Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2000 CUMA
14 KULTUR [email protected]
Bryan Ferry Açıkhava'da coşturdu, Japon besteciyi ise az sayıda izleyici dinledi
'IçimdebiııletveSakamotovar'
ISTANIUL 7.ULÜSLARARASI
» M M T ÎSTANBUL
VAKFI CAZ FESTİVALİ
• Bryan Ferry, basın toplan-
nsı yapmadı. Sadece yabancı te-
levızyonlara konuşan Ferry,
CNN Tûrk'le yaptığı röportaj-
dan sonra "BenonugerçekCNN
zannermiştim'" dedı.
• 13 kişüik kalabalık bir ekip-
le sahneye çıkan Ferry, şarkı-
lan kadar yaptığı gösterilerle
de izleyenleri etkiledi. özel
ışıkların müzikle uyumu sahne-
de bir resim etkisi yarattı.
• Sahnenin sağında yer alan
'Ferry'nin Melekleri' müzis-
yen kıziar, Ferry kadar ilgi çek-
ti. Özellikle arpçı JuliaThorn-
ton ve kemancı Lucy VVflkms'in
bir ara sörf yapar gibı dans et-
melen izleyiciyi de heyecan-
landırdı.
• 1999 yıhnda çıkardığı l
As
TimesGoes By' albümü ile 30'lu
yıllann klasiklerine yer veren
Ferry, beklenilenin tersine ya-
vaş şarkılar kadar hareketli ve
dans ettiren parçalara da yer
verdi.
• Festival yetkililerinin 'Ar-
ök dans edebflirsiniz' izni ile
bir anda sahnenin önündeki
boşluk doldu.Ferry danseden
izleyicılere elini uzatmca ona
değmek isteyenler birbirinin
üstüne çıktı.
• Lou Reed'in tersine bilinen
parçalanna da yer veren ve sal-
lana sallana şarkı söyleyen
Ferry'ye birçok parçada bütün
salon eşlik ettı.
• DannyDeVTto benzen trom-
petçi Enrico Tomasso'nun ağır
adımlarla sahnenin bir ucun-
dan gelip, kendi bölümûnü ça-
lıp diğer ucundan sahneyi terk
etmesi herkesi güldürdü.
• Uzakdoğulu besteci ve
kompozitör Ryuichi Sakamo-
to'nun konserden önce yaptığı
basın toplantısına Moğol şarkı-
cı Sharyn Chimedtseye, viyo-
lonselcı Jaques Morelenbaum
ve kemancı Sonia Slaro de ka-
tıldı.
• Daha önceki konserleri In-
ternet aracıhğıyla büfün dünya-
da, 80 ayn ülkeden izlenebilen
Sakamoto, bu kez ekonomik
durumdan ötûrü konserlerini
tntemet aracıhğıyla yayımla-
yamıyor.
• Japonca'dan ve Moğol-
ca'dan Türkçe'ye, Türkçe bil-
meyen Rus, Italyan, Ingilız ga-
zeteciler içinse Türkçe'denln-
gilizceye çeviri yapıldı. 'Ulus-
lar ve düleraras' basın toplan-
tısuıda, Brezilyalı viyolonsel-
cı Jaques Morelenbaum daya-
namayıp "Şu anda burada ne-
redeyse bütün dünya dilleri ko-
nuşuluyor. Ama herkes birbiri-
ni anhyor. Çünkü ortak diümiz
ashnda müzik" dedi.
• Sakamoto alçakgönüllü bir
biçimde, sorulan sakin ve sıcak
bir yaklaşımla yanıtladı.
• Dünyada gittikçe yayılan
küreselleşmenin mûziği nasıl
etkilediği sorusuna, "Küresel-
leşme. toplumlann yerel tica-
retini tam anlamryla mahvedi-
yor. Ama müzikal açıdan ba-
karsak, bence bu küresefleşme
değfl, Oetişündir. Ben insaniarm
birbirleri arasındaki farklann
tadına varmaya çahşryorvebu-
nu müziğimeyansıtryorum. Mü-
zik,aranuzdakurduğumuzUe-
tişim vefarkhhklanmızdan zevk
aknamızdır" biçiminde yanıt-
ladı.
