Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 ARALIK 2000 ÇARŞAMBA
HABERLER
Kesici, 1 milyon küçük tasarrufçunun 1 milyar dolannm büyük portföy sahiplerine geçtiğini söyledi
'Bunahm 1998'e dayanıyor'
Kesici: Ekonomikprogranun
si\ asi sahibi \ok. Ekonominin
bir patronu olmah.
Itirafçılap
'pişman'
olamayacak
• DÎYARBAKIR
(Cuınhuriyet Biirosu) -
Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanı Feridun
Çelik. Siirt Belediye
Başkanı Mehmet Selim
Özalp ve Bingöl Belediye
Başkanı Feyzullah
Karaas!an"ın PKK'ye
yardımda bulunduklan ve
talımat alarak hareket
ettiklerı iddiasıyla
yargilanmalanna dün
Diyarbakır 2 No'lu
DGM'de devam edıldi. 14
sanıklı davanın dün
görülen oturumunda
mahkeme, tutuklu 5
sanığın daha tahliyesine
karar verdi. Belediye
başkanları aleyhine ifade
veren iki itirafçının
Pişmanlık Yasası'ndan
yararlandınlmalanrun
tçişleri Bakanlığı'nca
uygun görülmediği
açıklandı.
UğurMumcu
suikastı davası
• ANKARA (AA)-
Gazetemiz yazan Uğur
Mumcu'nun, 24 Ocak
1993 günü uğradığı
bombalı saldın sonucu,
'tasarlanarak
öldürülmesine iştirak
ettiği ve bu amaçla
oluşrurulan çeteye
mensup olduğu'
gerekçesiyle idam
istemiyle yargılanan
sanık Abdullah Argun
Çetin'in dosyası, "Umut
Davası" dosyası ile
birleştirildi.
Hükümetin
tutumu kabul
edilemez1
B İstanbul Haber Servisi
- Işçi Partisı tstanbul ll
Başkanı Kamil Dede,
AB'nin son toplantısında
kaleme alınan Kıbrıs. Ege
ve sınır sorunlan ile ilgilı
ifadelerin. sadece kelime
oyunundan ibaret
olduğunu ve Türkiye'yi
AB kapısında bağlı tutma
amacı güttüğünü ıfade
edcek, Türk hükümetinin
tntumunun kabul
edilemez olduğunun altını
çizdi.
MEB'den taslak
• ANKARA
(Cumhuriyet Biirosu) -
Milli Eğitim Bakanlığı.
öğretim üyelerini
üniversitelerde tutabilmek
ve öğretim elemanı
gereksınımıni
karşılayabilmek için yeni
düzenlemeler öngören bir
yasa taslağı hazırladı.
Dinamik bir yapıya sahip
yükseköğretim alanındaki
yasalann da aynı
doğrultuda ve günün
koşullanna göre
düzenlenmesi gerektıgıni
vurgulayan bakan Metın
Bostancıoğlu,
ünıversitelerin en önemli
sorunlannın başında
nitelikli eğitim almış
Öğretim elemanı eksikliği
olduğunu vurguladı.
Bakanlık taslağı; öğretim
üyelerinin görevle ilışık
kesme yaşının 67'den
72'ye kaydırılmasını ve
yabancı dil sınavmın
kişilerin alanıyla ilgili
olmasını öngördü.
• Para piyasasında yaşanan olaylan gazetemize değerlendiren eski
milletvekili İlhan Kesici, yaşanan bunalımdan hükümeti sorumlu
tuttu. Krize neden olan koşullann eskiye dayandığını belirten
Kesici, "8 Mart 1998'de ANAP Meclis Grubu'nda bir konuşma
yaptım. Başbakan, sayın Yılmaz'dı. Önlem alınmazsa, bu gidişin
sonu Düyun-u Umumiye'dir, dedim. îşte o gün geldi" diye konuştu.
İstanbul Haber Servisi- Devlet Planla-
ma Teşkilatı(DPT) eski müşteşan ve es-
ki ANAP milletvekili Ühan Kesici, son fi-
nansal kriz ile işçi, emekli, memur gibi
borsadaki 1 milyon küçük tasarrufçunun
asgari 1 milyar dolannın büyük portföy
sahibi 25 bin insana geçtiğini söyledi.
Krizden siyasi iktidan sorumlu tutan Ke-
sici, finansal krizden ancak hükümet ve
ekonominin tüm taraflannın birlikte ha-
zırlayacağı ulusal birprogramlaçıkılabi-
leceğini vurguladı.
Türkiye'nin yanı sıra IMF ve Dünya
Prof. Osman Altuğ
Bankası yetkililerini de endişelendiren
finansal krizi gazetemize değerlendiren
Kesici, geçmişte yaptığı konuşmalarda
bugünkü krizin gelmekte olduğu yönün-
de uyanlarda bulunduğunu söyledi. Kri-
ze neden olan koşullann eskiye dayandı-
ğını, 1998'den itibaren hem kamu fınans-
manın hem de dış dengenin çok hassas
bir noktada olduğunu belirten Kesici, fa-
iz harcamalannın milli gelir ıçindekı pa-
yının da kaldınlamaz ölçüde olduğuna
dikkat çekti. 8 Mart 1998 'de ANAP Mec-
lis grubunda yaptığı konuşmayı örnek
gösteren Kesici,"Başbakan sayın Mesut
Yılmaz'dı. Önlem aknmazsa bu gidişin
sonu Düyun-u Umumiye'dir, dedim. Îşte
o gün geldi. 6 Kasım 1998 tarihindeki
Dünya EkonomikForumu'ndayine kış-
tan sonra kara kış geliyor; kıştan sonra
her zaman yaz gelmez; kara kışı da ge-
lir" dedim. Türkiye buna giriyor. Her ke-
simden bu söylediklerime benzer şeyler
söyleyenler de oldu. Fakat seslerini duyu-
ramadüar" dedi.
Krizin siyasi sorumlusunun dün de son
3 yıldır iktidarda olan ANAP ve DSP ol-
duğunu belirten Kesici, şöyle devam et-
ti:
"El konulan bankalann bu krize neden
olma ihtimaii sıfırdır. Çünkü bunlann sis-
temdeki payı yüzde birdir. Merkez Ban-
kası, çok sağJam döviz rezerviınizin oldu-
ğunu söyledi, ama bizim döviz rezenimiz
sağlam bir ekonomik sisteme dayanma-
dığı için güneşi görünce eriyen bir rezerv.
Bir hafta içinde 5-6 milyar dolar erimesi
olunca telaş kendisini daha yüksekyerler-
de hissettirdi. Düşünün 3.5 milyar dolar
ancak bir günlük rahatiama sağlayabü-
dL Aynı hal 1994'te de yaşandı. O zaman
Başbakan Çiller, 'dağlar kadar dövimiz
var' dedL Ne hale geldigini gördûk,"
Çözûm: Ulusal program
"Bu hükümetve teknik kadro değişme-
yecekse hükümet ve ekonominin tüm ta-
raflannın temsilcijeri çok ciddi bir şekil-
de bir araya gelmelidiıier. (Bunun adı
Ekonomik Sosyal Konsey olur, başka bir
şey olur) Türkiye'nin gerçek resmi orta-
ya konulmah ve aunacak tedbirler bir çe-
şit ulusal program olmaudır. Ama bu
program, işçiden, memurdan sabit geHr-
liden hiçbir ekonomik fedakârhk isteme-
meadin"
'Yatınmcı güven
ortamı anyor'
tstanbul Haber Servi-
si-lktisatçı Prof. Osman
Altuğ, ekonomideki kri-
zi çözmek için IMF yar-
dımı, devalüasyon, özel-
leştirme veya yeni vergi-
ler getirilmesi ya da bu
önlemlerin hepsinin ay-
nı anda ahnması gerekti-
ğini savundu.
Türkiye ekonomisinin
istikrar programının,
umudunu üretime değil
para politikalanna yani
parasallığa dayandırdı-
ğını belirten
Prof. Altuğ, bu
yapının sürekli
dışandan gele-
cek günde orta-
lama 1 milyar
dolarlık sıcak
paraya gereksi-
nimi olduğunu,
ancak ekono-
mideki göster-
gelerden nrken
yabancı yatınmcının
borsadan çekilmesinin
de krizi getirdiğini ifade
etti.
Marmara Üniversite-
si, Iktisadi ve Idari Bi-
limler Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Osman Al-
tuğ, ekonomideki krizi
değerlendirdı ve çözüm
önerileri getirdi.
