27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2000 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusa cumhuriyet.com.tr Siyaset Dünyamizda CHP..- Prof.Dr.ErenOMAY S iyaset nedir? Pek çok tanı- mının yapılmasına karşın siyasetin tüm niteliklerini kapsayan nesnel bir tanımı yoktur. Çünkü, siyasetin doğası çok kannaşıktır. Kannaşık yapısı siyasetin çözümlen- mesini de zorlaştınr. Bir olay olarak siyaset toplumsal bir etkinliktir. Iki temel niteligi, onu öbür toplumsal etkinliklerden ayınr: 1) Siya- set, toplumu yönetenler ve yöneti lenler diye ikıye ayınr. 2) Siyaset, siyasal ik- tıdan ele geçirme savaşımıdır. Doğal ya da sosyal bir olayın mode- lini yapmak için olayı yaratan güçleri çö- zümlemek (analiz etmek) temel ilkedir. Bu nedenle, siyasetin dinamiğini açık- layan bir model yapmak için onu yara- tan güçleri çözümlemek gerekir. Bu çö- zümlemenin çıkış noktası üretimdir. Çünkü. üretim toplumsal olaylan belir- leyen temel etkinliktir. Tarih boyunca toplumsal yapılar birbirini izlemiş, ya- şam koşullan değişmiş, fakat üretim, her zaman toplumsal olaylann ana kay- nağı olarak kalmıştır. Bu 'apriori" bir ka- bul değildir. Bilimin ortaya koyduğu bir gerçektir. Üretim yapmak için insanlardoğa ile mücadele eder. Insan, bu savaşımda tek başına başanlı olamaz. Birleşmeleri, bir araya gelmeleri gerekir. Bundan dola- yı, üretimi küçük ya da büyük insan top- luluklan yapar. Başka bir deyişle, üre- tim, her zaman toplumsal bir etkinlik- tir. Insanlar, bu toplumsal etkınliği ger- çekleştirirken birbiriyle ilişkiler kurar. Bu ilişkiler, "üretim UişkUeri" diye ad- landınlır. Üretim ilişkileri, insanlann maddi yaşamlannın ûretiminde birbir- leriyle kurduklan sosyo-ekonomik iliş- kilerdir. Bu ilişkiler, belli bir tarihsel gelişme aşamasında olan toplumun ka- rakterini belirler. Toplum denen varlığı oluşturur. Üretim ilişkileri, dağıtım, de- ğiş-tokuş (mübadele), dolaşım, tüketim ve mülkiyet ilişkilerinden oluşan bir bü- tündür. Bu ilişkiler bütününün en önem- li öğesi üretim araçlan üzerindeki mül- kiyet ilişkileridir. Bu ilişkiler üretim iliş- kileri demetinin temel ilkesidir. Çünkü insanlann üretim araçlan ile bağlan, onlarla ilişkileri, üretim araçlanmn sa- hibi olup olmamalan onlann maddi üre- tim alanı dışında kalan tüm toplumsal ilişkilerini belirler. Toplumsal kuruluşun yapısını, başka bir deyişle, toplumun anatomisini saptar. Toplumun smıfsal bileşimini belirler. Ömeğın, üretim araçlan üzerinde özel mülkiyet var ise toplumun bir bölümü üretim araçlanna sahip olur. Büyük bir kesimi üretim araçlanndan yoksun ka- hr. Bu kesim yaşamak için çalışmak, çalışabilmek için üretim araçlanna ge- reksinim duyar. Bu durumda, üretim araçlanmn sahipleri çalışmaktan başka olanağı olmayan kesim üzerinde egemen- lik kurar. Bu eşitsizlik, toplumun, üre- tim araçlannın sahiplerinin oluşturdu- gu sınıf ile yaşamak için emeğinden başka bir şeyi olmayan insanlann oluş- turduğu iki ana sınıfa aynlmasına neden olur. Bu iki sınıfm çıkarlan uyuşmaz. Çünkü yaratılan iktisadi hasılanın büyük kısmıru egemen sıruf alır. Bununla da ye- tinmez. Emekçi sınıfin payını azaltma- ya çalışır. Çıkarlan karşıt oldugu için bu sınıflararasındaçelişkidoğar. Birbirle- ri ile çatışır ve mücadele ederler. Siya- set, bu çaüşmanın yankısıdır. Sınıflar ara- sındaki mücadelenin yarattığı toplum- sal etkinliktir. Siyaset bilimcisi Prof. Duverger, siyasetin dinamiğini açıkla- yan bu modeli şöyle özetler: Üreticı güçler-Mülkiyet ilişkileri-Toplumsal sı- nıflar-Sınıf mücadelesi-Siyasal çatış- malar... Siyaseti, sınıflann kendileri yapmaz. Örgütleri yapar. Bu örgütlerin başında siyasal partiler gelir. Sınıf, siyasal par- tinin toplumsal temelini, maddi dayana- ğını oluşturur. Siyasal parti de, temeli olan sınıfin çıkarlannı temsil eder. Söz- cülüğünü yapar. Özlemlerini dile geti- rir. Çıkarlannın gerçekleşmesi için ça- lışır. Bu siyaset modeline göre, bir par- tinin kimliğını ve kişiliğini dayandığı sı- nıf belirler. Bu nedenle, bir partiyi de- |erlendirirken, sınıfsal temelini ölçüt (kriter) seçmek gerekir. Günümüz CHP'si bu ölçüte (kritere) göre değerlendirilirse; partinin sınıf te- melinin olmadığı görülür. Çünkü; par- tinin sosyal temeli, toplumsal tabanı ta- nımlanmamıştır. Kitle partisi olduğunu ileri sürerek burjuvaziye yakın, emek- çilere uzak durmaktadır. Bu nedenle toplum içindeki konumu özellikle son yıliarda belirsizdir. Bu be- lirsizlik CHP'nin siyasal etkinliklerin- de çelişki yaratmaktadır. Bir yandan de- mokratik sol bir parti olduğunu, emeğe öncelik verdiğini söylemekte, öte yan- dan sağ ekonomik ve sosyal politikala- n savunmaktadır. Bu çelişkili tutum, partiyi kişilik ve kimlikten yoksun bı- rakmaktadır. Daha önce belirtildiği gibi, siyaset, si- yasal iktidan ele geçirme mücadelesi- dir. Bu mücadele iki farklı amaç için yapılır. Amaçlardan biri, herkesin yara- nna olan bir toplum düzeni kurmak, in- sanlann ortak iyiliğini gerçekleştirmek, genel yaran sağlamaktır. Bu amaç için yapıhrsa, siyaset yüksek düzeyli bir et- kinlik olur. Sanat niteligi kazanır. Ikin- ci amaç egemen olursa. siyaset "post kap- ma" ve "ganimet paylaşımı" kavgasına dönüşür. CHP'nin siyaset anlayışına ne yazık ki ikinci amaç egemen olmuştu. Bu si- yaset anlayışı, CHP'nin ülke sorunlan- nı saptamasını, tanımlamasını ve çö- züm üretmesini engelledi. Parti. nimet peşinde koşan kişilerin yarattığı, yapay ve yüzeysel sorunlarla uğraştı. Bu ne- denle, partinin halkla ılişkisi zayıfiadı. Toplurnla iletişim kanallan tıkandı. CHP, halktan, halk CHPden uzaklaştı. Parti topluma yabancılaştı. lşlevini yitirmiş birj>arti durumuna geldi. Ünlü siyaset bilimcisi Prof. Duverger, siyaseti, Tann Janus'a benzetir. Siyase- tin de Janus gibi iki yüzü vardır. Yüz- lerden biri idealizmi temsil eder. aydın- lıktır. Öbür yüz fırsatçılığı temsil eder, karanlıktır. Aydınlık yüzünü görenler siyaseti över, karanlık yüzünü görenler, onu yerer. Örnegin, Aristo, siyaseti öv- müştür. Ona göre siyaset üstün bir sa- nat, kapsamlı bir bilimdir. Ünlü kome- di yazan Aristofanes siyaseti yerer. Bir- çok oyununda, siyasetle alay etmiştir. Is- kenderiyelı düşünür Judaeus siyaseti büyü ile bir rutar. Ona göre siyaset az doğru, çok yalandan oluşur. A. Du- mas'dan siyaset hakkında bir eser yaz- masını istedikleri zaman şu yanıtı ver- miştir: Komediyi konualan komedi ya- zılamaz. Siyasetle alay etmek, onunla ilgilen- memek ve ondan uzak durmak doğru bir tutum değildir. Doğru olan siyasetle il- gilenmektir. Nitekim siyaset felsefeci- leri, siyasetle ilgilenmek gerektiğini ıs- rarla belirtmiştir. Ömeğin, Fransız siya- , . • ' * • • setçisi Collard, "Biz siyasetle uğraşmaz- sak siyaset bizûnle uğraşır" demiştir. Siyasetle ilgilenmek, siyasal etkin- liklere katılmak, insan için birzorunlu- luktur. Çünkü insan, siyasal biryaratık- tır. İnsan toplumu varsa, siyaset de var- dır. Siyaset, toplum yaşamından doğan zorunlu bir etkinliktir. Bu nedenle siya- setten kaçmak, onunla ilgilenmemek toplumsal yaşamıa doğasma aykın bir davranış olur. Bu davranış, bireyle top- lumsal gerçek arasında bir çelişki yara- tır. Bu çelişkiyi biz de yaşıyoruz. Çün- kü, halkımız siyasete yabancılaştınl- rruştır. Insanımız birey, grup ya da top- lumsal sınıf olarak siyasette rol almaz. Siyasetin dışındadır. Bu çelişkiyi çözmek, programındaki ilkelerden biri katılımcılık olan CHP'nin yöneticilerinin görevidır. En azından bu çelişkiyi parti içinde çözmeleri, katı- lımcılığı parti içinde gerçekleştirmele- ri gerekir. Partinin politikalannı parti yönetimi- ni eliode tutan bırazınlık belirlememe- li. Ne yazık ki son yıllarda partinin ya- şamında üyelerin rolü ve etkisi yok de- necekkadarazdır. CHP'yeyakışan, hal- ka güven veren. heyecanlandıran siya- sal etkinliklerdir CHPgüçlübirpotan- siyelesahiptir. Bu potansiyel partinin Ke- malıst devrimci geçmişidir. Eğer, CHP bu devrimci geçmişinden esinlenen ulu- sal sol bir siyaset anlayışı ile ülkemizin sorunlanna çözüm arar ve bulursa, si- yaset dünyamızın yıldızı olabilir ve ol- maiıdır. Çünkü CHP sıradan birpartı değildir. Kökleri Kurtuluş Savaşımızda olan, cumhunyetimızin kuruşunda emeği geç- miş, yenileşme ve çağdaşlaşma hareke- tinin öncüsü ve simgesi tarihsel bir ku- ruluştur. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Günün İçinden... Baklava çalan çocuklan, liseli gençleri birtakım yan- lış sayıian işler yaptıkları için gözaltına al, işkenceden geçir, mahkemetere sevk et, tutukla, mahkûm et!.. Ama Âmerika'ya kaçmış, hakkında dört tutuklama karan olan bir başka delikanlıyı sorgudan sonra serbest bırak!.. Ay- nca on üç davası daha varken... Kendisi de söylemiş ya "Zamanında boyumuzdan büyük işleryappk..." Arkasında Fazilet mılletvekili annesi olan bir kişi, el- bet "başAa/an'nın karşılaştığı uygulamalardan yakayı sı- yırmasını bilecek!.. • • • Içişleri Bakanı Tantan, başanlı bir ernniyetçidir. Hiz- bullah olayında önemli bir görevi gerçekleştırdi. Geçen gün gazetecilerle konuşurken "Halka Müslümanlığın iyice öğretilmesi gerekir" demiş. Mûslümanlığı ögret- mek, böylece halkımızın İBDA'cılann, Hizbullahçılann, hatta Fazılet'lerin, bilmem kimlenn tuzaklanna düşme- lerini önlemek... Ama, halka Müslümanlığı iyice öğretmek için elli yıl- dır imam okullan kurmadık mı, fakülteler açmadık mı? Amaç irtica heveslilerinin kökünü kurutmaktı. Başardık mı bunu? Yoksa kendi elimizle Hizbullahçılann, İBDA'cı- lann yetişmeleri için olanak mı sağladık? Tantan'ın de- dikleri iyi, ama bu millete gerçek Müslümanlığı yine ay- nı adamlar, aynı kadrolar ögretecekse! Kocaman bir kitap: "Bilinmeyen Osmanlı"; Osmanlı Araştırmalan Derneği'nin biryayını. Sorulu yanıtlı birça- lışma. Osmanlı'yı her yanıy- la yüceltmek amacında! Pa- dişahlann çoğunun htçbir ku- suru yok, hepsi başanlı! Bü- tün olaylar tek yanlı yorum- lanmış. Hatta Atatürk'ün Samsun'a çıkması bile!.. Cumhuriyet döneminde ya- zılanlar, çizilenler, yapılan de- ğerlendirmeler tek taraflıy- mış, Ahmet Akgündüz'le Said Öztürk'ün değerlendir- melen tek yanlı degılmiş! "Bu kitabımızı Cumhuriyet ile Osmanlı'nın buluşacağı milli buluşma kitabı olarak görûyoruz" demelerinden de belli nıyetleri... Işte Hareket Ordusu için yazdıklan: "Tam bir çapulcu ordusuydu, binlerce insanı ktam ettirdi, Yunan ordusu gi- bi davrandı; 31 Mart Ittihat- çılann tertip ettikleri bir fit- neydi; neticede düşmanlar kâr etti; devlet, millet ve din zararetti!" Daha neler neler.. "Tevfik Fıkretgibi tamamen dinsiz olanlar", "Bediüzza- mangibilslamalimleri", "Mit- hat Paşa ve liyakatsız eki- bi!"..- önemli tarihsel yanlış- lar da var; Talat Paşa için; Dini hayatı zayıf, cahil, kur- nazbirkorkusuzalbay".. Da- haönce "postacı "diye andık- lan kişıyı bifdenbtre 'albay' ya- ptvermışler! Osmanlı'nın 700. anmayilı, Cumhuriyet'ten öç almak isteyen kişiler için bu- lunmaz bir fırsat mr? ••• llgiyle okunması gereken üç İotap: "Terör Olgusu ve Türkiye Gerçeği", "Cumhu- riyeti Çürütenler" ve "Devlet Terörû"... Eski CHP Senatö- rü Nryazi Ünsal'ın değerlı bi- rer bekje olarak kalacak ça- lışmalan... Yazar "Devlet Te- rörü"nün önsözünde şöyle diyor "Böylesi konular genelde sakıncalı sayıldığı için üze- rinde kimse durmaz. Daha doğrusu duramaz. Ama bu konunun sakıncalannı bile bi- le yazacağım. İçinde yaşa- dığımız gizemli ortamda ya- şadıklanmızı yazmayı, gele- cekkuşaklarayazılıolarak bı- rakmayı kendime bir vatan- daşlıkgörevisayıyonjm." Ün- sal, "derin devlet" diye adlan- dınlan sorunun, "devlet te- nörü'nün ne olduğunu açık açık anlatmak amacıyla yaz- mış bu kocaman kitabı.. 'Dev- leti koruduğunuya da kolla- dığını sananlan tek tek ser- gileyeceğim" dıyor. Tepki Bilinci... EROL SOYSEVER Emekli Binboşı Apo'nun avukatlanna bazı kişilerce yapılan saldınlar, insanda bazı anımsarmalar yaptınyor. 1993'te Sıvas'ta 37 insan yakılarak öldürül- müştü. Onlan yakan katil sürülerini savunan avukatlara böyle tepki gösterilmemişti. Orada ölenler sanki insan değil birer tavuktu. Yine dört yıl önce öldürülen Metin Cöktepe'nin katili olan polislerin avukatlanna da halktan büyük bir tep- ki gelmedi. PKJC olayı ile öbür olaylarda öldü- rülenler arasındaki sayı farkı mı, yoksa Sıvas ve Göktepe oiaylannda öldürülenlerin düşünce ya- pılan mı farklı tepkiye neden oluyoracaba? Her iki neden de düşündürücüdür. Açıldamaya ça- lışalım: PKK olayında ölenler, örgüt elemanla- nnca 15 yılda öldürülmüşlerdir. Sıvas'taki olay- da ise'bir anda 37 insan yakılarak öldürülmüş- tür. Üstelik, Sıvas ve Göktepe oiaylan güvenlik güçleriningözleri önünde gerçekleşmiştir. Gök- tepe olayının failleri de devlet görevlileridir. Bi- reyin suç işlemesi sorun değildir. Çünkü devlet ona yasalar çerçevesinde cezasını verir. Ama devlet suç işlerse, bunun sonucu çok daha va- himdir ve bu durum karşısında toplumsal dav- ranış koymak gerekir. Toplumsal olgunluk gelişmedikçe. ateş yalnız- ca düştüğü yeri yakmayı sürdürecektir. Oysaki yurttaşlık bilinci olan herkes, her insanlık dışı olayda tepkisini herhangi bir biçimde gösterir. Kimse, "Bana dokunmajan yüan bin yıl yasa- sın" dememelidir. Çünkü o yılan bin yıl yaşar- sa, o kadar çoğalır ki sonunda kendisi de ısın- lır. Sıvas'taki olaya sesini çıkarmayan, haksız ve hukuksuz biçimde idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlanna aldırmayan ve hatta 17 yaşında 12 Eylül generallen tarafından ıdam edilen Er- dal Eren'e ilgisiz kalan, görevini yaparken p<5- lisler tarafından öldürülen Metin Göktepe için sessizliğini sürdüren, evlatlannın akibeti meç» - hul olan Cumartesi Anneleri'nin yıllardrr ya- kınmalanna kulak tıkayan bu halk, evlatlan PKK tarafından öldürülmeje başlandığı zaman pek hak- h ve yerinde olarak sesini çıkarmaya başladı. Oy- sa daha önceki olaylarda da çıkarmahydılar scs- lerini. Devlet gücünü arkasına alarak suç işleyen devlet görevlıleri gerektiği biçimde cezalandı- nlmadıkça bu türsuçlar işlenmeye devam ede- cektir. O beğenmediğimiz Yunanistan'da üç /.*'( üniversite öğrencisinin ölümünden ve cunta kurmaktan yargılanıp cezaevine gönderilen Pa- padopulos ve avenesi 1974"ten beri içeridedir- ler. Bizim cuntacılar ise törenlerde ve bazı da- vetlerde baş köşededirler. (Şimdi işsiz kalan cuntacı başı, ordan burdan arakladığı yapıtlar- dan resım yapıp "Hayalgücümü kuüandım" di- yor. Hamam resmi için yalanı ortaya çıkınca da, "Hamama mı girip yapacaktım" diye pişkin- lik yapıyor). Demokrasi, örgütlü kamuoyu demektir. Kah- rolası 12 Eylül cuntası, halkı örgütsüz bırakıp çıl yavrusu gibi dagıttt Çünkü patronlar öyk-ıs-. tiyordıi! Şimdiki kitfe-örgüfleri, 12 Eylûl'den 1 ' kafma yasalar çerçevesrrrde hsreket alanr kısıt- - 1ı bir bîçimde etkinlikte bulunmaya çalışıyor. Doğallıkla da yeterli olmuyor. Antidemokratik yasalar demokratikleştirilmedikçe bu halk vatan- millet-bayrak diye haykırmaktan ve de futbol ve geyik muhabbeti yapmaktan başka bir işle meş- gul olamaz. Bizleri yönettiklerini sananlar ile hol- ding patronlan da halkın böyle davranmasın- dan oldukça hoşnutrurlar herhalde... Bakalım kendisini solcu sanan Ecevit, antidemokratik ya- salan ve anayasanın ilgili maddelerini değiş- tirebilecek mi? PENCERE •SeöebirimıetiNe*?.. Insanlığın başına püsküllü bela ırkçılığın Vıyana'da hükümete tırmanması dünyayı irkiltti. Olayın yaşandığı Avusturya'nın sicili bozuk, Hit- ler bu küçük üikeden çıktı. Irkçılık kokan siyasetiyle yaklaşık yüzde 30 ora- nında oy topariayarak hükümet koltuğuna oturabi- len Jörg Haider, Avrupa'da yeni bir Hitler'in doğu- munu haber veren gebeliğin sancısı mı?.. Avrupa ayağa kalktı, Amerika kaygılandı, iki kıta- nın medyası aldı verdi. Oysa Avrupa'da ırkçılığın halk katmanlarında çe- kim gücü oluşturması, yalnız Avusturya'ya özgü bir marifet değil, Fransa ne güne duruyor?.. Almanya'da Hitler'in toaınları Türklerin evlerini kundaklayıp yakmıyoriar mı?.. • Biz sık sk övünerek yineleriz: - Türkiye'de ırkçı bağnazlıkyoktur; Osmanlı tüm tarihinde hoşgörü sahibidir, beş yüzyıl önce Ispan- ya'daki engizisyondan kaçan Yahudileri bizim pa- dişah mülküne kabul etmedi mi?.. * 2 Doğrudur.. Ancak sapla samanı da birbirine kanştırmayalım; ırkçılık milliyetçiliğin aşın biçimidır; Yahudilere karşı tarihteki düşmanlığın kökeninde, ırkçılık değil, Hıris- tiyanlığın dinciliği yatıyordu; çünkü söylenceye gö- re Yahudiler, Hazreti isa'yı çarmıha germişlerdi. Hıristiyan bu yüzden Yahudiye diş biledi; Muse- vinin canına okudu. Islam, Hazreti Muhammet'i peygambersaymıyor diye Yanudiyi tutmaz, ama, Hazreti Musa'yı peygam- ber bilir. Osmanlı'nın Yahudiye hoşgörüsünde aklın değil, bu inancın etkisi büyüktür. • Avrupa'da ulusçuluk 18'inci yüzyıl 'Aydınlanma Fet- sefes/'nin düşün ortamında tohumlanıyor, ırkçılık öğretileri ise 19'uncu yüzyılın ikinci yansında orta- ya atlıyor, Nazizm 20'nci yüzyılın ilk yansında faşizm- le birlikte salgınlaşıp yayılıyor. Peki, Hrtier'in sebebi hikmeti ne?.. Bir deli ya da kafadan sakat adam, tüm dünyayı tek başına ateşe verebilir mi?.. Kapitalizmin emperyalist aşamasında birbiıieriy- le boğazlaşan Batı uygartığının en güçlü devletleri, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeryüzünü paylaş- tılar; Almanya'ya tek sömürge bırakmadılar. Sava- şın tüm ağır yükünün ceremesini üstlenen Alman- lann boğuntudan kurtulmak için Hitler'e sanlmalan bir raslantı değil!.. Sanşın Cermen ırkının üstünlüğü masalı, yenilgi- den sonra aşağılanan AJman ulusuna ilaç gibi gel- di; Hitler'i Almanya'da iktidara getiren koşullann ya- ratılmasında Ingilizin ya da Fransızın da payı var. • İkinci Dünya Savaşı'nda genç nüfusu kınlan (6 milyon kayıp) Almanya'ya işgücü gerekti. Ve o 'sebep 'le Anadolu köylüsünü ülkesine çağı- np bando mızıkayla karşılayan da Alman, bugün Al- manya'daki Türk'ün evini yakan da Alman... Afrikalı zenciyi köyünden zorla kopanp gemilerie Amerika'ya taşıyan da 'beyaz adam', Arnerika'da- ki siyah düşmanlığını doruğa tırmandıran da 'beyaz adam':.. :-. ;-,-»/> 2000'lerde 'Kureselleşme' ile 'Yeni Dünya Düzfr' •ni' adırva tek «konomik modeli tüm dünyaya dayâ-* tan egemen de beyaz adamın ta kendisi!.. • Avrupa'da ırkçılık yeniden hortlamaya mı başla- dı?.. Nedenini anlamak için tüm krtayı saran göç dal- gasının kökenine eğilmeli!.. Yoksul ütkelerden ve eski sömürgelerden Avrupa'ya dalga dalga yansıyan göçlerin sebebi hikmeti nedir?.. Dört hava yastığı. ABS. Pirofeicnik emniyet kemerleri. Var mısınız bir sınıf macına? Kendine güvenen herkes karşımrza çıkabilir. Ama önceden birkaç özelligimizden bahsedelim de sonra, "bümiyoıduk" demeyin. Güvenlik özelliklehmiz gördügünüz gibi. Benzersiz. Konfor açıstndan durum farklı degil. lç mekâmnız bizimki gibi baştan aşagt yenilendi mi? Mesela elektronik klima... Sizde var mı? Peki ya mavi aydınJatmalı ön panel?Ya da kendiligirKİen kararan dikiz aynası? O da mı yok? Herhalde elektrüdi ve ısıtmalı yan aynaiar vardır. Yok mu? Ya... öyfe mJ? O zaman biz bu sınıfmaçından şimdilik vazgeçelim. Siz biraz kuvvet toplayın, sonra tekrar konuşalım. Bu arada, Yeni Polo'yu yalandan tanımak isteyenlere ufak bir not iletelim: Burada bahsettikierimiz, tüm özelliklerimizin yalnızca bir kısmı. Bizi yakından tanımak isterseniz, bekliyoruz. Yeni Poio. Smrf biriiKİıi, otgunlafh. Yeni Polo ALOPOL0:O8OO 21104 32.0212 335 04 77 Uiabüiramz. Hcmen, donammtcr Pok) nun Trmdhn*. Contforfene v« HıgMm* modaOtnns göre a z ber çeyt duufzna haı ı ÛgtenebÜİr, Polo Üe bir deneme sürüşü için r Aynntık donanıır 1 tnigısı <çı~, danifma VOLKSVVAGEN TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRU DOĞUŞ OTOMOTİV SERVİS VE TİCARET A.Ş/DİR. OOĞUŞ OTOMOTİV SERVİS VE TİCARET A.Ş. BİR • DOÖUŞ HOLDİNG A.Ş. KURULUŞUDUR. www.vw.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle