17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALJK 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 'Cumhurbaşkan vetoetmefi' • ANKARA (AA) - Tüm Öğretım Üyeleri Demeği (TÜMÖD) Genel Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, Üniversitelerarası Kurul'un, YÖK üyesi seçiminde usulsüzlük yaptığını öne sürerek, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in YÖK üyelerini veto etmesini istedi. Hatipoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Yüksek Öğretim Kurumu üyesi seçiminin YÖK Başkanı Kemal Güriiz'ûn "dayatma yöntemiyle yapıldığını" ileri sürerek, seçimlerde Başkan Kemal Gürüz'ün önerdiği iki aday dışında başka aday gösterilmesine izin verilmediğini savundu. Üniversitelerarası Kurul'un seçeceği YÖK üyeliklerinin bütün profesörlere açık olması ve bu konuda önceden üniversitelere duyuru yapılması gerektiğini kaydeden Hatipoğlu, aday olmak isteyen herkese olanak sağlanmasının zorunlu olduğunu bildirdi. Ç hedye gendgesi • !STANBUL(AA)- îstanbul Valisi Erol Çakır, Şeker Bayramı ve yılbaşı nedeniyle yayımladığı genelgede, kamu kuruluşJannın hediye göndermemesini ve kabul etmemesini istedi. Çakır gönderdiği genelgede, "Geçen yıllarda uygulandığı üzere, yaklaşan Şeker Bayramı ve yılbaşı nedeniyle ilimizde bulunan kamu kurum ve kuruluşlanmızın yetkililerine hediye gönderilmesi halinde kesinlikle kabul edilmemesini önemle rica ederim" dedi. Nöbetçi Fetsefeci, Kemantfda • HaberMerkezi-Yön FM'deki "Nöbetçi Feisefeci" adlı radyo programını sahnelere taşıyan Zeki Taş, Kemancı Kültür Merkezi'nde. "Düşündüğüne Gülmek, Güldüğüne Düşünmek" sloganıyla yola çıkan Taş, Kemancı Kültür Merkezi'nde 2 Aralık'ta başlayan "Philos-up"ını 15 günde bir sergileyecek. Taş, amacının felsefeyi elit yapısmdan kurtanp, sokağa indümek olduğunu söylüyor. TÜPk dostu Papa anılıyor • Haber Merkezi- Vatikan Istanbul temsilciliğinin bulunduğu Ölçek Sokak'ın adı "Papa Roncalli" olarak değiştiriliyor. Düzenleme çalışmalan yenı bitirilen sokak, Şişli Belediye Meclisi karanyla, Türk dostu Papa XXIII. Jean Angelo Giuseppe Roncalli'yi anma töreni etkinlikleri çerçevesinde yenı ismine kavuşacak. Sokağa adını verecek papa, 1935-1945 yıllan arasında bu sokakta yaşamış. Papa Roncalli, Şişli Belediyesi'nin girişüniyle, 8-10 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek geniş bir etkinlik dizisiyle anılacak. Kültür Bakanı M. Istemihan Talay'ın hımayesinde gerçekleştirilecek olan arma etkinlikler, 8 Aralık'ta başlayıp 10 A*alık'ta sona erecek. 2000yıhnagirildiğinde dünya 1847yılına, Türkiye ise 1919yıknagirmiştir Üçüncü Küreselleşme|Ugünkü taşkın küreselleşme^. onar yıl arayla gelen üç gelişme sonucudur: 1970'lerde Çokuluslu Şirketler, 1980'lerde îletişim Devrimi, 1990'larda SSCB'nin Yıkılması. B S "F"kinci yayılmadan sonra dünya I yaklaşık yanm yüzyılhk bir _/. "teneffüs" yaşadı. Bunun bir nedenı emperyalistler arası çatışmalar idiyse, esas nedeni SSCB ve ideolojisinin ortaya çıkarak sömürgeler için yarattığı alternatif oldu. Ama sonunda Batı, günümüzde üçüncü bir kez yayılmaya başlamış bulunuyor. Bu, ikinci yayılmanın da tecrübesını arkasına alarak üç çok önemli gelişme ortaya çıktı: 1) 1970 lerde çokuluslu şirketterin dünya ekonomisini denetime almalan; 2) 1980'lerde Batı'nın (optik kablo, haberleşme uydulan, bilgisayarlar, internet gibi) teknolojik buluşlan devreye sokarak yarattığı ve kültürünü yaymakta kullandığı Üetişim Devrimi; 3) 1990'larda SSCB'nin dağılması sonucu güç dengesinin ortadan kalkması ve Batı'nın yeniden rakipsiz güç odağı konumuna gelmesi. Askeri Işgal yeıine küttürel-ldeolojlk işgal Sonuçta, bugün yalnızca başlangıcıru yaşadığımız üçüncü dalga ortaya çıktı. Buna karşı çıkmak isteyenlerin işi çok daha zor, çünkü askeri işgal yok. Küreselleşme, televizyon vs'yi kullanarak ülkeleri yalnızca kültürei-ideolojik bakımdan etkiliyor, oradan kendi kendine içerilere, sırayla siyasaL sosyal ve ekonomik alanlara kadar yayılıyor ve etkiliyor. Şımdı kuşbakışı görebılmek için (çünkü kuşbakışı görebilmek çok önemlidir), hepsini karşılaştırmaya olanak verecek bir tabloya bakalım: on iki küreselleşme üç temel açıdan ikiz kardeş gibidir: . ^ Enerji-Finans-tletişim sektörlerinde Tekelleşme ve Yayılma, îşsizleşme ve Fukaralaşma, Alternatif Ideoloji Yokluğu. Bu tabloda iki temel olgu açıkça görülüyor: I) Bu üç küreselleşme birbiriyle büyük benzerlik gösteriyor. Üçü de Batı'nın yayılması, üçü de Batı kapitalizminin belirli kınlma (gelişme) noktalannda kabuk değiştirme gereksinmesi duyması, bunun için de yayılması. Yani Türkçesi, her seferinde pazannı genişletmesi. 2) ikinci ve üçüncü küreselleşme, birincisinden çok farklı. Peki, kendi aralanndaki benzerlikler mi daha önemli, farklar mı? îkisi ayn birer olgu mu yoksa birbirinin farklı evreleri mi? Nasıl evreler? Bu sorulann yanıtı, bugün yaşadığımız küreselleşmeyi daha iyi açıklamaya yarayacağı için çok önemli. Çözebilmek için her ikisinin etkilerini önce dünya sonra da Türkiye üzerinde inceleyelim. Dünya: 2000den 1847ye 1890'larda dünyada 3 önemli özellik vardı: 1) Sermayenin Tekelleşmesi ve Yayılması; 2) Işsizlik ve Fukaralaşma; 3) Alternatif Ideoloji Yokluğu. Teker teker ele alalım. Tekelleşme ve Yayılma 1890'larda Batı'da (ABD ve B. Avrupa) tekelleşme ve yayılma en çok şu 3 önemli alanda gerçekleşti: Enerji, Finans, Ulaşım-Iletişim. Bu tarihlerden söz ederken enerji konusunda fazla aynntıya gerek yok. Dünyanın en büyük şirketleri olan Amerikan petrol kumpanyalannı ve üretimden perakende satışa kadar oluşturduklan dikey tekelleri anımsamak yeter. Finans konusunda da öyle. Banka sermayesinin sanayi sermayesini satın alıp tekelleşmesi ve muazzam büyümesi anlamına gelen ünlü "finans kapftal" terimi o hiciGûç Yöntem HaMıGösteriş Sonuç Brinci Küreselleşme Merkantilizm ve doğurduğu denizalik gelışmeleri (ör. pu- sula) Kâşifler, mısyooerier, asken ışgal. 'Putperestlere Tann'nın dını- ni götürme'. Sömürgecılik İkinci Küreselleşme Sanayi Devrimi ve dogurdu- ğu gereksınmeler Ûnce mısyonerter, sonra kâ- şifler, sonra tıcaret şırkette- ri, en sonra asken ışgal. 'Beyaz Adamın Yuku', 'Uy- garteştmcı Gorev', ırkçı teo- riler. Emperyalızm Üçüncü Küreselleşme 1) 1970'lerde Çokuluslu şir- ketler, 2) 1980'lerde îletişim Devnmı, 3) SB'nın yıkılma- sıyla 1990'larda Bab'nın ra- kipsiz kalması. Kültürel-ideolojik etki. Böy- lece ülkenın her yanı (ekono- mik, sıyasal, sosyal) kendılı- ğınden etkılenıyor. 'En yüksek uygarlık düzeyf, 'Uluslararası topluluğun ıra- desı 1 , 'Pıyasalann gızli elı', 'Küreselleşme herkesın or- tak çıkannadır.' Globalleşme zamanlardan kalmadır. Ulaşun- lletişün'dekı tekelleşme ve yayılma da 1890'larda muazzamdı. O zaman rakipsiz kurulan dev demiryolu, telefon, telgraf kumpanyalannı hatırlayınız. Gelelim 2000'e. Şirket birleşmeleri 1991'de 85 milyardolar boyutundaydı. Bu sayı 1998'de 554 mılyara ulaştı. 2000'in ilk üç ayında dünya çapındaki şirket bırleşmelerinin toplamı 1.14 trilyon dolar (Sabah, 03.04.2000). 1990-99 arası tüm birleşmelerin yüzde 50'den fazlası son iki yıl içinde gerçekleşmiş bulunuyor. Bu birleşmeler yine temel olarak üç alanda: Enerji, Finans, Ulaşım-tktişim. Enerji konusunda 1890'a göre değişen bir şey yok. Petrol ve doğalgaz şirketleri yine bir elin parmaklan kadar. Finans konusunda, bankalar birbirlerini satın almaya başladı. Bu konudaki dört global grubun toplam pazar payı yüzde 40'tan fazla. Yalnızca Japon Fuji-IBJ-DKB grubunun değeri 1.4 trilyon dolar. l laşım-İktişim konusunda da durum aynı. Bugün dünyada yalnızca 5 büyük oto üreticisi kaldı: GM, Daimler/Chrysler, Ford, Toyota, VW Uluslararası medya yalnızca 9 şirketin elinde ve bunların arasında ABD şirketlerinin diğerlerine oranı 227'ye 86 milyar dolar. Dahası, internetteki malzemenin yüzde 70'i de ABD kaynaklı. Ingiliz Vodafone cep telefonu şirketi Alman Mannesmann'ı Alman hükümetinin büyük muhalefetine rağmen 185 milyar dolara satın aldı. Time-Warner grubu America On Line'la 155 milyar dolara "evtenrü". ABD'de Tribune ile Times Mirror gazeteleri birleşince 3.5 milyonluk bir okuyucu kitlesine sahip oldu. Daha "gtobaT istatistikler istiyorsanız, yukanda sözünü ettiğim BM Insan Kalkınması Raporu-99'a göre, dünya nüfusunun en zengin yüzde 20'sinin yaşadığı gelişmiş ülkeler Dünya Gayri Safı Hasılası'nın yüzde 86'sını, ihracat pazarlannın yüzde 82'sini, tüm yabancı yatınmlann yüzde 68'ini, tüm telefon hatlannın yüzde 74'ünü ellerinde bulunduruyor. Buna karşılık, tüm bu alanlarda en yoksul yüzde 20'nin payı yüzde 1.5'i geçmiyor. işslzllk ve Fukaralaşma 1890'larda sınaileşme büyük işsizlik ve fukaralaşma yaratmıştı. Sanayiciler için daha ucuza geldiğinden; demir çelik üreten yüksek fınn bacalannın makineler yerine küçük çocuklar tarafından temizlendiği, işçi mahallelerinde sefaletin alıp yürüdüğü, işsizleşen ve fakirleşen insanlann işgücü piyasasında "birbirinin kurdu" haline geldikleri, bütün bunlar Emile Zola ve Charies Dkkens başta olmak üzere dönemin romanlannda destan gibi anlahln-. Gelelim 2000'e. Viagra'yı piyasaya sürmesiyle ünlü Pfızer ilaç şirketi, Warner/Lambert şirketini 84.4 milyar dolara satın aldı. Bunun sonucunda, çoğu Warner'dan olmak üzere 87.400 kişi işsiz kaldı (Milliyet, 08.02.2000). İşsizlik ve fakirleşmeyi daha "global" olarak almak isterseniz, yine Insan Kalkınması Raporu-99'a göre en zengin yüzde 20'yle en yoksul yüzde 10 ülke arasındaki fark 1960'da 30'da 1 iken 1990'da 60'da l'e, 1997'de 74'te 1 'e ulaştı. Bugün dünyadaki en zengin 3 kişinin toplam servetleri, 600 milyon insanın yaşadığı en yoksul ülkelerin toplam gayri safı müli hasılasının üstünde. dDiğer yandan, 1971 yılından bu yana yoksul ülke kategorisine giren ülke sayısı 25'ten 48'e çıkn. Bu ülkelerden 33'ü Afrika'da, 9'u Asya'da, 5'i Pasifik'te, l'i L. Amerika'da (Cumhuriyet, 14.02.2000). Alternatif İdecloJI Yokluğu Marx ile Engek'in bu koşullan tahlil ederek 1847-48'de yazdıklan Komünist Manifesto'dan önce tekelci kapitalizme ve onun yayıhnasuıa alternatif bir ideoloji de yoktu. Bu yüzden umutsuzluğa kapılan işçiler tahta ayakkabılarını (sabot) kendilerini işsiz bırakan makine dişlileri arasuıa atıyor ve tekrar işe girebilmek için bu bilinçsiz larma- dökme eylemlerinden medet umuyorlardı. "Sabotaj" sözcüğü o günlerden mirastır. Gelelim 2000'e. Eskiden atılan sabolann yerini şimdinin tekmeleri aldı. Şeattle'da toplanan Dünya Ticaret Orgütü toplantısını protesto edenler çarşı vitrinlerini tekmeyle kırdılar. McDonald's dünya çapında bombalanıyor. Bütün bunlar, aynen 19. yüzyüdaki gibi alternatif ideoloji yokluğunun getırdiği kargaşadan. Bunlar, "desperados" (umutsuzlar) eylemleri. Bilinçsiz kınp dökmeler. Dünya açısından sonuç: 2000'lerin dünyasında 1890'Iara göre değişen bir şey olmadığı gibi, 2000 yıhna girildiğinde yukandaki üç ölçüt açısından asunda dünyanın 1847 yıhna girdiği söy lenebüir. Şimdi, Türkiye'ye bakalım. SÜRECEK CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Ramazan Diişiinceleri "On bir ayın sultanı" ramazan ayını neredeyse yanladık. Oruç, farklı biçimlerde de olsa, bütün din- sel inançlann tanıdığı bir ibadet türü olsa gerek. "Dünya nimetleri'ne karşı bir mesafe, irade gücüy- le istekleri dizginleme, insanı başka canlılardan ayı- ran bir özelliği, erdemidir. Buna "nefis terbiyesi" de deniyor. "Oruç tutma"n\n başlıca anlamı hertıalde budur. Yoksulluk nedeniyle zaten bir çeşit sürekli oruç tutmakta olan insanlann halinden anlamaya yardımcı olma özelliğini de buna ekleyebiliriz... Pe- ki, bizde böyle mi? Bizde ramazan ya da oruç de- niidiğinde akla gelenler, uygulamada görülenler bunlar mıdır? • • • Bizde ramazan kavramı, eskiden beri ibadetin ya- nı sıra eğlence kavramıyla iç içedir. Başka Islam ül- kelerinde nasıldır ya da daha eski zamanlarda, Is- lamiyetin doğduğu zamanlarda nasıldı, bilmiyorum. Fakat "ramazan eğlencesi" deyimi ve uygulaması bizim geleneklerimizde yer etmiştir. Insanlanmızın büyük çoğunluğunda eğîenme hevesi (ve de olana- ğı) kalmadığı için şimdilerde hızı kesilmiş görünen bu geleneği de bir zamanlann toplumsal gereksini- mi olarak anlamak mümkün. Fakat, "dünya nimet- leri"r\e, yeme içmeye karşı mesafeli olmayı öğret- mesi gereken böyle günlerin birkaç saat aç kaldık- tan sonra yiyeceklere daha bir iştahla saldırmaya ve- sile oluşturmasını, TV reklamlanndakı görkemli iftar sofrası görüntülerini, zengin konaklarındaki ve lüks otellerdeki tantanalı iftar şölenlerini anlamakta güç- iük çekiyorum. Bir araştırma yapılsa, ramazan ay- lannda yiyecek tüketiminin daha da artmış olduğu görülecektir... Ekonomik canlılığa katkısı olsa da bunu oruç kavramının anlamıyla bağdaştıramıyo- rum... • • • Cezaevlerinde ölüm oruçlan sürüyor. ölüm oru- cu deyimi, sanıyorum ki bize özgü. Bir amaç uğru- na ölünceye kadar aç kalma eyleminin başka diller- de nasıl adlandınldığını bilmiyorum. Açlık grevleri başka toplumlarda da var. Açlık grevi sözü dilimize belki Fransızcadan geldi. "Grev" Fransızca bir söz- cük, açlık grevi Fransızcada da bizdeki gibi adlan- dınlryor. Fakat ölüm orucu kavramını karşılayacak bir deyimi bu dilde ya da bir başka yabancı dilde anımsayamıyorum. "Oruç" sözcüğü, şu anda ce- zaevlerinde ve bazı tutuklu-hükümlü yakınlannca dışarda sürdürülen ölümüne aç kalma eylemlerine kutsal bir anlam kazandınyor. inançları uğruna ölü- mü göze almış insanlara saygı duymamak mümkün mü? Ama bunun için de önce insan olmak gereki- yor. Milletvekili sıfatı taşıyan biri, şaşılası bir duygu- suzlukla, "Meraketmeyin, şekerii su alıyorlarsa alt- mış günden önce ölümler başlamaz" diyor. Bu ki- şi, kuşkusuz, en iyimser bir olasılıkla, geceyansı tı- ka basa doldurduğu midesini yeniden