Yabancı yatınmcının,
ekonomisi kritik denge-
ler üzerinde duran Tür-
kiye'de parasını önce 1
haftalık vadelerle değer-
lendirdiğini. daha sonra
Türkiye'de kalış süresi-
nin 1 saate kadar düştü-
ğünü, sonunda da tama-
men çekildiğini ifade e-
den Prof. Altuğ. "Ihra-
catyıkla yüzde 4.5 artar-
ken ithalat yüzde 36 ar-
üyor. thracat düşerken
ödemeler dengesi açık
veriyor. İşçi dövizlerinin
girişinde yavaşlama ve
ardından yerü yanruncı-
nın dışarıya yöuelmesi,
işçi-memunın sokaklara
Prof. Altuğ
dökülmesi gibi gösterge-
ler, yabancı yatınmcıyı
korkuttu" dedi.
'Devekapıda
sandık sırtta'
Günde 1 trilyon dola-
nn dolaştığı dünyada,
Türkiye'nin de istikrar
programının bütün umu-
dunu dışandan borsaya
girecek günde ortalama
1 milyar dolarlık sıcak
paraya bağladığını, onun
da kötüye giden ekono-
mideki göster-
geler nedeniyle
çekilmesinin
krizi getirdiğini
kaydetti.
Yabancı yatı-
nmcının mantı-
ğının, "deve ka-
pıda, sandıksırt-
ta" olduğunu
belirten Prof. Al-
tuğ, "yaünmcı
güven ve yüksek gelir is-
tiyor. Oysa yaünmcı gü-
ven verici ortam göremi-
yor" dedi.
Prof. Altuğ, borsada-
ki çöküşün ardından ih-
racatın ithalata oranla
çok düşük olmasının de-
valüasyon beklentisini
arttırdığım, bunun da
halkın bankalardaki do-
lar hesabını kapatma ta-
lebini gündeme getirdi-
ğini söyledi. Bankalann
da piyasadan dolar top-
lamaİc üzere Merkez
Bankası'ndan yüksek
faizli Türk Lirası almaya
başlamasınm krizi zin-
cirleme arttırdığıru kay-
deden Prof. Altuğ, ser-
best piyasa mekanizma-
suıın çalışmadığını ifade
etti.
Prof. Altuğ, ekonomi-
yi kayıt altma almanm
ekonomiyi çökerteceği
görüşlerinin de gerçeği
yansıtmadığını, bunun
sadece "siyasi birtercih"
olduğunu vurguladı.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
msmm
Ekonomist Cahit Deniz, kaynaklann yanlış kullanıldığını belirtti
'Kriyn nedeni ekonomikgüçler
9
İstanbul Haber Servisi - Ekono-
mist Cahit Deniz Türkiye ekono-
misinin bugün geldiği noktayı ve
nedenlerini izah ederken devletin
20 milyon dolarhk günlük döviz
stoku olan ekonomik gücü karşı-
sında son 10 yılda 200 milyar do-
larlık bir ekonomik güç olduğunu
belirtti ve bunun "büyük bir suç
imparatorlugu" olduğunu vurgu-
ladı.
Deniz bu güçleri oluşturan fon-
lan şöyle sıraladı:
"Ozelleştirmenin bugün oluşan
yapısı, kamu harcamaİan, (tasar-
ruf olanağı tarüşıhr) askeri harca-
malar. üretim dışı fonlann kullanı-
CISL anarşi dahil suç ilişkilerinin fı-
nansmam ve devletin yasal tanımı-
na karşı olan ilişkilerine yönelik
harcamalar, yolsuzluk ile oluşan
rantlar. spekülatif amaçh kullam-
lan tasarruffonlan gelirlerinin kul-
lanım şekli, en önemlisi üike ekono-
misinde, ekonomi dışına kaçınlan
veya ülke dışmda tutulan kaynak-
lardır. Türkiye'de tanımh fakat ta-
rifsizve denetimsiz olan bu güç eko-
nomik krizin gerçek kaynağtdu"."
Medya kiriendl yargı ükandı
Türkiye'de kaynaklann kullanım
yerlerinin tek belirleyicisinin bu
ekonomik güçler olduğuna dikkat
çeken Dr. Cahit Deniz, medyanın
bu ilişkilerde yozlaştığını, görüş
farkı olmaksızın siyasilerin bu ıliş-
kileri koruduğunu, en önemlisinin
de yargının bu ilişkilerde tıkandı-
ğını söyledi.
Deniz, söz konusu ilişkilerin
üzerine gidilmesi halinde en az 40
milyar dolarlık bir ulusal kaynağın
IMF'den önce Türk ekonomisine
kanalize etmenin mümkün oldu-
ğunu belirtti. Deniz, özetle şu gö-
rüşlere yer verdi:
"Hükümette kriz ekonomisinin
çözümünü bilen siyasetçi yok. Ay-
nca sorunu çözüyor görünen bü-
rokratlar sorunun yarabcısı ve so-
rumlululan. Türkiye'de kirizin üç
ayağı da aylannr var. Üretim aya-
ğında kriz \ar. piyasalarda kriz var,
günümüzdeoluştuğu gibi mali sek-
tör ve bankalar kesimi de bu sar-
mahn içindedir. Kaynaklann kulla-
nımşeküninoluşturulanv-apısıüre-
rimi caydu*mış. spekülasyonu art-
armıştır. Kârhhğı bulunmayan üre-
timi sürdürebUme olanağı yoktur.
Bu dunımda kaynaklann üretimi
terk etmesi de kaçmümazdu-."
Türk-îş Başkanı Meral'i ziyaret eden CHP lideri, ekonomik programı eleştirdi
Baykal: Hükümete ders olsıuıANKARA (AA)-CHP
Genel Başkanı Deniz Baykal,
hükümetin uyguladığı
istikrar programının ülkeyi
kritik bir noktaya getirdiğini
belirterek "Şimdi bir ölçüde
»il baştan yapacağrz" dedi.
Ekonomik kriz konusunda
da umut verici gelişmelerin
bulunduğunu belirten
Baykal. "Bu durum, ülkeyi
yönetenlere ders otmahdır"
dedi.
Baykal. Türk-îş Genel
Başkanı Bayram Meral'i
konfederasyon genel
merkezinde ziyaret etti.
Görüşmenin ardından basına
açıklama yapan Baykal,
Türk-tş'in. ülkede yaşanan
ve çahşanlar açısından
oldukça güç olan bir
dönemde büyük bir
sorumluluk anlayışı
göstererek çahşma banşım
sürdürdüğünü söyledi.
Ekonomik istikrar
programının kritik
aşamasında önemli
CHPIiler ve öğretim üyeleri yolsuzlukları tartıştı
'Siyasetteki kirlilik arttı'İstanbulHaberServisi-CHP MYK Üyesi ve
Kadın Kollan Genel Başkanı Göldal Okudu-
cu, siyasette ahlaksızlığın gittikçe arttığmı be-
lirterek örgütlenemeyen Türk toplumunda yol-
suzluklara ve hırsızlıklara karşı direnilmeye ça-
lışıldığını vurguladı. Eski CHP Milletvekili AB
Topuz ise "verdimse ben verdim", "benim me-
murum işini büir" anlayışıyla hareket edenle-
rin ahlaktan bahsetmeye haklan olmadığını
söyledi. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı ta-
nınmasımn 66. yıldönümünde CHP Fatih Ilçe
Merkezi'nce "Tophımsal ve Siyasal Yaşamda
Erdem" konulu panel düzenlendi. Panelde ko-
nuşan Güldal Okuducu, Türkiye'nin yolsuz-
luk, hırsızlık ve "kokuşmuşluklan" sorgulama
döneminden geçtiğini ifade ederek "Bizler ör-
gütsüz bir toplum olarak boğazınuza dayablan
cendereye, ha> ır, demek için uğraş veriyoruz"
diye konuştu. Topuz ise belüienen her yolsuz-
luğun arkasmdan siyasilerin çıktığma dikkat
çekti.
Doç. Dr. Meral Sağır. bireysel çıkan ön pla-
na çıkaran anlayışın sol partileri vurduğvmu
söyledi. Günümüzde, yaşamm temeli olan de-
ğerlerin bir bir öldürüldüğüne dikkat çeken IÜ
Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Atifia Er-
demli ise Türkiye'deki eğitim sisteminin
yaratıcıhk gücünü yok ettiğini savundu.
sorunlann çıktığını ifade
eden Baykal, bu sorunlann
temelinde, ülkede yaşanan
20 yıllık enflasyon
döneminden sonra
hazırlanan programın
yetersizliğinin yattığını
söyledi. CHP olarak.
Türkiye "de finans
sektörünün böyle bir
programı kaldıramayacağını
ısrarla söylediklerini ve
bankacılık refoımunun bu
programın uygulanmasından
önce mutlaka yapıknası
gerektığini defalarca
vurguladıklannı hatırlatan
Baykal, yaşanan bu
olaylardan özellikle
hükümetin önemli bir ders
çıkarması gerektiğini
söyledi. Baykal, sözlerini
şöyle sürdürdü:
"Keşke bu söylediklerimiz,
bu ağır bedel ödenmeden
yapdsaydı. Program
uygulanmadan önce,
toplumsal uzlaşma
gerçeklestirilseydL Türkiye,
bir istikrar programını, aynı
zamanda yolsuzlukla
mücadeleyle
paralel götürmek
durumunda kalmışür.
Bu, dünyada eşi görülmemiş
bir şeydir ve Türkiye
böyle bir dönemde af
konusunu da gündemine
alnuştır. Hem affi hem de
hesaplaşmayı aynı anda
gündeme getirmek büyük bir
çelişkidir. Hükümetin af
konusunda
bankalaria ilgili
suçlan af kapsamı
dışına alması sevindiricidir,
ama bu suçlara katkı yapan
siyasilerin çıkanlacak aftan
>-ararlanması oldukça
üzüntü vericidir."
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Üç Kentin Hikâyesi;
Jakarta, Kuala Lumpur...
Asya krizinde, Jakarta (Endonezya) ve Kuala
Lumpur (Malezya) birbirinden taban tabana zıt
politikalar izlediler. Jakarta, IMF politikalarını ol-
duğu gibi kabul etti. Suharto IMF taleplerine bo-
yun eğerek anlaşmayı imzalarken, ona tepeden
bakan IMF'nin o zamanki genel direktörü Cam-
dessus'un suratındaki sıntmayı kim unutabilir?
Kuala Lumpur ise başlangıçta IMF reçetesini uy-
gulamayı denedi, ama ülke ekonomisinin bir re-
sesyona yuvartanmaya başladığını görünce, kı-
sa sürede 180 derece çark etti ve uluslararası
sermayenin hayret dolu bakışları altında, Malez-
ya'yı, geçici olarak küreselleşme sürecinin dışı-
na çıkardıklannı açıkladı. Jakarta ve Kuala Lum-
pur"un hikâyeleri, mali kriz kapıya dayandığında,
IMF'ye kapıyı göstermez ve ülkenizin ekonomi-
sinin denetimini elinize almazsanız, başınıza ne-
lerin gelebileceğini çok çarpıcı bir biçimde gös-
teriyor.
•••
Eski IMF Direktörü Camdessus, Ocak 1999'da
Frankfurt'ta sunduğu bir tebliğde "Endonez-
ya'nın krizi arkada bıraktığını, Malezya'nın ise or
ta dönemde, kriz içindeki Asya ekonomileri ara-
sında, ekonomisi en belirsiz olan ülke durumun-
da olduğunu" ileri sürdü. Şubat 1999'da Far
Eastern Economic Revievv'da (iş çevrelennin
dergisi) Lim Say Boon imzasıyla yayımlanan bir
yorum, Camdessus'un saptamaları üzerine
"Saçma! Bu ne biçim istihza, kötü niyetlilik, ina-
nılmaz cahillik ve dogmatık bir küstahlık!" diyor-
du. Lim Say Boon, "Camdessus, Endonezya ko-
nusunda teknik olarak haklı olabilir, ama Malez-
ya için söyledikleri tümüyle garip" diyerek yazı-
sının geri kalanında iki ülkenin ekonomik ve si-
yasi performanslannı karsılaştırdı. Suharto, IMF
politikalarını uygulamaya giriştikten sonra 2 bin
öğrenci gösterisi, 1300 muhalefet toplantısı, 500
grev, 50 ayaklanma yaşanmış. Aceh, Sulevasi
bölgelerinde dini ve etnik çatışmalar alevlenmiş.
Yolsuzluk alabildiğince artmış. Biz bu manzara-
ya o günden bu yana yaşananlan da ekleyelım:
Suharto devrildi, ülkede ayaklanmalar, etnik, din-
sel çatışmalar can almaya devam ediyor. Doğu
Timor katliamı yaşandı. Bu haftayapılan kimi yo-
rumlar, Doğu Timor ayrıldıktan sonra Aceh eya-
letinin de benzer bir yola girdiğini söylüyor (In-
ternational Herald Tribune, 30.11.2000). Kısa-
cası, Endonezya'nın toplumsal dokusu dağılma-
ya devam etti. Endonezya borsası da bu yıl, do-
lar cinsinden yüzde 53 geriledi.
• • •
IMF'ye baş eğen Suharto'nun aksine Malezya
Başbakanı Mahatir Muhammed, 1 Eylül
1998'de, kredileri genişleterek, kamu harcama-
lannı arttırarak ekonomiyi canlandırmaya karar
verdi ve bunun için döviz kontrolü uygulaması-
na geçti. Aynı tarihte Malezya, ulusal parası rjn-
git'in konvertibilitesini kaldırdı, yabancı portföy
yatınmlanna ülkede en az bir yıl kalma zorunlu-
luğu getirdi. Böylece Malezya hükümeti kolaylık-
la hem faizleri düşürebildi hem de vergileri. So-
nuçta ekonomi, üretim ve yatırım alanlanndan
hareketle canlanmaya başladı. Mahatir TV'de
yaptığı uzun konuşmada (bu köşede aktarmış-
tık) "Ulkemizin ekonomisini yönetebilmenin tek
yolu, onu döviz ve borsa spekülatörlerinden tec-
rit etmek, dövizimizin kontrolünü onlann elinden
almaktı" dedi.
Mahatir'i eleştirenler özellikle IMF, Dünya Ban-
kası çevreleri hemen bir döviz karaborsası olu-
şacağını, Malezya ekonomisinin kısa sürede ba-
tacağını savundular. Malezya ihracatını güçlü bir
düzeyde tutabildiği için döviz sıkıntısına düşme-
di, ülkeden yasadışı döviz kaçışı da yaşanmadı.
Credit Suisse First Boston Bank'ten ekono-
mist P. K. Basu'nun işaret ettiği gibi, sermaye
kontrolleri, ekonominin batması bir yana, "Ma-
lezya'yı 1998 yılının son dört aylık döneminde,
bölgede en iyi performans gösteren ülke konu-
muna getirdi" (Far Eastern Economic Review,
28.1.1999). Bu süreçte Malezya daha demokra-
tik bir ülke haline gelmedi, ama IMF'nin göster-
diği yolu izlemeyi reddeden ve kendi ulusal eko-
nomik koşullarını önce çıkaran Malezya egemen
sınıfları, Endonezya'nın aksine siyasi istikrarı ko-
rumayı, halkın gereksiz yere fazladan sıkıntı çek-
mesini önlemeyi başardılar, ülkenin etnik ve dini
çatışmalara ve katliamlar burgacına sürüklen-
mesini engellediler.
Harvard Üniversitesi'nden Prof. Doni Rodrik.
Eylül 2000'de "Sermaye Hareketlerlnin Gölge-
sinde Döviz Rejimleri ve Kurumsal Düzenleme-
ler" başlıklı bir makaleyle, Malezya'daki uygula-
malan yeniden değenendirdi. Rodrik'in değerien-
dirmesine göre Malezya deneyiminden şu iki so-
nuç çıkıyordu: a) Sermaye kontrolleri çok fazla
yolsuzluğa ve rant arayışına yol açmadan, etnik
bir şekilde gerçekleştirilebilir. b) Sermaye kont-
rolleri, doğrudan yabancı sermaye yatınmlan kor-
kutulmadan (özellikle önemli olan yabancı yatı-
nmcılar kaçınlmadan) uygulanabilir.
•••
Rodrik, makalesinde dövizin serbest dalgalan-
maya bırakılmasının da, katı bir şekilde değeri-
nin saptanmasının da gelişmekte olan ülkelere
uygun olmadığını gösterdikten, ülkelere dışarı-
dan yasal değişiklik dayatmanın sakıncalarına
ve maliyetine değindikten sonra, yazısını şu dü-
şüncelerle bitiriyordu: "Son tahlilde, gelişmekte
olan ülkeler çok kötü bir seçeneksizliğe zorlanı-
yor: Politika oluşturma otonomilehnden vazgeç-
meleri ve geleceği oldukça kuşkulu bir kazanç
için büyük riskler üstlenmeleri, önemli ölçüde
kaynak harcamaİan isteniyor."
"Peki, başka bir seçenek var mı" diye soran
Rodrik, "Evet, var" diyor ve özetliyor: "Alterna-
tifperspektif, küreselleşmeyi biramaç değil bel-
li bir amaca yönelik araç olarak gören perspek-
tiftir. Bu perspektif hükümetlerin gelişmeye iliş-
kin önceliklere önem vermelerini, bunlarserma-
ye hareketleriyle çelişse bile, önerir... Bu ulusla-
rarası ticaret ve sermaye akışını, stratejik bir bi-
çimde, bir gelişme stratejisinin parçası olarak
kullanmayı kabul eder, ama onun yerine geçme-
yeceğini bilir."
Bu iki kentin hikâyesinden, özellikle şu sıralar-
da IMF ve Dünya Bankası'nın zılgıtını yiyip ülke-
sinin malını mülkünü mezata çıkarmaya hazırla-
nan bir üçüncü kentin ders alması gerekmiyor
mu? Ne dersiniz?