Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 2000 CUMA
14 l L J J A kultur@cumhuriyet.com.tr
Ali Akay'ın Ledra Palas'ta Yunanlı ve Kıbnslı küratörlerle sergi düzenleme projesi askıda
Ddz Kiüseler ile 'geçişKlik' umudu
S.RAYANYİRMİBEŞ
Kıbns Sanat Derneği'nin dü-
zenledigi, AHAkay'uı beş Türk
ve beş Kıbnslı sanatçı yapıtla-
nnın küratöriüğünü yapüğı 'Ge-
çişülik' adh sergi, Magosa'da
bulunan tkizKiliseler'de yapıl-
dı. Bu, aslında büyûk bir ser-
ginin ilk aşamasıydı. Ancak,
Ledra Palas'ta gerçekleştiril-
mesi planlanan büyük sergi,
politik engelleryûzünden erte-
lendi.
Tampon bölgede Türk-Yu-
nan, Güney ve Kuzey Kıbnslı
sanatçılarla üç günlük teatral
performanslan da içeren bir
sergi düzenlemeyi planlayan
Akay, bunun için birkaç defa
Kıbns'a gitti. "Buyûk sergide
Tûrkiye'yi temsil eden kûratör
otocaknm. Yunank, Kuzey-Gö-
ney Kıbnslı ve Türk dört kü-
ratöriin yer aJdığı bir sergi ola-
cakb. Suur bölgesinde yapüan
bir eylem kapılann açılmasını
ve halkJann buluşmasuu sağ-
byor. Serginin gerçekleşmesi
durumunda insani bir hareket
de yapılmış olacakn. İki halkm
aynı anda aynı mekânda ku-
caklaşması sağianacakb. Bir-
birinden aynlmış akrabaJar,
okul arkadaşlan bir smın geç-
mek yerine Atina üzerinden
Gûney'eya da İstanbul üzerin-
den Kuzey'e gftmek zorunda-
lar. Veya İngüteregibi başka ûl-
kelerde buiuşuyoriar. Üç adım
atmak varken dûnya turu aö-
yorlar."
Akay büyük sergi için poli-
tik ortamın rahatlamasını bek-
lediklerini söylüyor. "Tûrld-
ye'nin ve Kuzey Kıbns'ın Gü-
ney Kıbns'la olan Uiskileri bu-
na zannediyorum el vermiyor.
Birazdaha beklemeklazıınbe]-
ki. Vahut Güney'de başka bir
sergi yapmak nıümkün olabi-
Kr."
Kuzey'de ilki yapılan proje
1999'da başladı ve alü ay sonun-
da Türk sanatçılar Ömer Uluç,
Seza Paker, Emre Zeytinoğlu,
Tayfiın Erdoğmuş,HakanOnur
ve Kuzey Kıbnslı tnci Kansu,
Emel Samioğlu, Filiz Ankaç,
KemaJ Ankaç, Ümit tnatçı'nın
resim, enstalasyon, kâğıt işler,
video projeksiyon ve heykelden
oluşan yapıtlan ile gerçekleş-
tirildi.
Kıbrıs sorunu ve sanat
- Geçişhük derken neyi kas-
tediyorsunuz?
ALÎ AKAY - Kıbns sorunu
uluslararası siyasette üzerinde
hemen hergün birtakım toplan-
ülar ve konuşmalar yapılan çok
temel bir yere sahip. Türki-
ye'nin AB'ye girme sürecinde
de önemli bir veri. Ne yazık ki
Türk ve Yunan halkı arasında-
ki yakınlık gerçekleşirken Ku-
zey ve Güney Kıbnslılar arasın-
daki yakınlık pek gerçekleş-
miş değil. Sergi bunu gerçek-
leştirme umudunu taşıyor. Ge-
çişlilik aslında sınırlann geçiş-
liliği. Kuzeylilerin güneye, Gü-
neylilerin kuzeye rahatça girip
çıkabilmelerini ifade ediyor.
-Kavram, sanatsaJ alana na-
sıl yansryor?
AKAY - Malzemeler arasın-
da bir geçişlilik var. Tuval res-
minden heykele, heykelden ens-
talasyona, enstalasyondan video
enstalasyonuna, projeksiyona
kadar giden birtakım çeşitli
malzemelerkendi içlerinde bir
ilişkiyi ortaya koyuyorlar. Di-
ğer yandan mekânda da geçiş-
lilik söz konusu. tkiz Kilise-
ler'de iki tane yan yana kilise
ve geçiş alanı var. Kapılardan
bir tanesini kapattık. Oda ka-
rartıldı ve bu şekilde o iki me-
kân birbirine bağlandı. Seyir-
ci içen girdiği zaman iki ayn
kapıyı değıl öbür taraf ıçın ge-
çışi kullandı. Böylelikle me-
kânsal durumun da kavramla
alakasıru kurdurmaya çalıştık.
Aydınlık olan alanda aşağı yu-
kan sanatçılann çoğu yerleşti-
ler.
- Yapıtiar hakkında bilgi ve-
rir misiniz?
AKAY - Türk sanatçjlarda
Ömer Uluç'tan Hakan Onur'a
uzanan nesiller arası uzantıyı
yansıtan bir sanatçı grubu be-
lirledım. Altann tam önünde
Ömer Uluç'un 'Ada ve Kuş'
adlı işi vardı. Yerde mavi bir tu-
val, tırmıklanmış bir yüzey üze-
rinde borulardan yapmış oldu-
ğu birkuş oturuyordu. Kuş, ada
ife birleştiğinde sivil- askeri
uçaklann kalkıp indiği ve dün-
yarun yukandan bakuğı Kıbns'ı
ifade ediyordu. Tam ortada Ha-
kan Onur'un 'Şems-i Terbiye'
'Şems-i Terbiye' - Hakan Onur
.Vınır bölgesinde yapılan bir eylem kapılann
açılmasını sağhyor. Serginin gerçekleşmesi
durumunda iki halkın aynı anda aynı mekânda
kucaklaşması sağlanacaktı. Ayn kalmış
akrabalar, okul arkadaşlan üç adım atmak
varken dünyayı rurlamak zorunda...
yani 'Güneşi terbiye eden' ad-
lı işi vardı. Insanın korunduğu
güneşte kendi güneşini koyma-
smı ifade etmek istiyor. Hacla
alakalı bir şey biraz aslında.
Kudüs Şövaryeleri camlarla ko-
nuşuyor. Hacca giderek insanın
kendı kendini aydınlatması gi-
bi tasavvuru da içeren teolojik
meselelertabiı. Arkasından ma-
vi gök gözüken camlann yuvar-
laklanyla şemsiyelerin üzerin-
deki yuvarlaklıklar birbiriyle
bir ilişki içindeydiler.
Hemen yan tarafta karşı kar-
şıya, bir Kıbnslı bir Türk sanat-
çının işleri vardı. Ind Kansu,
el yapımı kâğıttan paslanmış
bir varil ve kâğıttan taşlan içe-
ren çalışması ile Kıbns'ta kir-
lenmeyi gösteriyordu. Tam kar-
şısındayine kâğıttan el yapımı
işiyle Tayfun Erdoğmuş'un
Kıbns'ı içeren 'Günce'si var-
dı. Bu iki iş birbiriyle bir iliş-
kiye girmişti. Kansu'nun ya-
nında Emre Zcytinoghı'nun da-
ha önce sergilemiş olduğu kâ-
ğıt üzerine yağhboya varilleri
vardı. Bu da yine kirlenmeyi
gündeme getiriyordu.
- Çevre Idrlfliği değfl bu yaJ-
nızca değfl nü?
AKAY-Hem doğal hem kül-
türel kirlenme. Kültürel kirlen-
meyi Ffliz Ankaç'ın işi anlatı-
yordu. Ankaç yakmalarla ger-
çekleştirdiği tuvallerin önün-
de enstalasyon şeklinde kömür-
ler üzerine yanmış bir defter
koydu. Defter, 1974 sonrası
Türk askerlerinin adaya girme-
siyle yavaş yavaş Türk göç-
menlerinin buraya yerleşmeye
başlaması ve lahmacun kültü-
rünün yayılarak adanın kendi-
ne ait kültürünün bozulmasını
anlatıyordu. Kendi kültürleri-
nin kirlendiğini gösteren bu ça-
hşma aynı zamanda Kuzey Kıb-
nslı Türklerle sonradan gelen
Türkler arasuıdakı kültürel çe-
lişkiyi gösteriyordu. Bu işin ya-
nmda yine Kıbnslı sanatçı Ümit
tnatçı'nın bir çalışması vardı.
Sicimlerden yapmış olduğu
enstalasyon tuval, (bir çerçe-
venin içine konan ama nesne
kullanılan ve nesnenin çerçeve-
yı geçtiği) hem resımdeki ge-
çişlılığı hem de enstalasyonla
resmin birlikteliğini gösteri-
yordu. Aynı mekânda bir de
Emel Samioğlu'nun tuval re-
simlen vardı. Kilisenin diğer
yanında ise soyut resimJer var-
dı. Zeytinoğlu'nun primanfres-
minin tam karşısına soyut re-
simleri koyarak böyle bir geçiş-
liliği de sağlamaya çalıştık.
Ritfiel ve Mao marşı
- tkiz Kiliseler çok ilginç bir
mekân—
AKAY-Evet. H.yüzyıldan
kalma. Rodos Şövalyelerinin
hacca yani Kudüs'e giderken
yapmış olduğu bu kilise aynı za-
manda modern dönemde Ku-
düs'e giderken bir geçiş alanı.
1955'te tsraillileryeni kurulmuş
vatanlanna doğru bir exodus'u
başlattıklan zaman yine Kıb-
ns'tan geçerek oraya gittiler.
Sergıde bunu anımsatan bir pro-
jeksiyon Seza Paker'indi. Du-
vara ve kapıya yansıttığı pro-
jeksiyon 1955'te Israil'e giden
ve bu devletin kurulmasında
yardımcı olan Yahudilerin re-
simleriydi. Bilgısayartekniği ile
siyah beyaz fotoğraf üzerine
kırmızı lale figürlerinin bulun-
duğu bir hareket sağladı. Paker
bu şekilde de azınlıklan bann-
dıran tüm Osmanlı cemaatin-
de lale ile Batı'nın Türkiye'ye
bakmasını ve Doğu'dan Türki-
ye'ye gelip oradan Kıbns'a gi-
den Yahudi cemaatinin anısını
içeren bir video projeksiyon
gerçekleştirdi. Bu aynı zaman-
da Filistin sorununun ortaya
çıkmasına denk düşen Kıbns sı-
nır meselesiyle doğrudan bir
ilişki kurmaktaydı. Işini Max
Roach'un Mao'nun uzun yürü-
yüşünü anlatan müziğiyle des-
tekledi ve işine 'UzunYürüyüş
-LongManrh' adını verdi, Ay-
nı salonda KemalAnkaç'm iki
kapı arasında bir miğferin bu-
lunduğu enstalasyonu vardı.
Miğfer yani asker hem yere
konmuş demirlerle kapıyı açı-
yor hem de bir kültürü parça-
lıyordu. Bir kurtarma ve aynı
zamanda adayı parçalama ope-
rasyonuydu.
Tam karşısında da Ümit tnat-
çı'nın üç işi daha vardı. 'Bir
RitüeT adını vermiş olduğu işi
mum ışığında sergiledi. O da re-
simle enstalasyon arasındaki
geçişliligi ifade ediyordu. Mu-
mun üzerine yazılar yazıyor;
tuvalin üzerine yapıştırmış ol-
duğu tuval resmi fırçasıyla fir-
çanın işlevsizliğinden bahset-
mek istiyordu. Tüm bunlar so-
nuçta hem birbirleriyle ve me-
kânla konuştular hem de za-
mansız yani geçmiş ve gele-
cek zamanı mekânda aynı ana
yerleştirdiler.
Vvncenzo Pergolizzi 'ninyönettiği 'Galata Oda Korosu 'nun amacı herkese ulaşmak
ıdushımmsı
birmozfdk
• Barok ve Rönesans dönemi bestelerini
yedi ayn dilde seslendiren 11 kişilik
'Galata Oda Korosu', Türk, Italyan,
Ispanyol, îngiliz, Alman ve
Fransızlardan kurulu. Koro, 'mutlu ve
banşçıl' bir dünyanın küçük bir
prototipini oluşturmayı amaçlıyor.
AYŞE KÖKSAL
Şef Vıncenzo PergoKzri'nin yöneti-
minde bir araya gelen Galata Oda Ko-
rosu çeşitli ülkelerden gelip halen Tür-
kiye'de yaşayan yabancı ve Türk üye-
lerden oluşan bir koro toplulugu. Gûl-
sen YavuzkaL Ursula Schrödebecker.
Monica Gentina CneL Irene AuKnger,
Evelyne Besse, Bilun Gürpuıar, Ühan
Köse, BernardDeau, Loius Ungemach
ve Ramon Galey'den oluşan ve polifo-
nik, çokseslı müzik yapan Galata Oda
Korosu'nun amacı hümanist düşünce-
lerle geniş bir dostluk yelpazesi ve kül-
tür mozaiği içinde herkese ulaşacak
bir müzik yapmak.
ltalya'da müzik öğretmenliği ve ga-
zetecilik yaparken 1992 yılında îstan-
bul'a gelen ve Özel İtahyan lisesi'nde
müzik öğretmenliği yapmaya başla-
yan Pergolizzi, bir iki yıl içinde Türk-
çe ögrenip kendini buraya 'adapte' et-
miş. Bu süre içinde kendi gibi çeşitli
nedenlerle Türkiye'ye gelen yabancı
müzik tutkunu insanlarla karşılaşınca
'uhıstorarasıbir koro' kurma fikri doğ-
muş. tlk önce sekiz kişi olarak kuru-
lan koro şimdi aralannda Türk, Italyan,
tspanyol, Îngiliz, Alman ve Fransizla-
nn bulunduğu 11 kişilik bir koro hali-
ne gehniş durumda. Her zaman Gala-
ta 'daki bir evde çahşmalannı sürdür-
dükleri için 'Galata Oda Korosu' adı-
nı alan grubun konserlerinde hiç enst-
rümankullanılmıyor. "Benceengûzel
enstrûman insan seskür" diyen Pergo-
lizzi şöyle söylüyor: "Ben de öpkı bir
orkestra şefi gibi farkb tonlardaki ses-
leri üpkı bir keman, vurmah ya da çeK
k> gibi yönetiyorum. Ben de aynı za-
manda koroda şarkı söylediğim için
çok koiay ohnuyor tabü."
Amatör olarak çahşmalannı sürdü-
ren koro üyeleri diğer taraftan da pro-
fesyonel işlerini yürüttükleri için her
zaman 11 kişi olarak sahne alamıyor.
"Çoksesli müzik korosu olduğumuz
için ashnda her ton seseihtiyaamız var"
diyen Pergolizzi devam ediyor * Ama
aynı zamanda kendi işlerini yürütme-
ye çahştıkları için bazen bir bas, bir te-
nor ya da mezzo-soprano eksik olabi-
Byor.Ama geneflikleahı kişryekadarge-
nel bir ses dengesi oturttuğumuz za-
man sahne almaya çalışryoruz."
Çokseslı müzik yapıtlannın genellik-
le 15. ve 16. yüzyılda, Rönesans ve
Barok döneminde yazıldığını belirten
Pergolizzi konser programlannı uzun
araştırmalar sonucunda oluşturdukla-
nnı ifade ediyor: "ÖzeDikle tnternet
yoJujiabirçokbestejeulaşabüiyorum.
ArOk çoğu zaman ttah/a'da bulundu-
ğum kin kuDanabfleceğim kaynaldarda-
ha genişledi Bir de koroya girip çıkmış,
ya da halen bizünk birİikte çahşan ve
yurtdışında yaşayan arkadaşlarunızia
ilişkimizi sürdürdüğümüziçin onlarda
bulduklan parçalan bize gönderiyor-
lar."
KiBseleri tercih ediyoriar
Önceleri haftada üç-dört gün bir ara-
ya gelen koronun çalışmalan Pergoliz-
zi'nin Italya'ya dönmesi ile biraz de-
ğiştiğıni ifade eden şef şöyle ekliyor:
M
Ayda en azbir kere, bir hafta ya da on
beş gûnlük sûrelerie tstanbul'a gelryo-
'Galata Oda Korosu' konserlerinde hiç enstrûman kuBannuyor.
rum. Buaradaarkadaşlanmkendiara-
lannda prova yapryor ve besteleri çab-
şıyor. Ben gektiğimde ise onlara katıb-
yorum ve eksikleri, degişiklikleri ta-
mamhyoruz. Bu dönemlerde daha sık
ve yoğun çahşmayapmakdurumunda
kairyoruz.".
Konserlerden elde ettikleri geliri 17
Ağustos depreminden önce çeşitli yar-
dım kurumlanna, şimdi ise deprem-
zedelere bağışladüdannı belirten Per-
golizzi, konser verecekleri mekânlan
özenle belirlediklerini ifade ediyor.
îtalyan şef, polifonik müzik yaptıkla-
n için hem sesin çok iyi yayıldığı hem
de mistik atmosferi ile bestelerin ya-
zıldığı dönemleri dinleyiciye yeniden
yaşattığı için kiliseleri tercih ettikleri-
ni de sözlerine ekliyor.
Her konserde Barok ve Rönesans
dönemi bestecilerinin yapıtlannı îngi-
lizce, Fransızca, Ahnanca, Türkçe, Ital-
yanca, Latince ve Ispanyolca olarak
yedi dilde seslendirmeye çalıştıklarmı
belirten Pergolizzi şöyle diyor:" Kon-
serlerde böyle bir denge kurmamız bi-
zim kin çokönenüLÇünkü biz hem &rk-
h ülkelerden hem de farkh dinkrden ki-
süerinohışrurduğu çokseslibir koroyuz.
Belki de hayaüni kurduğumuz kültür-
lerarası ve dinlerarası etkileşimin ve
dosüuğun yaşandığı mutlu ve banşçıl
bfrdünyaıımkûçûkbirprotofymioiuş-
turmaya çahşjyoruz. Dünyada ulusla-
rarasıbir mozaiğin olduğuna inandığı-
mız içinmüzikyohıyla dostluğun ve ar-
kadaşhğın yayıiması mesajmı vermeye
çahşryonız. Üerideyurtdtşuıda verece-
ğimiz konserlerle Tûrkiye'de bir araya
gelmiş bir koro olarak banş mesajınu-
n her tarafa taşnnayı dûşûnüyoruz."
YAZIODASI
fc
SELİMİLERİ
Kafka'mn Devlet
Sanatçılığı
Yetenek ve değer açısından Franz Kafka ol-
madığımı elbette bilirim. Ne var ki yaşama se-
rüvenim, gün geçtikçe, Kafka'mn hayatına ve
eserine benzedi.
Yıllardan beri Gregor Samsa'nın Dönûşûm'öe
bıraktığı yerden ötesini yaşryorum: Kınkanatlılar-
dan irice bir böcek. Televizyon kanallannın ve ma-
gazinlerin 'sanatçı' diye sunduklannı izlerken, _
bir yazarın hamamböceği olmaktan öte çaresi
kalmadığının bilincindeyim.
Fakat arada bir terslikler oluyor
İrice kınkanatlı gizlendiği kuytu köşeden çe-
şitli sebeplerle gün ışığına zoıia davet ediliyor.
Hep gecelerde, el ayak çekıldikten sonra, yoğun
karanlıkta ortalıga çıkmaya alışmış böcek, zorun-
lulukla insan içine çıkıyor.
Bu hazin serüvenlerimden biri de, devlet sa-
natçılığı unvanımdır. Bakın anlatayım:
Herhalde iki yıl oldu, hayli soğuk bir pazar ak-
şamıydı. Ikiarkadaşımla birlikte meyhanedeydim.
O sıralar, çağın teknık gelışmesine uyum sağla-
mak amacıyla bana aldırtılmış çok kıymetti cep
telefonum çaldı. öylesine az çalıyordu ki, her
zaman, herdefasında paniğe kapılıyordum. Bin-
bir güçlükle çantadan çıkardım kıymetli cep te-
lefonumu.
Ankara'dan bir arkadaşım, haberlerde dinle-
miş, devlet sanatçısı olmuşum. Bunca yıi son-
ra, bir yandan da, durup dururken böylesi bir un-
vanla devlet katınca onurlandınlmam beni bir-
takım kaygılara alıp götürmedi değil.
Masa arkadaşlarım sevinç içindeydiler. Onlar,
devlet sanatçısı olunca, birinci dereceden me-
mur aylığı alacağımı, hem de ömür boyu alaca-
ğımı söyleyince, kaygılan unutup yağmurlu so-
kaklara fırlamıştım...
Eh, hem Dönüşüm'ün, hem Yeraltından Not-
lar'vn kahramanı ben, bundan böyle, geçinmek
uğruna seksen kapının ipini çekmekten kurtulu-
yor, tören-mören bittikten sonra nemli, esmer kö-
şeme çekilip kendimi büsbütün yazılanma veri-
yordum... Bu bir rüyaydı.
Rüyadan uyandığımda, zırnık para almayaca-
ğımız ortaya çıktı. Uçağa binerken yüksek kişi-
ler salonuna aJınacaktık ve de cenazelenmiz dev-
let töreniyle kalkacaktı...
Tam bu sırada kaygılanmda haklı olduğum da
anlaşıldı. Curcuna başlamış; vay akdın-vay alma-
dın! tartışmalan ayyuka çıkmıştı. Senin hakkın,
fılanın değil. Sakın alma o ödülü! (ödül?!) Hiç ol-
mazsa Ankara'ya gitme. Geri çevir!..
Yine çok soğuk bir sabah, ilk uçaklaAnkara'ya
gidiş. Neden yapıyordum bunlan? Artık devlet
sanatçısı bir hamamböceği olduğuma göre, bi-
raz daha korkusuz davranabilirdim. Bu kez de
•• 'aile terbiyem' tutmuş, unvanı verenler» ay*p
olurdiyordum. Dahası, tasavvufa bitmeztüken-
mez bağlılığımla, gönül kırmak endişeteriyle görv-
lü kınk hale geliyordum,
Sonrasını herkes biliyor. Dostumuz Mehmet
Güleryüz dava açtı. Oeviet sanatçılığının yasa-
lara uygun olmadığı ortaya çıktı. Yine sorular, ya-
nrtlar, bu konuda ne düşünüyorsunuzlar... Ara-
da devlet sanatçısı kartımı bir an önce almam
için bakanlıktan neredeyse emir kipli telefonlar...
Mehmet Güleryüz davayı kaybetti dediler. Da-
nıştay. Danıştay'dan son karar, dostumuz Meh-
met Güleryüz yine kazanmış, devlet sanatçılığı
iptal...
Ankara'lara boşuna gitmişiz. Boş yere günler-
ce üzülmüşüm.
Alması, daha doğrusu alıp almaması bir dert
olan devlet sanatçılığı şimdi bir komedi. Evlere
tebligat yapılacak ve bu unvanı taşımadığımız bil-
dirilecekmış. Düşünebiliyor musunuz, birroma-
na iki satır eklemek için ter dökerken kapı çalı-
nıyor, bir memur, elinde defter ve zarf, kimlik
gösterdikten sonra defteri imzalıyorsunuz, zarfı
açıp durumunuzu okuyorsunuz...
Kafka'mn eserinde hüzün vardır. Bunlar daha
çok Hüseyin Rahmi'lik.
Burada her şey Hüseyin Rahmi'lik. Hamam-
böceğinin devlet sanatçılığı başka türlü mü ola-
cak sanıyordunuz...
Fazıl Say'ın Almanya konseri
• BERLtN (AA) -Fazıl Say Uluslararası Ruhr
Piyano Festivali kapsamnıda Ahnanya'nın
Bochum kentinde dün bir konser verdi. Konseri
destekleyen ve merkezi Essen kentinde bulunan
Türkiye Araştırmaiar Merkezi'nin (TAM) yaptığı
açıklamada, Say'ın konserinin 'Kültürler Arası
Krizleri Gidenne Projesi' kapsamında
düzenlendiği belirtüdi. Aynca bu konserin
Almanya'daki çok kültürlülüğün teşvik edilmesi
yönünde önemli bir faaliyet olarak görüldüğü
kaydedildi.
K Ü L T Ü R ÇlZlK
K A M l L M A S A R A C I