doldurmak için iftar saatini iple çeken, hiçbir inanç uğruna yir- mi dört saat bile aç kalamayacak olan biridir. Yine milletvekili sıfatı taşıyan ve üstelik TBMM insan Hak- lan-Komisyonu'nda görevli bir başkası, "gebersin- ter" diyebilecek kadar insanca değerlerin dışına dü- şebiliyor. Ve bütün bunlar, insaflı, saygılı, ölçülü, al- çakgönüllü olmayı öğretmesi gereken ramazan ayında oluyor. •*•• Pek çoğu ne yazık ki hâlâ suskun kalmayı sürdür- mekte olsa da küçümsenemeyecek sayıda yazar, şair ve sanatçı, bildiri yayımlamakla da yetinmeye- rek, destekleme amaçlı açlık grevleriyle İnsan Hak- lan Haftası nedeniyle bugün (cumartesi) TÜYAP'ta başlayan sanat-kültür etkinlikleriyle, cezaevlerinde ve cezaevleri dışında ölüm oruçlannı sürdürmekte olan tutuklu ve hükümlülerle yakınlannın yanında y- eralıyor. İşçi sendikalan, barolar, TürkTabipler Bir- liği, SODEV, Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazar- lar Demeği, başkaca meslek kuruluşlan, partiler, toplumsal örgütler, tek tek yazarlar, aydınlar, sanat- çılar, kısa süre içinde büyüyen, etkilı bir muhalefet hareketine dönüşen bir eylem birliği sergiliyor. özet- lenecek olursa, cinayet suçlusunu yeniden toplu- mun içine gönderen ama Meclis'te pankart açmış üniversiteliyi, örgüt üyesi olma savıyla tutuklanıp hakkında hüküm bile verilmeksizin yıllardır cezaev- lerinde tutulan ve şimdi de hücre tipi cezaevlerine kapatılmak istenen liseliyi ve "düşünce suç/usu"nu kapsamı dışında bırakan bu "af" ya da "şartlı salı- verme"yi içine sindiremeyen herkes, sağcı ya da solcu olmayı bir yana bırakarak, sadece insanca ve adaletli olmak duygusu ve sorumluluğuyla, bu or- tak uyan eylemine katılmalıdır. e-mail [email protected] Cif İletisim Danısmanı Kale 'Yoşanon sorunun bizimle ügisiyok' Haber Merkezi - Cif'in Türkiye Denizci- lik Işletmeleri AŞ Genel Müdürlüğü'nün katkıla- nyla şehir hatlannda gerçekleştirdiği temizlik çaüşması sürerken, çalı- şanlarla taşeron kuruluş arasında çıkan sorunun Cif'le hiçbir ilgisinin ol- madığı açıklandı. Cif'in iletisim danış- manlığını yapan Green Active Halkla Ilişkilerin Proje sorumlusu Ertuğ- rul Kate, konuyla ilgili basına yansıyan haber- lerde Cif adının geçtiği- ni belirterek, "Cif Tür- Idye'de4yıkhr birtemiz- lik kamparryası gerçek- leştirryor. Yapılan bir ka- mu hizmetidir. Cif adı- nın böylesi bir olayda geçmesi son derece üzü- cüdür" dedi. Sorunun tümüyle çalışanlarla ta- şeron kuruluş " VTp Gü- venUk Organizasvon ve Temizlik Hizmetieri Şir- keti" arasında yaşandı- ğını beurten Kale şun- lan söyledi: "CifTürkiye'de4vü- dır 'Hedefimiz Temiz Şehir' kampanyasını sürdürüyor. Bu çerçeve- de, pek çok yerde temiz- lik ve restoras\x)n çahş- malan gerçekJeştirümiş- tir. Bu çahşmalar tü- müyle Cif'in sponsorlu- ğunda ilgili kuruluşlann katkılanyla gerçekleşti- riliyor. Bu bir kamu hiz- metidir. Vapur işletme- fcrindeki temizlik çahş- masında taşeron kuru- luş ile işçileri arasında yaşanan sorunda böyle- si bir yolun seçilmesi an- lamsızdır. Kimsenin si- gortasız, kaçak ve teh- ditle çalışnnlması söz konusu olamaz. Cif adı- na Green Active PR'ın bu projedeki muhatabı VTP Güvenlik Organi- zasyon ve Temizlik Şir- ketiile çahşanlar arasın- daki sorunun CtFli hiç- bir ilgisi yoktur. Kaldı ki taşeron kuruluşla çah- şanlar arasındaki sorun giderilmiş ve çahşanlar işjnedevametmektedir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle