25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 1 TEMMUZ 2000 CUMA CÜMHURİYET SAYFA 17 Hastaıtede korku Mektup, Istanbul'dan geliyor, eski adıyla Baltalimanı, yeni adıyla Metin Sabancı Kemik Hastanesi'nde yatan bir hastadan... Hasta korkulannı dile getiriyor mektubunda... Başbakan Yardımcısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Deviet Bahçeli'nin yeğeni olduğunu duyduğu başhekimin uygulamalan karşıstnda hastanedeki doktoriann yüzlerindeki gerginlikten, davranışlanndaki tedirginlikten söz ediyor... Hemşiresinden doktoruna hastanedeki herkesin tayin tehdidi altında görev yapmaya çalıştığını, bir kısım doktorun başka yerfere gönderildiğini, kimilerinin zorta emekli edildiğini anlatyor. Hasta, hastanenin üzerine çöken karanlıktan korktuğunu yazıyor... Parti tutmadığını özellikle belirtiyor, ama hastanedeki partizanlığın geldiği boyutun ürkütücü olduğunu duyurmaya çalışıyor. Kime mi? Devtet Bahçeli'ye! Bektronik posta: som@posta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Dış politika ısınmış.. "ıç politikanın da dibi tuttu!" angıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Sa- vaş, Bilgi Yayınevi'nden çıkan ve çıkar çık- maz ilk baskısı tükenen kitabı "Irtica ve Bö- lücülüğe Karşı Militan Demokrasi"yi okura sunarken Nâzım Hikmet'in dizelerinden alıntı ya- pıp "Ben de perdeyi kaldıran bir kitap hazırlamaya çalıştım. Becerebildiysem ne mutlu bana" diyor. Vural Savaş, belge niteliği taşıyan kitabında per- deyi kaldırmakla kalmıyor, maskeleri de indiriyor: "Alman şairi Heine 'Şeytanın en iyi dostlan, şey- tanın variığına inanmayan liberal aydınlardır' demiş- ti. Bu çeşit aydınlar düşüncelerini tutartı göstermek için, bulunduklan ülkede rejime yönelik tehditler ol- duğunu, boyutlan ne olursa ofsun asia kabul et- mezler veya bu tehlikelerin ancak ve ancak düşün- ce hürriyetine (tahrik ve propaganda dahil) sınır ge- tirilmemesiyle aşılabileceğini iddia ederler. Ülkemizde de 'irtica ve bölücülük tehlikesi oldu- ğunu' söyleyen, açıkça kınayan bir liberal aydın bu- Militan! güne kadar görülmedi. Düşünce hayatımıza renk kattıklan doğrudur, ancak cehenneme giden yola en güzel taşları da onlar döşüyoriar. Aslında hiçbir zaman demokrat olamamış ve ola- mayacak olan 'siyasal Islamcılar1 ve 'bölücüler'ce baştacı edilmeleri bu nedenledir." Kitaptaki belgelerden biri Jandarma Genel Komu- tanlığı'nın raporundan Fethullah Gülen'in cema- atiyle ilgili bölüm: "Unutmamalı ki F. Gülen'in nihai hedefi ve rüya- sı, Türkiye liderliğinde Islam Birliği ve tanrının sözü- nün topluma egemen olmasını sağlamaktır. Şifre, ken- disinin ifadesi ile üç kademelidir. Iman, hayat, ikti- dar. Said Nursi onlara göre imani dirilmeyi sağla- mıştır. Içinde bulunulan safha ise imanı hayata ge- çirme ve yaşama safhasıdır. 'Altın NesıT de iktidan sağlayacakır... Yakın geçmişte Refah Partisi ve yandaşlannın uğ- radığı akıbetten ders alarak radikal davranmanın ne zarar getirdiğini görmüş ve 'hoşgörü' felsefe ve po- litikasını cemaatin amblemi olarak lanse etmişler- dir. Analiz ve araştırmadan uzak Türk halkı ve kü- çük burjuvazi bu maskeye hemen inanmış ve ça- buk verilmiş kararfarla 'ılıman Islam' olarak gördük- leri örgütü desteklemişlerdir. Ama örgütün diğer bü- tün dinci örgütlerden daha akıllı olduğunun ve kri- tik güce ulaşana kadar bu 'hoşgörü' maskesini tak- tığının farkında değildir." Ve yurtdışından bir belge; Ingilizlerin terörle mü- cadele yasasından bir madde: "Her kim terorizmle ilgili faaliyetlerde kullanılmak üzere para veya diğer mallardan toplamaya çalışır; para veya diğer malları ile yardımda bulunursa, 14 yıl hapis cezası verilir." SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatt Erdinç UTKU Senden bi BOOK olmaz ağbi; vazgeç şu otobiyografini yazma işinden! Mimar Sinan: Hilmi Yavuz ileNUPAlkış Mayıs ayında yazmıştık... Mimar Si- nan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakül- tesi Dekanı Prof. Dr. Nur Alkış'tan, üni- versitedeadı "bankamatik hocası"na çıkan Hilmi Yavuz'un yönetimden izin almadan Bilkent Üniversitesi'ndeders vermesi konusunda açıklama yap- masını bekliyorduk... Yavuz hakkında soruşturma açıl- ması söz konusuydu... Nur Alkış'tan bunca zamandır ses çıkmadığına gö- re konunun üstü örtülmüş olmalı... Kaldı ki, soruşturma açılmasının hiç önemi yok... Bilakis, soruşturmalar itibar kazandırıyor: "117 yıllık muhteşem bir geçmişi olan üniversitemizde bu şekilde aka- demik hiyerarşi ve ahlaka uymayan bir davranış ilk defa sergilenmiş ve iist ma- kamlara ikinci kez saygısızlık ve usul hatası yapılmıştır. Hakkınızda altı kez soruşturma açılmış ve altı kez ceza al- mış biri olarak bu davranışınızın bir di- siplin suçu olacağını herkesten iyi bil- meniz gerekir. Son davranışınızın ya- nı sıra fakültenizde kısa bir sürede beş dekan yardımcısının değişmesi, ona yakın idari ve akademik elema- nın fakültenizden aynlışı çok dikkat çe- kicidir. Tüm bunlarla birlikte, kişiler hakkında asılsız haberler çıkarmak, hatta bunlan basına yansıtmak gibi ça- balannız, fakültenizdeki soruştur- ma konusu olacak usulsüz uy- gulamalarınız tespit edilmiş bu- lunmaktadır." Yukandaki yazının muhatabını merak ediyorsanız: Nur Alkış... Kuran Kurslarına Dikkat BİLAL DİLBER Emekli Öğretmen Bilindiği gibi ilköğretimin be- şinci sınifını bitiren çocuklann yaz tatillerinde Kuran kurslan- na gidebilmelerinin yolunu açan yasa, 22 Temmuz 1999 günü TBMM Genel Kurulu'nda ka- bul edilerek 8 yıllık kesintisiz eğitim karnından hançerlen- mişti. Bugünlerde kimi türbanh, ki- milerifeslı o minik çocuklan el- lerinde Kuran, bölükbölük Ku- ran kurstarına giderken görün- ce; bu yıl beşinci sınrfı bitiren, ama, dördüncü sınıfta okuttu- ğum öğrencilerimi ve onların anlattıkları o tüyler ürpertici, dehşet verici anılannı anımsa- dım. Bir gün, sözünü ettiğim o sev- gili öğrencilerim, o güzel yüzlü çocuklar Sosyal Bilgiler dersin- de Cumhuriyet Devrimi'ni ko- nuşurken, söz tekke ve zavi- yelerin kapatılmasına geldiğin- de çocuklar sorunu güncelleş- tirdi ve gittikleri Kuran kursla- nnda yaşadıklannı anlattılar. Sö- zü edilen bu kurslarda Ata- türk'e nasıl hakaret edildiğini, saldırıldığını, akıl almaz iftira- larla nasıl karalandığını, çocuk- lar adeta şikâyet edercesine ve birbirlerinden de etkilenerek anlattılar. Çocuklar deşildikçe deşildi, anlattıkça anlattılar. Kim- bilir, belki de onlara bu çirkin if- tiraları anlatanlar, bunlan baş- kalarına anlatmamalarını da öğütlemişti! Ama, boşuna de- memişler, "Haberin doğrusu- nu çocuktan al." Bakın çocuklara neler öğre- tilmiş, neler anlatılmış o kurs- larda. Çocuklann anlattıklanna hiç dokunmadan, aynen akta- rıyorum buraya. "Atatürk, Kuran'ın safyalan- nı halının altına koyduğu için gözü çıkanlmış. Gözü buluna- mayınca keçinin gözü takılmış O'na." "Atatürk, bilerek Kuran'ı Ke- rim'i yakmış." "Atatürk'e saygı duyma." "Istiklal Marşı'ndan kaç." "Atatürk içki içiyormuş." "Atatürk, Kuran'ı tuvaletebı- rakmış." Benzer bir iftirayı da Ata- türk'ün doğumunun 100. yılın- da, Trabzon-Araklı'da Kuran kursuna giden bir öğrenci o za- man şöyle anlatmıştı: 'Atatürk, Kuran'ıyırtmış, say- falannı helanın kuyusuna bas- mış..." Bunlan anlatan çocuklar, as- lında değişik yerlerde gittikleri Kuran kurslannda tanık olmuş- lar bunlara. Demek ki, farklı yer- lerde de olsa anlatılanlann ni- teliği aynı! Ne dersiniz? Yoksa bütün Kuran kurslannda uygu- lanan bir program mrydı bu... Kuşkusuz bu anlatılanlar sa- deceAtatürk'e değil; O'nun ki- şiliğinde bir bütün olarak Cum- hunyet Devrimi'ne karşı açıl- mış bir savaş, amansız bir sal- dındır. Bir başka anlatımla, Dev- rimci Cumhuriyet'in en büyük düsmanı, her ne ad altında ve- rilirse verilsin dinsel eğitimdir. Bu isterdevtet okullannda, ca- miterde, Kuran kurslannda; is- terse bir başka yerde verilsin so- nuç değişmez. Çünkü, eğer Cunhuriyet aydınlanma devri- mi de demekse, dinsel eğitim aydınlanmanın, özgür düşün- menin en büyük düşmanıdır. Sonuçta buralarda yetişen in- sanlar ve onların etki alanında bulunanlar, Cumhuriyet Devri- mi'ne ve bu devrimin yaratıcı- sına hep saldırdılar, saldınyor- lar ve gelecekte de saldıracak- lardır. Bu, kaçınılmazdır. Tıpkı karanlıkta durmaktan gözleri kör olan yarasanın ışıktan kaç- ması gibi. Son yıllarda Cumhu- riyet'in törenlerine içi "kan ağ- layarak" katılanlann ve sanatın içine tükürenlerin yetişmesi, türban Tçin kalkışmalann ya- şanması, "Zulmün 75. yılı" vb. pankartların sokaklarda asıl- ması, Anrtkabir'e saldınlmaa, 8 yıllık eğitime karşı bu kadar di- renilmesi vb. bunun kanıtı de- ğil midir? Durumun böylesine korkunç olmasına karşın 57. hükümet, Kuran kurslannda direnerek il- gili yasayı çıkardı ve 8 yıllık ke- sintisiz eğitimi karnından han- çerledi. Bilindiği gibi 8 yıllık zo- runlu eğitim Kuran kurslarına küçümsenemeyecek bir darbe indirmişti. Yine bilindiği gibi Da- nıştay, öğrencilerin beşinci sı- nıftan sonra Kuran kurslarına gitmesini öngören Diyanet Iş- leri Başkanlığı Kuran Kursları Yönetmeliği'ni, 8 yıllık kesinti- siz eğitime ve çocuklann psi- kolojisine aykırı bularak 21 Ocak 1998'de iptal etmişti. Ve bunun üzerine yine dönemin hükümeti, Diyanet Işleri Baş- kanlığı aracılığıyla yasal boş- luklardan yararlanarak 29 Ma- yıs 1998'de çıkardığı, "Yaş sı- nın aranmaksızın herkesin yaz aylannda Kuran kurslanna gİde- bilmesiniöngören" yönetme- lik de Danıştay tarafından Mart 1999'da iptal edildi. Ne yazık ki, bütün bunlar hi- çe sayılarak Kuran kurslarının yolu açıldı ve 8 yıllık kesintisiz eğitim karnından hançerlendi. Unutulmamalıdırki, bitirdiği- mizyüzyılın başlannda ülkemiz emperyalizme karşı bir Ulusal Kurtuluş Savaşı yerdi. Bu savaş, dışta emperyalizme karşı ba- ğımsızlık için; içte de Ortaçağ'ın dinci gericiliğine karşı verilmiş bir aydınlanma hareketi, bir ay- dınlanma devrimiydi. Bir bütün olarak Cumhuriyet Devrimi'yle ülkemiz önemli kazanımlar el- de etti ve bu kazanımları koru- duğu ve geliştirip ilerlettiği sü- rece de aydınlığa doğru yol al- dı. Ne zaman ki Cumhuriyet Devrimi'nin kazanımlarından uzaklaştı ve bu uzaklaşma yo- lunda devam etti, o zaman da dışta bağımsızlığını tehlikeye düşüriirken, içte de yeniden or- taçağın dini ideolojisinin ağına düşerek mezhepçiliğin, tarikat- çılığın ve kozmppolitizmin ku- şatması altına girdi. Durum hafrfe alınmamalıdır. Diyanet Işleri Başkanlığı Başmü- fettişi, "Tarikatlann, Türkiye'de giderek daha da tehlikeli bo- yutlara ulaştığını" söylüyor (Cumhuriyet, 29 Aralık 1999). Çorum, Maraş, Sıvas katliam- ları biliniyor. Hizbullah vahşeti ortada. Gözümüzü açmak, ay- dınlanmak zorundayız. Bunun için, Cumhuriyet Devrimi'nin açtığı aydınlanma yoluna giımek ve o yolda hiç duraklamadan ilerlemek ve aydınlanma dev- rimini tamamlamaya mecbu- ruz. Devrim için ise devrimci irade gereklidir. Bu irade gös- terilmelidir. HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ igulgec(çı yahoo.com ÇtZGÎLtk KÂMtL MASARACI «. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 21 Temmuz H.ABDÛLHAMİre SUİMSn. 19OS'ra. SuGuN, OSMAMLI PAbİÇAHt Z- BlR SUilcASr GdtifiUtNDE BULUNULMUŞTU. 187f'D£Kİ OSMANU-RüS SAvAÇ/HOA, RUSt/HZ(H O£STBKL£blĞl ERM£NİL£K, DO6U AUADOUl'OA BlR DBVLET KiJft- M/l PÛŞÜME KAPlLMlÇ; G£RC£L£ÇMBYİNCEt f'fi ş i r POKMUÇLERCH•'. yEM< HEDCFLERİ, ABPÜL- , BOMBAU M Ç . PADİ$AHtN HER CUMA A/AMA2A &/r~ r/Si YtLPıZ CAtotil ÖNÜHE BIÜAKILAN AR/IBA, AB_ OÜLHAMİr PfŞARt ÇIKTfĞINDA PATZArfLACAfCrt: AMCAK, SON PAKİHALARDAı ŞErHÛLİSLAMLA KONUŞMAYA PALAN PADtŞAU, P/ŞARI GEÇ Ç(K(H__ G4 ÖLUMDEN K(LPAYI KURrULMUÇTU. BOMBA ÖLÜM l/£ mGALANMAYA YOL BURHANİYE İÇRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI Sayı: 1998; 298 Tal. Satılmasına karar vcrilen gayrimenkulün cinsi, luymeti, adedi, evsafı: Burhaniye ilçesi, Çoruk köyû, pafta 24-26, sayfa 1305, cilt 14, parsel 13O3'te zemin kat 2/3606 arsa paylı 66 Blok (2) nolu bağımsız bölüm, zemin ilave bir kattan ibaret dubleks mesken, zemin- de 1 salon, 1 açık mutfak ve tuvalet, 1. katta 2 oda ve 1 banyo mevcut, güneş enenili, kapı \ e pencereler ahşap üzerine pimapenden ya- pılma panjurlu, bahçe duvan mermerden yapılma, zemindeki katta ahşap pergule mevcut, yerlerin renklı kalebodur ile kapü olduğu. Or- Jan tatü sitesi içerisindeki taşınma2in tamamı toplam 8.000.000.000.-TL bedelle satışa çıkanlmıştır. Saüş şartlan: 1- Satış, 01.09.2000 günü saat 10.00'dan 10.30'a kadar Burhaniye İcra Müdürlüğu'nde açık arttırma suretiyle yapıla- cakür. Bu arttınnada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geç- mek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttıraoın taahhüdü baki kalmak şartıyla 11.09.2000 Pazartesi günü saat 10.00-10.30'da ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taah- hüdü saklı kalmak üzere arttınna ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinin mahn tahmin edilen kıymetinin vüzde 40'ını bulması ve satış isteyenin aiacafına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevinne ve paylaştırma masraflannı geçmesı lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'sı nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir hankanın teminat mekrubunu vermeleri lazımdır. Satış, peşin para iledir, alıcı istediginde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye res- mi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. (Tapu harcının 1/2'si alıcıya, 1/2'si satış bedelinen ödenecektir.) 3- Ipotek sahibi alacakjılarla diğer ilgilüenn (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeleri ile on beş gün ıçinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksı takdirde haklan tapu sicili ile sabıt olmadıkça paylaşma- dan hariç bırakılacaklardır. 4- Öıaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenın feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefılleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca yüzde 50 temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. thale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden ya- tuılacaktır. iKK'nin 133 maddesi tatbik olunur. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebihnesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlenn şartnameyi görmüş ve münderecatrnı kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi ahnak isteyenlerin 1998/298 Tal. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. 04.07.2000 (*) tlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 40320 KARTAL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1999'595 Davacı Sibel Işleyen tarafından davalı Onal Işleyen aleyhine açılan boşanma davasında; Davalı Ünal Işleyen'in Topselvi Mah. Yıldız Sk. No: 27 Kartal-lst. adresinde bulunamadığından zabıta tahkikatı yapıhnış, tebligata yarar açık adresi bulunamamıştır. Yukanda adı ve adresi yazılı davalı Ünal Işleyen'in duruşmamız olan 3.10.2000 günü saat 9.30'da duruşmada hazır bulunması, bulun- madığı takdirde usulün 213 ve 377 maddeleri gereğince gıyabınızda karar verileceği hususu ilanen dava dilekçesı yerine kaim ohnak üze- re tebliğ olunur. 23.6.2000 Basın: 40650 ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Sorular Yanıt Bekliyor Hasan Cemal'in Milliyet'teki köşesinde yayımla- nan bir yazısı ilginç tartışmalara yol açtı dost çev- remde. Kimi okurlanm da tepki bekJiyor, ama neye ve kime, karar vermek güç! Belki de okudunuz, Ha- san Cemal, Amman'da yaşadığı bir olayı anlatıyor o yazıda. Önce biraz şaşınyor, sonra zarif biçimde bir soru getiriyor gündeme. O soru hâlâ gündemde. Şaşkınhğı ben de kolay aşamıyorum. O nedenle bu yazı. Ünlü Türk ressamı Fahrünnisa Zeid'den söz ediyorum. Beni çok etkileyen bir sanatçımız. Yaşa- mı da yapıtları gibi renkli bir kadın. Şakir Paşa'nın kızlanndan biri. Resim dalında yeşeriyor. Güzel se- rüvenler yaşıyor. İlk eşi Izzet Melih Devrim, tiyat- rocu Şirin Devrim ile ressam Nejat Devrimin ba- bası. Sonra bir yıldınm aşkı. Cumhuriyetimizin ku- ruluş yıllannda Irak'ın ilk Ankara Büyükelçisi olan Emir Zeid ile evleniyor. Berlin'de, Londra'da sefirelik ya- pıyor. Emir Zeid ölünce o da Amman'a geliyor. Gü- zel bir eve yerieşiyor. Amman'ın en renkli evi ben- ce. Bir ressamın şarkısını söylüyor. Kapısında, du- varlarında, tavanlarda uzun sanat yıllannın yapıtları var. Dev boyutlu portreler, abstre panolar, kemik heykeller. Bir de Fahrünnisa Zeid. Ipekler ve dantel- ler içinde, her zaman şık ve güzel. Pamnaklannda yü- zükler, kulaklarında küpeler, inciler, boncuklar par- lıyor, ama gözlerinin başka panltısı var. Yaşama se- vincini, coşkusunu yansıtıyor. O evde uzun söyleşilerimiz var, neredeyse üç haf- ta. O zamanki Büyükelçimiz Reşat Anm, yeğenim Rliz'in kocası, onlarda kalıyorum, sabahlan belli bir saatte Fahrünnisa Zeid'e gidiyorum; dantelller, por- selenler, somonlar, havyarlarveşampanyalarlagör- kemli bir sofrada karşılıyor beni. Ses alma aracımı açıyor, sormadan dinliyorum. Kimi zaman aracı ka- pamamı, yalnız benim için konuşacağını söylüyor. Soluğum kesilerek dinliyor, sanat yaşamımızın üret- ken bir ağacında ilginç dallara tırmanıyor, gizemli yol- culuklar yapıyorum. O günler, o günlerde gelişen, derinleşen dostlu- ğumuz güzel bir armağan bana. Amman'a bir kez daha gittim sonra. Cumhurbaşkanı Evren ile birlik- te; yine buluştuk, uzun süre mektuplaştık, ortak dostlarımız da güzel katkılar yaptı bu anılara. Onla- n yazmak da bir görev elbet. Amman'daki evin lo- kantaya dönüşmesine şaşıran okurlanm merak et- mesin, bu güzel görevden geri kalmayacağım. Chagal ve Matisse gibi ustalan resim dünyasına tanıtan Katja Granoff'un sözleri her zaman çınlar kulağımda. Galerinin duvarlannda Fahrünnisa Zeid'in resimleri, hayran bakıyor, öfkeyle konuşuyor Katja Granoff. - Fahrünnisa Zeid varken Fikret Mualla'yı abar- tıyorsunuz! Dev portreleri düşünürken bu sözlerde çınhyor ku- lağımda. Lokantaya dönüşen evde yaşanan olaylar, yeteneğini gelıştıren Ürdünlü kızlar, aynca Suha Şu- man'lar, Hint Nasırlar. Ankara'da Anadolu Uygarlık- lan Müzesi'nde açılan ilk sergisini anımsıyorum son- ra. Değerli dostum Hamit Batu, Dışişleri Dördüncü Daire Genel Müdürü o zaman. Kültürel ilişkileri ge- liştirmeye uğraşıyor. Sanatçılar kadar yaratıcılığı ve üretkenliği var. Belli sanatçılarımızın ilginç sergiler- le başta Fransa, Batı'ya açıldığı bir dönem yaşanı- yor. F. Zeid'in sergisi de büyük hayranlık yaratıyor Ankara'da. Hitit heykelleri arasında Zeid portreleri. Hiç unutmam, bir gazeteci abstre sanat için ne dü- şündüğünü sordu. Yanıtı hayli sert, neredeyse öfke- li: - Abstre sanattan böyle ayaküstü söz edilmez. Baş başa bir konuşmamızda da abstre ve figüra- tifi ayırmadığını söyledi bana. Figüratif insanın gö- rüntüsü, yüzü, elleri, bacaklan; abstre de özü, ruhu, düşüncesi, dedi. Belli bir birikim olmadan abstre yapılamaz. Abstre deyimine de karşı çıkıyor, "sentez resim" demeyi daha doğru buluyor. Hasan Cemal'in kafasına takılan SOOJ benim dü- şüncemi de kurcalıyor kaç gündür. Fahrünnisa Ze- id'in evi neden bir müzeye, bir sanat merkezine de- ğil de lokantaya dönüştü acaba? Amman'daki gö- revliler yeterli duyarlığı göstermemiş olabilir mi? Yok- sa bir başvuru yapıldı da geri mi çevrildi? Türk-Ür- dün kültür ve sanat ilişkilerinde köprü niteliğinde bir kuruluşu gözden çıkarmayı akıl almıyor doğrusu. Kültür Bakanı Sayın Talay bu konuda ne düşünü- yor acaba? Olayın bir öncesi olmalı değil mi? Fah- rünnisa Zeid, Ürdünlü kızlann resim yeteneğini ge- liştirmek için büyük çaba gösterdi o evde. O çaba- yı başka Türk ressamlan sürdüremez miydi acaba? Bu konu yeniden gündeme geleceğe benzer, yi- tik bir şansı yakalamak için yeni çabalar gerekiyor. Türk resmini dünyaya tanıtan, yapıtlanyla müzeler- de seçkin yer alan bir sanatçımızın evini adına, sa- nına yaraşır değerde değerlendırmek gerekiyor. An- cak belli bir birikim yoksa yaşanamıyor bunlar. Boş- luklardan kaçınılamıyor. Kültürel ılişkilerde de, dev- let yönetiminde de, abstre ya da figüratif uğraşlara karşın resim yapılamıyor. Siyasal galerideki tablolara baksanıza! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Güzel seslı bir kuş. 2/ Ey- lemleri olum- suzyapanek... Bir yapının da- 3 mında çevresi ve üstü açık yer. 3/ Atlann ayaklannda gö- rülen ve çabuk yürümelerini engelleyen has- talık.4/ " Güreli":Gaze- teci ve yazan- mız... Yer cimnastiğın- de bir hareket. 5/ Dar, 1 uzun ve hafif bir yanş kayığı... " Char- z les": ABD'li caz şar- 3 kıcısı ve piyanistı. 6/ 4 Sahip...Birininduygu- g larmı okşayacak biçim- de davranarak onu elde 6 etmeye çalışma... Eski 7 Mısır'da güneş tannsı. 3 II Optik kaydırma... q Yemen'in para birimı. 8/ Bir şeyi, bir yerden bir yere çekerek götürüp getir- meye yarayan halat. 9/ Mısrr unuyla yapılan yağlı bir yemek. - - YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yağı alınmış süt, yoğurt ya da peynire verilen ad. II Trabzon'un Akçaabat ilçesinde bir göl... Fiji'run başkenti. 3/ îskambildeki maçarengine verilen bir baş- ka ad... Sporkarşılaşması. 4/ Üstten sağa doğru eğik olan basım harfı... Arjantin'inplaka işaretı. 5/ " sesleri sönüyor perde perde/Atlılar kayboluyor güne- şinbattığı yerde'" (N.Hikmet)... Teori. 6/ Bırtanmara- cı... Letonya'run başkenti. II Adıl... Tavlada bir sayı- sı. 8/ Çöl bölgelerinın yam başında yer alan, çalı ve kurakçıl ağaççıklann oluşturduğu bitki topluluğu. 9/ Uzaklik işareri... Bir tür bağımsızhğı olan büyük il.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle