23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ARALIK 2000 ÇARŞAMBA HABERLER Kesici, 1 milyon küçük tasarrufçunun 1 milyar dolannm büyük portföy sahiplerine geçtiğini söyledi 'Bunahm 1998'e dayanıyor' Kesici: Ekonomikprogranun si\ asi sahibi \ok. Ekonominin bir patronu olmah. Itirafçılap 'pişman' olamayacak • DÎYARBAKIR (Cuınhuriyet Biirosu) - Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik. Siirt Belediye Başkanı Mehmet Selim Özalp ve Bingöl Belediye Başkanı Feyzullah Karaas!an"ın PKK'ye yardımda bulunduklan ve talımat alarak hareket ettiklerı iddiasıyla yargilanmalanna dün Diyarbakır 2 No'lu DGM'de devam edıldi. 14 sanıklı davanın dün görülen oturumunda mahkeme, tutuklu 5 sanığın daha tahliyesine karar verdi. Belediye başkanları aleyhine ifade veren iki itirafçının Pişmanlık Yasası'ndan yararlandınlmalanrun tçişleri Bakanlığı'nca uygun görülmediği açıklandı. UğurMumcu suikastı davası • ANKARA (AA)- Gazetemiz yazan Uğur Mumcu'nun, 24 Ocak 1993 günü uğradığı bombalı saldın sonucu, 'tasarlanarak öldürülmesine iştirak ettiği ve bu amaçla oluşrurulan çeteye mensup olduğu' gerekçesiyle idam istemiyle yargılanan sanık Abdullah Argun Çetin'in dosyası, "Umut Davası" dosyası ile birleştirildi. Hükümetin tutumu kabul edilemez1 B İstanbul Haber Servisi - Işçi Partisı tstanbul ll Başkanı Kamil Dede, AB'nin son toplantısında kaleme alınan Kıbrıs. Ege ve sınır sorunlan ile ilgilı ifadelerin. sadece kelime oyunundan ibaret olduğunu ve Türkiye'yi AB kapısında bağlı tutma amacı güttüğünü ıfade edcek, Türk hükümetinin tntumunun kabul edilemez olduğunun altını çizdi. MEB'den taslak • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Milli Eğitim Bakanlığı. öğretim üyelerini üniversitelerde tutabilmek ve öğretim elemanı gereksınımıni karşılayabilmek için yeni düzenlemeler öngören bir yasa taslağı hazırladı. Dinamik bir yapıya sahip yükseköğretim alanındaki yasalann da aynı doğrultuda ve günün koşullanna göre düzenlenmesi gerektıgıni vurgulayan bakan Metın Bostancıoğlu, ünıversitelerin en önemli sorunlannın başında nitelikli eğitim almış Öğretim elemanı eksikliği olduğunu vurguladı. Bakanlık taslağı; öğretim üyelerinin görevle ilışık kesme yaşının 67'den 72'ye kaydırılmasını ve yabancı dil sınavmın kişilerin alanıyla ilgili olmasını öngördü. • Para piyasasında yaşanan olaylan gazetemize değerlendiren eski milletvekili İlhan Kesici, yaşanan bunalımdan hükümeti sorumlu tuttu. Krize neden olan koşullann eskiye dayandığını belirten Kesici, "8 Mart 1998'de ANAP Meclis Grubu'nda bir konuşma yaptım. Başbakan, sayın Yılmaz'dı. Önlem alınmazsa, bu gidişin sonu Düyun-u Umumiye'dir, dedim. îşte o gün geldi" diye konuştu. İstanbul Haber Servisi- Devlet Planla- ma Teşkilatı(DPT) eski müşteşan ve es- ki ANAP milletvekili Ühan Kesici, son fi- nansal kriz ile işçi, emekli, memur gibi borsadaki 1 milyon küçük tasarrufçunun asgari 1 milyar dolannın büyük portföy sahibi 25 bin insana geçtiğini söyledi. Krizden siyasi iktidan sorumlu tutan Ke- sici, finansal krizden ancak hükümet ve ekonominin tüm taraflannın birlikte ha- zırlayacağı ulusal birprogramlaçıkılabi- leceğini vurguladı. Türkiye'nin yanı sıra IMF ve Dünya Prof. Osman Altuğ Bankası yetkililerini de endişelendiren finansal krizi gazetemize değerlendiren Kesici, geçmişte yaptığı konuşmalarda bugünkü krizin gelmekte olduğu yönün- de uyanlarda bulunduğunu söyledi. Kri- ze neden olan koşullann eskiye dayandı- ğını, 1998'den itibaren hem kamu fınans- manın hem de dış dengenin çok hassas bir noktada olduğunu belirten Kesici, fa- iz harcamalannın milli gelir ıçindekı pa- yının da kaldınlamaz ölçüde olduğuna dikkat çekti. 