27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 2000 CUMA HABERLER YiicelSayman, demokratik haklann nerede olursa olsun kullanılması gerektiğini söyledi 'Ceza insancıl olmalı'• Bakanlık yetkililerinin 'oda sistemi' dediği F tipi cezaevi, önceki yıllarda da başka adlarla gündeme geldi. Cezaevleri kanştı, açlık grevleri, ölüm oruçlan ve ölümler yaşandı. HATİCETUNCER/ CEM ULUTAŞ/BARIŞ POSTER Adalet Bakanlığı yetkilileri, F tipi cezaevlerinı "hıks odalar" olarak ni- telendirirken tutukJu ve hükümlü ya- kınlan, barolar, tabip odalan ile ay- dınlar ise "ölüm hücreteri" tanımla- masmı yaparak "yalnızlaştınna''ya yol açacak hücre tipi cezaevlerine karşı çıkıyorlar. Istanbul Barosu Baş- kanı Doç. Dr. Yücel Sayman ise F ti- pi cezaevlenni irdelerken, esas ola- rak, demokrasıyi inanç açısından ele almak gerektiğıne işaret etti. Sayman, "Demokrasi haklan neredeolursa ol- sun kullanılacaktır. Cezaevleri sade- ce, insanlann cezalan sûresince dış dünyada gezme hakkından koparbl- mışobnasıdır. O halde insancıl bir ce- za anlayışının gerektirdiği cezaevleri yapdmabdır" dedi. Aslında F tipi cezaevleri tartışma- sı yeni değıl. Bakanlık yetkililerinin "oda sBtemi" dediğii F tipi, önceki yıl- larda da başka başka adlarla günde- me geldi ve cezaevlerinin kanşması- na, açlık grevlerine, ölüm oruçlanna, hatta ölümlere neden oldu... Bugün Ftipi denilen sistem, 12 Ey- lül dönemi cezaevlerinde "hûcre" sistemi olarak uygulandı ve "yobge- tirilmeye çahşüan" tutuklu ya da hü- kümlüler a disiplin cezası"na çarptı- nlarak buralara konuldu... BayrampaşaCezaevi'nde 146. mad- deden yargılanan ve "iflah ohnaz" diye nitelenenler, özel Tip Cezaevi adı altında inşa edilen cezaevine ko- nuldular. Hücre tipinin uygulamaya konul- duğu bir başka cezaevi ise Eskişehir Özel Tip Cezaevi oldu. özel olarak hücre sistemi yapılan ve asla "hüc- re" olduğu kabul edilmeyen Eskişe- hir özel Tip Cezaevi'nde odalar, ye- di buçuk metrekarelik alanlardan olu- şuyordu. Çeşitli cezaevlerinden ru- tuİdu ve hükümlüler baskılarla bu ce- F tipi tarOşması yeni değiL 12 Eylül döoeminde de disiplin cezaa alan hükümlü ve tutukhüar hücrelere konuhıyordu. zaevine sevk edildiler. Ancak siyasi tutuklu ve hükümlülerin konulduğu Eskişehir özel Tip Cezaevi'nde, Ha- ziran 1989'da başlayan ve 52 gün sü- ren bir açlık grevi yapıldı... Tutuklu ve hükümlüler "tecrit edflme" polı- tikasını protestoediyorlardı. "Tabut- luk" olarak nitelendirilen bu ceza- evinde yaşanan ölüm orucu ve ka- muoyundakı tepkıler üzerine, tutuk- lu ve hükümlüler başka cezaevlerine sevk edildiler. Ama ne pahasına? Ölüm orucunun zayıf düşürdüğü be- denler birbirlenne zincirlenip, hiçbir sağlık tedbiri alınmadan dayaklar, baskılar altında, cezaevi arabalanna üst üste bındınlerek yola çıkanldılar. 2 kişirun ölümüne mal olan bu zorlu yolculuk belleklere "kanksörgün" ola- rak yerleşti... 2 tutuklunun yaşamına karşılık Eskişehir Cezaevi'nden vaz geçilmişti... Ancak bir süre sonra cezaevi, tek ve üç kişilik hücrelere göre inşa edi- lerek yeniden açıldı. 'Uykulanm kaçryor' Aynı olaylann F tipi uygulamasıy- la yeniden yaşanmasından endişe edi- lıyor. Bu cezaevlerine ilk aşamada 4 bın tutuklu ve hükümlünün sevk edil- mesi planlanıyor. Tutuklu ve hüküm- lülerin, kişiliklerinin ezileceği yerler olarak F tiplerine gitmek istemedik- lerini ve direneceklerini ifade ettik- Ierini anımsa|pn Istanbul Barosu Baş- karu Doç. Dr. Yücel Sayman, yapı- mı tamamlanmakta olan F tiplerine sevk sırasında, operasyonlann ne pa- hasuıa yapılacağını bilemediklerini ve uykulannın kaçtığıru ıfade ediyor. Yücel Sayman, Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesindekı "Busuç- tardan mahkûmobnbumcezalantek kişilik veya üç kişilik oda sistemine göre inşa edilen infaz kunımlannda infaz edilir, açık görûş yaponlmaz, bükümlülerin birbirieriyle irtiban ve diğer hükümhılerie haberleşmesine engel ohınur" ifadeleri nedeniyle, F tipi cezaevlerinde ortak kullanım alan- lan olduğuna iüşkin açıklamalan kuş- kuyla karşıhyor. Tek kişilik hücrelerin 10 metreka- re, üç kişiliklerin ise 25 metrekare olduğu söylenen cezaevinin, kütüp- hane, işlik, çok amaçlı solon giin PT tak kullanım alanlan olduğu ifade ediliyor. Ancak Sayman, bu alanlar- dan kimlerin ve nasıl yararlandınla- cağının açık olmadığını ifade ediyor. Tutuklu ve hükümlülerin yemekleri- ni, görmedikleri kişiler tarafmdan, göbekleri hizasında bir delikten ala- cağını anlatan Sayman, "Ortakyemek- hane yoksa ortak yaşam yok demek- tir. Bu izolasyonun en belirley ici nite- Bgi bu. Ortak mekânlar dedikleri yer- lersofistike biryalnızlaşarma araa as- hnda. Ortak mekânlann hepsi, baş- kalanru gösterip, onlaria irtibat kur- masınıengelleyerek tdşüiksizleştirme- nin başka yolu. Yalnızca Türkiye'de uygulanan şeyler değil bunlar. Yok et- me, kisüiksizleştirrne. Amerika'da bir dönem kuüanılan yöntem bu. 'Böle- ceksin, tecrit edeceksin, kişiliği bo- zacaksın' anla>Tşı" diye eleştirilerini sıralıyor. Kurallann da belli olmadı- ğına dikkat çeken Sayman, "Kütûp- hane, işnk gibi yeriere nasıl götürüle- cek? Çalısma, konuşmalan engelle- nerekyapnrüacak. tçerideruvalet var, su akacak rru. deterjan verilecek mi? Bu küçük aynntılar insanın hayannı bir anda cehenneme çevirebilir" di- ye konuşuyor. F tipinin, koğuş sisteminin alterna- tifi olmadığını vurgulayan Sayman, tutuklu ya da hükümlünün istediği zaman başkalanyla iletişim kurabile- ceği ortak mekânlar olması gerekti- ğini savunuyor. Bunun demokrasiye inanç meselesi olduğunu ifade eden Sayman, şu görüşleri dile getiriyor: "Cezaevinde de haklardan sözedin- ce, bazılan alav ederler, Orası hapıs- hane lüks yer değıl' diye. Bu alay edenler, kendi kullandıklan haklann başkalan tarafindan da kullaoılma- sını komik bulan insanlardır. Kendi kullandığı haklann. kendisine göre. la- yık olmayan kişiler tarafindan kulla- mtmasıru alay konusu \apıyorsa, o za- ten demokrasiye karşı olan bir anla- yıştadu*. Demokrasi haklan nerede olursa olsun kullanılmalıdır. Hapis- hane, sadece insanlann. cezalan sü- resince dış dünyada gezme hakkın- dan koparnlmış olnıasıdır. Bunun dı- şmdaki bürün haklardan. özel istis- nalar, güvenlikve disiplinle ilgiB ceza- landmnalar dışında vararlanmabdır. ~ • • • • l l ı i ı " IIHİMJH ' ' gerektirdiği cezaevleri yapılmalıdır.'' SÜRECEK Cezaevleri konusunda ABD'de araştırmalar yapan Türker, F tipinin çağdışı olduğunu savundu 'F tipi oda değil hücre sistemidir'Cezaevleri ve infaz sis- temleri konusunda ABD'de araştırmalar yapan, denet- leme görevlerinde bulunan Melda Türker, çağdaş in- faz sısteminde hükümlü ve tutuklulara dışandan aynl- dığı güvenlik çemberi için- de "normaT koşullann sağ- lanması gerektiğini söyle- di. Türker, "Normal şart- lar üç kişiye ya da tek kişi- ye irdelenen yaşam şartia- n olamaz. Tek kişilik ya- şam şartı, mahkûm her- hangi bir şekilde cezaevi kuraDanna aykın davran- dığı zaman uygulanan ya- şamşarödır. Bu >aşanı şar- ü geçici bir yaşam şartıdu-. Ama bizde mahkûm hu- kuk öznesi değil; mahkû- mun halen hak ve sorum- luhıldan taahhüt edilnıe- • Kanun koyucunun, aydınlatılmadan, 18. asnn cezaevi mantalitesiyle bir mimari tasanm önerildiğini söyleyen Türker, "Ben ABD'de kanun koyucunun mimari tasanm önerdiğini görmedim; uzman mimarlann ve cezaevi idarecileriyle birlikte çahşarak belirli kriterlere göre cezaevi mimarisi yapar" dedi. miş" dedi. Genel infaz sistemiyle ilgili sorulanmızı yanıtla- yan Melda Türker, "Türk cezaevleri sisteminin refor- ma ihtiyacı varsa 70 bin ld- şi göz önüne aiınarak onla- nn şu anda aç ohnalan; sağlık şartlannın. nijyen şartlannın çok körü ohna- sı açısından köktenci bir re- form atağı olması gerekir- di" dedi. Türker, mahkûm ve tutuklulann hak ve so- rumluluklannın tespit edil- mesinin önemli olduğunu belirtti. Türker, TMY'nin 16. maddesine itirazın da "Bir kanun koyucunun na- sdohırda kendisi bir yaşam çevresini dikteeder. Bunun mesnedi nedir? Bir cezaevi idare etmek kadar dünya- da zor bir iş yoktur. O ne- denle cezaevinin mimarisi- ni kullananlardan sormak lazım. KuDanıcılar, ceza- evinin mimarisinin getişö- rümesindebir ekip hafinde teknik ekipk çabşmahdır. Kanun koyucu burada en son kisidir, cezaevinin ne otacağma dair. Cezaeviida- recüiğini kanun koyucu ko- yamaz" görüşünü savun- du. Hukuki özne olan mah- kûmun soyutlanması yeri- ne hayatının normalliği prensibinin çok önemli ol- duğunu vurgulayan Türker şöyle devam ettı: "Cezaevinde adanun sa- hibi deviettir. Aynı dtşanda- Id gibiiçeridede sağlıkhiz- meti verilecektir. Çağdaş cezaevidfikyemek, yangm- da güvennk gibi şeylerden daha önemli ne var? Ha- yati tehlikelerie ilgili konu- lar, gerektiği gibi sağhk, üç öğün dryet uzmanı tasdik- li yemek, hijyenik şartiar- da yaunlması ve onlann birbirmden konınacakşe- kilde de\ let tarafindan gö- zetlenip denetlenmesidir. Oda gibikomik bir laf kul- lanmayız. F ripine öyle di- yorlar: Oda. Buna hücre deriz. Kimse kimseyi kan- dumasm. Oda denmesinin nedeni. hücredenilirseyan- İ1Ş algılanır dije." F tipinin de koridorlann iki yanma dizilen yaşam alanlanndan oluşan lineer sistem olduğunu ve ceza- evicilik açısından güven- lik ve istikrann sağlanma- sı için yararlı birsistem ol- madığını savunan Türker şöyle konuştu: "Kanun ko- yucu, aydınlatılmadan, 18. asnn cezaevi mantalitesiy- le bir mimari tasanm öoer- miş. Ben ABD'de kanun koyucunun mimari tasa- nm önerdiğini görmedim.'' BİRBAKIMA SERVER TANİLLİ ÜniversReyi Yeniden Kurmak... Üniversite, yeniden gündemdedir. Gündemden hiç çıkmadı zaten. Çağdaş bir yapı ve işleyişe, onun yanı sıra gerçekten akademik bir anlayış ve özgürlüğe kavuşuncaya kadar da gündemde oia- cak, olmalı da... • Son olarak, rektöıiük seçimleri dolayısıyla açı- lan tartışmada, Cumhurbaşkanrnın tavrı yerinde- dir. Üniversite özgürse, rektörünü kendisi seçecek- tir. Tepede birorganın, o seçime kendi keyfine gö- re müdahale edip bir biçim vermeye ve Cumhur- başkanı'nı da buna ortak etmeye hakkı yoktur. Efendim öyle olmazsa, üniversrtelerimiz elden çı- karmış, özellikle de "laik cumhuriyete sahip çık- ma" kararlılığı kınlırmış. Oysa YÖK, "laik cumhu- riyetikonıma"da pek önemli bir görevi yerine ge- tiriyormuş. llahi dostlaıi Ünıversıtelerimiz zaten elden çık- mıştır. Birkaçı bir yana, hıçbirinde bilimsel bir et- kinlik yoktur. Ne cıddî bir araştırma, ne oturmuş bir öğretim! Üniversiteyi üniversite yapan başta bun- lardır. Her yanıyla çağın dışına düşmüş ve yerter- de sürüklenen bir üniversiteden "laik cumhuriye- te sahip çıkma" kararlılığı bekleyebilir misiniz? O laik cumhuriyeti kuranlar ki, "Hayatta en hakiki mürşitilimdir"^dedemişlerdir. Içinde °///m"eyerve- rilmeyen bir "bilimyurdu", yani üniversite, laik bir doğrultuyu nasıl koruyacaktır? Yasaklarlamı? •«••• T -" •• ••• "Efendim, üniversitelerimiz kokuşmuştur; onu yukardan denetlemezsek hiç dûzeltemeyiz." YÖK, bu bakımdan da elzemmiş. Tabii sormak lazımdır: Üniversitelerimiz niye bu duruma düştü? Üniversıtelerimizi bu duruma düşüren, başka nedenlerin yanı sıra, başta 12 Eylül, onun "anaya- sa"sı, onun çıkardığı Yükseköğretim Yasası ve gi- riştiği tasfıye olmuştur. 12 Eylül, uşaklanna yaptır- dığı ve düpedüz "ikrah yoluyla" yürürlüğe soktu- ğu "anayasa "sryla ülkeye bir kışla düzeni getirmek isterken, çıkardığı Yükseköğretim Yasası'yla üni- versitelere de aynı deli gömleğini giydirmiştir. YÖK, üniversitelere getirılen "katı merkeziyetçi ve hiye- rarşik" düzenin bekçısi, jandarmasıdır. Mayasın- da böyle antidemokratik öğeler taşımaktadır. Da- ha dünyaya gelirken, böyle bir sakatlıkla "ma- lul"dür, ve başından beri de 12 Eytül ideolojtsinin uygulayıcısı olmuştur. 12 Eylül, sol'un belini kınp politikanın kapılannı sağ'a açarken, üniversiteler de bundan nasibini al- mıştır; gericilik, şeriatçılık, tarikatçılık, şoven milli- yetçilik de üniversıtede gelip rahatça yuvalanmış- tır. 9O'lı yıllann politikacılan, siyasal çıkarlar uğru- na neredeyse her ile bir üniversite sürecini başla- tıp ya da hıziandınp "tabela ûniversiteleri" çtğtnnı açınca, üniversite bir de bu yönden elden kaçıyor- du. • • • dr.i.u;YÖ*C üniversitelerimizdeki bozuluşur* başlıca etkenlörinden biridir. Biryerden sonra, gelişrnele- rin bir uçuruma doğru gittiğini, en başta da "laik cumhuriyet"in tehlikeye düştüğünü görünce de, bir şeyleri kurtarmaya soyunmuştur. Hayır, ne o ne de başkalan, 12 Eylül'le kurulan düzen ve yapı sürdükçe, hiçbir şeyi kurtarmayı başaramayacak- lardır. Sorun, doğrudan doğruya bu düzen ve yapıdır. Onu ortadan kaldırabiliyor muyuz? Yani, 12 Eylül'ün "kışla talimnamesi"nin yerine çağdaş, bu arada cumhuriyetin değerlenne içten- likle sahip çıkan bir anayasa yapıp yürürlüğe so- kabiliyor muyuz? 12 Eylül'ün "seyyiat"ından biri olan Yükseköğretim Yasası'nın yerine, üniversite- yi adam yerine koyan, ona güvenen; bu arada onu demokratik bir yapı ve akademik özgürlüklerle do- natırken, bütün ûniversiteleri çağın önceliklerine yö- neltmede bir işbirliği içinde tutacak, onlann yolla- nnı açacak bir genel çatıyı kurup çatabiliyor mu- yuz? Budur yollan açacak, en azından rahat bir so- luk aldıracak olan! Keşke bunlaryeni yüzyıla girerken yapılabilsey- di. Ama bugünden tezi yok, kollan sıvamalı! Gecikirsek, üniversite adına, ne denli önemli olursa olsun şu ya da bu sorunla uğraşıp asıl bü- tünü onarmayı gözden kaçınrsak, bir şey kazana- cak değiliz; tersine kanser, daha da saracak bün- yeyi. Gönül rahatlığıyla eklemiş de olalım: Yükseköğ- retim Yasası'nın, giderek YÖK'ün anladığı ve uy- guladığı anlamda Atatürkçülüğün gerçek anlam- da Atatürkçülükle de uzaktan yatandan ilişkisi yok- tur. Ortada dolaştınlan, olsa olsa bir karikatürdür. Zaran mı? En başta belki şu: Zamirinde binbir hi- noğluhinlik yatan lıberal şarlatanlık, buna bakıp "resmi amentü" diye dalgasını geçiyor... H e k i m I e r d e h ü c r e s i s t e m i n e k a r s ı 'İzolasyon insanın varlığına aykındır'Hücre tipi cezaevlen tarüşma- lannda, hekunler de araştırma- lan ve raporlanyla yer aldılar. Hekimler izolasyonun, insanın bir yönünü yok ettiğı ıçin kabul edüemez olduğunu savunuyor- lar. Türk Tabipler Birlıği Öcin- cı Başkanı Metin Bakkaka. F ti- pi cezaevleri ve izolasyonu şöy- le değerlendırdi: "tzolasyonun kişiler üzerin- defizikselve ruhsal açıdan doğ- rudan etkikri vardır. Fiziksel olarak görme >-a da du>mada azalma anlamında doğrudan sonuçlan olduğu gibi, sinirsel npte sağırhk, çınlamalar gibi problemler orta>a çıkar. Sosyal BoiasyoiLsalgısalsjstenıde de de- ğişiklikier ortaya çıkanyor. Sal- gısal sistcmdeki bozukluk so- nucunda dengesiz kilo ahş, ba- yanlarda salgısal periyottarda bozukluk, kıllanma. erken me- nopozgözlenmis. Ülkemize iliş- kin doğrudan çahşmalar yok. Salgısal sistemin dışında bağı- şıkhk sistemindeproblemlerya- raoyor. Ozeuıkle hücresel bağj- şıknk sisteminde yanıtta azal- ma olduğu zaman virütik enfek- srvonlar gelişebiliyor. Tümörle- rin geüşmesinde farkhlıklar gi- bL. Sonuç olarak bu izolasvon ortamlannm görme-işirme du- yulannra ötesinde salgısal bağı- şıkhk sisteminde doğrudan et- kileri var. Ruhsal anlamda, tah- min edfleceği gibi, iz»lasyon or- tamlan algı ve duyu bozukiuk- larnun bozulmasına nedenohır. Cezaevlerine Uişkinfizikselta- sarum büıyoruz. tzolasyon or- tamının gerekli bütün unsurla- nnı içeriyor. tzolasyon birinsa- nın doğrudan varuğma ayian- du;" Istanbul Tabıp Odası Insan Hakları Komısyonu Başkanı YeşimIşleğeo de hücre uygula- malanyla ılgüı uluslararası ör- gütlerin raporlannı ıncelemış ve Tûıkıye'de de çeşitli çauşma- larda bulunmuş. F tipi cezaev- leri inşa edılırken hekun görü- şü alınmamasıru eleştıren Yeşım tşleğen'in gözlemleri de şöyle: "Kartal Soğanhk F Tıpi Ce- zaevi'nde bulunmuş 3 kişinin basvurusu üzerine yapnğunız incelemelerde bu kişiler kendi- lerinde aşın heyecan ve duygu durunıu.aşın derecede gerflim- den söz ettiler. Anlatnldan İZD- lasyonun sonucu agresif sakür- gan tabtovu dogruhıyor." İHD İstanbul Sube Baskanı Keskin 'Yalnızlaştırma, insan haklan ihlali'Insan Haklan Demeği (İHD), hükümetin günderrundeki F ti- pi cezaevlerinı, "bireyiwörgüt- lülükleri yoketmek" üzere ge- liştirilen bir proje olarak de- ğerlendiriyor. İHD Istanbul Şu- be Başkanı avukat Eren Keskin, F tipi tartışmasına ılışkin soru- lanmıza şu yanıtlan verdı: -BuFtipicezaevineredençık- tı? - Aslında hücre tipi cezaev- leri -ki yüksek güvenlıkli birim- ler deniyor bunlara- esas ola- rak CIA patentli. CIA tarann- dan 1960'U yıllann başında Ed- gar Shine adlı birprofesöre, tu- tuklu ve hükümlüler "Idarey- le nasıl uyumhı hale getiriBr, uyumhı hale getirüemeyenler isenasılyokedilir" bunun araş- tırması yaptınlmış ve sonunda 24 maddelik bir cezaevi mode- li ortaya konulmuş. En yoğun biçimiyle deAlmanya'da uygu- lanmış. - Siznasıl değeriendiriyorsu- nuz? - Biz insan haklan savunu- culan olarak, önceükle bireyin tecridi ve yalnızlaştmlması ola- rak görüyoruz F tipini. İnsan haklanna aykın olduğunu dü- şünüyoruz. İnsanın cezaevinde de olsa yalnız yaşamaya zorlan- ması bizce çok kötü bir insan haklan ihlali. - Size göre amaç ne? - Esas olarak amaç, bireyi ve örgütlülükleri yok etmek. So- nuçta çok önemli bir aynntı var. Aslında tabıi konu Abdul- lah Öcalan olunca kimse ilgi- lenmiyor, ama Imrah Ceza- evi'nin içtüzüğünde çok önem- li bir aynnh var. Örneğuı, ka- pılar ne zaman açılır? Bunla- rın ıçinde "tutuklu kendineza- rar verdiği zaman" diye bir madde var. Neden kendisme zarar verdiği zaman kapı açı- lu- ıfadesi kullanılıyor? Çünkü tutuklunun bu koşullarda ken- disine zarar verebileceği ön- görülüyor. Amaçlanan, kişinin kendi kendisını yok etmesidir. * Koğuş sistemini mi savunu- yorsunuz? - O da çok sağlıklı değil. In- sanlaryalnız kalmak istedikle- rinde kalamıyorlar, bulaşıcı hastalıklaryayılıyor. Ama dev- letin yapmak istediği şey, insan- lan hücrelere kapatıp birbirie- riyle ilişkilenni kesmek ve ta- mamen yalıtmak. BANT SESSİZ, REJİ SENSİZ KALDI. KAHKAHAN, " COŞKUN BİZİMLE... TRT HABER YÖNETMENİ YAVUZ ÖZKAN'I KAYBETTİK. GÜLE GÜLE VAVUZ... YAYIN IÇJN, HABER İQİN, HER ŞEY İQİN TEŞEKKÜRLER... TRT'DEN ARKADAŞLARI tETT pasomu kaybettim. Hûkümsüzdür. C TEOMAN BEYAZIT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle