Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 ŞUBAT 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kuKur@cumhuriyet.com.tr 15
Hüseyin B. Alptekin'in yeni projesi, Jules Verne'in Türk kahramanı üzerine kurulu
Keraban'ın izmde Karaderıiz
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Hüseyin Bahri Alptekin'in 'Ju-
les Verne'in tzterinde Keraban'a
Dair' başlıklı sergisi 1 Mart tari-
hine dek Fransız Kültür Merke-
zi'nde... Alptekin'in projesi, Ju-
les Verne'in Türk kahramanı Ke-
raban ve onun Hollandalı misafi-
rinin Karadeniz kıyılanndaki yol-
culuklannı anlatan kitabı üzerine
kurulu. Fransız Kültür Merkezi
bu projeden yola çıkarak, 'Jules
Verne' haftası da düzenledi.
Jules Verne'in dikbaşlı. inatçı
Keraban'ının serüveni tstanbul'da
başlıyor ve burada bitiyor. Topha-
neli tütün tüccan Keraban'a Hol-
landa'dan misafîrieri gelir. Misa-
firlerini Boğaz'ın karşı tarafın-
daki eğlence yerine götürmek is-
teyen Keraban, on paralık geçiş üc-
retini vermemek için direnir ve
Hollandalılan bütün Karadeniz'i
dolaştırarak karşı kıyıya geçirir.
Istanbul'da başJayan ve sonla-
nan bu yolculuk, roman kahra-
manlannı Bulgaristan'a, Roman-
ya'ya, Moldovya'ya, Ukrayna ve
Gürcistan'a götürür. Tatarlar, Mu-
seviler, Ermeniler, Kafkaslar, Rus-
lar. Ukraynalılar gibi degişik top-
lumlarla ılişkiye girer roman kah-
ramanlan. Kozmopolit bir nüfu-
su bir araya getiren liman kenti
Odessa ise. Karadeniz üzerine ya-
zılmış olan bu romanın önemlı
noktalanndan bıri...
Hüseyin Alptekin'in, romanı
okuduktan sonra kitap üzerine ha-
zırladığı proje. Karadeniz kıyıla-
nyla ilgili bir sanat çalışması ola-
rak nitelenebilir. Geçen temmuz
ayında Odessa'ya giden Alpte-
(Fotoğraf: İCADER TUĞLA)
kin, Verne'in 19. yüzyılda kur-
duğu kozmopolit Karadeniz dün-
yasıyla 20. yüzyılın sonlannda
dağalan Sovyetdünyasını ilişkilen-
diriyor.
Sanatoryumda kaldı
Alptekin, Sovyet rejiminin çök-
mesinden sonra. Karadeniz halk-
lannın lstanbul'da buluşmasınm
yeniden yaşandığına dikkat çeki-
yor. Ve proje, bu göç hareketiyle
19. yüzyıl arasında paralellik kur-
ma amacını taşıyor. "Kuzeyden îs-
tanbul'a göç,özeüikk Sovyetter'in
dağümasından sonra daha dayo-
ğunlaşü. Önemli noktalardan bi-
ri novalizm-göçerliğin globalizm-
le ilgili olmaması. Istanbul Boğa-
ZL, degişik toplumlann, özellikie
deyüzyillar içinde kendi kaderle-
rine hükmetmeye karar vererek ts-
tanbul'a gelen Karadeniz köken-
li halklann buluştuğu bir kavşak.
Bu göç harekederi, med>atik\c po-
Htik küresefleşmeden bağımsız ola-
rak bir yeraltı ağı kurar. Kuşku-
suz bu kendiliginden oluşan göçe-
beiiğin temeiinde İstanbui'un yay-
dığı çekim gücfl yer ahr."
Karadeniz haritasını yeniden
oluşturmayı öneriyor Alptekin.
Jules Veme'in romanından hare-
ket ederek oluşturduğu projesin-
de, bu haritayı oluşturmak ve can-
landırmak için, Varna'dan Kös-
tence'den, Odessa'dan, Yalta'dan
fotoğraflarda izleyicilere sunulu-
yor.
Projeyi geliştirmek için Odes-
sa'daki bir sanatoryumda kalan
Alptekin, buradaki izlenimlerinı
'anatçı, Verne'in
19. yüzyılda
kurduğu kozmopolit
Karadeniz
dünyasıyla 20. .
yüzyılın sonlannda
dağılan Sovyet
dünyasını
ilişkilendiriyor.
Karadeniz
halklannın
lstanbul'da
buluşmasınm
yeniden yaşandığına
dikkat çekiyor.
Proje, bu göç
hareketiyle 19.
yüzyıl arasında
paralellik kurma
amacını taşıyor.
de sergide sunuyor.
Alptekin, sergide bir Karadeniz
haritasının yanına, İnatçı Kera-
ban kitabındaki ilk illüstrasyon-
lan oyun kartlanna dönüştürerek
yerleştirmiş. Burada farklı ve de-
ğişik görsel katmanlar yer alıyor.
Sırası ve yerleri değıştirilen imaj-
larla oyunsu bir sistem kurulma-
ya çalışılıyor.
Sergideki diğer çalışma ise iki
farklı görüntünün yan yana yer-
leştirilmesiyle oluşturulmuş. tşi
'okumak' izleyicinin hayal gücü-
ne kahyor bir bakıma. Resimler-
den biri bir Rus ressamına ait ol-
sa da artık bir sigara markasına mal
olmuş. Resmin altında sigaranın
markası; Zaparovsky yazıyor. Bu
resimde Kazaklar Türk sultana
ya da padışaha ültimatom yazıyor-
lar. Burada aslında iki farklı kişi-
nin aynı resmi kendine mal etme-
si de söz konusu, önce sigara pa-
ketinin simgesi, sonra Alptekin 'in
projesinin bir parçası oluyor re-
sim.
Gemiyle etkinlikler
Diğer resim ise her yerde kar-
şılaşacağımız türden oryantalist bir
kartpostal. Burada da Arap giy-
sileri içinde bir hikâye anlatıcısı,
etrafinda oturan insanlarla birlik-
te gösteriliyor. Hüseyin Alptekin
bu iki resmi yan yana getirerek,
sözsel gelenekten gelen toplum-
larla yazıya geçmiş toplumlann
farklıhklannı ortaya koymayı
amaçhyor.
Sergide aynca sanatçının gezi
sırasında Sıtkı Kösemen ile çek-
tiği, Romanya ve Ukrayna kıyı-
sındaki birtakım rcstoranlann fo-
toğraflan da bulunuyor. Alptekin
sanatoryumdaki odasının fotoğ-
raflanna da yer veriyor sergide.
Sanatçı bu projeyi daha da ge-
liştirmek istiyor. Ayarlanacak olan
bir gemi ile Köstence, Odessa,
Yafta gibi bölgelere gidilmesi ve
uğranan yerlerde etkinlik düzen-
lenmesi planlanıyor.
Projeçerçevesindeki bazı çalış-
malar daha önce 6. Uluslararası
İstanbul Bıenali çerçevesinde Dul-
cinea'da açılan Tepeler Arasında
Tablo sergisinde de yer aldı.
Şükran Kurdakul'un 'Şairler ve Yazarlar Sözlüğü' adlı kitabı altıncı baskısına ulaştı
'Kuşağında öncü,yenittkçV
Kitabı, gizii sansüre duyduğu tepki yüzünden hazjrianuş.
Kültür Senisi- Şükran Kurdakul 1970'ler-
de, 'Şairler ve Yazartar Sözlüğü' adlı kita-
bı hazırlar^şnedebiyatçımn{£şa$undaki her
olayı doğnı saptayıp dogru aktaran, edebi-
yatçının kişiliğini ortaya koyacak yargılar-
da nesnel ölçütlere uyan bir kaynağı hedef-
liyordu. Türkiye'nin edebiyat haritasını ede-
biyatçılar ekseninde çıkarmak üzere hazır-
lanmış öteki kitaplarda, siyasi kaygılar ne-
deniyle bu ölçütlerin yeteri kadar dikkate
alınmadığını düşünüyordu.
ömeğin bir Nâzun Hikmet hemen hiç
yeralmıyordubusözlülderde; 1948'deKırk-
lareli'de uğradığı suikast sonucu öldürülen
Sabahattin Ali'nin 'Kırklareli'de öldüğü'
belirtılmekleyetiniliyordu yalnızca. Cum-
huriyet döneminde şu ya da bu şekilde si-
yasi baskı görmüş, takibe uğramış, hapse
girmiş ya da ülkeden aynlmak zorunda kal-
mış olan bütün edebiyatçılann yaşam öy-
küleri yazılırken aynı sansür uygulanıyor-
du.
Cumhuriyet döneminde değil, Osmanlı dö-
nemi edebiyatçılan için de geçerliydi aynı
durum; örneğin, yabancı sermayeye karşı
çıkan ve bu konuda çok sayıda makale ya-
zan Namık Kemal'ın bu yönü hiç vurgulan-
mıyordu. Sansür siyasi kaynaklı değil, ki-
taplann yazarlannın kendi kendilerine koy-
duklan birkısıtlama niteliğindeydi. Böyle-
ce, dönemlerinin talim ve terbiye kurulla-
n tarafından okullara yardımcı ders kitabı
olarak tavsiye edilmeyi bir ölçüde güven-
• 1318maddelikkaynak
kitapta her bir edebiyatçının
yaşamı, edebi kişiliği ve -
yapıtlan belirtilerek, bu
isimlere ulaşılabilecek
önemli kaynaklar
sıralanıyor. 'Kuşağında
öncü, yenilikçi' isimleri
seçtiğini söyleyen Şükran
Kurdakuî, nesnelliği
gözettiğini vurguluyor.
ce altına almış oluyorlardı.
"Bu kitabı hazırlamamın gerekçesi gizii
sansüre duyduğum tepkidir" diyor Kurda-
kul. "*Ç ünkü bu sansür, bir şair olarak ba-
na dokunuvordu. Sağ ve sol ideolojinin et-
kilerinden bağımsız bir kitap hazuiamak is-
tedim. Bu kitapta Nâzım Hikmet de yer al-
malıydL, Sabahattin Ali'nin ölüm nedeni de,
Mehmet Akif Ersoy'un yapıtlan da. Dogal
olarak Talim ve Terbiye Kurulu taranndan
okullara tavsiye edilmevecekti."
'Kişisel beğenilerim ön planda'
Kitabm ilkbaskısı 1976'daçıktı. Toplam
767 şair, yazar ya da edebiyat araştırmacı-
sı hakkında bilgileri içeriyordu. fkinci, üçün-
Nesli Çölgeçen, Türk ve Yunan oyuncularla birlikte 'Üçlü Oyun' adlı filmi çekiyor
'Diüerimiz farkh olsa da birbirinıize benzeriz9
Kültür Senisi - Züğürt Ağa, Selamsız
Bandosu \e İmdat ileZarife gibi filmlere
imza atan NesliÇölgeçen, sekiz yıl aradan
sonra 'Üçlü Oyun" adını taşıyan yeni fil-
minin çekimlerine başladı. Taksi şoförü,
mafya şefı ve hasta bir yazann tesadüfen
biraraya gelmeleri sonucunda apayn dün-
yalardan gelen insanlann birbirleriyle kur-
duklan ilerişirrri ve yaşadıklan ilginç olay-
lan konu eden fılmin senaryosu da Nesli
Çölgeçen ve Sait Aytemur'a ait.
Türk-Yunan ortak yapımı olan filmin
başrollerinde ZekiAlasya, Okan Ba\ ülgea
Nikalaos Sergianopoulos, Dimirra Matso-
uka. MariaStavrakelli'nin yanı sıra Şafak
Sezer. Üstün Asuta>, Gül Onat. MeMa
Arat, TekinTemel, MertAsutay ve VJ Bü-
lentyeralıyor.
Son yaşanan dep»rem felaketinden son-
ra Yunanistan'la girilen yakın ilişkileri da-
ha da güçlendirmek için ortak bir projeye
imza atan ekip, iki halkın arasında başla-
yan bu dostluk sürecine katkıda buluna-
cağına inanıyor.
'Üçlü Oyun'da mafya şefini canlandı-
ran Nikalaos Sergianopoulos, sadece po-
litikacılann yarattığı birtakım senaryolar
yüzünden iki milletin birbirine düşman
olduğuna inandıgı için bu projede yer al-
dığını açıklıyor. Tiyatro oyuncusu olma-
sının yanı sıra televizyon dizilerinde de rol
alan oyuncu, çalışmalara başladığında eki-
bin gösterdiği uyumdan ve çahşma hızın-
dan etkilenmiş. Türk sinemacılardan tanı-
dıgı tek yönetmen olan Yılmaz Güney'in
filmlerine hayran kaldığını, aynntılara ver-
diği önem ve sakin üslubuyla Çölgeçen' in
debu yönetmenin filmlerini andırdığını ifâ-
de ediyor.
Yunanistan'da üst düzeyde bir kamu-
oyu-mafya ilişkisinin yaşanmadığını, ama
Arnavutluk başta olmak üzere bazı ülke-
ler tarafından Yunanlılara karşı bir mafya
zihniyeti yerleştirilmeye çalışıldığını be-
lirtiyor. Filmde ise mafya kavramının ön
planda olmadığını ve sadece üç karakter
arasında bir aracı görevi olduğunu söyle-
yen Sergianopoulos. kendi canlandırdığı
karakterin ilk bakışta 'kötü ruhlu, soğuk
bir katiF tipini yansıttığını ifade edi-
yor "Film gcliştikçe bu karakterin tama-
men tersine dönerek asiında çocukken bü-
yüdüğü ortamdan dolayı bu hale düştüğü
anlaşılı>T»r. Eğer izleyici beni biryandan se-
vip bir yandan da nefret ederse o zaman
canlandırdığımkarakteribaşamiacanlan-
dırmış olacağım."
Canlandırdığı yazar karakteri ile üçlü-
nün bir kolunu oluşruran Zeki Alasya da
her ne kadar Yunanistan'la bağlantısı ol-
Nikalaos Sergianopoulos, Okan Bayüigen, Zeki Alasya ve Dimitra Matsouka.
masa da fılmin iki ülke arasında gelişen
dostluğun devamını sağlayacağını ve sa-
dece Türkiye ile sıntrlı kalmayan dünya-
ya ait biryapım ortaya çıkaracaklannı ifa-
de ediyor.
Benzer tavirlar ve düşünceler
Kendi içlerine kapanarak çok ciddi ve
hızlı bir çalışma içinde olduklannı belir-
ten Okan Bayüigen ise taksi şoförü ka-
rakteri ile izleyicilerin karşısına çıkıyor.
Türk-Yunan dostluğu ve ortak banş gibi
kavramlann gündemde olduğu günümüz-
de bu isteklerin gerçekleşmesinin ve sü-
rekliliğini sağlamanın, ancak bu tür ortak
çalışmalar sayesinde sağlanacağını söy-
lüyor: "Çahşmalar sırasında fark ettik ki
asiında iki millet birbirinden hiç farklı de-
ğil. Komşu olduğumuz ve benzer bir geç-
miş paylaştığunız bir miDetie konuştuğu-
muzdiİlerfarklı olsada benzertavuiar, dü-
şünceler ve duygulan sergüiyoruz."
İlk kez İstanbul'da bulunan Dimitra
Matsouka ise mafya şefınin güzel sevgi-
lisi Sevda rolünü üstleniyor. Çok profes-
yonel bir ekiple çalıştığı için yabancı dil
dışında hiçbir sorunla karşılaşmadığını
ifade eden oyuncu, gittiği her yerde Yu-
nanlılara karşı sevgi ve konukseverlikle kar-
şılaştığını da sözlerine ekliyor.
Yapımcılığını Türker İnanoğlu ile Yu-
nanlı prodüktörler ElmacıoğJu kardeşlerin
üstlendiği ve çekimleri istanbul ve Abant'te
devam eden fılmin birbuçuk ay içinde ta-
mamlanması ve baharda vizyona girmesi
planlanıyor.
cü, dördüncü, beşinci derken 2000 yılının
başında Inkılap Yayınevi tarafından altıncı
baskısı yayımlanan kitap, edebi kişiliklen
son yıllarda ortaya çıkan pek çok^anatçıy-
la ilgili maddenin de eklenmesTyle 1318
maddelik bir kaynak halini aldı.
Kitabm en önemli özellikkrinden biri,
her bir edebiyatçınm yaşamı, edebi kişili-
ği ve yapıtlan belirtildikten sonra, o edebi-
yatçılar hakkında ulaşılabilecek önemli kay-
naklann da sıralanmış olması. Örneğin Fa-
zıl Hüsnü Dağfaırca üzerine bir araştırma ya-
pan okur, şairle ilgili incelemelere, söyle-
şilere, eleştirilere Papirüs'ün Şubat 1967,
Varhk'ın Mart 1971 ya da Türk Dili Der-
gisi'nin Mayıs-Haziran 1997 sayılannı oku-
yarak ulaşabileceğini görüyor. Hatta bu kay-
naklar arasında edebiyat fakülteleri arşiv-
Ierine ait, bugüne dek hiç yayımlanmamış
tezler de yer alıyor
Kitabm bir başka özelliği de son bölümün-
de, Türkiye'deki edebiyat coğrafyasını şe-
killendiren, yön veren ya da o coğrafyanm
sonucunda ortaya çıkan önemli dergiler
hakkında kısa bilgileri içermesi. Burada
Servet-i Fünun ve Varlık gibi uzun soluklu
dergilerin yanı sıra Yeryüzü ve Beraber gi-
bi kısa ömürlü dergilerin de yer almış ol-
masını şöyle açıklıyor Kurdakul: "Yeryü-
zü, Ahmed Aririn Uk şürlerini, Memet Fu-
at'ın ilk yazılannı >ayımladığı için önemfi-
dir. Beraber dergisinin başyazılannı Oktay
Deniz takma adryla Fethi Naci yazıyordu.
Orhan Veli'nin çıkardıgi
""•"^™"^~ Yaprakadtateksayfahkder-
gi Garip akmunın dergsi ol-
duğu için önem taşır. Bazı
dergiler çok uzun yaşama-
nuşlardır beikL ama edebi-
yatunıza >eni bir soluk, bir
hareket, bir tarûşma getir-
mişlerdir."
Kitabı hazırlarken ken-
disinin ve edebiyat çevre-
lerinin 'kuşağında öncü,
yenifikçi' olarak nitendir-
dikleri isimleri seçtiğini
söyleyen Kurdakul. gözet-
meye çalıştığı nesnellik öl-
çütünün 'yüıe de göreceH'
olduğunu kabul ediyor:
"Seçimlerimde ilk belirie-
yki olan kuşkusuz kendi
kişisel beğenilerim. Ancak
'nesnellik'le kastettiğim,
tanıtüğım yazann toplum-
sal siyasal anlayışuıa duy-
duğum tarafsızuk.
Örneğin, biliyorsunuz
Mehmet Akif cumhuri-
yetin ilk döneminde dev-
rimlerle ters düştüğü için
Mıstr'agitti,yaşamının bü-
yük bölümünü orada ede-
biyat dersleri vererek ge-
çirdi. Ama bu beni ilgilcn-
dirmez. Onun şiirlerine
yansıyan düya görüşünü
saptamaya çahşırken, yak-
laşımımda nesnel ounaya
çalışıyorum. Aynı şekilde
benim görüşümün parale-
lindcki. toplumsal-ğerçek-
çi, sosyalist düşüncedeki
şairler ve yazarlar ileonla-
nn getirdikleri yeniükler
açısından da nesnel ohna-
ya çaltştım."
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Sevgilerde...
lyi ya da kötii, hiçbir olay yalnızca tek boyutlu
değil. Belki de bu gerçeği çoğu kez göz ardı et-
mekle, yaşamımızı kendimiz yoksullaştırmaktayız.
Evet, hiçbir olay yalnızca tek boyutlu değil.
Hatta çok sevdiğimiz birinin ölümü bile.
Üstelik son zamanlardaki deneyimlerime göre
ölüm, boyutlarından yana en zengin sayılabilecek
olaylardan biri. Çünkü bir yanda, yitirmenin acısı
çekilirken, bununla eşzamanlı olarak o ana değin
kazanılmış sevgilerin, sakin sularda ilerlemesini sür-
dürmüş dostluk gemilerinin hesabı da kendiliğin-
den ortaya çıkıveriyor.
Yıllar önce John Oonne'un şu unutulmaz di-
zeleri bir daha silinmemek üzere belleğime yazıl-
mıştı: "Insanları değiştiremezsin I Sadece onla-
ra sevgi verebilir I Ve o sevgiyi almalarını bekle-
yebilirsin..." Şimdi geriye dönüp baktığımda, ne-
redeyse okuduğum andan başlayarak, belki bi-
raz da içgüdüsel bir yönelimle, hep bu dizelerden
bana yansıyan mesaj doğrultusunda yaşadığımı,
en azından yaşamaya çalıştığımı anlıyorum. Nıce
zamanlar önce sevgili Zeynep Avcı bir sohbeti-
miz sırasında, "Sanki sende sevgi tükenmiyor,
hep var!" demişti. Sanınm yine o sıralarda bir gün
"Günün birinde sevme gücüm tükendiğinde, ya-
şamım da noktalanmış olacak!" diye düşünmüş-
tüm.
Gündemimden hiç eksik olmayan, uzaktutma-
maya çalıştığım sevgi, son zamanlardaki zorgün-
lerimde katlanarak bana geri döndü. Annemin öl-
düğü andan başlayarak kendimi sanki hasadını
ne zaman gerçekleştirmiş olduğunu çoktan unut-
tuğum bir sevgi ve dostluk tarlasında buluver-
dim.
Bir zamanlar çok yakın olduğum, amayaşamın
akışı boyunca yollarımızın aynldığı sevilenler, o
yollara ve geçen zamana meydan okurcasına ya-
nımda bitiverdiler.
Onlarla söze, çoğu kez sanki kaldığımız yerden
başladık.
Eski ilişkiler üzerinde yeniden düşünme gere-
ğini duydum.
Bu yazıya başlamazdan önce, Iştl Özgentürk'ün
"Güle Güle" filmi üzerine kaleme aldığı nefis ya-
zıyı okurken, hiç unutmayacağım şu satırlaria kar-
şılaştım: "...bırakınaşklannız, sevdiklehniz, dost-
lannız birer birer yanınıza gelsin. Içlerinde mut-
laka canınızı acıtanlar olmuştur... Başka aşklara,
başka sevgilere gidenler olmuştur. Bırakın yanı-
nıza gelsinler. Onları gene ne kadar çok sevdiği-
nizigöreceksiniz. Başka aşklar ve başka dostluk-
lar sevdikleri için belki de. Belki de hâlâ sizi sev-
dikleri için..."
Ben de bıraktım gelsinler diye. Elbet canımı
acıtmış olanlar da vardı, benim canlannı acrrtık-
lanm da. Başka aşklara, başka sevgilere giden-
ler de. Ama beni hâlâ sevdikleri için geldiler.
Ve -belki de bir kez daha- anladım ki, artısıyla
eksisiyle, ama hakkı tam olarak verilerek, hiç er-
telenmeyerek yaşanmışlann hiçbiri boşa gitmi-
yor. Birlikte oynanmış piyeslerin yıllar önce gös-
terimden kalkmış olması, oyuncuların yıllar son-
ra birbirine koşmasını engelleyemiyor.
Bir ölüm yüzünden, yaşamımda sevgi günde-
mi yeniden ağırlık kazandı.
Aynca, bir noktada belli bir sorgulama gereği-
ni de duydum.
öğrencilerim yüzünden.
Çok yakın geçmişteki o zor günlerde ve sonra-
sında bana hazırladıklan sevgi iklimi ve cömert-
çe sundukları insan sıcaklığı yüzünden.
Yirmili yaşlardaki insanlara ölüm düşüncesi do-
ğal olarak yabancıdır. Ama onlar, yanı öğrencile-
rim, yanıma koşarken ve yanımda kalırken, bu
yabancılığı sanki birçırpıda aştılar. Acıları genç bil-
geler gibi paylaştılar. Her zaman bilgece konuş-
ma gereğini duymaksızın. Yanıma oturup benim-
lesusarak. Yanlanndan geçerken bakışlarıyla. Bir
el tutuşuyla. Bütün yaralara iyi gelebilecek güç-
teki sevgilerinin kilimlerini, inanılmayacak kadar
ince aynntılaria dokuyarak...
"Ben onlar için ne yaptım ki, beni bunca sev-
diler" diye sordum kendime.
Ve sorunun yanrtını yine yıllaröncesinde buldum.
Şairin alıntıladığım dizelerinde.
Onlara hep sevgi vermeye çalışmıştım.
Demek ki almışlar!
e-posta: ahmetcemal(« superonline.com
Acem20@hotmail.com
BUGUN
• BABYLON'da saat 21.30'da bas gitarist Gürol
Ağjrbaş'ın vereceği konser yer alıyor (292 73 68)
• BORUSAN'da saat 12 30da 'Lübnan'dan
Çağdaş Sanat' adlı belgesel ile saat 18.30'da Cihat
Aşkm'ın '20. Yüzyü Sovyet Keman Okulu: David
Oistrakh' adlı söyleşisi Izlenebilir. (292 06 55)
• AKSANAT'ta Kayahan Türkantoz, 'Vıa
Dolarosa: Kudüs'te Çfle Yolu' konulu bir konferans
veriyor. (252 35 00)
• NÂZIM KÜLTÜR VE SANAT VAKFI'nda Cevat
Çapan, Vecihi Timuroğlu ve Genco Erkal'ın
katıldığı 'Can Yücel'le Birlikte' başlıklı anma
toplantısı saat 18.30'da yer alıyor. (252 63 14)
• BtLGÎ ÜNtVERStTESİ'nde saat 19.00'da Nuri
Bilge Ceylan'ın Koza adlı belgeselı ve Kasaba filmi
gösteriliyor. (216 23 15)
• fTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00'da yönetmen De Ska'nın filmi 'Ieri, Oggi,
Domani'nin (Dün, Bugün, Yann) gösterimi
gerçekleşiyor. (293 98 48)
POLONYA FİLMLERİ HAFTASI'NDA BUGÜN
• LEVTNT KÜLTÜR MERKEZÎ SİNEMA
TÜRSAK'ta saat 18.30'da Jan Lenica'nın yönettiği
Labirent adlı kısa film ile yönetmenliğinı Jacek
Bromski'nin yaptığı 'Görüldü ama Duyulmadı' ve
saat 21 .OO'de VVltold Giersz'in yönermenliğini
üstlendiği kısa film •Kırmızı \e Siyah' ile
Wladyslaw Pasikowski'nin 'Köpekler' adlı filmi
gösteriliyor. (325 72 88)
• AKM SİNEMA SALONU'nda saat 15.00'te
Daniel Szczechura'nın yönettiği 'Başkanın Koltuğu'
adlı kısa film gösteriminden sonra Madej
Slecsicki'nin yönettiği 'Baba' ile saat 18.OO'de
Julian Josef Antonisz'in yönermenliğini yaptığı
'Haber BobinJeri' kısa filmi ile Andrej Wajda'nın
yönettiği Bayan Hiç Kimse' adlı film izlenebilir.
(251 56 00)