• Sakamoto, dünyada artık
her şeyin olduğu gibi, sanatla-
1 rJL üzik, aramızda kurduğumuz
iletişimden zevk almamızdır. Bence önemli
olan, insanlann aralanndaki farklılıklan
ortaya çıkarmak. Içimde barındırdığım
bir çok kapıyla yapıtlanmı yaratıyorum.'
nn da birbiri içine geçtiğıru vur-
guladı:"Dünyayı ikiye böbeniz
Doğu ve BaO artık birbirinin
aynısı gibL Sanki ortada bir ay-
na ve berkes birbirine balayor.
Bence önemli olan, insanlann
aralanndaki farkhhklan orta-
ya çıkarmak.''
• Sakamoto, şarkıcı Chımedt-
seye'yi geleneksel bir Moğol tö-
reninde şarkı söylerken keşfet-
miş. Chimedtseye 'Iife' opera-
sı projesinde yer almaktan çok
memnun olduğunu belirtti: "Bu
çataşma ile ekolojik proMemle-
re dikkat çekmeye çahşryoruz.
Ama benim için en büyük onur,
Sakamoto'nun kendi gelenek-
sel şarkdanmı söylememi iste-
mesiydi. Çünkü Moğolistan'da
rapten pop'a kadar birçok mü-
zik rürü var ama ben gelenek-
sel müziksöylemeyi dahaçokse-
vryorum."
• Lütfı Kırdar'da gerçekleşen
konserde Sakamoto önce samp-
lelar, pikaplar, CD-çalarlar ara-
cıhğıyla diz üstü bilgisayarla
yarattığı 'elektronik müzik ev-
reni'ni izleyiciye sundu.
• Salonun yandan fazlası
boştu. Bu yanm saatlik DJ gös-
terisinden sonra izleyicilerin
yansı da salonu terk etti.
• Şarküan Moğolca söyleyen
ve aradaki konuşmalan Japon-
ca yapan rengârenk geleneksel
kıyafetli Chimedtseye, Saka-
moto'nun "Japonca,Türkçeve
Moğolca birbirine çok benzi-
yor ve aynı kökenden geliyor.
Ben de Sharyn'ı buraya getire-
rekonugostermeyianıaçhdmr
teorisini kanıtlamaya çalışıyor-
du.
• Chimedtseye'nin solo gös-
terisinden sonra Sakamoto, iki
farklı piyano kullandı.
• Piyanoyla çaldığı son albü-
mü BTTB'den bestelerini ses-
lendıren Sakamoto, bu albüm
için 3 yaşından beri hazırlandı-
ğını vurguluyor: "Piyano be-
nim hayatumn ve bedenimin
bir kısmL Bana bir kedi ya da
köpekten bile yakın, çünkü on-
lar bir giin ölecekler. Ama pi-
yano hep yanımda kalacak.
BTTB'yi yapmamın tek nede-
ni de bu piyano aşkun."
• Bir ara dört-beş kez çalan
ve nedense açılmayan cep te-
lefonu, sahnedekileri ve izleyi-
cileri çileden çıkardı. Bunu baş-
ka telefonlar izleyince, sahne-
yi terk edecek gözüyle bakılan
Sakamoto, sadece arkadaşlan-
na gülümsemekle yetindi.
• Almadovar, Bertohıcd gi-
bi yönetmenlerin filmlerine
yaptığı bestelerden örnekler su-
nan Sakamoto, içinde birçok
kapının banndığını söylüyon
"Mesela bir film müziği asün-
da yanyanya yönetmenin desa-
yıhr. Çünkü onun istediği gibi
şekillendirmek zorundayım.
Kendim içinyapnğun besteler-
de ise her şey bana ait tstediğim
uçtan uca atlayabilirim. Bu yüz-
den film müziklerimin, kendi
bestelerime göre daha kolayiçi-
ne girüebilir ve duygusal oldu-
ğuna inamyonım. Ama sonuç-
ta her ikisini de ben yapryorum.
Bunun nedeni de içimde bin-
lerce SakamotobarmdmyoroJ-
mam. Bazen bir kapıaçıbyor ve
bir tane Sakamoto çıkryor. Ba-
zense bütün kapüanmı açıp or-
taya biryaprtçıkarryorum. Tıp-
kı'Lıfe'ta olduğu gibl"
• Yanında getirdiği özel ışık
sistemi ile her çaldığı parça için
özel bir ışık düzeni tasarlayan
Sakamoto'yu siyah-beyaz bir
film izler gibi dinledik.
• Tiyatro, sinema, müzik ve
görsel sanatlan ayn ayn dü-
şünmek gerektiğini belirten Sa-
kamoto, sahnede bu kadar çok
ışık oyunu kullanılmasının mü-
ziğini geri plana itmediği görü-
şünde: "Sahnede kullandığun
görsel malzemeler belki birbi-
ri ile uyunılu ama her biri izle-
yicide başka birduygu ve his ya-
ratıyor. Bu yüzden müziğüni
dmlerkenonlarmyaratbğı etki-
yidehtssetmekbenim için önem-
ü. Bu noktada en zor olam, seç-
tiğin müziğe uyacak bir gör-
selük yaratabilmek."
• Sakamoto, kendısini dinle-
yen 'muthı azmtak'ın isteği üze-
rine iki kez sahneye çağnldı.
Konser sonunda herkes 'müzi-
ğin su damlasuun safhgma eriş-
tigine' inanıyordu.
Cep telefonuna gayda eşlıği
Armstrong'u anma gecesinde Trumpet Summit Band ve Payton coşturdu
• Sahnedeki sıcak ve sempatik tavır-
lan, renklı yeleğiyle dikkat çeken And-
reasVoflenweidergeçmiştenbu-
güne müziğinde yarattığı evren-
sel açılımı ortaya koyduğu kon-
senne, "Arayıbu kadar uzun tut-
ruğumiçinafonızasığuııyonun''
diyerek başladı. llk parçada arpı
kanun gibi çalan müzisyen, arp
ve santurun yanı sıra ilginç vokal-
ler de yaptı.
• Aydan ilham alarak besteler
yaptığını söyleyen Vollenweider,
yanm ayh bir açık hava gecesin-
de Uzakdoğu kemençesi erhunun ya-
nı sıra org çalan Çinli zarif bayan XI-
ajoöng VV'ang, elektronik gayda ve di-
ğer üflemelilerle Joe McHıigh ve ba-
teriden tefe pek çok vurmalı alet çalan
\Valter Kaiser'den oluşan ekibiyle bu
parçalardan örnekler sundu.
• Joe McHugh cep telefonu çalan bir
seyirciye gaydasıyla eşlik etti.
• Vollenweıder. BurhaoÖçal'la, Is-
viçre'de komşu olduklannı söyledi.
Öçal önce darbukasıyla, sonra elektro
sazıyla müzisyenlere eşlik ederek ka-
labalığı coşturdu.
• îçli çahşıyla seyirciyi hüzûnlendi-
ren Djivan Gasparyan Ermeni ulusal
çalgısı düdükle Vollenweider'a eşlik
etti ve bir şarkı söyledi.
• Üci kez bis yapan efctp, etnik ezgi-
leri banndıran bir dünya müziği kan-
şımı sundu. Aletlenyle FareB Köyün
Kavafcıa'nın ardından gider gibi Gas-
paryan'uı peşine takılarak eğlenceli
bir şov sergiledi.
• Louis Armstrongu anma gecesin-
de ilk olarak Finlandiyalı grup The
Poppooçıkö.
• Armstrong'un yolunda ilerleyen bir
trompetçi olarak adlandınlan Nicho-
las Payton'la konserden önce kısa bir
söyleşi yaptık:
• Müziğimi ancak dinleyenlerle pay-
laşabildiğimde mutlu olabilir ve yap-
tığundan zevk alabıhrim.
• Dört yaşımdan beri çaldığım trom-
petle aramda doğal bir iletişim var.
• MitesDavis'in üzerimde büyük et-
kisi oldu. O olmasaydı bu işe başlamaz-
dun. \^nton Marsaüs beni pek çok
önemli caz müzisyeniyle tanışürdı.
• Armstrong'dan bugüne çok şey
değişti ama şimdi de çok yetenekli bir-
çok müzisyen New Orleans gelenegi-
ni sürdürüyor.
• Armstrong'la tanışma şan-
sım olmadı ama müziğiyle kop-
maz bir bağım var.
• Mingus gecesi gibi Louis
Armstrong gecesi de fazla ilgi
görmedi. Gerçek cazın yer aldı-
ğı anma geceleri diğer konser-
lere göre oldukça sönük geçti.
• On bir kışilüc ekibiyle çıkan,
daha iyi birperformans beklenen
Payton'uı ardmdan sahneye, ge-
cenin trompet aslan olarak John
Faddis, Lew Soloff. Randy Brec-
ker ve TreO Stafford çıktı.
• John Faddis seyirciye 'mer-
haba" dedikten sonra kâğıttan 'Şem-
sipaşa pasajmda sesi büzöşeskeJer' te-
kerlemesini okumaya çaiışarak gül-
dürdü.
• Trumpet Summit Band'ın iki be-
yaz -iki siyah trompetçisi, konserin so-
nunda Payton'ı da alarak mükemmel
bir şov gerçekleştirdi.
Fazıl Say, 'Jazz Quartet 'in birçok renk deneyişini içerdiğini belirtiyor
'Esprisi caz olan yeni bir müzik yapıyoruz'
tkiti, bu ilginç projeyi albüm yapmayı düşünüyor.
Fazd Say ve Kudsi Erguner, konserden önce
'Jazz Ouartet' projesının diğer elemanlan Em-
rah Kotan ve VoJkan Orhon'la birlikte basın top-
lantısı düzenlediler. Erguner, grubun oluşumu-
nu şöyle anlattı: Fazıl, Türkiye'nin hakikaten if-
tihar edeceği, klasik Batı müziği konusunda Tür-
kiye'de birçok sanatçımızın hayal ettiği bir nok-
taya gebniş bir sanatçı. Her zaman hayranlıkla
izledim. Birlikte bir şeyler yapmaya karar ver-
diğimizde, bunun caz çatısı altında toplanması
en mantıklısıydı.
• Erguner, bu projenin, turne başanya ulaşır-
sa albüme dönüşeceğini belirtti. Say ise kesin-
likle bir albüm yapılmasından yana. a
Bu sade-
ce ney ve piyano bûluşması değfl. Aynı zamanda
aohmcı çağdaş fildıier de var grupta. Önceki
gün MontreiK Caz FestivaK'ndeçaldık. Biraz k>-
sa birsüreydi o. Kudsi'nin 10-15 neji üstüste ka>'-
detme gibi bir ney korosu projesi var. Canlı kon-
serde yapamadıgımıy şeyi ka\ ıtta gerçekleştire-
biliriz. KÖnserde çalmakbize >etmiyor. Daha faz-
la fikir sürekli üretiliyor. Bu proje hakikaten en-
teresan. Ozünde ney ve piyano olsa da bu onun
ötesinde, dört solistin yer aldığı bir çahşma. Ney-
le vibrafonun bütünİeştiği, kontrbasın arşeyle
çaldığı, piyanonun da tuşlaruun değil tellerinin
kullanıkuğı bir çokrenk deneyişi ve orkestrasyo-
nu bu."
• Erguner de, ney ve piyanonun Türkiye'de bel-
li kultürlerin sembolleşmiş enstrümanlan oldu-
ğu için Fazıl Say'la bir araya gelmelerinin üze-
nne gıdıldığinı belırterek "FakatEmrahbateri.
%ibrafon çalıyor. Volkan kontrbasla kaühyor. Fa-
zıl piyanoda çok orijinaL, yeni renkler anyor ve
buhıyor. Sadeceney, piyano konseri değfl. Reper-
tuvarunızda Fazıl'm besteleri ve benim iki üç ta-
ne kendiönerdiğim melodOervar.Ozgfin bir mö-
zik" dedı.
• 'Bardiscoses' başlıklı parçanın konusunun,
besteyi doğurduğuna ve geliştirdiğine değinen
Say, parçayı 'bar, ney ve piyanonun absürd bir
drvaloğu" olarak tanımladı. "Ashnda, Kudsi'yle
benim doğaçlama bir diyaioğumuz olayuı tama-
mı. Disco bölümünde grubun kendisi bir DJ ola-
rak çalışıyor; müziği sürekB değiştiriyor. Bfldiği-
miz disco müzikJeri tekno hariç, çünkü akustik
aletlerfc elektronik müzikleri yapmamız müm-
kündeğiL'"
(îzlenimler: AYŞE KÖKSAL, RAYAN YİR-
MÎBEŞ, fotoğraflar: KADERTUĞLA, SENEM
ÖZTÜRK, NEZAHAT EKMEKÇÎ)
YAZI ODASI
SELİM tLERİ
Fotoğrafın Ardında
Ibrahim Çallı kitabında (Yapı Kredi Yayınlan) bir
fotoğraf var. Beş altı yıldır gider gelir bu fotoğrafa
bakanm:
Herhalde Ankara. Ankara'da bir salon. Tahtı an-
dınr, yaldıztı bir koltuk. llk o dikkatimi çeker. Gerçi
fotoğraf siyah-beyazdır, yine de yaldız hissedilir. Tah-
tı andınr koltuk, süslü, büyük bir örtüyle örtülmüş
yükselti üstünde, duvara dayalı durmaktadır.
önde, bize göre sağda, hayli büyük bir tablo, gö-
remediğimiz bir yere dayalı. Tabloda Ismet Inönü
deminki yaldızlı koltuğa oturmuş, ellerini kottuğun
kenarlanna koymuş, yüzünde adamakıllı ciddi ifa-
de. Takım elbiseli, kravatlı, ceketinin üst cebinden
üçgen mendil ucu çıkıyor.
Fotoğrafın bize göre solunda Ismet Paşa'nın
kendisi; resmine bakarak hafiften gülümsüyor. Tab-
loyu mu beğenmiş? Yüzündeki ifadeden kavra-
mak olasjz. Belki de tablodaki o ciddi duruşundan
gönençli. Ismet Paşa yine koyu renk takım elbise-
li, kravatlı. Elleri iki yanında, özgür.
O zamanın cumhurbaşkanının yanında biri orta
yaşlı, ötekisi daha genç, iki adam. Ikisi de papyon
boyunbağı takmışlar. Ikisinin de kruvaze ceketleri
handiyse birörnek. Ellerini önlerinde kavuştunrıuş-
lar. Omuzlar azıcık kısılmış. Sanki biraz Öne eğil-
mişler. Saygılı, ürkek, tedirgin... Yaşlıca olanı Fey-
haman Duran, genç görüneni Ayetullah Sümer.
Cumhurbaşkanı ve ressamlar, Çallı'nın Ismet Inö-
nü resmine bakıyortar. Fotoğraf, ışte hepsi bu.
Hepsi bu da, ikide birde fotoğrafa dalıp gidişle-
rim niye?
Kitabın aynı sayfasında, fotoğrafın hemen üstün-
de bir fotoğraf daha van Ibrahim Çallı aynı resme
çalışırken, elinde fırçalar, öteki elinde palet. Hayır,
bu fotoğraf hiçbir zaman ilgimi çekmedi.
llk fotoğraftansa tuhaf bir küskünlük geçer. Fey-
haman Duran'la Ayetullah Sümer gibi iki büyük, us-
ta, yetkin ressamın -deyiş yerindeyse- öyle elpen-
çe divan duruşlan kalbimi yorar. Ismet Paşa dim-
diktir, onlar, dedim ya, biraz öne eğik. Ismet Paşa
güvenli durmakta, ressamlanmız fazladan saygı-
lı...
