Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 2000 CUMA
HABERLER
YiicelSayman, demokratik haklann nerede olursa olsun kullanılması gerektiğini söyledi
'Ceza insancıl olmalı'• Bakanlık yetkililerinin 'oda
sistemi' dediği F tipi cezaevi,
önceki yıllarda da başka
adlarla gündeme geldi.
Cezaevleri kanştı, açlık
grevleri, ölüm oruçlan ve
ölümler yaşandı.
HATİCETUNCER/
CEM ULUTAŞ/BARIŞ POSTER
Adalet Bakanlığı yetkilileri, F tipi
cezaevlerinı "hıks odalar" olarak ni-
telendirirken tutukJu ve hükümlü ya-
kınlan, barolar, tabip odalan ile ay-
dınlar ise "ölüm hücreteri" tanımla-
masmı yaparak "yalnızlaştınna''ya
yol açacak hücre tipi cezaevlerine
karşı çıkıyorlar. Istanbul Barosu Baş-
kanı Doç. Dr. Yücel Sayman ise F ti-
pi cezaevlenni irdelerken, esas ola-
rak, demokrasıyi inanç açısından ele
almak gerektiğıne işaret etti. Sayman,
"Demokrasi haklan neredeolursa ol-
sun kullanılacaktır. Cezaevleri sade-
ce, insanlann cezalan sûresince dış
dünyada gezme hakkından koparbl-
mışobnasıdır. O halde insancıl bir ce-
za anlayışının gerektirdiği cezaevleri
yapdmabdır" dedi.
Aslında F tipi cezaevleri tartışma-
sı yeni değıl. Bakanlık yetkililerinin
"oda sBtemi" dediğii F tipi, önceki yıl-
larda da başka başka adlarla günde-
me geldi ve cezaevlerinin kanşması-
na, açlık grevlerine, ölüm oruçlanna,
hatta ölümlere neden oldu...
Bugün Ftipi denilen sistem, 12 Ey-
lül dönemi cezaevlerinde "hûcre"
sistemi olarak uygulandı ve "yobge-
tirilmeye çahşüan" tutuklu ya da hü-
kümlüler
a
disiplin cezası"na çarptı-
nlarak buralara konuldu...
BayrampaşaCezaevi'nde 146. mad-
deden yargılanan ve "iflah ohnaz"
diye nitelenenler, özel Tip Cezaevi
adı altında inşa edilen cezaevine ko-
nuldular.
Hücre tipinin uygulamaya konul-
duğu bir başka cezaevi ise Eskişehir
Özel Tip Cezaevi oldu. özel olarak
hücre sistemi yapılan ve asla "hüc-
re" olduğu kabul edilmeyen Eskişe-
hir özel Tip Cezaevi'nde odalar, ye-
di buçuk metrekarelik alanlardan olu-
şuyordu. Çeşitli cezaevlerinden ru-
tuİdu ve hükümlüler baskılarla bu ce-
F tipi tarOşması yeni değiL 12 Eylül döoeminde de disiplin cezaa alan hükümlü ve tutukhüar hücrelere konuhıyordu.
zaevine sevk edildiler. Ancak siyasi
tutuklu ve hükümlülerin konulduğu
Eskişehir özel Tip Cezaevi'nde, Ha-
ziran 1989'da başlayan ve 52 gün sü-
ren bir açlık grevi yapıldı... Tutuklu
ve hükümlüler "tecrit edflme" polı-
tikasını protestoediyorlardı. "Tabut-
luk" olarak nitelendirilen bu ceza-
evinde yaşanan ölüm orucu ve ka-
muoyundakı tepkıler üzerine, tutuk-
lu ve hükümlüler başka cezaevlerine
sevk edildiler. Ama ne pahasına?
Ölüm orucunun zayıf düşürdüğü be-
denler birbirlenne zincirlenip, hiçbir
sağlık tedbiri alınmadan dayaklar,
baskılar altında, cezaevi arabalanna
üst üste bındınlerek yola çıkanldılar.
2 kişirun ölümüne mal olan bu zorlu
yolculuk belleklere "kanksörgün" ola-
rak yerleşti... 2 tutuklunun yaşamına
karşılık Eskişehir Cezaevi'nden vaz
geçilmişti...
Ancak bir süre sonra cezaevi, tek
ve üç kişilik hücrelere göre inşa edi-
lerek yeniden açıldı.
'Uykulanm kaçryor'
Aynı olaylann F tipi uygulamasıy-
la yeniden yaşanmasından endişe edi-
lıyor. Bu cezaevlerine ilk aşamada 4
bın tutuklu ve hükümlünün sevk edil-
mesi planlanıyor. Tutuklu ve hüküm-
lülerin, kişiliklerinin ezileceği yerler
olarak F tiplerine gitmek istemedik-
lerini ve direneceklerini ifade ettik-
Ierini anımsa|pn Istanbul Barosu Baş-
karu Doç. Dr. Yücel Sayman, yapı-
mı tamamlanmakta olan F tiplerine
sevk sırasında, operasyonlann ne pa-
hasuıa yapılacağını bilemediklerini
ve uykulannın kaçtığıru ıfade ediyor.
Yücel Sayman, Terörle Mücadele
Yasası'nın 16. maddesindekı "Busuç-
tardan mahkûmobnbumcezalantek
kişilik veya üç kişilik oda sistemine
göre inşa edilen infaz kunımlannda
infaz edilir, açık görûş yaponlmaz,
bükümlülerin birbirieriyle irtiban ve
diğer hükümhılerie haberleşmesine
engel ohınur" ifadeleri nedeniyle, F
tipi cezaevlerinde ortak kullanım alan-
lan olduğuna iüşkin açıklamalan kuş-
kuyla karşıhyor.
Tek kişilik hücrelerin 10 metreka-
re, üç kişiliklerin ise 25 metrekare
olduğu söylenen cezaevinin, kütüp-
hane, işlik, çok amaçlı solon giin PT
tak kullanım alanlan olduğu ifade
ediliyor. Ancak Sayman, bu alanlar-
dan kimlerin ve nasıl yararlandınla-
cağının açık olmadığını ifade ediyor.
Tutuklu ve hükümlülerin yemekleri-
ni, görmedikleri kişiler tarafmdan,
göbekleri hizasında bir delikten ala-
cağını anlatan Sayman, "Ortakyemek-
hane yoksa ortak yaşam yok demek-
tir. Bu izolasyonun en belirley ici nite-
Bgi bu. Ortak mekânlar dedikleri yer-
lersofistike biryalnızlaşarma araa as-
hnda. Ortak mekânlann hepsi, baş-
kalanru gösterip, onlaria irtibat kur-
masınıengelleyerek tdşüiksizleştirme-
nin başka yolu. Yalnızca Türkiye'de
uygulanan şeyler değil bunlar. Yok et-
me, kisüiksizleştirrne. Amerika'da bir
dönem kuüanılan yöntem bu. 'Böle-
ceksin, tecrit edeceksin, kişiliği bo-
zacaksın' anla>Tşı" diye eleştirilerini
sıralıyor. Kurallann da belli olmadı-
ğına dikkat çeken Sayman, "Kütûp-
hane, işnk gibi yeriere nasıl götürüle-
cek? Çalısma, konuşmalan engelle-
nerekyapnrüacak. tçerideruvalet var,
su akacak rru. deterjan verilecek mi?
Bu küçük aynntılar insanın hayannı
bir anda cehenneme çevirebilir" di-
ye konuşuyor.
F tipinin, koğuş sisteminin alterna-
tifi olmadığını vurgulayan Sayman,
tutuklu ya da hükümlünün istediği
zaman başkalanyla iletişim kurabile-
ceği ortak mekânlar olması gerekti-
ğini savunuyor. Bunun demokrasiye
inanç meselesi olduğunu ifade eden
Sayman, şu görüşleri dile getiriyor:
"Cezaevinde de haklardan sözedin-
ce, bazılan alav ederler, Orası hapıs-
hane lüks yer değıl' diye. Bu alay
edenler, kendi kullandıklan haklann
başkalan tarafindan da kullaoılma-
sını komik bulan insanlardır. Kendi
kullandığı haklann. kendisine göre. la-
yık olmayan kişiler tarafindan kulla-
mtmasıru alay konusu \apıyorsa, o za-
ten demokrasiye karşı olan bir anla-
yıştadu*. Demokrasi haklan nerede
olursa olsun kullanılmalıdır. Hapis-
hane, sadece insanlann. cezalan sü-
resince dış dünyada gezme hakkın-
dan koparnlmış olnıasıdır. Bunun dı-
şmdaki bürün haklardan. özel istis-
nalar, güvenlikve disiplinle ilgiB ceza-
landmnalar dışında vararlanmabdır.
~ • • • • l l ı i ı " IIHİMJH ' '
gerektirdiği cezaevleri yapılmalıdır.''
SÜRECEK
Cezaevleri konusunda ABD'de araştırmalar yapan Türker, F tipinin çağdışı olduğunu savundu
'F tipi oda değil hücre sistemidir'Cezaevleri ve infaz sis-
temleri konusunda ABD'de
araştırmalar yapan, denet-
leme görevlerinde bulunan
Melda Türker, çağdaş in-
faz sısteminde hükümlü ve
tutuklulara dışandan aynl-
dığı güvenlik çemberi için-
de "normaT koşullann sağ-
lanması gerektiğini söyle-
di. Türker, "Normal şart-
lar üç kişiye ya da tek kişi-
ye irdelenen yaşam şartia-
n olamaz. Tek kişilik ya-
şam şartı, mahkûm her-
hangi bir şekilde cezaevi
kuraDanna aykın davran-
dığı zaman uygulanan ya-
şamşarödır. Bu >aşanı şar-
ü geçici bir yaşam şartıdu-.
Ama bizde mahkûm hu-
kuk öznesi değil; mahkû-
mun halen hak ve sorum-
luhıldan taahhüt edilnıe-
• Kanun koyucunun, aydınlatılmadan, 18. asnn cezaevi mantalitesiyle
bir mimari tasanm önerildiğini söyleyen Türker, "Ben ABD'de
kanun koyucunun mimari tasanm önerdiğini görmedim; uzman
mimarlann ve cezaevi idarecileriyle birlikte çahşarak belirli
kriterlere göre cezaevi mimarisi yapar" dedi.
miş" dedi.
Genel infaz sistemiyle
ilgili sorulanmızı yanıtla-
yan Melda Türker, "Türk
cezaevleri sisteminin refor-
ma ihtiyacı varsa 70 bin ld-
şi göz önüne aiınarak onla-
nn şu anda aç ohnalan;
sağlık şartlannın. nijyen
şartlannın çok körü ohna-
sı açısından köktenci bir re-
form atağı olması gerekir-
di" dedi. Türker, mahkûm
ve tutuklulann hak ve so-
rumluluklannın tespit edil-
mesinin önemli olduğunu
belirtti. Türker, TMY'nin
16. maddesine itirazın da
"Bir kanun koyucunun na-
sdohırda kendisi bir yaşam
çevresini dikteeder. Bunun
mesnedi nedir? Bir cezaevi
idare etmek kadar dünya-
da zor bir iş yoktur. O ne-
denle cezaevinin mimarisi-
ni kullananlardan sormak
lazım. KuDanıcılar, ceza-
evinin mimarisinin getişö-
rümesindebir ekip hafinde
teknik ekipk çabşmahdır.
Kanun koyucu burada en
son kisidir, cezaevinin ne
otacağma dair. Cezaeviida-
recüiğini kanun koyucu ko-
yamaz" görüşünü savun-
du. Hukuki özne olan mah-
kûmun soyutlanması yeri-
ne hayatının normalliği
prensibinin çok önemli ol-
duğunu vurgulayan Türker
şöyle devam ettı:
"Cezaevinde adanun sa-
hibi deviettir. Aynı dtşanda-
Id gibiiçeridede sağlıkhiz-
meti verilecektir. Çağdaş
cezaevidfikyemek, yangm-
da güvennk gibi şeylerden
daha önemli ne var? Ha-
yati tehlikelerie ilgili konu-
lar, gerektiği gibi sağhk, üç
öğün dryet uzmanı tasdik-
li yemek, hijyenik şartiar-
da yaunlması ve onlann
birbirmden konınacakşe-
kilde de\ let tarafindan gö-
zetlenip denetlenmesidir.
Oda gibikomik bir laf kul-
lanmayız. F ripine öyle di-
yorlar: Oda. Buna hücre
deriz. Kimse kimseyi kan-
dumasm. Oda denmesinin
nedeni. hücredenilirseyan-
İ1Ş algılanır dije."
F tipinin de koridorlann
iki yanma dizilen yaşam
alanlanndan oluşan lineer
sistem olduğunu ve ceza-
evicilik açısından güven-
lik ve istikrann sağlanma-
sı için yararlı birsistem ol-
madığını savunan Türker
şöyle konuştu: "Kanun ko-
yucu, aydınlatılmadan, 18.
asnn cezaevi mantalitesiy-
le bir mimari tasanm öoer-
miş. Ben ABD'de kanun
koyucunun mimari tasa-
nm önerdiğini görmedim.''
BİRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
ÜniversReyi Yeniden
Kurmak...
Üniversite, yeniden gündemdedir. Gündemden
hiç çıkmadı zaten. Çağdaş bir yapı ve işleyişe,
onun yanı sıra gerçekten akademik bir anlayış ve
özgürlüğe kavuşuncaya kadar da gündemde oia-
cak, olmalı da... •
Son olarak, rektöıiük seçimleri dolayısıyla açı-
lan tartışmada, Cumhurbaşkanrnın tavrı yerinde-
dir. Üniversite özgürse, rektörünü kendisi seçecek-
tir. Tepede birorganın, o seçime kendi keyfine gö-
re müdahale edip bir biçim vermeye ve Cumhur-
başkanı'nı da buna ortak etmeye hakkı yoktur.
Efendim öyle olmazsa, üniversrtelerimiz elden çı-
karmış, özellikle de "laik cumhuriyete sahip çık-
ma" kararlılığı kınlırmış. Oysa YÖK, "laik cumhu-
riyetikonıma"da pek önemli bir görevi yerine ge-
tiriyormuş.
llahi dostlaıi Ünıversıtelerimiz zaten elden çık-
mıştır. Birkaçı bir yana, hıçbirinde bilimsel bir et-
kinlik yoktur. Ne cıddî bir araştırma, ne oturmuş
bir öğretim! Üniversiteyi üniversite yapan başta bun-
lardır. Her yanıyla çağın dışına düşmüş ve yerter-
de sürüklenen bir üniversiteden "laik cumhuriye-
te sahip çıkma" kararlılığı bekleyebilir misiniz? O
laik cumhuriyeti kuranlar ki, "Hayatta en hakiki
mürşitilimdir"^dedemişlerdir. Içinde °///m"eyerve-
rilmeyen bir "bilimyurdu", yani üniversite, laik bir
doğrultuyu nasıl koruyacaktır?
Yasaklarlamı? •«••• T
-" ••
•••
"Efendim, üniversitelerimiz kokuşmuştur; onu
yukardan denetlemezsek hiç dûzeltemeyiz." YÖK,
bu bakımdan da elzemmiş.
Tabii sormak lazımdır: Üniversitelerimiz niye bu
duruma düştü?
Üniversıtelerimizi bu duruma düşüren, başka
nedenlerin yanı sıra, başta 12 Eylül, onun "anaya-
sa"sı, onun çıkardığı Yükseköğretim Yasası ve gi-
riştiği tasfıye olmuştur. 12 Eylül, uşaklanna yaptır-
dığı ve düpedüz "ikrah yoluyla" yürürlüğe soktu-
ğu "anayasa "sryla ülkeye bir kışla düzeni getirmek
isterken, çıkardığı Yükseköğretim Yasası'yla üni-
versitelere de aynı deli gömleğini giydirmiştir. YÖK,
üniversitelere getirılen "katı merkeziyetçi ve hiye-
rarşik" düzenin bekçısi, jandarmasıdır. Mayasın-
da böyle antidemokratik öğeler taşımaktadır. Da-
ha dünyaya gelirken, böyle bir sakatlıkla "ma-
lul"dür, ve başından beri de 12 Eytül ideolojtsinin
uygulayıcısı olmuştur.
12 Eylül, sol'un belini kınp politikanın kapılannı
sağ'a açarken, üniversiteler de bundan nasibini al-
mıştır; gericilik, şeriatçılık, tarikatçılık, şoven milli-
yetçilik de üniversıtede gelip rahatça yuvalanmış-
tır. 9O'lı yıllann politikacılan, siyasal çıkarlar uğru-
na neredeyse her ile bir üniversite sürecini başla-
tıp ya da hıziandınp "tabela ûniversiteleri" çtğtnnı
açınca, üniversite bir de bu yönden elden kaçıyor-
du.
• • •
dr.i.u;YÖ*C üniversitelerimizdeki bozuluşur* başlıca
etkenlörinden biridir. Biryerden sonra, gelişrnele-
rin bir uçuruma doğru gittiğini, en başta da "laik
cumhuriyet"in tehlikeye düştüğünü görünce de,
bir şeyleri kurtarmaya soyunmuştur. Hayır, ne o ne
de başkalan, 12 Eylül'le kurulan düzen ve yapı
sürdükçe, hiçbir şeyi kurtarmayı başaramayacak-
lardır.
Sorun, doğrudan doğruya bu düzen ve yapıdır.
Onu ortadan kaldırabiliyor muyuz?
Yani, 12 Eylül'ün "kışla talimnamesi"nin yerine
çağdaş, bu arada cumhuriyetin değerlenne içten-
likle sahip çıkan bir anayasa yapıp yürürlüğe so-
kabiliyor muyuz? 12 Eylül'ün "seyyiat"ından biri
olan Yükseköğretim Yasası'nın yerine, üniversite-
yi adam yerine koyan, ona güvenen; bu arada onu
demokratik bir yapı ve akademik özgürlüklerle do-
natırken, bütün ûniversiteleri çağın önceliklerine yö-
neltmede bir işbirliği içinde tutacak, onlann yolla-
nnı açacak bir genel çatıyı kurup çatabiliyor mu-
yuz?
Budur yollan açacak, en azından rahat bir so-
luk aldıracak olan!
Keşke bunlaryeni yüzyıla girerken yapılabilsey-
di.
Ama bugünden tezi yok, kollan sıvamalı!
Gecikirsek, üniversite adına, ne denli önemli
olursa olsun şu ya da bu sorunla uğraşıp asıl bü-
tünü onarmayı gözden kaçınrsak, bir şey kazana-
cak değiliz; tersine kanser, daha da saracak bün-
yeyi.
Gönül rahatlığıyla eklemiş de olalım: Yükseköğ-
retim Yasası'nın, giderek YÖK'ün anladığı ve uy-
guladığı anlamda Atatürkçülüğün gerçek anlam-
da Atatürkçülükle de uzaktan yatandan ilişkisi yok-
tur. Ortada dolaştınlan, olsa olsa bir karikatürdür.
Zaran mı? En başta belki şu: Zamirinde binbir hi-
noğluhinlik yatan lıberal şarlatanlık, buna bakıp
"resmi amentü" diye dalgasını geçiyor...
H e k i m I e r d e h ü c r e s i s t e m i n e k a r s ı
'İzolasyon insanın
varlığına aykındır'Hücre tipi cezaevlen tarüşma-
lannda, hekunler de araştırma-
lan ve raporlanyla yer aldılar.
Hekimler izolasyonun, insanın
bir yönünü yok ettiğı ıçin kabul
edüemez olduğunu savunuyor-
lar. Türk Tabipler Birlıği Öcin-
cı Başkanı Metin Bakkaka. F ti-
pi cezaevleri ve izolasyonu şöy-
le değerlendırdi:
"tzolasyonun kişiler üzerin-
defizikselve ruhsal açıdan doğ-
rudan etkikri vardır. Fiziksel
olarak görme >-a da du>mada
azalma anlamında doğrudan
sonuçlan olduğu gibi, sinirsel
npte sağırhk, çınlamalar gibi
problemler orta>a çıkar. Sosyal
BoiasyoiLsalgısalsjstenıde de de-
ğişiklikier ortaya çıkanyor. Sal-
gısal sistcmdeki bozukluk so-
nucunda dengesiz kilo ahş, ba-
yanlarda salgısal periyottarda
bozukluk, kıllanma. erken me-
nopozgözlenmis. Ülkemize iliş-
kin doğrudan çahşmalar yok.
Salgısal sistemin dışında bağı-
şıkhk sistemindeproblemlerya-
raoyor. Ozeuıkle hücresel bağj-
şıknk sisteminde yanıtta azal-
ma olduğu zaman virütik enfek-
srvonlar gelişebiliyor. Tümörle-
rin geüşmesinde farkhlıklar gi-
bL. Sonuç olarak bu izolasvon
ortamlannm görme-işirme du-
yulannra ötesinde salgısal bağı-
şıkhk sisteminde doğrudan et-
kileri var. Ruhsal anlamda, tah-
min edfleceği gibi, iz»lasyon or-
tamlan algı ve duyu bozukiuk-
larnun bozulmasına nedenohır.
Cezaevlerine Uişkinfizikselta-
sarum büıyoruz. tzolasyon or-
tamının gerekli bütün unsurla-
nnı içeriyor. tzolasyon birinsa-
nın doğrudan varuğma ayian-
du;"
Istanbul Tabıp Odası Insan
Hakları Komısyonu Başkanı
YeşimIşleğeo de hücre uygula-
malanyla ılgüı uluslararası ör-
gütlerin raporlannı ıncelemış
ve Tûıkıye'de de çeşitli çauşma-
larda bulunmuş. F tipi cezaev-
leri inşa edılırken hekun görü-
şü alınmamasıru eleştıren Yeşım
tşleğen'in gözlemleri de şöyle:
"Kartal Soğanhk F Tıpi Ce-
zaevi'nde bulunmuş 3 kişinin
basvurusu üzerine yapnğunız
incelemelerde bu kişiler kendi-
lerinde aşın heyecan ve duygu
durunıu.aşın derecede gerflim-
den söz ettiler. Anlatnldan İZD-
lasyonun sonucu agresif sakür-
gan tabtovu dogruhıyor."
İHD İstanbul Sube Baskanı Keskin
'Yalnızlaştırma,
insan haklan ihlali'Insan Haklan Demeği (İHD),
hükümetin günderrundeki F ti-
pi cezaevlerinı, "bireyiwörgüt-
lülükleri yoketmek" üzere ge-
liştirilen bir proje olarak de-
ğerlendiriyor. İHD Istanbul Şu-
be Başkanı avukat Eren Keskin,
F tipi tartışmasına ılışkin soru-
lanmıza şu yanıtlan verdı:
-BuFtipicezaevineredençık-
tı?
- Aslında hücre tipi cezaev-
leri -ki yüksek güvenlıkli birim-
ler deniyor bunlara- esas ola-
rak CIA patentli. CIA tarann-
dan 1960'U yıllann başında Ed-
gar Shine adlı birprofesöre, tu-
tuklu ve hükümlüler "Idarey-
le nasıl uyumhı hale getiriBr,
uyumhı hale getirüemeyenler
isenasılyokedilir" bunun araş-
tırması yaptınlmış ve sonunda
24 maddelik bir cezaevi mode-
li ortaya konulmuş. En yoğun
biçimiyle deAlmanya'da uygu-
lanmış.
- Siznasıl değeriendiriyorsu-
nuz?
- Biz insan haklan savunu-
culan olarak, önceükle bireyin
tecridi ve yalnızlaştmlması ola-
rak görüyoruz F tipini. İnsan
haklanna aykın olduğunu dü-
şünüyoruz. İnsanın cezaevinde
de olsa yalnız yaşamaya zorlan-
ması bizce çok kötü bir insan
haklan ihlali.
- Size göre amaç ne?
- Esas olarak amaç, bireyi ve
örgütlülükleri yok etmek. So-
nuçta çok önemli bir aynntı
var. Aslında tabıi konu Abdul-
lah Öcalan olunca kimse ilgi-
lenmiyor, ama Imrah Ceza-
evi'nin içtüzüğünde çok önem-
li bir aynnh var. Örneğuı, ka-
pılar ne zaman açılır? Bunla-
rın ıçinde "tutuklu kendineza-
rar verdiği zaman" diye bir
madde var. Neden kendisme
zarar verdiği zaman kapı açı-
lu- ıfadesi kullanılıyor? Çünkü
tutuklunun bu koşullarda ken-
disine zarar verebileceği ön-
görülüyor. Amaçlanan, kişinin
kendi kendisını yok etmesidir.
* Koğuş sistemini mi savunu-
yorsunuz?
- O da çok sağlıklı değil. In-
sanlaryalnız kalmak istedikle-
rinde kalamıyorlar, bulaşıcı
hastalıklaryayılıyor. Ama dev-
letin yapmak istediği şey, insan-
lan hücrelere kapatıp birbirie-
riyle ilişkilenni kesmek ve ta-
mamen yalıtmak.
BANT SESSİZ, REJİ
SENSİZ KALDI.
KAHKAHAN, "
COŞKUN BİZİMLE...
TRT HABER
YÖNETMENİ
YAVUZ
ÖZKAN'I
KAYBETTİK.
GÜLE GÜLE VAVUZ...
YAYIN IÇJN, HABER
İQİN, HER ŞEY İQİN
TEŞEKKÜRLER...
TRT'DEN
ARKADAŞLARI
tETT pasomu kaybettim. Hûkümsüzdür.
C TEOMAN BEYAZIT