8 Mart 1998 'de ANAP Mec- lis grubunda yaptığı konuşmayı örnek gösteren Kesici,"Başbakan sayın Mesut Yılmaz'dı. Önlem aknmazsa bu gidişin sonu Düyun-u Umumiye'dir, dedim. Îşte o gün geldi. 6 Kasım 1998 tarihindeki Dünya EkonomikForumu'ndayine kış- tan sonra kara kış geliyor; kıştan sonra her zaman yaz gelmez; kara kışı da ge- lir" dedim. Türkiye buna giriyor. Her ke- simden bu söylediklerime benzer şeyler söyleyenler de oldu. Fakat seslerini duyu- ramadüar" dedi. Krizin siyasi sorumlusunun dün de son 3 yıldır iktidarda olan ANAP ve DSP ol- duğunu belirten Kesici, şöyle devam et- ti: "El konulan bankalann bu krize neden olma ihtimaii sıfırdır. Çünkü bunlann sis- temdeki payı yüzde birdir. Merkez Ban- kası, çok sağJam döviz rezerviınizin oldu- ğunu söyledi, ama bizim döviz rezenimiz sağlam bir ekonomik sisteme dayanma- dığı için güneşi görünce eriyen bir rezerv. Bir hafta içinde 5-6 milyar dolar erimesi olunca telaş kendisini daha yüksekyerler- de hissettirdi. Düşünün 3.5 milyar dolar ancak bir günlük rahatiama sağlayabü- dL Aynı hal 1994'te de yaşandı. O zaman Başbakan Çiller, 'dağlar kadar dövimiz var' dedL Ne hale geldigini gördûk," Çözûm: Ulusal program "Bu hükümetve teknik kadro değişme- yecekse hükümet ve ekonominin tüm ta- raflannın temsilcijeri çok ciddi bir şekil- de bir araya gelmelidiıier. (Bunun adı Ekonomik Sosyal Konsey olur, başka bir şey olur) Türkiye'nin gerçek resmi orta- ya konulmah ve aunacak tedbirler bir çe- şit ulusal program olmaudır. Ama bu program, işçiden, memurdan sabit geHr- liden hiçbir ekonomik fedakârhk isteme- meadin" 'Yatınmcı güven ortamı anyor' tstanbul Haber Servi- si-lktisatçı Prof. Osman Altuğ, ekonomideki kri- zi çözmek için IMF yar- dımı, devalüasyon, özel- leştirme veya yeni vergi- ler getirilmesi ya da bu önlemlerin hepsinin ay- nı anda ahnması gerekti- ğini savundu. Türkiye ekonomisinin istikrar programının, umudunu üretime değil para politikalanna yani parasallığa dayandırdı- ğını belirten Prof. Altuğ, bu yapının sürekli dışandan gele- cek günde orta- lama 1 milyar dolarlık sıcak paraya gereksi- nimi olduğunu, ancak ekono- mideki göster- gelerden nrken yabancı yatınmcının borsadan çekilmesinin de krizi getirdiğini ifade etti. Marmara Üniversite- si, Iktisadi ve Idari Bi- limler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Osman Al- tuğ, ekonomideki krizi değerlendirdı ve çözüm önerileri getirdi. Yabancı yatınmcının, ekonomisi kritik denge- ler üzerinde duran Tür- kiye'de parasını önce 1 haftalık vadelerle değer- lendirdiğini. daha sonra Türkiye'de kalış süresi- nin 1 saate kadar düştü- ğünü, sonunda da tama- men çekildiğini ifade e- den Prof. Altuğ. "Ihra- catyıkla yüzde 4.5 artar- ken ithalat yüzde 36 ar- üyor. thracat düşerken ödemeler dengesi açık veriyor. İşçi dövizlerinin girişinde yavaşlama ve ardından yerü yanruncı- nın dışarıya yöuelmesi, işçi-memunın sokaklara Prof. Altuğ dökülmesi gibi gösterge- ler, yabancı yatınmcıyı korkuttu" dedi. 'Devekapıda sandık sırtta' Günde 1 trilyon dola- nn dolaştığı dünyada, Türkiye'nin de istikrar programının bütün umu- dunu dışandan borsaya girecek günde ortalama 1 milyar dolarlık sıcak paraya bağladığını, onun da kötüye giden ekono- mideki göster- geler nedeniyle çekilmesinin krizi getirdiğini kaydetti. Yabancı yatı- nmcının mantı- ğının, "deve ka- pıda, sandıksırt- ta" olduğunu belirten Prof. Al- tuğ, "yaünmcı güven ve yüksek gelir is- tiyor. Oysa yaünmcı gü- ven verici ortam göremi- yor" dedi. Prof. Altuğ, borsada- ki çöküşün ardından ih- racatın ithalata oranla çok düşük olmasının de- valüasyon beklentisini arttırdığım, bunun da halkın bankalardaki do- lar hesabını kapatma ta- lebini gündeme getirdi- ğini söyledi. Bankalann da piyasadan dolar top- lamaİc üzere Merkez Bankası'ndan yüksek faizli Türk Lirası almaya başlamasınm krizi zin- cirleme arttırdığıru kay- deden Prof. Altuğ, ser- best piyasa mekanizma- suıın çalışmadığını ifade etti. Prof. Altuğ, ekonomi- yi kayıt altma almanm ekonomiyi çökerteceği görüşlerinin de gerçeği yansıtmadığını, bunun sadece "siyasi birtercih" olduğunu vurguladı. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN msmm Ekonomist Cahit Deniz, kaynaklann yanlış kullanıldığını belirtti 'Kriyn nedeni ekonomikgüçler 9 İstanbul Haber Servisi - Ekono- mist Cahit Deniz Türkiye ekono- misinin bugün geldiği noktayı ve nedenlerini izah ederken devletin 20 milyon dolarhk günlük döviz stoku olan ekonomik gücü karşı- sında son 10 yılda 200 milyar do- larlık bir ekonomik güç olduğunu belirtti ve bunun "büyük bir suç imparatorlugu" olduğunu vurgu- ladı. Deniz bu güçleri oluşturan fon- lan şöyle sıraladı: "Ozelleştirmenin bugün oluşan yapısı, kamu harcamaİan, (tasar- ruf olanağı tarüşıhr) askeri harca- malar. üretim dışı fonlann kullanı- CISL anarşi dahil suç ilişkilerinin fı- nansmam ve devletin yasal tanımı- na karşı olan ilişkilerine yönelik harcamalar, yolsuzluk ile oluşan rantlar. spekülatif amaçh kullam- lan tasarruffonlan gelirlerinin kul- lanım şekli, en önemlisi üike ekono- misinde, ekonomi dışına kaçınlan veya ülke dışmda tutulan kaynak- lardır. Türkiye'de tanımh fakat ta- rifsizve denetimsiz olan bu güç eko- nomik krizin gerçek kaynağtdu"." Medya kiriendl yargı ükandı Türkiye'de kaynaklann kullanım yerlerinin tek belirleyicisinin bu ekonomik güçler olduğuna dikkat çeken Dr. Cahit Deniz, medyanın bu ilişkilerde yozlaştığını, görüş farkı olmaksızın siyasilerin bu ıliş- kileri koruduğunu, en önemlisinin de yargının bu ilişkilerde tıkandı- ğını söyledi. Deniz, söz konusu ilişkilerin üzerine gidilmesi halinde en az 40 milyar dolarlık bir ulusal kaynağın IMF'den önce Türk ekonomisine kanalize etmenin mümkün oldu- ğunu belirtti. Deniz, özetle şu gö- rüşlere yer verdi: "Hükümette kriz ekonomisinin çözümünü bilen siyasetçi yok. Ay- nca sorunu çözüyor görünen bü- rokratlar sorunun yarabcısı ve so- rumlululan. Türkiye'de kirizin üç ayağı da aylannr var. Üretim aya- ğında kriz \ar. piyasalarda kriz var, günümüzdeoluştuğu gibi mali sek- tör ve bankalar kesimi de bu sar- mahn içindedir. Kaynaklann kulla- nımşeküninoluşturulanv-apısıüre- rimi caydu*mış. spekülasyonu art- armıştır. Kârhhğı bulunmayan üre- timi sürdürebUme olanağı yoktur. Bu dunımda kaynaklann üretimi terk etmesi de kaçmümazdu-." Türk-îş Başkanı Meral'i ziyaret eden CHP lideri, ekonomik programı eleştirdi Baykal: Hükümete ders olsıuıANKARA (AA)-CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin uyguladığı istikrar programının ülkeyi kritik bir noktaya getirdiğini belirterek "Şimdi bir ölçüde »il baştan yapacağrz" dedi. Ekonomik kriz konusunda da umut verici gelişmelerin bulunduğunu belirten Baykal. "Bu durum, ülkeyi yönetenlere ders otmahdır" dedi. Baykal. Türk-îş Genel Başkanı Bayram Meral'i konfederasyon genel merkezinde ziyaret etti. Görüşmenin ardından basına açıklama yapan Baykal, Türk-tş'in. ülkede yaşanan ve çahşanlar açısından oldukça güç olan bir dönemde büyük bir sorumluluk anlayışı göstererek çahşma banşım sürdürdüğünü söyledi. Ekonomik istikrar programının kritik aşamasında önemli CHPIiler ve öğretim üyeleri yolsuzlukları tartıştı 'Siyasetteki kirlilik arttı'İstanbulHaberServisi-CHP MYK Üyesi ve Kadın Kollan Genel Başkanı Göldal Okudu- cu, siyasette ahlaksızlığın gittikçe arttığmı be- lirterek örgütlenemeyen Türk toplumunda yol- suzluklara ve hırsızlıklara karşı direnilmeye ça- lışıldığını vurguladı. Eski CHP Milletvekili AB Topuz ise "verdimse ben verdim", "benim me- murum işini büir" anlayışıyla hareket edenle- rin ahlaktan bahsetmeye haklan olmadığını söyledi. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı ta- nınmasımn 66. yıldönümünde CHP Fatih Ilçe Merkezi'nce "Tophımsal ve Siyasal Yaşamda Erdem" konulu panel düzenlendi. Panelde ko- nuşan Güldal Okuducu, Türkiye'nin yolsuz- luk, hırsızlık ve "kokuşmuşluklan" sorgulama döneminden geçtiğini ifade ederek "Bizler ör- gütsüz bir toplum olarak boğazınuza dayablan cendereye, ha> ır, demek için uğraş veriyoruz" diye konuştu. Topuz ise belüienen her yolsuz- luğun arkasmdan siyasilerin çıktığma dikkat çekti. Doç. Dr. Meral Sağır. bireysel çıkan ön pla- na çıkaran anlayışın sol partileri vurduğvmu söyledi. Günümüzde, yaşamm temeli olan de- ğerlerin bir bir öldürüldüğüne dikkat çeken IÜ Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Atifia Er- demli ise Türkiye'deki eğitim sisteminin yaratıcıhk gücünü yok ettiğini savundu. sorunlann çıktığını ifade eden Baykal, bu sorunlann temelinde, ülkede yaşanan 20 yıllık enflasyon döneminden sonra hazırlanan programın yetersizliğinin yattığını söyledi. CHP olarak. Türkiye "de finans sektörünün böyle bir programı kaldıramayacağını ısrarla söylediklerini ve bankacılık refoımunun bu programın uygulanmasından önce mutlaka yapıknası gerektığini defalarca vurguladıklannı hatırlatan Baykal, yaşanan bu olaylardan özellikle hükümetin önemli bir ders çıkarması gerektiğini söyledi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Keşke bu söylediklerimiz, bu ağır bedel ödenmeden yapdsaydı. Program uygulanmadan önce, toplumsal uzlaşma gerçeklestirilseydL Türkiye, bir istikrar programını, aynı zamanda yolsuzlukla mücadeleyle paralel götürmek durumunda kalmışür. Bu, dünyada eşi görülmemiş bir şeydir ve Türkiye böyle bir dönemde af konusunu da gündemine alnuştır. Hem affi hem de hesaplaşmayı aynı anda gündeme getirmek büyük bir çelişkidir. Hükümetin af konusunda bankalaria ilgili suçlan af kapsamı dışına alması sevindiricidir, ama bu suçlara katkı yapan siyasilerin çıkanlacak aftan >-ararlanması oldukça üzüntü vericidir." GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Üç Kentin Hikâyesi; Jakarta, Kuala Lumpur... Asya krizinde, Jakarta (Endonezya) ve Kuala Lumpur (Malezya) birbirinden taban tabana zıt politikalar izlediler. Jakarta, IMF politikalarını ol- duğu gibi kabul etti. Suharto IMF taleplerine bo- yun eğerek anlaşmayı imzalarken, ona tepeden bakan IMF'nin o zamanki genel direktörü Cam- dessus'un suratındaki sıntmayı kim unutabilir? Kuala Lumpur ise başlangıçta IMF reçetesini uy- gulamayı denedi, ama ülke ekonomisinin bir re- sesyona yuvartanmaya başladığını görünce, kı- sa sürede 180 derece çark etti ve uluslararası sermayenin hayret dolu bakışları altında, Malez- ya'yı, geçici olarak küreselleşme sürecinin dışı- na çıkardıklannı açıkladı. Jakarta ve Kuala Lum- pur"un hikâyeleri, mali kriz kapıya dayandığında, IMF'ye kapıyı göstermez ve ülkenizin ekonomi- sinin denetimini elinize almazsanız, başınıza ne- lerin gelebileceğini çok çarpıcı bir biçimde gös- teriyor. ••• Eski IMF Direktörü Camdessus, Ocak 1999'da Frankfurt'ta sunduğu bir tebliğde "Endonez- ya'nın krizi arkada bıraktığını, Malezya'nın ise or ta dönemde, kriz içindeki Asya ekonomileri ara- sında, ekonomisi en belirsiz olan ülke durumun- da olduğunu" ileri sürdü. Şubat 1999'da Far Eastern Economic Revievv'da (iş çevrelennin dergisi) Lim Say Boon imzasıyla yayımlanan bir yorum, Camdessus'un saptamaları üzerine "Saçma! Bu ne biçim istihza, kötü niyetlilik, ina- nılmaz cahillik ve dogmatık bir küstahlık!" diyor- du. Lim Say Boon, "Camdessus, Endonezya ko- nusunda teknik olarak haklı olabilir, ama Malez- ya için söyledikleri tümüyle garip" diyerek yazı- sının geri kalanında iki ülkenin ekonomik ve si- yasi performanslannı karsılaştırdı. Suharto, IMF politikalarını uygulamaya giriştikten sonra 2 bin öğrenci gösterisi, 1300 muhalefet toplantısı, 500 grev, 50 ayaklanma yaşanmış. Aceh, Sulevasi bölgelerinde dini ve etnik çatışmalar alevlenmiş. Yolsuzluk alabildiğince artmış. Biz bu manzara- ya o günden bu yana yaşananlan da ekleyelım: Suharto devrildi, ülkede ayaklanmalar, etnik, din- sel çatışmalar can almaya devam ediyor. Doğu Timor katliamı yaşandı. Bu haftayapılan kimi yo- rumlar, Doğu Timor ayrıldıktan sonra Aceh eya- letinin de benzer bir yola girdiğini söylüyor (In- ternational Herald Tribune, 30.11.2000). Kısa- cası, Endonezya'nın toplumsal dokusu dağılma- ya devam etti. Endonezya borsası da bu yıl, do- lar cinsinden yüzde 53 geriledi. • • • IMF'ye baş eğen Suharto'nun aksine Malezya Başbakanı Mahatir Muhammed, 1 Eylül 1998'de, kredileri genişleterek, kamu harcama- lannı arttırarak ekonomiyi canlandırmaya karar verdi ve bunun için döviz kontrolü uygulaması- na geçti. Aynı tarihte Malezya, ulusal parası rjn- git'in konvertibilitesini kaldırdı, yabancı portföy yatınmlanna ülkede en az bir yıl kalma zorunlu- luğu getirdi. Böylece Malezya hükümeti kolaylık- la hem faizleri düşürebildi hem de vergileri. So- nuçta ekonomi, üretim ve yatırım alanlanndan hareketle canlanmaya başladı. Mahatir TV'de yaptığı uzun konuşmada (bu köşede aktarmış- tık) "Ulkemizin ekonomisini yönetebilmenin tek yolu, onu döviz ve borsa spekülatörlerinden tec- rit etmek, dövizimizin kontrolünü onlann elinden almaktı" dedi. Mahatir'i eleştirenler özellikle IMF, Dünya Ban- kası çevreleri hemen bir döviz karaborsası olu- şacağını, Malezya ekonomisinin kısa sürede ba- tacağını savundular. Malezya ihracatını güçlü bir düzeyde tutabildiği için döviz sıkıntısına düşme- di, ülkeden yasadışı döviz kaçışı da yaşanmadı. Credit Suisse First Boston Bank'ten ekono- mist P. K. Basu'nun işaret ettiği gibi, sermaye kontrolleri, ekonominin batması bir yana, "Ma- lezya'yı 1998 yılının son dört aylık döneminde, bölgede en iyi performans gösteren ülke konu- muna getirdi" (Far Eastern Economic Review, 28.1.1999). Bu süreçte Malezya daha demokra- tik bir ülke haline gelmedi, ama IMF'nin göster- diği yolu izlemeyi reddeden ve kendi ulusal eko- nomik koşullarını önce çıkaran Malezya egemen sınıfları, Endonezya'nın aksine siyasi istikrarı ko- rumayı, halkın gereksiz yere fazladan sıkıntı çek- mesini önlemeyi başardılar, ülkenin etnik ve dini çatışmalara ve katliamlar burgacına sürüklen- mesini engellediler. Harvard Üniversitesi'nden Prof. Doni Rodrik. Eylül 2000'de "Sermaye Hareketlerlnin Gölge- sinde Döviz Rejimleri ve Kurumsal Düzenleme- ler" başlıklı bir makaleyle, Malezya'daki uygula- malan yeniden değenendirdi. Rodrik'in değerien- dirmesine göre Malezya deneyiminden şu iki so- nuç çıkıyordu: a) Sermaye kontrolleri çok fazla yolsuzluğa ve rant arayışına yol açmadan, etnik bir şekilde gerçekleştirilebilir. b) Sermaye kont- rolleri, doğrudan yabancı sermaye yatınmlan kor- kutulmadan (özellikle önemli olan yabancı yatı- nmcılar kaçınlmadan) uygulanabilir. ••• Rodrik, makalesinde dövizin serbest dalgalan- maya bırakılmasının da, katı bir şekilde değeri- nin saptanmasının da gelişmekte olan ülkelere uygun olmadığını gösterdikten, ülkelere dışarı- dan yasal değişiklik dayatmanın sakıncalarına ve maliyetine değindikten sonra, yazısını şu dü- şüncelerle bitiriyordu: "Son tahlilde, gelişmekte olan ülkeler çok kötü bir seçeneksizliğe zorlanı- yor: Politika oluşturma otonomilehnden vazgeç- meleri ve geleceği oldukça kuşkulu bir kazanç için büyük riskler üstlenmeleri, önemli ölçüde kaynak harcamaİan isteniyor." "Peki, başka bir seçenek var mı" diye soran Rodrik, "Evet, var" diyor ve özetliyor: "Alterna- tifperspektif, küreselleşmeyi biramaç değil bel- li bir amaca yönelik araç olarak gören perspek- tiftir. Bu perspektif hükümetlerin gelişmeye iliş- kin önceliklere önem vermelerini, bunlarserma- ye hareketleriyle çelişse bile, önerir... Bu ulusla- rarası ticaret ve sermaye akışını, stratejik bir bi- çimde, bir gelişme stratejisinin parçası olarak kullanmayı kabul eder, ama onun yerine geçme- yeceğini bilir." Bu iki kentin hikâyesinden, özellikle şu sıralar- da IMF ve Dünya Bankası'nın zılgıtını yiyip ülke- sinin malını mülkünü mezata çıkarmaya hazırla- nan bir üçüncü kentin ders alması gerekmiyor mu? Ne dersiniz?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle