25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 2000 CUMA 10 D I Ş H A B E R L E R dishab@cumhuriyetcom.tr Iran'da gazeteci • TAHRAN(AA)- Iran'da reformcu gazetelerde makale ve incelemeleri yayunlanan yazar Mesud Behnud dün tutuklandı. Aynı zamanda BBC Farsça servisinde çalışan Behnud hakkında mahkemelere yapılan 85 şikâyet bulunduğu belirnldi. 3 gûn önce mahkemeye çağnlan reformcu gazeteci Hamid Rıza Celayipur hakkında tutuklama karan çıktığı ileri sürülürken halen hapiste bulunan reformcu gazeteci Maşallah Şemsûlvaezin hakkındaki 2.5 yıllık mahkûmiyet karan Yargıtay tarafından onaylandı. Iraklı esirler serbest • TAHRAN(AA)-lran, 1980-88 savaşuıdan kalan bütün Iraklı esirleri önceki gûn serbest bıraktı. Iran Esirler Komısyonu yetkililerinden General Muhammed Balar, Iraklı esirlerin Hüsrevi sınır kapısından ülkelerine gönderildiğini, ellerinde hiçbir Iraklı esir kalmadığını söyledi. Balar, esirlerin Uluslararası Kızılhaç ile yapılan anlaşma gereğince serbest bırakıldığını ve serbest bırakma işlemine Iran ve Irak yetkılilerinin nezaret cttiğini kaydetti. Sri Lanka'ya • KOLOMBO(AA)- Dünyanın ilk kadın başbakaru olan Sri Lanka Başbakanı Sirimavo Bandaranaike (84) istifa etti. Başbakanlık görevine Halk Yönetimi, Içişleri ve Tanm Endüstrileri Bakanı Ratnasiri Wickremanayake getirildi. Hükümet yetkilileri, aynı zamanda Devlet Başkanı Chandrika Kumaratunga'run da annesi olan Bandaranaike'nin, kızının kabine değışikliği yapmasını sağlamak için istifa ettiğini söylediler. yenibulgu • PARİS (AA) - Paris'te 25 Temmuz'da düşen Concorde uçağıyla ilgili soruşturmayı sürdüren uzmanlar, uçağın kalıntılan arasında bulunan ve Concorde'a ait olmayan madeni parçanm, kalkış anında uçağın tekerleklerinden birini patlatmış olabileceğıni açıkladılar. Kaza Soruşturma Bürosu'ndan (BEA) yapılan açıklamada uçağın, kalktıktan 2 dakika sonra çakıldığı yerde bulunan 40 cm. boyundaki madeni parçanın tekerleklerin patlamasîna ve ardından yangına yol açmış olabilecegi belirtildi. CM raponma tepkiter • tSLAMABAD(AA)- Pakistan, Amerikan Merkezi Haber alma Örgütû CIA'nın, Pakistan'ın balistik füze geliştirmede Çin ve Kuzey Kore'den yardım aldığı ıddıasını yalanladı. Dışışlen Bakanlığı Sözcûsü Riaz Muhammed, Pakistan ve Çin'in uzun menzilli fûze yapımında işbirliği yapmadıklarmı ve Kuzey Kore'den de destek almadıklannı açıkladı. Çin de raporda yer alan Çin'in Pakistan, Kuzey Kore, Libya ve Iran'a askeri teknoloji transferiyle ilgili açıklamalannı yalanladı. İspanya'da hükümet ve muhalefet, örgütün eylemlerine karşı işbirliği karan aldı ETAVa karşı terör yasası• Bask bölgesinin bağımsızlığı için savaşan ETA örgütünün eylemlerinin sıklaşması üzerine hükümet ve iktidar anti-terör yasası üzerinde çalışıyor. Dış Haberier Servisi - tspan- ya"da Bask bölgesinin bağımsız- hğı için savaşan ETA örgütünün eylemlerinin artmasının ardından dün hükümet ve muhalefet parti- leri acil antiterör toplantısı yaptı. ETA'nın dün düzenlediği gösteri- de ise örgütün siyasi kanadı Eus- kal Herritarrok'un bir lideri gözal- tına alındı. Geçen salı Bask bölgesinin ku- zeyindeki Bilbao'da, saldın ha- zırlığı yapan 4 ETA militanı, bir aracın içinde ellerindeki bomba- yı kurcalarken bombanm patla- ması sonucu ölmüşlerdı. tşadamı Jose Maria Korta, aracına konu- lan bombanm patlaması sonucu yaşamım yitirmiş, Madrid'deki patlamadaysa 6 kişi yaralanmış- tı. Başbakan JoseMariaAznarli- derliğindeki Halkçı Parti ve Jose Luiz Rodriguez Zapatero başkan- lığında muhafelettekı Sosyalist Parti, dün ETA'nın eylemlerinin önlenmesine yöneük antiterör top- lantısı yaptı. Toplantıda, artış gösteren ETA eylemlerine karşı alınacak önlem- ler ve antiterör yasası ele alındı. Binlerce kişi önceki gün ETA'nın sakhnlanna karşı başkent Madrid'de protesto gösterisi yapü. (REUTERS) Ana muhalefet lideri Zapatero, iktidann, terörün önlenmesine yö- nelık sıkı önlemleralınmasmı ön- gören antiterör yasasına tam des- tek verdiklerini ve yasarun bir an önce yürürlüğe konulması için el- lerinden geleni yapacaklannı be- lirtti. tki parti lideri, şiddete karşı iş- birliği yapacaklannı ve ETA'ya boyun egmeyeceklerini söylediler. Önceki gün de Içişleri Bakanı Jaime Mayor Oreja başkanlığın- daki üst düzey antiterör birimle- ri ve polis yetkilileri, ETA'ya kar- şı almacak acil önlemleri tartıştı- lar. ETA'nın amacının Ispanya'yı yönetilemez hale getirdiğini belir- ten Oreja, halka şiddet dalgasına karşı "derookratikdireniş'' çağn- sı yapö. Antiterör toplantısının ardın- dan ETA yandaşlan dün çeşitli kentlerde, tutuklu örgüt militan- lannın Bask bölgesindeki ceza- evlerine sevk edihnesi isteğiyle ve araçlanndaki bombanm patla- ması sonucu ölen 4 militanı anmak için gösteriler yaptılar. ETA'nın siyasi kanadı Euskal Herritarrok'un üyeleri ve liderle- ri Pamplona'da, 4 militan için an- ma gösterisi düzenlediler. Polisin bazı ETA militanlannm kimlikle- rini denetlemek istemesi üzerine olaylar çıkarken Euskal Herritar- rok'un liderlennden Juan Kruz Aldasoro gözaltına alındı. Aym kentte, önceki gün öldü- rülen Ispanyol subay için de an- ma töreni düzenlendi. Subayın anısuıa beş dakikalık saygı duru- şunda bulunan yüzlerce kişi, "Ka- tfl ETA", "tspanva'nın çöplerT diye bağırdı. Fransa'dan destek ETA militanlan önceki gece ve dün sabaha karşı da çeşitli bölge- lerde molotofkokteylleriyle iki otobüsü ve bazı binalan yaktılar. Öte yandan, Fransa Içişleri Ba- kanı Jean-Pierre Chevenement, tspanya Içişleri Bakanı Jaime Ma- yor Oreja'ya yazdığı mektupta, Paris yönetiminin Madrid yö- netimine, ETA'ya karşı tam des- tek verdiğini bildirdi. ALMANYA'DA ÇAUŞMA GRUBU OLUŞTUBULDU Aşın sağcı NPD'nin kapanması için ilk adım Dış Haberier Servisi - Son zamanlar- da artan ırkçı saldınlara karşı acil ön- lem çağnsı yapılan Almanya'da, ırkçı- lıkla savaşım atağı kapsammda somut bir adım atılarak aşın sağcı Ulusal De- mokratık Parti'nın kapatılması yönün- de çalışmalar başladı. Federal hükümetin ve 16 eyaletin temsücilerin- den oluşan bir çahşma grubu, bugünpartinin ka- patılmasıyla ilgili görüş- melere başhyor. Çahşma grubu, NPD'nin kapatıl- masının Ahnan anayasa- sına göre mümkün olup ohnadığını in- celeyecek. Bir içişleri bakanlığı yetki- lisi, partinin yasaklanmasının koşulla- nnın çok iyi incelenmesi gerektiğini, ya- sa tasansuun anayasa mahkemesı tara- fından geri çevrihnesi durumunda aşı- n sağın daha güçleneceğini söyledi. • Çahşma grubu, aşın sağcı NPD'nin kapatılmasının anayasaya uygun olup olmadığını incelemeye başlayacak. Anayasa mahkemesi, bir partinin de- mokrasi ya da ülkenin zaranna eylem- lerde bulunduğuna hükmedilmesi du- rumunda partiyi kapatabiliyor. Ülke- nin en büyük aşın sağcı partisi olan ve Neo-Nazilerle yakın ilişkisi bulunan NPD'nin 6 bin üyesi bulu- nuyor. Yüzde 5'lik barajı aşamadığı federal parlamen- to ya da eyalet parlamento- larında ternsil edılmeyen par- ti, düzenli olarak gösteriler ve yürüyüşler düzenliyor. Polis, ırkçı saldınlara kar- şı güvenlik önlemlerini art- tınrken önceki gece Eisenach kentin- deki bir Türk lokantasına düzenlenen saldınyla ilgili olarak 19 yaşında bir NPD üyesi tutuklandı. Naumbergken- tindeyse bir Mozambikliyi döverek öl- düren 3 genç Neo-Nazi ise 22 Ağustos'ta mahkemeye çıkanlacak. Putin 'den kurbanların anısına çiçek Rusya'nm baş- kenti Mosko- va'daJd bir altgeçitte geçen pazartesi meydana gelen paüamada ölenlerin savısı 8'e yük- seidL Rusya Devlet Başkanı YTadimir Putin, dün padamanın meydana geldiği yeri ziya- ret ederek çiçek bırakü ve ölenlerin yakmlannı avutmaya çahştı. Patfamada 97 kişi ya- ralanmışü. Yarahlaruı 61'i hâlâ hastanede tedavi görüyor. (Fotoğraf: REUTERS) venezüella lideri irak'ta Chavez, ABD'yi dinlemedi • Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, Saddam Hüseyin'le bir araya geldi. Dış Haberier Servisi - Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, ABD'nin İcarşı çıkmasına karşın dün Irak'a giderek Körfez Savaşı'ndan bu yana bu ülkeyi ziyaret eden ilk lider oldu. Petrol Ihraç Eden Ülkeler Birliği'nin (OPEC), gelecek ay başkent Caracas'ta düzenlemesi öngörülen zirve toplantısına hazrrlık amacıyla OPEC ülkeleri gezisine çıkan Chavez, Iran'daki temaslannı tamamlayarak Irak'a geçti. Chavez, başkent Bağdat'm 190 kilometre kuzeydoğusundaki Munzuriye sımr kentinde, Irak Devlet Başkan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan, Petrol Bakanı Amir Raşid ve diğer üst düzey yetkililer tarafından törenle karşılandı. Askeri helikopterle Bağdat'a giden Chavez, dün öğleden sonra Devlet Başkanı Sarirtam Hüseyin ile bir araya geldi. Washington'dan tepki Washington yönetimi, Chavez'in OPEC ülkelerine yaptığı gezi programına, 1990'danberi uluslararası yaptınm uygulanan Irak'ı da alması nedeniyle Chavez 'i eleştirmişti. ABD Dışışlen Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucber yaptığı açıklamada, "Bir demokratik üderin bir diktatörü ziyaret etmek için Bağdat'a gitmesi doğru değiL Bunun kesinlikle uygunsuz okiuğunu düşûnüyoruz" demişti. Irak ziyaretinden vazgeçmeyen Chavez ise ABD'nin tepkisini "aptaka" olarak nitelendirmişti. Chavez, dün Bağdat'a gitmeden önce Tahran'da mv nn ! düzenlediği basın toplantısında, "Biz bağunsız ve özgür bir ülkeyiz ve Idmse bize ne yapmamız gerektiğini söyleyemez. Bu bûyûk bir uhısa karşı saygKiznkür" dedi. Irak Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Chavez'in ziyaretının "ABD'nin yüzûnde patlayan bir tokat" olduğu bildirüdi. Irak'taki gazeteler de Chavez'in ziyaretine geniş yer vererek Devlet Başkaiu'nı cesaretinden ve ABD'ye meydan okumasından dolayı övdü. ÖRÜŞ/Prof. Dr. I. REŞAT ÖZKAN (E. Müsteşar) Türkiyei Ocak1996 tarihinde AB ile GB sü- reci içine girdi. 6 Mart 1995 tarihli OKK, Türkiye açısın- dan, cumhuriyet tarihinin en ağır betgesidir. Türkiye'yi AB karşısında, tam anlamıyla, tek taraflı yükümlü- lükler içine sokan ve özellikle dış tı- caret açısından AB'ye ve Brüksel'in bu konuda alacağı kararlara kayıt- sız şartsız uyulması zoaınluluğu ne- deniyle tek taraflı bir bağımlılık iliş- kisinin muhatabı haline getiren bu karar, asltnda, AB'ye karşı bir hiç kar- şılığında elden çıkanlmış bir büyük koz ve verilmiş bir büyük ödündür. Bu karar, öte yandan, karşı tarafın, yani AB'nın üstleneceğı mukabil yü- kümlülüklerte dengelenmemiş dup Türkiye Cumhuriyeti'nin dayandığı en önemli ilkelerden birisi olan "ba- ğımsızlık" kavramı ile de çelişmek- tedir. Konu, toplumun çeşitli zeminle- rinde, uzunca bir sure, tartışma gün- deminin öncelikli bir maddesi olma özelliğini korumuş olmakla biıiikte, siyasal alanda yeterince tartışılma- mış ve bu durum, konunun gerçek anlamda bir bilimsel tartışma süre- cini geçirmesini engelleyen başlıca unsurlardan birisi olmuştur. GB'ye dahil olmak, iç siyaset alanında, "AB üyesi oluyoruz" gibi, kamu- oyunu yanlış oluşturmayı ve halkı al- datmayı amaçlayan, en azından, göze alabilen emsalsiz(!) bir popü- list söylemin attında hoyratça ve bu ülkenin çıkarian aleyhine, acıma- sızca kullanılmıştır. GB, aslında, AB'nin kendi üyeleri için oluşturdu- ğu şablona işleriik kazandıran me- kanizmanın adıdır ve söylediğimiz gibi kendi üyelerinin olası gerekçe ve gereksınimleri göz önüne alınmak suretıyle tasarlanmıştır. Nitekim, GB süreci içine gıren üyeler için, bu sü- recin işletilmesi nedeniyle doğabi- lecek zararları karşılamak üzere, AB'nin kendi içinde oluşturduğu çeşitli fonlar da bulunmaktadır, ama bu fonlardan ve benzeri olanaklar- dan yararlanma hakkı, yalnızca, üyeler için vardır. Özetle, GB için- de Türkiye için yalnızca yükümlü- Avrupa Birliği ile ilişkiler: Gümrük birliği ve tam üyelik sorunu (2) lükler vardır, ancak bunu dengele- yecek haklar söz konusu değildir. Tüm bu olumsuzluklanna karşın, GB nedeniyle üstüne düşen yüküm- lülüklerin, hemen hemen tamamı- nı, büyük bedeller ödeyerek yerine getirmiş ve getirmeyi sürdürmek- tedir. İlk üç yıllık süre içinde, AB ile Türkiye arasında dış ticaret açtgı, ül- kemiz aleyhine toplam olarak 33 milyar ABD Dolan daha artmıştır. Buna karşın, ülkeye yabancı ser- maye ve yatınm mallan gırişinde beklenen artış gerçekleşmemiş, da- ha çok, tüketim mallanndaki itha- lat patlaması ile ülkenin, zaten açık- larla ayakta durmaya çalışan dış ti- caret dengesi ciddi biçimde bozul- muştur. Ülkemizin en büyük 500 kuruluşunun içinde bulunduğu du- rum hakkında geçen günlerde ya- pıfan açıklamalar, GB'nin ülkedeki üretimi ne derecede olum- suzca etkılemekte olduğunun bir diğer kanıtıdır. GB süreci- nin AB ülkeleri lehine bu şe- kilde bir gelişme göstermesi ve Türkiye'nin bu süreç bağ- lamında üstüne düşenleri ye- rine getimiesine karşın, 1997 Lüksemburg Zirvesi'nde AB tarafın- dan tam anlamıyla dışlanmış oldu- ğu unutulmamalıdır. Bu değeriendir- me içinde, aslında, bu "karşın" söz- cüğünün kullanılması pek deyerin- de bir seçim değildir. GB yoluyla is- tediklerini elde etmiş olan AB'nin Türkiye'yi üye ya da aday yapma- stnı bektemek gerçekçi değildi. Çün- kü böyte bir durum, AB açısından birtakım yükümlülüklerin üstlenil- mesi anlamında olacak ki, o günün koşullan içinde AB'nin kendi açı- sından boyle bir ilave yükün altına girmesi için bir gerekçesi ve gerek- sinimi de yoktu. AB, başından beri Türkiye'yi üye yapmaya niyetli değildi ve bu niyet- sizliklerinde herhangi bir değişiklik gözlenmemekteydi. Bugün gelmiş bulunduğumuz nokta itibarıyla da, AB'nin anlayış ve pianlannda her- hangi bir değişiklik yoktur. Ancak bu arada, Eyiül 1999 tarihli AB Komis- yonu karan ve onu izleyen süre için- de gerçekteşen sürece de değinmek kaçınılmazdır. Lüksemburg karariannın ardın- dan AB ile siyasal diyaloğunu, çok yerinde ve doğru bir kararla askıya almış olan Türkiye'ye, bu tarihte adayiıkyolunun açılabiieceğine iliş- kin bazı açık mesajlar verildi, ancak Türkiye, bunun altında yatan gerçek nedenleri yeterince irdeleyip değer- lendiremedi ve AB'nin bu çıkjşının asıl amacını tam anlamıyla göre- medi. Çünkü Türkiye, daha önce- den, Aralık 1999'da yapılacak olan Helsinki Toplantısı'nın ilişkilerdeki son dönemeç olabileceğini açıkça söylemişti ve AB böyle bir olasılığı göze alamazdı. AB, bu nedenle önündeki birkaç aylık bir süre için- bilirdi; Türkiye, AB'den Yunanistan ile aramızdaki mevcut ve çoğun- lukla Ege üzennde odaklaşan sorun- lara taraf olmamasını ısteyebilirdi; Türkiye, Kıbns Rum Yönetimı'nin (KRY) yapmış olduğu üyelik başvu- rusunu, uluslararası hukuku -1959 ve 1960 Londra ve Zürih Antlaşma- lan- hiçe sayarak kabul etmiş ve iş- leme koymuş olan AB'den bu sü- reci dondurmasını, en azınıdan, Kıb- nsta siyasal bir sonuca ulaşılmadan ve Türkiye, AB'ye üye olarak dahil olmadan Kıbns'ın üye yapılmayaca- ğının garantisini isteyebilirdi; Türki- ye adaylık sürecinin başlatılışı ve iş- leyişi için, öteki on iki aday ülkeye uygulandığı gibi bir takvim ve pla- nın ortaya konmasını isteyebilirdi. Türkiye bunlann hiçbınni yapmadı ve yapamadı. Ülke dahılındekı ba- zı çevreierin dolduruşlan ve o çok Yunanistan, Türkiye ile arasında var olan "Ege" odaklı sorunJardan hiçbirisini Türkiye ile görûşmeler yoluyla çözüralemekten yana değildir. Çünkü Yunanistan, özellikle Avrupa Birliği'ne kaüldıktan bu yana Türkiye ile diyaloğu tam anlamıyla kesmiştir. de bir nabız yoklamayı seçti ve ade- ta Türkiye'nin kararlılığını sınayarak Türkiye tarafından takınılabilecek tavn deşifre etmeye çalıştı. Türkiye Eylül-Aralık 1999 tarihleri arasında bir ikilem sergilemiştir. Bir yandan, Helsinki'nin son dönemeç oiacağı görüşünü yinelerken öte yandan da Helsinki'de adaylığının ilanı için çe- şitli destek arayışlanna girişti. Bu ciddi bir ikilem, içinde bulunulan ikircikli durumun bir göstergesiydi. Oysa ki, Türkiye böyle bir destek arayışı içine gireceği yerde, Helsin- ki'de ilan edilecek adaylığını ancak belli koşullarda kabul edebileceği- ni ifade etseydi, Helsinki'de bugün- kü olumsuzluklara sahip olmayan, bütünüyle farkiı bir tablo oluştura- bilirdi. Türkiye, AB'den geçmiş yüküm- lütüklerini yerine getirmesini isteye- alıştığımız "zafer" yaygaralan için- de Helsinki'ye gefindi. Şimdi akla bir soru gelebiltr "Pekâlâ, Türkiye bun- ları neye dayanarak isteyecekti; bunlan istemeyi elindeki hangi ko- zuna dayandıracaktı?" Bunun ya- nıtı, Eylül 1999 tarihli AB Komisyo- nu öneri karannın attında yatmak- tadır. AB, Aralık 1997'de Türkiye tara- fından askıya ahnan siyasal diyalo- ğun ardından, bu kez Aralık 1999'da, Türkiye tarafından GB'nin de askı- ya aiınması, en azından, gözden geçirilmesi hamlesi ile karşı karşı- ya kalabilirdi. öte yandan, siyasal diyaloğun askıya alınmasının ardın- dan, Türkiye ile ABD arasında ge- rek dış politika ve güvenlik ve ge^ rek ekonomik ve ticari konulardaki yakmlaşmanın daha fazla kendi aley- hine gelişmesine göz yumamaz, yüzyılımızın en önemli rekabet ala- nı olacağı daha şimdiden belli olan Orta Asya ve Kafkasya'daki orta ve uzun vadeB çıkarlannı, konunun Tür- kiye boyutunu ihmal ederek yete- rince koruyamazdı. Bunlara ek ola- rakTürkiye, Avrupa'nın güneydoğu- sunda, Ortadoğu, Orta Asya ve Bal- kanlar üçgeni içinde, AB'nin güven- liği ve ötekı çıkarian açısından çok önemli bir askeri ve stratejik güç idi. Işte, bütün bunlar, AB için vaz- geçilmez önceiikleri ve göz ardı edi- lerneyecek konulan kapsamakta ve beraberindeki riskleri de içermek- teydi, ancak Türkiye bu fırsatı de- ğerlendiremedi. Yunanistan ve AB ilişkıleri ve Türkiye Yunanistan AB'ye aday olduğun- dan bu yana, gerek adaylığı ve gerek üyeliği boyunca AB'den, başta parasal konular olmak üzere, çok önemli çıkariar el- de etmiştir ve de etmektedir. AB içinde, AB'ye katkı yapan- dan daha ziyade AB'ye eko- nomik ve parasal yükler geti- ren birülkedir. Böyle birdurum içinde, AB'nin mevcut parasal yü- künü taşıyan, başta Almanya ol- mak üzere, öteki üyelere karşı kul- lanabileceği elinde fazlaca bir ko- zu yoktur ve onlar tarafından belir- lenecek politikalara, bir anlamda, ister istemez uymak zorundadır. Ne coğrafik konumu, ne stratejik önemi ve ne de sahip olduğu do- ğal kaynaklar bakımından, ne bu- gün ve ne de gelecekte, AB'ye önemli bir potansiyel sunabilme ve katkılar yapabilme şansına ve ola- nağına sahip değildir. Yunanistan'ın AB içinde Türkiye'ye karşı takına- cağı tavır, netice olarak, AB'nin ge- nel tavnyla uyumlu olmak zorunda- dır. Bununla biriikte, AB veYunanis- tan, Türkiye'ye yöneftilecek politi- kalar konusunda birbirlerini, kendi çıkarian doğrultusunda düzeysiz- ce kullanmışlar, uyduruk bir "Yu- ortamının içine Türkiye'yi de çekmeyi başararak oyunlannı sürdürmüşlerdir. Görüldüğü gibi, Yunanistan'ın durumu bu sistem tanımı içinde tam anlamıyla bir pa- rametre özelliğinde olup bu özellik bir yandan Ege'dekiyayılmacılıkve Kıbns'ı Yunanlaştırma politikalan- nın bir sonucu iken öte yandan da AB'nin Türkiye'yi üye yapmama ni- yeti olarak ortaya çıkan ve sistemin bir parametresi olma özelliği ile des- tek bulmaktadır. AB ise ciddi bir ikilemin içindedir. Biryandan Türkiye'yi üye olarak içi- ne almak işine gelmez ve bunu hiç- bir biçimde istemezken, öte yandan da, Türkiye'yi kaybetmeyi göze ala- mamaktadır. AB, işte bu ikilem için- de, Türkiye'yi oyalamakta, hiçbir önemli sonuca yol açmayacak ba- zı girişimleriyle de zaman kazan- maya çalışmaktadır. Türkiye-Yunanistan ilişkileri ve Kıbns Türkiye ile Yunanistan ilişkilerini daha önceden bu sayfalarda etraf- lıca incelemeye çalıştık (5). Bu ne- denle burada yeniden hiçbir aynn- tıya girmeyeceğiz. Bununla biriikte, özet olarak şunu söyleyebiliriz: Yu- nanistan, Türkiye ile arasında var olan "Ege" odaklı sorunlardan hiç- birisini Türkiye ile görûşmeler yoluy- la çözümlemekten yana değildir. Çünkü Yunanistan, özellikle AB'ye katıldıktan bu yana Türkiye ile diya- joğu tam anlamıyla kesmiştir. Bugün iki ülke arasında var olduğu ileri sü- rülen diyalog süreci, suya sabuna dokunmayan ve hiçbir soruna çö- züm aramak ve bulmak yeteneğin- de olmayan yapay birsüreçtirve bu- nun sorumlusu da Yunanistan'dır. Çünkü böylesi işlerine gelmektedir, çünkü bu işlerin AB aracılığıyla çö- zümüne bel bağlamışlar ve bunun kendi çıkarianna olduğuna inanmış- lardır. Sürecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle