? Yoksa her şeyin titremesı mi gerek,
durmadan, durmadan?..
Yerin altından kımıldanışlar da oluyor sonra, siz-
den itiraflar sökmek isteyen asık yüzlü kişiler gi-
bi, dalga dalga öfke çıkıyor önünüze evin içinde.
Hiçbir şey görmüyor insan, gönülmesi önemli ol-
mayanın dışında. Hiçbir şey, gene de titriyoruz.
Neden?"
•••
Sahi neden tıtnyoruz?
Sevecenliğin o titrek kumaşı deniz midir ki bizi
düşlerimizden koparan?
Nedir aradığı ruhlarımızın yolculuklara çıkıp
yıpranmış gemilerin bordalannda, kanşıp kalaba-
lığına yüzleri soluk kadınların, ağlayan çocukla-
nn ne uçan balıklarla, ne de direklerin yıldızlarla
avunan; eskiyip cızırdayarak gramofon plaklarıy-
la, isteksizce katılıp boşuna yolculuklara, kınk
dökük düşünceler mınldanarak anlaşılmaz diller-
den?
Nedir aradığı ruhlanmızın yolculuklara çıkıp çü-
rüyen teknelerde bir limandan öbürüne?
Yorgo Seferis'in aradığı ruh neydi?
Uluyan gundoğusu çıldırtmıştı onu kış gecele-
rinde, yazları, ölmeyen günün acısında yıtirdı
kendini...
Bizler ne yapıyoruz, yoksa bizler de mi yitırdık
tüm değerlerimizi?
Boşverin siz!..
Ben eylül gelince hep böyle olurum!..
hikmet.cetinkaya(a cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
r
Cumhuriyet
^ kitap kulübü
ÇAİINM TANIİI ÜÇ TAZAR
2. BASI
KUBİUY 01AYI VE TARİKAT
KAMPURI
4 BASI
SANCILI YILLAR KU$AT1LMI$
SOKAKLAR
4 BASI
POSTUNDA KURT
ZAMBAK SANA DA BÜLAŞTI KAN
2. BASI
DİN BARONUNUN KAZLARI
2 BASİ
A$IK KAMNLAR SOKAĞI
2 BASI
JERİAT PAZARI
SEVDANIN ADRESİ BELIİ DEĞİL
TÜRKİYE'NİN JEYTAH ÜÇGENİ
eÖZLEMN POYRAZ
Cumhunyet Kıtap Kulucu Çağ Pazarlama A Ş. Turkocağı Cad
No 39,41 (34:34) Cağabglü istanbul Te' 514 01 96