Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 ARALJK 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
'Cumhurbaşkan
vetoetmefi'
• ANKARA (AA) - Tüm
Öğretım Üyeleri Demeği
(TÜMÖD) Genel Başkanı
Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu,
Üniversitelerarası
Kurul'un, YÖK üyesi
seçiminde usulsüzlük
yaptığını öne sürerek,
Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'in YÖK
üyelerini veto etmesini
istedi. Hatipoğlu, yaptığı
yazılı açıklamada,
Yüksek Öğretim Kurumu
üyesi seçiminin YÖK
Başkanı Kemal Güriiz'ûn
"dayatma yöntemiyle
yapıldığını" ileri sürerek,
seçimlerde Başkan Kemal
Gürüz'ün önerdiği iki
aday dışında başka aday
gösterilmesine izin
verilmediğini savundu.
Üniversitelerarası
Kurul'un seçeceği YÖK
üyeliklerinin bütün
profesörlere açık olması
ve bu konuda önceden
üniversitelere duyuru
yapılması gerektiğini
kaydeden Hatipoğlu, aday
olmak isteyen herkese
olanak sağlanmasının
zorunlu olduğunu
bildirdi.
Ç
hedye gendgesi
• !STANBUL(AA)-
îstanbul Valisi Erol Çakır,
Şeker Bayramı ve yılbaşı
nedeniyle yayımladığı
genelgede, kamu
kuruluşJannın hediye
göndermemesini ve kabul
etmemesini istedi. Çakır
gönderdiği genelgede,
"Geçen yıllarda
uygulandığı üzere,
yaklaşan Şeker
Bayramı ve yılbaşı
nedeniyle ilimizde
bulunan kamu kurum ve
kuruluşlanmızın
yetkililerine hediye
gönderilmesi halinde
kesinlikle kabul
edilmemesini önemle rica
ederim" dedi.
Nöbetçi Fetsefeci,
Kemantfda
• HaberMerkezi-Yön
FM'deki "Nöbetçi
Feisefeci" adlı radyo
programını sahnelere
taşıyan Zeki Taş,
Kemancı Kültür
Merkezi'nde.
"Düşündüğüne
Gülmek, Güldüğüne
Düşünmek" sloganıyla
yola çıkan Taş,
Kemancı Kültür
Merkezi'nde 2 Aralık'ta
başlayan "Philos-up"ını
15 günde bir sergileyecek.
Taş, amacının
felsefeyi elit yapısmdan
kurtanp, sokağa
indümek olduğunu
söylüyor.
TÜPk dostu
Papa anılıyor
• Haber Merkezi-
Vatikan Istanbul
temsilciliğinin bulunduğu
Ölçek Sokak'ın adı "Papa
Roncalli" olarak
değiştiriliyor. Düzenleme
çalışmalan yenı bitirilen
sokak, Şişli Belediye
Meclisi karanyla, Türk
dostu Papa XXIII. Jean
Angelo Giuseppe
Roncalli'yi anma töreni
etkinlikleri çerçevesinde
yenı ismine kavuşacak.
Sokağa adını verecek
papa, 1935-1945 yıllan
arasında bu sokakta
yaşamış. Papa Roncalli,
Şişli Belediyesi'nin
girişüniyle, 8-10 Aralık
tarihleri arasında
düzenlenecek geniş bir
etkinlik dizisiyle
anılacak. Kültür Bakanı
M. Istemihan Talay'ın
hımayesinde
gerçekleştirilecek olan
arma etkinlikler, 8
Aralık'ta başlayıp 10
A*alık'ta sona erecek.
2000yıhnagirildiğinde dünya 1847yılına, Türkiye ise 1919yıknagirmiştir
Üçüncü Küreselleşme|Ugünkü taşkın küreselleşme^.
onar yıl arayla gelen üç
gelişme sonucudur: 1970'lerde
Çokuluslu Şirketler, 1980'lerde
îletişim Devrimi, 1990'larda
SSCB'nin Yıkılması.
