Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 EYLÜL 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ
Alaattin Dinçer, 12 Eylül cuntasının en büyük tahribatı eğitim alanında yaptığını belirtti
Öğretmenlere hapishane olan ülkeY ^ Eylül cuntası.yaşamın tümkurum-
/ J lannıacımasızcatahripederkenen
JL Jmi büyük tahribatı da eğitim alanında
yaptı. fşe TÖB- DER'i kapatarak başladı. Bin-
lerce öğretmen zındanlara atüıp işkenceden ge-
çirildi, binlercesi sürgüne göndenldi, bmlerce-
sinin görevine son verildi. Dahası öğretmeni
toplumdan soyutlamak için her yol denendi,
her zor kullanıldı.
O yıllarda çalışan yaklaşıküç yüz bin öğret-
mene Türkiye büyük bir hapishane oldu.
Muhalefet de yok edlldl
Bununla toplumsal muhalefete etkin olarak
katılan ve çoğu kez de öncülük eden öğretme-
nin sesini kısmanm yanında, eğitim alanında
planlanan yıkıma muhalefet edecek kimsenin
bırakılmaması da hedeflenmiştır. öğretmenin
ve toplumsal muhalefetin sindirilmesinden
sonra, eğitim lcurumlanna yönelen cunta, ilk iş
olarak öğretmen yetıştiren kunımlan kapattı.
Öğretmen okullan ve enstitüleri yerine kuru-
lan fakülteler, altyapı yetersizliği nedeniyle öğ-
renci yetiştirmekte güçlük çekti. Bu nedenle
her kaynaktan öğretmen alımı kurumlaştınldı,
Türkiye eğjtimdeki bugünkü çıkmazlanna sü-
rüklendi. Öğretmen kaynağmın yok edilmesi-
nin temel nedeni, bu kurumlarda yetişen ögret-
menlerin Köy Enstitüsü ruhunu devam ettirme-
leri, haikın sorunlannı kendi sorunlan olarak
görmeleri ve faşizme karşı halkın yanında mü-
cadele etmeleridir. Demokrasi ve demokratik
değerlerin gelişmesinde önemli yeri olan bu
kurumlar, 12 Eylül öncesi de tekelci sermaye-
nin başhca hedeflerinden biriydi. Bu nedenle
cunta, işe bu kurumlan kapatmakla başladı.
Cunta çok hızlı bir şekılde eğitimin özünü de-
ğiştirmeye yöneldi. öğretmeni ezmek ya da
kaynağını kıırutmakla yetinmedi. Tekelci ser-
maye, kendine uysal köleler yetiştirmenin tek
yolu olarak eğitimin içeriğini, programlarını
değiştirmekte görüyordu.
TürK-lslam Ideolojlsl
Türk-tslam ideolojisiyle donatacağı kadro-
lar kendilerinin en sadık bekçileri olacaktı.
Türkiye'de ilk defa bir devlet başkanı, miting-
lerde Kuran'dan ayetler okuyarak halka yeni
ideolojinin mesajlannı veriyordu. Kitaplarhız-
la değiştirildi. Büyük paralarla yazdınlan, bi-
limseilikten uzak, hurafelerle dolu, çağdışı ki-
taplar körpe beyinlerde büyük tahribat yaptı.
Susfcun toplum yaratıldı
12 Eylül'ün eğitimdeki en büyük yıkımı eği-
timin özüne yönelikti. Düzenin bekçilerini ye-
tiştirme politikası kısa sürede tuttu. Sokaklar
ne idüğu beürsiz kıyafetli mollalara, okullar fa-
şist militanlara, devleti koruma görevi bir ör-
neği Susurluk'ta kazaya uğrayan çetelere bıra-
loldı. En ufak muhalefet şiddetle, kanla bastı-
rıldı. Kısa sürede suskun bir toplum yaratıldı.
îzinli ve izinsiz büılerce Kuran kursu açıldı.
Mesleki ve teknik liseler gerilerken yüzlerce
yeni imam-hatip lisesi açılması ve bu okulla-
nn, bu liselerin ilköğretim (ortaokul) düzeyi-
ne indirilerek yaygınlaştınlması bu dönemin
ürünüdür. Bu dönemin uyguladığı sistemli eği-
tim polinkalan yüzünden devlet okullan yoz-
laştınlmış, öğretmensiz, donatımsız bırakıl-
mıştı. Bunun nedeni halkta "Devlet okullan
adam otanaz, en iyisi çocuklanmızı özel okufla-
ra verelim'' düşüncesinin yerleştirilmesiydi.
Kısa sürede bu düşûnce tuttu. Parası olanlar
özel okula yöneldi. Oysa özel eğitim kurum-
larına devlet büyük yardım yapıyordu, bu yar-
dımlar günümüzde de yoğun bir biçimde de-
vam etmektedir. Bugün devlet kendi üniversi-
telerinden çok, özel üniversitelere yardım yap-
maktadır. Yani devlet, parasızlara değil, para-
sı olana yardım ediyordu, çocuğunu özel okul-
da okutsun diye. Özel okul sahipleri hem öğ-
renciden öğrenim ücreti hem de devletten teş-
vik adına büyük paralar ahyordu.
Orgütlenmeler engellendi
12 Eylül'ün, öğretmenleri örgütsüzleştirme
politikası da günümüze kadar sürdürülmüştür.
"Dernek" adı altmdaki örgütlenmeleri bile
uzun süre engellenen öğretmenler, bugün tüm
baskılara karşın fıili sendikalannı yaratmışlar-
dır. Grevli, toplusözleşmeli sendikal hak mü-
cadelesini kararlıhkla sürdürmektedir. 12 Ey-
lül, tüm yönleriyle diğer benzeri yönetimler-
den büyük farklılıkgöstermektedir. 12EylüFü
diğer darbelerden ayıran en önemli özellik,
yaptığı tüm tahribatlan kurumsallaştırmasıdır.
Bu nedenle toplumda açtığı yaralar bir türlü
iyileşmiyor. Hatta yaralar kurumlaştı. Gençler
için bu durum yaşam biçimine dönüştü.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli, medyada darbenin izlerinin görüldüğünü söyledi
12 Eyliil hâlâ devam ediyorT-v asmın 12 Eylül'ü karşılarken
f-C takmdığı ve 12 Eylül
JLJ sürecinde yapöğı yanlışlann
bedelini bugün toplum ve 'medya'
ağır biçimde ödüyor.
12 Eylül süreci medyada hâlâ
sürmekte.
Medya bugün de temel hak ve
özgürlüklerin, hukukun
üstünlüğünün, demokrasinin,
bunlann vazgeçıhnez önkoşulu olan
iletişım ve düşünce açıklama
özgürlüğünün savunulması ve
geliştirilmesi yolunda üzerine düşeni
tam olarak yerine getirmiyor.
Medyanm bugünkü duruma
gelişinde 12 Eylül sürecinin ve bu
süreçte iktıdara ortak olan siyasal
kadrolann ve sermayenın önemli bir
payı var ve etkisi yadsınamaz.
Dctidar olan siyasal kadrolar
demiyorum, iktıdara ortak olan
siyasal kadrolar diyorum. Bundan
salt koalisyonları da kastetmiyorum.
Genel iktidarın siyasal yanına ortak
olan ya da ortak edilen siyasal
kadrolardan söz ediyorum. Yani
siyasetin tam iktidar olamadığım
vurgulamak istiyorum.
Medya 12 Eyliil'den bu yana
halktan uzaklaşıyor
12 Eylül'ün ertesinde basmm
önemli bölümü çoğulcu parlamenter
rejimin, demokrasinin ve
demokratik kurumlann
savunulmasına olanak tanımak bir
yana, bunlann önemi üzerinde
durmak gereğini dahi duymadı.
Başta sendikalar, meslek örgütleri
olmak üzere, demokrasinin önemli
öğesi sayılan örgütlenme olgusu ağır
darbeler aldı. Özerk üniversite
zedelendi. Siyasal birikim ve
örgütlenme adeta yok edildi.
Basmda sendikasızlaştırma hareketi
bu dönemde gerçekleştirildi.
Ülkeye dayatılan depolitizasyon
basma da yansıdı ve saptınlan
kavramıyla 'magazûT gazeteciliği
öne çıktı, basmm halkı aydınlatma
ve doğru bilgilendirme işlevi ihmale
uğradı.
Bunlann sancılan bugün hâlâ
çekiliyor.
12 Eylül'ün uzantısı siyasal
dönemde iktidar ile medyanm
ilişkileri yeni bir sürece girdi.
Medyanm yapısal büyüme atılımı,
siyasal iktidarlarla ilşkileri (basm
meslek kurallannın kabul
edemeyeceği biçimde) içli dışlı
duruma geldi, çıkar hesaplan ağırlık
kazandı.
Basının bağımsızlığı
Basmm bağımsızlığım
koruyabilmesi için ekonomik
bakımdan güçlü olması gerektiği
görüşü, bu gücün ekonomik
bağımhlık yaratacak yollardan
sağlanmasıyla tersine bir sonuç
verdi.
Bu doğrultuda yaşanan gelişmeler
halkın, emekçilerin sorunlarımn ve
hatta haberlerinin medyaya yeteri
kadar yansunasma olanak tanımadı.
Doğru ve dürüst habercilikteki
aşınma hızla arttı.
Medya ile siyasal iktidarlann
ilişküerinin, haberleri
ve yorumlan etkilediği
kuşkusu ile birlikte halkın basma
güveni sarsıldı.
Bugün promosyon ilişkilerinin
dışında medyanın halktan
koptuğunu söylemek yanlış olmaz.
MiDi Güvenlik Kunılu'nun 2 Haziran 1981 tarihli bildirisiyle katacı ve sürekK imar aflan aşamasına geçildi.
M i m a r l a r Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci
'Yağmacı kentleşme egemen oldu'
•/ ^S Eylül askeri darbesiyle
1 / birlikte başlayan ve
I £* bugün de devam eden
siyasal ekonomik sürecin önem-
li bir temel özelliği de Türki-
ye'de arnk gecekondulaşma ye-
rine "kaçak yapüaşmanuT 1950
sonrasındaki plansız yapılaşma
yerine de "yağmacı kentkşme-
nin" neredeyse yurt ölçeğine
egemen olmasıdır. Örneğin
1950'lerden sonra neredeyse her
iktidar döneminin geleneksel si-
yaseti haline gelen "imar aflan"
uygulamalannda 12 Eylül dar-
besinin ardından MGK'nin yasa
gücündeki 2 Haziran 1981 tarih-
li bildirisinde başlayan yeni dü-
zenlemeler zinciriyle bir tür
?kaha ve sfirekB imar afiarT
aşamasına geçilmiştir.
Bu süreç sadece kentsei ve çev-
resel tahribatın doruğa çıkmasını
değil, "üretim dışı spekülatif ka-
zançjann" genel ülke ekonomi-
sinde ve toplumsal ilişkilerde et-
kin ve belirleyici olmasını sağla-
yarak "siyasetin ve kamn yöneti-
minin de kûienmesinde" temel
verilerden en güçlüsünü oluştur-
muştur. Bugün siyasal yerpazede-
ki hemen tüm partilerin arsa ve
arazi rantını maksimizime etme-
ye dönük bilimdışı ve toplumun
geleceğini karartan imar uygula-
malannda adeta tam bir "davra-
nış ve pothika birfiğj" içinde ol-
malannın dayanağı da işte bu 12
Eylül süreciyle başlatılan "yağ-
maya dayalı kentleşme ve yanrun
düzenTnın hemen tüm kesimle-
re sağladığı yüksek orandaki spe-
külatif kazançlardır.
Aynı politikanın, ülkenin en de-
ğerli doğal, kültürel ve kentsel ko-
ruma alanlannı, yine imar rantını
maksimize etme uğruna "özel ve
ayncahkh yapdaşma haklanyla*
yatınmcılara paylaştırma süreci-
ni başlatan ünlü yasası da 12 Mart
1982 tarih ve 2634 sayılı "Turiz-
mi Teşvik Kanunu"dur.
SİT atanlan
6 Kasım 1982'de kabul edilen
anayasadan önce MGK karanyla
yürürlüğe girdiği için aynı anaya-
sanın 12 Eylül Hukuku'nu ve so-
rumlulannı koruma altına alan
geçici 15. maddesinin güvencesi
altında "18yıtöır yürürlüktetntu-
lan" bu yasayla hemen her siya-
sal iktidar yüzlerce SİT alanını ve
koruma bölgesini "tnrizm mer-
kezj" ilan ederek "iş bitirici vatı-
nmalara" peşkeş çekti.
Sonuç olarak denilebilir ki 12
Eylül'le başlayan süreçteki bütfln
imar rantını yükseltmeyi hedef-
leyen yasal düzenlemeler, 20 yıl-
dır hemen her siyasal parti ve ke-
simin de başhca "gefir kaynağnı"
oluşturan bir "tahn ekonomisini''
ülkede egemen kıldı.
12 Eylül
ve kiiltür
ERDALATABEK
•* ^ E y t û l anlavTşı", o dönem
/ / iktidannı paylaşan askerler ve
./.^•z sıvıllenn ortak ürünü olarak
Türkiye'nin son yirmi yıhna
damgasmı vurmuştur. Bu dönemin
temel özellikleri, "dûşûnme, soru
sorma ve tarüşmanın suçlanmaa'
1
,
"sosyal sorumluluk taşnnanın zarariı
sayılması", "ancak kesin bir itaat ve
baş eğmenm ohımlanması"dır. Bu
değişimin sağlanabibnesi için de
emeğin temsilcisi olan kitle örgütleri
kapatılmış, örgütlenme engellenmiş,
halkı temsil eden siyasal partiler önce
kapatılmış sonra da denetlenmiştir.
Düşünen gençliğin potansiyel suçlu
sayılması, resmi görüşe uymadığı
kuşkusu taşıyan her çalışmanın
sulanması ve engellenmesi ile yeni bir
"sosyal davranış modeK" yaratılmak
istenmiştir. Bu modelin insanı,
"kendinden başka hiçbir şeyi ve
Idmseyi düşümneyen, sadece kendi
çıkanyla sınırü. sosyal büinçten
yoksun, tüketim toplumunun bencil
birbireyi" olmalıydı. Geçmiş yirmi
yıla günümüzden bakmca bu "sosyal
davranıs modeti"nın bir ölçüde
yaratıhnış olduğunu görebiünz.
Toplumumuzun değer yargılan büyük
ölçüde değiştirilmiştir.
TüKetlm kültflrü
Artık "üretim kültürünün değerieri"
değil, "tüketim kültürünün değerieri''
egemendır. Insanlar. "topluma daha
yararh olmak için" değil, "daha çok
paraya ve mala sahip olmak içm"
çahşmaktadırlar. Eleştirel düşünceye
dayalı, evrensel kültürün ortağı olan
insanlarm yerini "düşünıneyen,
duyarsızlaşan, basit ve sıg kültürlü"
insan almaktadır. En son teknoloji
ürünü araçlar bu basit ve yoz kültürün
yayılması amacıyla kullanılmaktadır.
Akıl-bilinç ekseni "duygu-inanç"
eksenine kaydınhnış, insanlar
düşünmek ve irdelemek yerine
inandınldıklanyla yaşamaya
yönlendirihniştir. Dogmatizmiyle,
engelleriyle, fanatizmiyle yeni bir
ortaçağ yaratılmıştır. Bu durumu
bilgisayarlar, intemet, cep telefonlan
maskeleyemez, çünkü onlar araçlardır,
önemli olan onlar değil, onlarla ne
yapıldığıdır.
Cerlleten defllglm
Ancak bu değişim öylesine bir
gerilemedir ki bundan kurtulmak
zorunlu olmuştur. Çünkü bu durumda
dünya üretimine, dünya gelişimine
katıhna olanağı yoktur.
Toplumun birbirini anlaması, birbirini
sevmesi, birbirine güvenmesi gerçek
birlikteliğin temelidir. Bin yıllara
dayanan ortak kültürümüzü yeniden
anlayarak yannm büyük uygarlığının
köprüsü ohnak zorundayız.
İnsan özgürlüğüne dayalı, vatandaşlık
bilincine dayalı, akıl ve duygu
bütünlüğüyle bugünün ve yannın
insanlık kültürünün üreticisi ve ortağı
olmayı başarmak zorundayız.
SÜRECEK
DÜZYAZI
ORHAN BtRGİT
Bir Bakantk Snav Verecek
öyfe, gözden uzakDir ilçede değil; ülkenin başken-
tinde ve üstelik adı "ttatürk" olan bir teknik endüstri
meslek lisesinde ortsya çıkan skandalı gazetelerden
okumuş ya da duymuŞ olmahsınız.
Bu lisede de, öğrerciler tarafından bir gazete hazır-
lanıyor. Bu tür gazete*r, öğrencinin kişilik kazanması-
nı, birbirieri ile diyalog sağlamasını amaçlar. Ve elbet-
te, henüz hiçbirisi reşrt olmamış insanlann atölye ça-
lışmalannın ürünü olouklan için de okul yöneticilerı ile
göreviendirilmiş öğretmenlerin nezaretinde hazırlanır.
Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nin gaze-
tesinde, bir öğrencinin imzasıyla yayımlanan sözüm
onafıkrada, cumhuriyetimizin kurucusu için "hayvan"
deniidiği, yayından çbk sonra ve bir suç duyurusu ile
anlaşılınca, Ankara Mıtli Eğitim Müdürtüğü idari soruş-
turma başlatarak, iki müfettişinı görevlendiriyor.
Gazete ortada. Yazı da gazetede olduğu için, görev-
li müfettişlerin elbette, suç duyurusunu asılsız bir ih-
bar; ya da Sayın Adalet Bakanının hâkimler adına en-
dişeye kapılarak kullanmasından sonra bırden moda
olan deyim ile "Makkartizmi hortiatma girişimi" olarak
değerlendiremiyorlar.
Ama öyle anlaşılıyor ki, müfettişler lisenin müdürü
Hayati Ipek ile yardımcıları Ercan Altay ve Cavit Ağır'ı
gözden çıkarmak istemeyen bir yapıya sahip oldukla-
n için, olaya mükemmel bir kılıf dikme ustaltğını gös-
tererek, bu üç yönetici için "fiili gerçekleştiren değil; izin
veren ya da ihmalde bulunan taraf" tanımlamasını ya-
pıyoriar. Bu tanımlama sonucunda da, Ipek, Altay ve
Ağır için "maaş kesme" cezası verilmesı, aynca yöne-
ticilik görevinden uzaklaştınlmalan önerisiyle dosyayı
kapatmak istiyorlar.
Oneri, Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu'nda değer-
lendirilecek. Bakanlık müfettişlerınin ulaşacağı sonuç,
Milli Eğitimı, gerçekten Metin Bostancıoğlu'nun yö-
netip yönetmedığinin de bir kanıtı olacak.
Olacak. Çünkü, bir okulda duvar gazetesı ya da ben-
zeri bir atölye çalışması yapılmasına karar veren yöne-
tim, o çalışma sonucunu okumadan sergılemez. An-
kara ll Müdüriüğü'nde "müfettiş" kimliği ile görevfi eği-
timcilerin bunu bilmemesi olanaksızdır. Aynı kişilerin,
sözüm ona soruşturrna adı altında aslında kurtarma
operasyonu yaptıklan üç yönetici için "bunlar fiili ger-
çekleştiren kişi değillerdir" sonucuna ulaştıklannı be-
lirtmeleri ise hukuk deyimi ile TıasvV"dir. Yani fazladan
bir şey söylemiş olmaktır. Kimse, büyük Atatürk için o
galiz deyimi bir fıkra yazısı içinde kullananın okulun
müdürü ya da iki yardımcısı olduğunu söytemiyor ki!
Yazının sahibi, tıpkı bundan on beş gün önce Bar-
tın'da sevgili Metin Bostancıoğlu için "Allahsız Milli
Eğitim Bakam" diye bağırtılan o iki öğrencı gibi, böyle
bir sözü söylemek için hazırlanıp yönetilen ve elektro-
nik bölümünde okuyan biri. Nitekim Ahmet Kayalı
adındaki bu çocuğun da, tabii cumhuriyet savcısının
soruşturrna görevi dışında, okuldan süresız uzaklaştı-
nlacağı anlaşılıyor.
İki müfettişın zekâ ölçüleri gerçekten övgüye değer.
Irticacılann, kendi nazik bedenlerini zora sokmadan
çoluk çocuğu ya türban nümayişleri yaptırtarak ya da
bir Milli Eğitim Bakanı'na "Allahsız" dedırterek giriştik-
teri kışkırtıcı eylemlerin, elbette en acımasızı, aynı ku-
şaklara büyük Atatürk ıçın sövdürtmek!
Hiç kimse merak etmesin.. Bir başka lojistik kadro
da günü gelince Ahmet Kayalı için, o yazıyı hazırladığı
zaman suç ışteme ehliyetinden uzak bir hastalık geçi-
riyordu türünden bir kılıf ile yardıma koşmak için gö-
revlendirilecektir.
Zaten bu Hayati Ipek'in "ihmalde bulunan taraf" ola-
rak nitelendirilerek bağışlanmasına yol açan eylemi de,
duvar gazetesınde reşit olmayan bir öğrencinin maşa
olarak kullanıldığı olayla sınırlı değilmiş. Geçmiş yıllar-
da da "usulsüzlük, yolsuzluk ve ırkçı, genci örgûtlen-
meye gözyumma" iddiasıyla açılmış bir başka soruş-
turmadan da, elbette o tür örgütlenmenin yarannı gö-
rerek, "kınama" cezasıyla kurtulmuş!
öğretmenler odasına Atatürk takvimlerinin asılma-
sını yasakladığı da, öğretmenler kurulu toplantısının
tutanaklanna geçirilmek suretiyle örtbas edilmiş!
Milli Eğitim Bakanlığı'nda bu kadar büyük bir dayı
kadrosuna sırtını dayayabilen bir adama, öyle maaş
kesme gibi disiplin cezası vermek ya da yöneticilik gö-
revinden -elbette geçici olarak- almak kımin haddine
düşüyor kuzum?
Makkartizm'in Milli Eğitim koridorlannda kol gezme-
sinin âlemi yok! Hayati Bey'ı, bakanlığın hayati gibi de-
ğerji görüp terfi ettirmeli; yetkilerini büyütmeli..
Üst görevlerde staj olanaklan sağlayarak, kendisini
koruyan o dayı kadrolarla birlikte günü gelip Milli Eği-
tim Bakanlığı'nı açık açık yönetebilmelen için önleri
açılmah!
Hiç merak etmeyin. O gün gelince, elbette reşit ol-
mayan öğrencileri "Allahsız bakan" ya da "hayvan
adam" gibi tahrikler içm maşa olarak kullanmalanna ih-
tiyaç duymayacaklar, erkekçepieydanafıriayabilecek-
lerdiıi
Ankara Milli Eğitim Müdüriüğü mufettişlennın Haya-
ti Ipek için hazırladığı raporun sonucu. Türk Milli Eğiti-
mi'ni yöneten kadronun kimliği açısından gerçekten
hayati bir kavşakta olup olmadığımızı göstermiyor mu?
Faks:0212-677 07 62
E-mail: obirgitle-kolay net.
12 Eylül ve kültür
Ulke sorunlanna
duyarsız nesil
• 12 Eylül süreci, top-
lum yaran yerine kişi ya-
rarını,tasarrufyerine t t
ketimi. akıl yerine kur-
nazhğu örgütlenme yeri-
ne bireyselliğl, evTensel
kültür yerine popâler
kültürü değer bikn; sor-
gulamayan. düşünme-
yen, çevresine ve ülkeso-
runlanna duyarsız yeni
bir nesil yaratn.
• Bartş, hümanizrn gi-
bi insani değerieri ıfade
eden kavramlar düşmana
ait söylemleT olarak ian-
se edildi. Türkiye'nir ta-
nınmış aydmlannın kur-
dugu Banş Derneğı ka-
paüldı, yöneticileri ydar-
ca cezaevinde tutuldu.
• Kitap en büyük suç
aleti muamelesi gördii,
hertürlü solyayınyasak-
landı, 39 ton gazett ve
dergi imha edildi, 40ton
yayın toplatddL Y^mcı
Ilhan Erdost cezae\itra-
basında dövülerek öldü-
riildü. 927yayın, 189 fîtaı
yasaklandL, 937 film sa-
kmcalı buhındu.
• Basına sansür uygu-
landı. çok sayıda gazete-
ci gözaltma alınıp sorgu-
landı, tehdit edildi. Ara-
larında yazanmız Oktay
Akbal'ın da bulunduğu
bazı yazarlar hapis ceza-
sına çarptınldı. Istan-
buTdaki ulusal gazeteler
kapatılmalan nedeniyle
toplam 300 gün çıkama-
dı, 400 gazetecinın ceza-
landmlması ıstendi. yar-
gılanan gazeteciler için
toplam 4 bin yıl hapis ce-
zası ıstendi.
• Atatürk'ün kurduğu
Türk Dil Kunımu, Türk
Tarih Kunımu ve Hal-
kevleri kapabldL
• Aydınlar dilekçesini
imzalayanlara sert tepki
gösterildi. AzizNesin va-
tan haını ilan edildi.