Benim de öyle bir iki fotoğrafım var. Bir başka
cumhurbaşkanı, bir başbakan, bir cumhurbaşka-
nı eşi, Ankara'da bir kabulde, hepsinde ben de va-
nm. Başbakanın elini sıkıyorum, cumhurbaşkanı eşi
oturmuş, ben ayaktayım, vb. Bu fotoğraflara bak-
tıkça ateş basar.
Fotoğrafta birlikte göründüğüm kişiterin edebi-
yatla, romandı, öyküydü, şiirdi... hiçbiriyle en kü-
çük bir ilintileri olmadığını bilirim. Ödüldü, törendi,
bu gelgeç karşılaşmalarda beni mutlu edecek ya
da onurlandıracak hiçbir şey de olmamıştır. Fakat
gitmek zorunda kalmışımdır. Ve sanki çok onur du-
yuyormuşumcasına ifadeler takınmışımdır...
Ibrahim Çallı çok sevdiğim bir ressamdır. Inönü
resmini yaparken hangi duyumsayışlardı sanatına
yön veren? Bu soy resimler yapmış usta bir res-
samla uzun uzadıya söyleşmek isterdim. Çallı'nın
imzasını taşıyan portrelerde kadınlar, erkekler hep
iç dünyalanna açılıyor gibidirier. Yine Çallı'nın im-
zasını taşıyan Inönü portresi, ayakta duran Inönü,
yaldızlı koltukta oturan Inönü, her üçü de dikkatle
bize bakmaktadıriar. Bana çok düşündürücü geli-
yor...
Çallı'nın inanılmaz güzellikte 'manolya' resimle-
ri var. Vazolardaki bu manolyalar bana Istanbul'un
birzamanki hülyalı yazlannı çağnştınr. Bahçeler, de-
niz kıyılan, manolya ağaçlan... Yaz günlerinin serin
ev içleri, taşlıklar, gölgelikler... Resimlerin manol-
yalan içimdeki derin sıkıntıya iyi gelir. _
Ibrahim Çallı kitabını hazırlayan Kaya Özsezgin'in
yazısından öğrendiğimize göre, ressam son döne-
minde Istanbul'un resımlerini, Cihangir'den Üskü-
dar'ı, Küçüksu'yu, Istinye'yi tuvaline geçirmiştir.
Kaya Özsezgin ekliyor
"Şakayıklar, kavun, ûzüm, incirterin yer aldığı
kompozisyonlar, özellikle de kendi paletine uyar-
ladığı manolyalar, sık sık işlemekten hoşlandığı ko-
nulardır."
Manolyalarda ben hep unvansız bir dünyayi ya-
kalanm.
Takvimde tz Bırakan:
"Bir akşam beraberce balkondan bal rengi ayın
gökte yükselişini seyrediyonardı. Her taraftan man-
dolin ve gitar seslerigeliyordu." Byron'un Son Aş-
kı Teresa, Tarihte Güzel Kadınlar, Tarih Dünyası
Neşriyatı, 1953.
The Guandian'dan Sunal'a övgû
• LONDR\ (AA) - Ingiltere'nin saygın
gazetelerinden The Guardian, ölen ünlülerin
ardından köşesi 'Obituaries'i, geçen hafta ölen
sinema sanatçısı Kemal Sunal'a ayırdı. 'Halkının
düşlerini dile getiren sanatçı' olarak tanıtılan
Sunal hakkında 'Anadolu'daki geniş kitlelerin
düşlerini ve umutlannı ortaya koyarak
ünlenmişti' denildi. Sanatçınuı otuz yıllık sanat
kariyerinden söz edilen yazıda, Sunal'ı Sunal
yapanın, suadan Türk köylüsünün sorunlannı
dile getirmek olduğuna işaret edildi.
R Ü L T Ü R ÇÎZİK
K A M İ L M A S A R A C I