B S
"F"kinci yayılmadan sonra dünya
I yaklaşık yanm yüzyılhk bir
_/. "teneffüs" yaşadı. Bunun bir
nedenı emperyalistler arası
çatışmalar idiyse, esas nedeni SSCB
ve ideolojisinin ortaya çıkarak
sömürgeler için yarattığı alternatif
oldu.
Ama sonunda Batı, günümüzde
üçüncü bir kez yayılmaya başlamış
bulunuyor. Bu, ikinci yayılmanın da
tecrübesını arkasına alarak üç çok
önemli gelişme ortaya çıktı:
1) 1970 lerde çokuluslu şirketterin
dünya ekonomisini denetime
almalan;
2) 1980'lerde Batı'nın (optik kablo,
haberleşme uydulan, bilgisayarlar,
internet gibi) teknolojik buluşlan
devreye sokarak yarattığı ve
kültürünü yaymakta kullandığı
Üetişim Devrimi;
3) 1990'larda SSCB'nin dağılması
sonucu güç dengesinin ortadan
kalkması ve Batı'nın yeniden
rakipsiz güç odağı konumuna
gelmesi.
Askeri Işgal yeıine
küttürel-ldeolojlk işgal
Sonuçta, bugün yalnızca
başlangıcıru yaşadığımız üçüncü
dalga ortaya çıktı.
Buna karşı çıkmak isteyenlerin işi
çok daha zor, çünkü askeri işgal
yok. Küreselleşme, televizyon vs'yi
kullanarak ülkeleri yalnızca
kültürei-ideolojik bakımdan
etkiliyor, oradan kendi kendine
içerilere, sırayla siyasaL sosyal ve
ekonomik alanlara kadar yayılıyor
ve etkiliyor.
Şımdı kuşbakışı görebılmek
için (çünkü kuşbakışı görebilmek
çok önemlidir), hepsini
karşılaştırmaya olanak verecek bir
tabloya bakalım:
on iki küreselleşme üç temel
açıdan ikiz kardeş gibidir: . ^
Enerji-Finans-tletişim
sektörlerinde Tekelleşme ve Yayılma,
îşsizleşme ve Fukaralaşma,
Alternatif Ideoloji Yokluğu.
Bu tabloda iki temel olgu açıkça
görülüyor: I) Bu üç küreselleşme
birbiriyle büyük benzerlik gösteriyor.
Üçü de Batı'nın yayılması, üçü de
Batı kapitalizminin belirli kınlma
(gelişme) noktalannda kabuk
değiştirme gereksinmesi duyması,
bunun için de yayılması. Yani
Türkçesi, her seferinde pazannı
genişletmesi.
2) ikinci ve üçüncü küreselleşme,
birincisinden çok farklı.
Peki, kendi aralanndaki benzerlikler
mi daha önemli, farklar mı? îkisi ayn
birer olgu mu yoksa birbirinin farklı
evreleri mi? Nasıl evreler?
Bu sorulann yanıtı, bugün
yaşadığımız küreselleşmeyi daha iyi
açıklamaya yarayacağı için çok
önemli. Çözebilmek için her ikisinin
etkilerini önce dünya sonra da
Türkiye üzerinde inceleyelim.
Dünya: 2000den 1847ye
1890'larda dünyada 3 önemli özellik
vardı: 1) Sermayenin Tekelleşmesi ve
Yayılması; 2) Işsizlik ve Fukaralaşma;
3) Alternatif Ideoloji Yokluğu. Teker
teker ele alalım.
Tekelleşme ve Yayılma
1890'larda Batı'da (ABD ve B.
Avrupa) tekelleşme ve yayılma en çok
şu 3 önemli alanda gerçekleşti: Enerji,
Finans, Ulaşım-Iletişim.
Bu tarihlerden söz ederken enerji
konusunda fazla aynntıya gerek yok.
Dünyanın en büyük şirketleri olan
Amerikan petrol kumpanyalannı ve
üretimden perakende satışa kadar
oluşturduklan dikey tekelleri
anımsamak yeter. Finans konusunda
da öyle. Banka sermayesinin sanayi
sermayesini satın alıp tekelleşmesi ve
muazzam büyümesi anlamına gelen
ünlü "finans kapftal" terimi o
hiciGûç
Yöntem
HaMıGösteriş
Sonuç
Brinci Küreselleşme
Merkantilizm ve doğurduğu
denizalik gelışmeleri (ör. pu-
sula)
Kâşifler, mısyooerier, asken
ışgal.
'Putperestlere Tann'nın dını-
ni götürme'.
Sömürgecılik
İkinci Küreselleşme
Sanayi Devrimi ve dogurdu-
ğu gereksınmeler
Ûnce mısyonerter, sonra kâ-
şifler, sonra tıcaret şırkette-
ri, en sonra asken ışgal.
'Beyaz Adamın Yuku', 'Uy-
garteştmcı Gorev', ırkçı teo-
riler.
Emperyalızm
Üçüncü Küreselleşme
1) 1970'lerde Çokuluslu şir-
ketler, 2) 1980'lerde îletişim
Devnmı, 3) SB'nın yıkılma-
sıyla 1990'larda Bab'nın ra-
kipsiz kalması.
Kültürel-ideolojik etki. Böy-
lece ülkenın her yanı (ekono-
mik, sıyasal, sosyal) kendılı-
ğınden etkılenıyor.
'En yüksek uygarlık düzeyf,
'Uluslararası topluluğun ıra-
desı
1
, 'Pıyasalann gızli elı',
'Küreselleşme herkesın or-
tak çıkannadır.'
Globalleşme
zamanlardan kalmadır. Ulaşun-
lletişün'dekı tekelleşme ve yayılma da
1890'larda muazzamdı. O zaman
rakipsiz kurulan dev demiryolu,
telefon, telgraf kumpanyalannı
hatırlayınız. Gelelim 2000'e. Şirket
birleşmeleri 1991'de 85 milyardolar
boyutundaydı. Bu sayı 1998'de 554
mılyara ulaştı. 2000'in ilk üç ayında
dünya çapındaki şirket bırleşmelerinin
toplamı 1.14 trilyon dolar (Sabah,
03.04.2000). 1990-99 arası tüm
birleşmelerin yüzde 50'den fazlası son
iki yıl içinde gerçekleşmiş bulunuyor.
Bu birleşmeler yine temel olarak üç
alanda: Enerji, Finans, Ulaşım-tktişim.
Enerji konusunda 1890'a göre değişen
bir şey yok. Petrol ve doğalgaz
şirketleri yine bir elin parmaklan
kadar. Finans konusunda, bankalar
birbirlerini satın almaya başladı. Bu
konudaki dört global grubun toplam
pazar payı yüzde 40'tan fazla. Yalnızca
Japon Fuji-IBJ-DKB grubunun değeri
1.4 trilyon dolar. l laşım-İktişim
konusunda da durum aynı. Bugün
dünyada yalnızca 5 büyük oto üreticisi
kaldı: GM, Daimler/Chrysler, Ford,
Toyota, VW Uluslararası medya
yalnızca 9 şirketin elinde ve bunların
arasında ABD şirketlerinin diğerlerine
oranı 227'ye 86 milyar dolar. Dahası,
internetteki malzemenin yüzde 70'i de
ABD kaynaklı. Ingiliz Vodafone cep
telefonu şirketi Alman Mannesmann'ı
Alman hükümetinin büyük
muhalefetine rağmen 185 milyar dolara
satın aldı. Time-Warner grubu America
On Line'la 155 milyar dolara
"evtenrü". ABD'de Tribune ile Times
Mirror gazeteleri birleşince 3.5
milyonluk bir okuyucu kitlesine sahip
oldu. Daha "gtobaT istatistikler
istiyorsanız, yukanda sözünü ettiğim
BM Insan Kalkınması Raporu-99'a
göre, dünya nüfusunun en zengin
yüzde 20'sinin yaşadığı gelişmiş
ülkeler Dünya Gayri Safı Hasılası'nın
yüzde 86'sını, ihracat pazarlannın
yüzde 82'sini, tüm yabancı yatınmlann
yüzde 68'ini, tüm telefon hatlannın
yüzde 74'ünü ellerinde bulunduruyor.
Buna karşılık, tüm bu alanlarda en
yoksul yüzde 20'nin payı yüzde 1.5'i
geçmiyor.
işslzllk ve Fukaralaşma
1890'larda sınaileşme büyük işsizlik ve
fukaralaşma yaratmıştı. Sanayiciler için
daha ucuza geldiğinden; demir çelik
üreten yüksek fınn bacalannın
makineler yerine küçük çocuklar
tarafından temizlendiği, işçi
mahallelerinde sefaletin alıp yürüdüğü,
işsizleşen ve fakirleşen insanlann
işgücü piyasasında "birbirinin kurdu"
haline geldikleri, bütün bunlar Emile
Zola ve Charies Dkkens başta olmak
üzere dönemin romanlannda destan
gibi anlahln-.
Gelelim 2000'e. Viagra'yı piyasaya
sürmesiyle ünlü Pfızer ilaç şirketi,
Warner/Lambert şirketini 84.4 milyar
dolara satın aldı. Bunun sonucunda,
çoğu Warner'dan olmak üzere 87.400
kişi işsiz kaldı (Milliyet, 08.02.2000).
İşsizlik ve fakirleşmeyi daha "global"
olarak almak isterseniz, yine Insan
Kalkınması Raporu-99'a göre en
zengin yüzde 20'yle en yoksul yüzde
10 ülke arasındaki fark 1960'da 30'da
1 iken 1990'da 60'da l'e, 1997'de 74'te
1 'e ulaştı. Bugün dünyadaki en zengin
3 kişinin toplam servetleri, 600 milyon
insanın yaşadığı en yoksul ülkelerin
toplam gayri safı müli hasılasının
üstünde. dDiğer yandan, 1971 yılından
bu yana yoksul ülke kategorisine giren
ülke sayısı 25'ten 48'e çıkn. Bu
ülkelerden 33'ü Afrika'da, 9'u Asya'da,
5'i Pasifik'te, l'i L. Amerika'da
(Cumhuriyet, 14.02.2000).
Alternatif İdecloJI Yokluğu
Marx ile Engek'in bu koşullan tahlil
ederek 1847-48'de yazdıklan Komünist
Manifesto'dan önce tekelci kapitalizme
ve onun yayıhnasuıa alternatif bir
ideoloji de yoktu. Bu yüzden
umutsuzluğa kapılan işçiler tahta
ayakkabılarını (sabot) kendilerini işsiz
bırakan makine dişlileri arasuıa atıyor
ve tekrar işe girebilmek için bu
bilinçsiz larma- dökme eylemlerinden
medet umuyorlardı. "Sabotaj" sözcüğü
o günlerden mirastır. Gelelim 2000'e.
Eskiden atılan sabolann yerini
şimdinin tekmeleri aldı. Şeattle'da
toplanan Dünya Ticaret Orgütü
toplantısını protesto edenler çarşı
vitrinlerini tekmeyle kırdılar.
McDonald's dünya çapında
bombalanıyor. Bütün bunlar, aynen 19.
yüzyüdaki gibi alternatif ideoloji
yokluğunun getırdiği kargaşadan.
Bunlar, "desperados" (umutsuzlar)
eylemleri. Bilinçsiz kınp dökmeler.
Dünya açısından sonuç: 2000'lerin
dünyasında 1890'Iara göre değişen bir
şey olmadığı gibi, 2000 yıhna
girildiğinde yukandaki üç ölçüt
açısından asunda dünyanın 1847 yıhna
girdiği söy lenebüir.
Şimdi, Türkiye'ye bakalım.
SÜRECEK
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Ramazan Diişiinceleri
"On bir ayın sultanı" ramazan ayını neredeyse
yanladık. Oruç, farklı biçimlerde de olsa, bütün din-
sel inançlann tanıdığı bir ibadet türü olsa gerek.
"Dünya nimetleri'ne karşı bir mesafe, irade gücüy-
le istekleri dizginleme, insanı başka canlılardan ayı-
ran bir özelliği, erdemidir. Buna "nefis terbiyesi" de
deniyor. "Oruç tutma"n\n başlıca anlamı hertıalde
budur. Yoksulluk nedeniyle zaten bir çeşit sürekli
oruç tutmakta olan insanlann halinden anlamaya
yardımcı olma özelliğini de buna ekleyebiliriz... Pe-
ki, bizde böyle mi? Bizde ramazan ya da oruç de-
niidiğinde akla gelenler, uygulamada görülenler
bunlar mıdır?
• • •
Bizde ramazan kavramı, eskiden beri ibadetin ya-
nı sıra eğlence kavramıyla iç içedir. Başka Islam ül-
kelerinde nasıldır ya da daha eski zamanlarda, Is-
lamiyetin doğduğu zamanlarda nasıldı, bilmiyorum.
Fakat "ramazan eğlencesi" deyimi ve uygulaması
bizim geleneklerimizde yer etmiştir. Insanlanmızın
büyük çoğunluğunda eğîenme hevesi (ve de olana-
ğı) kalmadığı için şimdilerde hızı kesilmiş görünen
bu geleneği de bir zamanlann toplumsal gereksini-
mi olarak anlamak mümkün. Fakat, "dünya nimet-
leri"r\e, yeme içmeye karşı mesafeli olmayı öğret-
mesi gereken böyle günlerin birkaç saat aç kaldık-
tan sonra yiyeceklere daha bir iştahla saldırmaya ve-
sile oluşturmasını, TV reklamlanndakı görkemli iftar
sofrası görüntülerini, zengin konaklarındaki ve lüks
otellerdeki tantanalı iftar şölenlerini anlamakta güç-
iük çekiyorum. Bir araştırma yapılsa, ramazan ay-
lannda yiyecek tüketiminin daha da artmış olduğu
görülecektir... Ekonomik canlılığa katkısı olsa da
bunu oruç kavramının anlamıyla bağdaştıramıyo-
rum...
• • •
Cezaevlerinde ölüm oruçlan sürüyor. ölüm oru-
cu deyimi, sanıyorum ki bize özgü. Bir amaç uğru-
na ölünceye kadar aç kalma eyleminin başka diller-
de nasıl adlandınldığını bilmiyorum. Açlık grevleri
başka toplumlarda da var. Açlık grevi sözü dilimize
belki Fransızcadan geldi. "Grev" Fransızca bir söz-
cük, açlık grevi Fransızcada da bizdeki gibi adlan-
dınlryor. Fakat ölüm orucu kavramını karşılayacak
bir deyimi bu dilde ya da bir başka yabancı dilde
anımsayamıyorum. "Oruç" sözcüğü, şu anda ce-
zaevlerinde ve bazı tutuklu-hükümlü yakınlannca
dışarda sürdürülen ölümüne aç kalma eylemlerine
kutsal bir anlam kazandınyor. inançları uğruna ölü-
mü göze almış insanlara saygı duymamak mümkün
mü? Ama bunun için de önce insan olmak gereki-
yor. Milletvekili sıfatı taşıyan biri, şaşılası bir duygu-
suzlukla, "Meraketmeyin, şekerii su alıyorlarsa alt-
mış günden önce ölümler başlamaz" diyor. Bu ki-
şi, kuşkusuz, en iyimser bir olasılıkla, geceyansı tı-
ka basa doldurduğu midesini yeniden doldurmak
için iftar saatini iple çeken, hiçbir inanç uğruna yir-
mi dört saat bile aç kalamayacak olan biridir. Yine
milletvekili sıfatı taşıyan ve üstelik TBMM insan Hak-
lan-Komisyonu'nda görevli bir başkası, "gebersin-
ter" diyebilecek kadar insanca değerlerin dışına dü-
şebiliyor. Ve bütün bunlar, insaflı, saygılı, ölçülü, al-
çakgönüllü olmayı öğretmesi gereken ramazan
ayında oluyor.
•*••
Pek çoğu ne yazık ki hâlâ suskun kalmayı sürdür-
mekte olsa da küçümsenemeyecek sayıda yazar,
şair ve sanatçı, bildiri yayımlamakla da yetinmeye-
rek, destekleme amaçlı açlık grevleriyle İnsan Hak-
lan Haftası nedeniyle bugün (cumartesi) TÜYAP'ta
başlayan sanat-kültür etkinlikleriyle, cezaevlerinde
ve cezaevleri dışında ölüm oruçlannı sürdürmekte
olan tutuklu ve hükümlülerle yakınlannın yanında y-
eralıyor. İşçi sendikalan, barolar, TürkTabipler Bir-
liği, SODEV, Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazar-
lar Demeği, başkaca meslek kuruluşlan, partiler,
toplumsal örgütler, tek tek yazarlar, aydınlar, sanat-
çılar, kısa süre içinde büyüyen, etkilı bir muhalefet
hareketine dönüşen bir eylem birliği sergiliyor. özet-
lenecek olursa, cinayet suçlusunu yeniden toplu-
mun içine gönderen ama Meclis'te pankart açmış
üniversiteliyi, örgüt üyesi olma savıyla tutuklanıp
hakkında hüküm bile verilmeksizin yıllardır cezaev-
lerinde tutulan ve şimdi de hücre tipi cezaevlerine
kapatılmak istenen liseliyi ve "düşünce suç/usu"nu
kapsamı dışında bırakan bu "af" ya da "şartlı salı-
verme"yi içine sindiremeyen herkes, sağcı ya da
solcu olmayı bir yana bırakarak, sadece insanca ve
adaletli olmak duygusu ve sorumluluğuyla, bu or-
tak uyan eylemine katılmalıdır.
e-mail [email protected]
Cif İletisim Danısmanı Kale
'Yoşanon sorunun
bizimle ügisiyok'
Haber Merkezi -
Cif'in Türkiye Denizci-
lik Işletmeleri AŞ Genel
Müdürlüğü'nün katkıla-
nyla şehir hatlannda
gerçekleştirdiği temizlik
çaüşması sürerken, çalı-
şanlarla taşeron kuruluş
arasında çıkan sorunun
Cif'le hiçbir ilgisinin ol-
madığı açıklandı.
Cif'in iletisim danış-
manlığını yapan Green
Active Halkla Ilişkilerin
Proje sorumlusu Ertuğ-
rul Kate, konuyla ilgili
basına yansıyan haber-
lerde Cif adının geçtiği-
ni belirterek, "Cif Tür-
Idye'de4yıkhr birtemiz-
lik kamparryası gerçek-
leştirryor. Yapılan bir ka-
mu hizmetidir. Cif adı-
nın böylesi bir olayda
geçmesi son derece üzü-
cüdür" dedi. Sorunun
tümüyle çalışanlarla ta-
şeron kuruluş " VTp Gü-
venUk Organizasvon ve
Temizlik Hizmetieri Şir-
keti" arasında yaşandı-
ğını beurten Kale şun-
lan söyledi:
"CifTürkiye'de4vü-
dır 'Hedefimiz Temiz
Şehir' kampanyasını
sürdürüyor. Bu çerçeve-
de, pek çok yerde temiz-
lik ve restoras\x)n çahş-
malan gerçekJeştirümiş-
tir. Bu çahşmalar tü-
müyle Cif'in sponsorlu-
ğunda ilgili kuruluşlann
katkılanyla gerçekleşti-
riliyor. Bu bir kamu hiz-
metidir. Vapur işletme-
fcrindeki temizlik çahş-
masında taşeron kuru-
luş ile işçileri arasında
yaşanan sorunda böyle-
si bir yolun seçilmesi an-
lamsızdır. Kimsenin si-
gortasız, kaçak ve teh-
ditle çalışnnlması söz
konusu olamaz. Cif adı-
na Green Active PR'ın
bu projedeki muhatabı
VTP Güvenlik Organi-
zasyon ve Temizlik Şir-
ketiile çahşanlar arasın-
daki sorunun CtFli hiç-
bir ilgisi yoktur. Kaldı ki
taşeron kuruluşla çah-
şanlar arasındaki sorun
giderilmiş ve çahşanlar
işjnedevametmektedir."